HÜLYA SELONİ- Cumhurbaşkanı Gündem Özel yayınına hoş geldiniz. Kanal 7, Ülke TV, 24, 360 ve TVNET ortak yayınıyla karşınızdayız. Çankaya Köşkü’ndeyiz ve bu akşam Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ağırlıyoruz özel yayınımızda.
Sayın Cumhurbaşkanım; hoş geldiniz, şeref verdiniz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk, çok çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
HÜLYA SELONİ - Bu akşam yayınımıza sorularıyla katkıda bulunacak gazeteci arkadaşlarımızı tanıtayım hemen.
Belkıs Kılıçkaya, gazeteci, 24.
Murat Çiçek, Kanal 24 Genel Yayın Yönetmeni.
Serhat İbrahimoğlu, TVNET Genel Müdür Yardımcısı.
Taha Dağlı, Kanal 7 Medya Grubu Dış Haberler Koordinatörü.
Evet, gündem bir hayli yoğun; Afganistan, yangın ve sel felaketleri, kovid, yeni anayasa, ekonomi, eğitim gibi önemli başlıklarda Sayın Cumhurbaşkanının görüşlerini alacağız ve çok soru var gerçekten.
Hemen başlayalım, Afganistan’la başlayalım, çünkü dünyanın gözü Afganistan’da. Amerika’nın çekilmesiyle Taliban yönetimi ele geçirdi, ülkede kaos var, halk kaçışta, ciddi boyutta göç başladı ve oradaki gelişmeler bizi de son derece yakından ilgilendiriyor. Oradan gelen dramatik görüntüler var ve biz Afganistan başlığını birazdan açacağız. Ama izninizle Sayın Cumhurbaşkanı ilk soruyu ben yöneltmek istiyorum size; sizin için bugünkü Afganistan tablosu sürpriz mi, Taliban’ın bu kadar hızlı Kabil’e girmesini bekliyor muydunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii öncelikle Muharrem ayının 10. günündeyiz. Muharrem ayının ve Aşure Gününün milletimiz ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şehitlerin Efendisi, Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın torunu Hazreti Hüseyin Efendimiz ve tüm Kerbela şehitlerini rahmetle yâd ediyorum. Aramızdaki kardeşliği pekiştirmesini, fitne ve şer odaklarına fırsat vermemesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
Tabii bazı ülkeler Afganistan’a tıpkı Suriye’de yaptıkları gibi sadece terör ve göç zaviyesinden bakıyor. Yani terör ve göç bize gelmezse sorun yok diyorlar; mantık bu. Oysa terörü de, göçü de var eden on yıllardır izlenen yanlış politikalardır. Bu yanlış politikalarla yüzleşmeden barış ve istikrara katkıda bulunmak mümkün değil.
Afganistan, bizim için güçlü tarihi, beşeri, kültürel bağlarımızın olduğu kardeş bir ülke. Afgan halkının İstiklal Savaşımıza verdiği maddi-manevi desteği unutmamız mümkün değildir. Ülkelerimiz arasında 1 Mart 1921’de imzalanan ittifak anlaşmasında “iki ülkenin kaderi ve saadeti birbirinindir” ifadesi var, aramızda böyle bir yakınlaşma, böyle bir bağ var. Yönetimde kim olursa olsun iyi ve kötü gününde Afganistan’ın yanında yer almak hem ahde vefanın, hem de kardeşliğimizin gereğidir.
İlgili kurumlarımız bir süredir zaten Taliban’la irtibat halindeydiler. Biz de ülkenin geleceğini konuşmak üzere Taliban yöneticilerini kabul edebileceğimizi daha önce de ifade etmiştik, bu tavrımızı bugün de muhafaza ediyoruz. Afgan halkının huzuru, bu ülkede yaşayan Türk soydaşlarımızın selameti ve ülkemizin çıkarlarının korunması noktasında her türlü iş birliğine hazırız. Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları bizler de memnuniyetle karşılıyoruz. Şunu çok açık, net ifade etmemiz gerekir. Özellikle Taliban’ın Türkiye’ye yaklaşımı köşeli değildir, daha dikkatlidir ve bizimle olan ilişkilere yaklaşımı dış politika açısından çok daha hassastır. Temenni ediyorum ki bundan sonra da yine aynı hassasiyet devam edecektir. Zira birçok yerde yapılan toplantılarda bu hassasiyeti görüyoruz.
BELKIS KILIÇKAYA- Daha spesifik sormak istiyorum, aslında büyük ölçüde cevapladınız ama; Taliban Sözcülüğü bir taraftan Türkiye’nin Afganistan’ın dostu olmasını, müttefiki olmasını, düşmanı olmamasını istediğini söyledi, ama peşinden Afganistan’da hiçbir yabancı güç olmasını da istemediğini beyan etti. Bu iki açıklamayı tenakuz içinde buluyor musunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bence olayı şöyle değerlendirmekte fayda var: Tabii biz bir NATO ülkesiyiz ve NATO’nun Afganistan’daki kararlı destek misyonunda yer alarak bu ülkenin istikrarı için elimizden gelen gayreti gösterdik. Yani bu ne demektir? Mevcut Afganistan yönetiminin bu kararlı destek programında biz çok daha aydınlık yarınlara ulaşması için desteğimizi verdik. Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğine katkı sunmanın yanı sıra, resmi ve sivil toplum kuruluşlarımız vasıtasıyla ülkenin ayağa kalkması için de çaba harcadık. Biz Afganistan’a ciddi yatırımlar yaptık, ciddi harcamalar yaptık, hâlâ yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağımızın bazı alametleri de ortada. Bizim orada şu anda işadamlarımız var, onlar orada bulunmakla yatırım sürecini devam ettiriyor.
Afganistan’daki askerlerimiz hiçbir zaman muharip bir güç olarak görev yapmadı; bunun altını çiziyorum. Dolayısıyla da biz askerlerimizi orada asla yabancı bir güç olarak görmedik, kullanmadık. Amerika’nın çekilmesi sonrasında amacımız, havalimanının emniyetini temin ederek bu ülkenin güvenliğine katkı sağlamaktı, bu niyetimiz halen bakidir. Türkiye’nin Afganistan’daki askeri varlığı, yeni yönetimin de uluslararası alanda elini güçlendirecek ve işini de kolaylaştıracaktır. Mesele, öncelikle Afgan makamlarıyla bir anlayış birliğine varmaktır. Farklı seçenekler üzerinde konuşabiliriz. Örneğin, Libya’daki gibi ikili bir anlaşmayla da bunu çözebiliriz. Bu Taliban olabilir, bu daha önceki gibi mevcut yönetim olabilir, bunların hepsiyle bizim dostluğumuz var, arkadaşlığımız var. Bunun içerisinde Abdullah Abdullah bakidir, aynı şekilde şu anda ülkesinden ayrılmış olan Başkan yine bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla hiçbir zaman kopmadık, kopmayız, birçoğunu şu anda farklı tarafta kalmış olan arkadaşlarımız da yine bunların içerisindedir, örneğin Burhaneddin Rabbani’nin oğlu gibi. Bunlarla görüşmeler hep devam etti, devam ediyor.
HÜLYA SELONİ - Murat Çiçek’in bir sorusu olacak.
MURAT ÇİÇEK- Az önce ifade ettiniz efendim, Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğiyle ilgili biz orada, daha doğrusu onu sağladık, sağlıyoruz, biz muharip bir güç bulunmadık, dediniz. Şimdi Hülya Hanım’ın girişte bahsettiği gibi Taliban’ın ilerleyişi bir anda oldu. Daha önce siz Amerikan Yönetimiyle, Amerikan Başkanıyla görüştüğünüzde çeşitli şartlarınız olduğunu ülke olarak bu havalimanının güvenliğiyle ilgili olarak, bunlar yerine geldiğinde karşılıklı görüşmeler sürüyor, tabii ki burada görev alacağız, hatta Pakistan ve Macaristan’ı da dâhil edebilecek görüşmeler olduğunu ifade etmiştiniz. Ancak Taliban’ın bu kadar hızlı ilerlemesi neticesinde yönetimi devralması bu süreci evriltti mi, yoksa istikamet aynen bu şekilde devam ediyor mu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii bu konuda yürütülen görüşmelerde bizler aslında belli bir gelişme kaydetmiştik. Ülkemizin sunduğu şartların önemli bir bölümü muhataplarımız tarafından kabullenilmeye de başlanılmıştı. Ancak, Taliban’ın ülkede kontrolü sağlamasıyla önümüze yeni bir tablo çıktı. Şimdi sahada oluşan bu yeni gerçeklere göre planlarımızı yapıyor, görüşmelerimizi de ona göre sürdürüyoruz. Şu anda örneğin Doha’da bir süreç var, mesela biz bu süreci de yakından takip ediyoruz. Sürecin içerisinde olanlarla da irtibatlarımızı devam ettiriyoruz.
HÜLYA SELONİ - Bu noktada Taha Dağlı’ya söz vermek istiyorum, konuya çok hâkim, gazeteci.
TAHA DAĞLI- Efendim, Afganistan’da yeni bir aktör var dediniz sahada, Taliban gerçeği var, dediniz. Bu gerçeklikten yola çıkarak diplomasi trafiğinden de bahsettiniz, olabileceğini söylediniz. Örnek verebileceğiniz ülkeler var mı? Merkel daha önce Afganistan konusunda Türkiye ile görüşülmeli demişti ya da Rusya Devlet Başkanı Putin olabilir mi?
Bir de, bugün yoğun bir diplomasi trafiğiniz vardı, Etiyopya Başbakanı’nı kabul ettiniz, arkasından bir de belki de sürpriz sayılabilecek bir isimdi Birleşik Arap Emirlikleri’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı, onu kabul ettiniz. Onlarla yaptığınız görüşmeleri de değerlendirebilir miyiz bu konuda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu ara trafik dediğiniz gibi gerçekten çok çok yoğun. Örneğin, şimdi bu hafta sonuna kadar Merkel’le bir görüşmemiz söz konusu. Sayın Putin’le hafta sonunda yine bir görüşmemiz söz konusu, aynı şekilde yine Avrupa’dan birçok ülkenin liderleriyle görüşmeler söz konusu. Tabii bugün Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i kabulümüz yeni değil, randevu eskiydi. Ama ülkemizi ziyareti Etiyopya ile diplomatik ilişkilerimizin 125. yıl dönümünde gerçekleşmesi hasebiyle ayrı bir önem taşıyor. Etiyopya ile bir defa köklü tarihi, kültürel ve siyasi bir geçmişe sahibiz. Baş-başa ve heyetler arası toplantılarımızda bu ilişkilerimizi bütün alanlarda güçlendirecek adımları ele aldık. Gerek nüfus itibariyle, gerek yüzölçümü itibariyle adeta Afrika’nın en önemli ülkelerinden bir tanesi. Bölgesel ve uluslararası konular hakkında da verimli fikir teatisinde bulunduk.
Bugün tabii Birleşik Arap Emirlikleri Ulusal Güvenlik Danışmanı yine yanımızdaydı, onunla bir görüşmemiz oldu. Tabii onunla olan görüşmemiz de, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’ye yönelik yatırımlar noktasında ciddi bir görüşme yaptık. Ve bu görüşmede de hangi alanlarda ne gibi yatırımlar yapılabilir, bunları görüştük. Ve ben gerek Varlık Fonu Başkanımı davet ettiğim gibi, Yatırım Destek Fonu Başkanımı da davet etmiştim, birlikte bu görüşmeleri yaptık. Öyle bir görüşme oldu ki bu hangi asetler üzerinden bir yatırım veyahut da böyle bir yol haritası belirleyelim, Birleşik Arap Emirlikleri de buna göre adımlarını atmış olsun dedik. Kendileri de yanlarında zaten bu konularda sorumlu olan arkadaşları da getirdiler. Ve bu görüşmeleri yaptık, yol haritası üzerinde adımları kimler nasıl atacak bunları belirledik. Tabii çok ciddi bir yatırım hedefleri var, yatırım planları var. İnşallah bunu Varlık Fonu Başkanı arkadaşımız, bunun yanında Yatırım Destek Ajansı’nın başındaki arkadaşımız bunlar muhataplarıyla iyi götürürlerse, inanıyorum ki çok kısa zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ülkemizde ciddi yatırımlara girecek.
HÜLYA SELONİ - Serhat İbrahimoğlu…
MURAT ÇİÇEK- Sayın Cumhurbaşkanı, bir şey eklemek istiyorum son dakika gelişmesi olduğu için; Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasında diplomatik anlamda bir soğukluk olduğu yönünde yazılar-çiziler oldu, bunlarla ilgili yorumlar oldu. Bu ziyaret aslında iki ülke arasındaki buzların eridiği ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye’nin artık ilişkilerinin hal yoluna girdiği anlamına mı geliyor, böyle mi anlamalıyız Sayın Cumhurbaşkanı?
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Ya da bir başlangıç mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bunu şöyle değerlendirelim Murat Bey: Devletler arasında biliyorsunuz bu tür iniş-çıkışlar hep olabilir ve olmuştur da ve burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibariyle yaklaşık birkaç aydır örneğin bizim İstihbarat Örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak ve bu görüşmelerle birlikte belli bir yere gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonraki süreçte de Muhammed Bin Zayed ile de bazı görüşmeleri yapma durumlarımız inşallah olacaktır diye bugünkü görüşmeden sonra düşünüyorum. Ve bu görüşmelerle birlikte de bölgedeki bazı sıkıntıları temenni ediyorum ki aynı kültürün, aynı inancın mensupları olarak inşallah gidermiş oluruz. Çünkü biz bölgenin esas aktörlerinin birbirleriyle doğrudan konuşmasını, müzakere etmesini, kendi sorunlarını birlikte çözmelerini önemsiyoruz ve ben de bu konuda çok çok hassasım.
HÜLYA SELONİ- Evet, Serhat İbrahimoğlu’nun sorusu var.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Efendim, Afganistan’daki vatandaşlarımızın durumu, Taliban’ın Başkent Kabil’de kontrolü ele almasının ardından hızlı bir tahliye çalışması başladı. Birçok ülke açısından Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere hoş olmayan görüntülere tanıklık ettik, orada görevlilerimiz de var bizim çalışan. Bugün itibariyle zannediyorum 200 kişi daha tahliye edildi. Herhangi bir mağduriyet söz konusu mu orada, bu tahliyeler devam edecek mi? Toplam sayı konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu arada Büyükelçiliğimiz halen açık, buna yönelik bir adım atılacak mı ilerleyen günlerde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Afganistan’daki vatandaşlarımızın güvenliği ve huzurunu temin etmek bu süreçte bizim tabii bir numaralı önceliğimiz. Afganistan’daki vatandaşlarımızı özel uçak seferleriyle tahliye işlemlerimizi sürdürüyoruz. Biliyorsunuz havalimanının iki boyutu var; bir sivil, bir de askeri. Biz bu çalışmayı daha çok askeri havalimanı üzerinden yapıyoruz. Ortak tek pisti var, bu pist kullanılıyor. Vatandaşlarımıza yönelik çalışmaları koordine etmek üzere de Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 7/24 esasına göre faaliyet gösteren Afganistan Koordinasyon Destek Merkezi oluşturduk. Afganistan’daki vatandaşlarımıza Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk çağrı merkezinin imkânlarından da yararlanmak suretiyle seri bir şekilde ulaştık. Devletimizin tüm imkânlarıyla yanlarında olduğunu kendilerine vurguladık. Bu vesileyle ülkemize dönmek isteyenlerin tamamıyla devletimizin tüm imkânlarıyla bir defa bilgilerini derledik toparladık ve bildirdik. Bugün yine askeri uçağımızla 201 vatandaşımızı İslamabat’a götürdük, oradan da ülkemize Türk Hava Yolları’yla bunların gelmesini sağladık. Şu an itibariyle toplam 552 kişiyi tahliye etmiş durumdayız. Karzai Uluslararası Havaalanı’nın işletme ve güvenlik sorumluluğunun halihazırda bizde olmasının avantajlarından da en iyi şekilde yararlanıyoruz. Bu tahliyeyi havalimanındaki olağanüstü şartlarda bazı vatandaşlarımızı havalimanının kargaşa içindeki sivil alanından askerlerimizin kontrolü altındaki askeri alana taşımak suretiyle şu ana kadar başardık. Temenni ediyoruz ki, bundan sonra da aynı şekilde bu devam etsin.
HÜLYA SELONİ - Sayın Cumhurbaşkanım, göç konusuna gelmek istiyorum bu konu bizi gerçekten çok yakından ilgilendiriyor. Merak ediyoruz sınırlarda son durum nedir? Sayın Bahçeli’nin düzensiz göçle ilgili ifadeleri vardı tartışılan. Siz MHP lideriyle görüştünüz mü? Göç bakanlığı düşünülüyor mu? Nasıl bir çalışma içindesiniz göçle ilgili?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Düzensiz göçle mücadele noktasında biliyorsunuz bu etkinliğin arttırılması amacıyla yoğun bir çaba harcıyoruz. Sınır güvenliğimiz tahkim etmek için farklı önlemleri devreye aldık. Bizim İran sınırımızda dört ilimiz var Ağrı, Hakkâri, Iğdır, Van. Bu sınırımızın tamamı duvarla örülecek. Ağrı ve Iğdır sınırındaki duvar çalışmalarını tamamladık o bitti. Hakkâri’de yarısına geldik. Van’da da duvar çalışmalarımız yoğun şekilde sürüyor.
HÜLYA SELONİ - Kaç kilometre tamamlandı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani şu an itibariyle 157 kilometresi tamamlandı bunun tamamını bitireceğiz. Kalan sınır boyunca güvenlik duvarı inşa çalışmaları devam edecek. Niye yapıyoruz bunları? İşte bu tür giriş çıkışlar olmasın, bu tür kaçkınlar olmasın diye yapıyoruz. Sadece göç değil, teröre de karşı da bunlar bizim için önemli bir yani bariyer. Bu duvarı oluşturan üç metre yüksekliğindeki beton blokların üzerinde ayrıca bir metre de tel çit bulunuyor, dikenli telle de onları yine donatıyoruz. Tamamlanan duvar uzunluğu bundan sonra da yine çok hızlı bir şekilde artacak. Ayrıca bunları termal kameralarla da takip ediyoruz, o çalışma da var. Bu sınırın 109 kilometrelik kısmı şu anda aydınlatma sistemiyle de donatılmış durumda. 79 kilometre boyunca yerleştirdiğimiz bu kameralarla ve algılayıcı sistemlerle düzensiz göç hareketlerini sürekli izleyip anında müdahale ediyoruz.
Doğu sınırımızda elektro optik kuleler ve haberleşme kuleleri yapıyoruz, bunların da 90’nı tamamlanmış vaziyette. Bu kuleler 740 kilometrelik bir alanda entegre sınır yönetiminde kilit rol oynayacak. Bunlar sıradan gözetleme kuleleri değil, son derece ileri teknolojik donanıma sahip olan kulelerdir. Kara gözetleme radarı, termal kamera, gündüz kamera sistemi, GPS alıcısı, lazer uzaklıkölçer, dijital manyetik pusula gibi sistemleri de bünyesinde barındırıyor.
MURAT ÇİÇEK- Şimdi efendim tabii rakamları veriyorsunuz sınır güvenliğiyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduklarını sizin talimatınızla bütün bunları anlatıyorsunuz. Kaldı ki bunları gidip yerinde gördük, haberleştirdik, bunlarla ilgili olarak da detayları izleyicilerimizle medya aracılığıyla paylaştık. Şimdi son 1-2 gündür sizin NATO toplantısı çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden’la yapmış olduğunuz görüşmede bunu özellikle Sayın Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi söylüyor: Bir milyon diyorlar hani rakam nereden çıktı bilmiyorum göçmeni kabul edeceğiniz yönünde Amerika Birleşik Devletleri’ne bir söz verdiğinizi iddia ediyor CHP yönetimi. Sizin bu konudaki yorumunuzu soracağım, böyle bir anlaşma oldu mu, olmadı mı? Ama bu yayına girmeden önce Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçiliği açıklama yaptı böyle bir şey yok, söz konusu bile olamaz nereden çıkartıyorsunuz anlamına gelecek şekilde. O görüşmede Afgan düzensiz göçü ya da düzensiz göçle ilgili ya da bir milyon ya da daha fazla Afganlıyı kabul etmeyle ilgili bir konu gündeme geldi mi, böyle bir anlaşma oldu mu? Cumhuriyet Halk Partisi lideri neden böyle söylüyor?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi değerli arkadaşlar, önce bir şeyi çok açık, samimi konuşman lazım. Bakın hukukta bir kaide vardır müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bu adam nereden bunu gördü, kim kendisine bunu sufle etti? Bak kendi büyükelçisi bile böyle bir şeyin olmadığını söylüyor, ya bu adam yalancı ya. Bu adamın bugüne kadar doğru bir sözü var mı? Yok. Olmayan bir şeyin iddiasını veyahut da onu savunmak, ortaya koymak söyledikleri tek şey var, orada diyor Dışişleri yetkilisi yok diyor, ya ne demek Dışişleri yetkilisi yoktu? İlla Dışişleri yetkilisinin mi olması lazım? Ben varım orada. Dışişleri kime bağlı? Bana bağlı. Ben konuşuyorum, kiminle? Amerika’nın Başkanı ile konuşuyorum. Kalkıp işleri güçleri kafayı takmışlar tercümanımıza yatıyorlar, kalkıyorlar orada diyor sadece tercüman vardı. Başınıza tercümanım kadar taş düşsün. Bir de dürüst konuşun ya. Yani bunu ispatla ben mükellef değilim, sen mükellefsin. Eğer zerre kadar hukuk bilgin varsa, mademki böyle bir iddian var bunu ispatlaman lazım, ispatla. İspatlayamıyorsan o zaman özür dile, ama bunlarda o karakter yok. Ve kalkıp işleri güçleri acaba Türkiye’nin uluslararası diplomaside yaptığı bu görüşmelerde ülkeyi nasıl küçük düşüreceğiz? İşte bu tür yalanlar üzerinden ülkemizi bu ülkenin Cumhurbaşkanını itham etmek ahlaksızlığın daniskasıdır ve bunlar da ahlaksızdır.
HÜLYA SELONİ- Başka soru yoksa diğer önemli bir gündem maddesine geçelim mi? Sizin eklemek istediğiniz bir şey yoksa Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben söyledim söyleyeceklerimi.
HÜLYA SELONİ- Peki.
MURAT ÇİÇEK- Kaldı ki Amerika Birleşik Devletleri’nin de yetkilisi yoktu değil mi Dışişleri Bakanı yoktu baş başa görüşmeydi çünkü yani.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok tabii canım onun da tercümanı vardı.
HÜLYA SELONİ- Evet, dünyayı etkileyen kovid-19 salgınına ilişkin başlığımıza açalım. Pandemi sürecinde kimi zaman seviniyoruz, kimi zaman üzülüyoruz bu başlığa da Serhat İbrahimoğlu’yla başlayalım.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Sel ve yangın zannediyorum değil mi? Doğal afetlerle devam ediyoruz.
HÜLYA SELONİ- Doğal afetlerle mi devam edelim?
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Evet, oradan ilerleyelim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi koronavirüs eskidi diyorsun.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Yok efendim, keşke eskise sürekli gündemimizde maalesef, umarız tez zamanda atlatırız. Yangınlar ve sel felaketiyle, doğal afetlerle mücadele ediyor ülkemiz. İlgili bakanlar ve siz orada sel bölgesinde özellikle Batı Karadeniz’deki sel bölgesinde hayatın normale dönmesi, yaraların bir an önce sarılması için çalışmalar devam ediyor yürütülüyor. Son durum nedir öyle başlayalım isterseniz? Biz haber bültenlerimizde aktarıyoruz oradaki temsilcilerimiz, muhabirlerimiz aracılığıyla da ama sizin ağzınızdan bölgedeki son durumu öğrenmiş olalım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Serhat Bey, öncelikle işe şuradan başlayalım: Biliyorsunuz sel afeti önce Artvin, Rize oradan başladı. Ve Artvin, Rize’den bu sel afeti başlayınca ben de hemen ertesi gün bölgeye gittim. Zaten bunlardan bir tanesi de benim ana baba ocağım Güneysu ilçesiydi. Ve oradaki durumları yerinde bir tespit ettik, teşhis ettik. Daha sonra oradan Artvin’in Arhavi ilçesine geçtik. Tabii o ilçede de durumları yerinde bir inceledik. Tabii bu bölgelerde metrekareye düşen yağış miktarı bile tek başına yaşanan afetin sebebini ve büyüklüğünü göstermeye yeterlidir. Tabii öbür taraftan geliyorsunuz batıya doğru, batıda da tabii Bartın, Sinop ve Kastamonu’daki felaket Doğu Karadeniz’e göre daha büyük bir felaketti. Yani orada 2,5 gündeki yağış miktarı ülkemizin diğer bazı yerlerindeki yıllık toplam yağışın birkaç katına ulaştı. Selin yaşandığı bölgelerdeki yağış miktarını geçmiş dönemlerle karşılaştırdığımızda da çarpıcı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bunlar gerçekten farklı bir felaket özelliği taşıyor. Örneğin, Kastamonu Bozkurt’a bağlı Mamatlar Köyü’nde metrekareye düşen yıllık ortalama yağış miktarı 773 kilogram iken, sadece 10-12 Ağustos’ta 420 kilogram yağış düştü.
Bozkurt’un yıllık ortalama yağış miktarı 918 kilogram. Yani Bozkurt’ta bir yılda görülen yağmurun yarısı sadece 63 saatte oraya düştü. Bartın Ulus’a bağlı Ceyüpler Köyü’nde metrekareye yılda ortalama 488 kilogram yağış düşerken, bunun 3’te 2’si miktarına denk gelen 319 kilogram yağış sadece 48 saatte yağdı.
Sinop Ayancık’ta ise Ağustos ayında metrekareye düşen yağış miktarı ortalama 55 kilogramken bunun 6 katı yağış sadece iki günde görüldü. Sele neden olan yağışların daha önce görülmemiş yoğunlukta olduğunu bu verilerden de anlıyoruz. Sel nedeniyle Kastamonu’da 62, Sinop’ta 15 ve Bartın’da bir olmak üzere 78 can kaybımız oldu. Tabii bunu Doğu Karadeniz’le birlikte ele aldığımızda 100’ü aşan can kaybımız var. Hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza da yine aynı şekilde Rabbimden şifalar diliyorum. Tabii yiten canlarımızı geri getiremesek de, maddi kayıpları en kısa zamanda telafi etme güç, imkân ve kabiliyetine sahip bir devletimiz var. Bununla ilgili olarak ilk andan itibaren bakanlarımızla, milletvekillerimizle ve tüm kurumlarımızla bölgedeydik. Tahliye ve arama kurtarma çalışmalarını yerinde ve koordineli bir şekilde yönettik. Şimdi bir gün izinle ilk defa tüm bakan arkadaşlarım ki 6’sı bölgedeydiler, yarın Kabine Toplantısı için Ankara’ya gelecekler ve ondan sonra tekrar bölgeye gidecekler. Biz de geçen Cuma günü Kastamonu’ya giderek yürütülen çalışmaları Sinop ve Kastamonu’da takip ettik. Şu anda hali hazırda sel bölgesinde 10 binden fazla arkadaşlar personel, 22 helikopter, binin üzerinde araç, binin üzerinde iş makinesi, 42 bot, bir insansız hava aracı, bir jandarma insanlı keşif aracı, bir sahil güvenlik korveti, dört sahil güvenlik botu, 18 itfaiye aracı, 83 ambulansla bu çalışmalar yürütüldü. Ayrıca su tahliyesinde enerjiye, yiyecek, içecek desteğinden haberleşmeye kadar her konuda ihtiyaç duyulan araç gereç bölgeye gönderildi.
Helikopter ve sahil güvenlik botlarının yoğun olarak kullanıldığı çalışmalarla toplam 2 bin 400’den fazla vatandaşımız tahliye edildi. Kara ulaşımının kesik olduğu yerlerde helikopterlerle gerçekleştirilen tahliye operasyonlarının başarısı sahip olduğumuz imkânların büyüklüğünü göstermesi bakımından anlamlıdır. Afet bölgesinin tamamında altyapının yeniden ayağa kaldırılması konusunda ilgili kurumlarımız kesintisiz çalışıyor. Sel nedeniyle yolları kapanan köylerimize bile Türkiye’de ilk defa havadan jeneratör naklederek, elektriği verdik, elektriksiz köy bırakmadık. Acil ihtiyaçların karşılanması için şimdiye kadar bölgeye 73 milyon lira ödenek gönderildi. Selden etkilenen yerleri genel hayata etkili afet bölgesi ilan ederek mükelleflerimizin vergi ödemelerini, Sosyal Güvenlik Kurumu prim ödemelerini, esnaf kredileri ödemelerini erteledik. KOSGEB Acil Destek Paketi gibi destek programlarımızı bu arada hayata geçirdik. Vatandaşlarımızın eşya zararlarını karşılayacağız. Evleri yıkılanlara yeni konutlar yapacağız. İş yeri ve araç zararlarının karşılanması için destek olacağız. Ve bütün bunların yanında dikkat ettiyseniz Milli Savunma Bakanlığımız, Türk Silahlı Kuvvetleri kaydırma köprü sistemini buraya getirerek buralardaki ırmaklar üzerinde de bunlar kuruldu ki karşıdan karşıya geçişleri rahatlatmak için. Öyle zannediyorum ki, bunlar savaş zamanında daha çok görülür. İlk defa bu tür bir afette bu uygulamayı yaptık. Ve bununla da orada ciddi sıkıntıları aşmış olduk. Ben en çok tabii gerek Kara Kuvvetleri, gerek Jandarma, gerekse şu anda helikopterle bütün o çatılarda kalan vatandaşlarımı ki yüzlerce vatandaşlarımızı çatılardan kurtaran o kahramanlara şahsım, milletim adına çok çok teşekkür ediyorum. Bu tür örnekleri dünyada bile görmek adeta mümkün değildir. Ama o kahramanlar bunları başardılar, onlardan Allah razı olsun. O çatıların üzerine helikopterlerle indiler ve oradan kadın, erkek, çocuk hepsini kurtararak helikoptere çıkardılar ve güvenli bölgeye naklettiler.
Daha önceki afetlerde ve salgınla mücadele sürecinde olduğu gibi sellerde de birliğin, beraberliğin, dayanışmanın en güzel örneklerini sergileyen vatandaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Tabii burada bir şeyi gönlüm bunu istemiyor, ama söylemek zorundayım. Biz ne zaman bir ve beraber olacağız? Hangi şartlarda bir ve beraber olacağız. Her zaman karalamak için bir şeyler mi bulmak lazım? Bir şeyler mi söylemek lazım? Yani yapılması gerektiği halde yapılmayan bir şey mi vardı da bu tür karalama kampanyasını sürdürüyorlar. Antalya’da bunu gördüm, aynı şekilde Rize’de bunu gördüm, şimdi burada yine bunu gördüm. Yani bu muhalefetin bu karalama dili bu ülkede ne zaman acaba yok olacak? Gerçekten bunlar çok üzücü. Ama onlar bunu yapsa da yapmasa da biz görevimizi yaptık, yapmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.
Şimdi süratle işte ta Doğu Karadeniz’den tutun, Antalya, Muğla tüm bu bölgelerde yanan konutların inşası başladı, onları yapıyoruz. Aynı şekilde şimdi Bartın, Sinop, Kastamonu buralarda da yine yıkılan tüm binaların hemen inşasına başlayacağız. Eleştiri başladı ne diyorlar? AFAD’a para mı verecek misiz? Bize ne ya, devlet kendisi versin. Sen cebren AFAD’a para verecek değilsin. AFAD bu ülkede bu tür afetler için kurulmuş olan bir kuruluştur. Senden kimse gelip gırtlağını sıkarak para istemiyor. Buraya hayırda bulunmak isteyen olursa verir, bulunmak istemeyen de vermez. Sen de hayırda bulunmak istemeyenlerden olursan verme. Ama verenler olursa bunların da önünü kesme. Ve biz bu kampanyamızı bu şekilde başlattık. AFAD’ın resmi hesapları var, bu resmi hesaplarla da vatandaş o hesaplara parasını yatırıyor ve millette bunları dinlemiyor. Allah’tan şu ana kadar yani bugün itibariyle söylüyorum, 181 milyon TL bağışta bulunan oldu. Bu yarın, bundan sonraki günlerde belki daha da artacak.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Diğer ülkelerde de örnekleri olan bir şey üstelik değil mi Sayın Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Olmaz olur mu canım tabii.
MURAT ÇİÇEK- Kaldı ki, şu değil mi Sayın Cumhurbaşkanım: Yani ülkenin ekonomisi o kadar kötü ki vatandaştan elde ettiğimiz bağışlarla yaraları sarıyoruz hamlesi değil bu az önce söylediniz. Böyle bir afette bir ve beraber olabilmenin çorbada tuzu da olsun diye açılmış bir alana yardım etmek isteyenlerin yardım yapabileceği bir alan açıyoruz değil mi yani? Yoksa dünyanın en gelişmiş ülkesi Almanya bile kampanya başlattı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır böyle bir şey olmazsa da bu defa çok farklı dedikodular, çok farklı bu alanda da tezgâhlar dönebilir. Bak işte geldi buradan sahte hesaplar, bilmem şunlar, bunlar filan biz bunlara fırsat vermek istemiyoruz. Mesela yarın şimdi Kabine Toplantımız var ve kabine üyelerimiz de yarın onlar bağışta bulunacaklar. Beraberce ne yapabiliyorsak bu şekilde bu destekleri vereceğiz ve adımlarımızı da buna göre atacağız. Beni birçok diyelim ki hayırsever arıyor, Başkanım ne yapabilirim? AFAD’ın hesabı var AFAD’ın hesabına ne yapacaksanız nakdi noktada oraya yapın. Yapmamız gereken bu.
HÜLYA SELONİ- Evet, efendim sel felaketinin ardından çarpık yapılaşma tartışmaları yaşandı, özellikle dere yatağındaki yapılar çok dikkat çekiyor. Onların yerine hak sahiplerine daha güvenli yerlere ev yapılması mümkün mü? Bir de yangında yangın da tabii ikisini beraber konuşuyoruz ve yangını da ayrı olarak hani yine sorayım, yangında gelinen son durum nedir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Hülya Hanım, her şeyden önce tabii dere yatağına konut yapımını ta Belediye Başkanlığımdan beri hep aksini söylemişimdir, sakın ha yapmayın. İki, sakın ha dikey mimariye tevessül etmeyin. Aşırı yüksek binalar yapmayın.
Bunları söylerken bazı ülkede değil, dünyada yaşanan tecrübelerden hareketle söyledik. Bir deprem olur bunlar sıkıntı ki biz bir deprem ülkeyiz. Aynı şekilde dere yataklarında bakıyorsunuz şöyle bir yani debisi yüksek bir dere akışı olduğu zaman ne yapıyor? Binaların altını alıyor. Ne oluyor? Mesela ben şimdi diyelim Karadenizliyim, Rize’de eskiden ağaçlar vardı, eskiden bu kızılağaçları kestiler, bunların yerine çay diktiler. Çay dikmekle kalmadılar, tabii çaya gübre verirken azot ağırlıklı gübre verdiler. Tabii azot ağırlıklı olan bu gübre bu ne yapıyor? Toprağı yakıyor, eritiyor. Ve yakıp eritmesiyle beraber de yağmurla buluşunca yağmurla buluştuğu zaman bu adeta bir lapa haline geliyor ve akıp gidiyor. Şimdi bunların hepsini bu olaylarda da gördük, çünkü kökler yatay çayda. Ama kızılağaç çınarı olduğu zaman onlar da dikeydi. Şimdi bunları müteaddit defalar yaşadığımız halde ama kimse dinlemiyor, yine bildiğini okuyor. Şimdi diğer yerlerde de durum aynı, yani örneğin yani Antalya, Manavgat, Muğla buralarda yaşanan olaylara da baktığımızda. Tabii buralarda da buna benzer aynısı değil, ama buna benzer olayları yaşadık. Tabii oralarda da yine binalar noktasında öyle yerlere binalar yapılmış ki yani bu binalar her an bir tehdit altında. Ve şimdi bizim attığımız adımlarla mümkün olduğunca bu binaları süratle yapacak ve zemin artı 1, zemin artı 2 gibi inşallah binalarla buralardaki yaşam koşullarını daha iyi şartlara taşıyalım istiyoruz. Ve süratle de Çevre Şehircilik Bakanlığımız şu anda çalışmaları başlatmış vaziyette. Tabii burada vatandaşlarımızın birçoğunun hayvancılıkla uğraşması sebebiyle hayvanlarıyla ilgili de ahır sorunu var. Onlara yönelik de yine onların düşüncelerine dikkat ederek, ahırlarına da kavuşmasını temin edelim dedik.
Burada aynı zamanda arıcılık yoğun bir şekilde vardı. Arıcılık noktasında da arı kovanlarından tutunuz, bu çevrede nereye bunlar yerleştirilebilir bunun kovanlarını da süratle temin edelim dedik. Ve bu çalışmalara yönelik adımları da arkadaşlarımız süratle Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanlığımız bunun temini içerisinde, bu çalışmaları da yürütüyoruz.
Ve bir diğer taraftan da yine bölgede özellikle enerji, su ve bu sıkıntıları da süratle gidermek üzere çalışmalarımızı yaptık, yapıyoruz. DSİ’nin bu konuda yoğun çalışmaları oldu. Sağ olsun arkadaşlarımız işte bu geçtiğimiz ay Rize’deki olayın felaketin ardından yaraların sarılması için projeleri süratle devreye aldık. İşte aynı şekilde ki, Bartın, Sinop, Kastamonu’da yine çalışıyoruz. Tabii bu moloz, balçık kaldırma çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte riskli bölgelerin boşaltılmasını da inşallah sağlayacağız. Riskli yerlerde yıkılmış ve hasar görmüş yapıları inşallah daha güvenli yerlerde yeniden inşa edeceğiz. Ve adımları hızla atarak süratle de bu işi bitireceğiz, çünkü fazla bu noktada beklemeye tahammülümüz yok.
HÜLYA SELONİ- Taha Dağlı’nın bir sorusu var.
TAHA DAĞLI- Efendim, şimdi tabii yangın vesaire bütün dünyanın sorunu aslında yangınlar işte İspanya’dan İtalya’ya, Sibirya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne işte Kudüs’te, Yunanistan’a kadar birçok yerde orman yangını vardı son birkaç aydır hâlâ da var. Aynı şekilde sel de öyle Avrupa’da geçtiğimiz ay gördük Almanya, Belçika ve Hollanda’da çok ciddi afetler yaşandı, çok ciddi kayıplar oldu. Oradaki devletlerin çok ciddi zafiyetleri de oldu, afet sonrası tedbirler anlamında ya da müdahaleler anlamında. Orada o sizin bahsettiğiniz milli birlik, beraberlik konusunda belki de minimal düzeyde oranın muhaliflerinin böyle karalama kampanyasına gittiklerini gördük. Onu bir kenara bırakacak olursak, tabii dediğimiz gibi bu bir küresel bir mesele yangın ve sel ve iklim değişikliği konusunda da bu çok sıkça gündeme geliyor bu günlerde. Bu konuda küresel iklim ya da küresel ısınma konusunda Türkiye’nin küresel çapta faaliyetleri var, iştirakleri var. Bir de yerli ve milli olarak bir küresel politika, küresel iklim değişikliğiyle ilgili bir politika sergilenecek mi? İşte afet bakanlığı gibi bir bakanlık gündeme gelir mi acaba?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi arkadaşlar, aslında illa her şey bakanlık olursa çözülür diye bir şey yok. Yani bu işle ilgilenen gerek tarımla ilgili bakanlığımız, gerek İçişleri Bakanlığımız benzer oralarda bizim idari yapılanmalar var. Ve bu idari mesela şimdi AFAD işte bunlardan bir tanesi bunu gideriyor. Dolayısıyla da böyle bir şey olduğu zaman zaten AFAD ne yapıyor? Devreye giriyor. Şimdi bütün bunlarda bir defa bir şeyi yakalayacağız, nedir o? Biz kâinatta, tabiatta ilahi bir denge olduğuna inanırız. Yani bu denge ne kadar tahrip edilirse doğal felaketlerin yıkıcılığı da o derece artar ve artacaktır. Çünkü tabiat kendine isyan kabul etmez. Bizde biliyorsunuz bir söz vardır, dere yatağında akar. Siz eğer bu yatağı ne kadar değiştirmeye kalkarsanız işte o yatak sizden intikamını eninde sonunda alır, değiştirmeyeceksin.
Şimdi mesela Kastamonu’da bunu gördük dere yatağıyla oynamışlar, Rize’de aynı şeyi gördük. İşte tabiat için bir rahmet olan yağmur bozulan dengeyle felaket haline dönüşebiliyor. Hava olaylarının da daha sert yaşanması ve bir bölgede kuraklık, diğer bölgede aşırı yağış görülmesi gibi durumların sebebi elbette iklim değişikliğidir. Mesela Almanya’nın batısında geçen ay yaşanan sel felaketinde 186 kişi hayatında kaybetti, on milyarlarca euroluk zarar ortaya çıktı, kimse bunu konuşuyor mu? Yok.
Aynı şekilde Belçika’daki sel baskınlarında 40’a yakın kişi yaşamını yitirdi. Temmuz ayında Avusturya, İtalya, İngiltere, İsviçre, Romanya, Rusya, Bulgaristan, Lüksemburg, İran’da da sel baskınları meydana geldi. Son olarak Japonya’da da benzer olaylar yaşanıyor. Bütün bu seller dünya genelinde çok sayıda can kaybına ve çok büyük maddi zarara neden oldu. Karşımızda doğusunda, batısında, güneyinden kuzeyine tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir sorun var. Şimdi yakında mesela İskoçya’da bu iklim dengeleriyle alakalı uluslararası bir forum olacak. Elbette doğal afetlere karşı tedbir almak mümkün, onu da zaten devlet olarak almak zorundasınız, alacaksınız; ama bunun yüzde 100 başarır mısınız? Kimse kendisiyle ve insanlarla alay etmesin. Bu işin çıkış noktası, tabiatla kurulan ilişkide bakış açısını değiştirmektir. Yaşanılan çevreye uygun yapılaşmaya gitmemiz gerekiyor. Aslında afet bölgelerinde ecdadın yaptığı yapıların çoğunun hâlâ dimdik ayakta olması, bize gitmemiz gereken istikameti de gösteriyor. Demek ki geçmişteki iyi örneklerden, doğru mimariden ve dayanaklı malzemeden faydalanarak yeni bir yapılaşma modeli geliştirmemiz gerekiyor. Bu konuda TOKİ’nin yerel mimari çalışmaları mevcut, bunları daha da geliştirerek tüm sahada inşallah uygulayacağız.
BELKIS KILIÇKAYA- Bu afetlerde Türkiye’nin hazırlıksız yakalandığını düşündüğünüz tespitleriniz oldu mu? Şayet olduysa afet yönetmeliğinde ne gibi değişiklikler söz konusu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Belkıs Hanım, biz, az önce söyledim, elimizden geleni beşer planında neyse yapmak durumundayız, bunu yapacağız. Ama şu tabiatta, şu doğada ne olur-ne olmaz, Rabbim nerede neyin tasarrufunu nasıl kılar, bunu biz bilemeyiz.
Şimdi meteoroloji ne yapıyor? Tahminlerde bulunuyor, şimdi bu tahminler bakıyorsunuz bazen isabet ediyor, bazen etmeyebiliyor da. Mesela eskiden şu andaki gibi bizim meteorolojik özellikle mekanizmalarımız yoktu, ama şimdi biz bu noktada çok güçlüyüz, yani birçok meteoroloji haberlerini zamanında alabiliyoruz, diyebilirim. Peki, buna karşı tedbirler; bu tedbirler noktasında da şu anda Bakanlığımızın ve kurumlarımızın ciddi tedbirleri de var. Fakat buna rağmen altından kalkabiliyor musunuz? İşte yeri geliyor kalkamıyoruz. Örneğin diyelim ki Yatağan Termik Santrali, şimdi bu termik santralinde eğer bazı ihmaller olmuş olsaydı orada çok büyük bir felaket yaşanabilirdi. Ama öyle oldu ki orada mesela biz burası özel sektöre ait, her türlü adımı attık, tedbiri aldık ve havadan, denizden, karadan her türlü çalışmayı yürüttük, hatta hatta çevredeki vatandaşlarımızın bile destekleriyle santralden oradaki özellikle ağaçlardan arındırmayı temin ederek bu 2-3 santrali de hamdolsun yanmak, patlamak, bütün bunlardan kurtararak oradaki enerji noktasında çalışmalarını durdurmadık ve devam ettirdik.
Hatalarımız olmuş olabilir, şunu yapmasaydık daha iyi olurdu diyeceğimiz şeyler olabilir, ama bazı şeyler bileceğiz ki insanoğlunun gücünün üstünde olan şeylerdir, yani bunu da görmemezlikten gelemeyiz.
HÜLYA SELONİ- Murat Çiçek.
MURAT ÇİÇEK- Zaten sahaya baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanım, geçen yayınlarınızda da gündeme getirildi, vatandaş birçok şeyin farkında, yani devletine teşekkür ettiği videolar mı dersiniz ya da ya ne olacak bu mesele olduğunda? Daha önce benzer felaketlerde devlet zaten müdahale etti, bundan da zaten geri kalmaz, yaraları sarar dediği meseleler oldu. Ben bir video aslına bakarsanız size ve izleyicilerimize de izletmek isterim Sayın Cumhurbaşkanım, Van’daki deprem sonrası devletin oraya yetişmesi ve orada yapılan yaraları sarma faaliyetleri sonucunda, Van’da Esenyamaç Muhtarının bir açıklaması var. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ziyaret etmişti ne oldu-ne bitti diye…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu son depremi diyorsun.
MURAT ÇİÇEK- Son, evet. Daha sonra hemen müdahale edildi, temizlendi oralar. İşte CHP Genel Başkanı da ziyaret etti. Orada bir görüntü var, onu bir müsaadenizle hem size, hem izleyicilerimize izletmek istiyorum, ardından bir sorum olacak.
…
MURAT ÇİÇEK- Şimdi burada konuşan Esenyamaç’ın Muhtarı Ayhan Bey’di, soy ismini almadan, hemen arada CHP’nin sayesinde deniyor. Daha sonra biz yapmış olduğumuz haberde, bu Muhtarın ya bu ziyaretten sonra bize vaat edilen yardımları vardı, CHP heyetinin, henüz görmedik, etmedik diyor; bu bir örnek. Diğer örnek de mesela HES patladı deniliyor, onun için Karadeniz’de sel oldu deniyor. Afgan mültecilerin milyonlarcası geldi, girdi, etti, falan hikâyesiyle az önce sizin bahsettiğiniz yurt dışında bu tarz felaketlerde bir dayanışma görüyorsunuz iktidarla muhalefetin arasında, çok hafif sorunlar olabiliyor. Bu tarz dezenformasyonlar, bu tarz yalan yanlış bilgiler halkta da en nihayetinde özellikle sosyal medyada bir karamsarlığa yol açabiliyor. Bu konuyla ilgili olmayan şikâyetlerin artmasına neden olabiliyor. Bu dezenformasyonla, yanlış bilgilendirmeyle, halkın moralini düşürecek yalanlarla mücadele için adımlar atıldığını daha önce söylemiştiniz.
Birincisi, bu tarz… Devleti kötülememi istiyorlar diyor Muhtar, gelenler bunu söylüyorlar, yardım gelmedi, şunu söyle, bunu söyle diyor, ben nasıl söyleyeyim bunu diyor, Allah çarpar diyor, bir dakikasından itibaren yalnız bırakmadılar diyor. Birincisi, bu tarz manipülasyonlar neticesinde ne hissediyorsunuz? İkincisi, adımlar atılmıştı demiştiniz, hangi noktada şu anda bu tarz yalanlarla mücadelede?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi ben her zaman bir ifade kullanıyorum, bu yalan terörü dediğim konu. Bu olay yalan terörünün bir uygulamasıdır. Yalan terörünün de Türkiye’de mimarı Bay Kemal’dir, işi gücü yalan terörüdür. İşte orada bakın Muhtar ne diyor? Bay Kemal ve yanındaki partilisi ne diyor? CHP’nin sayesinde diyor. Ya ne CHP’nin sayesinde? Ne yaptınız da CHP’nin sayesinde engellediniz? Şu ana kadar bulunduğunuz her yerde, şimdi Antalya’da Belediye Başkanı kimde? CHP’de. Muğla’da kimde? CHP’de. İzmir’de kimde? CHP’de. Bütün buralarda acaba sizin karadan bu işlere müdahalelerde nerede itfaiyeleriniz? Bunlarla müdahale etmeniz lazım. Hepsinde de biz devlet olarak bu işlere müdahale ettik, helikopterlerle müdahale ettik, uçaklarla müdahale ettik ve bütün müdahaleleri yaparken de kalkıp kimseyi suçlamadık. Ve yine aynı şekilde DSİ bütün imkânlarıyla seferber oldu. Ama burada şu anda bizim kalkıp da bir yerden mal kaçırmanın gayretine girmemize gerek yok. Ben ne yapabilirim şu anda, onun gayreti içinde olmak lazım.
Şimdi bir yerde sel baskını var, sel afeti var, sen sel afetinde acaba ne yaptın, bunu ortaya koyun; yok. Biz şu anda bu gayretle bütün ekibimle benim 6 tane bakanım gece-gündüz demeden sürekli bu bölgelerde görevli olarak bulundular, hâlâ bölgelerde, yarın gelecekler. Sürekli yangında arkadaşlarımız Allah razı olsun gece-gündüz demeden bölgede kaldılar, milletvekillerim onlarla beraber gece-gündüz çalıştılar, bölgeyi terk etmediler, sürekli Antalya olsun, Muğla olsun, İzmir olsun, hepsi. Ve ayrıca da takviyeler bütün belediyelerden buralara gönderdik, gıda, giyim, kuşam vesaire, hepsi ve aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Ben kendim gittim, aynı şekilde Genel Başkan yardımcılarım gitti. Bu bizim milli, manevi görevimiz ya; bunları yapmayacağız da ne yapacağız? Yani yalan ve iftira konusu bizim siyasi hayatımızın her döneminde karşılaştığımız, mücadele ettiğimiz bir sorun oldu; kimle? İşte Bay Kemal’le.
Ve birlik ve beraberliğimizi en çok güçlendirmemiz gereken tabii afetlerde bile maalesef bunlar yalan ve iftira çarkını işletmeyi sürdürmekten geri durmuyor. Yangınlarda uçak meselesinden cehalet veya kasıt ürünü nice yalana kadar bunun emarelerini hep birlikte gördük, yaşadık. Televizyonlara konuşuyorlar, bir tane helikopter görmedim diyor, arkasından helikopterler geçiyor. Uçak görmedim diyor, uçaklar arkasından geçiyor.
Sele HES barajlarının yıkılmasından bahsediyor, ya baraj dediğin olay, affedersiniz, borularla suyun nakledildiği olay olur mu? Bakın bizim barajlarda açık baraj sistemleri vardır ki bunlar gölet sistemidir ve bunlar daha çok yangın göledi diye ifade edebileceğimiz, oralardan bu tür afetlerde helikopterler oradan suyu alır ve yangının olduğu yere boşaltır. Ama oradan mesela uçaklarla aynı şeyi yapamazsınız. Uçaklarla nereden alıyorsunuz? Denizden alıyorsunuz, denizden alıp yangının olduğu yere gelip suyu boşaltıyorsunuz. Ve 10 saniyedir, 10 saniyeden uçak oradan suyu alıp denizden gelip yangının olduğu bölgeye boşaltabiliyor. Tabii bu alanlarda da birçok tedbirler nitekim almamıza da neden oluyor, inşallah o adımları atacağız.
Ve işte bu Bozkurt’taki santral, su depolaması olmayan, sadece borudan geçen suyla elektrik üreten regülatör tipi bir tesis, burada da 50 türlü yalana başvurdular.
MURAT ÇİÇEK- Keban Barajı, Atatürk Barajı gibi böyle milyarlarca ton su toplanan baraj zannediliyor.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir defa böyle bir boru sistemiyle suyun nakledildiği bu olayda patlama ya da kapakların açılması nedeniyle taşkına sebep olması zaten mümkün değil, bunun da bütün video çekimlerini, her şeyini bu olayların olduğu süre boyunca zaten gösterdik. Ve ben bu yönüyle şahsen sosyal medyaya olumlu bakmıyorum ve sosyal medyayla olan bu noktadaki mücadelemizi de bu yalanları sebebiyle sürdüreceğiz, vatandaşlarıma tavsiyem de bu yönde olacak. Üstelik bu yalan ve iftira kampanyasının en başında da muhalefet adına konuşan siyasetçiler, milletvekilleri bulunuyor. Yalandan başka hiçbir şey konuşmayanlar sosyal medya mecralarını da adeta kendilerine yuva edinmişler. Gençlerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızı muhalefetin başını çektiği sosyal medya terörüne, yalan rüzgârlarına karşı dikkatli olmaya özellikle davet ediyorum.
Geleneksel medyada denetim görevini yerine getiren kurulumuz var, inşallah Meclisin açılmasıyla birlikte sosyal medyaya yönelik denetim konusunda da gereken adımları atacağız. Sahada yürüttüğümüz cansiperane mücadelenin kendini bilmez birilerinin yalanıyla baltalanmasına, gerçeklerin çarpıtılmasına da müsaade etmeyeceğiz.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Hülya, senin bölüm geldi herhalde.
HÜLYA SELONİ- Evet, Türkiye ve dünya gündemini daima meşgul eden kovid-19 salgınıyla devam edeceğiz. Buyurun, Serhat İbrahimoğlu’nun ilk söz.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Efendim, kovit ile mücadele devam ediyor, vaka sayıları bayramdan sonra yükselmeye başlamıştı, sonra yeniden düştü, 18-20 bin bandında ilerliyor, ama vefat sayılarındaki artış dikkat çekiyor. Kısıtlamaya tekrar dönen ülkeler var. Biz kovidle mücadelede çerçevesinde istediğimiz noktada mıyız, bu konuda neler düşünüyorsunuz, neler söylersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Türkiye salgın sürecini hem sağlık, hem kamu güvenliği, hem de ekonomik bakımdan en iyi yöneten ülkelerin başında geliyor. En başından beri tabii ne maske, ne solunum cihazı, ne de hastanedeki tedaviler, ne yoğun bakım konularında kriz derecesinde bir sıkıntıyla Türkiye olarak biz karşılaşmadık. Pek çok ülkede insanlar aksayan hizmetlere isyan ederken, ülkemizde kayda değer hemen hiçbir sorun yaşanmadı. Salgına karşı en büyük ve hatta tek korunma yöntemi olan aşılamada dünyada oldukça bir defa biz önlerde yer alıyoruz. Toplam aşı sayısında 86 milyonu geride bırakarak nüfusumuzun üzerinde bir rakama ulaştık. Tabii bizim özellikle şehir hastanelerimiz çok çok ciddi bir işlev icra ettiler. Yani ilk doz aşıda 45 milyonu, ikinci doz aşıda 34 milyonu, üçüncü doz aşıda 7 milyonu geçtik. Bu sayede bir ara yükselme seyrinde olan vaka sayımız yeniden 18 binli rakamlara geriledi, inşallah en kısa sürede bu rakamı çok daha aşağı çekeceğiz.
BELKIS KILIÇKAYA- Bir taraftan da bütün dünyada, ama Türkiye’de de aşıya karşı bir muhalefet var, ciddi bir aşı karşıtlığı var; nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü Türkiye’de de bir süredir sosyal medyada da çok ciddi gündem oluyor.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Benim bu konuda ta baştan beri tezim şu: Milletimin karşısında 3 doz aşısını olmuş bir Cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum. Şayet aşı konusunda bir sıkıntı, bir tereddüt olsaydı herhalde kendimizi böyle bir riske sokmazdık. Aşı tedarikinin dünyada zor olduğu bir dönemde dahi Türkiye olarak erkenden yaptığımız bağlantılarla süreci başlatmıştık. Benim buradaki tezim, gönüllülük esası, yani aşı olmak isteyenler gönüllük esasına göre aşı olmalıdır, yani cebren, zorlamayla böyle bir şeyi doğru bulmuyorum.
En yüksek risk gruplarından başlayarak kademe kademe aşılama yaşını genel uygulamada 15’e, kronik hastalarda ise 12’ye kadar biliyorsunuz indirdik. Bugün hastanelere başvuranların, hastanelerde yatanların, özellikle yoğun bakımda hayatta kalma mücadelesi verenlerin neredeyse tamamına yakınının aşı yaptırmayanlardan oluştuğunu görüyoruz. Aşı olduğu halde hastalananların sayısı çok istisnai seviyede, bu gerçekleri görmemiz lazım. Önümüzde böyle net bir tablo olduğu halde ilmi ve akli hiçbir gerekçeye dayanmadan aşı karşıtlığı kampanyası yürütülmesini doğru bulmuyorum. Elbette aşı olmamak kişilerin kendi tercihidir, ama tercihin başka insanların hayatlarını riske atacak şekilde ortaya konmasına rıza gösteremeyiz, onun için de gönüllülük esası diyorum şart olmalı.
TAHA DAĞLI- Efendim, Avrupa’da zorunlu olarak bu aşının yapılmasına dair bunu zorunlu kılan bazı ülkeler oldu, işte eylemler oldu, protestolar oldu vesaire. Sizin anladığım kadarıyla aşı konusunda gönüllük esas olsun diyorsunuz, herhangi bir zorunluluktan yana değilsiniz, ama sizin de söylediğiniz gibi aşı olanlar da olmayanlardan mustarip, onlarla aynı ortamda bulunmaktan dolayı da mustarip oluyorlar. Oradaki o hassas dengenin korunması açısından…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle ne bir hakkı var, ne bir yetkisi var, yani mustarip olmak-olmamak o senin kârın değil, senin işin de değil, yani ister olur, ister olmaz, bu konuda da zorlamaya gerek yok. Her şeyi zaten bu işin bilimsel yanı itibarıyla doktorlarımız, Bilim Kurulu vesaire, onlar anlatılar, anlatıyorlar, öyleyse bırakalım da bu işi ehli olan kimse onlardan dinleyelim. Ve cebren böyle yola tevessül edilemez. Ben yine söylüyorum, ben 3 kez aşı olmuş birisiyim, gönüllük esası burada şart olmalıdır, ona göre de isteyen aşısını olur, isteyen olmaz. Ve bu şekilde de temenni ediyorum ki en kısa zamanda bu badireyi de inşallah atlatmış oluruz.
TAHA DAĞLI- Yani böyle kısmi yöntemler mi uygulanmalı aşı olmayanlara, işte PCR testini belgelemek gibi? Mesela işte futbol maçlarına girişte falan…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Test olayı zaten hepimiz için belli yerlerde gerekli olan bir şey. Bunu da zaten kurumlar ne yapıyor? İlan ediyor. Ne diyor? Ben burada en azından PCR testiyle sizi içeriye kabul edebilirim. O PCR testini olup ondan sonra da ne yapıyor? Tamam, negatif diyor, geçebilirsin, ama pozitif olursa da geçemezsin diyor. Bunları ulusal ve uluslararası bu bazda da ele alıyor, çünkü gelen turistler için bu uygulamalar biliyorsunuz kapılarda da yapılıyor, şu anda da yapılmaya devam ediyor. Ama şu anda mesela turizmde bakıyorsunuz Rusya’dan gelen turistlerin tercihi daha çok Türkiye oluyor, Antalya oluyor vesaire gibi, bu tür şeyler de Türkiye’nin avantajları içerisinde. Temenni ediyorum ki, bu süreci de en iyi şekilde atlatmış oluruz.
MURAT ÇİÇEK- Bir soru ekleyebilir miyim sıra sende biliyorum ama?
BELKIS KILIÇKAYA- Lütfen buyurun.
MURAT ÇİÇEK- Şimdi sizin özelliklerinizden bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanım, bir projenin bitiş süresi geldiğinde o projeyi yapanlarla pazarlık yapıyorsunuz, şu kadar gün erkene çek, şu kadar gün önce bitir, diyorsunuz ve projelerin birçoğu zamanından önce bitiyor. Bunu aşıya bağlayacağım; şimdi bu aşı olmayanların bir kısmı ben Türk aşısını bekliyorum, diyor. Bu konuyla ilgi de yakinen ilgilendiğinizi biliyorum. Bu süreçle ilgili en azından bir hızlandırma ya da bu konuyla ilgili olarak bir an evvel Türk aşısının da, Türkovac’ın da gündeme gelmesi söz konusu olacak mı bu konuyla?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Murat Bey, bu inşaat yapmaya benzemez, bu farklı bir şey. Yani şimdi inşaatta böyle bir şeyi matematik 2 kere 2, 4 diyebilirsin ama aşıyla ilgili çalışmaların şu anda başında olanlar hocalarımız vesaire, onlar bize kalkıp da böyle bir matematik esasına dayalı bir tarih veremiyorlar, ancak tahmini olarak yılsonuna kadar en geç bunu bitireceğiz diyorlar. Ve inşallah kendi aşımızı en kısa zamanda bitireceğiz, diyen hocalarımız da var ve bu konudaki dışa bağımlılığımızı da inşallah azaltmayı hedefliyoruz diye bu müjdeyi bize bu şekilde hep söylediler. Temennimiz odur ki, Türkovac en kısa zamanda elimizde olsun.
MURAT ÇİÇEK- İnşallah.
HÜLYA SELONİ- Efendim, okulların açılmasına çok az bir zaman kaldı, ben de bir anneyim, çocuğum var. Çocuklar 1,5 yıl uzaktan eğimi almak durumunda kaldılar pandemi sürecinde ve çok özlediler okullarını, arkadaşlarını, öğretmenlerini. Yüz yüze eğitim olabilecek mi yeni eğitim-öğretim döneminde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah olacak.
HÜLYA SELONİ- Müjdeyi de vermiş olalım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani dün akşam da Bakanımla bu konuyu görüştük, inşallah yüz yüze eğitimi başlatacağız ve yavrularımız da öğretmenleriyle yüz yüze inşallah çalışmaya başlayacaklar.
HÜLYA SELONİ- Bu arada Milli Eğitim Bakanı’nın değişmesiyle birtakım eleştiriler de geldi. Yani eğitim sistemi şu an ne durumda, nereden nereye geldik Sayın Cumhurbaşkanı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Gayet güzel bir yerde. Tabii Milli Eğitim Bakanımız kendi istifasının kabulünü, affını bizden istirham ettiler, biz de bu talebi yerinde bulduk, hayırlısı olsun dedik ve yardımcılarından bir tanesini Mahmut Bey’i bu göreve getirdik. O da özellikle milli eğitim camiasını tanıyan bir arkadaşımız ve şu andan itibaren onunla beraber süreci devam ettiriyoruz. Sürece yabancı bir arkadaşımız değil, milli eğitim camiasını tanıyor biliyor, işte daha önce Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Rektörlüğü var, ondan sonra yine YÖK’te uzun süre görevi olan bir arkadaşımız, ardından da Milli Eğitim’de yine Milli Eğitim Bakan Yardımcısı görevi oldu, o da bir profesör ve süreci şu anda devam ettiriyorlar ve birlikte çalışmaları ele alıyoruz. İşte dün akşam da yine beraberdik, neler yapacağız, ne gibi işte atamalar var vesaire. Yani herhangi bir sıkıntı olmaz ve şu anda bırakılan yerden yola devam ediyoruz. Çünkü dışarıdan gelen veyahut da milli eğitim camiasını tanımayan bir arkadaşımız değil Mahmut Bey, tanıyan, bilen bir arkadaşımız ve yoğun bir şekilde o da çalışmalarına devam ediyor, hayırlı olsun.
HÜLYA SELONİ- Tokyo Olimpiyatları’yla ilgili Murat Çiçek’in bir sorusu olacak.
MURAT ÇİÇEK- Olimpiyatları izliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanım, vaktiniz oluyor mu? Olimpiyattaki başarılardan elbette haberdarsınız ama birebir takip ediyor musunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz unuttuk onu ya, artık bitti.
MURAT ÇİÇEK- Evet de, şimdi mesela yarın paralimpikler gidecekler. Gençlik Spor Bakanımız uğurlayacak.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Gençlik Spor Bakanımız onları uğurlayacak inşallah.
MURAT ÇİÇEK- Şimdi baktığımızda bu sene bir kere bayağı bir madalya aldık. Artı, bir başka özellik de madalya alan kızlarımız ve kadın sporcuların yoğunluğu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani hani bu kadar çok olması, başarının bu kadar yüksek olmasını nasıl yorumlayacaksınız Tokyo Olimpiyatlarında Sayın Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte şimdi burada özellikle kadın sporcularımızın bu performansı bir ilklerin aslında öne çıkması demektir, bu da tabii bizleri gerçekten sevindirmiştir. Yani hele hele neredeyse iki altına gidiyorduk boksta, burada Busenaz’ların bir altın, bir gümüşte; bronzda mı, gümüşte mi kalmıştı?
MURAT ÇİÇEK- Gümüş diye hatırlıyorum, ben ama.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani orada bir haksızlığa da maalesef kurban gitti. Ama ben inanıyorum ki, iki altını almış olsaydık boksta, o tabii çok daha farklı bir şey olacaktı, bizim Olimpiyatlardaki derecemizi biraz daha artıracaktı. İki altın, iki gümüş oldu ve dokuz da bronz almak üzere şu anda kadar ilk defa biz Olimpiyatlarda böyle bir performansı yakalamış olduk.
Ve ben doğrusu paralimpikte de daha başarılı olacağımıza inanıyorum ve arkadaşlarımızın da bu noktadaki kararlılığını öyle gördüm. Bundan önceki Olimpiyatlara göre bu defa daha başarılı bir şekilde dönecekler, bunu görüyorum.
HÜLYA SELONİ- Sayın Cumhurbaşkanı, yeni anayasayla devam etmek istiyorum. Bu konuya büyük önem verdiğinizi biliyoruz. Yeni anayasayla ilgili çalışmalar ne aşamada? Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Sayın Bahçeli’yle bu konuda ortak bir taslakta anlaşma sağlandı mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Devlet Bey kendi hazırlıklarını bana daha önce gönderdi ve ben de bu çalışmayı yürüten arkadaşlarıma ve bu işin başındaki arkadaşımıza da o çalışma taslağını da verdim, arkadaşlarımız da onunla birlikte çalışmalarını da yaptılar. Ve şimdi biz de çalışmamızı belli bir noktaya getirdik, getiriyoruz ve nihai noktaya gelince de çıkan neticeyi ben de Sayın Bahçeli’ye takdim edeceğim ve onların da incelemesinden sonraki durumu tekrar bir değerlendirmeye alacağız.
HÜLYA SELONİ- Belkıs Hanım’ın bir sorusu var.
BELKIS KILIÇKAYA- Seçim Kanununda bir değişiklik söz konusu mu? Milletvekillerinin sayısı, barajın düşürülmesi yahut dar bölge…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu konuyla ilgili de yine aynı şekilde Genel Başkan Yardımcım Hayati Bey’in riyasetinde bir ekip Milliyetçi Hareket Partisi’nden de bir ekiple görüşmelerini yaptılar, yapıyorlar ve bu çalışmaları da bana takdim ettiler, ben de baktım. Şimdi onun üzerinde son çalışmaları da yapıyorlar ve o çalışmadan sonra da yine Sayın Genel Başkan’la da bu gelinen noktayı bir müzakere etme şansını bulacağız.
BELKIS KILIÇKAYA- Muhalefet partilerinin erken seçim talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani bunu artık biz unuttuk, daha konuşmuyoruz, çünkü artık hedef Haziran 2023, bunu Devlet Bey de müteaddit defalar söyledi, biz de söyledik. Yani muhalefetin başta tabii işi gücü yok, sürekli bunlarla meşgul oluyor ve bunlarla meşgul olmakla netice alacağını zannediyor. Böyle bir şeyin netice vermeyeceğini defalarca söylediğimiz halde, bırakın da işinize bakın ya. Ülkeye bir katkınız var mı, ülkenin kalkınmasına bir katkınız var mı veyahut da ülkede yapılan şu çalışmalara bir katkınız var mı, bunları söyleyin. Bunlarda böyle bir katkı var mı, böyle bir dert var mı? Yok. Hâlâ bunlar; erken seçim, erken seçim. Hani erken seçim olup da bundan bir netice alacaklarından değil, bunlar hedef saptırmaktan başka bir şey de değil. Olmayacak, bu ülke artık açıklanan yol haritasını değiştirmek isteyenlere de fırsat vermeyecek. Bizim işimiz var, biz şu anda çalışıyoruz, daha çok şeyler yapmamız lazım. Ve bunlara da bu fırsatları vermedik, vermeyeceğiz. Bu ülkede önümüzdeki seçimin tarihi bellidir ve o tarihte bu seçim yapılacaktır.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Bunu hem siz, hem Sayın Bahçeli söylüyor, 2023’te zamanında yapılacak, diyor seçimler. Ama Belkıs sormuşken, muhalefetin erken seçim talebini ara-ara dillendirmesini değerlendirmiş oldunuz, cevaplamış oldunuz, ama kendi içinde de muhalefetin bir ayrışmanın olduğunu görüyoruz, yani hem bir aday belirleme noktasında. Bu bölünmüşlükle bir ülke yönetimine talip olunur mu mesela? Erken seçim eşittir bu dediğimizde ne görüyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bizim öğrencilik yıllarımızdan öğrendiğimiz tekerleme var; benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. Bunların söylediği bu. Murat, sen biliyorsun değil mi?
MURAT ÇİÇEK- Biliyorum efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sen biliyor musun? Murat’a sor ne demek bu.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Yaşı mı ortaya çıktı Murat’ın efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok.
MURAT ÇİÇEK- Biliyorum Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hülya Hanım, buyurun.
HÜLYA SELONİ- Ekonomi ile devam edelim. İşsizlik rakamlarındaki düşüş ve istihdamın artması sevindirici. Birazdan bu konuya değineceğiz, ama bir VTR var, hemen onu paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz Pazartesi Ankara’da 26 fabrikanın açılışını yaptınız böylesine bir zamanda, pandemi sürecinde. O açılışta Melek Tuğ isimli bir kaynak ustası kadının konuşması gerçekten çok duygulandırdı ve sizin de kadınların istihdamı konusuna verdiğiniz önemi çok iyi biliyoruz. İzninizle bir VTR girsin, sonra onun üzerine konuşalım.
….
HÜLYA SELONİ- Sayın Cumhurbaşkanı, neler hissettiniz Melek Usta’nın konuşmasını dinlerken? Sonrasında beraber de kaynak yaptınız.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Melek Hanım gerçekten bir defa o fabrikada kaynakta ustabaşı. Tabii inşallah meslek lisesini bitirdi, şimdi usta noktasına geldi. Dedim, artık üniversiteyi de bitirmen lazım. Ben inanıyorum ki bu azimle üniversiteyi de bitirir. Tabii orada patronunun Melek’ten böyle memnun olması, ona orada önde bir yer vermiş olması, o da tabii kadının geldiği yeri göstermesi bakımından çok çok önemli. Firma da tabii sıradan bir firma değil, yani 250 milyon dolar ihracatı olan bir firma. Ve bizim Anadolu Yakası’ndaki Türkiye’nin en yüksek bayrak direğini bunlar yaptı, biz de açılışına gitmiştik. Hatta Ulaştırma Bakanımıza onu söyledim, dedim bu direğin bir benzerini de Avrupa Yakasına yapalım. Anadolu ve Avrupa Yakasından bu iki bayrak direği birbirini selamlasın. İnşallah şimdi ikincisini de Avrupa Yakası’na yapacağız.
Kadınımızı hor görmek, onların ilim tahsilinde veya bu tür yerlerde mevki-makam sahibi olmasında engel olmak, hiçbir şey kimseye kazandırmaz. Güveneceğiz ve yolculuğumuza da bu şekilde devam edeceğiz.
MURAT ÇİÇEK- Siz şimdi bunu söyleyince Sayın Cumhurbaşkanım…
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Kaynakta bu arada ustasınız, hani çift kaynak dediniz galiba, çok bilmediğim için ben.
MURAT ÇİÇEK- Onu soracağım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çift kaynak, şimdi o kaynak yaptığım yerden sonra dedim ki; şunun bir de ters tarafından da giderek ikinci kaynağı da orada yapalım. Dedim bu kaynağı beğenmedim, orayı da bir görmem lazım, bir de oraya yapayım dedim.
SERHAT İBRAHİMOĞLU- Daha sağlam olsun diye herhalde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii.
MURAT ÇİÇEK- Bildiğiniz bir şey mi, yoksa kabiliyet mi Sayın Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz gemilerde kaynak yapıyoruz, hiç görmüyor musunuz?
MURAT ÇİÇEK- Gördüm efendim…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tamam işte.
MURAT ÇİÇEK- Bu vesileyle artık size bir kaynak ustası diyebilir miyiz ya da kaynak ustalığına yakın bir noktaya geldiniz diyebilir miyiz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz çift kaynağı yaparken her şeyi sağlama alalım diye yapıyoruz.
MURAT ÇİÇEK- Harika. Şimdi bu bayrak direklerinden falan bahsedince, siz de hatırlayacaksınız, istihdam sorusunu soracağım tamam burada, ama aklıma şey geldi; 1980 yılı ortasıydı zannedersem, Hürriyet Gazetesi’nin birinci sayfasında manşetin hemen yanında bir haber vardı, o haber de büyük bir meseleyi müjdeliyordu. Artık bayrak direğini geçtim, bayrak telini üretebiliyoruz haberiydi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bayrak…
MURAT ÇİÇEK- Teli, tel üretemiyormuşuz Sayın Cumhurbaşkanım 1980’li yıllarda. Şimdi bunları konuştuğumuzda, yok işte eskiden o da yoktu, bu da yoktu diye sosyal medya üzerinden yürüyorlar, ama burada kayıtlı 80’li yılların ortasında bayrak teli üretemediğimiz bir noktadan sadece işte az önce göstermiş olduğunuz bir firmanın 250 milyon dolarlık ihracat noktasından bahsediyoruz. Savunma sanayi, diğer meseleleri saymıyorum bile, bunu bir hatırlatmak istedim, bunu özellikle vurgulamak istedim, nereden nereye geldiğimizi görmek açısından.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bizim biliyorsunuz çok daha enteresan örnekleri var bu işin. Türkiye, toplu iğne var ya, toplu iğne üretemeyen bir ülkeydi ve biz toplu iğne üretemezken bugünkü hale geldik.
MURAT ÇİÇEK- İDEF Fuarı’nda okudum, 250 milyon dolarlık…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mesela şu andaki işte İDEF Fuarı çok çok başarılı bir fuar oldu ve ciddi manada siparişler var.
MURAT ÇİÇEK- 11 genelkurmay başkanı geldi bildiğim kadarıyla dünyadan, 30’un üzerinde devlet yetkilisi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, Hülya Hanıma galiba geldi sıra.
MURAT ÇİÇEK- Bu şeyi soracaktım efendim çok özür dileyerek, istihdam meselesini buraya bağlayacağım aslına bakarsanız bu rakamların bu kadar yüksek olmasını konuştuktan sonra. İşsizlik rakamlarında dramatik bir düşüş var kovid sonrasında. İstihdamla ilgili yaptığınız çalışmaları…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Dramatik mi, sevindirici mi?
MURAT ÇİÇEK- İyi anlamda efendim, yani yüksekten…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani dramatik deyince…
MURAT ÇİÇEK- İyi bir şey anlamında. Bir düşüş var, 800 bin civarındaydı, rakamı tam hatırlamıyorum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- 10’dan gelelim, yüzde 10 küsur bir…
MURAT ÇİÇEK- Evet, 12’lerden 10,5’lara düştü, inşallah tek haneye de –zaten daha önce açıklamıştınız- gelir. 26 fabrika açtınız, istihdama ne kadar önem verdiğinizi biliyorum. Gelinen bu nokta elbette sizi tatmin etmiyordur, söylüyorsunuz ama bundan sonraki süreç ne olacak, bu düşüş devam edecek mi? Yılsonu hedefi nedir, o hedefi daha da aşağıya çekmek mümkün olabilecek mi özellikle işsizlik ve istihdam meselesinde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her zaman tabii söylediğim bir şey var, bizim bir konuya çok büyük ehemmiyet verdiğimi söyledim; yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu dört başlık bizim için çok çok önemli. Tabii yatırım olursa, arkasından istihdam gelirse, onun arkasından ne gelecek? Üretim gelecek. Üretim olduktan sonra arkasından da ihracatta uluslararası camiada siz de yerinizi alırsınız. Tabii burada 2,5 puan rekor bir düşüşle yüzde 10,6’ya ne yaptı, düştü. İnşallah artık bu iyiye doğru bir gidiş olacaktır. Ve güzel olan buradaki nokta şu: Bütün sektörlerde istihdam artışı yaşandı, böyle bir dönemdeyiz. Hizmet sektörünün istihdamı salgın öncesi seviyesine yaklaştı, bu tabii bizim için önem arz ediyor. Sanayi istihdamı yeniden 6 milyonu aşarak en yüksek seviyesine ulaştı, bu çok çok önemli. Salgın kaynaklı istihdam kaybının oldukça üzerinde istihdam artışı sağladık. Türkiye ekonomisi artık toparlanma sürecinin ardından bir atılım içerisine girmiştir, bunu görmemiz lazım. Ha muhalefet bunu yine görmeyecek, o ayrı mesele. Ama biz inandığımız yolda yürüyeceğiz. Tüm dünyayı sarsan salgın döneminde ekonomimiz önemli bir sınav vermiştir. Yerinde ve zamanında aldığımız tedbirler sayesinde salgından en az etkilenen ekonomilerden biri olduk, 2020 yılını yüzde 1,8 büyümeyle kapattık, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7 gibi güçlü bir büyüme kaydettik. Öncü göstergeler ikinci çeyrekte yüzde 20’nin üzerinde güçlü büyümeye şimdiden işaret ediyor. Yılsonu büyüme beklentimiz ise Orta Vadeli Programa göre yüzde 5,8’in dahi oldukça üzerinde.
İhracatta rekor üstü rekor kırıyoruz, işte 210 milyar dolar duvarına yaklaştık. 2021 yılı genelinde ihracatın inşallah 210 milyar doları da aşmasını bekliyoruz. İşte dün Ticaret Bakanımla da görüştüm, baktım ki neşesi yerinde, bayağı da çok çok ciddi ihracatta rakamlar veriyor. İnşallah Nisan 2012’den bu yana en yüksek seviyesine reel kesim güven endeksi çıkmış vaziyette ve bu da tabii olumlu sinyalleri veriyor.
MURAT ÇİÇEK- Daha da iyi olacak inşallah. Çok teşekkür ediyorum Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah.
HÜLYA SELONİ- Evet, Cumhurbaşkanı Gündem Özel’i burada noktalamak durumundayız.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de virgülden bahsedecek zannettim, ama noktalıyoruz.
HÜLYA SELONİ- Sayın Cumhurbaşkanım, böylesine yoğun bir gündemde bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz, sağ olun.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarıma en kalbi duygularla selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.