FULYA KALFA- Merhabalar. Mutlu, sağlıklı bir akşam diliyoruz sizlere. Ankara’dan, Çankaya Köşkü’nden sesleniyoruz bu akşam. Kanal D-CNN Türk ortak yayınına hoş geldiniz efendim. Ben Fulya Kalfa. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte özel bir yayın gerçekleştireceğiz.
Efendim, öncelikle zatıâlinize çok teşekkür ediyoruz, bu yoğun gündem söz konusu iken bize vakit ayırdığınız için.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum. Bu ara hep yayın noktasındaki buluştuğumuz maalesef gündemler hep yoğun; bir taraftan sel felaketleri, bir taraftan yangın afetleri. Bu ara yangınla uğraşırken bir diğer tarafta biliyorsunuz sel felaketiyle karşı karşıya kaldık ve bu sel felaketinde de şu an itibariyle bir tane kaybımız var, ama henüz aranmakta olan başka vatandaşlarımız da var. Fakat binalardaki selin yüksekliği bakıyorsunuz iki kat, bazı yerlerde üç katı buluyor; böyle bir felaket. Yani ne Giresun Dereli’deki felaket, ne Rize-Artvin, o felaket, şu anda bugün Bartın’da olan, Sinop’ta olan, Kastamonu’da olan onları da aşmış durumda. Bütün bakan arkadaşlarımız, AFAD, hepsi şu anda oradalar ve kurumlarımızla birlikte de çalışmalarını devam ettiriyorlar. Az önce arkadaşlarla yine görüştük, konuştuk, oralardan ayrılmayacaksınız dedik. Hatta hatta çatı katından ve damlardan helikopterlerimizin topladığı insanlar var, kurtardığı insanlar var. Ve bununla birlikte de tabii karayollarındaki gelişmeler var.
Ben bu vesileyle tüm vatandaşlarıma bir şeyi hatırlatmak istiyorum; darda, zorda kalmadıkça ulaşıma adeta kapalı sayılabilecek karayollarını da tercih etmeyin. Çünkü her an heyelan olabilir, her an o yollardan geçerken bu heyelanlarla birlikte Allah göstermesin trafik tıkanıklığının ötesinde tehditler olabilir, bu tehditlerin içerisinde tabii ki can güvenliği olayı var. Onun için nereden yol veriyorlarsa oralardan gitmek en isabetlisi olacaktır.
FULYA KALFA - Evet, bu gece biz gazeteci meslektaşlarımızla birlikte size sorularımıza yönelteceğiz. Abdulkadir Selvi, Hürriyet Gazetesi yazarı bizlerle birlikte. Deniz Bayramoğlu, Kanal D Ana Haber sunucusu meslektaşım. Zafer Şahin, Kanal D Ankara Temsilcisi birlikte sizlere sorularımızı yönelteceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanı, bir diğer yandan da Türkiye’de birdenbire farklı noktalarda başlayan orman yangınlarıyla mücadelemiz devam ediyor. Hem ormanlarımız, hem ciğerimiz yandı. Orman yangınlarıyla gelinen son noktayla ilgili ne söylemek istersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Orman yangınlarıyla alakalı olarak şu anda ciddi manada kontrol altına alınmış vaziyette. Ben programa gelirken nihai kararı şöyle vereyim ki, ona göre açıklamayı yapalım istedim, bununla ilgili olarak da Tarım Orman Hayvancılık Bakanım Bekir Bey’le görüştüm. Büyük oranda kontrol altına alındığını, sadece işte bugün biliyorsunuz Burdur-Bucak’ta yine bir yangın olayı çıktı, ama kontrolümüzün altındadır, dedi. Şu an bütün tabii araç-gereç noktasında, gerek uçaklarla, gerek helikopterlerle, gerek bütün itfaiye araçlarımızla, arazözlerle hakikaten farklı bir güce eriştik ve bu gücümüz bizi yangın söndürmede tabii ki başarı oranımızı da ciddi manada artırdı. Yani helikopterlerimiz çok çok büyük fonksiyon icra ettiler, uçaklar çok büyük fonksiyon icra ettiler, ediyorlar. Çok kısa zamanda denizlerden hemen suyu alıp yine kısa zamanda söndürme alanına gidebiliyor. Helikopterlerimiz hakeza öyle. Burada iyi bir yere Türkiye artık ulaştı. Bunu da artık artırarak devam ettireceğiz. Zaten ekranda da bunları devamlı televizyonlarda olsun, bu akşam da yine ekranlarımızda görüyorsunuz. Hani birilerinin dediği gibi, ne helikopter gördük, ne uçak gördük filan değil, yani öyle bir şey yok. Yüzlerce arazöz arazide dolaşıyor, bakıyorsunuz onlarca helikopter dolaşıyor, aynı şekilde uçaklar dolaşıyor. Yaptıkları sortilere bakıyorsunuz, çok çok fazla. Bunu görmeyecek kadar bunlar âmâ.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, bu noktada yangınların çıkış sebebine ilişkin çok çeşitli iddialar ortaya atıldı; işte hava sıcaklıklarının 40 derecenin üzerine çıkması, nem oranının düşmesi, bir başka iddiaya göre ise terör örgütlerinin işi olabileceği yorumları yapıldı. Bu konuda ortaya çıkmış somut bir tespit var mı yangınların çıkış sebebine ilişkin?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Zafer Bey, şunu çok rahat söyleyebiliriz: Elbette yangınların çıkış nedeni olarak bütün ihtimaller üzerinde ta çıkış anından itibaren durduk ve bunların polisiye olarak araştırmaları yapıldı, Polis Teşkilatımızın yaptığı araştırmaların dışında özellikle bütün teşkilatımızın oralardaki faaliyetleriyle acaba buralarda böyle bir şey var mı, yok mu? Bunların araştırmaları yapıldı. Tabii yürüyen soruşturmalarda biliyorsunuz gözaltına alınanlar var, bunun yanında tutuklananlar var. Tabii bütün bunlarla beraber aldığımız istihbaratlar var; bu Milli İstihbarat Teşkilatımızın verdiği bilgiler var, Emniyet İstihbarat’ın verdiği bu noktada bilgiler var. Ama şunu biliyoruz ki bunlar arasında ailesinde terör örgütü iltisaklı kişiler de var. Terör örgütünün sicilinde geçmişte orman yangınları olduğunu biliyoruz, geçen yıl biliyorsunuz Hatay’da bunları yaşadık ve bu Hatay’da yaşadıklarımızın içinde nitekim teröristler de çıktı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızdan yanan ormanlarımıza, bal yapan arısından, uçan kuşuna, can havliyle buzağısını doğurduktan sonra ineğine kadar yitirdiğimiz her bir canın hesabını soracağız dedik. Manavgat’a gittim, Manavgat’ta Kalemli Köyü’ne gittiğimde oradaki yaşlı bir amcanın ağlayışı çok anlamlıydı. Dedi ki; benim buzağım, benim ineğim, bunlar şimdi yok, bunlar telef oldu, yandı dedi. Amca, hiç merak etme, biz onların hepsini halledeceğiz. Peki, nasıl halledeceksiniz? Benim traktörüm de yandı, dedi. Dedim; amca, onu da halledeceğiz. Benim bir tane traktörüm benim hem buzağımdı, hem o benim ineğimdi, başladı orayla onu kıyas etmeye falan. Hemen bak dedim Bakanımı çağırıyorum, hemen iki-üç gün içerisinde senin traktörün sıfır kilometre gelecek. Gelecek mi? Gelecek dedim. Tabii biz hemen üç-dört gün içerisinde Sanayi ve Teknoloji Bakanım traktörünü gönderdi. Ardından bir tane daha geldi, benim de yandı dedi, hem de benim iki tane yandı dedi. Tamam dedim, iki tanesi de gelecek dedim. Onun iki tane traktörünü de gönderdik.
Fakat çok manidar olan bir şey oldu; bir tanesi benim de yandı dedi. Tamam dedim, seninkini de göndereceğiz. Ya biz gönderince o ne dese beğenirsin, baktı ki sıfır kilometre traktör, ben almam bunu dedi. Niye? Benim traktörümü kullanabilirim daha, dedi. Ben onunla devam edeyim. Ben devletime teşekkür ediyorum, ben bunu alamam dedi. Bizim milletimiz böyle bir gerçekten farklı bir millet. Yani onu kendisine reva görmedi, yok, dedi ben mevcut traktörümle çalışırım, dedi.
Tabii devam eden bütün bu soruşturmalarda da ulaştığımız neticeleri vatandaşlarımızla paylaşacağız.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, yangına maruz kalan, afete maruz kalan vatandaşlarımızın, asil milletimizin gösterdiği tavra örnekler verdiniz. Bu süreçte, yangınla mücadele sürecinde siz nasıl bir kriz yönetimi sergilediniz? Bir de, yangına müdahalede yetersiz kalındığı yönünde de eleştiriler oldu. Bunu görmeyecek kadar bunlar âmâ dediniz, ama bu tür eleştiriler de oldu; bunları nasıl karşıladınız?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Abdulkadir Bey, her şeyden önce ülkemiz yangınlarla mücadele konusunda tabii iki asra yaklaşan kurumsal bir tecrübeye sahip, ama bunun yanı sıra her türlü teknolojik altyapıya da sahip. Orman yangınlarıyla mücadele Orman Genel Müdürlüğü tarafından her yıl hazırlanan yangın eylem planları kapsamında Yangın Yönetim Merkezi’nden sevk ve idare edilir. Son 19 yılda yangınlarla mücadelede kara ve hava araçlarımızı yenileyerek, biz bunların sayılarını artırdık. Karada yangınla mücadele çok önemli yere sahip olan arazöz sayımızı yüzde 70 –bakın bu rakam çok önemli- artırarak, 1078’e bunu çıkardık ki bu arazözler gerçekten çok iş görüyor.
Araç parkında olmayan su ikmal araçlarından 281 tane daha aldık. Yangınlara anında müdahale için 2 bin 270 tane ilk müdahale aracı aldık. İş makinesi parkımızı yüzde 125 büyüterek 682’ye çıkardık. Bunlar nelerdir? Loderlerdir. Bunlar nelerdir? İşte bütün karada yol açmak için kullandığımız greyderlerdir vesaire. Tabii yangınla mücadele hava filomuzu ise çok daha verimli hale getirdik. Yangın söndürme uçaklarımızın su atma kapasitesi artırıldı. Burada tabii kiralama yollarına gidilmedi mi? Kiralama yollarına da gittik. Bunun yanında tabii dost ülkelerden sağ olsun ayrıca destekler geldi. Coğrafyamızda yangın söndürmede en önemli hava aracı olan helikopterler 2002 yılında 18 adet iken, 2021 yılında bunları 39’a çıkardık, ama bu süreçte bu rakam 60’a yaklaştı. Çünkü hemen anında talep ettik, talep ettiğimiz ülkelerden sağ olsun hemen gönderen Azerbaycan gibi, İran gibi ülkeler oldu, onların gönderdiği helikopterlerle helikopter sayımız ciddi manada arttı ve bu helikopterlerle de hakikaten çok ciddi işler gördük. Çünkü helikopterle bizim hazırladığımız bu helikopter havuzlarından su alabiliyorsun ve istediğiniz yere onlarla inebiliyorsunuz, bu avantajınız var. Uçakla tabii her yerden su alamıyorsun, uçakla ancak denizden alıyorsun, ama süresi çok iyi. Bakıyorsun 10 saniyede hemen dalıyor suyunu alıyor ve ondan sonra da hemen işte şu anda gördüğünüz gibi hemen o yangın alanına suyunu boşaltıyor, o da yine kısa bir süre, uzun sürmüyor ve çok kısa sürede iş görüyor. Bunlardan örneğin Rusya’dan 3 tane aldık bu süreç içerisinde. Belki önümüzdeki yıl daha farklı bazı düşüncelerimiz var, belki onun üzerinde ayrıca duracağız…
DENİZ BAYRAMOĞLU- Kısacık bir açsanız, bir-iki örnek verseniz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Örneğin diyelim ki önümüzdeki yıl belki kendimize ait uçağımızı satın alacağız ve bunları satın almak suretiyle bunların içinde çok amaçlı olanlar da var, onlar üzerinde görüşmelerimizi arkadaşlarımız yürütecekler ve bunlarla beraber de biz itfaiye noktasındaki ekibimizi, filomuzu çok daha güçlü hale getirmiş olacağız. Şunu söyleyeyim: Şu an dünyada yangına en kısa sürede müdahale eden ülke konumuna girdik. Bakın Amerika’da, Kanada’da, Rusya’da ki Rusya bu noktada çok güçlü ekipmanlara sahip, fakat bakın birçok yeri şu anda hala çözemediler, halledemediler, böyle sıkıntılar yaşanıyor.
Ve yangınlarda ilk defa kullanmaya başladığımız insansız hava araçları sayesinde ilk müdahale süremizi de 12 dakikaya indirdik. Bu yıl yangın destek sistemini de devreye aldık, bu da bize tabii ayrı bir güç kattı. Bu sayede yangının şiddetini, yönünü, risk altında olan yerleşim yerleri ve sanayi tesislerinin durumunu sanayiler içinde hesaplayarak anlık çıktıları alabiliyoruz. Örneğin termik santraller de bizim için hakikaten en büyük felaket noktalarıydı ve bu termik santrallerde olaya müdahale imkânını çok süratle yakaladık. Hem etrafını açmak suretiyle oradaki yangını söndürmeyi rahatlattık, hem de oradaki personeli boşaltma noktasında attığımız adımlar takdire şayandı.
ABDULKADİR SELVİ- Yetersiz kalındığı eleştirileri sizi rahatsız etti mi bu süreç içerisinde efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Abdulkadir Bey, bakın az önce de söyledim, yine söyleyeceğim; gözü var görmez, kulağı var duymaz. Yani her şey dört dörtlüktür, diye bir iddianın içinde olamam, ama şöyle bir gerçek var: Yangınla mücadele ediyorsunuz ve yangınla mücadele ederken bütün imkânlarınızı seferber ediyorsunuz. Yangının içinden çıkan o itfaiyecimizin halini belki ekranlarda sizler de izlediniz; kendini adeta ölüme feda eden bir kahraman. Şimdi yetersiz kalmak, bunu neyle izah edeceksin? Bu yetersiz kalmanın tanımı nedir? Biz buna bakanlarımızsa, 6 tane bakanım benim her an orada oldu. İtfaiye ekiplerimiz tüm orada oldu. Bunun yanında tüm kurumlarımız AFAD’ıyla, Kızılay’ıyla orada oldu, bakan yardımcılarım aynı şekilde orada oldu.
Peki, bunu söyleyenler acaba kendileri bunu nereden izlediler? Bakın ben size şimdi burada çok daha farklı rakamlar da verebilirim, yani iş makinelerine varıncaya kadar birçok rakamlar. Mesela yangının bu noktada ilk defa kullanmaya başladığımız insansız hava araçları sayesinde az önce söyledim 12 saniyeye bunu indirdik ve bu sayede yangının şiddetini ciddi manada bir defa düşürdük. Ama bunu söyleyenler acaba buralarda nasıl bir zamanlama yapıldı, nasıl böyle bir sürate ulaşıldı, bunu biliyorlar mı? Bilmiyorlar ve sadece iftira at, tutmazsa iz bırakır, söyledikleri iş bu. Ama biz bütün ekibimizle, o kahramanlarımızla burada başarılı olduğumuza inanıyoruz. Hele hele yangınlarla mücadelede toplam 18 su atar uçak, 66 helikopter, 9 İHA, bir insansız helikopter, 850 arazöz ve su tankeri, 430 iş makinesi ve yaklaşık 5 bin 250 personel görev yaptı; daha ne olacaktı? Bunlar yapıldı.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Efendim, şimdi yangın bir taraftan da, yani ülkemizin milli serveti bir tarafa ama vatandaşlarımızın da çok büyük kayıpları oldu, yani ormanlarda hayatını kaybeden canları bir tarafa bırakıyoruz, onlar da çok çok önemli, ama onlar için hani ormanların büyümesi dışında yapabileceğimiz, habitatın ortaya çıkması dışında yapabileceğimiz bir şey yok. Fakat vatandaşın evi gitti, köylünün hayvanı gitti ki, işte az önce siz de anlattınız o ne kadar önemli bir şey, işte yanan iş makineleri söz konusu.
Şimdi şunu biliyoruz, siz de az önce ifade ettiniz: Daha yangınlar devam ediyorken yardım süreçleri başladı. Ama tabii daha derli toplu olarak biz sizden duymak isteriz efendim, örneğin evleri yananların evleri ne zaman yapılmaya başlanacak, işte hayvanlarını kaybeden köylüler var, onların kayıpları ne zaman telafi edilecek? Esnafın, sanatkârın yine sıkıntıları var, onlar için bir şey düşünülüyor mu? Nasıl bir, daha doğrusu bir tedbir paketi bu yangından etkilenen yerler için söz konusu olacak mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Deniz Bey, öncelikle daha ilk gün hemen zarar tespit komisyonlarını devreye soktuk ve bunlar valilerin riyasetinde çalışmalarını başlattılar. Ve bu çalışmalarla birlikte bu zarar tespiti başlarken, bir taraftan da durumu çok kritik olan vatandaşlarımıza Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız daha ilk gün hemen orada su basmanına kadar olan yerin inşaatını başlattı. Ama bizim programımız ne? Bizim programımız, bir ay içerisinde inşaatların başlatılmasıyla alakalı talimatın verilmesiydi ve bu konuda TOKİ işini yüklendi ve süratle bunu bir ay içerisinde inşaatlarımıza başlayacağız. Hedef, bir yıl içerisinde de bu inşaatları bitirmek, bir yılın sonunda o yangınların olduğu bölgede yanan konutları en uygun şekilde, en uygun yerlerde yapıp, bitirmek. Ve bu konuyla ilgili olarak da şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız adımlarını atmış vaziyette, hatta peyderpey başlamış vaziyette. Süratle her bölge, nerede yangın olduysa oralarda bu adımlarımızı atıyoruz ve birinci yılın sonunda da inşallah bu konutların teslimine başlayacağız.
Bunların içerisinde tabii ayrıca şöyle bir çalışmamız da var: Ahırlı evler veya ahırlarla beraber yapılacak evler, onların da planlamasını yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yaptı ve bu konuyla ilgili de ilk etapta sadece 50 milyon buna ayrılmış vaziyette. Fakat ben kiraya çıkabilirim, ben ev bulabilirim, eğer bu tür talepler varsa, bu tür talebi olanlara da kirasını vermek suretiyle buralara çıkabilirler. Ama bakıyorsun ki vatandaşımız bazıları da diyor ki, ben diyor işte kaynanama gideceğim, bazıları diyor ki, ben işte abime gideceğim, takdiriniz neyse. Ama kiraya çıkmak istiyorsan biz kiranızı vereceğiz, kiraya da çıkabilirsiniz ve mobilyasını, A’dan Z’ye beyaz eşyasını, hepsini de almak suretiyle onları oralara yerleştirmekte kararlı olduğumuzu kendilerine ifade ettik.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, bu süreçte bir de yangınla mücadele devam ederken bir tartışma yaşandı, bu ormanlık alanlardaki yapılaşma yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemeye muhalefet yanan orman alanları imara açılacak tepkisini verdi, bu konuda Ana Muhalefet liderinin de bazı açıklamaları var. Gerçi siz defalarca bunun aslı astarı olmadığını söylediniz ama bu tartışma devam ediyor, buna ne diyorsunuz? Bir de, bu yanan alanların ağaçlandırılması için nasıl bir yol izlenecek?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Zafer Bey, Anayasa’nın 169. maddesi çok açık, kesinlikle yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, orada bir yapılanmaya falan gidemezsiniz. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık da yapılamaz. Yanan orman alanlarını bugüne nasıl yeniden ağaçlandırdığımız ortada. Sadece son yangınlardan sonra bu bölgelerde hızla ağaçlandırma faaliyetlerine bir defa başlayacağız. Bizim 19 yıllık iktidar dönemimizde bakın yapmış olduğumuz ağaç dikimi 5,5 milyar adettir, 5,5 milyar, bunu bizim iktidarımız yaptı ve hâlâ da aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Yani vatandaşlar bu Bay Kemal’in yalanlarına itibar etmesin. Yanan ormanlarımız küllerinden yeniden doğacak, bu alanlar en verimli şekilde ağaçlandırılacak, yeniden orman olacak. Bunların ilgililerine sorun, siz ne kadar ağaç diktiniz ya, sizin belediyeleriniz ne kadar ağaç dikti, bize bunun cevabını verin deyin.
Ben İstanbul’da Belediye Başkanlığı yaptım, İstanbul’da Belediye Başkanlığını ben CHP’den almıştım, İstanbul kuraktı o zaman, böyle ağaç-mağaç şeylerde filan göremezsiniz, İstanbul’u tanıyanlar bilir. Ama biz geldik ve bütün o şevlerin hepsini süratle ağaçlandırdık ve üstelik de fidan değil yetişmiş ağaçlarla ağaçlandırdık ve bir anda 6 ay içerisinde ne olduğunu İstanbullular şaşırdı. Zaten suyu da yoktu ki İstanbul’un, kurak, biz geldik suya da kavuşturduk İstanbul’u, hamdolsun.
Şimdi burada da yine iktidara geldiğimiz günden beri orman varlığımızı artırmaya yönelik çalışmalarımız yeşil vatanımıza bu kadar büyük bir önem verdiğimizi zaten ispatlıyor. Bu konudaki başarımız Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün küresel orman kaynakları değerlendirme raporunda da tescillendi, onlar da bu tescillediler. Türkiye 2015 yılında orman varlığını artıran ülkeler sıralamasında dünyada 46. sıradayken 2020 yılında 27. sıraya yükseldi, Türkiye en çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada 6. sırada yer aldı. Biliyorsunuz 2019 yılında 11 Kasım’ı Milli Ağaçlandırma Günü ilan ettik, bu kapsamda ülkemizin dört bir yanında milyonlarca fidanı öğrencilerimizle beraber toprakla buluşturuyoruz. Aynı şeklide geleceğe nefes projemizle orman alanlarımızı genişlettik, yeni orman alanları oluşturduk, bunları aynı şekilde devam ettireceğiz.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, madem tartışma konularından açıldı, yangınlarda bir Türk Hava Kurumu tartışması yaşandı. Türk Hava Kurumu’nun uçaklarının teknik olarak uçamayacağını siz açıkladınız, Türk Hava Kurumu da bu yönde açıklamalar yaptı ama Sayın Kılıçdaroğlu Türk Hava Kurumu’nu ziyaret etti. Sizin Türk Hava Kurumu’yla ilgili düşünceniz nedir, orayı yeniden ayağa kaldırmak gibi bir planınız var mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Abdulkadir Bey, çok açık, net konuşmam lazım; bakın Türk Hava Kurumu devletin bir kurumu değildir, bunu vatandaşlarımız bilmiyor. Vatandaşlarımız zannediyorlar ki, Türk Hava Kurumu devletin bir kurumudur; hayır, değil. Türk Hava Kurumu nasıl çeşitli vakıflar, dernekler vesaireler varsa, Türk Hava Kurumu da bunlardan bir tanesi. Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçaklara dair tartışma biliyorsunuz yeni bir tartışma da değil, bunun geçmişi bayağı uzun.
Birkaç yıl önce kurumun elindeki uçakların yetersiz olduğunu, Türk Hava Kurumu’nun mezarlığa döndüğünü ve mevcut yapısıyla bir yere varılmayacağını söylemiştim ben, çünkü orayı bir ziyaretimde hâli gördüm. Türk Hava Kurumu yetkilileri gerekli adımları atmadığı gibi, çalışır durumdaki uçakların da bakımını yaptırmayarak, hepsini adeta çürümeye terk etmişler. Yani oran itibarıyla o zaman mesela bunların 3 tanesi, hani pert diyoruz ya araçlarda filan, bunların da 3 tanesi pert, 6 tanesi eh, böyle bir durumda. Türk Hava Kurumu 1985’ten itibaren orman idaresine yangın söndürme hizmeti vermiş, yani tedarikçi bir kurum olarak hizmet vermiş ve bunun için de karşılığında çok ciddi bedeller devletten, Tarım Orman Bakanlığı’ndan almış, ama filosunu genişletme, mevcut uçaklarını modernize etme, böyle bir derdi olmamış. Peki, o dönemde de kurumun arkasında kim vardı? CHP zihniyeti vardı ve böyle bir adım atmadılar.
Şimdi çıkmış Türk Hava Kurumu’nu çalıştırmıyor, diyorlar. Türk Hava Kurumu’nu çalışamaz hale getiren sizsiniz. Uçakların bakımını yaptırmayan kurumun eski yöneticileridir. Kurumun finansal sıkıntısı sebebiyle bu bakım ve onarım ihtiyacı giderilemediği için uçaklar hâlihazırda bile uçuşa elverişli değil. Ve çok daha açık, net konuşuyorum, kurumun içine düştüğü durumu kurumu bu hale getirenlerin kara propagandalarıyla hükümete yöneltme çabalarını doğrusu ben hayretle izliyorum, dürüst olun, samimi olun. Ve geçmişine baktığımız zaman Türk Hava Kurumu’nun, orada zaten CHP zihniyetini göreceksiniz.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, yangınlar maalesef devam edecek. Bunu niye söylüyoruz? Çünkü işte en son Avrupa Birliği’nin açıkladığı bir rapor var küresel ısınmaya dair, hem Avrupa’da, hem dünyanın diğer noktalarında devam edecek, bunu görüyoruz. Üstelik sadece bizde değil, dünyanın dört bir tarafında da orman yangınlarını, yani Sibirya’sı, Kanada’sı, dünyanın farklı farklı yerlerinde, hani soğuk yerler olduğu için onları örnek veriyorum, bu da görüyoruz, devam ediyor.
Birçok geleceğe ilişkin yapılan raporlarda afetlerin, bu anlamda sıkıntıların, marjinal hava hareketlerinin çok olacağı, bunun da işte gündelik hayatı çok etkileyeceği ifade ediliyor.
Şimdi AFAD’ın kurulması birlikte Türkiye’de afet yönetimi çok başlılıktan kurtulup, bir merkezi yönetime ve organizasyona kavuştu. Fakat önümüzdeki dönemde eğer, o ifade edilen bu gerçekler yaşanacaksa ki yaşanacak gibi görünüyor, yeni tedbirler almak gerekir mi? Örneğin bir afet bakanlığı gibi bir süreç, böyle bir alternatif Türkiye’de söz konusu olabilir mi mesela? Ya da daha böyle hani şeyden bakarsak, nasıl bir vizyon koyuyoruz biz Türkiye olarak önümüzdeki dönemde bu tür sıkıntılarla baş etmek için?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi arkadaşlar, şunu çok açık, samimi konuşmam lazım: Yani bakanlık dediğiniz zaman çok büyük işler yapar, anlamına gelmez, önemli olan kurumların çok güçlü olması. Şu anda AFAD bizim adeta bir bakanlık gibi çalışır halde ve nereye bağlı? İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Ve yönetim, ekip güçlü olduğu zaman AFAD’la çok şeyleri yapabiliyorsunuz.
Ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte bu durumları biz düşündük ve tarım, orman, su mesela tek çatı altında yönetilmeye başlandı. Doğru planlama ve yönetimin tek elden yapılıp koordine edilmesi amacıyla bu çerçevede de bu sürece devam ediyoruz, buradan biz zaten bu işi yürütüyoruz, görüyoruz, herhangi bir sıkıntımız yok. Dolayısıyla herhangi bir sıkıntı da olmadığına göre, şu anda tarım, orman, hayvancılık bu işi başarılı bir şekilde sürdürdüğüne göre, AFAD’ın kurum olarak başarılı bir yönetim tarzı ortaya koyduğuna göre, ha yapılması gereken ne olur bundan sonra? Eğer bizim araç-gereç vesaire gibi, kadro ihtiyaçlarımız olması halinde ha onlarla bunu takviye ederiz ve takviye etmek suretiyle de biz süreci devam ettiririz.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Yani AFAD’ın güçlendirilmesiyle birlikte, yani bundan sonra afetlerde, doğal olaylarda artık daha önde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam eder. Hatta hatta geçenlerde arkadaşlara onu söyledim, yani bu profesyonel ekibimizi öyle bir hale getirelim ki, bizim stoklarımızı da artıralım. Buna nereden geldik? Buna da o vatandaşımız, Manavgat’ın Kalemli Köyü’ndeki bizden hani traktörü istedi ya, bizim dedim mesela traktörlerimiz olsun, 40-50 tane traktör AFAD’ın depolarında bulunsun, herhangi bir şey olduğu anda biz hemen oradan onlara anında traktörünü gönderelim. Gerçi bu dönemde böyle bir şeye ihtiyaç var mı? Yok. Niye? Traktörü üreten fabrikalardan zaten onu hemen anında siparişini verir alırsınız, yani onun için beklemeye de gerek yok, hepsinin elinde zaten stokları var, oralardan da bu işi yürütürsünüz. Ama derdim başka; nedir? Böyle bir şey olduğunda anında, deponda var, depondan alır gönderirsin gibi çalışmalarla AFAD’ın personel kadrosunu daha güçlü hale getirmek ve herhangi bir afette, şurada-burada filan hiç beklemeden olaylara anında müdahale etmek.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, yangın sürecinde bir de sosyal medyadan yürütülen kutuplaştırıcı kampanyalara tanık olduk, dışarıdan Türkiye’ye yardım talep edenler oldu. Yangını söndürürken bir yandan da sosyal medyanın dezenformasyonlarıyla uğraşma durumunda kaldık ve muhalefetten de bunlara bir destek oldu. Bu konuda sizin yorumunuz nedir, bir düzenleme ihtiyacı var mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani ben şahsen bu sosyal medyaya hiç olumlu bakmıyorum ve Meclisin açılmasıyla birlikte de sosyal medyaya yönelik bir çalışmanın yapılması gereğine inanıyorum, çünkü bunlar salim akılları veya aklıselimlerin hedefini adeta saptırtıyor. Yani dürüst, doğru bir şeyi düşüneceğiniz yerde, maalesef bu yalan yanlış haberlerle vatandaşımız çok farklı yöne doğru adeta evriliyor, buna bizim müsaade etmememiz lazım. Yani her şeyi RTÜK’le çözelim, RTÜK neyle uğraşacak yani?
Bakın, Amerika’da bir Twitter olayı nelere vesile oldu. Şimdi diyor ki, bizim Türkiye’de ofisimiz var, diyor. Yalan söylüyorsun, Türkiye’de senin ofisin yok, Türkiye’de senin şu anda görevlendirdiğin elemanın yok. Öyleyse bunları bunun bedelini bizim ödetmemiz lazım. Ofisini açacaksın, vergini, her şeyin ödeyeceksin, açmadığın takdirde de bedelini ödeyeceksin. Bu noktadaki çalışmalarımızı çok daha Meclis’in açılmasıyla birlikte farklı istikamette takipçisi olarak yürütmemizin gereğine inanıyorum, çünkü kurumlarımızın ve görevlilerimizin fedakârlıkla yürüttüğü yangınla mücadelemize gerçek dışı bilgi ve haberlerle leke sürmeye çalışıyorlar. Manipülasyonun, dezenformasyonun bini bir para ya, buna nereye kadar tahammül edeceksin? Bu kadar gayret, bu kadar kahramanlar ortada canı pahasına koşacak, bunlar ise bunu söyleyecek. Artık bu yıkıcı faaliyetleri yapanlara bakıyor ve hiç şaşırmıyoruz, ama hiç şaşırmadığımız gibi de bunların da diyoruz ki bir bedeli olsun artık.
FULYA KALFA- Sayın Cumhurbaşkanı, şimdi Türkiye orman yangınlarıyla mücadele esnasında uluslararası bir destek gördü. Kimlerden nasıl destekler gördük ve bu gördüğümüz destekler nasıl kullanıldı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani her şeyden önce başta Rusya, Azerbaycan, İran, daha sonraki safhada Avrupa Birliği’nden İspanya, onlar da desteklerini verdiler ve bu süreç içerisinde yine aynı şekilde yangın sürecinde onlarca ülkeden destekler geldi, örneğin Ukrayna sağ olsun desteğini verdi. Ayrıca, Ukrayna tabii 3 tane uçak gönderirken, 4 tane helikopter ile devreye girdi. Kazakistan, Gürcistan, buralardan destekler geldi. Moldova, Belarus, Polonya, Avusturya, Fransa, onlar da birer helikopter gönderdiler bu süreç içerisinde. Tabii bu uçaklar ve helikopterler farklı noktalardaki yangınları söndürme çalışmalarında aktif olarak kullanıldı, gerçekten çok büyük işler gördüler. Yani toplam onların gelişiyle 64 helikopter bu süreçte görev yapmış oldu, bu tabii işimizi ciddi manada hakikaten kolaylaştırdı.
Ve yangın sürecinde onlarca ülkeden ve uluslararası kuruluştan geçmiş olsun dilekleri ve dayanışma mesajlarını aldık. Ve ben de şahsım, milletim adına bu ülkelere en kalbi duygularla selam, sevgi, saygılarımı gönderiyorum.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, şimdi bir de bu yangınlar sona erdikten hemen sonra, daha doğrusu büyük oranda kontrol altına alındıktan sonra sanatçılar girişimi adını veren, kendilerine böyle bir isim veren bir oluşum kaygılıyız, diye başlayan bir açıklama yaptı ve burada cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hedef alan bazı ifadeler söz konusu. Siz bu tip açıklamalara nasıl bakıyorsunuz, bakış açınız nedir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir kulağımdan giriyor, öbür kulağımdan çıkıyor. Onlar, meslekleri sanat, hangi sanatsa sanatlarını icra etsinler, biz de onların başarı oranına göre onlara saygı duyalım. Ama kalkıp da erken seçimmiş, yok bilmem işte bu şu andaki başkanlık sistemi doğru değilmiş, bırak, o iş bizim işimiz ya, biz ömrümüzü buna verdik, anlamazsınız bu işten. Yani piyanodan anlıyorsan piyanonu çal, kemaniysen keman çal dinleyelim, sazendeysen sazını çal dinleyelim, ama kalkıp da bu işlere burnunu sokma, o iş bizim işimiz.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, bir de bir internet platformu var, Ekşi Sözlük. İnternette yayın yapan bir sosyal medya platformu Ekşi Sözlük adıyla. Orada da halk ayaklanmak için daha ne bekliyor başlığıyla tam da bu süreçte bir başlıkla bir bildiri gibi bir mesaj yayınlandı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bununla ilgili bir soruşturma başlattı. Aslında sizin az önce ifade ettiğiniz sosyal medya düzenlemesinin kapsamında bir şey ama son dönemde bu tip şeylerin, işte bu sanatçılar bildirisi, bu ayaklanma çağrıların, bunların böyle gündeme taşınmasının altında başka bir şey olabilir mi acaba sizce de?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Zafer Bey, ondan endişen var mı? Ama şunu bilmemiz lazım: Hiçbir dijital mecra hukuktan azade değildir, onlar da gereği gibi bunun bedelini ödeyecektir. Takma isimlerin arkasına saklanarak kişilere iftira, hakaret edilmesine, milli manevi değerlere küfredilmesine, ayaklanma çağrıları yapılmasına hiçbir şekilde müsaade etmeyiz ve bizim yargı sistemimiz de buna asla müsaade etmez. Bu platform da yalan haber, iftira, terör propagandası, darbe çağrısı ve ırkçılığın adeta yatağı olmuş vaziyette, itibar suikastı, hedef gösterme, ne ararsan bunlarda var, dolayısıyla biz de bunların takipçisiyiz. Planlı, programlı olduğu çok bariz olan bu kampanyalarla halkımız sürekli olarak tahrik edilmeye çalışılıyor. Yok, Ekşi Sözlük bir iftira, hakaret ve yalan tezgâhı gibi bunlar çalışıyor. Adı üzerinde, Ekşi Sözlük, bayağı ekşi.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi bununla da bağlantılı bir mesele, Afganlar meselesi. Şimdi ben ona 3 başlık altında bakıyorum, hele bir tanesi de gene bu sosyal medyayla yakından alakalı çok ciddi bir mesele.
Şimdi Türkiye’ye öncelikle bir Afgan göçü, çok yoğun bir göç olduğu, adeta akın olduğu ve bunun ABD ile yapılan bir anlaşma çerçevesinde hükümetin buna göz yumduğuna yönelik iddialar söz konusu. Öte taraftan, toplumda da bu anlamda rahatsızlık oluşmaya başladığını görüyoruz. Ama daha sıkıntılı olanı yine bana göre, adeta Türkiye’de bir çatışmayı kışkırtmak için sürekli yalan, işte geçici koruma altındaki kişileri, sığınmacıları, gelen göçmenleri hedef gösteren çok tehlikeli yayınlar yapılıyor, çoğunun yalan olduğu ortaya çıkıyor, işte bayrak çektiler, şöyle yaptılar, vesaire yaptılar gibi.
Şimdi bu çerçeveden bakınca bu 3 başlık altında Türkiye’nin Afgan göçmenlerle ilgili politikası nedir, bize burada bir anlatır mısınız? Kamuoyu gerçekten bugünlerde bunu çok merak ediyor.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi değerli arkadaşlar; her şeyden önce, biz biliyorsunuz göçmenlerle ilgili en önemli adımı birinci derecede Suriye’de attık ve Suriye’den bize 4 milyona yakın göçmen geldi ve biz bunlara kapılarımızı açtığımız gibi ve bunlar içerisinden hakikaten meslek sahibi, sanat sahibi olan birçok Suriyeli de bizde vatandaş da oldu.
Şimdi Afganistan durumu biraz daha farklı. Bakın, bizim şu anda gerek İran kapısından, gerek Irak’tan duvarlarımızı ciddi oranda yükseltiyoruz ve buralardaki yükselen duvarlar tabii ki bu düzensiz göçün ülkemize girmesini engellemek için, bu çalışma devam ediyor ve çok da fazla kalmadı, tamamıyla sınırlarımız bu surlarla, bu duvarlarla örülüyor.
Tabii bu son gelişmelerde gerçekten Afgan halkının içine düştüğü durum çok çok sıkıntılı bir durum, Taliban’la bunların yaşadığı şu andaki süreç çok sıkıntılı ve bu konuda da biz, bazı çalışmalar yapıyoruz. Nedir? Taliban’la bazı görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki ben bile onların lideri durumda olacak olanı kabul etme durumum olabilir. Niye? Çünkü bizim bu tür şeylerde eğer üst düzeyde bunları kontrol altına alamazsak, bunlar kontrol altına alınamadığı takdirde bu defa Afganistan’daki barışı, Afganistan’daki sulhu sağlamamız da mümkün olmaz. Şimdi Afganistan’da bizim kendi adeta soydaşlarımız durumunda olanlar da var mı? Var. Şimdi bütün bunlarla birlikte bazı adımları atıp yanımıza kimleri alabiliriz, biz onların çalışmasını yapıyoruz. Ve ben bununla ilgili olarak da, mesela ilgili üst düzey yönetici arkadaşlarımı yurt dışına gönderdim, aynı şekilde Katar’la bu akşam görüşmem oldu. Niçin? Burada Taliban’ın attığı adımları nerede durdurabiliriz, nerede sulha yönelik bir adım atarız? Diplomasi dediğiniz nedir? Diplomasi dediğiniz budur. Her şeyi savaşla askeri olarak halledeceğiz diye bir şey var mı? Yok. Askeriyenin veya savaşın geçerli olduğu yer var, ama bir de siyasetin-diplomasinin geçerli olduğu yer var. Benim elim nereye kadar uzanıyorsa veya benim siyaset anlayışım nereye kadar muvaffak olabilecekse orayı bizim başarmamız lazım. Şu anda Afganistan’da bu konumdayız. Afganistan’ı bir kenara itemezsiniz. 35 milyon nüfusu olan bir ülke ve bizim bağlarımızın tarihe dayandığı bir ülke, bunu bir kenara atmak mümkün değil. Bütün bunlarla birlikte herkes şunu da bilsin ki Türkiye yolgeçen hanı değildir, yani bütün bunları biz ölçüyoruz biçiyoruz, adımlarımızı da ona göre atıyoruz. Ülkemizde sosyal medyada birilerinin abarttığı şekilde sınırlarımızdan düzensiz göç akını; bu da söz konusu değil, biz bu duvarları boşuna mı yapıyoruz, bu surları şu anda boşuna mı örüyoruz? Yoğun bir şekilde, üstelik bütün gözetleme kulelerine varıncaya kadar bu yapmakta olduğumuz surlarda bunların hepsi var ve şu an itibariyle doğu ve güney sınırlarımızda 2020 yılında 505 bin 375 yabancının ülkemize yasa dışı yollarla girişi engellenmiştir, biz bunu başarmış bir ülkeyiz. Bu rakam 2021 yılında şu an itibariyle 253 bin 300 civarında; bunu da başardık. Yakalanan Afgan düzensiz göçmenlerin önemli bir bölümü yetkili kurumlarımız tarafından tekrar Afganistan’a sınır dışı ediliyor. Fiziki güvenlik tedbirleri kapsamında İran sınırımızın 156 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı örüldü, 156 kilometre. 85 kilometrelik duvar çalışması ise şu anda o da devam ediyor. Ayrıca, 109 kilometrelik kısım da aydınlatma sistemiyle donatılmış vaziyette. 79 kilometre boyunca kamera ve algılayıcı sistemler inşa edildi. Böylece düzensiz göç hareketleri sürekli olarak kamera sistemleriyle izleniyor. Bunun yanında termal kameralarla gece geçişleri önlenirken, aynı zamanda İHA’lar vasıtasıyla sınırlarımız kontrol altında tutuluyor. Doğu sınırımızın 740 kilometrelik kısmında kullanılacak ve entegre sınır yönetiminde kilit rolü olan elektrooptik kuleler ve haberleşme kulelerinin yüzde 90’ı, onlar da tamamlandı. Emniyet ve Jandarma tarafından sınır bölgelerimize ve düzensiz göç rotası olarak belirlenen bölgelere ilave birlikler sevk edilmiştir. Bütün bu tedbirleri niye alıyoruz biz? İşte bu düzensiz göçü engellemek için alıyoruz. Ama birileri de içeride maalesef bu işleri kabartmak için elinden geldiği gibi sabun köpürtür gibi bu yalanla beraber bu adımları atıyorlar. Ben de bunu izan-insaf sahibi olan vatandaşıma, halkıma ülkenin Cumhurbaşkanı olarak duyurmuş oluyorum.
FULYA KALFA- Efendim, bir başka önemli gündem maddesi kuşkusuz hem bizim, hem dünyanın koronavirüsle mücadele. Artık 1,5-2 sene geride kaldı, vaka sayıları da son günlerde tekrar yükselişe geçmiş durumda. Şimdi vatandaşlarımıza baktığınızda haklı olarak bir önlem yorgunluğu da kimi zaman görülüyor. Şimdi yeni kurallar gelecek mi, önümüzdeki kış tekrar kapanmalar, yeni önlemler alınacak mı?
Bunun dışında bir de şu konuşuluyor efendim: Aşı olmayanların sinema gibi, tiyatro gibi, uçak gibi toplu alanlara girişlerinde PCR testi uygulaması ya da bir HES kodu uygulaması gibi bir sistemle olacağı konuşuluyor. Böyle bir uygulama düşünüyor musunuz? Aşı karşıtları da var, aşı olmak istemiyorum ben diyenler var. Ve bu kişiler de böyle bir uygulama yapılacak olursa bunun insan hakları ihlali olacağını düşünen bir kesim de var. Siz nasıl bakıyorsunuz, nasıl bir planlama var önümüzdeki dönemde koronavirüsle alakalı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce, son paragraftan başlayayım; yani insan hakları ihlali düşüncesine ben katılmıyorum. Niye? Bir devletin görevi nedir? Vatandaşının sağlığını korumaktır. Sağlığını koruması için gerekli olan neyse hastanesinden tut, ilacına varıncaya kadar bunları temindir. Biz bu işleri başardık. Şu anda dünyada bizim sağlık oluşumunda ulaştığımız noktaya neredeyse benim diyen ülkeler ulaşamamıştır. Hele hele şehir hastanelerimizle birlikte biz zaten ülkemizi farklı bir yere elhamdülillah taşımış durumdayız.
Tabii kovid-19 salgınıyla mücadelede elimizdeki en güçlü silahımız şu anda aşı; bunu kabul edeceğiz. Hastalığın ortadan kalkması için toplumun büyük kısmının hastalığa karşı bağışıklık kazanması şart. Bunu neyle kazanacak? Aşıyla. Onun için de vatandaşlarıma sakın ha bu oyuna gelmeyin diyorum. Ve biz toplumumuzun tamamının aşılanmasını istiyoruz ve buna göre de imkânlarımızı seferber ettik, ta dağlara kadar hemşirelerimiz çıkıyor oralarda aşıları yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Tüm dünya kovid denilen hastalığa karşı odaklanmış ve bununla mücadele ediyor. Birçok metot kullanılırken maalesef bazıları da bu işin hâlâ önüne geçmek istiyor. Ama biz de herkes gibi kendi aşımızı Türkovac olarak ne yapıyoruz şimdi, geliştirme çalışmalarını sürdürüyoruz. Bu aşılar insanlar üzerinde kullanılmadan önce güvenlik testlerinden de geçiyor, bunu herkesin bilmesi lazım.
Son günlerde artan vakaların aşılanma durumuna baktığımızda görüyoruz ki hastaneye yatanların, yoğun bakımlarda tedavisi gerekenlerin ekseriyeti aşı olmayanlar veya aşı sürecini tamamlamamış olanlar. Bu haldeyken anlıyoruz ki, aşısızlar daha fazla hasta oluyor veya hastalığı daha ağır geçiriyorlar. Tüm vatandaşlarımızı ben Cumhurbaşkanları olarak aşı olmaya özellikle davet ediyorum.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanım, az önce Türk aşısı Türkovac’tan da bahsettiniz çalışmaları devam ediyor, diye. Birazcık daha ayrıntı verebilir misiniz, hayırlısıyla inşallah ne zaman kullanılmaya başlanır?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda ilgili hastanelerimiz yoğun bir şekilde devam ediyor. Şu anda bunun üçüncü faz aşamasındayız, neticeler şu ana kadar gayet güzel geliyor. Herhalde müjdeyi yıl dolmadan alacağız.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, aşı konusu bitmeden ben de bir konuyu sormak istiyorum; Eylül ayı yaklaşıyor, okullar açılacak mı? Ortaöğretim, ilköğretim ve üniversiteler açısından soruyorum, yüz yüze eğitim bu yıl başarılabilecek mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi biliyorsunuz Milli Eğitim Bakanımız değişti, müjdeyi tabii yeni Milli Eğitim Bakanımızdan inşallah bu hafta Pazartesi günü yapacağımız inşallah Kabine Toplantısı’nda müzakere edeceğiz, Kabine Toplantısı’nda kendisi bize sunumunu yapacak ve bu da o konular arasında yer alıyor. Aynı zamanda aşılarla ilgili çalışmalar yine bu konular arasında yer alıyor. Tabii temennimiz odur ki, yani yüz yüze eğitime geçebilmek, yani bu konuyla ilgili Mahmut Bey hazırlıklarını bu istikamette yapmışsa ve gerçekten okullarımızı açalım diyorsa, biz de Kabine olarak bu işe ikna olursak hayırlı olsun deriz, çünkü çocuklarımız da okullarına hasret kaldılar.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanı, biraz da iç politikaya dönelim bu konuları konuştuktan sonra. Programın vakti sınırlı, konuşmamız gereken çok fazla konu var müsaadenizle.
Şimdi Türkiye’de iç siyasette de bir taraftan muhalefetin çatı aday tartışması var, bilmiyorum yoğun gündemde takip edebildiniz mi? Muhalefet bir çatı aday arıyor, işte isimler konuşuluyor, dolaşıyor. Bu son dönemde özellikle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusu biraz daha fazla yüksek sesle dillendirilmeye başlandı, farklı farklı çevrelerden geliyor. Şöyle bir şey soracağım: Siz böyle bir rakibe, Kemal Kılıçdaroğlu rakibiniz olursa ne dersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben bu tür bir şeyi düşünmekle sorumlu değilim. Bu, Millet İttifakı’nın sorunudur, onlar kendi aralarında kararlarını kendileri versinler. Biz Cumhur İttifakı olarak kendi aramızda konuştuk ve sağ olsun Cumhur İttifakı’nın bir diğer kanadı Devlet Bey bu işi zaten daha önceden açıkladı, partimin bu konudaki kanaati zaten aynı şekilde belli. Dolayısıyla kamuoyunu bu tür şeylerle çok da fazla meşgul etmeyelim derim, isabetli olur. Millet İttifakı’nın sorunudur, onlar nasıl düşünüyorlarsa o şekilde yola çıksınlar.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, az önce diplomasiye işaret etmiştiniz. Dün Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması oldu, dış politikayı 180 derece değiştireceği vaadinde bulundu. Bunu nasıl yorumlarsınız?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sayın Kılıçdaroğlu’nun hayatında dış politika var mı? Şu ana kadar girdiği bütün seçimlerden mağlubiyetle çıkmış olan bir kişi. Peki, dış politika nerede yapılır? Uluslararası camiada yapılır değil mi? Uluslararası camiada Bay Kemal nerede hangi dış politikayı yapmış? Biz uluslararası camiada dış politikayla yattık, dış politikayla kalktık. Bütün uluslararası toplantılarda onlarla yattık, onlarla kalktık. Bay Kemal nerede hangi dış politikayı yapmış? Bunu yani konuşmayı bile ben zaid addederim.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, yeni anayasa çalışmalarını sormak istiyorum, ne durumda, kamuoyuna açıklanabilecek vaziyete geldi mi? Sayın Bahçeli’yle bir görüşmeniz oldu, MHP ile AK Parti arasında bu konuda bir görüş ayrılığı var mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Değerli arkadaşlar, tabii şimdi biz yeni anayasayla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz ve son çalışmayı dün yaptık. Bu arada işin adeta koordinasyonunu yürüten arkadaşımız bütün son bilgileri dün heyetimizden aldı ve tekrar üzerinde çalışmasını yapacak ve son bir, efradını cami, ağyarını mani diyebileceğimiz şekle dönüştürüp, heyetimize bir sunum daha yapacak. Bu artık işi iyice hani eskilerin ifadesiyle “lübbül lüb” olacak, yani özetin özeti.
Bu arada tabii bize Cumhur İttifakı’nın bir diğer tarafı olarak Milliyetçi Hareket Partisi ta işin başında hazırlıklarını getirmişti. Bu hazırlık da yine heyetimiz tarafından onun üzerinde çalışıldı. Biz de bu çalışmamızı da nihayete erdirdikten sonra ben Devlet Bey’le bunu tekrar konuşacağım veyahut da Devlet Bey’e bu hazırlığımızı takdim edip, bu çalışmamızı istiyorum ki çok daha güzel bir noktaya taşıyalım ve beraberce de Meclisin açılmasından önce aramızda bu hazırlığı adeta bitirme noktasına getirmiş olalım. Ama biz muhalefet partilerinden de somut anayasa metinlerini bir an önce milletimizin önüne koymalarını bekliyoruz, ama onlardan da şöyle hakikaten bir ele alınıp da değerlendirilebilecek bir çalışma görmedik. Böyle bir şeyi de zaten düşünmüyorlar. Aslında gönül arzu eder ki tüm metinler ortaya çıktıktan sonra Meclis çatısı altında bunların müzakeresi yapılsın ve uzlaşma yolu aransın.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, bir de seçim sistemi, seçim yasası ve siyasi partiler yasasıyla ilgili…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onlarla ilgili de aynı şekilde Milliyetçi Hareket Partisi’nden yine arkadaşlarımızla benim belirlediğim partimizden arkadaşlarım bir araya geldiler çalışmaları yaptılar. Bizim görüşümüzle onların görüşünü yine bu hafta içinde biz kendi aramızda bir değerlendirdik. Bizim bir 6-7 kişilik bir heyetimiz var, Milliyetçi Hareket Partisi’nden gelen görüşü de alarak bunları birlikte arkadaşlarımızla değerlendirdik, orada da bir yere inşallah varacağız.
FULYA KALFA- Şimdi ekonomi başlığını isterseniz biraz değerlendirelim. Neredeyse iki yıldır devam eden koronavirüs sebebiyle tüm dünyada ekonomik bir daralma söz konusu, Türkiye de ister istemez bundan tabii ki nasibini aldı. Özellikle dar gelirliler, esnaf ve çalışanlarla ilgili önümüzdeki günlerde yeni destek paketleri, ilave tedbirler açıklanacak mı? Ekonomiyle ilgili önümüzdeki günlerde nasıl bir yol haritası olacak bu anlamda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Değerli arkadaşlar, biz zaten bütün bu süreç içerisinde, yani salgın boyunca sürekli destek paketleri açıkladık. Yani dünyada zaten sürmekte olan siyasi ve ekonomik dönüşümü bu salgın olumsuz olarak etkiledi. Ekonomik daralma bu etkilerden aslında biridir. Türkiye sağlık hizmetlerinde olduğu gibi ekonomide de aldığı hızlı tedbirlerle bu süreci kontrollü bir şekilde yürüttü. Küresel düzeydeki olumsuzluklara rağmen 2020 yılını yüzde 1,8 büyümeyle kapatarak gerçekten çok önemli bir başarıyı ortaya koyduk. Bu yıl ilk çeyrekte yakaladığımız yüzde 7’lik büyüme, yılın tamamını gayet iyi bir seviyede kapatacağımızın habercisidir. İktidarının ilk 18 yıllık döneminde ortalama yüzde 5,1 büyüme oranına ulaşmış bir yönetim olarak bu başarının bizim için tesadüf olmadığı açıktık.
Gezi olaylarından beri yaşadığımız her hadisede ekonomimize hedef alındığı halde, hatta 2018’de doğrudan açık ve alçakça bir saldırıya maruz kaldığımız halde biz bu neticeyi elde ettik. Salgın şartlarına rağmen yıllık ihracatımızın şu anda tüm zamanların rekorunu kırarak 200 milyar dolar eşiğini aşmış olması çok ama çok önemli.
Sanayi üretimi tarafında ise herhangi bir sıkıntımız bulunmuyor.
Turizmde salgın şartlarının elvermesiyle birlikte bir büyük sıçramayı daha bu arada hayata geçirdik. Her ne kadar orman yangınları canımızı acıtmış olsa da, turizmdeki bu ivmeyi sürdürmekte kararlıyız. Salgından en çok etkilenen hizmetler sektörünün de hızlı bir toparlanma içinde olduğunu görüyoruz.
Devlet olarak bugüne kadar doğrudan yardımlar, hibeler, destekler, teşvikler, ertelemeler yoluyla her kesimden insanımıza 700 milyar liraya yakın bir kaynak aktardık. Önümüzdeki dönemde de garip gurebasından esnafına, çiftçisinden sanayicisine kadar ihtiyaç sahibi her kesimin yanında yer almayı sürdüreceğiz.
Biz şu veya bu yolla karşılıksız gelir elde edebilen bir ülke değiliz. Bizim petrol kuyularımız yok, şimdi açtık. İnşallah bunlar netice verdiği andan itibaren durum çok farklı olacak. Kazandığımız her kuruşu alın terimizle çalışarak, uğraşarak, mücadele ederek kasamıza koyuyoruz; biz böyle bir ülkeyiz. Milletimizin zenginleştikçe devletimizin de gelirleri çoğalıyor, dolayısıyla verdiği hizmetler de artıyor. Bu bakımdan hep birlikte çok çalışarak hem kendimizi, hem devletimizi güçlendirecek hedeflerimize adım-adım yaklaşacağız. Tabii geçtiğimiz 19 yılda ülkemizi nasıl üç kat büyütmüş ve zenginleştirmişsek, inşallah 2023 hedeflerimize ulaştığımızda yeni ve çok daha büyük bir hamleyi hayata geçirmiş olacağız.
Tabii bu arada bakın son işsizlik rakamları geldi. Bu işsizlik rakamlarında da dikkat edin, ülkemiz hamdolsun yaklaşık 2-2,5 puan daha ne yaptı, düştü. Bu da neyi gösteriyor? Yani işsizlikte de Türkiye şu anda olumlu istikamette ilerliyor.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, birtakım ürünlerle ilgili alım fiyatları açıklandı, şimdi de tam fındık sezonu. Buradan Karadeniz bölgesine, fındık üreticisine fındık alım fiyatlarıyla ilgili bir müjde kabilinden bir müjdemiz olabilir mi, haberimiz olabilir mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Teşekkür ediyorum. Bugüne kadar buğdaydan bakliyata ve çaya kadar pek çok ürünün alım fiyatlarını açıklamıştık. Üreticilerimizin bu fiyatlardan genel olarak memnun olduklarını görüyoruz. Ayrıca, kuraklık, sel, yangın gibi felaketlerde zarar gören çiftçilerimizin ve hayvancılarımızın zararlarını da telafi ediyoruz.
Fındık, ülkemizin en önemli üretim ve ihracat kalemlerinden biri, bir numarayız. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde çayla birlikte temel geçim kaynağı. Her zaman olduğu gibi bu mahsul döneminde de fındık üreticilerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Şimdi ben sizlerin vasıtasıyla Toprak Mahsulleri Ofisi’mizin 2021 yılı fındık alım fiyatlarını tüm milletimizle, özellikle de Karadenizli üreticilerimizle paylaşmak istiyorum.
Fındık alım fiyatımız yüzde 50 sağlam iç esasına göre, biliyorsunuz en kalite, Giresun kalite fındık için kilogram başına 27 lira, kilogram başına 27 lira, levant kalite fındık için ise kilogram başına 26,5 liradır. Yüksek randımanlı fındığa en az 1 lira fazla ödeme yapılacaktır. Ayrıca, çiftçilerimize verdiğimiz alan bazlı mazot ve gübre desteğini de kilogramda 2 lira olarak veriyoruz. Tüm bunları da fiyatlara ilave ettiğimizde nihai olarak fındık fiyatları kilogramda 29,5 lira ile 30 lira arasında gerçekleşiyor. Bu fiyatların ülkemize ve üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum, hayırlı olsun.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanı, bugün yaklaşık 2-3 saat kadar önce tamamlanan önemli bir görüşme de kamu işçilerinin zamlarıyla alakalıydı. Orada da önemli rakamlar var, onları da izleyicilerimiz belki sizlerden duymak ister. Bugüne kadar yapılan değil mi Zafer Bey, en yüksek seyyanen zam diye bahsediliyor.
ZAFER ŞAHİN- Evet, seyyanen zam ve ilave zamla beraber yüzde 34 sanıyorum bir artış söz konusu oldu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da açıklama yaptı bununla ilgili.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Yani kaç liraya gelmiş oluyor, 4 bin 100 gibi bir rakam değil mi?
ZAFER ŞAHİN- 4 bin 100 lira, en düşük ücret 4 bin 100 lira, evet.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kamu toplu iş sözleşmesi bugün tabii imzalandı. 700 bin kamu işçisini kapsayan sözleşmenin tabii işçilerimize hayırlı ve bereketli olmasını özellikle diliyorum.
Böylece asgari ücret ile 4 bin lira arasında ücret alan işçilere seyyanen 500 lira zam yapıldı. En düşük ücret 4 bin 100 liraya yükseltildi. En düşük ücret alan işçilerin aylıklarında 1217 liralık artış sağlandı. Toplu sözleşme kapsamında bulunan kamu işçilerinin tamamına birinci 6 ay için yüzde 12, ikinci 6 ay için ise yüzde 5, artı enflasyon farkı olmak üzere ücret zammı yapıldı. 4 bin liraya kadar olan işçi ücretlerinin artış oranı yüzde 34 oldu, sözleşme kapsamındaki işçilerin tamamında bu oran yüzde 25’e ulaştı. İlk kez bu sözleşme ile kamuda hizmet zammı uygulamasına geçilmiş oldu. Bu zam yaklaşık yüzde 3’e tekabül ediyor. Sözleşmeyle sosyal yardım, ilave tediye, ikramiyeler ile birlikte ortalama aylık giyinik ücret tutarı 9 bin 66 liraya yükseltilmiş oldu, hayırlı olsun.
FULYA KALFA- Evet, şimdi biraz da spordan bahsetmek isterim ben Sayın Cumhurbaşkanı. Ne kadar sizin de spor camiasına yakın olduğunuzu ve sevdiğinizi biliyoruz. Şimdi salgın sebebiyle düzenlenebilecek mi, düzenlenemeyecek mi derken Tokyo 2020 Olimpiyatları geride kaldı, Türkiye için de oldukça gurur vericiydi. Yaz Olimpiyatlarında 2 altın, 2 gümüş, 9 bronz madalya kazandı sporcularımız, okçulukta da ilk kez altın madalya kazandık. Busenaz Sürmeneli de boksta çok büyük bir başarı elde etti, bir kadın sporcu olarak bireysel alanlarda da performansıyla kendisinin gurur duyduk. Şimdi spordaki bu başarıya, bu madalyalara sizin yorumunuz nedir? Ve Türkiye’de spora yapılan altyapı yatırımlarıyla ilgili nasıl bir kazanım gerçekleşti, onun yansımasını mı gördük acaba Olimpiyatlarda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle tabii Tokyo biliyorsunuz bizim kuraları çektiğimiz zaman finalde ikimiz kalmıştık ve nasip onlaraymış. Fakat bedeli de tabii bizde kalsaydı herhalde bize çok ağır olurdu. O zaman Abe Japonya’nın başındaydı, kurayı orada beraber izledik ve tabii nasip onlara çıktı, ama bedeli de tabii bayağı onlara ağır oldu. 2020’deki bu başarımızla ilk defa tabii Türkiye’nin böyle bir başarısı oluyor, şu anda bugüne kadar olan tüm Olimpiyatların üzerine çıkmış vaziyetteyiz.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Busenaz…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Busenaz…
FULYA KALFA- Gurur duyduk.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sürmenelidir ha. Ve tabii her şeyden önce ilk defa farklı branş diyeceğimiz, mesela Mete Gazoz okçulukta bizim için bir tarih yazdı ve ilk altın madalyamızı bize Mete getirdi; bu tabii her türlü iftiharın üzerinde. Aynı şekilde tabii Busenaz, o da bayanlarda ilk defa bize bir altını getirmiş oldu. İkinci Busenaz da aslında o bize altını getiriyordu, orada bir hakem heyetinde Çakıroğlu’na da bir yanlış yaptılar, haksızlık yaptılar. Yani biz iki altını da orada alabilirdik, maalesef o kıl payı öyle gitmiş oldu. Yani gerek Sürmeneli, gerek Çakıroğlu, ikisi de aslında bizim altın kızlarımız. Öbür tarafta Mete okçulukta bunu yazmış oldu.
Tabii bir diğer gelişme bizim için çok çok önemli olan, tabii ilk defa jimnastikte de hakikaten çok ciddi neticeler aldık, finale çok sayıda kaldık, 7 jimnastikçimiz finale kaldı, ama maalesef madalyalara gelince madalyalarda çok sayıda madalya alamadık. Tabii bunun dışında ilk defa olan karate olayında filan yine daha fazla madalya alabilirdik, orada da maalesef yine kıl payı kaçırdığımız madalyalar oldu.
Tabii bütün bunlarla beraber demek ki bugüne kadar yaptığımız özellikle altyapı yatırımları boşa çıkmadı. Yani güreşte mesela Yasemin ilk defa bir bayan güreşçimiz olarak o da bir bronz madalya aldı. İşte Rıza’nın, Taha’nın, onların da bronz alması, tabii onlardan biz altın bekliyorduk, ama maalesef onlardan da bize bronz geldi.
Ama Türkiye’nin yeri bu mudur derseniz, hayır. Biz buradan alacağımız dersleri aldık, inşallah en kısa zamanda, şimdi önümüzde Dünya Şampiyonası var, Dünya Şampiyonası’nda ben inanıyorum ki çok daha farklı neticelerle yolumuza devam edeceğiz. Ama ay-yıldızı temsil eden tüm sporcularımız hepsi de gözümüzün bebeği, başımızın tacıdır, ben hepsiyle de iftihar ettim, gurur duydum.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, siz de telefonla arayarak onları motive ettiniz. Maçlarını izleme imkânlarınız oldu mu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Zamanlamayı ona göre ayarladık.
ABDULKADİR SELVİ- Saati kurdunuz yani.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, hele hele voleybolcularımız, yani onlar gerçekten bir başarı destanı yazdılar ve orada da belki de şampiyonluk kıl payı gitti. Ben gerçekten voleybolcularımızı o yönde tebrik ediyorum, ortaya koydukları performans, yani kolektif başarı, işte Amerika’nın hali ortadaydı, biz kıl payı elimizden kaçırdık. Şimdi yakında tekrar Dünya Şampiyonası’nda filan kendilerini izleyeceğiz, takip edeceğiz. Başarılarının artarak devamını diliyoruz. Şimdi sırada biliyorsunuz 2020 Paralimpik Olimpiyatlar var, yani orada da biz başarı alacağımıza inanıyorum.
ABDULKADİR SELVİ- Efendim, bir de YKS’de tercih puanları indirildi, dün o müjdeyi siz açıkladınız. Bu, öğrencilere ne tür imkânlar ve avantajlar getirecek?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir defa genç kardeşlerim çok sayıda girme imkânını şimdi yakalayacaklar. Yani bu yıl yükseköğretim kurumları sınavına giren gençlerimize tercih sürecinde merkezi ve ek yerleştirmeye ilave bir ek yerleştirme daha yapılması kararını aldık, bu onlara çok büyük bir imkân sağlıyor. Bu ilave ek yerleştirmede baraj puanı temel yeterlilik testinde eskiden 150 olan puan 140, alan yeterlilik testi ve yabancı dil testinde 180 olan puan 170 olarak uygulanacak. Bu adımın gençlerimizin geleceği için önemli bir fırsat sunacağına inanıyorum.
Tabii AYT, YDT puanı 180 ve üzerinde olan adayların merkezi yerleştirme ve ek yerleştirme işlemlerinde puan ve başarı sıraları korunacak, tercih ve yerleştirme süreci buna göre yürütülecek. Boş kalan kontenjanlar için ne yapılacak? Ha ikinci ek yerleştirme yapılacak. Bu alanı ne yapıyor? Böylece açıyor. Peki, bu imkândan kimler yararlanacak diye sorarsanız, TYT puanı asgari 140, AYT, YDT puanı asgari 170 olan adaylar yararlanacak. Dolayısıyla bu çok sayıda öğrencimizin girmesinin önünü açacaktır.
DENİZ BAYRAMOĞLU- Bu konuyla alakalı efendim, eleştiriler de var muhalefetten gelen, yani üniversitelerin yükünü artıracağı, eğitimin kalitesini düşüreceği yönünde. Bu eleştirilere ne diyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Üniversitelerimizle bütün bunların görüşülmesi her şeyi YÖK yaptı. Bunun sorumlusu kim? YÖK. Muhalefet mi? Muhalefet kendi işine baksın ya, siyasetse siyaset yapsın. Yükseköğretim Kurumu ne işle uğraşıyor? Bu işlerle uğraşıyor, bununla uğraştı.
Ve bir de, ÖSYM’nin başında olan daha önce, şimdiki Milli Eğitim Bakanım, onunla YÖK Başkanım hepsi bir araya geldiler, görüşmelerini yapıtılar ve ondan sonra da Yükseköğretim Kurumunun kararını Milli Eğitim Bakanımızla da istişaresini yaparak açıkladılar.
FULYA KALFA- - Efendim, çok teşekkür ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben çok teşekkür ediyorum, gerçekten güzel bir müzakere, istişare oldu. İnşallah ekranları başında bizi izleyen milletimiz de bu müzakeremizden, bu istişaremizden nasibini almıştır. Kendilerine çok çok teşekkürler ediyorum, iyi geceler diyorum.