TRT “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”

30.11.2021

CANAN YENER REÇBER- Mutlu akşamlar sevgili seyirciler, hoş geldiniz TRT ekranlarına. Çankaya Köşkü’nden Cumhurbaşkanı Özel Yayınımızla karşınızdayız tüm TRT kanallarında.

Müsaadenizle efendim TRT kanallarını da saymak isterim; TRT Haber, TRT 1, TRT Türk, TRT Avaz, TRT Kürdi, TRT World, TRT Arapça, TRT Radyo 1 ve TRT Radyo Haber’de ortak yayında karşınızdayız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ağırlıyoruz bugün.

Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım. Efendim, şimdi ekonomiden siyasete, dış politikadan terörle mücadeleye birçok başlıkta sorularımızı yönelteceğiz sizlere. Hemen müsaadenizle ben konuklarımızı, bugün bize katkı sağlayacak konuklarımızı da tanıtmak isterim;

Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Okan Müderrisoğlu

TRT Haber yapımcısı Sayın Betül Soysal Bozdoğan

Ve araştırmacı yazar Sayın İdris Kardaş, sizler de hoş geldiniz.

Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi merak edilen birçok konu başlığı var, son günlerde de ekonomi ön planda, öne çıkan konu başlıklarından biri. Sizin de son günlerde birçok açıklamanız oldu bu konuda, müsaadenizle efendim ben ekonomi başlığıyla başlamak isterim ve moderatör olarak da ilk soruyu yöneltmek isterim. Bugünün sıcak verisiydi büyüme efendim ve üçüncü çeyrek büyümesi bugün beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Yılsonunu nasıl bir büyümeyle kapatmayı hedefliyor Türkiye ve özellikle de dünyadan yine pozitif ayrışmayı başarabilecek miyiz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şu küresel salgın döneminde her şeyden önce Türkiye özellikle bu üç çeyrekte de çok farklı bir ayrışma ortaya koydu ve yılsonu itibariyle de bu pozitif ayrışmayı devam ettireceği inancındayım. Bunu zaten sadece biz değil OECD, onlar da aynı şekilde söylüyorlar, açıklıyorlar ve yılın ilk yarısında güçlü bir büyüme performansı sergileyen ekonomimiz üçüncü çeyrekte de bu görünümünü hamdolsun korudu. Ve tabii bu beklentileri de aşarak böyle bir konuma gelmiş olması da özellikle böyle aç kurtlar gibi bekleyenleri falan da şaşırttı. Hâlbuki biz şaşırmadık, çünkü biz gerek ikinci çeyrekte, gerekse üçüncü çeyreğin sinyalini zaten ikinci çeyrekten aldık ve sonunda da inşallah bizim beklentimiz, yani biz 10’u bulacağız, ondan şüphemiz yok. Ve bu konuyla ilgili olarak da şu anda performansta özellikle üzerinde durduğum, hep söylüyorum, diyorum ki; faizi düşürmek suretiyle biz yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme ve bu dört tane ana başlık bize büyümeyi getirecek. Bizim tahminimiz asgari 10, ama bu 10’un üzerine de çıkabilir. Bazı dostlarla yaptığımız özel görüşmelerde de onlar yani bu 10’un üzerine de çıkabilir düşüncesini bizlerle paylaşıyorlar, ben de yadırgamıyorum. Hatta hatta yani bu yılsonu itibariyle enflasyonda da kendisini zaten gösterecek, buna da inanıyorum. Hep söylüyorum ya; faiz sebep, enflasyon neticedir. Çünkü faizi şu anda düşürüyoruz ve enflasyonun da inşallah düştüğünü hep birlikte göreceğiz.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi efendim, büyüyoruz, ama neden büyüyoruz, bu sorunun cevabı da son derece önemli. Sayın Cumhurbaşkanım, sizin grup toplantınızda paylaştığınız bir video vardı, özellikle büyümeyi getiren o icraatlar yer alıyordu o videoda. Şimdi müsaadenizle o videoyu izleyelim, sonrasında konuklarımızın da sizlere soruları olacak.

CANAN YENER REÇBER- Bu video çok ses getirdi Sayın Cumhurbaşkanım.

İDRİS KARDAŞ- Sizi izlerken gördük de ne hissettiniz Sayın Cumhurbaşkanımız? Gururla eserinizi izliyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok da seri gidiyor.

CANAN YENER REÇBER- Evet, video sonrasında biz de aynı şekilde yayınlayıp aktarmak istedik. Şimdi tam da bunun üzerinden sorularımızla devam etmek isteriz.  Sayın Okan Müderrisoğlu, buyurun lütfen.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Geçen hafta grupta izledik bu videoyu, hakikaten çok konuşuldu, tabii bu büyük bir meydan okumayı da ifade ediyor. Ama aynı zamanda şimdi bir yeni sınamayla da karşı karşıyayız ekonomide. Siz klasik ekonomi teorisinin sahipleri bakımından önemli bir iddiayı ortaya koyuyorsunuz ve ekonomide mutlak tek bir model ya da doğru model olmadığını ve Türkiye’nin artık farklı bir yazılımla yola devam edeceğini söylüyorsunuz. Bu sizin güçlü, kararlı, iradeli tutumunuzdan büyük ölçüde beslenen özellikli bir durumu da ifade ediyor. Fakat bir yandan da çok enteresan bir süreçteyiz, pandeminin artçı şokları devam ediyor. Sizin ekonomi politikanıza karşı kur atakları üzerinden sistem başka bir yere doğru evrilmek isteniyor. Küresel sistemde enflasyon artıyor, Türkiye’de yine benzeri bir tablo var ve seçime doğru da yaklaşıyoruz. Şimdi böyle bir tablonun içerisinde özellikle üreten kesim, reel kesim açısından bu sürecin yönetilebilir kılınması için bir paketiniz, bir programınız, bir çalışmanız var mı? Başlangıçta üretim ve istihdam diyelim efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Böyle bir şeyin tabii olmaması mümkün mü? Tabii ki var. Fakat bir gerçek ortada, biz şu anda daha önce de olduğu gibi o kritik dönemde şimdi de iki önemli destek paketi hazırladık, bunlardan bir tanesi; bu ilave istihdama destek paketidir. Bir diğeri de; imalata dayalı ithal ikamesi destek paketidir ve 19 yıldır nasıl sanayicisinden esnafına ve dar gelirlisine kadar milletimizin her kesiminin yanında durduysak, bu süreçte de hiç kimseyi yalnız bırakmadık, bırakmayacağız ve ihmal etmedik, ihmal de etmeyeceğiz. Çünkü bu milletle biz iktidar olduk ve AK Parti milletin partisidir dedik ve böyle yürüdük.

Tabii bizim şu anda ilave istihdama destek paketimiz nedir, diye sorarsanız, küçük ve orta ölçekli işletmelerimize yönelik 50 kişinin altında çalışanı olan firmalarımıza istihdama katkıları sebebiyle her yeni istihdam için 100 bin liraya kadar Kredi Garanti Fonu kefaletiyle krediye erişim imkânı sağlıyoruz. Ve bu paketten İŞKUR aracılığıyla faydalanmak isteyen işletmelerimizin Sosyal Güvenlik Kurumu işçi ve işveren payları 12 ayın sonuna kadar kredi faizlerinden düşülecek. Böylece yeni istihdam yapacak işletmelerimize faizsiz kredi imkânı sunmuş olacağız ki amacımız kısa sürede 11 bin firmamızın toplam tutarı 10 milyar lirayı bulan bu krediden faydalanmasını sağlayarak 50 bin yeni istihdamın önünü açmak. Bunun yanında bir de imalata dayalı ithal ikamesi destek paketimiz var ki bu paketle de uzun vadeli kredi imkânı oluşturarak üretime ve ihracata öncelik veren yatırımları destekliyoruz, destekleyeceğiz.

Özellikle 3, 4, 5 ve 6. teşvik bölgelerinde yer alan 58 ilimiz ile ilçelerinde yatırım yaparak istihdam oluşturacak girişimcilerimize bir müjdemiz var, onu da bu akşam açıklayalım. Bu girişimcilerimizin Hazine destekli Kredi Garanti Fonu kefaletiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın vereceği 7 puana kadar faiz desteğiyle yatırım yapmalarının önünü açıyoruz. Toplam tutarı 10 milyar lirayı bulan bu destekten Hamle Programı kapsamında diğer illerimiz de faydalanabilecektir. İşletmelerimize, girişimcilerimize bu akşam buradan hayırlı olsun diyoruz.

CANAN YENER REÇBER- Sayın Bozdoğan, sizinle devam edelim.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Sayın Cumhurbaşkanım, toplumun gündemine baktığımız zaman ilk sıralarda ekonomiyi görüyoruz, biz de bu akşam sizlere çokça ekonomi sorusu sormak istiyoruz müsaadenizle.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de zannettim ki Betül Hanım da dış politikadan girecek.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, icraatlardan bahsettiniz ekonomiye dönük. Biraz felsefesine dönük sormak istiyorum öncelikle; Cumhuriyet tarihine baktığımız zaman aslında uygulamaya koyduğunuz model evet söylemde vardı, fakat uygulamada belki de sizin iktidarınız tek. Az önce açıkladığınız gibi ve her zaman vurguladığınız gibi üretim, yatırım, istihdam, bunlara vurgu yapıyorsunuz ve bunları önceliyorsunuz. Bununla birlikte düşük faizi çok fazla önemsiyorsunuz. Son dönem gündemle birlikte belki de bir ihtiyaç oluştu, daha fazla bu modeli konuşmak istiyoruz, anlamak istiyoruz toplum olarak. Klasik tabirle söylemde bu model zengini daha zengin yapmayı hedeflemiyor, bundan kaçınıyor, ülkenin zenginliğini tüm katmanlara yaymayı hedefliyor. Peki, bu model efendim, başarıya ulaşacak mı, nasıl bir süreçten geçiyoruz? Nasıl yorumlarsınız, nasıl anlatırsınız bu modeli efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Betül Hanım, önce şuna inanmamız lazım: Şimdi zengini zengin yapan model faizciliktir. Faiz, zengini daha zengin yapar, fakiri de daha fakir yapar. Özellikle Türkiye ne zaman yüksek faiz kıskacından çıkmak için adım atmışsa –buna çok dikkat etmemiz lazım- döviz kuru üzerinden manipülatif bir baskıyla hep karşı karşıya kalmıştır. Şimdi ülkemizin bu yolla bir cendereye sokulmak istenmesi bizim tarafımızdan engellenmiştir ve biz buna müsaade etmeyeceğiz. Burada ifade ettiğimiz oyun şu: Bir defa bu kur faiz spekülasyonu ile karşı karşıyayız, dolayısıyla bu spekülasyonu ancak biz engelleriz. Yüksek faiz kazancı için kısa vadeli olarak ülkeye giren küresel fonlar var, yani sıcak para diyoruz buna ve bu sıcak para döviz kurunu geçici olarak düşürebilir, ama bu bizim için ideal olan değildir. Bir süre sonra bu fonlar yüksek faiz kazancını alıp düşük kurdan tekrar dövize dönerken kur yeniden yükselir. Yükselen kuru düşürmek için her seferinde daha yüksek faiz vermek gerekir. Sürekli tekrarlanan bu süreç ülkenin kaynaklarını küresel sermayeye aktaran ve ekonomiyi bağımlı hale getiren bir kısır döngüdür, şu anda da bunu yaşıyoruz aslında. Kur-faiz-enflasyon sarmalına böyle sokulduk. Biz de diyoruz ki; biz kur-faiz-enflasyon sarmalında yaşamayacağız ve yatırımı, üretimi engellemelerine de müsaade etmeyeceğiz. Büyümeyi istikrarsız hale getirmelerine müsaade etmeyeceğiz ve biz bu sarmaldan çıkacağız. Bu tezgâhın bozulmasını istemeyenler kur manipülasyonu ile bizi yeniden bu oyuna çekmek istiyorlar. Küresel finans çevreleri ve içerideki iş birlikçileri bu kez bunu başaramayacaklar.

Şimdi özellikle de hani maliyet enflasyonu denilen bir tez var, sıkıntı bu değil mi? Yani sanayicinin, yatırımcının en önemli engeli nedir? Maliyet enflasyonudur, çünkü maliyetler ne kadar yükselirse onun yatırımdaki gücü de o kadar azılır. Biz tam aksine istiyoruz ki yatırımda bunun gücünü artıralım ve ondan sonra da uluslararası ihracatta o yatırımcı ne yapsın? Yarışa çok daha güçlü bir şekilde girsin.

Şimdi Türkiye’nin özellikle temel göstergeleri ekonomide çok güçlü, yani bunu dışarıdan birileri zayıf göstermenin gayreti içine giriyor. Ve bizim ekonomik verilerimiz de, tabii Okan Bey bu işin tam içinde, aslında zayıf değil, gayet iyi durumda. Ülkemiz artık bu kısır döngüyü kırma noktasına gelmiştir ve buradan geriye dönüş de yoktur ve biz buradan geriye dönmeyeceğiz.

Salgın sonrası dünya ekonomisinde oluşan yeni dengelerde de bu süreci hızlandırmıştır. Şimdi buraya şöyle bir bakalım: Bu olay sadece ülkemizde de mi var? Amerika’da var mı? Var. Almanya’da var mı? Var. İngiltere’sinde var mı? Var. Hele son zamanda Hollanda’da var mı? Bakıyorsunuz orada da var. Hepsi de bu ciddi kısır döngü içerisinde kıvranıyor ve bütün bunlardan Türkiye olarak biz hamdolsun büyük oranda sıyrılmış vaziyetteyiz. Türkiye’nin güçlü ekonomik dinamiklerine güvenen yabancı yatırımcılar için uzun vadeli yatırımların artık zamanıdır. Nitekim son dönemde Türkiye ekonomisinin sunduğu bu fırsatları gören önemli yabancı yatırımcıların büyük ölçekli yatırımlar için harekete geçtiğini görüyoruz. Türkiye’ye uzun vadeli yatırım yapanlar her zaman kazanmıştır, bundan sonra da kazanacaktır.

Bakınız, geçenlerde biz Ceyhan’da büyük bir tesisin, kimyevi ürünler üretme noktasında bir tesisin 1 milyar 700 milyon dolarlık temelini attık ve burada inşallah şöyle 2,5 yıl içerisinde filan bitecek ve burada yaklaşık 5 bin civarında bir istihdam olacak. Ama bu aynı zamanda bizim cari açığımızı da ciddi manada aşağı çekecek, mesele bu zaten. Şimdi bunun arkasından yine bu bölgelerde, mesela Seyhan’da filan da buna benzer bazı gelişmeleri şu anda takip edenler var, biz de takip ediyoruz.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Kabine Toplantısında kur ve faiz oyununu gördük, açıklamasını yapmıştınız, daha detaylıca bu açıklamalarınızla da bunu yorumlamış oldunuz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hatta biliyorsunuz, belki yadırgayanlar da olabilir, yani Türkiye’deki sermayenin temsilcisi konumunda olan STK’nın burada kalkıp da bize cevap yetiştirmeye kalkması, o da çok manidar. Ben onlara diyorum ki, bak kamu bankaları eğer kredi istiyorsanız buyurun size kredi vermeye de hazır. Mevcut yatırımlarınızı gelin daha da güçlendirin, sizlere krediyse kredi vermeye de hazır.

Bizim derdimiz var. Bizim derdimiz ne? Kur, faiz sarmalı değil, tam aksine yatırımı yapacak güçlü yatırımcıları biz arıyoruz, yeter ki bize güven veren yatırımcı olsun. Ha bunun ismi şu olmuş, bu olmuş, bu önemli değil, çünkü biz yeni ekonomi modeliyle artık yüksek faiz verecek sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz, düşük faizle yeni yatırımları, üretimi ve ihracatı destekleyeceğiz. Onun için birinci derecede kamu bankalarının yöneticilerine hep onu söylüyorum, bak diyorum düşük faizle siz özel sektör bankalarıyla faiz noktasında yarışmaya girmeyeceksiniz. Tam aksine düşük faizle siz yatırımcımızı teşvik edeceksiniz. Onların yatırım yapmasını sağlayacaksınız, ardından biz sizden bir şey bekliyoruz, istihdamı artıracaksınız, istihdamla beraber üretimi artıracaksınız, üretimle beraber uluslararası küresel sermayeyle ihracatta yarışa gireceksiniz. Biz şu anda ihracatta gayet iyi bir konumdayız, çok çok iyi bir konumdayız, bakın şu anda biz 215-220 milyar dolarlara çıktık ve yılsonuna kadar bu 220’nin üzerine çıkacak. Bunlar tabi şu anda Türkiye’nin ihracattaki rekoru.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, müsaadenizle çok küçük bir ilave daha. Çok zor bir model değil mi bu, yani süreç isteyen, zaman isteyen? Evet, ülkeyi daha da güçlendirecek, daha da kalıcı bir gelişmeye büyümeye götürecek bir model, fakat aynı zamanda bir siyasetçi için de bu bir risk değil midir? Sizden önceki başbakanlara baktığımızda, sanırım bu model hiç denenmedi, hep söylemde kaldı sanki doğru mu bilmiyorum, size arz etmiş olayım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii her yiğidin yoğurt yiyişi farklı. Benim de yakın çevremde birçok insan bunları geçmişte de savunmadılar. Hatırlayın, biz 6 sıfırı atıyoruz dediğimiz zaman, Taksim Meydanı’nda anırırım, diyenler vardı, bunlar işte bazı köşe yazarlarıydı. Hatta hatta en yakınımda olanlardan bile, şu anda işte o da siyasette, kurmayacağım, dediği halde bir parti de kurdu. Daha sonra, hayır, 6 sıfırı atacağız dedim, ben Başbakanım çünkü. Şimdi de onlarla tabii övünüyor, işte biz diyor 6 sıfırı attık. Ne sen attın ya? Başbakan olarak talimatı verdim ve 6 sıfırı attık, ondan sonra da onunla övünmeye başladı. Benzer birçok ekonomik kararların altında benim imzam var. Sen benim bir bakanımsın, sen karar mercii değilsin ki. Buna benzer birçok şeyler yaşadık.

Şimdi bir yere geldik, artık cari açık verip bu açığı dış borçla finanse eden değil, döviz kazanıp cari fazla veren bir ekonomi olma hedefiyle hareket ediyoruz ve bu hedefe de çok yakınız. Döviz kurunda kalıcı istikrar, yüksek faizle kısa vadeli ödünç döviz çekerek değil, az önce söylenen değil, ihracat, turizm ve diğer hizmet gelirleriyle döviz kazanarak mümkün olabilir.

Bakın, faizleri artırmanın çözüm olmadığını defalarca gördük. Şu anda yüksek faizli sıcak para çekerek, döviz kurunu baskılayıp ithalatı ucuzlatmak enflasyonla mücadele değildir. Bize dayatılan yüksek faiz politikası, o da yeni bir olay da değil, yerli üretimi yok eden, üretim maliyetlerini artırarak yapısal enflasyonu kalıcı hale getiren bir modeldir. Bu model sıcak para her çıktığında kur artışıyla enflasyonun yeniden tetiklendiği ve yeni faiz artırımlarının gündeme getirildiği sonu olmayan bir sarmaldır, biz şimdi bu sarmala son veriyoruz. Bugün geldiğimiz noktada ihracatımızın, bu oran önemli, ithalatımızı karşılama oranı yüzde 90’lara ulaştı, mesele bu.

Bakın şu anda turizmde de hamdolsun hızla bir toparlanma süreci içindeyiz, zaten olması gereken bu. Yani hizmet sektöründe de böyle bir toparlanma olunca evvel Allah biz, şu mevsimde turizmde Rusya’dan ciddi bir turist akını var ve memnunlar da. Antalya şu anda maşallah hiçbir mevsimde görülmemiş Rus turist çekiyor. Yani bu konuda tabii Sayın Putin’le olan dayanışmamız, Rusya’yla olan dayanışmamız tabii bu tür turist akınını da sağlıyor.

Tabii aylık olarak cari işlemler fazlası vermeye başladık, bu da önem arz ediyor. Yıllık cari açığımızı da aydan aya hızla azaltıyoruz, inşallah önümüzdeki sene yıllık bazda da cari fazlaya geçeceğimiz anlaşılıyor ve buna da inanıyorum.

CANAN YENER REÇBER- Evet, şimdi Sayın Kardaş, sizinle devam edelim.

İDRİS KARDAŞ- Sayın Cumhurbaşkanım, geçtiğimiz gün şöyle bir cümleniz vardı, ben bununla bağlantılı bir soruyu size sormak istiyorum: Ülkemizi mandacı iktisatçıların arzuladığı şekilde küçültecek, insanlarımızı açlığa, yoksulluğa mahkûm edecek politikaları ret ediyoruz. Bu çok güçlü bir çıkış, gerçekten çok önemli bir çıkış ve biz bununla topyekun bir mücadeleye de, bir kurtuluş savaşı ekonomik anlamda mücadeleye de milleti beraber çağırıyorsunuz, bu çağrınız da var.

Geçtiğimiz gün bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısı oldu ve burada bir bildiri yayınlandı ve bu bildiride ekonomi güvenliği ilk defa bu şekilde yer aldı Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde. Bir ulusal güvenlik anlamında bunun önemi konusunda size sormak istiyorum; nasıl bir önemi var, neden ulusal anlamda bir tehdit olarak bu operasyonları görüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi İdris Bey, her şeyden önce şunun altını çizelim; Ekonomik güvenlik ulusal güvenliğin bir parçasıdır. Türkiye ekonomisi az önce de söylediğim gibi güçlüdür. Makro göstergelerimiz ve son dönemdeki ekonomik performansımız gayet iyi durumdadır. Bu gerçekler ışığında döviz kurunda gördüğümüz son hareketlerin ekonomik temeli olmadığı da açıktır; ha bunu anlayanlar var, anlamayanlar var. Üretimi, yatırım, istihdamı, ihracatı ve bununla birlikte gelişen politikalarla ülkemizin giderek güçlenmesi ve bağımsız politikalar izleyebilecek duruma gelmesi elbette bazılarını rahatsız ediyor. Düşünün, yani Ana Muhalefetin başındaki kişi bundan ciddi manada rahatsız oluyor. Neymiş, Milli Güvenlik Kurulu bu noktada bu konuların görüşüldüğü olamazmış. Yani hakikaten bu kişi daha siyaseti anlamış değil, siyaseti bilmiyor. Hâlâ aynı yerde, yani SSK’yı batıran o zihniyet, o kafa hâlâ aynı yerde. Ya sen zaten SSK’yı batırdın. Sen değil misin Sosyal Sigortalar Kurumu’nun hastanelerinde insanların morglarda öldüğü dönemin sorumlusu sen değil misin? Ve o dönemlerde insanların çektiği, hele hele ben Rahmetli Savaş Ay’ın programını hiç unutmuyorum, adeta bununla dalga geçiyordu Bay Kemal’le, yani siz buranın başındasınız, bunun sorumlusu siz değil misiniz filan diye. O da topu başka yerlere atıyordu, şu anda da aynı konumda, hiç umurunda değil, sorumlusu sensin.

Milli Güvenlik Kurulu’nda bunları görüşmeyeceğiz de nerede görüşeceğiz? Milli Güvenlik Kurulu bu işlerin en hassas noktada görüşüldüğü ve görüşüleceği yerdir, bunu başka yere çekmenin anlamı değildir. Şunu bir defa bilmesi lazım: Türkiye, eski Türkiye değildir. Türkiye, finans piyasaları üzerinden ekonomik tehditlere pabuç bırakmaz, geçti onlar. Reel ekonomimiz bu tehditleri tamamen boşa çıkaracak güç ve kabiliyettedir. Bunun rahatlığıyla adımlar atıyoruz ve bu tehditlere karşı da rahatlıkla durabiliyoruz. Algı operasyonlarıyla, döviz manipülasyonlarıyla bizi zayıflatmak ve engellemek artık mümkün değildir. Bu tehditlerin farkında olduğumuzu, tehditler karşısında gereğini yapacak güçte ve kararlılıkta olduğumuzu Milli Güvenlik Kurulu’nda da teyit etmiş olduk ve daha sonra da açıklamamızı buna göre yaptık.

CANAN YENER REÇBER-Evet, şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun 2016 yılına ait bir videosu var, o videoyu izleyelim üzerine sorularımız olacak size yine bu konuyla ilgili.

Evet, Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını izledik 2016 yılında yaptığı bir şey konuşmadan alıntıydı, bir videoydu. Sayın Müderrisoğlu sizinle devam edelim.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bu faiz konusuyla devam edelim, çünkü bu faiz konusuyla ilgili söylemsel sadece 5 yıl öncesine ait değil, bugün de CHP ve diğer muhalefet partileri, hatta yerleşik iktisatçıların da hemen hemen benzer sözleri var. Ve faiz indirimi başladığı andan itibaren de bu indirimin neden yapıldığı, yapılmaması gerektiğine ilişkin de bir yığın tez ve argüman da ileri sürüldü. Şimdi faiz konusu açıldığı andan itibaren bir faiz kur oyunu başlıyor Türkiye'de ve şu anda kurlar yukarıya doğru atak yapmış vaziyette. Bu kur baskısı ne zaman ve nasıl kırılır efendim, ona ilişkin bir perspektifiniz var mı? Bir hususta tabii faiz deyince bunun hem iktisadi hem insani, hatta itikadi boyutları da var. Ama daha çok hani ekonomik temelleri üzerinden değerlendirmeler yapılıyor. Siz bunu bir paket olarak değerlendiriyorsunuz. Ama günün sonunda muhalefetin faizlerin aşağıya çekilmesine ilişkin sizin ortaya koyduğunuz bu iddia ve irade karşısında çok net eleştirileri, hatta karşı çıkışı var, oysa bir dönemde çağrıları var. Hadi muhalefetin çelişkisini onların kendi iç muhasebesine bırakalım, ama sade vatandaş açısından mesajınız ne olur acaba?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi az önce de söylediğimiz gibi bir defa faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Yani şu anda benim normal vatandaşım faiz sarmalı altında inim inim inler. Bakın Ana Muhalefetin başındaki zat ne diyor? İndirin diyor 1’e biz diyor, destekleriz. Ben aksini söylemiyorum, ama benim şu anda tek başıma bu tür bir kararı alma yetkim var mı? Yok. Fakat ben dikkat edilirse başından beri ilgili mercilere hatta kendileri ne diyor? Merkez Bankası bağımsız değil. Peki, Merkez Bankası bağımsız değil de sen bağımsız olmayan Merkez Bankası’ndan randevu talep ettiğinde Tayyip Erdoğan bunu engelledi mi? Gidip Merkez Bankası’nı ziyaret ettikten sonra da yaptığın açıklamalar ziyaretten sonra belli. Yani işin ahlaki boyutu da yok.  İnsan böyle bir ziyareti yaptıktan sonra çıkıp dışarıda da tam böyle aksi Merkez Bankası’nı yıpratacak açıklamalar, konuşmalar yapar mı? Bunları da yaptı ve şu anda da bunu söylüyor. 2016’dan bu yana bunları tekrar tekrar söyledi. Zaten yanındaki sözcü olan zat da aslında iyi bir faizcidir, isim vermeye gerek yok anlıyorsunuz zaten. Kendisi ise bu işlerden zaten anlamaz. Fakat çok açık net söylüyorum, biz inşallah seçim öncesi ne kadar ciddi manada bu faizin düştüğünü, bu kuru tetikleyen yüksek faizin de faizin düşüşü sebebiyle kurda da ciddi bir olumlu iyileşmenin olduğunu hep birlikte göreceğiz. Buna enflasyonda dâhil. Ve hep söylediğim tezimi tekrar ediyorum, enflasyon neticedir, faiz sebeptir. Ve bunu da göreceğiz, neticesiyle göreceğiz. Burada takvim verebilir miyim? Tabii ki takvim veremem.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Aslında söylüyorsunuz yani seçim öncesine kadar dediğinizde zaten bir perspektif var orada.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani böyle bir süreç olacak. Ama muhalefetin faiz indirimi konusundaki itirazları bizim doğru yolda olduğumuzun teyididir, demek ki bu noktaya geldiler. Ama hemen çark ederler mi? Onu bilemem. Onlar etse de, etmese de ben tezimin savunucusuyum ve küresel sermayenin dünyadaki geldiği yer ortadadır. Faizler dünyada ortadadır, enflasyon dünyada ortadadır. Bunu söylerken özellikle kapitalist ekonomilerde ki durumu bakarak bunu söylüyorum. Şu anda Amerika'da faiz oranlarına bakalım, Avrupa'da faiz oranlarına bakalım ve enflasyonlara da bakalım. Buralardaki faiz oranlarını enflasyona baktığımız zaman bizim ile mukayese edilemeyecek derecede bunların yüksek faizlerinin olduğunu, enflasyonların olduğunu görüyoruz. Ama bir bakıyorsun ölçümleme bunlar da faiz bizden çok çok düşük, enflasyon hakeza düşük. Ama küresel ekonomilerde şu anda oralarda da faiz yükseldi, enflasyon yükseldi. Biz şu anda onlarla mukayese edilemeyecek derecede yüksek konumdayız.

İşte şimdi bir düşürme noktasına geldik inşallah bu düşürme ile birlikte yeni adımlar atacağız. Fakat burada tabii derdimiz şu: Ülkemizi biz bu yüksek faiz çıkmazından kurtarmamız lazım. Ve burada Amerika'da G-20 ülkeleri olarak şöyle baktığımızda 4,9 olarak gözüküyor. İngiltere 6,6 olarak gözüküyor. Şu anda 7,4 olarak büyüme oranı Türkiye'nin malum gözüküyor. Rusya'ya bakıyoruz 4,3. Aynı şekilde Çin’e bakıyoruz 4,9 hepsinden biz ayrışmış durumdayız, gayet iyi bir konumdayız. İnşallah yılsonu itibariyle de onlardan çok daha farklı bir yere geleceğiz. Ama bizim derdimiz yatırımları ve yerli üretimi desteklemek ve artırmaktır.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi tam bu noktada efendim, bugüne kadar pek çok sıkıntılı süreç devlet millet işbirliğiyle aşıldı. Peki, bugün vatandaş ne diyor? Biz de birçok ilimizde vatandaşa mikrofon uzattık. Gelin hep birlikte izleyelim üzerine konuşalım.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi efendim vatandaş güvenini belirten açıklamalarda bulundu. Sizin düşünceniz nedir vatandaşın bu güveni nasıl sağlandı? Sizde düşüncelerinizi paylaşırsanız seviniriz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Vatandaş biz bu işi çok iyi biliyoruz diyenlerden fersah fersah ötede, hepsinden daha iyi biliyor bu işi. Ve neyin ne getireceğini ne götüreceğini çok iyi biliyor. Yani şu yüksek faiz bir defa maliyetleri artırır mı, düşürür mü? Ya artır ya. Çünkü bu faizin dayattığı yer nedir? Maliyetlerdir. Ve bu maliyetlerde de bunu alan esnaf ne yapacaktır? Bunu gelip sattığın ürüne ilave edilecektir. Bunun faturasını kim ödeyecek? Vatandaş ödeyecek. Çünkü kalkıp da esnaf bu faizin bedelini kendisi ödemez, onu vatandaştan alır. Zaten maliyet enflasyonu dediğimiz olay da böyle doğuyor. Şimdi bizim bu süreci tersine çevirmemiz lazım. Onun için de hedef düşük faizle halkımızı rahata çıkarmaktır, esnafımızı rahata çıkarmaktır ve daha çok yatırımı sağlayabilmektir. Daha çok yatırımı da sağlayabilmek için özellikle biz esnafımıza diyoruz ki bak size düşük faizle bir sermaye imkânı sağlıyoruz al bununla yatırımını yap, ondan sonra da bununla istihdamını sağla, üretime gir ve üretimine girdikten sonra da inşallah büyümeye başla attığımız adım bu. Ve biz buna inanıyoruz, güveniyoruz ve bundan da alacağımız netice çok açık net vatandaşın da söylediği gibi ortada.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim Türkmenistan dönüşü uçakta vermiş olduğunuz röportajda stokçuluğa kısaca değinmişsiniz ve bir uyarıda bulunmuşsunuz böyle bir eğilim ve istismar söz konusu olabiliyor yer yer bu süreçte. Cezai müeyyidelerin artırılması gibi bir ihtimal söz konusu olabilir mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda Betül Hanım, zaten sıkıntı burada, yakın stokçuluğun cezai müeyyidesi bir, bir puan. Bizim bunu bir defa ne yapıp yapıp yeniden düzenleyip bu işin cezai müeyyidesinin artması lazım. Stokçuluk aslında bizim dinimizde de yeri olmayan bir konudur. Stokçuluk bir nevi yani spekülatif hareketler deniyor ama hırsızlıktır ya bunun başka şeyi yok. Ve fahiş fiyatlarla mücadele noktasında ilgili bakanlarımıza dedik ki, bu adımı atacaksınız, sadece denetim yetmez. Bununla ilgili gerekirse bir yasal düzenleme yapıp, bu fahiş fiyat artışlarına gidenleri tespit edelim. Ve stoklama yapmak suretiyle de malı piyasadan çekenleri yakaladığımız da bunlara gerekli müeyyideleri de uygulayalım. Bu sadece soğan patates olayı değil, yani sanayi teknolojide de buna benzer stokçuluğu yapanlar var, bizim bunların da üzerine gitmemiz lazım. Yani piyasayı bozucu faaliyet gösterenlere ve fiyatlamada davranışlarını bozanlara kesinlikle göz açtırmayacağız, yani onun için bu yasal düzenlemeye de gitmemiz gerekiyor.

CANAN YENER REÇBER- Sayın Kardaş sizinle devam edelim.

İDRİS KARDAŞ- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi bu enflasyon konusuna biraz değindiniz ama şu yani küresel anlamda enflasyon sadece Türkiye’de elbette değil, bu salgın korona kovid dolayısıyla da artmış durumda ve hammadde fiyatlarındaki çok büyük artışlar var.

İki tanesi ile ilgili kısa not var ve elimde yani inceledim demir cevheri mesela Ocak 2021’de 106 dolar iken, Haziran 2021 de 202 dolara çıkmış yani yüzde 100’lük bir artış uluslararası piyasalarda. Cam da yine keza önemli bir hammadde Ocak 2021’de 40 dolarken, Temmuz 2021'de 107 dolara kadar çıkmış. Yani bu tabii kauçuk, plastik vesaire gibi bütün bu hammaddelerde dünyadaki bu artış çok büyük bugüne kadar görülmemiş rakamdan. Dolayısıyla, da bu enflasyon dünyada da yüksek rakamlarda bu anlamda var. Türkiye enflasyonla mücadelede hangi noktada bunu size sormak istiyorum?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii mücadelenin ötesinde başka bir durumla karşı karşıyayız. Yani rakamların bu şekilde yükselmesi işi bitirmiyor. Bir de malı temin edemiyorsunuz. Hani malı temin edersiniz, siz de yüksek fiyatla satarsınız; o ayrı mesele. Ama şu anda siz bu malı temin edemiyorsunuz. Mesela demir cevheri diyorsunuz, öyle veya böyle bizde de demir cevheri var, ama istediğimiz oranda var mı? İstediğimiz oranda yok. O zaman ne yapacaksın? İthalata gireceksin. İthalata girdiğin anda da tabii bu dev rakamlarla karşı karşıyasın. Ve mesela cam diyoruz, camlarda düz camdan otomobil camlarına varıncaya kadar ciddi sıkıntılar var ve bunları da teminde ciddi sıkıntılar var ve bu konuyla ilgili olarak da şu anda mesela bizde de bazı üretim yapan firmalarımız var ve başarılı da. Ama onlar da yine ham maddenin temininde sıkıntı yaşıyorlar. Temenni ediyoruz ki bir an önce bunun önünü açalım. Ve örneğin işte Amerika Birleşik Devletleri’nde mesela bazı ürünlerin oradan ithalinde sıkıntı yaşıyoruz, mesela onlarda bile enflasyon son 31 yılın en yüksek seviyesine çıktı; burası Amerika. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nde de yine son 13 yılın en yüksek enflasyonu gerçekleşti. Almanya’da enflasyon 28 yılın zirvesine ulaştı. Hatta bazı gelişmiş ülkelerde enflasyonun ötesinde birçok ürünün bulunamaz hale gelmiş olması da buradan kaynaklanıyor. Elbette Türkiye’nin de bu küresel fiyat artışlarından etkilenmemesi mümkün değil, yani biz de bundan nasibimizi alıyoruz. Ancak biz kamu maliyesindeki imkânlarımızı da kullanarak başta enerji olmak üzere küresel fiyatlardan kaynaklanan maliyet artışlarını vatandaşlarımıza yansıtmamak için gerekenleri yapıyoruz. Bugün gelinen noktada geçici olacağı öngörülen küresel kaynaklı bir enflasyon artışı söz konusu. Dediğim gibi, yılsonu itibariyle de burada inşallah fırsatçıları da defederek olumlu neticeler alacağız. 

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Tabii şöyle bir tablo da var: Doğalgazda, elektrikte ve akaryakıtta ciddi bir sübvansiyon uyguluyor devlet, yaklaşık 125 milyar liralık bir vergi gelirinden fedakârlık yaptı. Vatandaşın kış sezonunda deyim yerindeyse aile bütçesine ve faturasına yansıyan maliyetin olabildiğince azaltılması için ki muhalefetin de farklı önerileri vardı, zaten bunlar fiilen uygulanan politikalar. Fakat bir yandan da kurdan enflasyona bir geçiş hadisesi var, o süreci nasıl takip ediyorsunuz efendim? Kur artışı ister istemez hem fırsatçılık anlamında, hem de yer yer zaruret anlamında fiyatlara yansıyor. Belki bu nedenle bu ithal ikamesine dayalı üretimin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir şey ifade ettiniz, bakın biz sübvanse etme noktasında özellikle enerjide, doğalgazda Avrupa’yla mukayese edilemeyecek derecede fiyatlarımız ucuz; yani bu gerçeği bir defa muhalefet görmek istemiyor, böyle bir durumdayız. Yani Avrupa’da fiyatlar bizimle mukayese edilemeyecek derecede çok daha pahalı, gerek doğalgazda pahalı, gerekse enerjide çok daha pahalı. Biz ise bu kadar ucuz fiyatla doğalgazı verirken, enerjiyi verirken, yani yalan yanlış her tür haberleri uyduruyorlar. Şimdi biz yalancıyla nereye kadar bu şekilde yarışacağız. Çünkü benim de bir huyum var, yani yalanla bunlara mukabele etmek değil. Ama biz rakamları konuşturuyoruz, diyoruz ki enerjide şu anda durum şu, mesela hanelere doğal gazı dörtte bir, elektriği ise yarı fiyatına veriyoruz; bu kadar açık net. 

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Maliyetin dörtte birine.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, bu kadar açık. Ama sen ne dersen de, onlar hâlâ buna inanmak istemiyorlar, inanmıyorlar. İnansanız da-inanmasınız da biz rakamlar ortada, maliyetinin çok çok altında bunu veriyoruz. Ve hep sözümüz şu: Biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.

CANAN YENER REÇBER- Tam bu noktada efendim, İdris Kardaş’la devam edelim, onun da bu konuda sanırım bir sorusu olacaktı.

İDRİS KARDAŞ- Başkanım, asgari ücret görüşmeleri yarın başlıyor malum ve sizin de çalışanlar için bu fiyat artışlarından etkilenmeyecekleri, onları ezdirmeyeceğiniz noktasında bir sözünüz vardı. Buradan bir müjde verebilir misiniz, nasıl bir fiyat düzenlemesi olacak, bunu ben izleyenler için de biz yarından önce bir şey alabilir miyiz diye sormak istiyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İdris Bey, tabii yarından önce böyle bir şeyi açıklarsak, yarın başlayacak müzakerelerin de ciddiyetini özellikle kaybetmiş oluruz ve yarın bir defa müzakereler bir başlasın. Asgari ücret bildiğiniz gibi devlet, işçi ve işveren kesimlerinden oluşan üçlü yapı içindeki bir komisyon tarafından belirleniyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu da ücretin belirlenmesinde ülkenin sosyal ve ekonomik durumunu, ücretlilere fiilen ödenen özellikle ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurarak tespit ediliyor. Ve bizler de tabii Bakanımızla ve ilgili arkadaşlarımızla bu işin müzakerelerini yaptık ve asgari ücret konusunda da 2002 yılından itibaren ülkemiz adına önemli kazanımlar elde edildi. 2002 yılı sonunda bekâr ve çocuksuz bir işçinin eline geçen net asgari ücret, bakın göreve ilk geldiğimizi söylüyorum, 184 lira iken, 2021 yılında bu tutarı 2825 liraya biz çıkardık. Asgari ücret 2002 yılından bugüne kadar nominal olarak 15,3 kat arttı bizimle. Yine aynı dönem için asgari ücretin reel oranı da yüzde 131 olarak gerçekleşti. Asgari ücretin reel değerinin artması, işçilerimizin satın alma gücünün de arttığının açık bir göstergesidir. Uluslararası verilere göre, onlara baktığımız zaman asgari ücretin işçiye bulunduğu ülkede sağladığı satın alma gücüne bakıldığında Avrupa ülkeleri ve Amerika’nın yer aldığı endekste 2002 yılında 14. sırada olan ülkemiz, 2021 yılında 10. sıraya ilerledi. İşçilerimizin satın alma güçlerini yükseltmeyi sürdüreceğiz. Dünya ülkeleri arasındaki yerimizi daha da ön sıralara inşallah taşıyacağız. Ve 2002 yılından bu yana alt gelir grupları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin hayat şartlarını iyileştirmek için mücadele ettik, mücadele ediyoruz, inşallah bu asgari ücret çalışmasında da işçimizi enflasyondan, fiyat artışlarının olumsuz etkilerinden yine koruyacağız, yani çok daha hayırlı bir neticeyi inşallah alacağız.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Mart 2003’te Başbakan olduğunuzda IMF programı uygulanıyordu Türkiye’de ve 2004 yılında asgari ücret belirlenirken IMF asgari ücretteki artışa karşı çıktığında siz ilk kez ve en açık bir şekilde asgari ücreti IMF’e rağmen ve o günkü Türkiye’nin şartlarına rağmen hakikaten etkili sayılabilecek bir miktarda artırmıştınız.  Şimdi 2022 şartlarında sizden yine böyle bir deyim yerindeyse babayiğitlik bekleniyor galiba.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bundan endişeniz var mı?

OKAN MÜDERRİSOĞLU- İşte o mesajın altını biraz dolduralım diye…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Babayiğitlik bize yakışır. Babayiğitlik bize yakışır, evvel Allah biz de babayiğitliğimizi inşallah şu anda gerek ilgili Bakanım, gerekse heyeti, gerekse yine aynı şekilde çalışma arkadaşlarım, yani Genel Başkan yardımcılarım, milletvekillerimiz, hep birlikte geniş bir istişare yapmak suretiyle sendika temsilcileriyle filan da yapılan görüşmeler neticesinde inşallah çok fazla uzatmadan kararımızı vereceğiz.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi tam da bu noktada ben söz almak istiyorum müsaadenizle. Çalışanlarımızı ezdirmeyeceğiz dediniz, ama emeklilerimizin de zaman zaman sorunları, beklentileri dile getiriliyor, ifade ediliyor. Emeklilerimiz için yeni dönemde bazı düzenlemeler gelecek mi, beklemeli miyiz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii emekliler her zaman için bizim önceliklerimiz arasında yer aldı, bundan sonra da yine aynı şekilde olacaktır. Onlara bütçe imkânları zorlanarak önemli iyileştirmeler yapıldı, yapılmaya da devam edilecek. Daha iktidarımızın ilk günlerinde emeklilere 75’er ve 100’er lira zam yaparak işe başladık, yani emeklilerimizin ne kadar düşük ücret aldıklarını düşünün. Daha sonra emekliler için eziyet olan biliyorsunuz fiş toplama mecburiyeti vardı, biz o zorunluluğu da kaldırdık, vergi iadesi yerine emekli aylıklarına yüzde 4-5 ilave yaptık. 2012 yılında yıllardır beklenen İntibak Kanunu’nu çıkararak bu kapsamda 1,8 milyon emeklinin aylığında artış oldu, bunu da biz yaptık. Emekli olduktan sonra ticari faaliyet yürütenlerin aylıklarından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulamasını önce yüzde 15’ten yüzde 10’a indirdik, sonra da kaldırdık, bu şekilde emekli aylıklarına yüzde 15 iyileştirme yapmış olduk. Bununla kalmadık, 2018 yılında hatırlayın, Ramazan ve Kurban bayramlarında yılda iki bayram için 2 bin lira bayram ikramiyesi vermeye başladık; bin-bin. 2021 yılında bu tutarı 2200 liraya yükselttik, 2021 yılında toplam 25 milyar lira bayram ikramiyesi ödedik. En düşük emekli aylığını önce 1000 liraya, sonra 2020 yılında yaptığımız düzenlemeyle dosya bazında 1500 liraya çıkardık. Aylıklara seyyanen ve oransal yapılan artışlarla emeklilerimize verilen bayram ikramiyeleriyle 2002-2021 döneminde emekli aylıklarına reel olarak –burası çok önemli- yüzde 44 ile yüzde 388 oranında artış sağlamış olduk. Ülkemizde 2002 yılında emekli sayımız 6,5 milyondu, 2021 Ekim itibariyle 13,5 milyona emeklilerimizin sayısı ulaştı. Emekli aylığı ödemelerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 4,6 iken, 2021 yılsonunda bu oranın yüzde 6,1 olacağı öngörülüyor. Bunların yanında söz verdiğimiz gibi 6. Dönem Toplu Sözleşmede 3600 ek gösterge düzenlemesinin 2022 yılı sonuna kadar tamamlanmasını da kararlaştırdık. Düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte 3600 ek göstergeden faydalanacak öğretmen, polis, hemşire ve din görevlisi unvanlarında çalışanlarımızın ve emeklilerimizin haklarında iyileştirmeler yine sağlanacaktır. Ek gösterge düzenlemesine ilişkin teknik çalışmalarımız ve emeklilerimizin, çalışanlarımızın mali ve sosyal haklarını iyileştirmeye yönelik diğer çalışmalar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızca kesintisiz bir şekilde şu anda sürdürülüyor ve bu konuda da kararlılığımız var. Bu kararlılığımızla birlikte emeklilerimiz de inşallah çok çok huzurlu bir ortama kavuşacaktır.

CANAN YENER REÇBER- Sayın Bozdoğan, sizinle devam edelim.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, yeni bir başlık açalım, enerji başlığı. Türkiye için yeni bir kavram. Türkiye mavi vatanda doğalgaz arama fikrini ortaya koydu. Düşüncede kalmadı, eyleme geçti. Ne yaptı? Doğalgaz arama noktasında önce gemi kiraladı, sonra satın aldı, aradı ve buldu doğalgazı. Karadeniz’de kısa sürede toplamda 540 milyar metreküplük bir doğalgaz keşfi gerçekleşti. Bu keşif gerçekten çok önemli, Türkiye için orta vadede çok önemli, çocuklarımız için, bizden sonraki nesillerimiz için büyük bir hamle, büyük bir atılım. Merak edilen efendim, gazı keşfettik, ne zaman çıkacak? Ve yeni keşifler gelir mi, buna dair haberler var mı efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Önce gemiler konusu tabii çok çok önemli. Biz iktidar geldiğimizde kiralama yöntemiyle bu işi yürütüyorduk, ama para vermiyorduk uçak seyahatinde de sizlere anlattığım gibi, diyorduk ki, eğer bulursanız doğalgazı, işte bunu yüzde 50-yüzde 50 paylaşırız. Tabii sondaj çalışmaları yapılıyor, sismik araştırmalar yapılıyor, ama netice alamıyorlardı. Yani bunu BP’yle yaptık öyle, Shell’le yaptık öyle, Chevron’la yaptık öyle, tabii netice pek alınamadı, tabii netice de alınmayınca onlar da doğrusu çekip gidiyorlardı.  Daha sonra tabii biz kendimiz bu adımı attık ve Berat Bey’in Enerji Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu dönemde 2 tane sismik araştırma gemisi ve ardından tabi sondaj gemileri aldık. Tabi gemilerimizin sayısı 5’e çıktı…

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Tabii aldık derken hani öyle kimse vermiyordu, yani çok zahmetli yollardan geçerek. Hani bu piyasada öyle Türkiye’ye gemi vermek isteyen yoktu yani.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok yok. Şimdi 6’ncı gemimiz sondaj gemimiz olarak ona kavuştuk ve sondaj gemisi sıfır. Yani inşallah şöyle birkaç ay içerisinde teslimi yapılacak ve bununla beraber tabii bu 4 tane sondaj gemisine, 2 de sismik araştırma gemisine sahip olmuş olacağız. Ve bunlarla Karadeniz’de olsun, ondan sonra özellikle…

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Akdeniz’de.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani Akdeniz’de, mavi deniz diyelim ona biz, orada olsun çalışmalarımızı çok daha yoğun, çok daha özgüvenle yapmış olacağız. Tabii bu birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. 2022 yılı içerisinde tüm kuyularda üretim öncesi tamamlama operasyonlarının bitmesini planlıyoruz, hedef bu.

Bir taraftan da deniz tabanı üretim sistemleriyle kara tesislerinin malzeme temini ve inşaat çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Dağıtım hattının deniz tabanına yerleştirilmesi için tüm çalışmaları 2022 yılının ilk yarısında başlatmayı öngörüyoruz. Tüm bu çalışmaların tamamlanmasıyla 2023 yılı Ocak ayı itibarıyla Sakarya gaz sahasında ilk gaz üretimine geçmeyi hedefliyoruz, şu anda yol haritamız bu. Sakarya gaz sahasında ilk fazda 10 kuyudan günlük 10 milyon metreküp üretim yapmayı planlıyoruz. İkinci fazın tamamlanmasının ardından açılacak kuyu sayısına bağlı olarak bu rakam 40 milyon metreküpe çıkacak. Yeni müjdeler için ekiplerimiz hem arama, hem de sondaj faaliyetleriyle bölgede yoğun bir çalışma yürütüyor, olumlu bir netice aldıkça müjdeleri milletimizle paylaşacağız, paylaşmakta tabii kalmayacağız üretimi yaptıkça da milletimizle doğal gazı çok daha farklı bir şekilde paylaşacağız.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, sizin bir açıklamanız olmuştu 21. Yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı olacak şeklinde. Aslında bu doğal gaz keşfini de herhalde bu bağlamda değerlendirebiliriz. 2000’li yıllar öncesine gittiğimiz zaman Türkiye siyasetinde böyle bir gündem yoktu, mavi vatan kavramı da yoktu, doğal gaz arama gibi bir fikir de yoktu, bunu sanırım siyasetle ilgilenen herkes bilir öyle değil mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii Allah’a hamdolsun bunun artık sinyallerini görmenin ötesinde artık bunu yaşadık, yaşıyoruz. Ve bu gemilere sahip olmak öyle kolay kolay bir iş değildi. Şimdi şuraya bakıyorsunuz, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın bu gemilere sahip olması ve bütün sismik araştırmalar, öbür tarafta sondaj çalışmaları, tabii bu gemilere girdiğimiz zaman onların o çalışmasını gördüğümüzde hakikaten mutluluğumuz çok çok farklı boyutlara ulaştı. Hele hele bir de şimdi doğal gazın çıktığını gördüğümüzde o zaman tabi bunun zevki bir başka olacaktır, keyfi başka olacaktır. Tabi buradan doğal gazımızı çıkardığımız zaman bunu milletimizle paylaşmamız da daha farklı olacaktır.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Önümüzdeki 6 yılda Türkiye’nin ihtiyacının 3’te biri buradan karşılanacak gibi gözüküyor şu anda.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi bir başka konuya geçmek istiyorum Sayın Cumhurbaşkanım. İzmir depreminin üzerinden bir yıl geçti, çok acı bir şekilde depremle bir kez daha yüzleştik bir yıl önce. Ve geçtiğimiz hafta da söz verdiğiniz üzere 5 bin 074 konut ve 353 dükkânın bir kısmını tamamlayarak teslim ettiniz, oradaydınız, İzmir’deydiniz. Sadece İzmir’de değil, Elazığ depremi sonrasında da 24 bin konut inşa edildi. Aslında bir zamana karşı yarış yapıldı…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Malatya.

CANAN YENER REÇBER- Evet, aynı şekilde keza Malatya. Zaman açısından şimdi büyük başarılara imza atıldığı ortada, ama zaman açısından siz kentsel dönüşüm konusunda da son derece önemli uyarılarda bulunuyorsunuz, bütün kentlerimizde dönüşümün önemini vurguluyorsunuz. İzmir depremiyle ve depremlerle bağlantılı olarak zamana karşı yapılan bu yarışı nasıl değerlendirirsiniz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu vesileyle öncelikle tabii dün bu fırtına dolayısıyla hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yine bu vesileyle Azerbaycan’da maalesef bir helikopterin düşmesi neticesinde 14 Azeri kardeşimiz şehit oldu, 2 yaralı var ve İlham Aliyev kardeşimize başsağlığı temennisinde de bulundum. Allah’tan şehitlerimize de rahmet diliyorum.

Tabii aynı şekilde Malatya’da, Elazığ’da hepimizi yasa boğan bu depremlerde gerçekten canımız çok yandı. Ve bizler de hiç gecikmeden süratle İzmir’de olsun, daha önce Malatya, Erzincan, Elazığ, bütün buralarda olduğu gibi hemen konutların yapımına başladık ve söz verdiğimiz gibi de devlet olarak tüm kurumlarımızla vatandaşlarımızın yanında olduk, arama ve kurtarmadan enkaz kaldırmaya kadar yürütülen bütün çalışmaları arkadaşlarımızla beraber yakından takip ettik. Gerek genel başkanvekillerim, genel başkan yardımcılarım, gerek tüm bakan arkadaşlarım, gerek AFAD, Kızılay, hep birlikte başta İçişleri Bakanımızın koordinesinde bu çalışmalarını sürdürdüler. Yani şu binaların işte görüyorsunuz güzelliklerini, bu güzel binaları hakikaten çok çok farklı bir şekilde inşa ettik. Depremzedelerin yarasını sarmak için de, yani Elazığ, Malatya ve İzmir’de toplamda 35 bin 28 konut, 4104 köy evi ve 353 iş yeri inşa ediyoruz. Depremden zarar gören vatandaşlarımız için Elazığ’da 23 bin 677 konut ve 2 bin 515 köy evi, Malatya’da 6 bin 287 konut ve 1555 köy evi yapıyoruz, bir yıl geçmeden konutları teslim etmeye başladı.

Tabii İzmir’de bu teslimatı yaparken de hakikaten vatandaşlarımızın mutluluğu bizleri çok çok mutlu etti. Tabii şu konutların güzelliğini gördükçe de tabii ayrıca mutlu oluyoruz, bunlar Bayraklı’da yaptığımız konutlar. Hem öyle ciddi manada dikey mimariyi değil, yani orta diyebiliriz. Bu, Manavkuyu Mahallesi Doğanlar Apartmanı’nın olduğu bölge. Buralarda tabii bu konutların hakikaten yapılışı oralara farklı bir heyecan getirdi. Anahtarları teslim ettiğimiz ailelerin mutluluğu gözlerinden zaten okunuyordu.

İzmir depreminin ardından tabii Bayraklı’da yerinde 1391 konut ve 302 iş yeri, şimdi bir de tabi rezerv alanda 3 bin 649 konut ve 511 iş yeri inşa etmek için hemen harekete geçtik. Bornova Eğridere’deki 34 köy eviyle birlikte İzmir depreminin ardından toplam 5 bin 074 konut ve 353 iş yeri yapma kararı aldık, bu evleri de bir yıl içinde teslim etme sözünü verdik, onu da inşallah halledeceğiz. Tabii geçtiğimiz Cuma günü ilk etapta inşaatlarını tamamladığımız 596’sı konut ve 145’i iş yeri olmak üzere toplam 741 bağımsız bölümü depremzede vatandaşlarımıza teslim ettik.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi efendim, ekonomiyle ilgili sorularımız bittiyse ben müsaadenizle siyaset başlığımıza da geçmek istiyorum. Siyasette de yavaş yavaş da seçim yaklaşsa birçok başlık birikmiş durumda. İdris Bey, sizinle devam edelim lütfen.

İDRİS KARDAŞ- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi siz tabii İzmir depremiyle ilgili bu binalar çok müthiş, yani gören gazeteci arkadaşlarımız da çok beğenmişlerdi, anlattılar bize izlenimlerini bunları izlerken siz de bahsettiniz Malatya depremi. Kılıçdaroğlu’nun Malatya depreminden sonra bir Kızılay çadırı bile yok, içine girdiği çadırı görmemişti, siz onunla ilgili bir cevap da vermiştiniz, hatta görmüyorlar gözleri var diye, o aklıma geldi şimdi iç siyasetle ilgili konuşurken. Tabii o iftiradan, o yalandan bugünkü noktaya gelmek gerçekten önemli, yani bir ders niteliğinde adeta.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Maalesef içine girdiği çadır Kızılay çadırı, fakat Kızılay’ın hilalini görecek gözü de yok.

İDRİS KARDAŞ- Maalesef. Efendim, şimdi iç siyaset; bu erken seçim tartışması her yerde, uçakta, nerede gazeteciler sizi görürse soruyorlar, biz de soralım istiyoruz. Çünkü muhalefet her gün bunu gündeme getirmeye çalışıyor, bir şekilde getiriyor, kendi içlerinde de bunu konuşuyorlar ve her parçası muhalefetin ayrı ayrı erken seçim, her fırsatta, her alanda bunu söylüyor. Hem siz, hem de Sayın Bahçeli bu konuda Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olarak net bir şekilde bunun Haziran 2023’te seçimlerin gerçekleşeceğini hep söylüyorsunuz. Bu erken seçim ya da bu seçimin öne alınması meselesine ne diyorsunuz muhalefetin bu kadar ısrarlı bir şekilde?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Arkadaşlar, kaç defa söyledik, yani bilemiyorum ama daha kaç kez söyleyeceğiz?

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Canlı tutulmaya çalışılan bir gündem sanki.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani söyleyecek tabii herhangi bir sözleri olmayınca, herhalde bununla oyalanıyorlar, yaptıkları iş bu. Tabii Sayın Bahçeli’nin bugün konuşmasında da ifade ettiği üzere, bu tavizsiz karar ve irade beyanına sevse de, sevmese de bunların alışmalarını ve ben de aynen riayet etmelerini kendilerine tavsiye ediyorum. Yani millete hayrı, faydası olmayanlar gündemi seçimle meşgul ederek sözüm ona siyaset yaptıklarını sanıyorlar. Küresel gelişmelere bağlı olarak bütün bu yaşanan döviz hareketliliğini bahane ederek seçim çağırısında bulunanlar son olarak halkı sokağa çıkartmaya çağırdılar; bunların geçmişten beri hep alışkanlığı budur. Birkaç marjinal grubun çağrısına sağduyulu olan halkımız itibar etmediği gibi, güvenlik güçlerimiz de halkı kışkırtanlara karşı gerekli işlemleri başlattı.

Ben milletime verdiğim sözü tutan bir siyasetçiyim. AK Parti sözünde duran kadrolardan müteşekkil bir parti, Cumhur İttifakı da sözün erlerinin kurduğu bir ittifaktır. İnşallah vatandaşlarımız Haziran 2023’te sandık başına gidecek ve tercihini yine AK Parti ve Cumhur İttifakı’ndan yana kullanacaktır, bundan da hiç şüphem yok. Malum şu anda Cumhur İttifakı, AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi birlikte yolumuza devam ediyoruz ve kararlılığımızdan herhangi bir taviz söz konusu değil. Bu kararlılıkla birlikte de inşallah Haziran 2023’te milletimiz gerekli derse gerekenlere verecektir.

CANAN YENER REÇBER- Sayın Cumhurbaşkanım şimdi CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun son dönemde birçok dikkat çeken açıklaması var, o açıklamalara bir video ile izleyelim, sonrasında yine konuklarımız sorularını yöneltecek sizlere.

Evet Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını izledik. Sayın Bozdoğan sizinle devam edelim bu konuda sorularınız olacaktır.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun son dönemlerde helalleşme başlığı altında pek çok açıklaması oluyor efendim. Bu bağlamda ben sorumu size yöneltmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde yine bir açıklamasında AK Parti ve AK Parti seçmenine dönük şöyle bir niteleme, şöyle bir cümle sarf etti: Bunlar gayri millidir, destekleyenler de gayri millidir, dedi Sayın Kılıçdaroğlu. Bu cümleyi ben helalleşme bağlamında nasıl yorumlanacağını merak ediyorum. Söylem analizi yapan uzmanlar bu nitelemeye, bu açıklamayı yorumlarken acaba buradaki siyaset aklı nedir diye soruyorlar. Çünkü yüzde 52'lik bir kitle AK Parti kitlesi neden bir siyasetçi böyle bir niteleme ortaya koyar, siz nasıl oynuyorsunuz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Betül Hanım, açık net konuşayım. Ülkenin vatandaşlarına AK Parti'ye oy verdiler, Erdoğan'ı desteklediler diye kullanılan oylarda gayri milli ifadesini kullanmak aymazlıktır, gafilliktir. Bu ülkenin yüzde 52’sine gayri milli diyeceksin, sonra da helalleşmeye çıkacaksın. Bu durum bile Bay Kemal'in ne kadar samimiyetsiz olduğunun göstergesidir. Helalleşsin tabii ki, ama bunların helalleşmesi gerekenler o dosya o kadar kabarık ki. Tehdit ettikleri mağdur ettikleri ile helalleşmeye başlasa bile hepsinden helallik almaya ömürlerinin yeteceğini de sanmıyorum. Çünkü CHP zihniyeti arkasında o kadar çok mağdur bıraktı ki onlarla helalleşmesi bu dünyada bitmez.

Önce bir defa başörtülülerden bir helallik dilemesi lazım. Boraltan faciasında katledilmesine vesile oldukları 146 Azerbaycanlı kardeşlerimizden helallik dilemeleri lazım. 1944'te 146 Azerbaycanlı kardeşimiz Rus zulmünden kaçarak Türkiye'ye sığınmıştı. Dönemin CHP yönetimi ne yazık ki 146 kardeşimizi Stalin'in askerlerine teslim etti. Azerbaycanlı kardeşlerimiz Boraltan Köprüsü’nden karşıya geçti ve askerlerimizin gözleri önünde katledildiler. Karşıya geçerken ne dediler biliyor musunuz? Bizi onlara bırakmayın, bizi siz öldürün. Hani bir türkü vardır ya, düşman bekler karşıda önüne kattı beni, can alınan çarşıda gardaşım sattı beni. Ya bu CHP bu ya, bunlarla niye helalleşeceksin? Varsayalım ülkemizdeki vatandaşlarımızla mağdur ettiği kesimlerle helalleştiler, ya mazlum Suriyelilerle, Filistinlilerle, Libyalılarla, Afrikalılarla nasıl helalleşecekler?

Biz gönül coğrafyamızı ulaştıkça, mazlumlara destek çıktıkça, fakir halklara gıda ve tıbbi yardımda bulundukça demedikleri kalmadı. Her bir adımımızı engellemeye çalışmadılar mı? Çok açık net söylüyorum, Bay Kemal Adalet Bakanlığı kadrolarını parti örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim diyen eski CHP’li bakanların mağdur ettiği kişilerden helalliği nasıl alacak bunu hiç düşündü mü?

Bay Kemal, SSK Genel Müdürlüğü döneminde beceriksiz yönetimi nedeniyle hastane köşelerinde hayatını kaybeden, tedavi borcu nedeniyle evladının cenazesini alamayan vatandaşlarla önce bir helalleşsin bakalım.

Her darbenin, antidemokratik eylemin arkasında duran, alkışlayan CHP zihniyeti helallik almak için çok ama çok geç kaldı. Hatırlayın, her seçim öncesi CHP’liler muhafazakâr seçmene şirin görünmek için hep takla atmaya başlarlar. Bu helalleşme atağı da yine aynı minvalde bir hareket, ama bu biraz erken oldu sanki. Çünkü Bay Kemal seçimler Haziran 2023’te. Daha çok vakit var.

CANAN YENER REÇBER- Efendim terörle mücadele başladığı da ülkemizin önemli başlıklarından biri ve terörle mücadelede Türkiye olarak gerekli desteği hiçbir zaman Batı’dan ve gerekli dostlarımızdan göremedik, müttefiklerimizden göremedik. İşte bu noktada çok önemli bir belgesele imza atıldı TRT kanallarında. TRT World’ün Fabrika belgeseli, dünyada ses getirdi bu belgesel. Fransız çimento üreticisi Lafarge artık hepimiz biliyoruz teröre desteğini.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İyi bilirim.

CANAN YENER REÇBER- Bu şirketin Fransız istihbaratının kontrolü altında üstelikte terörü desteklediği belgelerle kanıtlandı. Hatta ve hatta terör örgütlerinin dönemin Ekonomi Bakanı Macron’un bilgisi dâhilinde desteklendiği, finanse edildiği ortaya çıktı. Şimdi iki bölüm halinde yayınlandı bu belgesel TRT Haber, TRT World ve TRT Arapça kanallarında. Bu ses getiren belgesele dair bir dosya hazırladık önemli görüntüler, önemli belgelere dair dosyamızı izleyelim, sorularımız olacak efendim.

Evet, Türkiye’nin terörle mücadelede nasıl kirli tuzaklarla mücadele ettiğini de aslında net bir şekilde ortaya koyan bir belgeseldi bu. Sayın Kardaş sizin bir sorunuz olacak bu konuyla ilgili.

İDRİS KARDAŞ- Sayın Cumhurbaşkanım, tabii bu belgesel önemli yani belgelerle ciddi bir çalışma, titiz bir çalışma. Türkiye'nin terörle mücadeledeki haklılığını, sizin söylemlerinizi, Batı’nın bu konudaki ikiyüzlülüğünü de ortaya belgeleriyle ortaya koymuş oldu. Siz şunu hep söylüyorsunuz: Bu terörü destekliyorsunuz, silah veriyorsunuz, para veriyorsun gün gelip size de dönecek bu diyorsunuz. Hakikatten Bataclan saldırısı 140 kişiye yakın Fransa'da IŞİD en son o dönem mesela bu Lafarge’nin muhtemelen IŞİD’e verdiği paralarla alınan silahlarla Fransa'nın göbeğinde saldırılar gerçekleşti Fransızlar öldü bir sürü insan orada hayatını kaybetti. Yani terör bir şekilde tekrar kendilerine geri dönüyor ve bu sizin sık sık söylediğiniz bir şey. Bu ikiyüzlülük sadece silah ve diğer siyasi desteğin yanında bir de özel şirketler ile ya da devlete bağlı şirketlerin finansal destek ve tünellerden çimento fabrikası olduğu için birçok tünelde inşa etmişler bununla birlikte. Bu ikiyüzlülüğe, bu desteğe Türkiye'nin bu anlamdaki yalnızlığına ne diyorsunuz, nasıl bir şeyiniz var?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii öncelikle TRT’yi bu başarılı çalışması dolayısıyla tebrik ediyorum. Terör örgütlerinin nasıl destek gördüğünü, bunlardan beslenen terör örgütlerinin dönüp o destek veren ülkeleri nasıl vurduğunu, dünyanın gözleri önüne seren önemli bir çalışma bu. Suriye ihtilafının olumsuz sonuçlarından en fazla zarar gören ülke biziz bu çok açık net ortada. Suriye halkını ülkenin toprak bütünlüğünü ve milli güvenliğimizi tehdit eden terör bu sonuçlardan belki de en önemlisidir. Suriye'deki terör sorununun gerekçelerinin başında terör örgütlerine verilen dış destek geliyor. DEAŞ’la mücadele bahanesiyle bazı ülkeler tarafından terör örgütü PKK-YPG’ye verilen destek kabul edilemez. PKK-YPG’nin terörist kimliği başka isimler atfedilerek değiştirilemez ve meşru da gösterilemez. DEAŞ’la mücadele ettiği iddiasıyla PKK-YPG’ye destek verenlere ülkemizin DEAŞ’la sahada göğüs göğse çarpışan yegâne koalisyon ve NATO üyesi olduğunu, 4500 den fazla DEAŞ teröristini etkisiz hale getirdiğimizi keza DEAŞ terörüne en az onlar kadar maruz kaldığımızı hatırlatmak isteriz.

Zaman zaman ülkemize yönelik DEAŞ bağlamında asılsız iddialar dile getirenler var. Evvelemirde kendi tutumlarını bunlar gözden geçirmelidir. Lafarge firmasının DEAŞ ile bağlantılı faaliyetleri de esasen bu çerçevede Fransız yargısı tarafından ortaya konulmuş ve Fransız yargısı da bunu hükme bağlamıştır. Bundan daha başka delil olabilir mi? Ve tabii Lafarge’nin özellikle bu terör örgütlerine verdiği destekle de bunların oralarda açmış oldukları tüneller ve bu tünellerin içerisindeki adeta odalar vesaireler ile filan birlikte oradaki yeraltı yapılanmaları hep Lafarge’nin destekleriyle olmuştur.

Ben bunu Macron’un kendisine de söyledim, dedim ya bana bu tür şeyleri anlatıyorsun da Lafarge’yi nereye koyacaksın? Bak Lafarge’nin özellikle verdiği desteklerle terör örgütü PKK, PYD, YPG bunlar buralarda bu tür çalışmaları filan yaptılar. Böyle hani hiç böyle sanki bilgisi yokmuş, haberi yokmuş gibi bu tür ayaklara giriyor, bu şekilde işi sıyırmaya çalışıyor. Bunlar böyle, bunlar maalesef ikiyüzlü. Öyle de olsa, böyle de olsa hamdolsun bizim Mehmetimiz, Mehmetçiğimiz oralarda verdiği mücadeleyle bunları gömdü. Şehitlerimiz oldu, ama şehitlerimizin inşallah mekânları Cennet ve Sevgililer Sevgilisi Peygamberimize onlar komşu. Onların bütün yakınlarına Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun diyorum. Ama onlar hakikaten ifade edilemeyecek bir mücadelenin kahramanları oldular.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Tabii şehitlerin kanının yerde kalmaması da bir söylem değil. Daha bugün kırmızı listede aranan bir DEAŞ’lı terörist etkisiz hale getirildi. Ankara Merasim Sokak Kızılay patlamalarının talimatını veren terörist etkisiz hale getirildi. Hakikaten hem içeride, hem dışarıda örgütün özellikle lider kadrosu diye ifade edilen bu tepe yönetimini etkisiz hale getiren ve Türkiye’nin yüksek kapasite kullandığı süreçler ileriye dönük oldukça önemli bir mesaj da vermiş oluyor.

CANAN YENER REÇBER- Şimdi bu noktada aslında dış politikada da Türkiye’nin aktif rol üstlendiğini biliyoruz, iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştığı ülkeler de söz konusu. İşte o noktada size bir soru yöneltecek Okan Müderrisoğlu.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Hem siyasi, hem stratejik, hem de ekonomik boyutları olan oldukça dinamik süreçler var bilhassa Körfez bağlamında. Nitekim Birleşik Arap Emirlikleri Abu Dabi Veliaht Prensinin son Ankara ziyareti, ondan öncesinde değişik seviyelerde gönderdiği isimlerle yürüyen trafik. Şimdi işin hem Körfezle ilişkilerin yeniden inşa edilmesi, bunun Mısır’a sirayet eden yönü ve tabii ki Yunanistan, Rum Kesimi, İsrail, Mısır ekseninde Doğu Akdeniz’de döndürülmeye çalışılan dolaplara karşı Türkiye’nin aldığı inisiyatif, yani daha yenilikçi, daha onarıcı ve daha hedef odaklı bir dış politik eksene girildiği gözüküyor. Bu süreci biraz yorumlamanızı, ama özellikle de bir iddia ortaya atılıyor, sonra bu gerçeklik gibi peşinden koşuluyor. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı bunu ısrarla söyledi, Türkiye’nin önemli savunma sanayi şirketleri için işte Veliaht Prense söz verildiği gibi. Buradan bir algı, ordunun işte milli karakterine zarar verilecek bir faaliyet yürütüldüğü gibi bir iddia da ortaya atıldı. Hem bu dış politikadaki bu açılımları, hem de bu iddiayı bir paket olarak cevaplarsanız çok memnun oluruz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben bu CHP’nin lider kadrolarını, liderini, bunların yalandan başka beslendikleri hiçbir sermayeleri yok. Şu anda bizim bu görüşmelerimiz, önce biliyorsunuz Katar’la başladılar, tabii o tutmadı. Biz Katar’a kalkıp da BMC’yi satmadık, sadece Katar BMC’ye ortak oldu; o da yüzde 49, 51 biz, bu şekilde. Bu ortaklığımızla birlikte aynı zamanda da ürettiklerimizin gerek pazar olarak belli yerlere satılmasında onların da olumlu gayretleriyle Arifiye’deki palet fabrikasının da restorasyonu, oranın elden geçirilmesine özellikle bu ortaklığın çok büyük faydası oldu.

Şimdi ise tabii bizim Abu Dabi yönetimiyle attığımız bu adım tarihi bir adım. 11 milyar dolarlık bir ön anlaşma yapıldı ve bu arada tabii atılmış yine adımlar var. Ve yaptığımız ikili görüşmede de inşallah Şubat ayı gibi nasip olursa benim bir iade-i ziyaretim olacak. Ama bu arada da gerek Dışişleri Bakanım, gerekse İstihbarat Başkanım, onların bir ziyaretleri olacak. Tabii bu ziyaretlerle birlikte de bizim Birleşik Arap Emirlikleri’yle olan süreç inşallah çok daha farklı bir konuma erişmiş olacak.

Biz dargın, küskün olduğumuz zaman ondan kendilerine sermaye çıkarmaya çalışıyor bu CHP, dargın-küskün değil de birleşik adımları beraber attığımız zamanda da bakıyorsun niye bunlar barıştılar deyip oradan kendilerine sermaye çıkarmaya çalışıyor. Çatlasanız da-patlasanız da biz hepsiyle de münasebetlerimizi çok daha iyi bir konuma inşallah getireceğiz. Çünkü bizim en önemli özelliğimiz bu ve bu özelliğimizi de gördükçe çatlayacaksınız-patlayacaksınız. İşte şimdi inşallah Şubat’ın ilk yarısında oradayım, bunun dışında yine bölge ülkeleri içerisinden Bahreyn, onların bize gelme durumları var, onlar bize gelecek, onlarla görüşmelerimizi yapacağız. İnşallah Suud’la olan münasebetleri daha iyi bir konuma getirmenin gayreti içerisinde olacağız. Mısır’la bakanlar seviyesinde devam ediyor, ileride orada da çok farklı gelişmeler olmaz demiyorum, o da olabilir. Çünkü bütün bu bölgelerin insanlarının birbirleriyle olan münasebetleri farklı. Kadim tarihi biz beraber inşa ettik, beraber paylaştık, paylaşıyoruz. Bizim Körfez ülkeleriyle aramızda halen çok ciddi bir iş birliği potansiyeli mevcut. Ekonomilerimiz birbirini tamamlayıcı nitelikte ve karşılıklı faydaya dayalı yeni iş birliği projelerini de ortak yatırımlar için inşallah bir fırsat olarak görüyoruz.

CANAN YENER REÇBER- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi sizi yıllar öncesine götüreceğiz, TRT’ye verdiğiniz özel röportajlardan derlediğimiz bir video var, o videoyu izleyelim efendim.

CANAN YENER REÇBER- Efendim, 27 yıl sonra bu görüntüleri izlediğinizde neler hissettiniz, duygulandınız mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bayağı yaşlanmışız be.

CANAN YENER REÇBER- Zaman akıyor efendim, zaman akıyor ne yazık ki hepimiz için.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Ama söz, duruş, tarz orada…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Aynı mı?

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Her şey çok genç duruyor hâlâ.

CANAN YENER REÇBER- Aynı azim ve kararlılıkta devam ediyoruz diyor musunuz?

CANAN YENER REÇBER- Aynı azim ve kararlılıkta devam ediyorum diyor musunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Eyvallah eyvallah. Şu karşımızdaki toplum bu cevabı verdiği sürece o sizi zaten diri tutuyor, o canlı tutuyor. Şimdi bu hafta biz malum İzmir’deydik, İzmir’de hem bu konutları dağıttık, konutlardan sonra Menemen’e geçtik. Tabii Menemen’e geçtiğimizde de caddenin sağında-solunda bütün o apartmanlardan karanfiller bize atılıyor ve bu karanfillerle beraber meydana girdik, ama oraya gelene kadar birkaç kilometre yol vardı. Geldik ki meydan tıklım-tıklım dolu ve Emniyetin ifadesine göre 20-25 bin insan da orada vardı, konutlardan sonra orada vardı. Fakat hepsinden öte, coşku, heyecan çok farklı. Tabii bu coşku, bu heyecan karşısında siz tabii ister istemez onlara aynı şekilde hitap etmek durumundasınız.

Hele hele ondan sonra bir de engellilerle bir muhabbetimiz oldu. Malum Metin Şentürk o uduyla oradaydı ve aynı yerde tabii görme engelli olsun, diğerleri olsun onların hepsinin şarkılarıyla, türküleriyle coştuk, zaman zaman biz de katıldık. Şimdi onların söylediği bu türkülere, şarkılara biz katılmazsak olmaz. Onlar size işte o heyecanı veriyor, o coşkuyu veriyor. Her zaman söylüyorum ya, biz milletimize aşığız. Tekrar tekrar söylediğimiz gibi, Neşet Ertaş’ın ifade ettiği gibi aşkınan çalışan yorulmaz.

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, özellikle işte uçak röportajı vesaire, böyle bazen yakından sizin siyaset yapma tarzınıza da şahit olma fırsatı bulabiliyoruz bir gazeteci olarak. İşte bu konuştuğumuz tüm bu büyük büyük meseleler, büyük büyük başlıklar arasında, büyük büyük projeler arasında insan hikâyelerine de zaman ayırıyorsunuz, işte bakıyoruz, diyorsunuz ki, işte şu engelli kardeşimizin piyanosunu aldınız mı falan, böyle birebir ilgileniyorsunuz ve onlar da zihninizde yer kaplıyor. Telefon açıyorsunuz, görüşüyorsunuz. Nasıl zaman bulabiliyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Betül kardeşim, eğer biz bu makamdaysak, bu makamda olduğumuz sürece biz dertlinin derdiyle dertlenmek zorundayız. Mesela o akşam orada görme engelli bir kızımız 4 kardeş, 4’ü de görme engelli, yanıma sokuldu, Konyalı…

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Hukuk okuyan arkadaş mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, bu başka. Bu da yalnız görme engelli ama hafız. Hukuk okuyan, o da ayrı, onun da farklı bir talebi oldu.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Evet, onlar çok motive olmuşlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Ondan sonra, bizim dedi evimiz yok. Tamam dedim kızım, inşallah biz halledeceğiz. Ve bugün de tekrar Özel Kalem Müdürüm Hasan’a sordum, ne yaptınız dedim. Sağ olsun Konya Büyükşehir Belediye Başkanımızla görüşmüşler, onlar, tamam, biz bunu halledeceğiz, endişe etmeyin demişler. Konu o şekilde halledilmiş oldu. Hukuk okuyanınki daha farklı bir şeydi, onu da inşallah yoluna koyduk.

CANAN YENER REÇBER- Çok teşekkür ediyoruz konuklarımıza, süremizin de sonuna geldik artık. Sayın Müderrisoğlu, Sayın Bozdoğan, Sayın Kardaş, Sayın Cumhurbaşkanım, çok teşekkür ediyoruz TRT ortak yayınında sorularımızı yanıtladınız, bizi ağırladığınız, çok teşekkürler efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de sizlere çok çok teşekkür ediyorum, güzel bir muhabbet oldu.  Ve bütün ülkemizin dört bir yanında bu programımızı izleyen aziz milletime de kalbi duygularla selam, sevgi, saygılarımı gönderiyorum, sağ olsunlar, var olsunlar.

CANAN YENER REÇBER- Sevgili seyirciler, Cumhurbaşkanı Özel Yayınımız sona eriyor, iyi geceler.