SUNUCU- İyi akşamlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını söylemişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu farklılığını ortaya koyduğu bir dönemde dopdolu da seçim ağırlıklı bir gündemle NTV ve Star ortak yayınında Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayında veya Cumhur Sarayda ya da Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde birlikteyiz. Çok teşekkür ediyoruz efendim bu yayın için, sağ olun.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun, ben teşekkür ediyorum.
SUNUCU- Sayın Cumhurbaşkanı, seçimlerle başlarsak eğer dikkat çekici bir sözünüz var, sürprizlerle dolu bir seçim olacak demiştiniz, bunu açar mısınız bize efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu seçimlerde dikkat ederseniz özellikle yeni Türkiye, yeni anayasa, başkanlık sisteminin üzerinde ısrarla ben duruyorum. Çünkü beklentim şu: 12 yıllık Başbakanlık dönemim ve 9 aylık Cumhurbaşkanlığı dönemimde de bir gerçeği tespit ediyoruz, o da şu: Türkiye artık bir değişimi, dönüşümü yaşamak durumunda. Zira dünyada gerek başkanlık sistemi, gerekse parlamenter sistemle idare edilen ülkelere baktığımızda veya bizim geçmişimize baktığımızda gelişmeler bakıyoruz ki bir yere kadar geliyor, orada artık patinaj başlıyor. Bu patinajı aşabilmek için idari yapılanmada bir değişikliğe gidilmesi şart. Onun için de bu seçimlerin milletimiz tarafından gerek benim Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşadığımız gibi bu seçimde de böyle bir şeyi yaşamak doğrusu benim beklentilerimin içerisinde. Ve benim ısrarla sürpriz beklentim diye ifade ettiğim konu bu. Çünkü Türk milleti artık bir karar arifesinde. Bu karar arifesinde de idari bir değişimi, dönüşümü ortaya koyacak. Bakın biz 20 tane G-20 ülke ve kurumu içerisinde biz de orada üyelerden bir tanesiyiz ve bu yıl ev sahipliğini biz yapacağız. Antalya’da biliyorsunuz G-20 toplantıları yapılacak ve ev sahibi biziz ve buraya katılan ülkelere baktığımız zaman bu ülkelerin büyük bir çoğunluğu başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Şimdi bunların büyük bir çoğunluğunun başkanlık sistemiyle yönetilmesi biraz bizleri düşündürmesi lazım. Acaba dünyanın en zengin ülkeleri olan ki yani yüzde 85’ini oluşturuyor bunlar dünya sermayesinin, bu ülkeler olduğuna göre, yani bunlar başkanlık sistemine bu denli önem verdiklerine göre niçin acaba biz hala burada bir değişimi düşünmeyelim. Kaldı ki Türkiye’nin siyasi hayatında yakın siyasi tarihimize baktığımız zaman liderlerin büyük bir çoğunluğunun başkanlık sistemini hep savunduğunu görüyoruz. Eğer sizler de uygun görürseniz ben bunların bazılarını sizlere burada bütün izleyenlerimizle paylaşmak istiyorum. Bakınız burada özellikle şeyden başlayayım, mesela 1970; burada o zaman Kasım Gülek mesela cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor. Bu tabii bizim için atılan bir adımdı. Ve yine aynı şekilde…
SUNUCU- Ayrıntısı galiba.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ayrıntısı, teferruatı. Fakat şu önemli: Bu da rahmetli Türkeş’in bir açıklaması. Rahmetli Türkeş; güçlü iktidar, güçlü idare için başkanlık sistemini savunuyoruz, icrayı ikiye bölemeyiz, tek bir başkan tarafından yönetilmelidir. Her konuda olduğu gibi icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Tarih 1978 ve iki ifade; güçlü iktidar, güçlü idare. Şimdi burada tabii bu Milli Doktrin ve 9 Işık Kitabında sayfa 262. Birçok siyasetçi de bunu zaten biliyorsunuz kullandılar, ifade ettiler. Mesela bir başka yine gazete başlığı ve tarih itibariyle 1997: Başkanlık için iki aday yarışacak, başkanlık sistemi raporu hükümetin önünde, bu da yine konuşulanlardan. Aynı şekilde; başkanlar başkanlık sistemi istiyor. Bakın yine sene 2002…
SUNUCU- Sizin iktidara geldiğiniz dönem Başbakan olarak…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onun öncesi. Rahmetli Yazıcıoğlu aynen şu ifadeyi kullanıyor: Başkanlık sistemi şart. Ve Sayın Demirel’in, hani benim Türk usulü başkanlık ifademi bazıları zaman zaman eleştiriye alıyorlardı. Fakat Sayın Demirel de: Başkanlık sistemine geçmeye mecburuz, Türk usulü başkanlık.
SUNUCU- Tercüman, 2003.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- 2003. Şimdi bu mevzular dikkat edilirse yeni değil, yani 15-20 yıldır tartışılan, konuşulan mevzular. Fakat bunu tabii biz dillendirdiğimizde ki ben Belediye Başkanlığımdan itibaren dillendirdiğim bir konudur, biz dillendirince farklı bir yaklaşım ortaya konuluyor. Biz bu işleri ülkemizin menfaati neyi gerektiriyorsa buradan bakmamız lazım, böyle ele almamız lazım. Bunların hiçbirisi benim kişisel bir arzum veya geleceğimle alakalı bir şey değil. Ülkemin menfaati neyi gerektiriyorsa şu ana kadar edindiğim tecrübelerle ki bunun 4,5 yılı Belediye Başkanlığıdır, 12 yılı Başbakanlıktır, 16,5, 9 aydır da Cumhurbaşkanlığı yapıyoruz işte nereden bakarsanız 17-18 yıllık bir olay. Nereye yerleştiriyorum? Bizim derdimiz faniler değil, biz sistemi en ideal sistem hangisidir, bunun üzerinde durmamız lazım. En ideal sistemi de belirleyebilmek için ha dünyada bu işi kimler en iyi başarmış, bunlara bakmamız lazım. Şimdi önümüzde bakıyorsunuz G-20 ülkeleri içerisinde Amerika bu konularda şu anda dünya ekonomisinde en ileri olan ülke. Arjantin ki bunlar bizim hep ekonomik değerlendirmelerde eş değerlendirmeye alınan ülkeler. Avustralya, gerçi orada biliyorsunuz valilik şeyiyle bir yönetim anlayışı…
SUNUCU- İngiliz Uluslar Topluluğu…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Başbakan onlarla şey yapıyor, ama İngiltere Uluslar Topluluğunda da yine olaya baktığımız zaman sonunda iş geliyor Kraliçeye dayanıyor. Bir diğer tarafta mesela Brezilya, tamamen başkanlık sistemi. Çin öyle, Endonezya öyle, Fransa yarı başkanlık sistemi. Öbür tarafta Güney Afrika durumu yine öyle. Mesela Güney Kore, geçti bu sisteme ve bizim gerimizden başladı geldi bizi geçti, çok ilginç rakamları var. Bir diğer konu; şu anda Japonya aynı noktada. Geliyoruz Meksika’ya öyle, Rusya öyle. Bütün bunlarla birlikte biz hala diyoruz ki ya öyle olmaz böyle olur. Kardeşim, yani eğer Türkiye’nin böyle bir sisteme geçmesinden bu kadar rahatsız oluyorsanız rahatsızlığınızın gerekçesi ne. Efendim, denetim. Burada denetim yok mu? İster çift kamaralı sistemle denetle, ister tek kamaralı sistemle denetle. İkisinde de ciddi manada denetlerler ve başkan oralarda, yani Temsilciler Meclisi veya Senato müsaade etmediği müddetçe Obama adım atamaz. Aynı şeyi gelelim Fransa’da da öyle, Rusya’ya gidelim orada da öyle. Benim buradaki arzum, gayretim hep buna yöneliktir ve sürpriz olayı da buradaki oyda olacak bir patlama ve konuda da eğer bu işe kendini verecek bir siyasi kadro böyle bir adımı atmaya eğer karar verirse Türkiye bundan çok kazanacaktır ve inanıyorum ki bu değişim-dönüşümü yapacak olan siyasi kadro da tarih boyunca unutulmayacaktır.
SUNUCU- Bu sürprizlerle dolu seçim yorumunuzda başkanlığı öne koydunuz. Gerçi söyleşide belki arkalarda bir yerdeydi, ama yine bahsettiniz, o açıdan biraz güncel hemen ona bir deyinip tekrar seçimlere belki görebiliriz. Orada yoğunluk da var gündem ve sorular açısından. Burada hep size yönelik eleştiriler; otoriter bir rejim geçiyor Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasından diye, ne dersiniz buna? Bir de şöyle bir şey var: AK Parti’nin Uzlaşma Komisyonuna verdiği çerçeve hala geçerli mi sizin açınızdan da?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir defa şunu ortaya koyalım: Tabii şu anda Hükümet bu yeni oluşumla birlikte nasıl bir tablo ortaya çıkacak onu göreceğiz. Ama benim Başbakanlığım döneminde Partimin Uzlaşma Komisyonuna yaklaşım anlayışıyla yeni dönemde bu nasıl olur bunu ben şu anda bilemem. Fakat biz o dönemde ortaya olumlu bir yaklaşım koyduk. Hani şimdi şahsımla alakalı baskıcı, otoriter falan diyenlere ben şunu söylemek istiyorum: Ben bu kadar baskıcıysam, bu kadar otoritersem, Allah aşkına 320 milletvekiline sahip olan bir Partinin Başkanı olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonunu oluştururken diğer partilere sizlerle eşit sayıda üyelerle gelin bu uzlaşma komisyonunu oluşturalım der miydim? Derdim ki; komisyonların oluşumu Parlamentoda bellidir. Nedir? Sayınıza göre ne kadar üyeyle temsil edilmeniz gerekiyorsa o kadar üyeyle temsil edilirsiniz arkadaş derdim. Ben böyle bir şey demedim. Tam aksine ülkemin çıkarı nerede, yeter ki böyle bir anayasa değişikliğini yapalım, bunu istedim, yani yeni anayasa süreci orada başladı. Ve Anayasa Uzlaşma Komisyonunu da kururken dedik ki, bakın sizin topunuz şurada 220-225 tane üyeden oluşuyorsunuz ve siz orada 9 üyeyle temsil edileceksiniz, bizim partimizi ise 320-325 üyesi olmasına rağmen 3 üyeyle temsil edilecek. Ben bu kadar olumlu bir yaklaşımla giriyorum, onlar ise maalesef sonunda öyle bir noktaya geliyor ki, bakın 47 madde, 4 parti orada imzayı atıyor, paraflarını atıyor, en sonunda çıkıyor Ana Muhalefetin başı, gelin diyorlar bunu hiç olmazsa geçirelim. Ben de ne güzel dedim ya, hemen arkadaşlarıma dedim ki, gidin görüşün, hemen buyursunlar biz buna varsınlar, hiç olmazsa şu 47 maddeyi geçirelim. Ne dedi biliyor musunuz? Dedi ki, 4 partinin de buna imzası olmazsa biz yokuz. Bunlar samimi değiller, dürüst değiller. Şimdi burada ben mi otoriter oluyorum, onlar mı oluyorlar? Ben mi dürüst davranıyorum, bunlar mı dürüst davranıyorlar? Şimdi sıkıntı burada. Ve daha sonra 60 maddeye gelindi, aynı şeyi arkadaşlarım söyledim, ya gidin görüşün, hiç kimse katılmıyorsa Ana Muhalefetle iktidar beraberce biz bunu yapabiliriz. Hayır, 4 partinin de bunu imzalaması lazım. Bakın, Batıda böyle bir siyaset göremezsiniz, Batıda masaya oturdukları zaman oradan ülkenin menfaati için kalkarlar, milletin çıkarı için kalkarlar, ama bizde henüz böyle bir menfaat yok. Ben mesela bu siyasi partileri içerisinde 3 kez randevu talebinde bulunduğum halde randevu vermeyen siyasi liderler var; böyle siyaset olur mu? Yani Başbakansınız, Genel Başbakansınız, siz randevu talep ediyorsunuz, adam randevudan kaçıyor.
SUNUCU- Efendim, tekrar seçimlere dönersek, meydanlara çıkmanız, zaten biraz önce söyledikleriniz de aslında bu açıdan meydanlara çıkmanızın sebebini de ortaya da koyuyor, ama eleştiriliyorsunuz ve muhalefeti eleştirmeniz de eleştiriliyor. Nasıl açıklıyorsunuz bu durumu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Oğuz Bey, herkes beni eleştirebilir, bakın Cumhurbaşkanı oldum gene eleştirebilir. Geçmişte de Allah rahmet eylesin Turgut Beye hakaretamiz ifadelerle biliyorsunuz saldırmışlardı, aynı şey Sayın Demirel için de yapılmıştı; kim yapmıştı? Medya yapmıştı, Morrison demişlerdi biliyorsunuz, neler dediler neler. Fakat burada bir gerçeği yakalamamız lazım; şimdi bu hakaretleri yapanlar, bütün bu eleştirileri yapanlar, bir defa benim milletimin tarafında olduğumu, bir sorumluluk mevkiinde olduğumu göz ardı etmesinler, sorumluluk mevkiinde olduğum sürece de elimden ne geliyorsa ülkemin, milletin menfaatine bunu yapmak durumdayım, çünkü şurada belli bir deneyime, belli bir tecrübeye sahip olmuşum, bunları yapmak durumundayım. Şimdi ben bir şey söyleyeceğim, ben dışarıdan Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş birisi değilim, Belediye Başbakanlığından, Başbakanlıktan, buralardan gelmiş birisiyim ve ilk defa milletin oyuyla Cumhurbaşkanı olmuş birisiyim. Ve ilk masaya oturdum Başbakan olarak, bakın önüme gelen tablo şuydu: Zorunlu Tasarruf dediler, eski rakamla söylüyorum, 15 katrilyon, KEY, Konut Edindirme Yardımı dediler 3,5 katrilyon. Şimdi ben bunu açıklamak zorundayım, benim milletim bunu bilmiyor ki. Hafıza-i beşer nisyan ile malul, öyleyse bunu milletimizi anlatmak zorundayız. Peki, bu Zorunlu Tasarrufu kimlerden aldılar? Memurdan aldılar, işçiden aldılar. Kimler aldı? Ta SHP’ye dayanıyorlar, oradan gel işte ANAP’ıydı, DSP’siydi, ne bileyim MHP’siydi, bütün bu yönetimlerin döneminde bu paralar kesildi. Niye kesildi? Çünkü memurun maaşını ödeyemiyorlardı, işçinin maaşını ödeyemiyorlardı, borçlarını ödeyemiyorlardı, kalktılar onların maaşlarını kestiler. Konut Edindirme Yardımı dediler, vatandaşı aldattılar, işçiyi, memur gene, seni ev sahibi yapacağız dediler ve 3,5 katrilyon da oradan ve konut var orada, ne bir şey. İlk işimiz bunları ödemek oldu, ya bunları biz yaptık. Benim oradan ciğerim yanıyor. Masamın önünde bakıyorum IMF’e borcumuz ne? 23,5 milyar dolar, bizden önceki yönetimler bu borcu yaptı. Biz IMF mensuplarıyla oturuyoruz konuşuyoruz, siz bizi idare etmeye geldiyseniz kusura bakmayın, bizi idare edemezsiniz. Ha bize borç verdiniz, tamam, o borcumuzdur, yani biz kalkıp Yunanistan Başbakanı gibi de ödemeyeceğiz veyahut da şöyle yapacağız, böyle yapacağız da demedik, ödeyeceğiz biz, ama nedir? Takvim belli, bu takvime göre biz bunu ödeyeceğiz, ama bizi kalkıp da idari yönden yönlendirmeye kalkarsanız kusura bakmayın, biz böyle bir yönetim değiliz. Ve ödedik, şimdi onlar bizden 5 milyar dolar talebinde bulundular, ona da evet dedik Başbakanlığım dönemimde. Bir diğer konu, Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı ve bunun yarıdan fazlası da yurt dışındaki vatandaşlarımıza ait ve bir kısmı da altındı, ama şu anda bakın 122 milyar dolar, buraya geldik. Yani Türkiye bir taraftan bu gücü rezerve etti, ama bir diğer taraftan eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda çok ciddi yatırımlar yaptı ve bizim bunları yaparken kaynak çeşitlendirmesi yaptık. Yani biz işte kaynak benim, ben öyle bir şey demedim, çünkü bunun ekonomide yeri yok. Ben ekonomistim, ekonomide böyle kaynak benim demekle havaalanı yapılmaz, köprü yapılmaz, yollar yapılmaz, göstereceksin arkadaş, kaynağın ne, gelir tablonda ne var, gider tablonda ne olacak, bunu ortaya koyacaksın. Sen ortaya hiçbir şey koymuyorsun ve kaynak benim diyorsun. Ve ondan sonra bir kısmı da kalkıyor işte yok Diyanet İşleri Başkanının altındaki 320 bin liralık Mercedes’miş kaynak. Öbürü kalkıyor, yok bilmem şuradaki işte evler kaynak. Bu iş bu kadar basit değil, bu milleti bu kadar hafife almamak gerekir. İşte bunları açıklamak, bunları yaşayan bir lider olarak benim görevimdi, ben onun için şu anda meydanlarda milletime bunları anlatıyorum, çünkü milletimin tarafıyım ben.
SUNUCU- Bu vaatler konusuna, daha doğrusu siz kaynak dediniz, ama bu muhalefetin ortaya koyduğu vaatler. Orada şöyle bir soru akla geliyor: Geçmişte siyasi partiler, yani sizin iktidarınız dönemini kastediyorum özellikle, değerler üzerinden muhalefet yaparlardı, şimdi vaat konusunu öne çıkartıyorlar, neye bağlıyorsunuz bunu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Değerler derken?..
SUNUCU- Yani laiklik gibi, diğer konular gibi, bu konuda çok sert muhalefet yapıla geldi…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bakın, onların hepsi aslında bu ülkenin geri kalmasının en önemli sebebidir, çünkü laiklik bir ülkeyi ne ayağa kaldırır, ne çökertir. Laiklik işin sosyolojik yapısı içerisinde değerlendirilecek, idari noktada değerler silsilesi içerisinde yerini alacak bir anlayış, yapı. Bu zaten bizim anayasamızda da yerini almış, onun üzerinden kalkıp da bir yere varamazsınız. Yani ülkemiz zaten demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir, bu zaten orada yerini almış, vaktimizi bunlarla kaybetmeyelim, ama öbür tarafta demokrasi denilen bir olaya var. Bakın hep şu unutulmuştur: Demokratik, laik derken demokratik kavramı bir kenara atılmış, o hiç kaale alınmamış, laiklik üzerinde eze eze durulmuş, ama sosyal kavramı da hiç kaale alınmamış. Ve onun için dikkat ederseniz, sosyal devlet anlayışı bizim genlerimizde olduğu halde, fakir fukara, garip gureba, bütün bunların üzerine gitmek noktasında gidilmedi, ama bizim iktidarımız bunun üzerine gitti. Ve ben meydanlara ilk çıktığım zaman Genel Başkanlığım zamanında, 3-Y ile mücadele edeceğiz dedim, yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluk, biz bunların üzerine yoğun bir şekilde gittik ve hepsinde de çökerttik. Şimdi bu sürecin içerisinde milletimizin bir defa ayağa kalkmasını sağlayacak şey nedir? Birinci derecede eğitimdir. Ülkemizde bizim 76 tane üniversitemiz vardı, ama şu anda 191 üniversitemiz var. Her ilde üniversite yoktu, şimdi her ilimizde üniversite var. Bütün bunların yanında, Cumhuriyeti tarihinde yapılan derslik sayısına neredeyse şu anda ulaşmak üzereyiz, böyle bir konuma geldik. Bu da yetmedi, biz kitap alacak parası olmayan benim vatandaşım vardı, ne dedik? Dedik ki, biz ücretsiz sıralara kitapları koyacağız ve benim vatandaşımın çocuğunu kitabını hemen okullar başlarken birinci hamur kâğıttan alacak. Üniversitelerde burs meselesi, 45 liraydı, şimdi 330 lira burs, bakın lisansüstü 660 lira ve asgari ücret doktora öğrencilerine veriliyor, bu hale geldi; nereden nereye geldik. Ve daha önce her isteyene burs, kredi verilmezdi, ama dönemimde dedim ki, her isteyene vereceğiz. Mesela bugün çok enteresan bir şey açıkladım Hacıbayram’da, mesela CHP’nin bir milleti adayı diyor ki, biz diyor harçları kaldıracağız. Ya harcı biz kaldırdık zaten. Şimdi buna benzer böyle çok komik şeyler var. Yani bizim yaptığımız şeylerin farkında bile değiller, bunlar var, bunları tabi anlatmak durumundayız. Sağlığı düşünün, bilmiyorum rahmetli Savaş Ay’ın programını sizler de herhalde izlemişsinizdir.
SUNUCU- Tabi, ATV’deydim ben o zaman.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- ATV’de, tamam. Şimdi bakın, orada kendisi SSK’nın Genel Müdürü, 6 yıl orada görev yapıyorsun ve -rahmetli Ahmet Kaya da o programda- bir çocuğun kolu yanlış iğne vurulduğu için kesiliyor, bir bayanın önce rahmi alınıyor, sonra yanlış diyorlar, böbreğini de alıyorlar, bütün bunlar oluyor, ah ah, vah vah diyorlar. Ve hastaneler hastane olmaktan öte, hijyen şartları diye bir şey yok, bütün o serum şişeleri çöp bidonlarının içerisinde, oralarda duruyor ve vatandaş pislik içerisinde o hastanelerde yatıyor. Ama şimdi bizim hastanelerimize gittiğiniz zaman buralarda adeta böyle özel sektörün hastaneleri neyse devletin hastaneleri de bu noktaya geldi. Ve koğuş sistemi değil artık, şimdi bizim odalara girdiğiniz zaman ya 1, ya 3 kişi, hepsinin odasında tuvaleti var, banyosu var, hepsi içinde, bu şekilde biz bir sağlık hizmeti veriyoruz. İlacımızı alamazdık hatırlayın, şimdi istediğin eczaneden gidip ilacını alıyorsun. Adalet sarayları, emniyetler, hepsi orada. Şimdi 6100 kilometre 79 senede yol yapılmış, ya biz şurada 12 senede 17600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şurada Marmaray bu milletin gurur abidesidir, 18 ayda Marmaray’dan geçen yolcu sayısı 73,5 milyon. Bakın şimdi önümüzdeki yıl veya 2017 Avrasya Tüneli inşallah açılacak, oradan da otomobiller geçecek, çift kat. Kadıköy-Kartal, o hattı biliyorsunuz metro. Aynı şekilde şimdi Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılıyor, dünyanın en geniş köprüsü, 4 gidiş, 4 geliş, ortasından hızlı tren. Onun ötesinde İzmir-İstanbul biliyorsunuz artık 3,5 saate düşüyor, İzmit geçişinde muhteşem bir köprü yapılıyor asma, dünyanın bu da ilk 3’ü arasında. Bunların hepsi ülkemize adeta bir sıçrama sürecini getiriyor. Bütün bunların yanında, hızlı trenle ne zaman tanıştık? İktidarım dönemimde tanıştık. Şimdi Sayın Başbakan bu dönemde bunu daha da inşallah geliştiriyor, geliştirecek. Türkiye muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaksa böyle çıkacak. 26 havalimanımız vardı Oğuz Bey, şu anda bugün Hakkâri’ye biz havalimanı yaptık, bugün onun açılışını yatık iki sene tehirle. Niye? Bu bölücü terör örgütü ve arkasında olduğu siyasi zihniyet, bunlar hep bunu engellediler, müteahhitler tehdit edildi, 99 kez oraya müdahale yapıldı. Bugün Selahaddin Eyyubi Havalimanı’nın açılışını yaptık, bununla beraber 54 havalimanına çıktı, 26’tan 54 havalimanına 12 yılda. Bunlar medeni olmanın alameti. Suyu düşünün, susuzluk içindeydik ya, şimdi barajlar, göletler, hepsi almış başını gidiyor.
SUNUCU- Sizin veya Hükümetin koyduğu isimle Selahaddin Eyyubi Havaalanı veya Hakkâri Yüksekova Havalimanı, aslında çözüm sürecine geldiğimizde onu açmayı düşünüyordum ama, siz hemen değinince orada aklıma geldi, taze bir konu. Selahattin Demirtaş HDP Genel Başkanı, tırnak içinde söylüyorum bunu tabi ki, herkesin Cumhurbaşkanı olsaydı Sayın Erdoğan da kurdeleyi beraber kesseydik diye bir sözü var; değerlendirmeniz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi öncelikle tabi muhatap almak istemem. Yani bu ülkenin Cumhurbaşkanına önce kullandığı kelimeleri, cümleleri, hepsini çok çok iyi bilecek. Bakın birçok yerde mesela beni CHP’nin belediye başkanları gelir karşılar, MHP’nin belediye başkanlarının geldiği yerle var, karşılar ve ben de o belediyelere gider ziyaret ederim, ama şu anda HDP’nin belediye başkanlarının beni karşıladığı bir il olmamıştır. Mesela Mardin’e gitmişimdir, gelemedi, Diyarbakır’a gittim gelemedi. Niye? Dağdan talimat gelmiş. Dağdan yönetilen bir partiyle, dağdan yönetilen bir belediyeyle nasıl bu diyalogu kuracaksınız? Bunlar kendi iradeleriyle bir defa belediyeyi yönetmiyor ki, bunları dağ yönetiyor. Terör örgütünü arkasına almış, bununla oy toplamaya çalışıyor, yaptıkları iş bu. Bunlar batıda farklı konuşuyor, güneydoğuda farklı konuşuyor. Eğer bu Selahaddin Eyyubi Havalimanına aşıksa, 2 yıldır bu gecikirken Parlamentoda milletvekiliydin, niye bu tehdit edenlerle kalkıp da mücadele vermediniz? İşinize geldiği zaman dağa gidip konuşuyorsunuz, pazarlık yapıyorsunuz, niye bunu yapmadınız? Bunlar samimi değiller, bunlar dürüst değiller. Bugün onun oraya gelmesi önemli değil, onu gönderenlerin oraya gelmesi önemli, bizim için önemli olan Hakkâri halkının orada olmasıydı, Hakkâri oraya gelmiştir, biz mutluyuz. Ama ben iki tane hastane açtım Yüksekova’da ve Hakkâri’de 150’şer yataklı, bunlar tehdit ettiler vatandaşı, vatandaş ne Yüksekova’daki hastanenin açılışına gelebildi, ne de Hakkâri’deki hastanenin açılışına gelebildi. Önce bu beyler bu yaptıkları yanlışları bir düşünsünler. Bunların bu ülkede barış diye, kardeşlik diye, birlik diye, beraberlik diye bir dertleri yok, bunlar bu ülkede kendi o kan kokan ideallerini, ideolojilerini gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. İşte Van’da, düşün ya musluklardan su akmıyor ya, kan akıyor kan. Biz tabi feveran edince, ne oluyoruz deyince, öbür hafta ben Van’dayım, Van’a gittiğimde baktım ki musluklardan şimdi su akıyor. Musluktan kan akar mı? Ama bunların musluklarından akar, bunlar böyle bir şey yapıyor. Ve 6-8 Ekim olaylarını düşünün, sokağa kim davet etti herkesi, bu Beyefendi değil mi? 50 kişi öldü. Yasin Börü’yü 5’inci kattan attılar, onu ezerek, çiğneyerek şehit ettiler; bunun hesabını nasıl verecek? Yani milletimin bunları görmesi, bilmesi için meydanlardayım, onun için milletime bunları anlatmak durumundayım, ki Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz, sokulmayalım istiyorum.
SUNUCU- Çözüm sürecine geleceğim ama, bir konu var epeyi gündemde efendim, onu hemen geçersek belki, Diyanet İşleri Başkanının aracı olayı. Genişledikçe genişledi bu tartışma, en son Maliye Bakanının sözleri yeniden daha da bir alevlendirdi. O arada siz de karşı çıktınız Diyanet İşleri Başkanın aracını iade edeceğini açıklamasına. Bunun gerekçesini biraz belki ayrıntılandırmakta yarar var Sayın Cumhurbaşkanı, lüks harcama olarak değerlendiriliyor çünkü.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Oğuz Bey, bugün 320 bin liralık, 330 bin liralık bir Mercedes’i lüks olarak değerlendirir misiniz? Ben ne arabaya bindiğinizi bilmiyorum.
SUNUCU- Yok, ben binmiyorum tabi öyle bir arabaya.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Toplu taşımla mı gidiyorsunuz?
SUNUCU- Yo hayır, yani araç, ama öyle bir araç değil elbette.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi 330 bin liralık bir Mercedes, hangi makam kullanıyor bunu? Bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı makamı kullanıyor. Bugün şu genel başkanların hemen hemen hepsinin altında ya Mercedes vardır, ya Audi vardır, aynı şekilde bizim de şu anda bakanlarımızın hepsinin altında bunlar var. Ve ben önceden bilgi sahibi olsam kesinlikle derdim ki, sakın iade etmeyin, çünkü bu Diyanet makamı sıradan bir makam değil, bu milletin yüzde 99’u Müslüman ve bu tüm Müslümanların itibar makamıdır, böyle bir itibar makamına bu saygısızlığı yapmak, bu hakareti yapmak bir defa yenilir, yutulur bir şey değil. Ve Mehmet Görmez Bey, sadece Türkiye’nin dini lideri değildir, öyle de ele alamayız. Adeta İslam dünyası içerisinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir, olaya buradan bakmak lazım. Ama bunların dinle-diyanetle alakası olmadığı için böyle yaklaşıyorlar. O zaman bana düşen neydi? Ha ben de dedim ki; şu anda Cumhurbaşkanlığı demirbaşında olan, envanterinde olan zırhlı Mercedes’lerden bir tanesini tahsis edeceğim, bunu lütfen kabul edin dedim ve Diyanet İşleri Başkanımıza biz envanterimizdeki zırhlı Mercedes’lerden bir tanesini tahsis ettik.
SUNUCU- Verildi mi, teslim edildi mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Verildi. Şu anda tabii gönlüm hoşnut. Niye? Çünkü o makam buna layık da onun için. Beyefendiler niçin şöyle bir bakmazlar Hristiyan dünyasına, Vatikan’a niye bakmazlar? Vatikan’da dini liderin özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var; niye bunları görmüyoruz, niye bunları düşünmüyoruz? Sıradan bir ülke miyiz ya? Vatikan’da yapı bu olacak, eee bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek. Bunlar için çok da önemli değil, ama bizim için önemli. Ben geçenlerde bunu da söyledim, Ahmet Beyle onları da konuşacağım; yani Diyanet İşleri Başkanımızın yurt dışı seyahatlerinde şu anda havuzda olan uçaklarımızdan kullanmak suretiyle gitsin, niçin tarifeli uçakla gitsin? Çünkü oralarda zamana oynuyorsunuz, bunları görmemiz lazım. İnanın bu lafları atanların, bu saygısızlıkları yapanların bırakın kendilerinin altında, çocuklarının altında lüks yarış otomobilleri var. Kendilerinin kullandıkları zaten fevkalade, bunları da biliyorum.
SUNUCU- Efendim, çözüm sürecine gelirsek, arkadaşlar bir de bana süreyi hatırlatırsa araya gidinceye kadar, 10 dakikamız var. Burada belki ilk sorulması gereken biz haberciler için, neresindeyiz, frene bastınız mı, böyle bir algı oluşuyor Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi frene basmış olsak herhalde biz bugün Hakkâri’de olmazdık. Frene basmış olsak herhalde Batman, Mardin, Siirt, ne bileyim yine o bölgede dolaştığım yerler olarak 6 vilayete gittim, Van, yani oralarda olmazdım, oralara gidiyoruz. Ve Sayın Başbakan zaten tamamını dolaşıyor. Kaldı ki bu sürecin sahibi ta Başbakanlığım döneminde başladı, biziz. Biz buna nasıl başladık? Demokratik açılımla başladık. Demokratik açılımdan sonra ikinci etabında milli birlik ve kardeşlik projesi dedik, öyle devam ettik. Üçüncü bölümde ise biliyorsunuz çözüm süreci dedik öyle devam ediyoruz. Frene basmak diye bir şey yok. Fakat çözüm sürecini inkıtaya uğratma gayreti içerisine girenler olursa, o zaman tabii ki Hükümetle oturacağız bütün bunları, B planı ne olabilir, C planımız ne olabilir, bunları da konuşacağız tabii. Çünkü bu işi çözmek durumundayız, halletmek durumundayız.
SUNUCU- Dolmabahçe ve izleme komitesi olaylarına da karşı çıktınız, kaygılarınız neydi Sayın Cumhurbaşkanı, ne dersiniz veya kaygınız mı vardı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben Dolmabahçe’yle ilgili olarak orada o kişilerle bir karenin içerisinde yer almayı Hükümetimiz için doğru bulmadım. Bana göre o kare yanlış bir kareydi. Nitekim o karenin içerisinde olanlardan bir tanesini dün akşam mesela milletvekillerimizden bir tanesine telefonla bağlanıyor, telefonla bağlandığında bakın milletvekiline, AK Partili Milletvekiline “konuşma lan” diyor. Soruyorum, bu adamlarla gidilir mi? Eğer bunlarla görüşme yapacaksanız bu görüşmeleri yapın, ama kalkıp da bunlarla aynı karenin içerisinde yer almayı doğru bulmuyorum, bulmadım. Benim dönemimde de bu tür görüşmeler olmuştur, ama hiçbirisi asla bir fotoğraf karesi olmamıştır. İzleme komitesine gelince, ne demek izleme komitesi ya? Bu ülkede izleme komitesi devlet kendi birimleriyle bunu yapar, onunla izler, dışarıdan sipariş kişilerle bu işin izlemesi yapılmaz. Akil insanları kuran benim, başlattık yürüttük. Sağ olsunlar hepsi bütün Anadolu’yu dolaştılar ve bize bilgileri verdiler. Ama ondan sonra kalkıp da biz onların içinden işte şunları şunları seçelim, onlardan bir izleme komitesi, olmaz böyle bir şey, o zaman siz kendinizi inkâr edersiniz. Devlet kendi varlığından vazgeçer. Bizim Dışişleri Bakanlığımız var, İçişleri Bakanlığımız var, öbür tarafta milli istihbarat teşkilatımız var, emniyet teşkilatımız var, bütün bunların görev alanlarının içerisinde bu. Buralardan oluşturulacak olan komiteyle bu işler yapılabilir ta ki bu iş zaten şu anda da yapılıyor. Bizim izleme komitesi yok diye bir şey yok, şu anda izleme komitemiz var zaten. MİT ne işe yarar? Şu anda MİT onu yapıyor zaten. Bunun yanında bütün bilgilerini MİT kiminle paylaşıyor? Benimle paylaşıyor, Başbakanla paylaşıyor, Emniyet Teşkilatıyla paylaşıyor, hepsiyle paylaşıyor, bunu böyle yürütüyoruz.
SUNUCU- Biraz önce söylediklerinizden HDP’ye yönelik olarak Genel Başkan veya diğer milletvekilinin ekranda ortaya koyduğu tavrı hatırlattınız, ama sert eleştiriler vardı. Çözüm sürecinde HDP’nin dışarıda olmasından yana olduğunuz yolunda bir algı oluşursa bunda ne kadar haklı bu algı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?
SUNUCU- Yani çok ağır eleştiriler yöneltiyorsunuz HDP’ye ve onlar da bir aşamada çözüm sürecinin içinde…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nedir benim yönelttiğim ağır eleştiri?
SUNUCU- Vallahi yani sert eleştiriler.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mesela?
SUNUCU- Selahattin Bey için kanlı dediniz…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kusura bakmayın, şimdi kalkıp da siz milleti 6-7-8 Ekim’de sokağa dökeceksiniz, sokağa davet eden kimdi, o değil miydi? Sokağa döktükten sonra 50 kişi ölecek, bu nedir? Kan değil mi? Başında olduğu Partinin Belediyesi musluklardan kan akıtacak, bu kan değil mi? Oğuz Bey Allah aşkına, burada herkes bu milletin evlatları olarak nerede durması gerektiğini belirlemesi lazım. Yani burada şu veya bu yalpalama kaldırmaz bu iş. Burada biz bu vatandan yana mı olacağız, bu milletten yana mı olacağız, yoksa musluklardan kan akıtanlardan yana mı olacağız? 50 kişinin ölümüne neden olanlardan, 5. kattan o Yasin’i atıp onu öldürenlerden yana mı olacağız? Et dağıtıyor bu çocuk ya, 15 yaşında. Şimdi bunları ortaya getirdiğimiz zaman biz sert oluyoruz. Eee bizi tehdit edenler, ailemizi tehdit edenler, bütün bunlar çok yumuşak oluyor. Bunların konuştuklarını niçin kale almıyorsunuz.
SUNUCU- Yok, öyle bir şey ben demedim tabii yani, elbette…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte, ama kanlı-kansız diyorsunuz, bu kanlı işte. 50 kişi ölmüş, daha bunun lamı-cimi yok ki. Tayyip Erdoğan’dan böyle bir şey duydunuz mu, böyle bir çağrı duydunuz mu, böyle bir davet duydunuz mu?
SUNUCU- Dışarıda olmasından bu tavırları doğru bulmadığınızı zaten söylüyorsunuz, demek ki…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Olay bu.
SUNUCU- Öyle bir sonuç çıkarsa acaba ya şu anlaşılabilir: Ya doğru size göre politika yürütsünler ya da çözüm sürecinin dışında…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O kadar. Çözüm süreci dediğimiz konu, bizim ortaya koyduğumuz bir süreçtir, bu devam ediyor, bu devam edecek. Ama nasıl devam edecek? Bunlar bu işin kurallarına uydukları sürece. Uymadılar bu kurallara, o zaman devletin görevi nedir? Gereğini yapmak değil mi? Devlet de gereğini yapacaktır.
SUNUCU- İmralı’ya gidiş-geliş, HDP gidip-gelmiyor o heyet, ama onun dışında bir temas oluyor mu Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu aralar oldu mu-olmadı mı bilmiyorum, ama olsa zaten gelir. Ve bu konuyla ilgili olarak da zaten Hükümet, Milli İstihbarat Teşkilatıyla bu süreci sürdürüyor, sürdürmeye devam edecektir. Gerekli olduğu zaman zaten milli istihbarat bunu yapar. Adalet Bakanlığı da eğer bu milletvekillerinin gitmesi gerektiğine inanırsa müsaade eder, onlar bunları gönderir. Bugüne kadar zaten bu konuda herhangi bir şeyleri olmadı.
SUNUCU- Kürt kökenli yurttaşlarla birebir birlikte oldunuz bu 6 il saydınız zaten. Geri dönüş alıyor musunuz çözüm süreci konusunda ne düşünüyorlar?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Vatandaş şimdi tabii bir emniyet, bir güvence olduğu zaman tabii buradan mutlu. Yani bu ilk adımlar atıldığı anda tabii hava çok çok rahattı. Ama şu anda bazı endişeler var. Nedir endişeler? Diyorlar ki, yani özellikle sandık emniyeti, sandık güvenliği olacak mı, olmayacak mı, bu endişeyi taşıyor, bizi tehdit ediyorlar diyor mesela, çok manidar. Ve işte buradan eğer başka bir partiye oy çıkacak olursa biz şunu yaparız, bunu yaparız vesaire. Biz bu konuda çok çok samimiyiz, yani düşünün Olağanüstü Hal’in kaldırılmasını bu ülkede kim sağladı? Biz sağladık ya. Daha geldiğimizde Abdullah Bey ilk Başbakanlığının icraatı Olağanüstü Hal’i kaldırmak oldu. O zaman ben Partinin Başındaydım, Abdullah Bey Başbakan. Ve Kasım ayında seçimleri yaptık biliyorsunuz, hemen ilk iş Olağanüstü Hal’i kaldırdık. Çünkü onlar bunu istiyordu. Yani siz Olağanüstü Hal’i kaldırın yeter diyorlardı. Biz Olağanüstü Hal’i kaldırdık, ama bununla kaldık mı? Neler yapmadık ki. Ret, inkâr, asimilasyon; bütün bu politikaları ayaklar altına alan biz olduk. İsteyen annesiyle gidiyor, cezaevinde annesi evladı cezaevinde Kürtçe konuşamıyordu, konuşuyor. Devlet Kürtçe yayın yapan televizyonunu biliyorsunuz kurdu, benim dönemimde bunu kurduk. Niye? Bu iletişim artık artsın. Altyapı-üstyapı, bütün o yatırımlara biz o bölgelerde girdik, dışlamadık oraları, bütün bu adımları attık. Ayrımcılığa asla taviz vermedik. Benim Kürt vatandaşım bir Başbakandan Kürt kardeşim ifadesini ilk defa benimle duydu. Bunlar ortada. Dolayısıyla bu süreci biz böyle geliştirdik, bu noktaya geldik. Bundan sonraki süreçte de dediğim gibi, bizim herhangi bir olumsuz yaklaşımımız yok. Temenni ederiz ki mesafe alırız.
SUNUCU- NTV-Star ortak yayınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la söyleşide devamla konu paralel yapıyla mücadele. Efendim, son olay bu KPSS soruşturmasında üçüncü dalga oldu ama, paralel yapıyla mücadele de bu da öne çıkan bir konuydu, sizin paralel yapı diye tanımladığınız oluşumla mücadelede. Fakat orada dikkat çekici konu, operasyonun önceden sızdırılmış olması. Emniyet’ten sızdığı yolunda birtakım tespitler var, çünkü Savcı UYAP’a bildirmiyor veya geç bildiriyor, dolayısıyla önceden verilen bilgi Adalet Bakanlığından değil. Ne aşamada bu konudaki mücadelemiz, ne dersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu yargıda olan bir süreç, ama hassasiyetle devam ediyor. Bilinen bir şey var ki sadece KPSS değil, yani bütün sınavlarda buna benzer olayların olduğu, bu artık çok açık-net ortaya çıktı. Ve bu konuyla ilgili olarak da olayın kimlerden, nasıl hangi süre içerisinde elde edildiği veya dağıtıldığı. Çünkü bir ailede bakıyorsunuz karı-koca aynı puanı alabiliyorlar veya birincisinde giriyor çok farklı bir şey, ama daha sonra çok yüksek puanlar alabiliyorlar. Şimdi tabii yargı süreci içerisinde ve çok ciddi olarak ele alınmış durumda. Ben Başbakanlığım döneminde de bir ifade kullanmıştım, yani bunların inlerine gireceğiz diye. Biz şu anda bu işi bu yönüyle başarmış vaziyetteyiz, inlerine girdik, üzerine üzerine gidiyoruz. Tabii bir kısmı kaçıp yurt dışına gidiyor, bunların içinde işte biliyorsunuz bölge imamları var, kurum imamları var, şu var bu var vesaire, hepsi şu anda kaçıyor. Kimisi Avrupa’nın değişik yerlerinde, kimisi Orta Asya’da, kimisi Pensilvanya’da vesaire, hepsi kaçıyor. Tamam da nereye kadar kaçacaklar? Biz de tabii Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bunların takipçisiyiz. Ama ortada bir gerçek var, bunlar insanımızın, ülkemizin geleceğini çaldılar ve bunu acımasızca yaptılar ve bu süreç içerisinde de tabii biz bunu nasıl minimize edersek, yani ne kadar edersek o kadar ülkemizin, milletimizin ve insanımızın karı var diye düşünüyoruz. Ve şu anda da bu süreç hızla devam ediyor. Her an her şey olabilir, çünkü Emniyet’in takipleri var, yargının takipleri var. Dolayısıyla bu çıkacak neticeler de inanıyorum ki milletimizi daha da ferahlatacaktır. Burada bir şeye özellikle özen gösteriyoruz, dikkat ediyoruz. Yani yeter ki buralarda, yani hukuktan taviz vermeyin, her şeyinizi hukuk içerisinde sürdürün, çünkü hukukun üstünlüğü bizim için burada önem arz ediyor. Onlar çünkü ellerindeki bütün gücü, bütün imkanı işte bize hukuksuz bunlar yapıldı vesaire filan demek suretiyle, yani yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış kabilinden mantıkla, anlayışla burada Hükümeti zan altına sokmaya veya Cumhurbaşkanlığı makamını zan altına sokmaya çalışacaklardır, bunu da biliyoruz.
SUNUCU- Efendim, bu arada hukukun içinde olmalı sözünüz önemli. İki polis için, isimlerini not almıştım ama, böcek davasında şikayetinizi avukatınız aracılığıyla geri çektiniz. Ne oldu Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu konuyla ilgili olarak tabii avukatlarım gerekli çalışmaları, değerlendirmeleri falan yaptılar, bundan sonra bana konuyu aktardılar. Ha dedim, sizler eğer bu konuyu bu şekilde uygun görüyorsanız o zaman çekin dedim ve arkadaşlar da bunu çektiler.
SUNUCU- Anladım. Eğer ana davada özellikle tanık olmanız söz konusu olursa tavrınız ne olur Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Zaten şu anda yani illa benim gitmem gerekiyorsa ayrı bir konu da, ama avukatlarım zaten o işi görüyorlar.
SUNUCU- Anladım. Başbakanın bir savı var, paralel yapı diye tanımlanan oluşum veya cemaatin muhalefetle bu seçimlerde ittifak yaptığı yolunda. Ne dersiniz, katılır mısınız?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O kesin, o kesin. Şu anda yaptıkları açıklamalar, bunların önde gelen isimlerinin yaptıkları açıklamalar ve meydanlarda takındıkları tavırlar; bunların hepsi çok açık-net. Ve şu anda tabii Hükümet’le çok ciddi bir cedelleşme içindeler; bunu açık-net zaten görüyoruz. Hatta hatta tabii şahsımla ilgili yine aynı şekilde şeyleri var. Tabii onlar bunu yaptıkça biz de eyvallah edecek halimiz yok. Ve şu anda mesela bölücü örgütle münasebetleri var, Ermeni lobisiyle münasebetleri var, bunlar açık, artık bilgi olarak bizde var, hatta belgeye dönüşenleri de bunların var ve bunu çok açık-net yapıyorlar. Biliyorsunuz Diyarbakır Belediyesiyle alakalı olan konu zaten ayyuka çıkmıştı, artık her şeyiyle belgelenmiş bir konuydu. Bunlar bu süreçte farklı bir şekilde devam ederek oyların istikametini dahi belirlemiş durumdalar.
SUNUCU- Bir başka önemli başlık, hukuk güvenliği ya da yargıya olan güven. Bu konuda daha yapılması gerekenler var mı? Çünkü bu süreçte yeniden öne çıkan bir sorun, problem mi oldu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Oğuz Bey, bu süreç farklı bir süreç. Bir defa bunlar gerçekten yargıyı felç etmişler. Burada yani Hükümetimiz dönemi muhakkak ki bizim de az-çok bazı eksiklerimiz olmuş olabilir. Fakat bütün bu yapılanma içerisinde görünen bir gerçek var ki bunlar hukuk tanımaz bir sürecin maalesef başlatılmasına neden oldular. Ve bu süreç içerisinde bu gelişmeler gerçekten hukukta yeni yeni bazı adımların atılmasının da gereğini ortaya koyuyor. Şimdi bu yasaların düzenlenmesi veya yeni bir anayasa deyişimizin altında zaten bu yatıyor. Zaten anayasal noktada bir sıkıntı olmamış olsa böyle bir adım atmaya gerek yok. Yeni bir anayasa kurulacak ki ona göre yasaların tanziminde de farklılıklar ortaya çıksın. Ama bunlara gelince bunların durumu farklı. Yani bunlarda şimdi iki önemli müessese var, müessesenin içinde müessese; bir ağabeyler var, iki imamlar var. İmamlar öndedir, ağabeyler yakın markajdadır. Bunlarla beraber sürüyor bu iş. Yani oradaki diyelim ki daire başkanına sorayım demiyor, ağabeye sorayım diyor veya imama sorayım diyor. İmam zaten oranın tamamının sorumlusu. Ağabey, en yakın çerçevede olan. Hele hele bir de oradaki teşkilatlanmayı da istedikleri gibi yaptıysalar mesele yok zaten. Ve tabii bütün bunlarla beraber vatandaşla olan ilişkilerde her türlü suiistimal maalesef ortaya çıktı, bunlar görüldü. Ama şimdi bunlar tabii dağıtıldı diyebilirim, yani buna doğru gidildi. Onun için hukuk şimdi hukukta taşlar yerli yerine yavaş yavaş oturuyor diyebilirim.
SUNUCU- Akla gelen bir diğer konu Sayın Cumhurbaşkanı, Yüksek Askeri Şûra ileriki tarihlerde toplanacak. Orada haber de vardı, bu Balyoz davasında, hatta Ergenekon’dan ötürü mağdur olanların durumu orada düzelir mi, düzelmez mi tam bilemiyorum ama, aklıma geldi, gönlünüzü sormak isterim, ne dersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu gönül meselesi değil, yani bizim Türk Silahlı Kuvvetleri biliyorsunuz belli bir şerait içerisinde çalışır, şartları bellidir. Ve bu şartlar içerisinde de Yüksek Askeri Şûraya giderken bunun öncesindeki aylarda da zaten bütün puanlama, puantaj vesaire bütün bunlar yapılır, adeta bir anket içerisinde bu yürür. Ama bu Balyoz Davası, şu-bu vesaire bunlarla ilgili de zaten yargı kararını vermiştir. Yargının verdiği karar çerçevesinde zaten atılması gereken adımlar da atılmıştır. Yüksek Askeri Şûrada ben herhangi bir bu noktada değişiklik olacağını zannetmiyorum.
SUNUCU- Bir başka konu, söyleşimizden şu anda çıkan: Bir de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde var dendi, bu ne kadar ciddi bir sızma? Sayılar bile veriliyordu Sayın Cumhurbaşkanı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi sayıların verilmesini ben doğru bulmuyorum. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yoktur tezinin doğru olduğuna da inanmıyorum, çünkü bunların sızmadığı yer yok. Bütün kurumlara sızdılar ve kendilerini kamufle etmesini gayet iyi biliyorlar. Dolayısıyla süre içerisinde zaten bunlar da ortaya çıkacaktır veya çıkıyordur. Yani bu rakamları verenler neye dayanarak veriyor onu bilemiyorum. Ama yok ifadesini doğru bulmuyorum, muhakkak vardır diyorum. Ama bu ne kadardır, nerededir; bu ayrı bir konu, onu biraz da zaman gösterecek diye düşünüyorum.
SUNUCU- Milli Güvenlik Kurulunda Milli Siyaset Belgesine bu konu girdi galiba değil mi efendim? Bunun sonuçlarını kamuoyuna nasıl anlatırsınız, devletin bazı yeni refleksleri mi olacak? Oradaki ifade, devlet içindeki illegal yapılanmalar.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii ifadedeki şu hassasiyet çok çok önemli: Milli güvenliğimizi, oradaki ifade ulusal güvenliğimizi tehdit eden legal görünümlü illegal örgütler. Yani bu sadece paralele ait değil paralel dışındaki örgütler de olabilir, tüm bunların hepsini kapsayan bir ifadedir. Bu ifade çerçevesinde zaman içerisinde bu tür şeyler tabii yakalandığı zaman burada milli güvenlik siyaset belgesi bu iş için önemli bir belge veya kayıt. Buradan hareketle inanıyorum ki karar mercileri buraya dayanarak kararlarını vereceklerdir. Yoksa bu belge öyle sıradan bir belge değil. Bu belgede tabii Milli Güvenlik Kurulu teklifini yapıyor biliyorsunuz, ondan sonra Hükümet de bununla ilgili olarak Bakanlar Kurulu kararını çıkarıyor ve tebliğ edilmesi gereken her yere de gerekli olarak bu tebliği yapıyor.
SUNUCU- Dinleme özellikle çok önemliydi ki hem sizin ofisiniz, hem de açılan davalar da var, kriptolu telefonların dinlenmesi mevzu vardı. En azından sizin…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çankaya var, Anayasa Mahkemesi var, ben yine iddialı söylüyorum, Silahlı Kuvvetler var, her yeri dinlediler. Ve bu dinlediklerini daha sonra kendileri şantaj olarak kullandılar. Bakanlıklar var, işte Dışişleri Bakanımız, o zaman Ahmet Bey ve Genelkurmay’dan yine bir arkadaşımız, MİT Müsteşarımız hep beraber toplantıdalar, o toplantıyı dinliyorlar; bunlar bu kadar ileri gittiler, bunlar tamamen ajanlıktır, casusluktur, bunları yaptılar. Aynı şekilde bakanlıklarla yapılan görüşmeler, bunları dinlediler. Bunlar sıradan olaylar değil.
SUNUCU- Bu konu halloldu mu Sayın Cumhurbaşkanı, özellikle sizin daha yeni tedbirler herhalde alınmıştır burada da, çalışma ofisinizde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunu zaman içerisinde göreceğiz. Ne denli hallolduğunu şu anda tabii kesin bilemem. Ama şimdilik iş güvende gidiyor, ama var mı-yok mu, olaylar sudur ettiğinde bunları göreceğiz.
SUNUCU- Sayın Cumhurbaşkanı, dış politikaya geldiğimizde sizin hassas olarak üzerinde durduğunuz konulardan bir tanesi; Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı bir darbeyle uzaklaştırılmış Cumhurbaşkanı Mursi hakkında verilen idam cezası. Uluslararası girişimleriniz olacak mı Muhammed Mursi’yle, Mısır Cumhurbaşkanıyla alakalı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu konuda tabii benim yakın çalışma arkadaşlarım da çeşitli girişimlerde bulunuyorlar. Olacak mı diye bir şey yok. Oldu, olacak, meydanlarda zaten bunu haykırırken de onlar duysun diye haykırıyoruz ve duyuyorlar da, bunları kendi aralarında tabii konuşuyorlar da. Burada eğer demokrasi diyorsak ve demokrasiye de inanıyorsak, o zaman demokrasi diyenlerin her şeyden önce Mısır’daki bu yapılanlara karşı tavır koymaları lazım, eğer koymuyorlarsa ben onların demokratlıklarından şüphe ederim. Şu ana kadar sadece bakıyorsunuz soyut ifadelerle yaklaşıyorlar, somut yaklaşmıyorlar. Yani öznesi belli olmayan ifadeler kullanıyorlar. Öznesi belli olmayan bir ifadeyi kullandığınızda bu nereye gider belli mi? Belli değil. Ha bakıyorsunuz bazen de böyle endişeyle izliyoruz; çok çirkin bir şey. Ama bunu kendi damarlarına veya kendi sinir uçlarına basıldığı zaman öyle bakmıyorlar, o zaman farklı yaklaşıyorlar. Dünyanın değişik yerlerindeki ülkelere yaklaşım tarzlarını biliyoruz, nasıl yaklaştıklarını biliyoruz. Ama Mursi meselesinde düşünün yüzlerce insan orada idama mahkum oldu ses yok. 4 bin kişi şu anda aynı şekilde yargılanıyor, 40 bin kişi cezaevlerinde. Bence Batı dünyası bir defa bu olayda sınıfta kalmıştır. Mısır’daki darbe girişimine yaklaşımı bırakın ondan sonraki süreçte de yaklaşım tarzları farklıdır. İşte Amerika’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda tutmuşlar bizi aynı masaya koyuyorlar. Ben böyle bir masaya oturabilir miyim ya, bu benim için züldür ve oturmadım, yarın da oturmam, öbür gün de oturmam. Bu, kendime saygısızlık olur. Ben bu makama geldiğim süre içerisindeki bu tür oluşumlarla ilgili bu hassasiyetimi korumaya devam edeceğim.
SUNUCU- Ve sıcak bir başka konu, sizin son sözünüz; acilen tedbir almak zorundayız, yanlış hatırlamıyorsam, not almıştım, konu IŞİD. Yeniden ilerliyor. Bu sözünüzden neyi kastediyorsunuz, özellikle Türkiye’ye de doğru bir genişleme olursa orada bir kırmızıçizgimiz var mı Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bilmiyorum onu nerede söyledim, önünde-arkasında ne var bilemiyorum ama, bizim…
SUNUCU- IŞİD’le alakalı diye not almışım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bizim DEAŞ değil, El Kaide dahil bütün terör örgütlerine karşı, PKK vesaire hepsine karşı bir defa zaten güvenlik güçlerimiz müteyakkızdır, en üst düzeyde tedbirini almıştır. Gerek sınırlarda, gerek içeride ne gerekiyorsa bu yapılmıştır, yapılmaya da devam edecektir. Ve bu konuda bizim asla taviz vermemiz mümkün değil, atılacak adım neyse bunu atarız. Şu anda tabii gerek Irak’ta, gerek Suriye’deki olaylarda dikkat ederseniz her ikisinde de rejim kaynaklı oluyor bu işler. Rejim işi sağlam tutmuyor, orada başka oyunlar oynanıyor; dikkat çeken yanı bu, orada da bir üst akıl var. Onun için Türkiye burada kendi kararını kendisi vermek suretiyle müteyakkızdır, bütün sınır bölgelerimizde her türlü tedbirimiz yerindedir ve yaklaşık 14 bin civarında Türkiye’den Suriye’ye geçmek isteyenlere giriş yasağı vardır ve 1400-1500 kadar da deport edilmiştir, ülkesine gönderilmiş olan bu tür mensuplar veya DEAŞ sempatizanları vardır, bunlar da ülkelerine gönderilmiştir.
SUNUCU- Amerika Birleşik Devletleri ile yine Orta Doğu’da özellikle Suriye mevzuunda son Dışişleri Bakanı açıkladı eğit-donat konusunda işte mutabakat başladı dedi. Bir de, eğitilenlere havadan destek biçiminde. Şunu sormak istiyorum: Amerika’nın politikasında sizin istediğiniz yere gelme konusunda bir değişiklik görüyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda tabii Amerika’da henüz yani Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında orada bir sıkıntı var. Şimdi bakıyorsunuz ki bir bölümünün düşünceleri bizimle tam dört dörtlük uyuşuyor, bir bölümü kısmen uyuşuyor. Şu anda biz tabii Obama yönetimiyle ancak eğit-donat’ta uyuşabildik. Ama uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge olayında anlaşamadık, halbuki bunların olması lazım. Ve bu konuda biz Suudi Arabistan’la mutabıkız, Körfez ülkelerinden Katar, onlarla mutabıkız ve bu tür bir adımın atılması noktası çok çok önem arz ediyor. Tabii Rusya’nın buradaki yaklaşımı farklı, bakıyorsun öbür tarafta İran’ın yaklaşımı farklı. Fakat öyle veya böyle, yani Rusya’nın buraya sınırı yok, İran’ın buraya sınırı yok, ama burada bizim sınırımız var, yani bizim bugün sadece 950 kilometre civarında Suriye sınırımız var, öbür tarafta gidiyorsunuz yaklaşık 300-350 kilometre Irak sınırımız var. Şimdi bütün bunlar bu kadar açık, net ortadayken Türkiye tabi ki kendi göbeğini kendisi kesecek. Ama oralarda da, ha biz NATO’da beraberiz, beraber olmamız hasebiyle de Amerika’nın bizimle müşterek hareket etmesi, o da zaten NATO’dan gelen bir görevdir, bunun adımı da zaten eğer iş o safhalara gelirse beraber atılacak adımın gereği neyse o da atılacaktır diye düşünüyorum.
SUNUCU- Hem güncel, daha önce bu konu gündeme gelmişti, Kıbrıs, ama iki liderin buluşması, iki tarafa geçmeleri, sanki müzakereler öncesinde bir ılımla hava esiyor. Bu kez acaba müzakereler ilerleyebilir mi, buna dair öngörünüz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Mustafa Beyin Türkiye ziyaretinde bunları tabi kısmen konuştuk. Yani malum 11 Şubat olayı var bizim 12 maddelik bir olay, o 12 maddeye o zaman Anastasiadis, onlar olumlu bakmış, evet demişlerdi, fakat sonradan bundan geri adım attılar, bu çok önemliydi. Çünkü konuyla ilgili olarak o zaman Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin de o sürece bakışı yine olumluydu, bugün de o çerçeveye olumlu bakıyorlar. Tabi şu anda belki Sayın Akıncı’yla Anastasiadis arasındaki olay bir peşrev olabilir. Temenni ederiz ki, bu çözüme giden bir yol olsun. Bunları hep konuştuk ve bu görüşmelerde eğer olumlu bir netice çıkarsa tabi artık Kıbrıs bir sorun olmaktan çıkmış olur, bu da tabi gerek Kuzey Kıbrıs’ı, gerek Güney Kıbrıs’ı böyle bir şeyde iki kurucu devlet esaslı bir yapıyla burada böyle bir adım atılmış olur ki hayırlı olur, bu bizim temennimizdir. Ama şunu çok açık, net söylemek zorundayım: Biz hiçbir zaman garantör ülke olmadan doğan haklarımızı bırakamayız.
SUNUCU- Orada burada bunu söyleyince biraz konuşuluyor bu oralarda, her iki tarafta da bu konuda mutabakat varmış gibi de hava, çok net bir şey söyleyemiyorum ama, garantör devletleri bir yere bırakıp Avrupa Birliği’ni garantör konumuna koyma havası esiyor gibi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir defa, o adil bir yaklaşım değil, bunu kabul etmek kesinlikle mümkün değil, çünkü Avrupa Birliği bir defa kendi üzerine düşen görevi yerine getirmedi ki onun biz adaletine nasıl güveneceğiz? Kaldı ki, böyle bir şeye zaten böyle bir hakkı yok. Burada 3 ülkenin garantör ülke olma hakkı var, hakkı zaten, İngiltere, Yunanistan, Türkiye; Avrupa Birliği’nin böyle bir hakkı yok. Avrupa Birliği Kuzey Kıbrıs’ın bir defa mali noktadaki bazı haklarını kendisine vermişti. Mesela biz biliyorsunuz İsviçre’de yaptığımız o toplantılarda bile o zaman Avrupa Birliği adına Verheugen katılmıştı o toplantılara, o toplantılardan sonra çıkan neticeye bile Avrupa Birliği gerekli desteği veremedi. Ve Güney Kıbrıs’ı Avrupa Birliği’ne alırken, yani burada ne yapacaksınız dediğimizde, biz gereken neyse bunu yapacağız dediler ve gerekeni yaptılar; ne yaptılar? Güney Kıbrıs’ı aldılar hayır dediği halde Annan planına, ama Kuzey Kıbrıs’ı almadılar. Bu gerçekleri biz unutamayız ki. Onun için, burada bir defa her şeyi sağlama bağlamak durumundayız ki Kuzey Kıbrıs’taki kardeşlerimizi, soydaşlarımızı biz kalkıp da onlara yedirmemeliyiz.
SUNUCU- Yavaş yavaş sonuna geliyoruz, o yüzden şunu da sormak lazım: Fetih törenleri şimdiden İstanbul’un öne çıkmaya başladı Sayın Cumhurbaşkanı, daha farklı bir tören ya da şölen de deniyor, ne dersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi biliyorsunuz ülkelerin hakikaten bazı önemli günleri vardır ki bunlar o ülkelerde birliği, beraberliği, dayanışmayı, belli bir heyecanı, milli heyecanı adeta tahrik eder ve bunlar tarihten gelen heyecanlardır. İşte bizde de örneğin bir 18 Mart Çanakkale kutlamaları her yıl yapılır, ama bu yıl mesela 100. yıl dönümüydü, çok daha farklı oldu. Fetih kutlamaları bizde mesela İstanbul’da, İstanbul gibi bir şehrimiz tabi bu işte çok çok farklı, dünya güzeli bir şehir, dünyada sayılı bir şehir ve nüfusu itibarıyla da çok farklı bir konumda olan, şu anda 15 milyona ulaşmış bir şehir, son yaptığımız yatırımlarla çok çok farklı zenginlikleri kazanan, aynı zamanda inanıyorum ki ekonomik noktada da, yani bir uluslararası finans merkezi olma noktasında da atılan adımları var. Fakat bu sene dedik bir yeni süreç başlatalım fetihle ilgili olarak ve bu fetihle ilgili yeni başlatacağımız süreç farklı olsun. Örneğin, yanılmıyorsam mesela ordu mehteri 82 kişiden filan oluşuyor, şimdi bu sene 562. yıl dönümü olduğu için 562 kişiden oluşan bir mehterle, bu Türkiye’de bir ilk olacak ve ordu mehteri orada gösteriler yapacak, bu hakikaten çok çok tabi anlamlı bir şey olacak, muhteşem bir şey olacak ve azameti mehterin çok daha farklı olarak oraya gelen yüz binlerce, milyonlarca insana yansıyacak. Tabi yeri de önemli seçtik, Yenikapı, surların dibi biliyorsunuz, olayların olduğu yer. Ve bununla yalnız kalmıyoruz, çok ciddi bir protokol daveti var. Tabi Yenikapı’da saat olarak da 17:30’u belirledik. Ben biliyorum ki daha erken saatlerden zaten oraya İstanbul halkı gelecektir, çünkü o meydanda daha ilk mitingi yapmak bana nasip olmuştu, o zaman da hakikaten 1,5 milyon filan insan oraya gelmişti. Bununla da kalmıyoruz ve Hava Kuvvetlerimizin Türk Yıldızları o gün orada gösteri yapacaklar, o da tabi ayrı bir renk, ayrı bir heyecan oraya katacak. Çünkü bugüne kadar defaatle seyrettiğim hakikaten bu Türk Yıldızlarımız bizler de, yani havacılığın nereye geldiği göstermesi bakımından, pilotlarımızın ne denli başarılı olduğunu göstermesi bakımından çok çok önemli…
SUNUCU- Çıplak gözle izlemek çok önemli, 24 Nisan’da ben…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çanakkale’de bu sene gelen misafir devlet başkanları, hükümet başkanları izleyince hepsi tek tek akşam yemeğinde bana bu muhteşemdi diyorlar, tartışılır bir şey değildi diyorlar, bunu nasıl yapıyorlar filan, hep bunu söylediler. Tabi bir de İstanbul Büyükşehir ve İstanbul Valiliğinin her yıl yaptığı lazer gösterileri, havai fişek gösterileri vesaire, onlar hava karardıktan sonra başlayacak, onlar yine devam edecek. Tabi gün içinde programın zenginlikleri var. Ama orada Belediye Başkanımızın, İstanbul Valimizin ve Sayın Başbakanımızla benim birer konuşmam olacak ve böylece orayı inşallah zenginleştirmiş olacağız. Ve böylece bu yıldan itibaren İstanbul fetihleriyle ilgili fetih şenliklerini her yıl çok daha farklı, çok daha zengin kılalım istiyoruz. Ve bu vesileyle, bilmiyorum başka sorunuz olacak mı?
SUNUCU- Bir tane daha var ama zaman kalırsa.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tamam. Yani fetih ile ilgili olan bu şeyin artık devamını oturtalım diyoruz ve daha da bunu zenginleştirelim. Çünkü bu gelecek nesilleri çok daha güçlü kılma noktasında, yani bu gençliğe bu noktada şuur verme, heyecan verme noktasında çok çok önemli diye düşünüyorum.
SUNUCU- Herkese açık herhalde yurttaşlara.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabi tabi, burada ücret, bir şey yok, tamamıyla açık.
SUNUCU- Belki son soru Sayın Cumhurbaşkanı, bu makama tarzınızı getirdiniz, bir karşılaştırma yapmanız mümkün mü Başbakanlık dönemiyle bu makamda olmak, ne gibi farklar var, ne derseniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabi Başbakanlığı bulduğumuz yerde yatık, ama 12 yıl orada bu işi yürüttük ve Türkiye’yi 1’e 3, 1’e 5 hamdolsun katlayarak bir yere getirdik, ama artık Türkiye kabına sağmıyor Cumhurbaşkanlığı makamıyla da, Başbakanlık makamıyla da, bakanlık makamlarıyla da sığmıyor, dolayısıyla bunun her yönde gelişmesi lazım. Ve kadrolar itibarıyla da çok farklı. Şunu bir defa unutmayacağız: Biz insanı iyi yönetmemiz lazım, bilgiyi iyi yönetmemiz lazım, parayı iyi yönetmemiz lazım ki başarılı olalım, eğer bunları yapamazsak başarılı olmamız mümkün değil, işte biz bu adımları attık. Ve Beştepe şu anda Cumhurbaşkanlığı’nın makamı oldu, Çankaya da Başbakanlığımızın makamı oldu. Şimdi ben Başbakanken sokakta başbakanlarla tören yapıyordum ya; böyle bir şey olabilir mi, bu Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır mı? Ama şimdi burada hem gelen devlet başkanları karşılamamız çok daha görkemli oluyor, Başbakanımızın da Çankaya’da başkanları karşılaması çok daha görkemli oluyor. Ve gelen insanlar onlara yapılan ikramlarda, mesela bizim şimdi Başbakanlıktayken orada bizim ikram için herhangi bir yerimiz yok, ya otele kiraya gidecektik veyahut işte Dışişlerine ait olan eski Meclis binasının karşısındaki yerde verilebilirse orada verilecekti. Ama şimdi Çankaya’da artık o imkanlar da, yani devasa denilebilecek şekilde o da var. Ha burada da ona göre yaptık, ki burada da daha henüz yeterli değil; niye? Şu anda bu Külliye’de biliyorsunuz yanda yarı opera diyebileceğimiz bir bina yapıyoruz. Hemen onun altında, çevrede zaten büyükçe bir ibadethane yok, orada da bir büyük cami şu anda yapıyoruz, bu Ramazan’ın ortasına filan yetişecek. Onun bir diğer yan tarafına da biz çok amaçlı bir toplantı salonu yapıyoruz, aynı anda 2 bin kişiye yemek verebileceğiz, çünkü bu tür çok katılımlı törenlerimiz oluyor. Mesela biz şimdi her ay 4 kez muhtarları davet ediyoruz, muhtarlarla burada konuşuyoruz, kendilerine yemek veriyoruz, ondan sonra da kendilerini uğurluyoruz. Aynı zamanda altında bir büyük sergi salonu olacak, orada da işte resimdi, hattı, tezhipti, aklınıza ne gelirse, bu tür sergiler yapılabilecek. Dördüncü önemli buradaki projemiz, o da Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi. Bu kütüphanede de hedefimiz 5 milyon cilt ulusal ve uluslararası buraya kitapları inşallah alacağız asgari ve bir de tabi bunları dijital ortamda buradan inşallah takibi gerçekleşecek, bu adımları atıyoruz. Şu anda ikisi uygulama safhasında, ikisi proje safhasında, onlar da bitmek üzere.
SUNUCU- Sayın Cumhurbaşkanı, çok çok teşekkür ediyoruz efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben teşekkür ediyorum. Kapatırken tabi bir şeyi özellikle ben hatırlatmak istiyorum: Buradan vatandaşlarıma sesleniyorum, yurt içinde, yurt dışında tüm vatandaşlarıma, özellikle oy kullanmayı kendileri için demokratik bir görev olarak telakki edip muhakkak oylarını kullanmaları lazım ve bunu adeta ülkemizin geleceği için önemsemeleri lazım. Hele hele yurt dışındaki kardeşlerimiz yıllarca bugünleri beklediler, oy kullanamadılar, biz bunu sağladık, ilk oyu cumhurbaşkanlığında kullandılar, fakat oran çok düşüktü, ama şimdi bunun çok daha yüksek oranlarda olması lazım. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın da bu konuda hassas olmasını özellikle kendilerinden rica ediyorum. Süre doluyor, çünkü 30 Mayıs şu anda konsolosluklarda ve büyükelçiliklerdeki oy kullanma, havaalanlarında devam edecek, o ayrı bir konu. Bu konuda da çok hassas olmaları lazım, çünkü milletin iradesi bizimi için çok çok önemli ve milletin iradesinin egemen olduğunu ben diyorum ki 7 Haziran’da hep birlikte gösterelim yurt içinde, yurt dışında. Ben çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
SUNUCU- Sağ olun, tekrar teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı. Bitirdik efendim, NTV ve Star ortak yayını Cumhurbaşkanıyla yapılan söyleyişle burada sona eriyor.