TV NET “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”

05.05.2023

MERVE BAŞKURT- İyi akşamlar, Albayrak Medya Grubu olarak TVNET, TVNET Radyo ve Yeni Şafak ortak yayınıyla karşınızdayız, konuğumuz Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Efendim, hoş geldiniz.

 Bu ortak yayında Hüseyin Likoğlu, Serhat İbrahimoğlu, Semra Karabaş ve Ersin Çelik’le birlikte Sayın Cumhurbaşkanımıza hem 14 Mayıs seçimleri başta olmak üzere gündemdeki başlıklara dair sorularımız olacak.

Müsaadenizle ilk soruyu sorarak başlatmak istiyorum efendim söylemişimizi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Buyurun.

MERVE BAŞKURT- Efendim, hiç şüphesiz her seçim oldukça önemli ve kritik. Ancak 14 Mayıs seçimlerine baktığımız zaman daha önceki seçimlerle kıyasladığımızda farklı anlamlar barındıran bir seçim olacağını da görebiliyoruz. Siz bu seçimi nasıl tanımlıyorsunuz? Son 9 gün kaldı, alanlardaki buluşmalarınız arttı, elbette daha da fazla olacak, bunu görüyoruz. Son düzlükte seçim meydanlarını nasıl yorumluyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle tabii bu program nedeniyle TVNET grubuna kalbi şükranlarımı ifade ediyorum. Malum bu arada Karadeniz’deydim, memleketim Rize’den başladık ve oradan Samsun’a doğru geldik ve meydanlarda özellikle muazzam bir coşku var. Ve bu coşku bugün adeta pik yaptı. Van öyleydi, hele hele Erzurum benim siyasi hayatımda görmediğim bir coşkuyla bizi karşıladı. Sadece meydan değil, havalimanından meydana gidene kadar yolun sağı-solu her yönüyle otobüs yol almakta zorlanıyordu. Tabii Rize, Trabzon, buralar da bambaşkaydı. Coşku oralarda da tavan yaptı. Ordu, hakeza öyleydi. Samsun aynen bugün Erzurum’un bir başka görünümü Samsun’da vardı. Emniyetin verdiği rakam Samsun’da 120 binin üzerindeydi. Bugün Erzurum 130 bin civarındaydı. Böyle bir aşk, böyle bir heyecan var.

Pazar günü de inşallah İstanbul mitingimizi yapacağız. Yarın Kayseri, Mersin mitinglerimiz var, oraları inşallah oradaki vatandaşlarımla kucaklaşacağız. Tabii seçime kadar da yoğun bir tempoyla mitinglerimize devam edeceğiz. Tabii gittiğimiz her yerde bizi büyük bir teveccühle karşılayan milletime teşekkür ediyorum. Milletim şu anda 14 Mayıs’ı dört gözle bekliyor. Her şeyi tabii biz özellikle hep yaşadık. Ama seçime çok önem verdik ve 14 Mayıs seçimi de tarihi bir dönüm noktası olacak. 14 Mayıs’ı yeni atılımlar yapacağımız Türkiye yüzyılının bir miladı olarak görüyoruz. Bu seçimlere sadece biz değil tüm dünya ayrı bir önem veriyor. Türkiye ile hesabını kapatamayanlar da 14 Mayıs’a gözünü dikmiş vaziyette. PKK’sından FETÖ’süne terör örgütleri de bay bay Kemal ve avenesinin 14 Mayıs için kendilerine verdiği umuda bel bağlamış durumdalar. Ne diyorlardı? Seçimi kazanacak bir adayla çıkmak lazım. Ve şu anda tabii onu bir kenara koydular, seçimi kazanıp-kazanmaması artık önemli değil, önemli olan kiminle seçime gireceğiz. Bu PKK’sından tabii FETÖ’süne falan derken, bakıyorsunuz Kandil destek veriyor, Kandil’in dışındaki bütün terör örgütünün başları destek veriyor. Bunlar tabii benim milletimin öyle zannediyorum ki bir kenara koyacağı durum değil, 14 Mayıs’ta da gereken cevabı verecek.

Bu bitmedi, Batılı medya da işi-gücü bırakmış Türkiye’deki seçimleri ana gündem maddesi haline getirmiş durumda, sürekli bay bay Kemal’i pohpohluyorlar, niye, sebebi ne? Türkiye’yi Batıya teslim etmeye söz verdiler. Batıdan aferin almak için BBC’ye “Batıyla ilişkileri öncelik haline getireceğiz” diye demeç vermiş. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu çok açık bir şekilde Türkiye’nin değil, Batının çıkarlarını öncelikli hale getireceğiz mesajıdır. Biz bu ülkeyi siyasi ve ekonomik prangalarından kurtarmak için bugüne kadar çok mücadele verdik ve hamdolsun netice de aldık. Şimdi bu bay bay Kemal birilerine biz Türkiye’yi yine size bağımlı hale getireceğiz, diyerek kendi aklınca göz kırpıyor. Aynı şekilde İngiltere merkezli bir başka dergi “Erdoğan gitmeli” diye kapak yapıyor. Erdoğan gitsin diye uğraşanlar kimler; terör örgütleri, tefeciler, emperyalistler, bu milleti namerde biz muhtaç etmediğimiz için Erdoğan gitmeli diyorlar.

Maşa olarak kullandıkları terör örgütlerine nefes aldırmadığımız için Erdoğan gitmeli, diyorlar. Teröristlerin şu anda Avrupa’da olanlar var mı? Bunlar oralara barındılar mı, oralarda saklanıyorlar mı? Saklanıyorlar. IMF üzerinden bu ülkeye vurdukları prangaları söküp attığımız için Erdoğan gitmeli, diyorlar. Peki, kim gelsin istiyorlar? Tam da bunların tersini vadeden bay bay Kemal gelsin istiyorlar. Milletim bunların hesabını inşallah 14 Mayıs’ta çok güzel bir şekilde soracak. Muhalefet bu millete değil, bu ülkeye değil kendisine iktidara gelmek için destek vadeden güçlere şu anda hizmet ediyor. Hep söylüyorum; 14 Mayıs seçimleri yerli ve milli Cumhur İttifakı ile koalisyon ve kaos masası arasında geçecektir. 14 Mayıs büyük ve güçlü Türkiye hayali kuranlar ile birilerinden aferin almak için takla üstüne takla atanlar arasında geçecektir. 14 Mayıs, teröristleri inlerinde yok edenler ile teröristlerle kol kola yol yürüyenler arasında geçecektir. Ve yine 14 Mayıs, Ayasofya’yı özgürlüğüne kavuşturanlar ile kutsallarımıza hakaret edenler arasında geçecektir. Ben milletime güveniyorum, vatandaşım kutsalına el sürdürmeyecek, terörist sevicilere bu ülkeyi emanet etmeyecektir.

SERHAT İBRAHİMOĞLU- Dış kaynaklı manipülasyonları belki ilerleyen dakikalarda daha da açarak konuşacağız, ama öncesinde sizin de işaret ettiğiniz gibi Pazar günü partinizde büyük İstanbul mitingi için yoğun, hummalı bir hazırlık var. İstanbul sizin için birçok açıdan büyük anlamlar ifade ediyor. Siz bu miting öncesi İstanbullulara nasıl seslenmek istersiniz, özellikle de İstanbul’un 4 yılını değerlendirerek?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi özellikle tabii burada bir şeyi söylemem lazım, malum hep söylerim; İstanbul benim aşkımdır. Siyasete İstanbul’da başladım ve yine İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptım. İstanbul’u biz susuzluktan kurtardık, çöp, çukur, çamur, bu belalardan kurtardık. Peki, İstanbul’u biz kimden aldık? CHP’den aldık. Benden önce orada CHP vardı, onlardan İstanbul’u milletimiz bize teslim etti ve İstanbul ondan sonra farklı bir İstanbul haline geldi. Sizler de tabii basın yayın organları olarak –bir basit örnek vereyim- Haliç’in halini bilirsiniz, Haliç kokudan geçilmezdi. Ama biz o Haliç’i ne yaptık? Aldık, temizledik ve Alibeyköy’de orada devasa bir taşocağına Haliç’ten bütün dip çamurlarını pompayla oraya aktardık, yaklaşık 9,5 kilometre bir mesafeydi ve oradaki bütün o pislikler ve sıvıyı tekrar Haliç’ten aktardık. Ama şu anda orası yaklaşık bir 500 bin metrekarelik alan haline geldi ve orada şimdi çocuk oyun parkları var, o duruma getirdik ve Haliç’teki koku bitti. Şimdi mevcut CHP’li Belediye Başkanı göreve geldi, maalesef Haliç tekrar kokmaya başladı. Çünkü bizim yaptığımız o operasyonu bu geri döndürdü. Tabii bizim bu operasyonumuz sıradan değildi. Biz aynı zamanda Boğazın suyunu da ne yaptık, Haliç’e aktardık. Haliç’e o suyu aktarmak suretiyle oradaki o dönüşümü sağladık, dolayısıyla da Haliç’in suyunu temize döndürmek suretiyle Haliç çok daha farklı bir hale geldi.

Şimdi bunun benzeri, yine İstanbul’da bizler biliyorsunuz göreve geldiğimizde doğal gaz miktarı 50 bin civarında filandı. Ama biz 1 milyon 200 bine doğal gaz kullanımını İstanbul’da getirdik. Tabii bu da İstanbulluya huzurlu bir yaşam getirdi. Bütün bunlarla beraber metrosu vesairesi, bütün bunları yaptık. Ve suyu da ta Istranca’dan, yaklaşık 120 kilometre Istranca Dağları’ndan İstanbul’a getirdik ve İstanbul’a getirdiğimiz bu içme suyuyla da İstanbul su konusunda bir huzura kavuştu. Çöp noktasında en ufak bir şey kalmadı, o halloldu. Çukur vesaire, bu tür şeyler kalmadı, bunları kalmadı. Ve İstanbul HABİTAT’ın ifadesiyle temizlikte dediler ki, dünyada sayılı ülkeler arasında bir şehir dediler ve bizden gelenler maalesef, Allah rahmet etsin, Kadir Beyle iyi bir süreç devam etti, ama şu anda mevcut olan CHP’li Belediye Başkanı İstanbul’u sel alıp götürüyor, o da aranıyor, bulunuyor filan, diyorlar Bodrum’da, Bodrum’dan çıkıyor. Bodrum’da yaşamak çok huzur vermez; ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?

SERHAT İBRAHİMOĞLU- TEKNOFEST’te bir İstanbul testi yapmıştınız aslında, o da mitinge dönüşmüştü, Pazar günün provası gibi oldu, ama bu çok daha farklı olacak. Adres farklı, millet bahçesinde gerçekleşecek, Yenikapı’dan farklı bir adreste yapılacak ilk defa, bununla ilgili bir değerlendirmeniz olur mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu bir defa çok açık söylemem lazım: Tabii bizim Atatürk Havalimanı’nda yaptığımız operasyonların bir tanesi biliyorsunuz kovid döneminde biz orada Murat Dilmener Hastanesi’ni yaptık, bu bir şehir hastanesi ve 1006 odalı bir hastane orada yaptık ve o çok bizi rahatlattık ve 3 ayda o hastane yapıldı.

Bunun dışında ne dedik? Biz millet bahçesi haline getireceğiz, dedik ve bir taraftan da sağ olsun Çevre ve Şehircilik Bakanımız bunun çalışmalarını sürdürüyor. Ama bunun dışında burayı bilişim merkezi haline getirmek gibi bir hedefimiz var, bunun dışında da uygun olan müsait alanda da bu tür mitingi yapıyoruz. Çünkü beyefendiler Yenikapı alanını özellikle Cumhur İttifakı’na, AK Parti’ye verme noktasında rahat değiller. Ve onlar da zannediyorum Maltepe’de herhalde yapacaklarmışlar, hayırlı olsun. Ama biz Atatürk Havalimanı’nda Pazar günü bu dev mitingimizi yapacağız.

Tabii Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nde de inşallah yüzyılın mitingini yapacağız. 14 Mayıs’ta İstanbul’da alacağımız sonuç, İstanbullular için de geleceğin müjdesi olacak ve bu konuyla ilgili Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi adıyla bu alanı milletimizle buluşturuyoruz. TEKNOFEST bu alanı gençlerimiz için bilimin, teknolojinin, geleceğin sembolü haline getirdi. Ve bay bay Kemal ne yapıyor? O da Atatürk Havalimanı’nı Amerikalılara verme vaadinde bulunuyor.

Hatırlarsanız ekonomi için de Amerikalı bir isim bulmuşlardı, belki birkaç tane bilemiyorum. Gerçi adam gelmeye bile tenezzül etmemişti, bunların toplantısına video konferansla bağlanmıştı, bay bay Kemal bunu da büyük bir teknoloji diye anlatmıştı. Her geçen gün bu zatın başka hangi mahfillere ne sözler verdiğiyle ilgili bilgiler ortaya dökülmeye başladı.

Sadece tefecilerle değil, terör örgütleriyle de pazarlığa oturmuşlar. Tüm bunlar bu zatın SSK’yı nasıl batırdıysa devleti de batıracağının işaretidir. Maalesef karşımızdaki koalisyon masasının birilerinden aferin almak için yapmayacağı hiçbir şey yok. Buna ülkeyi, devleti terör örgütlerine teslim etmek de dahildir. Varsın onlar bildikleri yolda ilerlesinler, biz milletimizden duyacağımız Allah razı olsun duası için çalışmaya, çabalamaya devam ediyoruz, inanıyorum ki milletim bunlara fırsat vermeyecektir ve gerekli cevap 14 Mayıs’ta sandıklardan çıkacaktır.

HÜSEYİN LİKOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye, FETÖ ve PKK gibi arkasında emperyalist güçlerin olduğu örgütlerle mücadele ediyor. Sizin de en başta söylediğiniz gibi, bu örgütlerin umudu haline geldi bu seçim, bu seçime umutla sarılıyorlar. Ve bu örgütlere bu dönemde çok ciddi sıkıntı yaşadılar, neredeyse bitme noktasındalar, varlık-yokluk mücadelesi veriyorlar. Bu örgütlerin bu noktaya gelmesi özellikle son zamanlarda iç provokasyonlar konusunda ciddi endişeler var. Sizin bu örgütlerin bir provokasyona seçimden önce veya seçimden sonra kalkışabileceklerinden edişe ediyor musunuz? Ve 15 Mayıs’tan sonra terörle mücadelede bizi ne bekliyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hüseyin Bey, şimdi bunlar zaman zaman işte Güneydoğu Anadolu’da, Doğu’da artık bazı yeni gelişmelerin olduğunu, bir de bay bay Kemal bir şeyler fısıldıyor daha güzel olacak, daha iyi olacak filan gibi bu tür şeyleri var. Biz ise milli güvenliğimizi tehdit eden tüm terör örgütleriyle tarihimizin en büyük ve etkili mücadelelerini verdik. Vesayetin, darbecilerin, emperyalistlerin ülkemizin ayaklarına vurdukları prangaları birer birer kırdıkça önümüze yeni ufuklar açıldı. Bu sayede terörle mücadele stratejimizde köklü bir değişikliğe gittik, önce çözüm süreciyle bu meselenin suhuletle sona erdirilmesi ihtimalini sonuna kadar zorladık. Baktık ki bunlar uzattığımız eli ısırıyor, bu sefer terörü kaynağında bitirme stratejisini devreye alarak onların anlayacağı dilden konuştuk, Gabar’da bunları yok ettik, Cudi’de bunları yok ettik, Tendürek’te bunları yok ettik, Bestler Deresi’nde bunları yok ettik. Eğer bunları biz inlerinde vurmamış olsaydık, bugün söylüyor ya bahar gelecek, ya baharı biz getirdik zaten. Nerede getirdik? İşte Güneydoğu’da, Doğu’da baharı biz getirdik, bütün o inlerine girerek getirdik. Eğer o inlerine girmemiş olsaydı bugün teröristler oralarda yine cirit atacaklardı. Ama şu anda bunların sesleri duyuluyor mu? Hepsi Kandil’e şu anda yığıldılar, varsa yoksa Kandil, oradan sesleniyorlar. Fakat Kandil’i de bunların başına geçireceğiz, o günler de yakın.

Ne diyor? Selo’yu çıkaracağız, Selo ne yaptı diyor. Ya daha ne yapacak, Diyarbakır’da benim 51 Kürt vatandaşımı katledenler bunlar değil mi, öldürenler bunlar değil mi? Ee, şimdi onu çıkaracakmış bay bay Kemal’e bak. Ya nasıl sen böyle bir şeyi söylersin? Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, bu hukuk devletinin içinde sen kalkıp da istediğin gibi atıp tutamazsın ve benim milletim sana zaten bu fırsatı da vermeyecek. Erzurum bugün bunu söyledi, Van bugün bunu söyledi. Yarın Kayseri’deyim, ben biliyorum ki Kayseri de aynı şeyleri söyleyecek.

Kimden hangi desteği alırlarsa alsınlar, artık ülkemize zarar veremeyecekler. Tabii biz bunları yaparken terörle, darbeyle bizi yıkamayacaklarını anlayan güçler şimdi strateji değiştirdi. Suriye sınırımızda oluşturmaya çalıştıkları terör koridoru bunun somut örneğidir. Sınır ötesi harekâtlarla bu kuşatmayı 3-4 yerinden de kırdık, inşallah kalan kısımlarını da etap-etap güvenli hale getireceğiz. Dolayısıyla sınır ötesi harekâtlarımız bitmiş değildir, sadece doğru zamanı bekliyoruz. Orada umduklarını bulamayanlar bu defa senaryolarını karşımıza çıkarttıkları bir masa aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştılar. PKK’sından FETÖ’süne tüm terör örgütlerinin heyecanlanmasının, 14 Mayıs için kendilerini ortaya atmalarının sebebi budur.

Dikkat ederseniz, Kandil ne söylüyorsa, Pensilvanya ne söylüyorsa, siyasetçi görünümlü terör elebaşları ne söylüyorsa, bay bay Kemal de aynısını söylüyor.

Neredeyse her gün kendilerine bu tabloyu sorduk, bugüne kadar PKK terör örgütüdür sözünü ağızlarından duymadık. Bay bay Kemal, hadi çık, PKK terör örgütüdür de, niye demiyorsun? Söyleyemiyor. Bir gün çıkıyor cezaevindeki teröristleri salacağım diyor, ertesi gün yurt dışındakiler özgürce Türkiye’ye dönecek diyor. Son günlerdeki telaşları, pazarlıklarının ortaya çıkmasından kaynaklı. Ama terör örgütlerine yakayı kaptırdıkları için de geri dönemiyorlar. Ülkemizin üzerindeki planlarını terör örgütleri üzerinden hayata geçirmek isteyenler, bu treni de kaçırmak istemiyorlar. Şu anda Kılıçdaroğlu ve ortakları üzerinde oynanan oyunu biz çok iyi biliyoruz. Ama bir kez daha söylüyorum, başaramayacaklar, kimse boş hayallere kapılmasın, ne Türk milleti teröristlerin salınmasına izin verir, ne de güvenlik güçlerimiz terör örgütlerine nefes alacak imkân tanır. Bizim için terörle mücadelenin 19 Mayıs öncesi-sonrası yok, Türkiye yüzyılı yürüyüşümüzün önündeki tüm engelleri aşana kadar bu mücadele Allah’ın izniyle sürecek.

Seçim öncesi ve sonrasında terör eylemi ya da provokatif bir hadisenin yaşanmaması için güvenlik güçlerimiz şu anda canla-başla çalışıyor.

MERVE BAŞKURT- Peki, Ersin Çelik’le devam edeceğiz ama, Sayın Cumhurbaşkanım, sizin mitinglerinizde de izlettiğiniz bir video var, çok da beğeniliyor aslında, onu da aslında ekranlarımızla paylaşmak istiyoruz, izleyelim, ardından Ersin Beyle devam edeceğiz.

MERVE BAŞKURT- Evet efendim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve 7’li masanın aslında bugüne kadar söylediklerini ekranlarınıza getirdik. Ersin Çelik devam edecekti, buyurun lütfen.

ERSİN ÇELİK- Efendim, videoda da bazı kısımlarında vardı, şimdi terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı HDP son dönemlerde iyice niyetlerini beyan etmeye başladılar. Hem mitinglerde, hem canlı yayınlarda hem Kemal Kılıçdaroğlu’na oy istiyorlar, hem de İmralı tecridinin kapısını parçalayacağız, diyen var. Afrin’i geri alacağız sözü verenler var, özerklik vadedenler var. Diğer taraftan da, cumhurbaşkanı yardımcısı adaylarından Ali Babacan dün YPG ile PKK aynı şey değil dedi. Şimdi bu biraz böyle bütün tuşlara aynı anda basmak gibi yorumlanabilir mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce tabii bu bay bay Kemal terör örgütünü ve siyasi uzantısını öyle bir cesaretlendirdi ki herkes kalbindeki ve aklındakini söylemekten artık çekinmiyor. Öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki koalisyon masası seçim kampanyası değil, sanki teröristlere özgürlük kampanyası yapıyor, böyle bir durumdayız. Dikkat edilirse, yani 100 yılın hesabını soracağız diyor. Zaten HDP’liler bay bay Kemal’in kapalı kapılar arkasında kendilerine birtakım sözler verdiğini açıkça ifade ettiler. O sözlerin ne olduğu yapılan açıklamalarla bir-bir ortaya çıkıyor. Uzunca bir süre ortaklığını gizlemeye çalışsalar da, HDP’nin başından beri bu masanın kurucusu olduğu ortadaydı. Bu kaos masasının müdavimleri Cumhurbaşkanlığı pazarlığı, koltuk pazarlığı, bakanlık pazarlığı yapıyorlar. Bay bay Kemal herkese bir şeyler dağıtırken, terör örgütü mensuplarını da ihmal etmiyor. Parlamentoda bir saat bunlarla ne görüştüler, açıkla? Ama açıklayamadı. Cezaevlerini boşaltmaktan, kamudan attığımız terör örgütü yandaşlarını yeniden devlete doldurmaktan söz ediyor. Londra’daki tefeciler de yeniden ülkemizi avuçlarının içine almanın hesabını yapıyor. Bu hesabın içinde herkes var, bir tek milletimiz yok. Bay bay Kemal ve terör örgütü yöneticilerinin söylem birliği içinde olmaları gerçekten vahim bir tablodur. Terör örgütünün sözcüleri; 100 yıllık Cumhuriyeti yıkacağız, değiştireceğiz diyor, ama CHP’den bir kişi de çıkıp buna itiraz etmiyor. Masanın etrafında olanlardan itiraz eden yok. HDP’liler CHP’ye ağza alınmayacak sözler sarf ediyor, ama bay bay Kemal o hakaretleri sineye çekiyor. Sadece Kılıçdaroğlu değil, yanlarındakiler de terör örgütlerinin ve HDP’nin hakaretleri karşısında sessizliğe gömülmüş durumdalar. Belli ki bu işin gizlisi-saklısı kalmadı, aradaki anlaşmalardan herkes haberdar. Ülkeye şu yeniliği getireceğiz, yatırım yapacağız dediklerini duyan var mı? Sadece şunları diyorlar: Borç alacağız, eskiye döneceğiz, teröristleri salacağız, Erdoğan’dan kurtulacağız. Başka vaatleri yok. Bizim milletimiz bunların peşinden gitmez. Teröristlerle beraber hareket edenlere de ben inanıyorum ki yetki vermez. Sen teröristlere kucak açarsan, yol yürürsen önünde sonunda o teröristler gelir boynuna kemendi vurur. Bunların dertleri millete hizmet değil, hatta Erdoğan’dan kurtulmak da değil. Bunların tek derdi; ülkeyi siyasetiyle, ekonomisiyle, güvenliğiyle projelerine teslim etmek, ama bunu da başaramayacaklar.

SEMRA KARABAŞ- Aslında bu sürecin meydanlara da, mitinglere de yansımaya başladığını görüyoruz Sayın Cumhurbaşkanım, zira geçtiğimiz günlerde HDP’nin ve altılı masanın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Van’da bir mitingi vardı. Bu mitingde aslında miting alanında HDP’lilerle CHP’lilerin yan yana parti flamalarını salladıklarını gördük, şahit olduk ve aynı zamanda yine miting alanında Demirtaş’ın tahliyesine yönelik sloganlar da atıldı. O mitingde aynı zamanda altılı masanın cumhurbaşkanlığı yardımcılığına aday olarak gösterdikleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da vardı ve eşi de vardı ve o mitingde Demirtaş’ın…

MERVE BAŞKURT- Bir araya girelim, reklam dönüşü geleceğiz.

MERVE BAŞKURT- Kısa bir aranın ardından Cumhurbaşkanı özel yayınımıza devam ediyoruz.

Semra Karabaş sorusunu yöneltiyordu, buyurun lütfen.

SEMRA KARABAŞ- Ben kısaca aslında bir hatırlatayım sorumu Sayın Cumhurbaşkanım. Kılıçdaroğlu’nun Van mitingi, o mitingde aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve eşi HDP’lileri zafer işaretiyle selamlamışlardı ve miting alanından da Demirtaş’ın tahliyesine yönelik sloganlar atılmıştı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu görüntüleri?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii Allah kimseyi partisinin bayrağıyla terör örgütünün paçavralarını yan yana getirecek zillete düşürmesin. Tabii sadece bu da değil, o mitingde terörist başı Öcalan ve terör suçlusu Demirtaş lehine sloganlar atıldı, hatta terör örgütü PKK’ya destek verene, burası çok önemli, dişe diş, kana kan diye sloganlar yükseldi. Neresi burası? Türkiye. Neresi? Van. Peki, burada kimler var? İşte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı burada konuşma yapıyor, güya siyasi parti yöneticileri burada konuşma yapıyor. Nasıl olur da dişe diş, kana kan, böyle bir sloganın atılmasına müsaade edilir? Elbette emniyet birimlerimiz bu durum karşısında gereğini yaptı, yapıyor.

Peki, bu görüntülere CHP’den, bay bay Kemal’den bir itiraz geldi mi? Hayır. CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarımı da rahatsız eden bu görüntü, bilakis Kılıçdaroğlu ve avenesini ziyadesiyle mutlu etmişe benziyor. Öyle mutlu olmuşlar ki, terör örgütünün paçavralarını sallayanlara terör örgütünün işaretiyle karşılık veriyorlar, böylece kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlığa, anlaşmaya sadık olduklarını da gösteriyorlar. Ama işte görüyorsunuz seçim günü bunların yaklaştıkça bütün boyalar dökülüyor.

Terör örgütüyle ortak olursan, pazarlık yaparsan, onların işaretine sahip çıkarsan, emellerini de paylaşıyorsun demektir. Terör örgütü bunları adeta kendisine benzetti. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu; bu kadar basit. Hepsi terör örgütünün jargonuyla şu anda konuşmaya başladılar. Öyle bir durum ortaya çıktı ki akıl alır gibi değil. Biri terör örgütünün işaretini yapıyor, bir diğeri kürsüden mermi saçıyor, boş kovanları sallıyor. Neresi burası? Parlamento. Hangi terör örgütüne, masada kime ne söz verdiklerini unuttukları için her şeyi birbirine karıştırıyorlar. Elleriyle kalp işareti mi yapacaklar, terör örgütünün işaretini mi yapacaklar bilemez duruma düştüler. Ülkemizin batısında ayrı, doğusunda ayrı konuşuyorlar.

Ve Kılıçdaroğlu Diyarbakır annelerine gitsin de Demirtaş’ı serbest bırakacağım desin? Diyemez. Hamdolsun milletimiz her şeyin farkında ve sandıkta bunlar dersini vereceği günü bekliyor, bundan da hiç endişem yok.

SERHAT İBRAHİMOĞLU- Efendim, anketler her seçim döneminde çokça konuşulur, gündem maddesi olur, yakınan da takip ediliyor, özellikle sosyal medyanın hayatımızda fazlasıyla yer almasıyla birlikte anketler de çok da yorumlanır, çok da etkileşim alır hale geldi. Fakat geçtiğimiz dönemlerle kıyasladığımızda şu anki anketlerin birbirlerinden çok farklı sonuçlarla vatandaşın karşısına ya da sosyal medya paylaşımına açıldığına tanıklık ediyoruz. Siz de anketleri önemsersiniz, siyasi hayatınız boyunca saha araştırmalarını, onlara ehemmiyet verdiğinizi ve politikalarınızı da ona göre belirlediğinizi biliyoruz. Bu farklılığı nasıl görüyorsunuz, anketlerdeki anormal farklılığı, birbirine yakın olmayan, neredeyse zıt diyebileceğimiz? Sizin masanızda son durum nedir, asıl merak ettiğimiz o.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Esasen tabii tekniğine uygun yapılan her anket bizim önde olduğumuza zaten işaret ediyor, hem cumhurbaşkanlığı, hem de Meclis seçimlerinde tereddüde yer vermeyecek şekilde öndeyiz. Milletimiz hizmet ve eser siyasetinin hakemliğini 21 yıldır çok iyi yaptı, yine yapacaktır. Vatandaşım kimin yapıcı ve yenilikçi, kimin yıkıcı ve eskici olduğunu çok iyi görüyor.

Fakat bu seçimlerin bir özelliği var, büyük bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. 11 vilayetimiz bu depremi yaşadı ve deprem bölgesinin insanları İstanbul, Ankara, buna benzer birçok yerlere ister istemez göç etmek durumunda kaldı. Tabii bu bir yerde de adeta şehirlerin boşalması demektir. Ha konteyner kentlerle bunları mümkün olduğunda tabii telafi etmenin gayreti içerisindeyiz. Şehirlerimize tekrar geri dönenler var, yani kendi evinde gelip oyunu kullanma gayreti içerisinde olanlar da var, ama İstanbul, Ankara, buna benzer vilayetlere giden vatandaşlarım da oralarda kayıtlarını vesaire yapmak suretiyle oylarını orada kullanma gayreti içerisinde olacak.

Tabii biz kamuoyumuzu şöyle bir yokluyoruz, yoklamamızı meydanlarda yapıyoruz. Meydanlar, Cumhur İttifakı ve AK Parti’nin üstünlüğünü adeta haykırıyor. İşte az önce söylediğim gibi, yani bugün Erzurum dediğim gibi 130 bin kişi Erzurum meydanındaydı ve aynı şekilde Van yine bugün 50 binin üzerindeydi.

Tabii bütün bunlar bir şeyi gösteriyor: Meydanların dilini iyi bilirim dediğim konu bu, işte şu anda bakın şu gördüğünüz yer ve bu meydan da İzmir. İzmir Kılıçdaroğlu’nun milletvekili olduğu yer değil mi? Ama İzmir’de Kılıçdaroğlu’nun belediyesinin acaba yaptığı bir hizmet var mı? Yok, orada da çöp, çukur, çamur, susuzluk, Körfez şu anda rezillik, kokuyor. Kim yapacak bunu? Belediyenin yapması lazım. Peki, belediye böyle bir adım attı mı? Yok.

Yine İzmir dendiği zaman akla İstanbul geliyor. Niye? İstanbul-İzmir 7,5 saatti, ama biz attığımız adımlarla İstanbul-İzmir arasını 3 saate, 3 saat 15 dakikaya indirdik. Yani Manisa-İzmir arasında meşhur Sabuncubeli tüneli var, bu tüneli yaptık. Bütün bunlar benim milletimin gözünden kaçmıyor.

Bindirilmiş kıtalarla yapılan mitingler değil, tam aksine İzmir’in kendi özbeöz halkı işte şu AK Parti mitinginde her şeyini ortaya koydu, görünen bu, tablo bu. Ha şimdi onlar da malum kendi ittifaklarıyla oraya toplandılar, bir araya geldiler, fakat bu onlar için inşallah çok çok yanıltıcı bir cevap olacak ve masa başı anketlerle, sosyal medya kampanyalarıyla seçim kazanılmayacağını bay bay Kemal ve avenesi bir kez daha inşallah anlayacak. Her işi yalan-dolan olan Ana Muhalefetin açıkladığı anketlerin de yalan olduğu 14 Mayıs’ta halkımız bunu görecek.

Bunlar 21 yıldır her seçim öncesi kendi masa başı anketlerinde hep birinci çıkıyorlardı, ama hiçbir seçim sonucu öyle olmadı. Biz kendi yaptırdığımız bilimsel anketlerin sonuçlarını bildiğimiz için, bu yalanların hiçbirini umursamadık. Milletimiz sandıkta hep AK Parti’ye, şahsıma teveccühle zafer kazandırdı. AK Parti çünkü gönüllerinin partisi, CHP ise yalan anketlerin, algı operasyonlarının partisi.

Sosyal medyada bir video bilmem kaç defa izlendi diye mutlu oluyorlar. Gerçi orada da foyaları ortaya çıktı, sahte hesaplarla sosyal medyada at koşturduklarını havasını yayıyorlardı. Hesaplarını ele geçirdikleri insanların nasıl dolandırıldıkları da ayrıca utanç hanelerine yazıldı. Kurdukları düzen ortaya çıkınca tabii o rakamların hepsi çöp oldu. Tıpkı bunun gibi anket firmaları da para karşılığı bunlara mutlu olacakları sonuç veriyor.

Bir de bunların dijital medya üzerinden yaptıkları sahte anketler var, orada da yine trol hesaplar üzerinden kendi lehlerine sonuç çıkartıp, algı yapmaya çalışıyorlar. İşin komik yanı, sonra da o sosyal medya anketlerindeki yapay sonuçlara kendileri de inanıp atıp tutuyorlar. Biraz daha sabırlı olsunlar diyorum, bu millet esas anket sonucunu 14 Mayıs’ta verecek.

ERSİN ÇELİK- Sonra da sandıktan çıkan sonuca inanmakta zorluk çekiyorlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle, şimdiden başladılar zaten. Yani Yüksek Seçim Kurulu’nun güvenilirliğinden bahsediyorlar, ya böyle saçma sapan yaklaşım olur mu?

HÜSEYİN LİKOĞLU- Ben de tam onu soracaktım aslında, bir anlamda cevap olmuş oldu. Bizim de bugün Yeni Şafak Gazetesi’nin manşetinde gündeme getirdiğimiz bir konuydu bu, seçime müdahale sadece farklı yerlerde değil, özellikle sosyal medyada kurdukları ağlar var, işte 40 bine yakın sahte hesaplar ve 40 milyona yakın sahte takipçili hesaplar var ve bunlar bir operasyon merkezinde yönetiliyor ve seçime etki etmeye çalışıyor. Sizin de söylediğiniz gibi, yalan, dezenformasyon, işte itibarsızlaştırma, olmayan olayları gösterme ve çok izleniyormuş gibi intiba oluşturma konusunda bir merkezden yönetildiklerine ilişin duyumlar var, bizim de bu yönde haberlerimiz var. Bu durumla ilgili sizin tespitleriniz nelerdir? Ve buna yönelik bundan sonra neler söylenebilir, neler yapılması gerekiyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunların anlamadıkları şu: Seçim sosyal medyada trol ordularıyla değil, sandıkta milletle kazanılır. Sandıkta yenileceklerini anlayınca, sosyal medya manipülasyonlarına sarıldılar. Özellikle gazetenizde de bu yalan tezgâhını nasıl döndürdüklerini ben de bugün okudum. Bu düzenbazlığı ortaya döktüğünüz için ben sizi tebrik ediyorum.

Ne yapıyorlar? Sandık güvenliğine gölge düşürmek için organizasyon kurmuşlar, adeta yalan haber makinesi gibi üretim yapıyorlar. Sahte isimler ve fotoğraflarla hesaplar açarak sosyal medyada 40 milyon kişiye ulaşan bir şebeke kurmuşlar. Bir defa bu da yalan, yani 40 milyon kişiye nasıl ulaşıyorsun? Bu ne demek? Yani anne kucağındaki çocuklar da herhalde bu 40 milyonun içindedir. Böyle bir saçmalık olur mu? Ortada milyonlarca insan varmış gibi gözüküyor, ancak bu hesapları sadece birkaç kişi kullanıyor. Bunlar provokasyona yol açacak her türlü fitneyi, dezenformasyonu, yalanı bu hesaplardan yapıyorlar. Hesabın fotoğrafına bakıyorsunuz bir kadın görünüyor, ama gerçekte hesabı kullanan kişi erkek kişi. Aynı anda bir sürü hesabı kullanıyorlar, işleri tamamen bu, tam bir şebeke yani. İşte sizin de haberinizde anlattığınız gibi, bu trol ordusu bay bay Kemal’e çalışıyor, bayağı da para veriyorlar. Bunlarla güya milletin aklını karıştırmaya çalışıyorlar.

Orman yangınlarında, depremlerde ve diğer bazı hassas dönemlerde de bu hesaplar her türlü fitneyi, fesadı hatırlayın ortaya koydular. Mesela depremzede gibi davranıp insanları kandıran binlerce tweet attılar. Bir de adına köleleştirilmiş hesaplar denilen hesapları devreye sokuyorlar. Burada da sosyal medyada gerçek insanların hesaplarını bir şekilde çalıyorlar, bunlar aynı zamanda modern hırsız, sonra buralarda kendi propagandalarıyla ilgili paylaşımlar yapıp, hesap sahibi fark etmeden onları da geri siliyorlar. Tabii sosyal medya kullanıcılarının bundan haberi bile olmuyor. Şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemleri görüyorsunuz değil mi? Bunun adı sahtekârlık değil mi? Bunun adı hırsızlık değil mi? Bay bay Kemal, bırak bu işleri de mücadeleni delikanlıca ver.

Biliyorsunuz bunların ağababaları farklı ülkelerde seçimleri etkilemek için hep böyle sahte algı operasyonları yaptılar, yani bizim muhalefete bu aklı da dışarıdan veriyorlar. Tabii suçüstü yakalanınca bunu örtmek için kalkıyor bize kara çalıyor. Benim çalışma arkadaşlarıma tehditler savuruyorlar. Hâlbuki hile sizde, hurda sizde, yalan, dezenformasyon sizde, algı operasyonları sizde. Kişi, kendinden bilir işi derler. Bunlar kendi kirlerini, paslarını etrafa bulaştırmaya çalışıyorlar. Ama emin olun, bunu bile beceremiyorlar, baksanıza ellerine-yüzlerine bulaştırdılar, siyaseti kirlettikleri gibi sosyal medyayı da kirletiyorlar.

Biz siyasetimizi tıklanma sayıları için, sanal alemdeki etkileşim için yapmıyoruz, biz siyaseti gönüllere girmek, insanımızın kalbinde ve mantığında doğru şekilde yer almak için yapıyoruz. Biz büyük ve güçlü bir ülke yönettiğinin bilincinde bir siyasi partiyiz. Sosyal medyada elbette biz de varız, ama CHP gibi yalanın yuva yaptığı sosyal medya hesaplarını yöneten bot partisi değiliz. Burayı sadece yaptıklarımızı ve yapacaklarımız anlattığımız bir mecra olarak görüyor, öyle de kullanıyoruz. Ve tabii bu sene bir başka durum daha var, Avrupa geçen yıla göre şu anda çok farklı, ciddi manada bir katılım şu anda yurt dışında söz konusu. Ve ben inanıyorum ki, yurt dışındaki oy kullanımında inşallah özellikle Cumhur İttifakı’na verilecek oy, Cumhur İttifakı’na verilecek destek bundan öncekilerle mukayese edilemeyecek derecede fazla olacak?

MERVE BAŞKURT- Ersin Bey, buyurun.

ERSİN ÇELİK- Efendim, sosyal medyadaki gündem biraz sizin de dediğiniz gibi yapay, sahte ama sahada gerçeklik var, ben o gerçeklikleri son 15 günde gözlerimle bizzat giderek TCG Anadolu’da o 2-3 kilometrelik kuyruğu hem durdum bekledim, hem de gemiye de çıktım, ama TEKNOFEST’e alana girmek için 2 saat sıra bekledim. Şimdi savunma sanayinde son dönemde açıklanan yeni silahlar, teknolojilere artık gazetecilerin de, halkın da, sosyal medyanın da aslında yetişilemiyor. Fakat bir taraftan da muhalefet bu gelişimi, geldiğimiz noktayı itibarsızlaştırmaya çalışıyor, övmedikleri gibi işte birtakım eleştiriler yapılıyor. Bu niyetin arka planında Türkiye’nin terörle mücadelede yakaladığı başarı mı var acaba?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şüphesiz, şimdi TEKNOFEST’te toplam ziyaretçi sayısı 2,5 milyondu, bu tabii bunları çılgına döndürüyor, çünkü gelenlerin kahir ekseriyeti genç. Bir taraftan da diyorlar ki, gençler bize destek verecek. Ya nerede size destek verecek? İşte gençler ortada, 2,5 milyon genç bunun nereden bakarsan bak en az 1.5, hatta daha fazlası TEKNOFEST’e geldi. Ve savunma sanayine çılgınca saldırıyorlar. Ya niye saldırıyorsunuz? Yani İHA’ların olması, SİHA’ların olması, Akıncı’nın olması, Kızılelma’nın olması sizi niye rahatsız ediyor? İşte diyorlar ki, böyle böyle, işte Erdoğan bunun kayınpederi, ee, Erdoğan bunlara destek veriyor. Ben o zaman diyorum ki, eğer samimiyseniz, eğer dürüstseniz, çıkın şu anda devletten Baykar Grubu’na verilen destek nedir, bunu açıklayın. Bunu açıklayamıyorsunuz, bu namus meselesi. Allah rahmet etsin, dünürüm bu işlerde bırakın kredi almayı, arsa noktasında dahi devletin arsalarından veya arazilerinden kesinlikle kabullenmezdi, illa paramı veririm, ben öyle arsa sahibi olurum, hep böyle gitmiştir. Şu anda çocuklar da öyle, aynen babanın gittiği izden gidiyorlar. Kaldı ki, bizim diyelim Atatürk Havalimanı’yla attığımız adım niye rahatsız ediyor ya? Orada dünyaya bir görüntü veriyoruz. Nedir bu? Savunma sanayinde biz nereden nereye geldik, bunu gösteriyoruz.

Bunun yanında, bir de gençliğimiz, halkımız ya ben neymişim, ya bizde bunlarda mı var, bunu görüyor. Bakıyorsunuz işte orada İHA, SİHA, Akıncı ve bütün bunlarla beraber şimdi zirve yapan Kaan, şimdi onu da mesela çıkardık, şimdi bu da tabii TUSAŞ’ın önemli bir adımı, bunlar niye rahatsız ediyor? Bunlar rahatsız olsa da-olmasa da, mesele bir özgüven meselesidir. Bu özgüven meselesi bunların rahatsızlığı yapılan işlerden değil, bu işlerin ülkemize ve milletimize kazandırdığı özgüvenden dolayıdır. Aynı işleri küresel firmalar yapsa ve bize parasıyla satsaydı, emin olun hiçbirinin sesi çıkmazdı. Burada mesele, Türkiye’nin kendi iradesi ve gücüyle bu başarıları kazanıyor olmasıdır.

Sadece araç değil, dikkat edin, artık bizim tüm mühimmatlar da yerli ve milli. 21 yıl Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, bunları yaptık ve bütün bu kazanımları elde ettik. HAVELSAN, ASELSAN, ROKETSAN, bütün bunlar ciddi manada üretimler yapıyor.

Şimdi çıkmış masanın etrafındakilerden bir tanesi, ee ben bunlara işte destek verdim. Ne verdin ya, sen ne yaptın da verdin? Çık açıkla, şunu verdim de. Baykar’a ne verdin? HAVELSAN, TUSAŞ, bunlarla ilgili, ROKETSAN’la ilgili ne yaptın, açıkladı? Senin ne yaptığını bu millet çok iyi bilir, hele hele ben çok daha iyi bilirim, çünkü senin dün söylediğini bugün inkâr ettiğini biz iyi biliyoruz. Biz savunma sanayinde bugüne kadar elde ettiğimiz başarıları CHP zihniyetinin ve FETÖ’nün engellemelerine rağmen elde ettik. Onların ne dediklerine bakmadık, sadece yaptığımız iş milletin hayrına mı, faydasına mı olacak ona baktık. Savunma sanayi atılımlarımızın sağladığı faydaları da terörle mücadelede görüyoruz. Ama tabi savunma sanayinde attığımız her adım zor oldu. Bugün niçin çıldırıyorlar? Sen Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Besler Deresi’nde gireceksin bunların inlerine, bunlar sana hoş geldin derler mi? Onun için de ne diyorlar? Bay bay Kemal açıklama yapıyor; S-400’ü biz gelince depoya kaldıracağız. Kafaya bak ya. Bu S-400’ler nedir? Savunma sistemleri. Nasıl depoya kaldırırsın, sana bu yetkiyi kim veriyor? Zannediyor ki bu işler böyle yolda geçerken buldum; hayır. Zaten böyle bir imkânı benim milletim sana vermeyeceği gibi, kalkıp bu tür çok çok stratejik ürünlerin elden çıkmasına da fırsat vermeyecektir. Biliyorsunuz biz geldiğimizde yerli-milli yüzde 20’ydi, biz bunu ne yaptık? Yüzde 80’e çıkardık. İnşallah bu daha da artacak. Ama savunma sanayinde 2002 yılında sadece burası çok önemli, 62 proje yürütülürken, bugün bu sayı 750’yi geçti. Bu projelerin 5,5 milyar dolar olan bütçesi bugün 75 milyar dolar seviyesine çıktı. Ya bunları şu anda biz gerçekleştirdik, AK Parti Hükümeti gerçekleştirdi. Milli muharip uçağımız Kaan’ı ve Hürjet’i de hangardan çıkardık; işte en son attığımız adım bu. Hürjet, ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. İnsansız savaş uçağımız Kızılelma’nın irtifa testleri sürüyor. Dünyanın da ilk SİHA gemisi vasfını taşıyan TCG Anadolu’yu Deniz Kuvvetlerimize teslim ettik, uzun bir süre İstanbul’da kaldı. Ardından İzmir’e gönderdik, şu anda da İzmir’de binlerce, on binlerce kişi TCG Anadolu’yu ziyaret ediyorlar, maşallah.

SEMRA KARABAŞ- Şimdi savunma sanayide yaşanan yerlileşmenin bir benzeri de aslında enerjide yaşanıyor ki enerjideki yerlileşme adımları belki Türkiye’nin temel makro ekonomik görünüm açısından çok çok daha önemli. Çünkü biz bugün enerji altın ithalatını dışarıda bıraktığımızda cari fazla veren bir ülkeyiz. Türkiye’nin cari açığını, enflasyonla mücadelesini kalıcı olarak çözecek bir adım aslında enerjide atılan yerlileşme adımları. Karadeniz’deki bulunan doğal gaz rezervi, nükleer enerji santrali yatırımları, diğer yandan yenilenebilir enerji yatırımlarının da artıyor olması, tüm bunlar aslında Türkiye’yi enerjide dışa bağımlılıktan kurtaracak ve cari dengeyi daha kolay sürdürülebilir hale getirecek, enflasyonla mücadeleyi de daha kalıcı bir zemine oturtacak aslında. Yani siz bir yandan aslında enerjideki yerlileşmenin yanında içeride üretimi destekleyen adımlar da atıyorsunuz. Yani para politikasından tutun vergisel işte teşviklere kadar içeride üretimi destekleyen adımlar atılıyor. Baktığımızda ekonomide dışa bağımlılıktan, ekonomiyi dışa bağımlılıktan kurtaracak icraatları hayata geçirirken siz, bir yandan muhalefetin adımlarına baktığımızda, vaatlerine baktığımızda Türkiye’yi yine –tırnak içinde- borç para üzerine kurulu bir vaat silsilesini görüyoruz. Muhalefetin bu vaatlerinin arkasında sizce hangi saikler yatıyor? Batının 14 Mayıs’a özel bir önem atfetmesinin arkasında da bu saikler mi var sizce?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu çok açık-net söylememde fayda var. Biliyorsunuz Türkiye’nin cari açık konusu daha çok enerjiden kaynaklanıyordu ve burada da bizim hemen hemen borçlanmamızın yarısı diyebilirim ki enerjiydi. Bu konuyla tabii Rusya’yla ilgili atılan adımlar çok çok farklıydı, zira doğal gaz bizim en önemli borçlanmadaki üründü. Tabii bu Karadeniz doğal gazı, Gabar, bu iki önemli adım bizi ciddi manada rahatlatacak. Türkiye’yi ilk imzasını CHP’nin attığı IMF tuzağından malum biz kurtardık. Başbakanlığım döneminde Davos’tayız ve Davos’ta bu Bebecan, o da benimle beraber o zaman ve IMF Başkanıyla konuşuyoruz, dedim ki; siz alacaklarınızı tahsil ediyor musunuz? Ediyoruz. Fakat dedim, siz benim görevimi de üstleniyorsunuz. Türkiye’nin Başbakanı benim, Türkiye’yi ben yöneteceğim, siz değil. Siz alacağınızı tahsil ediyorsunuz, dolayısıyla buna devam, ama ülkemin yönetimine, siyasi kararları almasına asla müdahale edemezsiniz. Ve 2013, 23,5 milyar dolar o zaman borcumuz var IMF’e, 2013’te biz IMF’e olan borcumuzu sıfırladık, ondan sonra da bizim IMF’le artık ilişiğimiz kalmadı. 23,5 milyar dolar IMF’e borcumuzun olduğu dönemde bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Şimdi yani 115 milyar dolara çıktı. Başbakanlığım döneminde 135 milyar doları da bulmuştuk. Ben yine bizim bu rezervimizin artacağına inanıyorum. Şimdi bu arada ne oldu? CHP’nin meşhur sözcüsü, ondan sonra İP’ten eski Merkez Bankası Başkanı, ikisi beraber otel odasında gittiler IMF’in temsilcileriyle görüşmeler yaptılar ve bize de ardından IMF’den borç alın tavsiyesinde bulundular. Dedik, bizim böyle bir derdimiz yok, biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, asla böyle bir yola da tevessül etmeyeceğiz, etmedik. Bakın şimdi bizim IMF’e borcumuz yok, bitti. Hamdolsun Merkez Bankamızın döviz rezervi şimdilik 115 milyar dolar, daha da artacak bu. Bir ara yine 122’ye çıktı, 130’a falan dayandı, artacak.

Çok önemli bir şey söyleyeceğim; Türkiye’ye önce borç, sonra buyruk vermeye alışanlar Mayıs-2013’ten sonra saldırılarını artırdı. Gezi olayları, çukur eylemleri, terör saldırıları, kur-döviz saldırıları, darbe teşebbüsleri; tüm bunlara milletimizin desteğiyle biz karşı koyduk. Bağımsız ekonomik adımlar attık, finans sistemimizi güçlendirdik. Merkez Bankamız rekorlar kırdı. Bankacılık sistemimizin sermayesini tahkim ettik. Küresel ekonomik krize rağmen ekonomisi büyüyen birkaç ülkeden biri olduk. Tüm bunlara karşılık bay bay Kemal ne yaptı? Tekrar ekonomisi kırılgan, savunması dışa bağımlı bir ülke haline gelmemiz için kapı-kapı dolaştı. İnanın bunlar boş, kimse bay bay Kemal’e değer vermez, neyi verecek ya? Adam diyor ki; 300 milyar dolar getireceğim. Ne karşılığında getiriyorsun? Tefeciler buna güya söz vermişler, tefecilerin verdiği sözle para getirecekmiş. Ki bu zat biliyorsunuz başarısızlığının kitabını yazmış birisidir, kitap değil broşür, SGK’nın başındayken böyle bir broşür yazdı. Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımda ülkesini borçlandırma vaadiyle ortada dolaşan başka bir siyasetçi görmedim. Batının 14 Mayıs seçimlerine ilgisi de buradan kaynaklanıyor. Önce borç, sonra emir verecekleri aparat olarak bay bay Kemal’i seçtiler. Makam, koltuk hırsları da koalisyon masasını birilerinin oyuncağı haline getirdi.

Bakın biz enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için attığımız adımlarda karşımızda bunları bulduk. Ama hamdolsun milletimiz tüm bu adımlarımızın faydalarını görüyor, hissediyor, yaşıyor. Mesela Karadeniz gazı, bu kaynak bizi sadece enerjide dışa bağımlılıktan kurtarmayacak, enerjide üretici ülke konumuna girmemizle oluşacak refah artışı hayatın tüm alanlarına yansıyacak. Her bir vatandaşımız cebinde, mutfağında bunun faydalarını görecek. Şimdiden zaten görmeye başladı. Biliyorsunuz Karadeniz gazını kullanıma verince evlerde 1 ay tüm kullanımı ücretsiz yaptık. Bununla kalmadık, mutfak ve sıcak su için kullanılan doğal gaza denk gelen 25 metreküpü de 1 yıl boyunca her ay faturalardan düşme kararı aldık. Evlere gelen faturalarda ilk ayın ücretinin de devlet tarafından karşılandığını gören insanlarımızın mutluluğuna, gururuna bizzat şahit oluyoruz. Ve tabii bununla kalmıyoruz, şimdi ne var? Gabar. Gabar’daki çıkan petrol, bunu da yine milletimiz inanıyorum ki faydasını, huzurunu görecek, yaşayacak.

MERVE BAŞKURT- Son sorumuzu soracağız, Serhat İbrahimoğlu’na sözü bırakmak istiyorum.

Buyurun.

SERHAT İBRAHİMOĞLU- Ben de sözü Ersin’e bırakayım, o konu çok önemli çünkü, aileyle ilgili, Ersin o soruyu sorsun, öylelikle bitirelim.

ERSİN ÇELİK- Efendim, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir LGBT dayatması var ve siz bu konuda çok net duruş sergiliyorsunuz, ancak Türkiye’de muhalefet LGBT’lilere, eşcinselliğe yönelime dair vaatlerde bulunuyor, beyannamelerinde de var. AK Parti’nin beyannamesinde ise aileyi koruyan, ailenin devamını sağlayacak, gençleri evliliğe yönlendirecek, teşvik edecek vaatler var. Fakat bu LGBT dayatması bir tehlike. Toplumda da bunun karşılığı var, biliyorsunuz Büyük Aile Yürüyüşü yapıldı. Bu dayatmaların aileyi korumak için, gençleri korumak için bir yasal düzenleme olacak mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ersin Bey, biliyorsun biz bunun için Anayasa değişikliğini teklif olarak getirdik. Çünkü aile bizim için olmazsa olmaz. Bir defa açık-net konuşuyorum. Şu anda ekranları başında bizi izleyen milletimiz bunu çok iyi değerlendirmesi lazım. CHP, LGBT’ci midir? LGBT’ci. İYİ Parti LGBT’ci mi? LGBT’ci. HADEP, LGBT’ci mi? LGBT’ci. Bunun yanında bazı küçük partiler de var, onlar da LGBT’ci. Eğer değillerse çıksınlar açıklasınlar. Ama AK Parti asla LGBT’yi semtine uğratmaz, Milliyetçi Hareket Partisi uğratmaz, Cumhur İttifakı böyle bir şeyi asla semtine uğratmaz, çünkü aile bizim kutsalımızdır.

Ve toplumumuzun belkemiği aileyi, daha doğrusu ileri gidiyorum güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur, eğer güçlü aileniz yoksa güçlü bir millet kuramazsınız. Toplumumuzun belkemiği, aileyi gözümüzün nuru evlatlarımızı LGBT gibi sapkınlıklardan korumak bizim için esastır. Aynı zamanda aileyi güçlendirmeyi de kendimize sorumluluk addediyoruz. Türkiye’de aile ismiyle bir bakanlığı biz kurduk, sosyal yardım programlarımızın ana gayesi, hep aile kurumun ayakta tutmak olmuştur. Şimdi yeni bir daha atıyoruz, bu doğrultuda yapılacak çalışmaların finansmanı için aile ve gençlik bankası kuruyoruz.

Sayın Başkan, bu nereden çıktı? Yani yıllarca önce Başbakanlığım döneminde bir Norveç seyahatinde Norveç Başbakanıyla, onların biliyorsunuz petrol rezervleri filan çok çok güçlü, yüzde itibarıyla buranın gelirinin yüzde 25’ini biz gençliğin geleceğine yönelik rezerv olarak kullanıyoruz, bu başka bir yerde kullanılmazdı. Şimdi biz de aile ve gençlik bakanlığını bunun için kuruyoruz. İşte diyelim ki Gabar’da çıkan petrol, öbür tarafta doğal gaz, bütün buranın gelirinin belli bir bölümün biz bankada rezerv edeceğiz ve buradan aileler, buradan gençler, bu banka üzerinden ev hanımlarına ve gençlerimize destekler vereceğiz. Ev hanımlarımızı sigorta primlerinin 3’te birini ödeyerek emekli edeceğiz. Her ailede gençler başta olmak üzere en az bir çalışan olmasını sağlayacağız. Kadın ve genç istihdamına özel önem vermeyi sürdüreceğiz. Hayata geçireceğimiz gelir tamamlayıcı aile destek istemiyle hiçbir hanenin gelirini belirli bir seviyenin altına düşmesini inşallah temin edeceğiz. Gençlerimizin evlenmelerini, yuva kurmalarını kolaylaştıracağız. Yeni evlenen çiftlere 2 yılı geri ödemesiz 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi vereceğiz. Hayata geçireceğimiz aile koruma kalkanı programı da son derece önemli, gençliğimiz üzerinde emelleri olanlara aile yapımızı bozarak Türkiye’yi çökertmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz.

MERVE BAŞKURT- Efendim, hepimiz için önemli ama, sizin için oldukça önemli olduğunu biliyorum, çünkü sizin gündeminizde ve kalbinizde hiç şüphesiz afet bölgesi var. Çok büyük bir yıkım yaşadık, 11 ilimiz ağır bir yıkımla karşı karşıya kaldı, binlerce vatandaşımızı kaybettik, elbette acımız bu konuda çok büyük ve unutabileceğimiz bir boyutta değil. Ama hızlı atılan adımlarla o bölgelerin inşası ve ihyası devam ediyor, son çalışmalar hakkında da bilgi almak isteriz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii deprem bizim öncelikli gündemimiz olmaya devam ediyor. Öncelikle ölenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum. Bu arada enkaz kaldırma çalışmalarında diyebilirim ki artık sona geliyoruz. Ama kalıcı konutların yapımında da işte yoğun konut yapımları da devam diyor. işte karşımızda şu anda TOKİ’nin yapmakta olduğu konutları da görüyoruz. Şimdi TOKİ’ye de kafayı takmış bay bay Kemal, işte başındakini alacakmış, TOKİ’yi kapatacakmış. İşte bizden önce TOKİ çok daha fazlasıyla konutlar yapmış. Ya biz geldiğimizde 30 bin, şimdi ise bu konut sayısı 1 milyon 300 bine ulaştı. Kılıçdaroğlu, sen kendinde misini? Nereden nelere geldik.

İstanbul’a Belediye Başkanı oldum, KİPTAŞ’ı biz sıçrattık, şu anda sen KİPTAŞ’la İstanbul’da acaba ne yapıyorsun, nerede ne yaptın? Kaç konut yaptın, bunu söyle; yok. 6 Şubat depremlerimizi yaşayan illerimizi ayağa kaldırma çalışmalarımız sürüyor. Buralarda insanımız için 650 bin konut ve köy evi yapacağız. Bunların 319 binini bir yıl içinde inşallah bitireceğiz. Ama o kadar hızlı çalışıyoruz ki, 2 ay içinde tamamladığımız köy evleri oldu, gittim teslimatlar yaptım. Bunların vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Çalışmalar hazlı bir şekilde devam ediyor. Tabii bugün itibarıyla inşa sürecine başladığımız konut sayısı 125 bini, bilfiil temeli atılan konut sayısı da 59 bini buldu. Aynı şekilde iş yerlerinin ve sosyal alanların yapımlarını da sürdürüyoruz.

Tabii sadece konut yapmıyoruz, çok kapsamlı bir şehircilik hamlesi hayata geçiriyoruz. Bu çalışmalarımız elbette tüm ülkemizi de kapsıyor. Ülkemizin hiçbir yerinde depreme dayanaksız bina bırakmamakta kararlıyız ve bunun için de yoğun bir şekilde zemin etütlerini yapıyoruz ve bu zemin etütleriyle beraber inşallah İstanbul’da 5 yılda 1,5 milyon konutu dönüştüreceğiz büyük bir adım attık. Bu kapsamda yarısı bizden kampanyasını başlattık, İstanbul’dan başlayarak risk içindeki evini kentsel dönüşümle güçlendirenlerin maliyetinin yarısını devlet olarak biz karşılıyoruz. Kentsel dönüşümde kira yardımını da 5 bin 250 liraya yükselttik, ayrıca 10 bini 500 lira da taşınma yardımı yapıyoruz. Yarısı bizden kampanyasında şimdiye kadar 533 bin bağımsız birim için 104 bine yakın başvuru yapıldı.

Tabii bizim önceliğimiz yerinde dönüşümü sağlamak. Ama diyelim ki hak sahibi vatandaşımız rezerv alandaki konutlardan faydalanmak istiyor, bu sefer de mevcut binasının değerini rezerv alandan tercih ettiği konutun değerinden düşeceğiz. Devletimiz hem maliyetinin yarısını karşılayacak, hem de uygun oranlarda kredi desteği verecek.

Bütün bu adımları atarken tabii muhalefet hep karşı çıkıyor. Nerede bir kentsel dönüşüm yapacak olduk, hemen engelleme girişimleri başlattılar, öyle veya böyle biz yolumuza devam edeceğiz. 21 yılda ilan ettiğimiz 279 riskli alan kararına 800’ü aşkın dava açtılar. Popülizm yapmaya gelince onlardan iyisi yok, ama iş icraata gelince de ortada yoklar. Şehirlerimizi afetlere hazırlamak popülizm yapılacak bir mesele değil. Deprem siyaset üstü bir meseledir, biz buna böyle bakıyoruz, adımlarımızı buna göre atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.

MERVE BAŞKURT- Sayın Cumhurbaşkanım, çok teşekkür ediyoruz yoğun seçim mesainizde bize vakit ayırdığınız için. Cenabı Allah sağlık, sıhhat, ömrünüze bereket versin inşallah diyerek programı kapatmak istiyorum.

Çok çok teşekkür ediyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de çok teşekkür ediyorum. Ekranları başında bizi izleyen milletime de kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Şimdiden 14 Mayıs’ın milletim için, ülkem için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

MERVE BAŞKURT- İnşallah. 14 Mayıs seçimine 9 gün kala TVNET, TVNET Radyo ve Yeni Şafak ortak yayınıyla karşınızdaydık, konuğumuz Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.

Bu yayında bana eşlik eden gazeteci meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum. İyi akşamlar diliyorum, hoşça kalın.