MELİH ALTINOK: İyi akşamlar. ATV-A Haber yayınında Ankara’da, Beştepe’deyiz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeyiz. Konuğumuz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan’la beraber Cumhurbaşkanımıza sorular
yönelteceğiz.
Efendim, öncelikle teşekkür ediyoruz, 15 Temmuz FETÖ’cü kalkışmanın ardından, askeri darbe, cunta girişiminin ardından Türk televizyonlarında ilk ATV-A Haber’e röportaj verdiniz, biz de sizlere soru sorma fırsatı bulduk. Çok sorumuz var, vatandaşlarımız da bize iletiyorlar. Gece çıktığımızda demokrasi nöbetleri için size iletmemizi istedikleri sorular da var. Şu anda da zaten Külliye’nin önünde de yine insanlar var tüm Türkiye’de olduğu gibi.
HİLAL KAPLAN: Çok selamları da var.
M.A: Evet, çok selamları da var. İlk soruyu ben Hilal’e bırakayım, Hilal’le başlayalım izniniz olursa, sonra devam edelim.
H.K: Efendim, müsaadenizle ilk o geceden başlayalım istiyorum. Darbe gecesine ilişkin pek çok kronolojik detay duyduk, teknik detayları duyduk, ama biraz daha duygularınızı ve düşüncelerinizi merak ediyorum açıkçası. Yani darbe olduğunu öğrendiğinizde, oradan havaalanına hareket ettiğinizde, halka çağrı yaptığınızda, İstanbul’a geldiğinizde… Ve özellikle siz vatandaşları meydanlara çağırdınız; ama onlar kışlalara gittiler. İşte eşim ve ben gibi Şehitler Köprüsü’ne gidenler oldu, tankların önüne çıktılar, yani inanılmaz bir mukavemet gösterdiler. Hayatları pahasına vatanlarını savundular. Bunları duyduğunuzda neler hissettiğinizi, neler düşündüğünüzü de öğrenmek isterim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Öncelikle ben tabii ATV-A Haber ortak yayınında tüm yönetime çok çok teşekkür ediyorum. Ekranları başında bizi izleyen aziz milletime şahsım ve tüm ailem adına kalbi şükranlarımı sunuyorum. Şu anda yine ülkemin tüm şehirlerinde, meydanlarında bir demokrasi nöbetini devam ettiren aziz milletimi özellikle kucaklıyorum, çocukların gözlerinden öpüyorum. Hanımefendilere, beyefendilere, hepsine kalbi şükranlarımı özellikle ifade ediyorum. Çünkü bu olay ülkeme has bir olaydı, dünyanın hiçbir yerinde demokrasi mücadelesini bu kadar şanlı, bu kadar başarılı veren bir başka ülkeyi ben tanımadım.
Gerçekten o akşam dört televizyon kanalına malum cep telefonuyla bağlandım. Adını anacağım, Hande Hanım’la ilk görüşmeyi malum yaptık ve CNN Türk’le o ilk bağlantı. Ardından A Haber-ATV, ardından NTV, ardından TGRT… Dört kanala o bağlantıları yapışım ve o bağlantılarla birlikte tüm vatandaşlarımızı meydanlara ve havalimanlarına davet edişimiz ve bununla birlikte de halkımın akın akın meydanlara ve hava limanlarına yürüyüşü aslında bu ülkede demokrasi mücadelesini verebilecek yiğitlerin, kahramanların olduğunu gösterdiler ve dünyaya da bir demokrasi dersi verdiler.
Tabii şehit haberleri geldikçe de o zaman çok daha fazlasıyla duygulandım, çünkü ‘şehitler tepesi’ boş değilmiş, bunu bir kez daha görme fırsatını bulduk. Şehitler tepesi boş değil ve bu millet bunu bir kez daha ispatlamış oldu ve taçlandırdı. Dünyadan tabii birileri arıyor, özellikle ‘darbeye karşı verdiğimiz bu mücadeleden dolayı sizi kutlarız’ diyorlar, fakat şu ana kadar ülkeme gelip de birkaç istisnanın dışında, işte örneğin tabii ilk arayanlar arasında özellikle Katar’ı zikretmem gerekir.
M.A: İlk onlar aradı, Katar…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, Katar Emiri bir kere de aramadı, defaatle aradı, beni aradı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızı sürekli aradı, ‘gelişmeler ne durumdadır ve her an yanınızdayız, üzerimize ne düşüyorsa biz varız.’ diyerek. Ve bugün de Dışişleri Bakanını gönderdi, o bazı mesajlarla beraber o da geldi, kendileriyle bir görüşme yaptık. Ha başka ülkelerle olmadı mı? Mesela hemen daha yine ikinci gün Rusya, Sayın Putin aradı, onunla görüşmemiz oldu. Daha sonra Amerika aradı, onlarla görüşmemiz oldu. Avrupa ülkelerinden yine bazı liderler aradı. Fakat arayanlar şunu söylediler: ‘Yani darbeye karşı verdiğiniz bu mücadeleden dolayı kutlarız.’ Ama kimse kalkıp da kendisi veyahut da bir ilgili, yetkili bakanını buraya göndermek zahmetinde bulunmadı. Fransa’da terör örgütünün verdiği herhangi bir oralardaki kayıpta verdirdiği, diyelim 5 kişi, 10 kişi ölmüş…
M.A: Charlie Hebdo saldırısı…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, Charlie Hebdo’da olduğu gibi, oralarda binlerce, on binlerce insan yürüyüş yaptılar. Ama Türkiye’de düşünebiliyor musunuz bir darbe girişimi yapılıyor ve bu darbe girişiminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ki NATO’nun en önemli ülkesi ve 80 milyon nüfusu olan bu ülke… Demokrasiyi iyice hazmetmiş böyle bir ülkede böyle bir hareket yapılıyor ve bu hareketi yapanların durumu belli, bunlar ‘Tebrik ederiz, ama işte şu anda askerler toplanıyor, polisler toplanıyor, yargı toplanıyor, bunların geleceği bizi endişelendiriyor’ diyor. Bunu diyecek kadar da ahlaki olmayan yollara başvuruyorlar.
Ben bunu çok açık, net olarak söylüyorum, bu ahlaki değildir. Bu demokrasi ahlakıyla bağdaşmaz, demokrasi böyle bir şeyi de kabul etmez. Ne demek bu, ‘ama, ancak, fakat’; böyle bir şey olabilir mi? Olacaksanız dürüst olun, eğer dürüst olmayacaksanız sizin o darbe girişimiyle ilgili açtığınız telefonların benim indimde hiçbir anlamı yok. Niye?
Çünkü bu mücadeleyle ilgili olarak örneğin biz diyoruz ki, bu adam şu anda 99’dan bu yana Amerika’da mı? Amerika’da. Amerika bu adamı vermelidir. Bize diyorlar ki ‘delil’. Biz gerçi 15 Temmuz öncesi dosyalardan elektronik ortamda ve farklı bir şekilde gönderdiklerimiz var, bu sürece yönelik de gönderdiğimiz ve göndereceklerimiz var, bu ayrı, bunları yapıyoruz. Fakat bugüne kadar Amerika herhangi bir teröristle ilgili bizden bu teröristin gönderilmesi gibi taleplerde bulundukları zaman, ki onların hepsi bizde muhakkak ya cezaevindeydi veyahut da gözaltındaydı, biz göndermişizdir.
Ama bununla ilgili böyle bir şey söz konusu olmadığı gibi, 99’dan bu yana 400 dönümlük bir arazi içinde bir çiftlikte her türlü konforuyla orada yaşıyor. Ve ben 1 yıl önce bu kişiyi istiyorum, diyorum ki; ‘bakın böyle böyle, ülkenizde böyle birisi var, bu adamın konumu budur ve şu anda da bu adam bizim Milli Güvenlik Strateji Belgemize farklı bir şekilde giriyor, daha sonra somut bir şekilde de girecek’, bunu da söylüyorum. ‘Belgeler?’ Peki, biz şimdi belgeleri gönderdik. Beni tabii üzen, bunun dışında da Batı ülkelerinde, Afrika’da, birçok yerde bakıyorsunuz bütün bunlar örgütlenmiş. Dünyada terör örgütleri bunun kadar yaygın değil, onu da söyleyeyim size, bunun kadar yaygın dünyada bir ikinci terör örgütü yoktur. Bütün kıtalarda bu terör örgütü yaygın bir durumda var.
H.K: 140’dan fazla ülkede okulları var zaten…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Var; ama her okul orada aslında bir terör örgütü şubesi görevini görüyor. Yani görüntü ‘opus dei’ yapısıyla işte okul, eğitim-öğretim, bunu yaparken de o ülkenin yöneticilerinin çocukları oralarda eğitildiği için, onlar da zannediyorlar ki hani eskiden ülkemizde bizim bazı malum kolejler vardı ya, oralarda bu tür eğitimleri veriyorlar. Dolayısıyla bu eğitim verme, işte başarılı eğitim, çocuklarımızı gayet iyi eğitiyorlar, birçokları da tabii fakir fukara-garip gureba ülkeler, onlar da buralarda okutuyorlar. Ve ondan sonra da tabii bunlar yani ananas-mananas, her türlü paket filan, bunları da rahatlıkla halledebiliyorlar. Yani orada…
M.A: O okullara da üst düzey ailelerin çocukları alınıyormuş değil mi Cumhurbaşkanım, onların işine yarayacak?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii tabii.
M.A: Ve Türkçe eğitim de yüzde 10’luk bir kısımda veriliyormuş, bu argümanı kullanıyorlardı, ‘Türkçe eğitim veriyoruz yurt dışında’ diye, yani yüksek gelirli ailelerin çocukları, bürokrat çocukları ve Türkçe eğitim dedikleri de çok kısıtlı bir yerde.
H.K: Ve seçmeli.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O tabii abartıldığı kadar da değil. Bu tür şeyleri de tabii yapıyorlar, onda da tabii mahirler. Ve yıllarca bunu da çok açık-net ifade etmem lazım, bizler de tabii bu anlatıma, bu propagandaya geldik, bunu da itiraf etmem lazım. Ve 3-4 yıl öncesine kadar bu süreci biz hep iyi niyetle takip ettik ve bu iyi niyetimizin de kurbanı olduk, bunun bedelini ödüyoruz. Ama şu anda tabii dünyada bunların 2 bin okulu var, bu ne demektir? 2 bin hücre demektir. 2 bin okul, 2 bin hücre, bunlar tabii çalışıyor. Fakat ben tabii Rabbime hamt ediyorum, bu bize çok büyük bir lütuf. Eğer bu olay olmamış olsaydı biz bunların üzerine bu şekilde gidemeyecektik. Ama bu olunca, ben öyle zannediyorum ki şimdi benim milletim bunları çok daha iyi, çok daha yakından, çok daha iyi tanıma fırsatını buldu. İşte şu an itibariyle tabii ortada çok ciddi sayıda, şöyle söyleyeyim: Bugün itibariyle, çünkü an be an her şey değişiyor, bu programa girerken gözaltına alınan şahıs sayısı 18.699’du.
M.A: Bunlar son rakamlar değil mi Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: 18.699. Tutuklu sayısı 10.137. Tabii burada bu fırsatı bize veren şehitlerimizin sayısı 237. Rabbim onları Peygamberimize komşu yapsın. Cennetiyle cemaliyle müşerref kılsın.
H.K: Amin.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Yaralı sayımız 2191. Rabbim onlara da şifalar versin inşallah.
H.K: Amin, inşallah.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Dün akşam bir kısmı zaten burada Kongre Merkezimizde onlarla bir arada olduk, beraber olduk. Tabii birçok şu anda gözaltına alınanlar, tutuklananlar; ama bir de devlette örgütlenenlerden açığa alınanlar var. Bu açığa alma süreci de devam ediyor. Bu nereye varırsa varsın sonuna kadar gideceğiz. ‘Efendim, işte bu çok oldu, doğru mu?’ Bunun bedelini, bunun hesabını kusura bakmasınlar kimseye verecek halimiz yok.
Bütün bunların hepsini biz şu anda adalet mekanizmamızı çalıştırarak yapıyoruz, hukuk içinde yapıyoruz ve hukukun gereği neyse yapmaya da devam edeceğiz.
Silahlı Kuvvetlerimizde var mı? Var. Bizim Silahlı Kuvvetlerimiz şu anda askeriyle beraber 650 bin kişi, 700 bin kişi. Bunun içindeki örgütlenmenin ağını düşünün. Sadece subay kadrosuna baktığımız zaman 300 bin civarında, böyle bir yapı var. Ve bunun içerisinde ne varsa, ne yoksa bunu bir defa çıkartacağız. Bunu artık Genelkurmay Yönetimi de zaten şu anda görmüş vaziyette, onlar da birçok şeyin farkında değillerdi.
Bir diğeri Emniyet Teşkilatımız, polisimiz. Burada da tabii çok ciddi manada örgütlenmişler, burayı da temizlememiz lazım. Aynı şey yargıda, burada tabii bir temizlik harekâtı devam ediyor. Bunun dışında devletin tüm kurumlarında bu örgütlenme var. Bütün bunların hepsini bizim temizlememiz gerekecek. Şimdi tabii bu süreç devam ederken bir defa yani şu an itibariyle çok ciddi sayıda bir görevden alma olayı var, çünkü bütün bakanlıklar çalışıyor.
Bu görevden alma sürecini bizler bir defa şu olağanüstü hal sürecince devam ettireceğimiz gibi, belki baktık ki bu iş normalleşmeye girmedi, aynen Fransa’da olduğu gibi yeniden bir gibi uzatma sürecine girebiliriz. Yani Fransa üç ay bir uzattı, üç ay bir uzattı, ondan sonra üçüncü altı ay bir uzattı. Şimdi Fransa bunu yapınca her şey normal... Onlarınki ortada, tablo nedir, Fransa’da bir darbe olmadı, Fransa’da sadece terör örgütü orada geldi işte 5-10 kişiyi, 20 kişiyi, 30 kişiyi neyse öldürdü. Ama bizde bir darbe var ve bu darbe devlete karşı yapılıyor.
Düşünebiliyor musunuz, şurada hemen Külliyemizin önünde kavşakta Jandarma ve Külliye, oraya bombayı indiriyor ve onunla kalmıyor, hemen biraz ilerisinde Millet Camii’nin ve Kongre Merkezi’nin önüne bir bomba daha atıyor, orada 5 şehidimiz var, bunlardan 1 tanesi de bayan. Ve bu bayan kardeşimizin Rabbim Cennetiyle cemaliyle onu da müşerref kılsın, başı Kongre Merkezi’nin üstüne gidiyor ve kopuyor başı. Şu anda daha henüz neticesi ne oldu bilemiyorum, Adli Tıp incelemelerini devam ettiriyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Ve bu tablo karşısında dünyada demokratik parlamenter sisteme inanmış olduğunu söyleyenler bir defa şunu görmeleri lazım: Ya gönderin bir adamınızı da bunlar gelsinler bir Türkiye’ye, acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi ne halde diye. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde malum bir istiklal mücadelemizde böyle bir durumla karşı karşıya kaldı ve umutsuzluğa kapılmadılar toplandılar, bir de şimdi. Şimdi de Meclis Başkanımızın riyasetinde hemen milletvekilleri herhangi bir parti ayrımı olmaksızın hepsi Meclis’e geldiler, Meclis’i açtılar ve çalışmalarına başladılar. Ama bir taraftan da bombalar yağıyor, alçak uçuşlar yapılıyor. Ama Parlamentomuz orada bütün yüreklerini ortaya koyarak 4 partinin temsilcileri de orada yerini alıyor ve hakikaten kahramanca yiğitler olarak orada el-ele, omuz-omuza mücadelelerini…
M.A: Ses geliyor efendim, şu an devam ediyor direniş. Davul seslerini siz duymuyorsunuz sayın seyirciler, Beştepe’deyiz, Külliye’deyiz, dışarısı Külliye’nin önü vatandaşlarla dolu tüm Türkiye’de olduğu gibi. Davul sesleri geliyor, direniş geliyor.
Sayın Cumhurbaşkanım, hepsine geleceğiz sözünüzü bölmek istemiyorum. Dün tarihi bir konuşma yaptınız devletten ayıklanma sürecine dair. Ama şu an meydanlarda milyonlar bizi izliyor, büyük barkovizyonlar kurulmuş her tarafta, bütün illerde; İstanbul’da, Ankara’da, Kütahya’da, Eskişehir’de. Merak ettiği sorular da var insanların, biz de çıkıyoruz gece. Şunu merak ediyorlar: Siz devletteki bu örgütlenmeyi anlatıyorsunuz TSK içerisinde, işte istihbarat birimlerinde, güvenlik bürokrasisinde, yargıda. Siz bu süreçten ne zaman haberdar oldunuz, Fethullahçıların böyle bir işe kalkışacağına dair, bunlara dair net bir cevap bekleniyor sizden? Yurt dışında çok televizyona konuştunuz; ama Türk halkı bir de Türk televizyonlarından Türkçe olarak o çeviri olmadan sizden duymak istiyor. Bu süreci bize anlatır mısınız, kafalardaki soru işaretleri giderilsin. Siz o gün ne zaman haberdar oldunuz? O gün, darbe günü, darbeye giden süreçte ne zaman haberdar oldunuz böyle bir hareketlenmeden? Niye geç bu kadar iletildi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii bu işin, yani olayın kronolojisi olarak bakacak olursak, o gün 21:15 civarında falan tabii Ankara ve İstanbul’da askeri araç-gereçlerin bir hareketlenme içerisinde olduğuna dair böyle bir şeyin başladığını duyuyoruz. Ama ben tabii en önemlisi saat 21:30 gibi o civarlarda, daha önce artık saatleri de karıştırmıştık, eniştem beni arıyor.
M.A: 21:30’da sizi enişteniz arıyor?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: 21:30’da arıyor ve diyor ki; ‘Beylerbeyi Sarayının orada bir hareketlilik var, asker orada. Açlarla geldi ve sivil araçların köprüye girişini engelliyor, durdurdular’ diyor. Tabii bu haberi aldıktan sonra ben inanamadım yani ve kendisine dedim ki; ‘Ziya dalga mı geçiyorsun, ne alakası var?’ Yani bu derecede şey yaptık falan. Daha sonra tabii biz Milli İstihbarat Müsteşarı’mızı aradık; ama ulaşamadık ilk etapta. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı’mı aradım, ona da tabii o arada ulaşamadım. Ve daha sonra kendilerine ulaşma fırsatı Sayın Fidan’a olduğunda, kendisinden bu bilgileri almaya başladım.
H.K: Saat kaçtı hatırlıyor musunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: İsabetli olsun verdiğim bilgi, bu konuda tabii arada özellikle Başbakanımızla irtibat halindeyiz, onunla görüşüyorum. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis filan, bunların durumlarını gördükçe tabii ciddi manada bir sıkıntı oluyordu. Yani 10’a doğru Sayın Fidan’a ulaşma imkânım oldu ve o sırada kendisiyle bunları görüştük. Ve böyle bir durumun olduğunu ve kendisinin Genelkurmay’a gittiğini, Genelkurmay’da olduğunda henüz bu işin tam hareketlenmediğini, Genelkurmay’dan ayrılıp geldiğini ve 8,5 gibi falan herhalde tekrar MİT’e dönmüş, oradan izlemeye başlamış. MİT’e geldikten sonra, tabii MİT de malum orası da bombalanmaya başladı, orada da tabii herkes sığınaklara falan girmişler, o şekilde bir takip durumu söz konusu oldu. Ve bilgileri o anda şöyle bir kabataslak kendilerinden aldık ve bu süreç içerisinde tabii maalesef bir gerçeği tespit ettik ki burada bir ciddi istihbarat zafiyeti var. Bu istihbarat zafiyeti olmamış olsa bu saate kadar bu olmazdı. Çünkü bir darbede 1 saatin, 2 saatin çok çok büyük bir önemi var.
Ve bütün bunlara rağmen tabii anında bazı müdahaleler yapılabildi. Bunlar nedir? Bu uçuşu yapan, alçak uçuşu yapanlara karşı bazı hemen karşı tedbirler alınabildi. Fakat bir talihsizliğimiz var, nedir o? Mesela bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu tür darbeler şunlar-bunlar karşısında ciddi bir koruması yok, yani uçaklara karşı, helikopterlere karşı vesaire. Yani bunlar karşısında ne bileyim uçaksavarlar vesaire olmuş olsa, bunu sadece darbe olarak düşünmeyelim, yabancıların böyle bir şey yapacağını düşünelim, bütün bunlara karşı bunun olması lazım. Bir musibet bin nasihatten evladır, bu bize tabii bir de bunu getirdi. Ve bundan sonra buralarda tabii çok ciddi tedbirler şu anda alınmış durumda.
Yani başta Meclis’imiz olmak üzere Külliye olsun, Başbakanlık olsun, mesela şimdi düşünün Özel Harekât binası bombalanıyor ve orada 52 kardeşimiz şehit oluyor. Kim yapıyor bunu? İşte asker kılığına bürünmüş olan bu teröristler yapıyor. Bombaladığı yer neresi? Özel Harekât. Kimdir bu Özel Harekât? Bu ülkenin güvenliğini sağlayan bizim polisimiz. Senin kardeşin onlar, aynı işi yapıyorsunuz. Sen de güvenliktesin, ama o polis kardeşin de güvenlikte. Ve oraya geliyorsun bombalıyorsun. Orada 52 kardeşimiz bizim şehit oluyor. Sizde böyle vicdan var sizde, düşman bile bunu yapmaya muktedir olamaz; çünkü buraya kadar giremez. Ama bunlar bu namussuzluğu, bu alçaklığı yaptılar. Ve Pensilvanya’daki hala yalan makinesi orada çalışıyor, yalan söylemeye devam ediyor. Ve onlara hala gönül vermiş olan vatandaşlarıma sesleniyorum: Hala mı bunun peşinden gideceksiniz, hala mı bunlarla beraber hareket edeceksiniz, daha neyi görmeniz gerekiyor? Daha görecek bir şeyler mi lazım size? Belgeleriyle, bilgileriyle her şey ortada…
M.A: Siz ‘tabanı ibadet’ diyordunuz bunlar için, artık kalmış mıdır Sayın Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Aynen öyle, şimdi onlara özellikle zaten sesleniyorum, şu anda seslendiğim onlar zaten. Tabanı ibadet dediğim, onlar samimi, saf kesimler olarak düşündüğüm insanlardı, onlara onun için böyle sesleniyordum. Ortası ticaretti, üstü zaten ihanetti. İhanet içerisinde olanların zaten ciddi bir kısmı bu ülkeden kaçıp gittiler. Ha şu anda bu ülkede olanlar da kimisi ormanlarda saklanıyor, kimisi değişik yerlerde saklanıyor, ama nereye giderlerse gitsinler, daha önce dediğim gibi bunların da inlerine gireceğiz, bunları bulup çıkaracağız.
Dedim ya, biz kefenimizi giydik, bu yola çıktık. O değişik değişik şeyler söyleyip duracak, Rabbimin bize verdiği ömrü kimsenin kısaltmaya gücü yetmez, biz onu zaten tamamlayacağız. Bu millete hizmet yolunda, bu vatana hizmet yolunda bu mücadelemizi sürdüreceğiz.
Fakat tabii o akşamın en önemli yanı, orada tabii ailemle birlikte, yanımızdaki tabii bütün koruma ekibimiz hep beraber, biz orada demek ki bir 15 dakika falan gecikmemiz olsa, bunlar maalesef Nur Mağarasının içerisindekileri göremediler. Bizi de gelmişler orada dolaşmışlar etmişler falan, adresi soruyorlar, işte nerede kalıyor vesaire. Biz tabii otelde değildik, onlar oteli falan şey yapıyorlar.
M.A: Önce otele gidiyorlar…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Otele filan gidiyorlar, dolaşıyorlar. Ama bu arada tabii biz yayınımızı yaptık ve helikopterdeki pilotum benim tabii yıllardır yanımda, onunla bazı şeyleri aldım. Dedim buradan Dalaman’a kaç dakikada gidersin? 15 dakika. Peki, güvenliğin ne? Dedi ki; orası çok enteresan, zaten rahatlatan beni o oldu; ‘ben yakıtım bitene kadar bunlara yakalanmam’ dedi. Ama alçak uçarım, ama sağa giderim, ama sola giderim, yakalanmam dedi. Ve hemen biz ailece dolduk, havalandık, kararttık ve dört ayrı noktada aslında hazırlığımız vardı, ama en yakın Dalaman’dı. O dört ayrı noktada uçaklar da bizi bekliyordu.
M.A: Dört plan vardı, Dalaman planı uygulandı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Dalaman vardı, Bodrum vardı, Çıldır vardı, İzmir vardı. Ve biz Dalaman’a indik ve uçağımıza bindik ve bu arada da tabii İstanbul’la irtibatımız devam ediyor, ama pilot benim nereye uçacağımı bilmiyor. Dedim ki; şu anda nereye gideceğimizi bildirmiyorum sana, Ankara olabilir, İstanbul olabilir, sen şu anda bu işin ortalamasını al, uçuşunu yap…
H.K: Pilota güvenmediğiniz için mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Hayır hayır, onu düşünmüyorum, çünkü o pilotla da çok eski uçuyorum.
H.K: Bir anekdot yansıdı da basına, kokpite girip ‘mertçe söyleyin kimden yanasınız?’ diye sizin pilotlarla böyle bir konuşmanız oldu gibi anekdot yansıdı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Yok yok, öyle bir şeyim olmadı.
H.K: Böyle bir şey yok, spekülasyon?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Çünkü o pilot benim yıllardır beraber uçtuğumuz bir pilot, ama tabii daha sonradan farklı bazı bilgiler geldi ve kendisine oradaki söylediğim şey de; ‘Şu anda pist ne alemde?’ dedik. ‘Pist şu anda karartılmış vaziyette.’ dedi. Meğerse kule işgal altında. Tabii durum böyle olunca bu sefer hemen biz İstanbul Emniyet Müdürü’müzle irtibatı kurduk.
H.K: Mustafa Çalışkan?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Mustafa Beye dedim ki; ‘Kaç dakikada kuleyi temizleyeceksin?’ Dedi, ‘Hemen 10-15 dakikaya kuleyi temizleriz.’ Sağ olsun kule temizlendi, kule temizlendikten sonra, kuleyi o işgalcilerden kurtardıktan sonra hemen devreye girerek işte Türk Hava Yolları Genel Müdürü’müz vesaire hemen pist aydınlatıldı. Biz zaten devam ediyorduk, ama aydınlatılmasa da kararımız inmekti. Sadece ben pilota şunu sordum, dedim ki; ‘Sen karanlık haliyle inebilir misin? ‘İnerim ama sizi riske edemem’ dedi. ‘Niye?’ dedim. ‘Olur ya, bir unsur oraya koyabilirler’ dedi. Bu kamyon olur, tank olur, şu-bu filan vesaire… Dedim ki; ‘Bizim uçağımız çok kısa mesafede durabilen, çok kısa mesafede de havalanabilen bir uçak. Dedi; ‘Riske edemem Cumhurbaşkanım’ dedi. Böyle deyince, o zaman dedim ki; ‘Sen şöyle bir üstünde bir tur at bakalım, birkaç tur, bir şey var mı unsurlardan. Yakıtın ne kadar?’ ‘Üç-dört saatlik yakıtım var’ dedi. ‘O zaman mesele yok, gerekirse buraya ineceğiz, ona göre de sen devam et.’ dedim.
M.A: Kara düzen el ayarıyla ineceğiz…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Eyvallah. Ama kendi zaten farlarıyla bunu yapabilecek güçte, o kabiliyeti var. Ve aydınlatılınca zaten problem kalmadı, indik. İndik, ama indiğimiz andan itibaren tabii uçaklar üzerimizde o F16’lar alçak uçuş yapıyorlar. Ve bu alçak uçuşları da tabii ses hızının üzerine çıkınca, orada tabii çok ciddi bir patlama duyuyorsunuz, adeta böyle bomba atmış gibi. Onunla mesela Devlet Konukevi’nin camları falan patladı böyle bir şeyde. Tabii yanımda torunlarım da var, onlar da tabii ürküyorlar, korkuyorlar falan.
H.K: Bir tanesi 9 aylık…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet. O haliyle tabii üç tane, birisi Hilal Hanım’ın dediği gibi 9 aylık bir torun, diğerleri daha yetişkin, ama onlar da çok ciddi manada korkuyorlar. Buna rağmen hamdolsun orada Devlet Konukevi’nin önünde tüm halkımın, milletimin gerek apronda, gerekse terminalin önünde toplanışları, onların oradaki gerçekten o dik duruşları, o demokrasi nöbetine başlamış olmaları, tabii aynen Gezi olaylarındaki anı bana yaşattı. Orada da Cezayir dönüşünde biliyorsunuz 100 bin kişi terminalin önüne gelmişti, adeta öyle bir tabloyla karşı karşıyaydık.
Ve tabii gelir gelmez hemen işte Valimiz, Birinci Ordu Komutanımız, onunla beraber orada hemen komutayı ele aldık ve tabii o andan itibaren duyduk Genelkurmay Başkanı ellerinde rehine diye. Ve hemen Binali Bey’le de o arada tekrar irtibatı kurarak dedim Genelkurmay Başkanlığı’na vekâlet Ümit Paşa’yı atıyoruz, haberin olsun. Hemen siz de dedik bundan bilgidar olun, Birinci Ordu Komutanı’nı vekâleten atadık ve o andan itibaren oradan Akıncı’daki gelişmeleri takip ettiğimiz gibi dedik ki, yapacağımız bir şey var şimdi. Çünkü Eskişehir Sayın Başbakan’dan aldığı talimatı uygulamıyor, ‘bana yazılı talimat verin’ diyor.
M.A: Jet üssü değil mi, F16’ların olduğu yer Eskişehir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Eskişehir, bütün harekât merkezi orası. Tabii böyle bir tablonun içerisinde Ümit Paşa’yla değerlendirmemizi yaptık, Eskişehir’deki ikinci bir isme talimatı verdi ve 12 bomba Akıncı pistine atıldı. Tabii piste bu bombalar atılmaya başlayınca, oradaki uçakların hareket kabiliyeti ortadan kalktı ve oradan uçamadılar. Sadece ellerindeki kaç tane helikopter varsa onların uçma durumu vardı. Bu tabii iyice işi rahatlattı ve Eskişehir’in durumu da o andan itibaren değişti.
Birçok yerlerde artık herkes bir şeye kapıldı ve artık zaten iş lehe dönüşmüştü ve o andan itibaren de öyle kolay kolay zaten bir hareket noktası yoktu ve böyle gün ışıdı zaten ve daha da bir rahatlama gelmiş oldu. Bazı rehineler falan bırakılmaya filan başlandı. Böylece işin o sıkıntılı kısmı atlatıldıktan sonra zaten gerek yargıdaki açıklamalar arka arkaya, yani bu konuda hakikaten yargının tüm mensuplarına çok çok teşekkür ediyorum, çünkü onlar da dik durdular. Yani burada Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı açıklama çok çok önemliydi. Bunun yanında tabii Emniyet Teşkilatı’mızın açıklamaları, bazı komutanlarımızın yaptığı açıklamalar çok çok önemliydi.
Buna benzer şu anda aklıma gelmeyen birçok etkin bu noktada açıklamalar o andan itibaren gelmeye başlayınca, tabii o bu darbeci kesimin direncini ciddi manada kırdığı gibi artık kaçışmalar başladı. Ve hamdolsun meydanlar zaten hiç konuşulmaya gerek yok, meydanların hepsi adeta tankların üzerine gidiyorlardı, bütün o bombalara karşı duruyorlardı. Hele hele o hanım kardeşlerimin tanklar karşısındaki duruşları ve gençlerimizin paletlerimizin altına yatışı, paletlerin arasında adeta ölüme meydan okuyuşları anlatılır gibi değil.
H.K: Siz bu kadarını bekliyor muydunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Beklemiyordum. Çünkü biz milletimize aşkımızı hizmetimizle zaten verdik, bu hizmeti veren bir iktidara bir 14 yıllık hizmet ehli bir yönetime karşı böyle bir şeyin yapılabileceğine hiç ihtimal vermiyorduk. Ama ne yazık ki bunlar haince bunu yaptılar, alçakça bunu yaptılar, şimdi de bunun bedelini bunlar tabii ki ödeyecekler.
M.A: Şu an meydanlar da gösteriliyor bir yandan Cumhurbaşkanım siz konuşurken; Kısıklı, Saraçhane, Taksim, Gaziantep, ilk günkü heyecanla insanlar sokakta. Şu soruyu da merak ediyorlar, Hilal’in sorusuna ek sorayım, ‘Siz bu kadarını bekliyor muydunuz?’ dedi: Hedef plan neydi size göre? Günler geçti üzerinden, nasıl bir plan hedefliyordu? Allah korusun sizi Marmaris’te kıstırıp bir şey yapmayı mı, yoksa rehin almayı mı, nasıl bir plan tasarladıklarını itiraf ediyorlar? Pek çok delil de ortaya çıkıyor, nasıl bir şey görüyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi biliyorsunuz olay sadece şahsımla bütünleşen veyahut da şahsımda başlayan, biten bir olay değil. Ama darbelerin biliyorsunuz hedefinde her zaman liderler vardır. Bize bir hocamın şöyle bir tavsiyesi, bir nasihati vardı, o çok manidardır. Cebimde bir şehit tespihi var, bu son şehitlerden değil. Güneydoğu’daki bizim bir polis kardeşimizin tespihini eşi bana vermişti.
M.A: Şehidimizin üzerinden tespih?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, eşi vermişti. (Tespihi göstererek) Şimdi biliyorsunuz buranın adı imame, ‘Bu imame dağıldığı zaman, koptuğu zaman bütün tespih dağılır’ derdi. Şimdi bunların tabii hedefi, ‘biz şimdi önce lideri bir giderelim, onun işini bir bitirelim, onu halledelim, hallettikten sonra da hedef zaten millet.’ Burada asıl hedef millet, ama milletle beraber asıl hedef ne? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçirmek.
Çünkü devletin tüm kurumlarına bunlar yerleşmişler. Ondan sonra işleri kolay. Bunlar idam da yaparlar, insan da keserler, sallandırırlar, her şeyi yaparlar. Bunların faili meçhulleri çok. İşte şimdi görmedik mi, şu anda bu yapılanlar bunların ispatı değil mi? Daha neyi arayacağız? Yani sen gelip de benim 52 tane Özel Harekât’taki kardeşimi şehit edersen, toplamda 237 tane benim kardeşimi, vatandaşımı, evladımı şehit edersen, senin bu durumunu tartışmaya gerek var mı? İşte 2191 tane yaralı. Dün akşam işte bir kısmı da buradaydı. Ama onlarda da çok farklı bir yürek var. Bu darbede bunu tabii terörden daha öte görüyorum. Ama konuşmalarımda da hep söylediğim gibi; darbe, terörü yaygınlaştırmak için. Terör örgütleriyle biliyorsunuz şu anda bunlar müşterek hareket ediyorlar. Yani bunun PKK’dan farkı yok, PKK’dan daha öte, onlarla da müşterek hareketleri var. PYD ile müşterek hareketleri var. Bunlar DAEŞ’le de müşterek hareket içindeler. Ha ondan sonra hedef bu ülkeyi işgal…
M.A: İşgale hazır hale getiriyorlardı değil mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Hedef bu, bunu görmemiz lazım. Onun için de ben özellikle hala buna gönül veren benim vatandaşlarım varsa, kendilerini bir defa çek etsinler, ondan sonra gazete ilanlarıyla vesaireleriyle bu iş çözülmez. Yeni anladık vesaire; çözülmez. Artık anlamamak için hiçbir sebep kusura bakmasınlar artık kalmamıştır. Gerekçesi merekçesi bu işin artık yoktur. Bundan sonra yargı, Emniyet, Silahlı Kuvvetlerimiz, hepsi burada ellerinden ne geliyorsa yapacaklardır. Biz şimdi yeni bir şeye gidiyoruz, nedir o? Devletin yeniden yapılanması, Silahlı Kuvvetler’imizin yeniden yapılanması. Bütün bunları yaparken tabii ki yargının yeniden yapılanması… Bütün bunlarla beraber ha ayıklama ise bütün ayıklamalar yapılması gerekiyor, bu ayıklamalarla beraber de şöyle sıfır kilometre bir devlet yapısıyla bizim yürümemiz gerekiyor.
M.A: Bunu konuşmaya başlayalım mı isterseniz Sayın Cumhurbaşkanım? Bu süreçten sonra madem madde madde de gidilebilir. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bu hainlerden bahsediyoruz, şimdi temizlenmeye başlıyorlar ama bu sistemin revize edilmesi gerektiği de artık ortaya çıktı. Çünkü bizim verdiğimiz vergilerimizle, sırtımızı dayadığımız, gece onlara güvenerek uyuduğumuz insanların içerisinde örgütlenmiş bu çete, bu katiller saldırabiliyorlar. Demek ki sistem de biraz bunları üretiyordu Sayın Cumhurbaşkanım. Artık bu anlamda TSK’daki özellikle değişime dair öngörüleriniz neler? Örneğin profesyonel orduya geçişle ilgili bir başlangıç olabilir mi, bununla ilgili tartışmalar başlatılabilir mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi arkadaşlar, bu profesyonel ordu meselesini bence bu kadar abartmaya gerek yok, zaten şu anda bu ordu profesyonel…
M.A: 300 bine yakını zaten…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii profesyonel. Fakat yani bizim bu orduya gelen er-erbaş, bunlar aslında belli bir disiplini kavramaları noktasında da ben bunun faydasına hala inanıyorum, yani bunun olması lazım.
M.A: Zorunlu askerlik olmalı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii. Ama bunun tabii bir profesyonel ordu, ama haysiyetli, namuslu.. Tabii şu anda bu malum o azınlık var ya, o azınlık tabii belli şeyleri eline geçirmiş bir azınlıktı. Ve o Silahlı Kuvvetler’imizin içerisinde o haysiyetli, namuslu, onurlu olan tabii askerimize gölge düşürdü, bunu görmemiz lazım. Şimdi tabii onlar da bunun ciddi manada farkında ve birçokları zaten çok haysiyetli bir mücadeleyi de verdiler. İşte bir astsubayımızın kalkıp da Özel Kuvvetler’de o generali öldürmesi, o ne alnından öpülesi bir astsubayımızdır. Yani o bir defa çok çok farklı bir evladımızdır.
M.A: Şehit olmayı da göze alarak…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-: Şehit olmayı göze aldı ve o generali orada öldürdü. Niye? Çünkü bunlar vatan hainiydi. ‘Senin emrine, sen vatan hainisin uymam’ dedi ve onu öldürdü. İşte burası çok önemli. Ve bunu yaparken de o şahadete koştu. Dün akşam eşi ve yavrularıyla da burada tanıştım, görüştüm filan falan, artık onlar benim evladım, o şekilde onlara inşallah bakacağız ve öyle onları bağrımıza basacağız. Buna benzer Jandarmada aynı şekilde çok ilginç şeyler oldu. Oradaki komuta kademesi gerekli dersi oradaki hainlere verdi, bunun benzerleri çok oldu. Ama tabii biz şehidimizin kanını yerde bırakmayacağız, bu yaralılarımızın, gazilerimizin kanını yerde bırakmayacağız. Tabii burada profesyonel ordu ve bunun yanında da amatör, ama o belli bir disiplini kazanma noktasında atılacak adım bana göre çok çok önemli. Burada şimdi yapılması gereken neydi? İşte biz o adımları şu anda attık, atıyoruz. İşte örneğin Jandarma, ne dedik İçişleri Bakanlığı’na bağlanacak.
M.A: Polis gibi aynen artık…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Daha önce neydi? Yarısı Jandarmanın ilke itibariyle, anlayış itibariyle güya İçişleri Bakanlığı’na bağlı, ama sicildi, özlük haklarıydı vesaire falan filan bu tür şeylerini belirlemede bakıyorsunuz Silahlı Kuvvetler kararı vereceği için de puanlar şunlar-bunlar, tabii jandarma daha çok oradaki emir-komuta zincirine bağlı olarak hareket ediyordu. Ama şimdi durum artık öyle değil. Tamamıyla Jandarma İçişleri Bakanına bağlı oluyor. Teşkilat şeması içerisinde Jandarma Komutanıyla Emniyet Genel Müdürü noktasındaki denge gayet güzel bir yere geliyor ve eşitler arasında artık buradaki güvenliği temin etmiş oluyoruz.
Şimdi bir yere kadar artık bundan sonra Jandarmaya er-erbaş böylece alınmamış olacak. Dolayısıyla Jandarma tamamıyla profesyonelleşmiş olacak. İhtiyacı olduğu zaman ne alacak? Uzman er, uzman erbaş alacak.
M.A: Jandarma profesyonel hale geliyor artık?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tamamen, aynen Polis Teşkilatı neyse o olacak, böyle bir duruma geliyor. Ve şu anda gerekli olan bugün son nihai atamaları da yaptık ve oradaki işi böylece bitirmiş olduk.
Ama burada tabii bir şeyi daha yaptık, neydi? Mesela eskiden kurmay dediğiniz zaman çok şey değişiyordu, ama şimdi sınıf subayları, onların general olabilmesinin önünü açtık; bu bir devrimdir, reform niteliğinde bir devrimdir. Çünkü kurmay sınıfından olmayanlar general olamıyordu veyahut da birkaç tane sembolik, işte 2 tane, 3 tane olabiliyordu. Ama şimdi artık sınıf subayları da ne olacak, general olabilecek ve bunun ilk adımını böylece atmış olduk.
M.A: Bir astsubayımız general oldu değil mi son Askeri Şûra’da?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, Jandarmada böyle bir adım atılmış oldu ve bu tabii çok çok önemli. Benim de işte 14 yıllık yani başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı süreci içerisinde, yani şu anda bunun başarılmış olması, bu vesileyle böylece olmuş oldu ve olağanüstü halin diyebilirim ki en verimli adımlarından bir tanesi de bu.
Bir diğer önemli adım tabii Sahil Güvenlik, o da İçişleri Bakanlığı’na bağlanmış oldu, bu da çok çok önemli bir adımdı. Mesela şimdi bundan sonra kıyı emniyeti-sahil güvenlik bu ikilem de ortadan kalmış olacak. Böylece yani kuvvetler ayrılığından buradaki kuvveti birleştirmiş olacağız. Sahil güvenlik, kıyı emniyeti böylece çok daha müşterek ve büyük bir güçle denizlerimizi sağlama almış olacağız. Tabii bir diğer buradaki önemli adım bana göre, yavaş yavaş tabii burada ordunun da küçültülmesi sürecine girmiş oluyoruz. Yani şimdi Jandarmadaki ciddi bir sayı burada ne yapılmış olacak? Er-erbaştan, tabii onlarda tenkisata girilince o azalmış olacak, tamamen o profesyonel kısım orada kalmış olacak. Fakat hareket kabiliyetini şu anda artırıyoruz. Neyin? Tüm İçişleri Bakanlığı’nın hareket kabiliyeti teknolojik olarak çok daha ileri gidecek, yatırımlar noktasında oraya çok daha ciddi yatırımlar yapılacak.
M.A: Hantal değil, küçük ve vurucu, hızlı hareket edebilen bir ordu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, bir defa silah mühimmat noktasında filan çok daha güçlü hale gelecek. Yani terörle mücadelede bir defa artık polisimizin, jandarmamızın bu noktadaki gücünü çok daha artıracağız ve bu gücün artmasıyla birlikte bir defa terörle mücadelede inşallah, çok güçlü bir şekilde, polis-jandarma el ele bu işi yürütmüş olacaklar.
Şimdi tabii bugün yeni bir hazırlığı yaptık, şu anda Sayın Başbakan, Milli Savunma, İçişleri onun çalışmasını yürütüyorlar. Hemen öyle zannediyorum ki şöyle bugün-yarın o da hemen Resmi Gazete’de yayınlanacak, o da nedir? Okullar meselesi burada çok çok büyük önem arz ediyor.
M.A: Askeri okullar mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Askeri okullar kapatılacak. Ve askeri okulların kapatılmasıyla birlikte tüm okullardan liseler, mesleki dengi okullar, buralardan rahatlıkla harp okullarına giriş olacak. Fakat harp okullarının üzerinde bir çatı oluşacak. O çatıda Milli Savunma Üniversitesi kurulacak, Milli Savunma Üniversitesi’nin altında Kara Harp Okulu, Hava Harp Okulu, Deniz Okulu, bunlar olacak. Fakat bütün bunlarla beraber bir şey olacak; şimdi işte orada kurmay-kıdem bunların hepsi gidiyor. Peki, ne olacak? Kara, hava, deniz, burada okuyanların hepsi lisans öğrencisi. Lisansüstü kurmaylık yerine geçmiş olacak.
H.K: Aynı sivil akademik yaşamdakinin bir benzeri uygulanmış olacak…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Yani Harp Akademileri var ya, Harp Akademilerinin yerine biz lisansüstü eğitimi getirmiş oluyoruz şimdi. Bunun dünyada çok örnekleri var. Burada kaliteyi bir defa diyoruz ciddi manada artıralım, bunu yapacağız. Ve tabii bütün bunların yanında bir de biliyorsunuz mesleki noktada kadrolara ihtiyaç var. Onun için işte astsubay mesela meslek yüksekokulları gibi onu getireceğiz ve buradan da bütün oradaki, yani mesleki noktada eksikleri gidermek için de orasının kalitesini yükselteceğiz. Ve bir yerde bu adımı atarken artık kalite noktasında, kariyer noktasında çok ciddi bir gelişmeyi bir defa ortaya koymuş olacağız. Mesela şu anda onu unuttum, Polis Akademisi’ne muadil bir de Jandarma Akademisi kurulacak. Jandarma akademisi de bu noktada ciddi bir eleman yetiştirme merkezi haline gelmiş olacak.
Ve tabii bir başka adım da bu süreç içerisinde, bütün askeri hastaneler, bunların hepsi Sağlık Bakanlığı’na bağlanacak ve Sağlık Bakanlığı buranın işletmesi ve yönetimini tamamen kendisi ele alacak. Çünkü burada öyle ihanetler yapıldı ki, öyle yanlışlar yapıldı ki sapasağlam evlatlarımız çürüğe çıkarıldı, çürükler sağlam diye gösterildi, bütün bunların tespitleri var.
Dolayısıyla şimdi buralar nasıl biz göreve geldikten sonra bakanlıkların hastaneleri vardı Türkiye’de. Biz bakanlıkların hastanelerinin hepsini devlete teslim ettik, dedik ya bakanlıkların niye hastanesi olsun? PTT’nin hastanesi var, kapatıyoruz dedik kapattık ve devlet hastanesi yaptık. Bakıyorsunuz Ulaştırma Bakanlığı’nın o zaman Denizcilik Hastanesi var, kapattık, hepsini devrettik. Şimdi de bunu aynen bu şekilde yapıyoruz.
Tersaneler, hepsi aynı şekilde Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanacak. Ve asker kendi işini yapsın. Tersaneler vesaire bunları biz özel sektör olarak çok daha başarılı bir şekilde yürütme şansına sahip olduğumuz gibi bunu Milli Savunma Bakanlığı aynı zihniyet, aynı kabiliyetle çok daha başarılı bir şekilde yapar. 4-5 senede bir firkateyn üreteceğiniz yerde, bunu gelir 2 senede-2,5 senede üretirsiniz.
Bu adımları atacağız; çünkü biz dünya ile farklı bir yarışın içindeyiz, zamanla yarışacağız, bunu başarmamız lazım. Ve geldiğimizden bu yana bizim özelleştirmede attığımız adımlar ortada, bunu bu şekilde yürüteceğiz. Buna benzer şu anda aynı şekilde, yani askeri yargıda çok ciddi bir değişimi gerçekleştiriyoruz, bunların adımlarını atacağız ve inanıyorum ki şimdi bu son çıkaracağımız paketle birlikte Silahlı Kuvvetler’imiz çok daha güçlü bir hale gelecek. Tabii kuvvet komutanlıklarının hepsi Milli Savunma Bakanı’mıza bağlanacak. Bakanlığa değil Milli Savunma Bakanı’mıza kuvvet komutanlarımız bağlanacak. Ve bu arada şu anda muhalefetteki siyasi partilerin liderleriyle de görüşmeler yapılıyor veya yapılacak, onlarla da şöyle bir küçük anayasa paketi eğer gerçekleştirilebilirse; Genelkurmay Başkanı, MİT, bunlar da Cumhurbaşkanına bağlanacak, böyle bir…
M.A: Çok önemli bir şey söylediniz Anayasayla birlikte... Arkadaşlarım kulağıma diyorlar ki; bizim hazırladığımız bir VTR var o günleri de anlatan, aydınlatıcı bir VTR, isterseniz onu bir izleyelim Sayın Cumhurbaşkanım, sonra yine istediğiniz yerden devam edelim, hem arada da müdahale edebiliriz. Kısa bir VTR izleyeceğiz şimdi.
(VTR’nin yayını)
M.A: Evet, o gece yaşananlara dair görüntüleri izledik Sayın Cumhurbaşkanım, siz de duygusallaştınız derken Hilal’e de bakıyorum bir yandan, gerçekten destan yazıldı. Dünya üzerinde herhalde tektir, tanklarla, toplarla, uçaklarla saldırılan bir halkın direnmesi onlara. Dikkat çeken görüntüler de vardı, bu arada son yarım saate de giriyoruz, onu da sizlere hatırlatayım. Üzerine herhalde konuşacaklarımız, söyleyeceklerimiz var bu görüntülerin? Buyurun.
H.K: Efendim, şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet dileyelim. Dünkü konuşmada bahsetmiştiniz, Çanakkale şehitlerimiz gibi aynı 15 Temmuz şehitlerimizi anıtlaştıracağız demiştiniz. Bu husus da belli oldu mu acaba, biraz ayrıntı verebilir misiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi bu konuyla ilgili olarak ilk adımı İstanbul’daki Boğaz Köprüsünün adını 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak ilan ettik, hükümetimiz bu kararı aldı. Ayrıca, bir de tabii şehitler anıtı yapalım dedik. Sağ olsun arkadaşlarımıza, hükümetimize ben şunu teklif ettim, Anadolu yakasında tam o gişeleri geçer geçmez orada biliyorsunuz şöyle bir tepe var, yani durağın hemen arkası sayılabilecek yer, oradaki en uygun yere tabii mimarların çalışmasını filan bir göreceğiz, o çalışmayı inşallah sunduktan sonra dedik oraya bir anıt dikelim ve o anıt da aynen Çanakkale’de olduğu gibi bütün şehitlerimizin, İstanbul şehitlerinin isimlerini oraya hepsini inşallah yazdıralım dedik; bu bir.
Ankara’da da hemen bizim şurada Külliye’nin karşısı aslında Devlet Mezarlığıdır, onun yanında uygun bir yer var, o uygun yere de Ankara’da yine bir şehitler anıtı dikelim ve bu bölgedeki şehitlerimizin de isimlerini tamamıyla oraya yazalım dedik. Yani İstanbul ve Ankara merkezli olarak bunu yapalım dedik.
Fakat sadece bununla kalmayacağız tabii. Bütün şehitlerimizin; devletin başta okullarımız olmak üzere okullarla, isimsiz okullarla, kültür merkezleriyle vesaire onların adlarını vermek suretiyle onları inşallah kalıcı kılma kararımız var. Ankara’da Kızılay Meydanı bu şekilde yine ismi 15 Temmuz Şehitler ve Demokrasi Meydanı olarak yine şu anda değiştiriliyor, bu adım atıldı.
Yine burada Jandarma ile bizim aramızdaki bölgeye yine 15 Temmuz Şehitler Kavşağı, yanılmıyorsam o ad veriliyor. Böylece bunu unutturmayacağız, çünkü bu hatıra eğer unutulursa yazık olur. Çanakkale şehitleri bizim için nasıl unutulmazsa ve Meclis kavşağı mesela 15 Temmuz Kavşağı olarak orası da yine anılacak ve böylece buralarda hep şehitlerimizi unutmayacağız, hem onları Fatiha’larla sürekli yad etme imkânını bulacağız. Ve böylece darbelere kalıcı olan duruşumuzu kalıcı kılmanın da vesilelerini hazırlamış olacağız.
M.A: 15 Temmuz bu bir milat dediniz. Dün yaptığınız burada tarihi bir konuşma vardı, şehit yakınları da geldiler. Siz dediniz ki; ‘15 Temmuz’u bir evrilmeye, yeni bir dönemin başlangıcı olarak oluşturmamız gerekiyor, hatta bu fırsatı kaçırırsak bizlere yazıklar olsun’ ifadesini de kullandınız. Ve size yönelik, şahsınıza yönelik bugüne kadarki hakaret davalarını bir defaya mahsus olmak üzere geri çekeceğinizi söylediniz. Nasıl bir yeni süreç öngörüyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanım bu dönemde? Bu mesajlarla hem muhalefet partilerine de bir mesaj verildi, hem iktidardaki partiye. Siz siyaset üstü bir konumdasınız elbette. Yeni dönemi nasıl öngörüyorsunuz, Türkiye bu fırsatı değerlendirebilecek mi? buna dair görüşünüzü almak isterim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii biliyorsunuz burada 24’ünde yaptığımız bir toplantı vardı. Burada gerek iktidar Partisi, gerek ana muhalefet, gerekse MHP ile bu toplantıyı yaptık. Dün akşam da ifade ettiğim gibi, tabii tüm bu sürece destek veren siyasi partilerimizin hepsine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Ama özellikle de Parlamento içinde tabii ana muhalefet ve MHP’yle şu anda, çünkü olayı ben sadece darbe girişimiyle sonuçlandırmak istemiyorum. Aynı zamanda biliyorum ki bu ülkede hala devam eden terör eylemleri var.
M.A: Dün 8 şehit verdik…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: 8 şehit dün verdik. Şimdi bu terör eylemlerini bir kenara koyabilir miyiz, yani bunu yok farz edebilir miyiz? Bizim şu anda darbe girişimine karşı verdiğimiz mücadelenin bir taraftan da aynı şekilde şu anda terörle mücadelede devam etmemiz lazım. Burada hem darbe, hem terörle mücadelede bizim bir ve beraber olmamız lazım. Bu konuda ben inanıyorum ki gerek CHP, gerekse MHP, iktidar partisiyle beraber hareket edecekler. Çünkü onların da terörle mücadele konusunda hassasiyetlerini biliyorum, o günkü görüşmede de zaten bunlar açıkça ortaya kondu.
Çünkü Türkiye bir terör ülkesi olamaz, bu milleti kimse bölemez, buna muktedir olamayacaklar. Ve benim her zaman söylediğim biliyorsunuz bir rabiam var. Tek millet diyorum; yani 79 milyon Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle Abhaza’sıyla, Roman’ıyla vesaire biz tek milletiz. Biz etle tırnak gibiyiz, bunun böyle yürümesi lazım.
Ve tek bayrak… Bizim bu bayrağımızın dışında bir bayrak bu ülkede dalgalandırılamaz, buna kimsenin müsaade etmeye hakkı yoktur. Ve burada şehidimizin kanı vardır, bağımsızlığımızın ifadesi vardır ve her yıldız bir şehittir. İşte şu anda şehitleri konuştuğumuz bir gündeyiz.
Üçüncüsü tek vatan… Bizim 780 bin kilometrekarelik bu vatan toprakları üzerinde kimsenin operasyon yapmaya hakkı ve salahiyeti yoktur. Kim bu tür kara düşünceler içerisindeyse karşısında işte şu anda meydanlarda nasıl bu milleti gördüyseler, işte Diyarbakır’da da millet meydanlarda, Batman’da da millet meydanlarda, Muş’ta da aynı şekilde meydanlarda, Van’da aynı şekilde, Ağrı’da aynı şekilde. Her yer aynı şekilde, böyle bir sürecin içerisindeyiz. Bu bir şeyi gösteriyor; demek ki bu millet damarlarında bir kan taşıyor ve bu kanı kimse farklı bir yere akıtamayacak.
Ve dördüncü de tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden başka bizim bir devletimiz asla yoktur, olamaz. Dolayısıyla devletin içinde devlet, işte çıktılar paralel devlet, ne oldu? Bak, bu millet, bu devlet, ordu, polis, hepsi gereken dersi gerektiği şekliyle verdi, vermeye de devam edecek. Buradan asla taviz vermemiz mümkün değil.
Dolayısıyla da bu önümüzdeki süreç içerisinde benim dün akşam da açıkladığım gibi avukatlarıma da gereken talimatı verdim, dedim ki; ‘Bu bir milattır, dolayısıyla bu milat içerisinde özellikle Parlamentoda ana muhalefet ve MHP ile ilgili bu şekilde açılmış olan davalarımızı gözden geçirin ve bunlarla ilgili Adalet Bakanlığı’na bunları bildirin’ dedim. Hele hele vatandaşlarımla alakalı olan bazı açılmış davalar vardı, hemen dedim onları da bu şekilde şey yapın. Ve onlar çalışmalarına başladılar, öyle zannediyorum ki şöyle birkaç gün içerisinde hemen bu müracaatlarını yapıp adımları atmış olacaklar. Çünkü bu sürecin bir farklı milat olmasını istiyorum ve farklı bir çıkış olmasını istiyorum. Özellikle iktidar partisi ile ana muhalefet ve MHP’nin bir dayanışma içerisinde yapılması gereken şöyle bir küçük de olsa Anayasa değişikliği paketini süratle geçirmeleri bu süreci çok daha rahatlatacaktır tıpkı olağanüstü halde olduğu gibi.
H.K: Bu Anayasa değişikliği paketinin içeriğine dair bilgi verebilir misiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Onlarla beraber çalışacaklar bunu. Zaten ben de kendilerine bunu teklif etmiştim, yani kısa bir paket de olsa bu çok çok isabetli olur. Bunu tabii yaparken, yani 79 milyonun Cumhurbaşkanı sıfatıyla bu adımı attık ve şimdi de bunu istiyoruz ki taçlandıralım.
M.A: Efendim, mesajlar yağıyor bir yandan, onları da sormak lazım. Mesela ‘alanlardayız, demokrasi nöbetimiz ne kadar sürecek?’ diyorlar Sayın Cumhurbaşkanım. Yani alanlardaki bu demokrasi nöbetinin bir anlamda amacına dair de bir soru soruluyor; ‘Bir tehlike mi var, hala devam ediyor mu?’ Vatandaşlar bunu soruyor, hala bir darbe tehdidi mi var yakında, biraz bu konuda aydınlatır mısınız? Anlamı nedir sokakta olmanın?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ben vatandaşlarıma öncelikle şunu söyleyeyim: Biliyorsunuz Yüksek Askeri Şûra bitti. Yüksek Askeri Şûra’nın bitişiyle birlikte tabii 48 saat içerisinde tüm komuta kademesi devir-teslim işlemini bitirecek. Yani bundan önce 30 Ağustos bu işin devir-teslim günüydü. Ama şimdi 30 Ağustos’u beklemek diye bir şey yok, 48 saat içerisinde bu bitecek dendi. Bugün Jandarmayla ilgili olanı da yaptık, onlar da mesela ‘yarından itibaren ben hemen görevime gideceğim’ diyen komutanlar var, çünkü çok çok önemli yerlerde görevleri var. Onlar da yine 48 saat içerisinde bu işi bitirecekler. Dolayısıyla bu 48 saatten sonra yeni komuta kademesi görevlerine gelmiş olacak. Bu bakımdan bu süreç bir defa çok çok önem arz ediyor.
Ben bu akşam Sayın Başbakanla da görüşecektim, şöyle bir teklifim var: Diyorum ki, biz bu demokrasi nöbetini bir defa Pazar günü, yani yarın değil önümüzdeki hafta Pazar günü Yenikapı’da bir farklı şekilde ele alalım.
M.A: Önümüzdeki hafta Pazar, bu Pazar değil, Yenikapı’da, demokrasi nöbeti taçlandırılacak…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Taçlandıralım, orada yapalım ve orada bütün, yani Silahlı Kuvvetler’imizin komuta kademesi, mehterimiz ve bu sürece katkıda bulunan sanatçılarımızla, sporcularımızla hep beraber orada bir arada olalım, millet orada bir arada olsun. Tüm siyasi partilerimizin tüm yine lider kadrolarını da davet edelim, onlarla orada bir arada olalım ve böylece oradan tüm Türkiye’ye mesajımızı hep birlikte verelim.
Çünkü normalleşme sürecinin hızlanması da tabii ki ülkemiz için çok çok önemli. Fakat birileri hani böyle zil takıp oynamanın gayreti içerisinde ya Batıda. Yani Türkiye’de ekonomi şöyle-böyle filan… Yok yok, daha olayın olduğu gün piyasaya 2,5 milyar dolar çıktı. Kimden? Merkez Bankası’ndan değil yastık altından çıktı, 2,5 milyar dolar, bakın bu çok önemli. Ve o gün Merkez Bankası’nın döviz rezervi 122 milyar dolardı, ama şimdi bugün itibariyle 125,3 milyar dolar.
H.K: Vatandaşımız ekonomik olarak da mukavemet etti aslında.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet. Bakın onlar farklı beklenti içerisinde, ama güçlenmeye devam ediyoruz. Ve bu ne demektir biliyor musunuz? Aslında millet sadece bu darbenin karşısında durmadı, millet aynı zamanda ekonomiye de geldi el koydu. Dedi ki; bu ülke benim…
H.K: Evet.
M.A: Dolarlarını bozdurdu insanlar.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Dolarlarını bozdurdu ve şu anda aslında yapılan bazı istihbari bilgiler diyebilirim, değişik yerlerden gelen bilgiler diyebilirim, aslında tabii 140 milyar dolar gibi yastık altı bir kaynağın olduğu da tabii söylenenler arasında. Gerçekten böyle bir kaynak varsa veya 140 trilyon neyse, böyle bir kaynak varsa, yani bu kaynağın değerlendirilmesi de çok çok önemli.
Şimdi tabii yeniden bir adım daha atılıyor, nedir? Şimdi inşallah bir kamu fonu oluşturulacak. Bu fon içerisinde özelleştirmede olan kaynaklardan tutunuz da değişik yerlerde şu anda gayrimenkul vesaire bu tür devletin elindeki kaynakların bu fona aktarılması istikametinde bazı adımlar. Ve bazı da şu anda Sayın Başbakan’la müzakere ettiğim, ama henüz açıklanmayan birçok kaynaklar var. Hamdolsun Türkiye bu noktada çok çok iyi bir konumda…
Bütün adımlar inşallah atılmak suretiyle bütün bu süreci adeta tetikleyecek gelişmeler var. Bakın herkes bir şeyler konuşuyor, biz diyoruz ki 26 Ağustos’ta Yavuz Sultan Selim Köprüsünü açacağız. Öbür taraftan işte yollar, aynı şekilde köprünün bağlantıları, onlar hızla devam ediyor. Diğer taraftan hemen yapacağımız işlerden bir tanesi; hızlı trenin ihalesi yapılacak köprünün üzerinden geçecek olan. Bir diğer taraftan 20 Aralık’ta Avrasya Tüneli’nin açılışını yapacağız, Boğazın altından ikinci bir geçiş, ama bu otomobille geçiş olacak. Ve bir Kanal İstanbul meselemiz var şu anda gündemde ki, o zaten dünyadaki örnek, önemli yatırımlardan bir tanesi olacak. Şu anda onun hazırlıkları bitti, ihaleye doğru gidiyoruz. Ve bir başka adım da inşallah, o da Çanakkale’yi artık köprüyle geçeceğiz, Lapseki-Eceabat, bu arada, inşallah onun da çalışmaları yapılıyor. Edirne’den gelip de İstanbul’a uğramadan direkt Anadolu’ya gidişi, İzmir vesaire oralara gidiş istikametini ne yapacak, ciddi manada rahatlatacak. O da adeta Avrupa-Asya bağlantısı gibi olacak ki yalnız ayak aralıkları da en uzun olan köprülerden bir tanesi olacak Çanakkale köprüsü, böyle de bir özelliğe sahip.
Bu çalışmalar hızla devam ediyor. Anadolu’muzdaki çalışmalarımızı daha da hızlandıracağız. Havaalanları; bunların yapımları bir taraftan devam ediyor. Yani bunlar zannediyor, tamam Türkiye çöktü; yok Türkiye çökmedi. Eskiden böyle bir olağanüstü hal ilan edildiği zaman, hep söylüyorum; herkes bakkallarda, marketlerde ne var-ne yok toplar evine götürür stoklardı.
M.A: Yazarkasa atıldı Başbakana 2001’de, dolar fırladı, ekonomi borsa çöktü…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ama şimdi böyle bir şey yok, şimdi herkes tam aksine meydanlara koşuyor, kaçan yok. Kimse gelip öyle marketleri yağmalayayım, şurayı yağmalayayım, böyle bir şey yok. Hamdolsun tam aksine, adeta meydanlarda festival gibi bir durum. İşte geçen akşam 40’a yakın sanatçımız sağ olsun bizi geldiler burada ziyaret ettiler. Zaten Külliyenin önünde her akşam sağ olsun bir aradalar…
M.A: Davul sesleri geliyor şu an dışarıdan, duymuyor tabii seyircilerimiz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Bu arada hakikaten yiyorlar, yediriyorlar, böyle bir orada hakikaten güzellik var. Ben bu milletime çok çok teşekkür ediyorum. Bu milletimle ne kadar iftihar etsek, ne kadar gururlansak azdır. Böyle bir millet yok, alnından öpülesi bir millet. Rabbim milletimin birliğini, beraberliğini, dirliğini, kardeşliğini bozmasın inşallah.
H.K: Gelecek haftaya kadar o zaman vatan nöbetleri devam ediyor diyebiliriz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: İsabetli olur.
H.K: Pazar günü de inşallah taçlandırma anlamında Yenikapı’da buluşulacak.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Fevkalade bir durum olmayacak evvel Allah.
H.K: İnşallah.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Herkes şu anda duruma hakim, hiç kimse endişe etmesin.
M.A: Ama o ana kadar alanları doldurmaya devam ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O heyecanı yaşasınlar, bu heyecanı her zaman yakalayamazlar.
H.K: Zaten artık yavaş yavaş bir şenlik, piknik, akşam mahallenin buluşup birlikte olduğu bir ortama da dönüştü.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Aynen öyle… Yani adeta Ramazan havaları devam ediyor.
H.K: Evet. Efendim, dış politikayla ilgili müsaadenizle bir soru sormak istiyordum. Şimdi dün sıcak açıklamaların olduğu bir gündü ABD ile ilişkilerimiz bağlamında. İşte General Joseph Votel, Ortadoğu’daki askerlerin başında olan ABD’nin generali ‘Darbeci askerlerle bizim yakın mesaimiz vardı, dolayısıyla endişeliyiz’ gibi bir açıklamada, küstahça bir açıklamada bulundu. Siz de buna karşılık net ve sert bir cevap verdiniz. Dünkü konuşmada da şöyle dediniz: ‘Darbecilerin akıbetinden endişe eden hiçbir ülke lideri dostumuz değildir.’ Şimdi yarın ABD Genelkurmay Başkanı Türkiye’de olacak, bazı görüşmelerde bulunacak. ABD ile bundan sonraki ilişkilerimiz noktasında nasıl bir öngörünüz var? Beklentileriniz nelerdir hem kısa dönemde yarınki ziyaretlerden, hem de bundan sonra Obama yönetiminden?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi tabii Pazartesi geliyor.
H.K: Pardon, Pazartesi, doğru.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ve hemen tabii geri adım attı. Darbecilerle ilişkisi olmadığını falan söyledi, ‘yanlış anlaşıldım’ vesaire gibi ifadeler kullanma noktasına geldi. Demek ki bu tür böyle çıkışlarda falan bunlara anında haddini bildirmek gerekiyor. Haddini bildirmediğiniz zaman bunlar kendilerini haklı moduna koyuyor. Yani bir defa senin stratejik ortağın benim, NATO’da benimle berabersin ve önemli bir görevdesin ve bu bölgede CENTCOM’un başındasın. Sen kalkıp da niçin Türkiye’deki muhataplarından birisiyle görüşmüyorsun veyahut da Genelkurmay Başkanınızın bundan haberi var mı-yok mu?
Şimdi zaten bunu Pazartesi günü Genelkurmay Başkanımız kendileriyle de ayrıca görüşecekler, ama şimdi tabii geri adım atınca, Amerika’dan ‘burada böyle bir ifade kullanılmamıştır’, işte Ankara’da Büyükelçilik ‘burada bir yanlış anlaşılma var’ diyerek hepsi tavzihe gidince, düzeltince, tabii bizim açımızdan da bir şey yok. Bütün mesele, zaten bunu düzeltmek... Ama bu işin en ideal düzeltmesi nedir? Bu adamı teslim etmeleridir, yani Fethullah Gülen’in bir defa Türkiye’ye teslim edilmesidir. Çünkü siz bizden neyi talep ettiyseniz biz bugüne kadar hep verdik. Şimdi de biz size böyle bir talepte bulunuyoruz. Diyoruz ki; ‘bu adam bizim ülkemizi bak bir darbe girişiminde bulunmak suretiyle kana buladı.’
M.A: 1 numara konusu var, 1 numara Fethullah Gülen…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O kadar, bundan hiç endişem yok, zerre kadar endişem yok. Bakın 20 sene önce söylenseydi ben böyle düşünmezdim, 15 sene, 10 sene önce söylenseydi yine böyle düşünmezdim. 3-4 yıl öncesine kadar bile inanın ben bu kadarını beklemiyordum, böyle düşünmüyordum. Ama ne yazık ki ciddi manada demek ki burada bir yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin.
H.K: Türkiye’den bir heyetin gitmesinden bahsediliyordu, bu ne zaman olacak, kimler olacak heyette?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O şöyle, sürekli bu belge, bilgi vesaire söyledikleri için, ben de Sayın Başbakandan şunu rica ettim ve dedim: ‘Süratle biz Adalet Bakanımızı, Dışişleri Bakanımızı, ben de Cumhurbaşkanlığından bir-iki tane özel temsilcimi vereyim, birlikte gitsinler ziyaret etsinler, oradaki muhataplarıyla bu görüşmeyi yapsınlar ve olayları hatta bizim şu anda hazırladığımız, işte yayında gördüğümüz bu görüntüleri adeta bir belge olarak hemen süratle İngilizcesini, Fransızcasını, Arapçasını yapalım, onlara İngilizcesini verelim.’ Ama Fransızca, diyelim Afrika’da, Fransa vesaire filan birçok yerlerde onlara bunlardan tüm yetkililere, ilgililere gönderelim. Ortadoğu’ya, Körfez’e tamamen bu Arapçasını hazırlayıp bunları göndermek suretiyle, yani dünyada bir adeta kontra propagandaya bizim süratle yoğun bir şekilde girmemiz lazım. Çünkü bunların ahlaksızca yapmış oldukları yayınlar veya propagandayla hala bu işe kananlar var. Zaten Türkiye’nin güçlenmesini hazmedemeyenler, Türkiye’nin bu gelişmelerine tabii tahammül edemeyenler işte bakıyorsunuz İnsan Hakları bilmem ne diye İngiltere’de olan o dernek ne derneğidir?
H.K: Amnesty International, tutuklulara işkence edildiği gibi iddiaları…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: ‘İşkence ediliyor’ vesaire gibi böyle saçma sapan iddialarda bulunuyor. Şimdi burada darbe yapılıyor ve bu darbe neticesinde benim bunca şehidim var, 3 bine yakın benim yaralım var. Sen benim bu yaralılarımı, şehitlerimi görmeyeceksin, kalkıp ondan sonra yok ‘işkence yapılıyor’ diyeceksin bilmem ne. Karşılıklı burada vuruşmalar var, vesaire var, bütün bu vuruşmaların içerisinde her şey olabilir, ama sen bunu kalkıp da işkence diye bir defa değerlendiremezsin. Senin elindeki delilin ne, elinde belgen ne, neye göre bunu söylüyorsun?
H.K: Suriye’deki savaş suçlarını bile 1 yılda toplayıp da belgeleyebildi Amnesty International, Türkiye’de darbe oldu, 1 hafta geçti rapor çıkardılar ‘işkence var’ diye.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Bunlar yerine geldiği zaman biliyorsunuz çok hızlandırırlar. Mesela Guantanamo’yu konuşuyorlar mı? Guantanamo’yla ilgili yaptıkları kaç tane yayın var acaba? Yok. Biz tabii bu noktada çok çok hassasız. Ama şu soruyu tabii birilerinin de sorması lazım: Acaba bu darbe neticeye ulaşsaydı bunun neticesi ne olacaktı? Veyahut da bu darbe neticeye ulaşsaydı, ondan sonra ne olacaktı? Bu konuda söyleyecekleri bir şey var mı?
H.K: Yok.
M.A: O zaman yurt içinde ilanlar veriliyor gazetelere Sayın Cumhurbaşkanım, Bunların herhalde yurt dışına yönelik verilmesi gerektiğini de herhalde tavsiye edersiniz, çünkü iç kamuoyunun ikna edilecek bir durumu yok. İç kamuoyu içeride Fethullahçı bir darbe girişimi olduğunu, bir katliam girişimi olduğunu biliyor, yurt dışına basına yönelik olmalı. Bir de seyircilerimiz şeyi çok soruyorlar…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O konuda bana gelen bazı bilgiler var. Ben duydum ki, yani ülkemizdeki büyük ticari şirketlerimizin, uluslararası altyapısı olan şirketlerimizin uluslararası medyada ilanlar vereceklerine dair bana bazı bilgiler geldi. Vermeye başladılar mı, başlamadılar mı, doğrusu onu takip edemedim.
M.A: Kampanya yapalım diyorlardı. Bir de, seyircilerimiz şunu soruyor Sayın Cumhurbaşkanım: ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şimdi terörle mücadele devam ediyor bir yandan, burada Fethullahçıların bir girişimi oldu, onların paralelinde de PKK var, saldırılarına devam ediyor ülkenin güçsüz düşündüğünü düşünerek. Bölgede terörle mücadele konusunda şimdi kışlalarda birtakım tedbirler alınıyor, herhangi bir zafiyet söz konusu mudur?’ Bununla ilgili çeşitli tartışmalar da gündemdeydi, asker operasyon yapmıyor bu dönemde…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Bu konuda benim vatandaşımın en ufak bir şüphesi olmasın. Bakın işte bu 8 tane şehidimizden bahsettiniz, aldığım rakam 38 galiba, 38 tanesi teröristlerden etkisiz hale getirildi. Yani bu konularda bir defa adım-adım, an be an çok daha farklı bir inançla, çok daha farklı bir şekilde şu anda oradaki askerimiz bu işi, bu süreci takip ediyor. Şimdi zaten 48 saat içerisinde dedik ki; bütün komuta kademesi hemen görevinin başında olacak. Dolayısıyla şu andan itibaren görevinin başına gitmiş olan komutanlarımızın olduğunu biliyorum ve yarın, öbür gün tamamıyla, yani Pazartesi itibariyle tamamıyla herkes işinin başında olmuş olacak.
M.A: Bu çok önemli, Pazartesi itibariyle…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii yakın takipteyiz ve süratle de oralardaki hiç operasyonlarda zerre kadar tavizimiz olmadan bu süreci devam ettireceğiz. Kimsenin bundan endişesi olmasın, evvel Allah Türk milleti bu şekilde durduğu sürece ordumuz çok daha güçlü bir şekilde bu süreci devam ettirecektir. Jandarmamız, polisimiz çok daha güçlü bir şekilde bu süreci devam ettirecektir, çünkü bizim bu süreçte aldığımız dersler çok çok farklı, çok çok fazla. Ve bu işin de hesabını onlardan çok farklı bir şekilde soracağız.
FETÖ’culardan da, PKK’sından da, PYD’sinden de, YPG’sinden de, DAEŞ’inden de bu mücadeleyi yaparak kaç cephe olursa olsun, bu millet bütün cephelere yeter, evvel Allah güvenlik güçlerimiz bütün cephelere yeter, bundan kimsenin endişesi olmasın. Ve bütün bu tasfiyeler aslında mücadelemizi daha ne yaptı, güçlendirdi. Niye? Onlar çünkü her yerde adeta bir kanser virüsü gibiydiler.
H.K: Hain içerideyse mücadele edemezsin ki.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Evet, hain içinizde olduğu zaman bir defa mücadele gücünüzü ne yapıyor, engelliyor. Ama şimdi artık bu olmayacak. Bakın bu süreç içerisinde işte görüyorsunuz kaç tane generali ayırdık. Şu anda içeride olanlar malum, zaten sayı itibariyle belli. Ve gelen yeni albaylardan, sınıf subaylarından general olanlarla, kurmaylardan general olanlara şöyle baktığınız zaman neredeyse eşit sayıda, onlar da geldi ki bu da ayrı bir denge, ayrı bir heyecan generallerimizin arasına inşallah getirmiş olacak.
M.A: Soruşturma sürüyor Sayın Cumhurbaşkanım, ama orduda mesela bu işi en üst düzeyde yöneten kişilere dair veriler var mı elinizde, kimdir? Şu kuvvet komutanları denilebiliyor mu ya da rütbelerine dair bir bilgi soruşturma aşamasında?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi bunların hepsi tabii yargı işte süreci devam ettiriyor. Ben çok açık-net bir şey söyleyeyim ki; bu işin asıl şeyi tuğ-tüm kademesidir.
M.A: Tuğ-tüm kademesi; tuğgeneraller, tümgeneraller.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii ağırlıklı bu kademededir. Yukarıya gittikçe bu iş minimize olan bir noktadadır. Tabii şu anda yargı süreci içerisinde olduğundan dolayı o konuda herhangi bir şey söylemeyi de doğru bulmam.
H.K: Dünkü konuşmanızda çok vurucu bir cümle vardı, ben onu da biraz açmanızı rica edeceğim sizden. Demiştiniz ki; ‘Suriye’de, Irak’ta ve Libya’da ve bütün dünyada mazlumlar üzerine oynanan oyunları bozacağız.’ Tam olarak ne anlamalıyız bu cümleden?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tüm buralarda oynanan oyunların bizden kopuk olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu olayların hepsinin bizimle alakası var. Niye bunu söylüyorum? Çünkü mazlumlar biliyor ki, mağdurlar biliyor ki; onların yanında yer alacak dünyada tek ülke var, o da Türkiye. Bunun için de Türkiye’den gelecek sesi, Türkiye’den uzanacak eli sürekli olarak bu mazlum milletler, bu mağdurlar bekliyor.
Bakın şimdi şu darbe girişimi oldu değil mi? Az önce ekranları izledik, dünyanın değişik yerlerinde, ülkelerde Amerika başta olmak üzere hepsinde meydanlarda gösteriler var, toplantılar var. Bu bir şeyi gösteriyor, niye? Çünkü böyle bir darbe girişimine dünyanın hiçbir yerinde hangi düşüncede olursa olsun malum düşünce hariç, onun yanında bir düşünce daha tabii var, bunun dışında kimsenin eyvallahı yok, kimse buna tahammül etmiyor.
Çünkü Türkiye asla böyle bir girişime layık bir ülke değildi, yanlış yaptılar. Ve bunlar maalesef bu attıkları adımla kendilerini çok kötü ele verdiler. Ve şimdi de bunun bedelini ödüyorlar ve ödeyecekler.
M.A: Peki efendim, bu yanlış adımı niye attılar, yani niye bu kadar sıkıştılar? Örneğin çeşitli senaryolar dillendiriliyordu, şu zaman olacak, bu zaman olacak, böyle bir kalkışma olabilir diye. Erken davranmalarının, bu son çareyi kendileri için denemelerinin nedeni nedir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Rabbim ayetinde buyuruyor ki: ‘Bütün hepsinin tuzağı vardır, ama Allah’ın tuzağı en hayırlısıdır.’ Ve onlar bu hayırlı tuzağa düştüler. Ve 40 yıllık bunların bütün o hazırlıkları işte 12 saatte yerle yeksan oldu. Ama bitti mi? Bitmedi. Rehavete kapılmak yok. Hep söylüyorum ya, bu aynen vücuda giren kanser virüsü gibi bir metastaz var. Doktorlar ne yaparlar? Virüsü tespit ettikten sonra orayı kazırlar. Temizlediklerine inanırlar, fakat bir başka yerden tekrar çıkabilir, ama çıkmayabilir de. Bütün mesele şimdi ne? Başarılı bir tedaviyi uygulamak. Kemoterapisini, radyoterapisini en hayırlı, en güzel şekilde yapıp orayı tertemiz hale getirmemiz lazım.
H.K: Vaktimiz var mı?
M.A: Var, 3-4 dakika devam edebiliriz.
H.K: Efendim, her darbede olduğu gibi bu darbe girişiminde de bunun bir siyasi ayağı vardır. Bunun üzerine bazı spekülasyonlar yapılıyor, bazı yazılar yazıldı vesaire. Sizce önümüzdeki süreçte bu soruşturma aşamasında varsa eğer böyle bir ayak ortaya çıkacak mı, sizin tahminleriniz var mı bu hususta?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi bunlar tabii şu anda yavaş yavaş çıkıyor-çıkacak, bundan hiç endişemiz yok. Yani bunun siyasi ayağı vardır-yoktur, şimdi onu tartışırsak doğru olmaz diyorum. Ama biliyorsunuz Türkiye siyasetinde birçok adımlar atıldı, birçok şeyler yapıldı. Ama hepsinden öte bir üst akıl olduğunu bilmemiz lazım. Şimdi biz bir üst akıl dediğimiz yerden, şimdi bazıları bu üst aklın FETÖ olduğunu söylüyor, olur mu? Böyle bir akıllı değil o, öyle bir durum söz konusu değil.
H.K: Maşa…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: O tam bir maşa, onun üstünde bir üst akıl var. Ve onu Amerika’ya götürenler, buradan yargıdan onu çıkarıp kaçıranlar, şimdi bu iltisakların bu dönemde ortaya çıkacağına ben inanıyorum. Ve oradaki bu çalışmalar bir kenara konulamaz. Şimdi mesela talepler var, işte şuraya gelirse değerlendiririz, buraya gelirse şöyle olur böyle olur vesaire.
Bu süreçleri çok iyi takip edeceğiz ve bu üst aklın kim olduğu da bu süreç içerisinde temenni ederim ki inşallah ortaya çıkacaktır. Biz kendimize göre tabii bazı şeyleri düşünmüyor değiliz, ben inanıyorum ki sizler de medya dünyasının düşünenleri olarak, köşe yazarları olarak sizler de bir kanaat edinmişsinizdir, sizlerde de bu kanaatler vardır.
Ama bir üst akıl var, bunu bilmemiz lazım. Ve bu üst akıl bunu kullanırken ha Türkiye’de bu işin askeri ayağı var, tamam. Ticari ayağı var, tamam, hepsi şu anda yargılanıyor malum; kuruluşlarıyla, dernekleriyle, vakıflarıyla vesaire. Eğitimde çok ciddi adımlar attılar. Şimdi bunların hepsi ne oldu? Toplandı toplanıyor, süratle dağıtımları yapıldı-yapılıyor. Bunların tek başına siyasi ayakları yoktu. O siyasi ayak noktasında bir adım attılar, ama onda başarılı olamadılar.
M.A: Bir partinin içine girmek suretiyle, değil mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Şimdi içeri girmek suretiyle başaramadılar, bizim de içimize girdiler. Ama tabii sayıları çok çok cüziydi, ne oldu? İşte malum süreç içerisinde hemen 17-25’te kaçıp gittiler, burada değiller. Ama başka adımlar attılar, mesela diğer siyasi partilere destek verdiler, bunları yaptılar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine aynı şekilde bunu yaptılar. Ama daha sonra artık ‘Biz içeriden bu işi yaptık yaptık, yapamadığımız takdirde artık kendi oluşumumuzu sağlayalım.’ dediler. Son iki saldırıya geldiler ki, işte şimdi şu olay, şu darbe girişimi artık onların ben inanıyorum ki bu gücünü de yok etti.
M.A: Efendim, bundan sonra nasıl bir süreç bekliyor bizi, nasıl öngörüyorsunuz. Örneğin dün yaptığımız o tarihi konuşmada toplumun bütün kesimlerine seslendiniz, ‘birlik beraberlik içerisinde bu süreci yöneteceğiz’ dediniz. Medya aktörlerini sayarken o gece işte direnen bütün meslektaşlarımızı, özellikle A Haber-ATV grubu başından itibaren yalnızca darbenin olduğunu duyurmak değil darbeye karşı nasıl tavır alınması gerektiği yönünde de sokaktaki vatandaşlara öncülük etmeye çalıştı, onlara destek oldu. Bir toplumsal konsensüs oluştuğunu görüyoruz. Yani askeri vesayet karşıtı, Fethullah Gülen’e karşı, teröre karşı farklılıklarını bırakıp insanlar yan yana geldiler, alanlara da çıkıyorlar. Gelecek Türkiye’sine dair nasıl bir umut taşıyorsunuz, bu 15 Temmuz nasıl bir milat olacak? Bir de buna dair görüşünüzü almak isterim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Tabii benim bütün temennim, niyazım; 15 Temmuz inşallah bizim için bir milat olur, yeni bir başlangıç olur. Ve ülkemizde azami müşterekler olmasa da asgari müşterekleri çoğaltalım. Hele hele azami müştereklerimizin olduğu yapılarla bu işi geliştirmek. Olmuyorsa asgari müştereklerle bu adımı atmak ve böylece biz Türk milletinin çıkarını en öne alıp, bu vatanın çıkarını en öne alıp böylece geleceğe yürümeliyiz.
Şuna ben çok açık, net inanıyorum: İnanın biz birlik beraberlik içinde olalım, dayanışma içerisinde olalım, bizim aşamayacağımız engel yok. Biz 15 bin dolar hedefini de yakalarız ve bunun yanında bir defa 25 bin dolar hedefini 2023’te yakalarız.
M.A: 2023’te 25 bin dolar?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Onu yakalarız, yeter ki bu birlikteliğimizi koruyalım, muhafaza edelim ve demokrasimize sahip çıkalım, bu bizim için çok önemli. Parlamentoda o atılan bombalar karşısında tüm partiler demokrasimize orada nasıl sahip çıktıysalar ve bu meydanlara toplanan milletimiz şu anda demokrasisine nasıl sahip çıktıysa, bunu geleceğe yönelik de A partisi, B partisi olarak, tamam biz partimizi kendimize saklayalım. Ama öyle de ortak değerler vardık ki bu konularda da lütfen birbirimizi engellemeyelim.
Mesela ben şimdi bu akşam sizler kanalıyla bir mesaj vermek istiyorum, nedir?
H.K: Buyurun efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Belki birileri bundan rahatsız olacak, ama bu benim içimde kanayan bir yara. Nedir bu? Mesela Taksim’de şu anda Taksim Kışla’sının olduğu yer. Burada tarihi bir eser var, bunun bütün rölövelerini çalıştım, çıkardım. Burada muhteşem bir eser var. Ve bu muhteşem eseri biz oraya diktiğimiz anda, şu anda onunla ilgili olarak gösteri, şu-bu yapanların hepsi inanın onun önünde gelip resim çektirecekler, tıpkı Roma’da olduğu gibi.
İki; şu anda AKM, görüyorsunuz bir ucube. Yanı boş, arka tarafta boş alan var ve şu anda AKM uzun zamandır kullanılmıyor. Ben diyorum ki; ki mimarlarıyla görüşmeleri arkadaşlarım da zaten yaptılar, biz oraya muhteşem bir opera binası hazırlayalım. Türkiye’de şimdi 1 opera binamız var, burası işte. Şimdi millet Kongre Kültür Merkezi’miz var, burası operadır aynı zamanda, o özelliklere sahip güzel bir bina oldu.
M.A: Külliye’de harika bir opera salonu var…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: 2030 kişilik bir salon ve İstanbul’da da diyoruz şimdi bunu yapalım. Ve çok güzel mimari çalışmalar yapıldı, oraya da o muhteşem eseri yapalım ve önünden de trafiği kaldıralım, Gümüşsuyu’ndan gelip Mete Caddesi’nden yerin altından ta Ceylan Otel’in oradan çıkışını yapacak şekilde Taksim Meydanı’nın tamamını yayalaştıralım.
M.A: Çağdaş bir kent yaklaşımı bu, dünyanın her yerinde bunu savunurlar.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Biliyorsunuz dünyada herkes meydanıyla övünür. Bizim meydanımız bir Yenikapı’dır şu anda güçlü meydan, biri de Maltepe’dir. Ama şimdi biz birde şehrin göbeğinde, eskiden Sultanahmet derdik, Beyazıt derdik, ama oraları şimdi kullanamadığımıza göre, Taksim Meydanı’nı çok daha ferah, çok daha huzurlu bir meydan haline getirebiliriz.
Bir üçüncüsü de; Maksem denilen bir yer vardır, yani maksem demek suyun taksim edildiği yer demek. Onun hemen arka planına biz diyoruz ki bölgede en azından bir Cuma mescidi yok, oraya da çok çok güzel bir Cuma mescidi inşa edelim. Ve bu üç eserle Taksim Meydanımızı taçlandıralım. Bundan kimse rahatsız olmasın. Bakın ne diyorum? Birisi Taşkışla, bu bir şehir müzesi veya bir tarih müzesi de olabilir, bu ikisini konuşuyoruz aramızda.
M.A: AVM falan değil, burası müze olacak, çünkü böyle bir manipülasyon var.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Hayır hayır, asla… Bir tarih müzesi veya bir şehir müzesi olabilir. Ha nedir? Müzeyle ilgili orada enstrümanlar şunlar-bunlar filan satılır veya tarih müzesiyle buna yönelik olarak kitaplar şunlar-bunlar, bu tür şeyler, dünyada bu zaten hep böyledir. Buna benzer şeyler satılır.
M.A: Her müzede olduğu gibi, değil mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ama öbür tarafta opera binası çok büyük açığı kapayacaktır. Öbür tarafta o ibadethaneyle de bütün orası en hareketli yer ve orada da gelip icabında işte namazını kılabileceksiniz. Çünkü orada bir mescit çok berbat bir konumdadır, yani hiç yakışır bir şey değil, bize yakışmıyor. Onun orada yapılması da inanıyorum ki oraya çok farklı bir güzellik katacaktır. Ve onun altı da, o mescidin altı da yine gayet güzel bir şekilde ne bileyim kitap evleriyle, bunun yanında orada hat, tezhip buna benzer eserlerin de teşhir edildiği, satıldığı, bir sergi salonu falan, o tür şeyler de kurulabilir. Böyle bir imkanı orada sağlarsak Taksim çok daha farklı bir meydan haline gelebilir.
M.A: Kültür ve inanç merkezi haline geliyor. Çok önemli mesajlar verdiniz Sayın Cumhurbaşkanım bu akşam, çok teşekkür ediyoruz.
H.K: Teşekkür ederiz.
M.A: 15 Temmuz bu Fethullahçı kalkışmasından sonra da Türk televizyonlarında ATV’deydiniz, çok teşekkür ediyoruz bunun için de. Bütün mesajlarınız da milyonlara gitti hem seyircilerimiz ekran başında, hem alanlarda. Çok teşekkür ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Ben çok teşekkür ediyorum. Milletime en kalbi duygularla selamlarını, sevgilerimi özellikle sunuyorum. Şu ana kadar gösterdiğiniz bu demokrasi nöbetinizin ülkemiz için, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ve şu anda yine meydanlarda olan kardeşlerimi kucaklıyorum, kalın sağlıcakla.
M.A: Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, teşekkür ederiz, , sorularımızı beraber sorduk. İyi akşamlar diliyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: İyi akşamlar.