HAKTAN UYSAL- Mutlu akşamlar efendim. A Haber, ATV, ANews ve A Para ortak yayınında Çankaya Köşkü’nde karşınızdayız çok özel bir yayınla. Çok değerli bir ismi ağırlıyoruz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Efendim, hoş geldiniz yayınımıza.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk. Ben de iyi akşamlar diliyorum.
HAKTAN UYSAL - Teşekkür ediyoruz efendim. Çok değerli meslektaşlarım da bu yayında bana eşlik edecek. Şebnem Bursalı, ATV Ankara Temsilcisi. Nur Özkan Erbay, Daily Sabah Ankara Temsilcisi. Okan Müderrisoğlu, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi. Çiğdem Ceylan, A Spor program sunucusu bizlerle birlikte olacak, yayın boyunca sorularını Sayın Cumhurbaşkanımıza yöneltecekler.
Yine meslektaşlarımın da müsaadesiyle ilk soruyu ben sorarak başlamak isterim. En sıcak gündem başlığı, Türkiye’de devam eden orman yangınları. Yaklaşık bir haftadır yüreklerimizi yakıyor ve siz de bölgeye gittiniz, hem bölgede incelediniz, hem de yanılmıyorsam geride bıraktığımız gün konuya dair bir brifing de aldınız. Çok çarpıcı da bir rakam var 30 yılda çıkan yangının bir haftada yaşandığına dair. Öncelikle son durumu almak isteriz. Birçok noktada söndürüldü, kontrol altına alındı, devam eden noktalar var. Sözü hemen size bırakayım efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle son günlerde yaşadığımız bu orman yangınlarında ve sellerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Tabii selin hemen ardından Rize’ye gittik ve oradaki vatandaşlarımızla bir araya geldik ve günübirlik de olsa Rize’den aynı zamanda Arhavi’ye geçtik. Arhavi’de de, tabii malum Artvin’in bir ilçesi, oradaki vatandaşlarımızla bir adeta miting türü bir buluşmamız oldu. Ve gerek esnaf, gerek oradaki hakikaten selin adeta istila ettiği evlerin durumu çok çok manidardı, üzücüydü, onları da yerinde görerek, bir taraftan valilerimize zarar tespiti noktasında gerekli talimatları verdik ve bu zarar tespitleriyle beraber de süratle bu zarar tespitlerini yapalım ki hem ayni, hem nakdi ne yapacağımızı bilelim. Bunun için de kendilerinden şöyle birkaç gün içinde neticeyi almayı istedik. Valilerimizin çok daha seri hareket etmelerini, gerek Rize’de, gerek Artvin’de bunu istedik. Bu konuyla ilgili olarak Çevre Şehircilik Bakanımız olsun, İçişleri Bakanımız olsun ve kendileriyle beraber tabii Ulaştırma Bakanım, o da bizimle beraberdi. Bir diğer taraftan aynı şekilde şu anda da Orman Tarım Bakanımız, o da yine bizimle beraberdi, yani geniş bir kadroyla biz buralarda bulunduk. Ve tespitler yapıldı, yapılıyor. Ama bir taraftan da hemen ödemelere başlanması talimatını verdik, ödemelere bir diğer taraftan başlanmış oldu. Tabii anında konut yapım işine de başlayalım istedik, bir yıl içerisinde de TOKİ olarak bu konutları bitirip Rize ve Artvin’de, Artvin’den kastım Arhavi, buradaki konutların sahiplerine inşallah konutlarını da teslim edeceğiz, burada da yoğun bir çalışma var.
Tabii bu yangın meselesine gelince, tabii 8. gün ve bu yangın bütün şiddetiyle devam ediyor. Bu vilayetlerdeki yangının bu şekilde devam edişi ve yangından otellerde birçok kalanlar var, bu otellerde kalanların tahliye edilmesi çalışmalarımız oldu, bu çalışmaları gerçekleştirdik. Burada Silahlı Kuvvetlerimiz, Kıyı Emniyeti, hepsi devreye girdiler. Denizden olsun, karadan olsun, bu boşaltma çalışmalarını yaptık, gerçekleştirdik.
Tabii dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de bu yıl orman yangınlarında gerçekten büyük artış yaşandı ve burada siyasete yer olmamalı. Yani düşünün ki 8 gün içinde 187 yangın çıktı ve bu 187 yangından şu anda 15 yangın devam ediyor ve bunların bir kısmı kontrol altında. Ve bütün bunlarla beraber tabii 15 noktada devam eden yangınları kontrol altına alma çalışmaları da sürüyor. Örneğin, burada şu anda ülkemizin önemli iş adamlarından birkaçının sahibi olduğu termik santral var, ki şimdi bu termik santral adeta yanma tehdidiyle karşı karşıya. Gün boyu uçaklar söndürme çalışması yaptı, helikopterler söndürme çalışması yaptı. Az önce kendileriyle görüşme yaptım, şu anda üç bakanımız ayrıca oradalar. Ve bunu söndürebilmek için aşırı bir rüzgar durumu söz konusu olmasa söndürmek tabii ki kolay olacak. Ama siz bu mücadeleyi sürdürürken bir taraftan da tabii rüzgar tehdidiyle karşı karşıyasınız. Rüzgar bütün bu kızılağaçlardan o kozalaklarla beraber bu tehdidini genişleterek, yayarak devam ettiriyor.
Ama biz sadece bunlarla savaşmıyoruz, sadece bunlarla mücadele etmiyoruz, ama bakıyorsunuz ki bu ülkede muhalefet ayrı türlü bir sizinle beraber mücadelenin içerisinde. Ve işte burada niye uçak yok, niye helikopterler yok, filan gibi böyle bir yalan terörü estiriliyor. Şu anda burada 16 uçak var, bugün gelenlerle bu 20’ye çıktı. Bunun yanında 51 helikopter var, hep bunlar devrede çalışıyor. 9 insansız hava aracı var, bunlar devrede çalışıyor. Bir diğer tarafta yine 850 arazöz var, bunlar da çalışıyor.
Fakat ben burada bir şeyi açıklamak istiyorum. Devlet olarak bizim görevimiz nedir? Devlet olarak bizim görevimiz; birinci derecede tarım, hayvan, ormancılık, yani bütün bu ormanların bakımı, ormanların bu noktadaki ıslahı ve Allah göstermesin işte bu tür yangınlar olduğu zaman bu ormanların bu noktada söndürülmesi vesaire bunlar birinci derecede bizim sorumluluğumuz. Ama yerleşim bölgelerine geldiğimiz zaman, yerleşim bölgelerindeki bu tür yangın vesairelerin sorumluluğu kimin? O da oradaki büyükşehir belediyelerinin sorumluluğundadır. Ben Belediye Başkanlığı yaptım, yangın vesaire olduğu zaman bunun sorumluluğu benim başkanlığımda olan İtfaiye Müdürlüğü’nde ve en geniş çapta İtfaiye Teşkilatımız vardı. Şimdi burada da bakıyorsunuz bir taraftan ilk Antalya, Antalya Büyükşehir Belediyesi Antalya’daki birinci derecede şehir merkezinde bu işin sorumlusudur. Muğla, Muğla Büyükşehir Belediyesi birinci derecede Muğla şehri büyükşehir olarak söylüyorum onun sorumluluğundadır, yani ben buradan sorumlu değilim, diyemez. İzmir, aynı şekilde sorumluluğundadır. Aydın, aynı şekilde Aydın Belediyesi’nin sorumluluğundadır. Denizli, Denizli Belediyesi’nin sorumluluğundadır. Bunlar, hayır bizim burada sorumluluğumuz yok diyemezler, açsınlar yerel yönetimlerle ilgili yasayı iyice incelesinler. Ve onlar burada acaba ne tür bir imkan seferber ettiler, ne yaptılar, şu an itibariyle ne yapıyorlar. Biz devlet olarak ormanda bu mücadelemizi sürdürüyoruz, 8 şehidimiz var. Ve bu 8 şehidimiz bu Orman Teşkilatımızda olan şehitlerimizdir. Ama hiçbir yerden biz kaçma noktasına gitmedik, gerçek neyse bu gerçeği söyledik.
Bakın arazöz diyoruz, arazöz noktasında devletin elindeki arazöz sayısı 2002 yılında 637 adetti. 2021’de biz bu sayıyı 1078’e çıkardık. Geliyoruz, devam ediyoruz, yine aynı şekilde su ikmal aracı 2002’de hiç yoktu, 2021’e geliyoruz 2 bin 81 adet aynı şekilde su ikmal aracı var. Mesela ilk müdahale aracına bakıyoruz, 2002’de sıfır, yok. Ama 2021’de 2 bin 270 adet su ikmal aracı var. Bir diğer burada attığımız adım, bakın 2002’de 14 adet 21 ton kapasiteli uçak var, ama 2021’de 682 adet bu noktada bu çalışmayla birlikte iş makinesi var. Bunlar da yoğun bir şekilde yürüyorlar, yani 303’ten 682’ye çıkmış.
Şimdi bütün bunlarla beraber bu yangınla mücadeleyi sürdürüyoruz, kaçamak yapmak yok ve üzerine üzerine de gidiyoruz. Fakat buradan tabii ben bir yere geçmek isterim, o da şu: Bugün dünya adeta yangın tehdidi altında, Amerika yanıyor, Rusya yanıyor, Amerika’nın Kaliforniya’sı yanıyor, Los Angeles’ı yanıyor, her taraf yanıyor, Kanada yanıyor, Rusya hakeza öyle yanıyor. Kimse kalkıp da ya Rusya niye yanıyor demiyor veya diyemez. Mesela Rusya yanarken ben Sayın Putin’le görüştüm, sağ olsun üç tane uçak bize o haldeyken gönderdi ve 4 tane de helikopter bu noktada yine gönderdi ve onlar da bizim şu andaki bu çalışmaların içerisinde yer alıyor. Bu bir dayanışmadır ve bu dayanışmayı en güzel şekilde ortaya koyuyor.
Mesela şimdi şu haritaya baktığımız zaman, bakın bu haritada dünyanın nereleri yanıyor hepsi ortada. Dün ben Harekat Merkezimizden de bunları anlatmıştım. Yani Afrika’nın yarısı yanıyor, böyle bir durum var dünyada. Yani iklim koşullarının tahrik ettiği, ortaya koyduğu böyle bir durum söz konusu. Temenni ederim ki bundan tüm insanlık bir an önce kurtulmuş olsun. Bakın Kanada’da 4 bin 579 adet yangın çıkmış, böyle bir durum var. Ve tabii yanan ormanlara baktığımız zaman, özellikle Kanada’da 750 bin hektar alan yanmış, çok çok ilginç bir şey. İspanya’da 448 orman yangını çıkmış ve orada da yine 57 bin 600 hektar alan zarar görmüş. İtalya’da 1085 yangın çıkmış, 42 bin hektar alan bundan etkilenmiş vaziyette. Bunların hepsini görüp ona göre de Türk siyaseti bunu değerlendirmesi lazım.
ŞEBNEM BURSALI- Efendim, verdiğiniz rakamlar, dünyadan verdiğiniz rakamlar da çok çarpıcı. Ama Türkiye’de de özellikle işte son 8 günde 40 ilde birden 187 yangın birden çıktı. Baktığımızda efendim, hani biraz önce kıyaslamalı rakamlar da verdiniz, 20 yıl önceki rakamlarla bugünkü rakamları verirken, 20 yıl önce böyle afetler olduğunda devletin müdahalesiyle bugünün müdahalesini aslında ben size sormak istiyorum.
HAKTAN UYSAL - Tam o noktada aslında Şebnem Bursalı, sorunuzu tamamlamadan evvel, devlet yaraları sardı-sarıyor, bir videomuz var, müsaadenizle efendim onu ekranlara getirelim, sonrasında soruyu sormak için sözü hemen Şebnem Bursalı’ya bırakayım ben.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Haktan Bey, şimdi orada oturanlar var ya, şimdi bir tanesi dedi ki; benim varım yoğum bir traktördü. Bana onu verin yeter dedi. Benim ekmeğim o dedi. Hemen arkasından bir tane daha geldi; Başkanım, benim varım yoğum o traktördü dedi. Hemen bir tane daha geldi, benim de iki taneydi dedi. Ben Mustafa Bey’e, Sanayi Teknoloji Bakanımıza talimatı verdim, hiç dedim uzatmayacaksın ve bunu Çarşamba-Perşembe bu traktörleri kendilerine ulaştıracaksın. Çünkü o traktör onun, yani onunla tarlayı sürüyor ama, onun hem ineği, hem danası, hem koyunu, her şey o. Ve çok mutlu oldu, yani mesele bu, lafla iş yürümüyor, icraat.
ŞEBNEM BURSALI- Zaten efendim, söylüyor vatandaşlarımız da, devlet ne söz verdiyse yaptı diyor, yani bu devlete olan güvenin de ifadesi. Dediğim gibi, bir 20 yıl öncesiyle kıyasladığımızda maalesef yaşadığımız afetlerde bu sözleri duymak biraz zordu. Bugüne geldiğimizde, yani son bir yıl, iki yıl içinde deprem felaketini yaşadık, sel felaketini yaşadık, buradaki devleti yanında hisseden vatandaşlar bugün de aslında yangın felaketinde de benzer ifadeleri kullanıyorlar.
Ben şunu soracağım efendim: Muhalefete bakarsanız gerçi hiçbir şey yapmıyor devlet, o da ayrı bir şey de, neler yaptınız, afetzedeler için neler yapıldı ve neler yapılacak efendim, bir onu öğrenebilir miyiz sizden?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Şebnem Hanım, öncelikle az önce Elazığ’ı gördünüz, aslında onun öncesinde Van var. Biz tabii birçok deprem olaylarıyla karşı karşıya kaldık, mesele bir Bingöl depremi, bir Simav depremi, bütün buralarda o yıkılan yerleri adeta sıfırladık ve ondan sonra onların yerine biz yepyeni TOKİ’yle binalar, konutlar yaptık ve sahiplerine verdik. Şimdi vatandaşlarımızı bir defa hiçbir zaman biz kimsesiz bırakmadık, tabii bu bir güven getiriyor, benim diyor devletim var, dolayısıyla devletim beni asla açıkta bırakmaz. Ve son 19 yılda afetlerle mücadelede biz bir profesyonel yaklaşım sergiledik ve bu güven şimdi burada bu yangın ortamında bile bakıyorum, biz diyor Başkanımıza güveniyoruz, yalanlara inanmıyor. Şimdi başkaları da gidiyor oralara, onlar da bir şeyler söylüyorlar.
Şimdi bu depremden sele, yangından maden kazalarına kadar pek çok hadisede biz bu olanları tecrübe ettik, bu tecrübenin sonucu olarak da afet bölgelerimizde çok yönlü çalışmaları hızlı şekilde yürütebiliyoruz ve bundan sonra da bunu yürüteceğiz tabi. Mesela sahada yangın söndürme faaliyetleri devam ederken, bir taraftan da ilgili birimlerimiz burada hasar tespit çalışmalarını sürdürüyor, çünkü zaman kaybına tahammülümüz yok. Vatandaş bunu görecek ki rahatlayacak.
Çünkü biz bu arada bir şey daha yapıyoruz tabii; nedir o? Hemen evini bul, o eve yerleş, kiranı da biz ödeyeceğiz ve bunu yaparken de 50 bin liralık evinin içinin donanımı için sana destek vereceğiz. Şimdi muhalefet konuşuyor da, muhalefetin acaba belediyeleri buralarda böyle bir derdi var mı, böyle bir şeyi yapıyor mu? Daha ben anında bu hafta içinde kalktım gerekli talimatları verdim, dedim evin için bir defa donatacaksınız, bu ayni de olur, nakdi de olur, anında. Ve vatandaş evinin içini donandığını görmesi bile, halısıyla, çekyatıyla vesaire, mutfağındaki bütün o donanımıyla, bunları gördüğü zaman, ya evim yandı gitti ama, devlet benim yanımda yerimi aldı ve bana hiç eskiyi aratmayacak ev donattı. Ve 50 bin liraya kadar biz bu konuda her türlü desteği vereceğiz dedik ve şu anda valilerimiz, kaymakamlarımız bunların çalışmalarını yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler.
HAKTAN UYSAL - Nur Hanım, buyurun.
NUR ÖZKAN ERBAY- Teşekkür ediyorum. Özellikle dünyadaki yangınlardan bahsettiniz ülke-ülke Sayın Cumhurbaşkanı, İtalya, Yunanistan, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, bunlarda yine en büyüğü Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1,8 milyon hektar, yani Kaliforniya Eyaleti kadar çok büyük bir orman alanı yok oldu, Avusturya’da keza yaklaşık bir sene, 200 küsur gün yangınlar söndürülemedi. Türkiye ilk defa belki bu kadar büyük ölçekte bir yangınla eşzamanlı olarak karşı karşıya kaldı. Ve sizin de ifade ettiğiniz gibi büyük bir kapasite ve tecrübe birikimi de oluşuyor aynı zamanda ve devlet-millet el ele, bununla yatıp bununla kalkıyor neler üretebileceği konusunda. Sokaktaki vatandaştan sizin de ifade ettiğiniz gibi tarım işçimize, köylümüze, mühendislerimize bununla nasıl daha iyi mücadele edebiliriz’i düşünüyor açıkçası. Ancak, dünyada bu tartışmaların sizin de biraz önce ifade ettiğiniz gibi siyasete yer verilmeyen bir şekilde tartışıldığını görüyoruz Amerika Birleşik Devletleri’nde ya da Yunanistan’da yanı başımızda, ancak bizde siyasette bir şekilde dönüp dolaşıp bir malzeme edilebiliyor.
Türkiye’nin bu anlamda bundan sonraki dönemde kapasite artırımı, devletiyle, milletiyle birlikte bir kriz planı, bundan sonraki mücadelesi orman yangınlarıyla ne olacaktır? Ve dünyayla kıyaslarsak Türkiye’nin farkı ne olacaktır bu konuda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Nur Hanım, bizim bir talihsizliğimiz var, Türk siyaseti maalesef muhalefetsiz bir siyasettir. Az önce söyledim ya, yani Türkiye’de muhalefetin terörü esiyor, bunu bir kenara koymak mümkün değil. Ama Amerika’da bu kadar yer yanar, Kanada’da bu kadar yer yanar, Rusya’da yanar, onlarda inanın böyle bir şey olmaz, tam aksine onlar bize de ne düşer diye iktidarın yanında yerini alır, böyle bir durumları var, şimdi bizde ise maalesef bu yok ve bizde tam aksi. Öyle olsa da olmasa da biz şu anda iktidar mıyız? İktidarız, elimizden geleni hiç ardına komadan yapmaya devam edeceğiz.
Şimdi bizim bugün Yüksek Askeri Şûra Toplantımız vardı, Yüksek Askeri Şûrada üyemiz olan Dışişleri Bakanım ve İçişleri Bakanımı, dedim siz gelmeyin, biz Yüksek Askeri Şûra’ya diğer arkadaşlarla devam ederiz. Yarın Milli Güvenlik var, siz gelmeyin, siz bölgede kalın, oradaki çalışmalara devam edin. Bu arkadaşlarım benim bakın 8 gündür tamamen bölgedeler, orada yattılar orada kalktılar. Milletvekili arkadaşlarımla beraber bölgedeler, orada yattılar orada kalktılar. Yani bunlar kalkıp da eğlenelim, şunu yapalım, bunu yapalım derdinde değiller, çünkü biz dertliyiz, bizim bir derdimiz var. Yani bu yerler yanıyorsa bizim ciğerimiz de yanıyor, öyleyse biz elimizden ne geliyorsa bunu sonuna kadar yapacağız. Amerika ne yapmış, Yunanistan ne yapmış, orada nasıl tedbirler almışlar, İspanya’da nasıl tedbirler; ya bunu artık ben bilmeyeceksem bir iktidar olarak kim bilecek? 19 yılda biz belli bir tecrübe edindik, bizden öncekilerden edindiğimiz tecrübeler de var, onların neler yaptığını da gördük, bunların hepsini biliyoruz. Dolayısıyla kalkıp dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok, bilim bizim kılavuzumuzdur ve bu konuyla ilgili dünyada neler oluyor, neler bitiyor, bunları da yakından takip ediyoruz. Siyasetin içinde 40 yıl benim sadece tecrübelerim var, arkadaşlarımın içerisinde bununla yoğrulan nice yetişmiş kişiler var ve hep birlikte bu çalışmayı yürüttük, yürütüyoruz. Ve işte orman yangınları da şu an tüm dünyanın mücadele ettiği adeta kovid-19 salgını gibi uluslararası bir tehdittir, hatta bir de terör tehdididir.
Şimdi bizim ben bir şeyi daha bu aralarda söyledim; nedir o? Yalan terörü dedim. Şimdi yalan terörü Türkiye’de var mı? Var. Kim yapıyor bu işi? Muhalefet yapıyor. Acayip bir şekilde, adına birileri de tabii algı operasyonu diyorlar, bunun adı aslında yalan tehdididir ve bu yalan terörüdür. Ya dürüst ol be, samimi ol, yani bir tespitin varsa bunu dürüst yap, dürüst yap da adam sansınlar, ha biz de oradan bir şeyler kapalım, ama böyle bir şey maalesef yok.
İşte her taraf şurada yanıyor, Hırvatistan yanıyor buyurun, bizim de ciğerimiz yanıyor. Orada mesela bütün canlılar, şimdi konuşuyorlar televizyonlarda dinliyorum, canlılar şöyle yandı, böyle yandı. Eyvallah, ya yangın olur da ormanda canlılar yanmaz mı? Tamam da, ondan sonra biz orada ne yapacağız? Bakın biz hemen tedbirlerimizi aldık, dedik bütün bu canlıları hemen defnini yapın ve ardından biz bütün bu canlıların sahiplerine bu canlılar kadar hemen ödemelerini yapacağız, büyükbaşsa büyükbaş, koyunsa koyun, beyazsa beyaz etler, hepsinin ödemelerini yapacağız, bunun da çalışmalarını yine valilerimize talimatını verdik, anında bu işi de bitireceğiz. Çünkü vatandaşımızın, o yaylalarda benim Yörük kardeşlerim geçim kaynağı ne? O ya, o olmadığı zaman o peynirini nereden yapacak, çökeleğini nereden yapacak? O olacak ki bunu yapsın. İşte bunun için de onlara dedik ki, hiç üzülmeyeceksiniz. Manavgat’ın köylerine gittik, Kalemli’de orada vatandaşla konuşurken, dedik hiç üzülmeyin, şurada kısa zaman içerisinde siz bu hayvanlarınıza, nasıl ki traktörler sahiplerine gelecekse sizin hayvanlarınız da size gelecek. Bakan arkadaşlarım da, milletvekili arkadaşlarım da hepsi şu anda bunun çalışması içerisindeler ve süratle de kendilerini bu hayvanlarına, traktörlerine, diğer araçlarına inşallah kavuşturacağız.
HAKTAN UYSAL - Efendim, izninizle sözü Okan Beye vermeden hemen önce, siz de bahsettiniz, büyük bir mücadele veriliyor, o mücadeleye dair görüntüler var, o mücadelelerin nasıl verildiğine dair, çok kısa müsaadenizle hatırlayalım, ardında da sözü Okan Beye hemen bırakayım.
…
HAKTAN UYSAL - Ekip arkadaşlarımızın, muhabir arkadaşlarımızın, A Haber ekiplerinin özel görüntüleriydi. Okan Bey, buyurun.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Siz dediniz az önce, bunların her biri ölümüne giden kahramanlar. Şimdi efendim, ben birbiriyle bağlantılı ve kitabın ortasından bir soru sormak istiyorum sizin samimiyetinize binaen.
Şimdi yakın zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu, dedi ki, yakın zamanda bir Turizm Teşvik Kanunu yürürlüğe girdi, bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı, sizin bu yanan alanları imara açmak üzere Turizm Bakanına yetki verdiğinizi ifade etti. Ve işi gücü dağı-taşı betonlaştırmak. Her yer yandı küldü, şeklinde de devam eden bir cümlesi var. Esasen bu yetki 1982’den beri birkaç bakanlık arasında dağıtılmış bir yetki, dolayısıyla bu rant ve yapılaşma iddialarına cevabınız ne olur?
Hemen bağlantılı, Antalya, Mersin, Adana, Muğla, CHP’li belediyeler var burada, siz programın girişinde de ifade ettiniz, ormanlık alanların korunması, ıslahı, yangın halinde tekrar buraların eski haline kavuşturulması merkezi hükümetin görevi ama, kent merkezlerine geldikçe yerel yönetimlerin sorumluluğu var dediniz. Ama kamuoyu algısını yönetme bakımından özellikle Cumhuriyet Halk Partisi sorumluluğu CHP’ye yıkmak istiyor Sayın Cumhurbaşkanı şeklinde bir algı yönetiyor. Buna bir cevabınız olur mu? Ve özellikle de Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme noktasındaki filosu üzerinden de bir spekülasyon yaratıldı. Özellikle orman yangınlarıyla mücadele konusunda yeni bir organizasyon, yapı düşünüyor musunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle Bay Kemal’e benim vereceğim bir cümlelik cevap var, o da şu: Benim Kültür ve Turizm Bakanıma vermiş olduğum böyle bir yetki yok; bu bir, kesinlikle yok. Eğer bunda kendisi müddei olarak dürüstse bunu ispat etmesi lazım. Hukukta bir kaide var biliyorsunuz, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Ne Başbakanlığım dönemimde böyle bir yetkiyi o dönem Kültür Bakanlığıma verdim, ne de Cumhurbaşkanlığım dönemimde böyle bir yetkiyi şimdiki Kültür Turizm Bakanıma verdim, böyle bir şey yok.
Bir diğer konu, yani ormanlar yansın, buralarda biz beton yığını binalar inşa edelim; haşa. Ya benim her zaman Belediye Başkanlığımdan bu yana biliyorsunuz ben dikey mimariye karşı olduğunu söyleyen, bunu savunan bir insanım. Betona nasıl olur da ben sahip çıkarım? Böyle bir şey kesinlikle bir defa söz konusu değil. Yine bunlar ispatı gerektiren bir şey, ispat etsin, söylesin, nerede, nasıl?
Şimdi bunlar tabii az önce siz de ifade ettiniz, buradaki belediyeler CHP’li belediyeler, CHP’li belediyeler olarak eğer buralarda imar planlamalarını yaparken bunlar buraları eğer ormandan yerler vermek suretiyle, maki gruplarından yerler vermek suretiyle eğer buralarda inşaatlar yapılmışsa, bunun sorumlusu zaten sensin, senin belediyelerin. Ve bu konuyla ilgili olarak da biz AK Parti olarak her türlü mücadeleye varız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığım olarak da özellikle şu anda CHP’nin olduğu belediyelerde o bölgede biz birçok yerleri yıktık ya, hâlâ da yıkıyoruz, yıkmaya devam ediyoruz. Yani o Marmaris’te, Bodrum’da birçok yerleri yıktık, yıkmaya devam ediyoruz. Bay Kemal, bu yıkılan yerlerden senin haberin yok mu?
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bunlar kaçak yapılaşma ya da ormana tecavüz…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kaçak yapılaşma, ormana tecavüz. Şimdi bunlar bir de buna bahane uyduruyorlar, diyor ki, bunlar efendim maki. Ne olursa olsun, yeşil. Biz bunların hepsini de ortadan kaldırdık ve buralarda bir defa yapılaşmaya müsaade etmedik.
Ve ben bir şey daha söyleyeceğim, bakın burası çok önemli; 19 yıl içerisinde ey CHP, bizim diktiğimiz fidan değil ha, 5 milyon 400 bin ağaç diktik biz, 5 milyon 400 bin ağaç diktik ve hâlâ da dikmeye devam ediyoruz. Yani Veysel Bey döneminde diktik, şimdi Bekir Bey döneminde dikiyoruz ve bundan sonra da yine dikmeye devam edeceğiz. Şimdi bu yanan yerler böyle kel mi kalacak? La teşbih, haşa, hemen anında, şimdi onun bu noktada tabi belli bir süre var, yani o süre dolmadan bu dikimi yapamıyorsunuz. Bakın şimdi şurada mesela dikim yapılıyor, fidan dikim de yapılıyor, bunun yanında ağaç dikimi de yapılıyor. Ve ben birçok yerde de daha çok ağaç dikimini teşvik ediyorum. Niye? Bir an önce oralar yetişmiş ağaçlarla şöyle hakikaten görülmeye değer hale gelsin. Bazen de okul çocuklarımızla seferberlik ilan ediyoruz, oralarda da fidan dikiyoruz, teraslama yapmak suretiyle bu fidanları dikiyoruz. Ve işimiz gücümüz bizim bu ve bundan sonra bunu yapmaya devam edeceğiz.
Üçüncü soru var mıydı?
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, tabii anayasa da zaten yanan alanların yapılaşmaya açılmasına izin vermiyor. Ben Türk Hava Kurumu üzerinden yaratılan spekülasyonla yangınla mücadele konusunda yeni bir organizasyon düşünüyor musunuz diye de tamamlayıcı bir soru sormuştum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Neydi o?
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Kısmi itibarıyla yanan yerlerin anayasa gereği zaten ormanlarla ilgili anayasada açık hüküm var, başka şekilde bir yapılaşmaya açılması mümkün değil, bu açık hüküm.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu konularla ilgili tabi, yani arkadaşlarımızla, tüm heyetimizle, bütün ziraat mühendisi arkadaşlarımızla vesaire, yeni bir değerlendirme yapmak suretiyle daha ne gibi bir çalışmaya gireriz, ne gibi bir çalışma yapabiliriz de bu tür şeylerde mücadelede daha başarılı oluruz, bunları da tabii konuşmanın faydasına inanıyorum. İnşallah şu belayı defettikten sonra tabi atacağımız adımlar daha çok bunun üzerine olacaktır. Gerek tarım komisyonu olsun, gerek orman, bu konularda çalışmamızı yapıp inşallah bunun adımlarını da atacağız.
HAKTAN UYSAL- Buyurun Şebnem Bursalı.
ŞEBNEM BURSALI- Şimdi dünyanın genelinde de bir yangın süreci yaşanıyor, Türkiye’de de işte 200’e yakın yangının aynı anda çıkıyor olması hani sanki hayatın doğal akışına pek uymuyor gibi bir izlenim de tabii ki çıkardı efendim. Ve baktığımızda 30 yıldır yanan alan kadar alanı kaybettik baktığımızda. Şimdi genel olarak yapılan değerlendirmelerde sabotaj ihtimali çok güçlü olarak ortaya kondu, bu ihtimalden söz edildi ve terör saldırısından da söz edildi. Sayın Cumhurbaşkanı, ben sormak istiyorum, yeni bir bulgu, bilgi var mı öncelikle güncellenecek?
Bir de, sizin Marmaris’te alanda yangın, afet yerini gezerken bir sözünüz vardı, dediniz ki, ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini sökeceğiz dediniz. Perde arkasında başka şeyler mi var?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi özellikle tabii burada böyle bir endişe başından itibaren hep taşıdık ve bu endişenin arkasından da tabii bir şeyler çıktı. Şu anda önce gözaltına alınanlar vardı, sonra tutuklananlar oldu ve bu tutuklananların da ailesinde PKK’ya iltisaklı olanların olduğunu da tespit ettik, bunlar da önümüze geldi. Biliyorsunuz geçen yıl Hatay’daki orman yangınlarında bu işi çok açık, net yaşadık. Yani şimdi bunları geçen yıl böyle yaşadıktan sonra bu yıl yaşamadık dememizin anlamı yok. Yani Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz, yani bu gerçekleri de bileceğiz. Dolayısıyla da böyle bir şey var mı-yok mu, bütün polis teşkilatımız bunun incelemesini yapıyor, istihbarat örgütümüz bunun incelemelerini yapıyor, varsa tabii ki üzerine üzerine gideceğiz. Bizim ciğerlerimiz yanıyor, ciğerimizi yakanların biz de tabii ki ciğerini yakacağız, öyle bedavaya bakış yok. Çünkü bütün buralarda bu kadar canlı yandı, bu canlı telefatı biz bir yere mi atacağız, onu hiç değerlendirmeyecek miyiz? Bütün o bal, arı kovanlarımız yandı gitti, bunları görmeyecek miyiz? Arıdır, bırak gitsin, öyle mi diyeceğiz? O birçok insanın, vatandaşlarımızın ekmek teknesiydi ya, bunlar gitti. Şimdi biz bunlara yönelik de çalışmalarımızı yapacağız. Ha biz bütün o vatandaşlarımızın da tabii ki arı kovalarını, her şeylerini alıp kendilerine teslim edeceğiz, onları biz yolda bırakmayız, bunların hepsini yapacağız. Ama ortada bir cinayet var, bir taraftan telefat var, bir taraftan işte arılarımızdaki o olan olaylar var ve bir de o ormanlar özellikle bu arılarımızın en çok üretim yaptığı ormanlar, öyle de bir özelliği var, Marmaris bu konuda mesela meşhurdur, yani oradaki çamlar bu konularıyla meşhurdur, yani bunları bir kenara koymamız mümkün değil. Onun için de tabii bu yılki yangınlarla ilgili her türlü ihbar, belge, bilgi, bunlar savcılıklarımız, emniyet ve jandarma teşkilatımız, istihbaratımız tarafından çok etraflıca takip ediliyor, bunları kovalıyoruz.
Terör örgütünün ülkemizin ve milletimizin tüm değerleri gibi özellikle ormanlarımıza yönelik alçakça saldırı planlarını eskiden olduğu gibi şu anda da yakından takip ediyoruz. Tabii geçtiğimiz yıl PKK yöneticilerinin talimatı üzerine artan hadiseler orman yangınlarında ortalamanın neredeyse 3 katı üzerinde zarar görmemize maalesef açmıştır, bunları bilmemiz lazım. Yani Marmaris’te de ifade ettiğim gibi işte bu ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini de sökmek boynumuzun borcudur. Halen sürmekte olan soruşturmaların neticelerini kamuoyuyla da paylaşacağız.
HAKTAN UYSAL - Müsaadenizle yine Okan Beye sözü vereceğim ama siz de belirttiniz, özellikle muhalefetten asılsız söylemler ve o söylemlerle ilgili başlayan tartışmalar. Buna dair hazırladığımız bir görsel var, onu da hatırlatalım, ardından yine konuklarıma sözü bırakayım.
…
HAKTAN UYSAL - Okan Müderrisoğlu, buyurun efendim.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Buradan devam edelim. Siz yalan teröründen söz etmiştiniz. Esasen an itibariyle bakıldığında bir yandan yangın terörüyle, bir yandan da yalan terörüyle, yani aynı anda iki problemle uğraşılıyor. Analiz yapıldığında şöyle bir tablo var: Bir yandan FETÖ hesapları, PKK terör örgütüne müzahir olan hesaplar ve sahte hesaplar üzerinden bir kampanya yürütülüyor sosyal medyada. Bir yandan da hani kurumsal anlamda muhalefet partilerinin, yerel yöneticilerinin sahada olup bitenlerle ilgili kamuoyuna söyledikleri üzerinden de bir algı oluşuyor. Siz bu iki tabloyu birlikte değerlendirdiğinizde bu organize faaliyetlerin birbirinin tamamlayıcısı olduğuna ilişkin bir tespitte bulunabiliyor musunuz ya da genel olarak bununla nasıl mücadele edeceksiniz? Hem krizi, hem algıyı yönetmek nasıl mümkün olacak?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Okan Bey, şimdi en sağlamını ekranda gördük değil mi? Ne diyor? Bir helikopter gördüysem, bir uçak gördüysem namerdim, diyor. Hiç şüphen olmasın, öylesin zaten. Niye? Sen bunları konuşurken arkandan uçak geçiyor, helikopter geçiyor. Ve şu anda burada 20’ye yakın uçak çalışıyor. Az önce rakamlar verdim, 50’ye yakın helikopter aynı şekilde çalışıyor. İşte buyurun, şunlar helikopter, bunlar hep orada çalışıyor. Sadece gece saatleri hava karardı, ondan sonra uçak da, helikopter de maalesef çalışamıyor. Ve uçakların öyle bir özelliği var ki, mesela ondan dolayı bunları çok önemsiyoruz, bu uçakları; geliyor, yani azami 10 saniyede depoyu dolduruyor, ondan sonra nereye dökecekse suyunu oraya geçiyor ve işte burada da görüldüğü gibi hemen suyunu oraya döküyor ve tekrar gidip depoyu doldurup geliyor. Bunlar amfibik uçaklardır ve hakikaten çok çok da tesirli. Bir de tanker uçaklar var, o tanker uçaklar istiap haddi, yani depo onun çok daha büyük, ama o havalimanına gidiyor, havalimanında depoyu dolduruyor, ondan sonra gelip nereyi söndürecekse oraya boşaltıyor. Şimdi bunların hepsi ayrı ayrı bir çalışmanın içerisinde. Helikopterlerin içerisinde yine farklı helikopterlerimiz var. Mesela bu farklı helikopterler de özellikle bizim yangın göletleri diye hazırladığımız göller var, oradan rahatlıkla o suyu alabiliyor, ama uçağın oradan böyle bir suyu alabilmesi mümkün değil. Bunları böyle durup dururken bu hale getirmedik. Bu iş bir CHP zihniyetinin işi değildir. Bunlar bizim şu 19-20 yıllık sürecin içerisinde inşa ettiğimiz bir süreçtir ve bu inşa süreci içerisinde de bunlar başarıldı ve buralara, bugünlere gelindi. Ama şunu bilmemiz lazım ki, bu yılın yangını bizim tarihimizde olmuş bir yangın değil, bu en büyüğü. Mesela Hatay geçen yıl böyle olmadı, çok daha kısa zamanda işi bitirdik. Ama biz şu anda 8. gündeyiz, Amerika’da 2 ay sürüyor, Kanada’da hakeza öyle, Rusya’da hakeza öyle, bu kadar uzun süre süren yangınlar var. Ve biz şu anda 8. günde bu çalışmaları sürdürürken, mesela bugün işte mesela bir termik santral yangınıyla karşı karşıyayız, inşallah yani oraya tam manasıyla sirayet etmeden o işi de atlatırız. Şu anda bu toplantıya girerken dediler ki, yani neredeyse santrale girmek üzere; şimdi bizi bunlar tabii ciddi manada, yani şimdi bir Yatağan Termik Santrali sıradan bir yer değil.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Kemerköy Termik Santrali.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kemer öyle. Bunların birisi bakıyorsun 400 megavat, birisi 600 megavat, bunlar bütün o bölgenin enerji ihtiyacını karşılıyor, rastgele değil. Ama burada bizler yani bırakın muhalefet ne yaparsa yapsın veyahut da muhalefet ya iktidar şöyle bir başını bir duvara vursun; ya bunun arayışı içerisindeler, böyle bir şey olabilir mi?
Şimdi tabloda bakıyorsunuz, bakın Kanada 2 milyon 750 bin hektar yanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, neredeyse 1,5 milyon hektar yanıyor. İspanya ortada. Bütün bunlar bu denli ortadayken, bunların bu kadar böyle neşelenmesini anlamak mümkün değil. Ama biz bu işi başaracağız inşallah.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, bir adım daha ileri gidiliyor, mesela yangın söndürme uçağımız yok, ama devletin envanterinde işte resmi kullanıma tahsis edilen uçaklar var diye de bir algı yönetiliyor, mesela buna bir cevabınız olur mu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi ona en güzel cevap şu: Söylediğin şeyi anlıyorum, Türk Hava Kurumundan bahsediyorsun. Türk Hava Kurumu’na bunlar talip olmuşlar…
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bugün ziyaret ettiler.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Orayı mı ziyaret etmişler?
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, belediye başkanları ve ekibi ziyaret ettiler.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Türk Hava Kurumu arkadaşlar, 1985 yılından itibaren Orman İdaresi’ne bedeli karşılığında uçakla havadan yangın söndürme hizmeti vermiş, veriyor, yani Orman oradan hizmet alımı yapıyor. Yoksa Türk Hava Kurumu Orman’ın değil, Orman oradan hizmet alımı yapıyor. Tabii yine Orman İdaresi’yle yapılan sözleşmelere göre bedeli karşılığında bu uçaklar kullanılıyor. Peki, bu uçakların şu anda durumu nedir? Bakın kurum 2014-2018 yılından itibaren şöyle bir değerlendirmesini yaparken ve bu arada yapılan sözleşmeyle 6 uçakla oradan hizmet alımı yapıyor. Mesela üç tane uçak daha var ki, bu uçak tamamen hani araçlarda kullanıyoruz ya, pert oldu diyoruz, bunlar da adeta pert olmuş vaziyette. Şimdi bunlarla 2019 yılında Orman İdaresiyle bu anlaşma artık sağlanamıyor, zira uçakların durumu yani iş görür olmaktan çıkmış vaziyette ve teknik şartnameye uymadığından kurum tarafından da teklif verilmiyor, böyle bir durum söz konusu. Onun için de bu yıl Türk Hava Kurumu helikopterle yangın söndürme ihalesine katılır inşallah, ancak ihaleyi daha uygun fiyat teklif eden özel bir şirket almış vaziyette, böyle bir durum söz konusu. 2021 yılı orman yangın söndürme ihalesinde 13 adet helikopterlik kısmı Türk Hava Kurumu tarafından o zaman kazanılmış, böyle bir durum da söz konusu. Tabii biz bu sene mesela çok daha farklı bir adım attık, nedir o? İşte Ruslarla bir anlaşma yoluna gittik, onlardan 3 tane Be-200 tipi uçak kiralama yoluyla bir adım attık ve şu anda o uçaklarla bu hizmeti sürdürüyoruz ve bu sayıyı belki daha da artırma durumumuz olacak. Fakat bir de çok amaçlı bu uçaklardan var, o çok amaçlı olanlardan alma durumumuz da söz konusu olabilir.
Bir diğeri de, örneğin mesela şimdi Skorsky’ler var elimizde, Cougar’lar var, bunların tabii gece görüşü olanlar, yoksa onlara da gece görüşü imkanını getirme çalışmalarımız var, onlara da sepet takmak suretiyle, suyu aldığımız sepet, yani o Skorsky ve Gougar’ları bu söndürme işleminde kullanma düşüncemiz de var.
HAKTAN UYSAL - Nur Hanım, buyurun.
NUR ÖZKAN ERBAY- Efendim, özellikle Türkiye son yıllarda Türkiye’nin dış politikada, ulusal güvenlikte, küresel ölçekte de aldığı önemli roller ve oyun kuruculukla hakikaten her kesimin tebrikini, bu anlamdaki teveccühünü kazanıyor. Yani Türkiye’nin kendine olan güveninin bu anlamda işte milli savunma sanayisinde yaratılan ivmeyle, dış politikadaki kazanımlarla.
Öte yandan, özellikle bu orman yangınıyla, son yaşadığımız çok acı tecrübeyle biraz önce Okan Bey’in de bahsettiği gibi özellikle sosyal medya kanalıyla Türkiye’nin kendine olan artan özgüvenini bir şekilde yıpratacak birtakım dezenformasyon girişimleri, birtakım gerçeklerin tahrif edilmesi, hakikaten tahrif edilmesi ve Türkiye’nin kendine olan güvenini bir şekilde bu konuda bir anlamda yıkmak isteyen bir algı da yürütülüyor.
Bir kampanya oldu efendim “Help Türkiye” adında, Türkiye’ye yardım et küresel çağrı hashtag’iyle Twitter’daki ifadesiyle bu başlık altında. Ve açıkçası buradaki algı operasyonları sobelendi, ilk defa bu kadar çarpıcı bir şekilde yaklaşık 2 milyon 538 bin tweet atıldı 24 saat içerisinde, bunların yüzde 71’i, yani 2 milyona yakınının aynı merkezden atıldığı tespit edildi ki bu tespit de uluslararası bir akademisyene ait çalışmanın sonucu olarak gerçekleşti. Ve bu tweet hesaplarının çoğunun sahte hesap olduğu tespit edildi ve 11 saat sonra da silindiği ayrıca bir tespit olarak yer aldı.
Buradan hareketle efendim Türkiye bir yandan tüm bu afetle mücadele ederken kendine olan güveninin son yıllarda üstüne birçok şey katmışken, özellikle dış politikada ve ulusal güvenlik konularında, Türkiye’nin kendine olan güvenini bu kadar, bu derece sarsıcı mihrakların özellikle dış ülkelerden yönetildiğini de biz anlamış olduk, neye bağlıyorsunuz ve Türk milletine bu anlamda kendine güvenmesi konusunda vereceğiniz devamı niteliğindeki mesajlarınız ne olur?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Size de teşekkür ediyorum. Güçlü olduğumuza bağlıyorum, demek ki bu kadar rahatsız oluyorlar, o zaman güçlüyüz. Onun karşılığında da ne yaptılar? “Güçlü Türkiye” olarak hesap açtılar. Niye? Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor. Bu yatsıya kadar bile yanmadı, hemen sönüverdi. Öbürü, Güçlü Türkiye çok daha fazlasıyla karşılık buldu. Şimdi biz bunlardan öte bir adım atalım diyoruz. Türkiye artık özellikle de savunma sanayinde çok farklı bir yere geldi. Burada daha önce anlattım, yine anlatacağım; daha Başbakan olmamıştım, seçim kazanmıştık ve oğul Bush o zaman Amerika’da iş başındaydı ve Amerika ziyaretini yaptık. Kendisine dedim ki; biz ortağız, ama bize terörle mücadelede bir İHA bile vermiyorsunuz. Condoleezza Rice’ı çağırdı, o zaman Dışişleri Bakanıydı. Dedi ki; niye? Çünkü bizim bu terörle mücadelede insansız hava aracına şiddetle ihtiyacımız var. Dedi ki; 48 saat içerisinde İHA’lardan Türkiye’ye vereceksiniz. Ve bize geçici bir süre de olsa İHA’lardan verdiler. Ama bu ne oldu? Bu bize daha sonra Baykar’ın Türkiye’de İHA’yı yapmasını getirdi. Onunla da kalmadılar, Baykar ardından SİHA’yı yaptı. Şimdi onunla da kalmadılar, üçüncü bir hamle, bu üçüncü hamleyle de şu anda dünyada en üst segmentte olanlarla yarışır hale geldiler, yakında onu göreceğiz. Şimdi kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Bu böyle gidiyor, gidecek. Bunlara da kafayı pek takmanıza gerek yok. Biz bu sahtekarlarla savaşa savaşa buraya geldik, ne olacak? Hashtag atacakmış da bilmem ne yapacakmış da, ne yaparsanız yapın ya, biz dimdik ayakta duruyoruz, yolumuza da devam ediyoruz. Yani bu konuda yalanla bizi yıkacaklarını mı zannediyorlar? Türkiye şu anda imkansız Türkiye değil, artık güçlü bir Türkiye var. Nitekim o güvendikleri dağlara da kar yağdı, çünkü birçok sanatçı bakıyorum ben katılmıyorum diyor. Onlar da çıktı değil mi?
NUR ÖZKAN ERBAY- Evet.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hakikati görenler de hemen elinin tersiyle itiyor, niye? Ortada güçlü bir Türkiye var. Şurada koronavirüs döneminde düşünün ya, üç ayda İstanbul gibi bir yerde bir Avrupa yakasında, bir de Anadolu yakasında biz iki tane muhteşem hastanemizi yaptık mı? Yaptık ve bu hastanelerin 18’er tane ameliyathanesi var, adeta gayet dev hastaneler oldu. Bunların da planlamasını, projelendirmesini öyle yaptık ki, yani Atatürk Havalimanı’na dışarıdan bir hasta geldiği zaman hemen 5 dakikada hastaneye ulaşabilsin. Anadolu yakasında yine aynı şekilde 5 dakikada, 10 dakikada, çünkü orası daha önce havaalanıydı, oradan hastaneye ulaşabilsin. Şimdi bütün bunlar bir kabiliyettir ve bir azmin, bir enerjinin neticesidir. Bunları gerçekleştirdiğimize göre, onlar ne derse desin biz yolumuza emin adımlarla yürüyeceğiz. Türkiye artık öyle sıradan, rastgele değil güçlü bir Türkiye var.
HAKTAN UYSAL - Çiğdem Hanım, buyurun.
ÇİĞDEM CEYLAN- Sayın Cumhurbaşkanım, benim size Türkiye’ye bu konuda yapılan yardımlarla ilgili bir sualim olacak, siz de zaten geçtiğimiz günlerde dün sosyal medya hesaplarınızdan bir paylaşım yapmıştınız. Hangi ülkelerden ve organizasyonlardan ne kadar nasıl yardımlar geldi, biraz bu konuyu açmanız mümkün mü Sayın Cumhurbaşkanım?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi sayı tabii bildiğim kadarıyla 50’nin üzerinde, birçok yerden bu noktada 73’ü falan da zaten buldu ve uluslararası gerek devlet, gerek kuruluş, bunların hepsi bu desteklerini bize bildirdiler. Ben hepsine bir kez daha şahsım, milletim adına çok çok teşekkür ediyorum.
Burada en önemlisi tabii Azerbaycan. Azerbaycan şu anda 200’e yakın itfaiyecisini bize gönderdi sağ olsun, şu anda onlar da yangın söndürme faaliyetlerinde bulunuyorlar ve bir yangın söndürme helikopteri ve çok sayıda askeriyle burada mücadele ediyorlar. Bugün kendisiyle yaptığım görüşmeden sonra bir tane bakımdan çıkacak bir amfibi uçağından bahsetti bana Sayın İlham Aliyev, onu da göndereceğim dedi. Şimdi onun da gelmesiyle beraber uçak noktasındaki durumumuz çok daha farklı bir duruma inşallah gelmiş olacak. Tabii Rusya’dan beş uçak ve üç helikopterle yangın söndürme çalışmalarımız devam ediyor, yani bir taraftan da güçlenerek devam ediyoruz. İran 1 uçak ve 2 helikopter gönderdi. Ukrayna 3, İspanya aynı şekilde 2, Hırvatistan da 1 uçak gönderdi, bunun yanında da tabii dayanışma mesajları ve kendileriyle de bu arada telefon görüşmelerimizle teşekkürlerimizi bildiriyoruz ve bu şekilde de bu çalışmaları devam ettiriyoruz.
HAKTAN UYSAL - Efendim, en sıcak gündem başlığıydı ve süremizin de genişçe bir bölümünü ayırdık. Eğer ekleyeceğiniz bu orman yangınlarıyla mücadele konusunda bir başlık ya da bir nokta yoksa yeni bir başlığı açmayı isterim müsaadenizle.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Haktan, başlıklar sende ya, moderatör sensin.
HAKTAN UYSAL - O zaman dış politika ve Nur Hanıma sözü bırakayım hemen.
NUR ÖZKAN ERBAY- Dış politikada, özellikle son ziyaretiniz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne oldu 20 Temmuz’da. Çok sembolik, çok önemli mesajlar verildi dünyaya ve bir statüko bozuldu artık. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugüne kadar bekleme salonunda bekletilmiş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eşit, egemen, tüm haklara sahip bir devlet olması yönündeki oyalama politikalarına bir dur demiş oldu Türkiye’nin büyük desteği ve garantörlüğüyle. Siz de oradaydınız. Özellikle Maraş konusu da gündemde, kapalı Maraş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir Türk toprağı olarak, Birleşmiş Milletler’in birtakım eleştirileri de var bu konuda, ancak Türkiye de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bu konuda tavizsiz görünüyor. Bundan sonra özellikle dünyaya verilecek bundan sonraki mesajlar ne olacak? Dış politikada şu an öncelikli gördüğünüz konu başlıklarını alırsak neler olacaktır?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve tabii o bölgeyi biliyorsunuz gittiğimizde hava o gün yağışlıydı, ama orada bir sinyali zaten verdik. Ondan sonra tabii malum ülkeler, malum kuruluşlar, hepsi tehditlere başladılar. Bu arada tabii bir Cenevre buluşması oldu. Bu buluşmada da sağ olsun Ersin Bey dik durdu, sağlam durdu ve orada mesajımızı aynen oradaki ilgililere de iletti. Nedir? İki eşit egemen devlet, buradan taviz artık yok, bitti. Ve bir şeyi daha söyledik; biz bir 50 yıl daha bekleyemeyiz, o da bitti. Ne yapılacak artık yapılmalıdır.
Şimdi bize Avrupa Birliği’nden, uluslararası camialardan bir araya geldiklerimiz diyorlar ki; işte bu geriyor. Neyi geriyor ya? 50 yıl, bu sizin hakkınız değil zaten ya. Biz toprağı bol olsun Kofi Annan’la Bürgenstock’ta bir araya geldik, orada yetkilileriniz falan hepsi bir araya geldik, o bir araya gelişte de bize ne dendi? Şu dendi: Referandum yapalım, bu referandumun neticesinde durum ne çıkarsa ona eyvallah. Ve referandum yapıldı ve Bürgenstock Sözleşmesi’nin neticesine uygun olarak Kuzey yüzde 65 evet dedi, Güney tam aksine yüzde 65 hayır dedi. O günden bugüne Kuzeyi Avrupa Birliği hep maalesef yalanla oyalamıştır, yalanla vermesi gereken taahhütlerini yerine getirmemiştir. Ne oldu? İdari ve mali birçok destekler vermesi gerekiyordu, hiçbirini vermedi.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Doğrudan uçuşlar başlayacaktı, doğrudan ticaret tüzüğünden yararlanacaktı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hiçbirinde, gümrükte vesaire hiçbirinde. Bakın şu anda hâlâ Kıbrıs’ı oyalıyorlar. Kıbrıs’ı şu anda tanıyan kim var? Sadece biz varız. Niye tanımıyorsunuz? Avrupa Birliği’nden ilgililer Güneye geldiğiniz zaman niye Kuzeye de çıkmıyorsunuz, çıksanıza, kimler korkutuyor sizi ya? Ama biz rahatlıkla huzur içinde gittik.
Bundan sonraki süreçte ne olur? Onu da zaman içerisinde göstereceğiz. Ama şu anda kapalı Maraş açıldı mı? Açıldı. Orayla ilgili de ne gibi adımlar atılacağını, uluslararası hukuk neyi gerekiyorsa biz o hukuka göre o adımlarımızı da atarız. Buradan da herhangi bir çekincemiz yoktur. Bu konuda da yetişmiş çok güçlü insanlarımız var. Şimdi belki de sonbahar gibi bir uluslararası toplantıyı düşünüyoruz, bunu da bir üniversitemiz vasıtasıyla bu uluslararası toplantıyı yapacağız orayı da kapsayacak şekilde. Ve bu uluslararası toplantıyla beraber inşallah işin performansını daha da artırmayı düşünüyoruz.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Kapsamı efendim, kapalı Maraş’la ilgili mi, yoksa genel olarak Kıbrıs, Doğu Akdeniz mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Genel, ama ağırlıklı kapalı Maraş.
HAKTAN UYSAL - Şebnem Bursalı, buyurun.
ŞEBNEM BURSALI- Efendim, ben de müsaadenizle bir başka yine çok önemli bir konuyla devam etmek istiyorum. Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını-hastalığı maalesef 1,5 yılı aşkın süredir hepimizin hayatını bir şekilde engelledi ve mücadele devam ediyor ve hemen de bitecek gibi de değil. Ama bu 1,5 yıllık süre içinde Türkiye pek çok gelişmiş ülkeden çok daha iyi bir sınav verdi, fakat dediğim gibi henüz daha bitmedi ve bitmeyecek de görünüyor sadece Türkiye için değil dünya için. Vaka sayılarına bakıyoruz, yine 25 binleri aşan rakamlara ulaşıldığını görüyoruz ve aşı yapılmasıyla ilgili kampanyalara ve sizlerin de çağrısına rağmen ve 20 milyonun üzerinde vatandaşımızın da henüz aşılanmadığı ve aşıya da hani çok da sıcak bakmadığı gibi bir durumla da karşı karşıyayız.
Öncelikle ben artan vakalarla nasıl bir mücadele yolu devam edecek, onu öğrenmek isterim.
Bir de, tabii ki aşı olmayanlarla ilgili bir kısıtlama gelecek mi? Çünkü bütün dünyaya bakıyoruz, dünyada bu tür kısıtlamalar mevcut başta seyahat kısıtlamaları gibi. Türkiye’de de buna benzer bir kısıtlama görecek miyiz aşı olmayanlarla ilgili?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle bu kontrollü normalleşme sürecinde vaka sayılarında bir artış var. Diğer taraftan virüsün yeni varyantları tüm dünya için bir tehdit. Ve bu tehdide karşı da tabii herkes ya kimileri zorlaştırma yoluna gidiyor, bu şekilde tedbirler alıyor, kimileri kendi akışına bırakıyor.
Ülkemizin sağlık sisteminin gücü ve aşılamada geldiğimiz nokta itibariyle hamdolsun aslında iyi bir noktadayız. Toplam yapılan aşı sayımız şu an itibariyle 75 milyonu bulmuş vaziyette. Aşılama, salgına karşı tabii en etkili ve yaygın koruma yöntemi. Elimizdeki bu imkanı çok daha etkin kullanmamız gerekiyor. Buradan tüm vatandaşlarıma kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığı için aşı olmaları çağrımı tekrar ediyorum. Tedbirleri aynı hassasiyet ve dikkatle devam edelim. Bunun yanında temizlik, maske ve mesafe kuralına tavizsiz şekilde uyalım. Ki özellikle de şu anda BioNTech noktasında da bir sıkıntımız yok, oradan Uğur Hoca yine peyderpey aşıları göndermeye devam edecek. Bu aşıyla da bence güçlendirelim diyorum ve bu şekilde yolumuza da devam edelim.
HAKTAN UYSAL - Efendim, bu anlamda aşı noktasında elbette siz de belirttiniz, bilim insanlarının ortaklaştığı en önemli mücadele silahı aşı koronavirüste. Yerli aşı çalışmaları da bir yandan devam ediyor. TURKOVAC’la ilgili son durum ne, buna dair de son bilgileri alabilir miyiz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- TURKOVAC’la ilgili olarak da, yani yerli kovid-19 aşımız TURKOVAC’ın faz-1 ve faz-2 aşamaları başarıyla tamamlandı. Şimdi Haziran’da da son aşama olan, yani bu faz klinik araştırma aşamasına geçildi, bu da hızla devam ediyor. Bu safhada dünyada ve ülkemizde aşı çalışmaları için belirlenmiş evrensel standartlarla bu da yürütülüyor, kovid-19 aşılarında özelleşmiş 3 hastanemizde başlatılan faz-3 çalışmasının ilk etabı tamamlandı ve faz-3 çalışması toplam 30 hastanede devam edecek. TURKOVAC faz-3 çalışmasına vatandaşlarımız e-nabız uygulaması aracılığıyla gönüllü olarak katılım sağlamaya şu anda devam ediyorlar. Aşımızın seri üretime yönelik hazırlıkları da eşzamanlı olarak sürüyor, en kısa sürede TURKOVAC aşımız için acil kullanım onayı almayı ve yurt çapında bununla da yaygın aşılamaya geçmeyi hedefliyoruz.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, aşı olmayanlarla ilgili sinemalara, spor karşılaşmalarına girememeleri veya demir yolu, hava yolu ulaşımında belli kısıtlamalar gibi bir çerçeve değişik Avrupa ülkelerinde uygulanıyor, ama bunu tabii eleştirenler de var bu tercihtir, bu bir özgürlük, diye. Bir yandan da tabii pandemi dediğiniz toplum sağlığıyla ilgili bir husus, yani Kabine Toplantısı’nda değerlendirilebilir denmişti.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Doğrusu ben zorlamadan yana değilim. Yani burada Bilim Kurulu herhalde bunlarla ilgili onlar da bir çalışma yapacaktır. Yani burada gönüllülük esasına dayalı olarak bu süreci işletmek en isabetli olanıdır. Gönüllük esasına göre bunu yaparsak, inanıyorum ki neticesi de hayır olacaktır.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Ben ekonomiye değinmek istiyorum özel ilgi ve bilgi alanım biliyorsunuz. Şimdi Türkiye pandemi şokunu atlatma konusunda olağanüstü bir çaba içinde. Ve madalyanın her iki yüzünden de sormak istiyorum, şimdi bakılınca olağanüstü bir büyüme performansı yakalayacağımız anlaşılıyor, ki yılın ikinci çeyreğinde yüzde 20’yi bulabileceğine ilişkin tahminler var. Yani pandeminin ardından normalleşme süreci Türkiye ekonomisinin gerçek gücünü gösteriyor.
İhracat derseniz Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı, 200 milyar dolar barajı aşıldı, 201,5 milyar dolar gibi performans var, çok umut verici bir tablo, bu da üretim dinamizminin devam ettiğini gösteriyor.
Cari işlemler dengesi dediğimiz döviz gelir-gideri anlamında bakıldığında Türkiye bir fazla verecek gibi gözüküyor. Bunlar hep olumlu hanedeki tablo. Ama bir yandan da enflasyon açısından bakılınca yüksek seyrediyor, yılın son çeyreğinde düşüş eğilimine gireceği gözüküyor, Merkez Bankası Başkanı da iş dünyasından toplumun tüm kesimlerine kadar bu çabaya destek çağrısında bulundu. Ekonomiyle ilgili her iki pencereden değerlendirmenizi rica ediyorum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum. Öncelikle tabii zamanında aldığımız tedbirlerle Türkiye ekonomisi 2020 yılında biliyorsunuz yüzde 1,8 oranında büyüdü, böylece G-20 ülkeleri arasında Çin ile birlikte pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri olduk.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Geçtiğimiz yıl, evet.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi 2021 yılının ilk çeyreğinde güçlü yatırımlar, özel tüketim ve dış talebin desteğiyle büyüme yıllık yüzde 7 seviyesine ulaştı, böyle bir şeyi de yakaladık. Salgın döneminde imalat sanayimizi ayakta tutmak için verdiğimiz destekler şu anda neticelerini veriyor. Sanayimiz ihracatta bizi rekorlarla özellikle koşarak daha da büyümeye teşvik ediyor, yani beklenenin çok daha üstünde bir büyümeyi yakalayacağımızı görüyoruz. Yani böyle 200’lerde filan kalacak gibi bir şey yok artık, 200’ün üzerine çıktık, böyle bir noktadayız. Bu senenin ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüyen ekonomimize net dış talebin katkısı 2019 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana ilk defa pozitif döndü ve bu katkı 1,1 puan olarak gerçekleşti.
Ekonomideki öncü göstergelere baktığımızda büyüme eğiliminin sürdüğünü görüyoruz. Ve ben şu anda çok açık ve net söylüyorum, yüzde 7’nin üzerinde bir büyümeyi biz yakalayacağız.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Yılın tamamı için?..
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet ve şu anda bu kendini gösteriyor. Ve bir diğeri de, 2021 yılı ikinci çeyreğinde güçlü bu noktada özellikle sanayi üretimi ve düşük bazın da katkısıyla yıllık yüzde 20 civarında inşallah bir büyüme gerçekleşmesini tahmin ediyorum.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Günlük hayatı çok doğrudan etkiliyor biliyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Enflasyon noktasında da ben özellikle şu anda tabii Ağustos ayını inşallah geride bıraktığımızda biz Ağustos’la birlikte enflasyonda da düşüşü göreceğiz. Ama bunun oranı ne olur? Şu anda bulunduğumuzun bir defa çok çok altında olur. Bunu da özellikle buradan bir yerde ben de sinyalimi belli yerlere vermiş oluyorum, çünkü bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında da bir defa düşüşe geçiyoruz. Ve yüksek faiz yok, çünkü yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir, ama düşük faiz de bize düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır ve Ağustos ayıyla beraber de artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.
HAKTAN UYSAL - Nur Hanım, buyurun.
NUR ÖZKAN ERBAY- Efendim, ekonomiden devamla enerji alanında da çok büyük sürprizler ve müjdelerle Türkiye her şeye rağmen. Özellikle 2020’de başlayan doğal gaz keşifleriyle şu anda 540 milyar metreküpe ulaştı rezervlerimiz, ki bu da Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık gereksinimi, ihtiyacını karşılayacak bir miktar. Filyos’ta da açıkladınız siz son oradaki ziyarette, dolayısıyla budan sonra vatandaşlar da açıkçası doğal gaz konusunda da, enerji konusunda böyle müjdelere alışır ve beklenti içerisinde olur hale geldi. Türkiye’nin bu konudaki önümüzdeki 10 yıllık projeksiyonunda 10 yıllık enerji ihtiyacını, doğal gazını karşılayacaksa bu fiyatlara nasıl yansır? Dünyadaki enerji arz-talep dengelerine Türkiye’nin katkısı ne olur? Projeksiyonlarımız neler acaba?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Geçen yıl tabii Ağustos ayında bu Sakarya sahasındaki doğal gaz keşfimizin ilk müjdesini malum vermiştik. Fatih Sondaj Gemimizin 320 milyar metreküplük keşfi ülkemizde ve dünyada o zaman büyük yankı uyandırdı. Bunu yine geçen yıl Ekim ayındaki 85 milyar metreküplük keşfimiz izledi, bu yıl Haziran ayında 135 milyar metreküplük üçüncü keşfimizi duyurduk, toplamda 540 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfine böylece ulaşmış olduk.
Son bir yılda Karadeniz’de 6 kuyu açtık, Tuna-1, Türkali-1, Türkali-2, Türkali-3, Türkali-4 ve en son Amasra-1, yeni doğal gaz keşifleri için arama çalışmalarımız devam edecek. Bu arama faaliyetlerini kendi gemilerimiz ve kendi insan kaynağımızı kullanarak yapıyor olmamız bizim için en avantaj.
Keşfedilen doğal gaz karaya inşallah 3 aşamada çıkarılacak; Bir, deniz tabanı doğal gaz üretim sistemleri kurulacak. İki, karadaki doğal gaz işleme tesisi inşa edilecek. Üç, iki üniteyi birbirine bağlayacak boru hattının inşası yapılacak.
Deniz tabanı üretim sistemleri ve kara gaz işleme tesislerinin süreçleri şu anda eşzamanlı olarak yürütülüyor. Haziran ayında karadaki doğal gaz işleme tesisinin temelini attık. Deniz tabanı doğal gaz üretim sistemlerinin tasarımı o da tamamlandı, ilk etapta 10 kuyu için hazırlıklara başlandı. 2022 yılında 169 kilometre boru deniz yüzeyine serilecek, bu, dünyanın en uzun derin deniz bağlantısı olacak. Deniz tabanında kullanılacak boruların imalatına da başlandı, 2023 yılına gazın ilk faz üretimi gerçekleştirilecek. Yerli sanayi sürecin önemli bir parçası olacak. Amasra-1 kuyusundaki keşif, batı Sakarya sahasında yeni keşiflerin olabileceğinin de habercisi olmuş vaziyette. Burada edinilen tecrübelerle ilerleyen dönemlerde Türkiye arama, sondaj ve üretim konularında yurt dışına hizmet veren bir ülke konumuna da gelecek. Şu anda bu çalışmalar da büyük bir heyecanla, büyük bir gayretle bölgede devam ediyor. Tabii bu imkânı yakalamadığımız andan itibaren benim vatandaşım şu andaki fiyatla doğal gazı kullanmayacak, inşallah daha düşük fiyatlarla doğal gazını kullanır hale gelecek.
HAKTAN UYSAL - Efendim, müsaadenizle söylemeden, anmadan geçemeyeceğimiz bir başlık Diyarbakır’daki annelerin evlat nöbeti, terörle mücadelenin en etkin yöntemlerinden biri 700 gün geride kaldı ve birçoğu da evlatlarına kavuştu, devam ediyor o süreç. Bir sorumuz olacak ama, öncesinde o süreci müsaadenizle hatırlatan bir görselimiz var, onu ekranlara getirelim, ardından da sorularımızla devam edeceğiz.
…
ŞEBNEM BURSALI- Evet efendim, PKK terörüyle mücadelede 40 yılda çok ağır bedeller ödedik ama, son 5 yılda bir konsept değişikliğine gidildiği ve çok önemli bir mesafe alındı, artık PKK terörü en azından bitme noktasına geldi diyebiliriz. İkna yöntemi de bu konsept değişikliğinin bir parçası aslında. Son bir yılda yanlış hatırlamıyorsam PKK’dan devlete teslim olanların sayısı 120’yi buldu, hatta geçti diye biliyorum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Daha fazla.
ŞEBNEM BURSALI- Şimdi biraz önce de izlediğimiz bu işte bana göre de herhalde dünyada eşi benzeri olmayan bir mücadele şekli Diyarbakır annelerinin evlat nöbeti 700 günü geçti. Siz, eşiniz Emine Erdoğan Hanımefendi de bizzat oraya giderek yanlarında oldunuz, destek oldunuz ve devlet hiçbir zaman yalnız bırakmadı bu anneleri. Bu yüreği yaralı anneler devletten aldıkları güçle 30’u geçti evlatlarına kavuşan anne sayısı, inşallah hepsi de kavuşacaklar. Ve işte biraz önce VTR’de de izlediğimiz en az Hacire anne kadar bu annelerin simgesi olan Ayşegül Biçer de yıllar sonra evladına kavuştu, siz de kendisiyle telefonda görüştünüz zaten.
Ayşegül Biçer’in çok sarsıcı bir ifadesi vardı, en başta ben de Diyarbakır gazetecilerden biriydim, birinci haftasıydı, orada demişti, devletimle beraber söke söke bu teröristlerin elinden evladımı alacağım demişti. Bu inancını hiç yitirmedi ve devletine, size olan güvenini de her fırsatta dile getirdi. Çok şükür o da evladına kavuştu, inşallah bütün anneler kavuşacak.
Ben öncelikle bu Diyarbakır anneleri özelinde ve tabii ki terörle ilgili de mücadelede de nereden nereye geldik bir kısa değerlendirmenizi rica edeceğim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani Diyarbakır anneleri, başta tabi Hacire anneyle başlayan o süreç hakikaten çok çok anlamlı bir süreç. Tabii burada Akif merhumun güzel bir beyti var; “İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Şimdi Ayşegül kardeşimin o imanı dana yüreği gibi her şeyi, dağları devirircesine. O güzleri yaşlı olduğu anda bile duruşu, Hacire ananınki ha keza öyle, oradaki diğer arkadaşlarının durumları hep öyle. Ramazan’da beraber bir iftar yaptık, o iftarda da duruşlarını gördüm.
Beni en çok duygulandıran şuydu: Bir defa bunların gözünde ümitsizlik yoktu, hep geldi, geliyor, böyle bakıyorlardı.
ŞEBNEM BURSALI- Korku da yok.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Korku olur mu? Orada o çadırın içerisinde yaz-kış demeden durdular ve o bekleyişlerini kararlı bir şekilde sürdürdüler. Öyle gelip orada o malum o teröristler, o terbiyesizler bunlara karşı orada gelip böyle gösteriler yapıyorlar filan-falan, ama bunların hiç umurunda değil, bunlar dimdik durdular. Ve Rabbim de işte teker teker kapıları açtı ve şimdi taşlar yerinden oynadı, söküldü ve artık evlatlarına kavuşmaya başladılar. Hatta işte bana telefonda onu söyledi, hemen dedi işte kurbanı da keseceğim ve halaylarla karşılayacağız dediler ve hakikaten onu da gerçekleştirdiler. Rabbim diğer evlatlarını bekleyen annelere de bunu bir an önce kavuşmalarını nasip etsin inşallah, sabırlarını artırsın. Onlarda o sabır da çok çok ileri seviyede ve sabreden zafere ulaşır.
HAKTAN UYSAL - Efendim, yavaş yavaş sona doğru geliyoruz, yakından takip ettiğinizi de biliyoruz Tokyo’daki olimpiyatlar. Buna dair de Çiğdem Ceylan’a hemen söz bırakayım.
ÇİĞDEM CEYLAN- Sayın Cumhurbaşkanım, tabii tüm bu yoğun gündem ve zor günlerin arasında Haktan Uysal’ın da söylediği gibi Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’nı daha da yakinen takip ediyoruz, ama yüzümüz de gülüyor, Türk sporcularımızdan çok güzel haberler geliyor, tarihte ilkleri de bize yaşatıyorlar birçok branşta. Daha önce aslında çok da fazla başarılı olmadığımız branşlarda çok güzel haberler ve ödüller alıyoruz, okçulukta, boksta, güreşte, voleybolda, jimnastikte çok güzel sonuçlarımız var Sayın Cumhurbaşkanım. Tabii bu noktada sizin de emekleriniz, desteğiniz çok fazla, sporcularımızla müsabakalardan sonra sürekli iletişim halindeniz.
Ve benim dikkatimi çeken bir nokta oldu, onu aslında vurgulamak istiyorum; en son okçuluk şampiyonumuz Mete Gazoz’la konuşurken bir ifadeniz vardı, orada dediniz ki, son atışında gözlerim dolu izledim seni, dediniz. Çok haklısınız, çünkü tüm Türkiye olarak biz çok heyecanlandık, soluksuz takip ettik. Yüzümüzü güldürüyor sporcularımız.
Şunu merak ediyorum: Sporun içerisinden gelen bir profil ve aynı zamanda da bir Cumhurbaşkanı olarak bu başarılarımızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Belki kadın sporcularımıza da ayrı bir parantez açmamız gerekiyor.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii Mete’ninki şu yönüyle bizi çok duygulandırdı: Yani biz bir tarihi akışın içerisinden geliyoruz, Osmanlı ve 100 yıl şöyle geriye gittiğiniz zaman Osmanlı’nın bütün o savaşlarında tabi yay-ok çok çok anlamlı. Şimdi Mete bununla dünyada bir numara oldu, bu tabii bizi ciddi manada hakikaten duygulandırdı. Ve bu başarısının devamını özellikle temenni ediyorum. Şuraya baksana, hep 10 çekiyor, çok da sempatik, öyle de bir özelliği var, maşallah. Allah annesine, babasına bağışlasın.
Ve bizim tabii oğlum Bilal de benim okçuluk noktasında çok gayreti, emeği var, o da Dünya Etnospor Federasyonu’nun Başkanı ve tabii bu noktada da kendisine ayrı muhabbeti onun da var. Ve ailece bu bizi çok çok mutlu etti. Ben de özellikle Mete’yi gözlerinden öpüyorum, tebrik ediyorum.
Bunu tabii bir Mete değil, inşallah birçok Mete’ler olsun ve bu altınların sayısı daha da inşallah artsın. Tabii güreşte özellikle beklentimiz daha farklıydı ve bu noktada biraz tabi üzüntümüz oldu. Ama jimnastikte yine beklentimizin dışında bir gelişme oldu. Ve temennimiz odur ki, inşallah bu şeyi önümüzdeki süreçte jimnastikte de aşmış oluruz.
Fakat hepsinden önemlisi boksta, yani gerek Buse Naz Çakıroğlu, gerekse gerekse Buse Naz Yıldız Sürmeneli. Yani her ikisinin de finale yürümesi hakikaten bunlar tabii çok çok anlamlı. Yani kızlarda böyle bir başarı ve şeyimizi artırdılar, şu anda inşallah altına yürüyüşü, inşallah bunların ikisi de altını getirirse bize, biz bir anda Türkiye olarak klasmanda iyi bir yere tırmanırız değil mi? İki altın geldi mi...
ÇİĞDEM CEYLAN- Sadece bir müsabakaları kaldı, ulaşacaklar.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet, artık final, şimdi o finalde altınları kaptılar mı o zaman tabii iş bizim için klasman noktasında iyi bir yere tırmanacağız. Yanılmıyorsam 6 bronzumuz var galiba, tabii bronzlar o istenilen puanı filan getirmiyor.
Tabii bir de jimnastikte maalesef istediğimiz veya beklediğimiz neticeleri alamadık, bir Ferhat herhalde bronz aldı. Halbuki finale yürüyüşte 7 tane sporcumuz vardı, ama iş o noktaya gelince biraz değişti, yani orada…
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Biraz da tecrübe, ilk bunlar bizim için.
ŞEBNEM BURSALI- Bir de sakatlıkları var çocukların, İbrahim Çolak’ın da sakatlığı vardır.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Temenni ederiz ki inşallah, tabii bundan sonraki süreç şey. Ama Filenin Sultanları bize büyük gurur yaşattı, ancak son anda bitirdik, düşürdük, öyle bir nokta oldu…
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Son topa kadar mücadele ettiler, çok etkileyiciydi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biraz da Güney Kore’yi acaba diyorum küçümsedik mi, ne oldu? Çünkü öndeydik, böyle başa baş oldu filan, son anda elimizden kapıp götürdüler ya. Ama yine de Filenin Sultanları gerçekten sultanlık yaptılar, başardılar. İnanıyorum ki bundan sonra başta hoca da olmak üzere, yani bu hocayı inşallah bırakmayacağız, zaten damat da olduğu için herhalde o da kızımızı bırakıp bir yelere gitmez yani.
ÇİĞDEM CEYLAN- Sayın Cumhurbaşkanı, çok kısa bir ek yapmak isterim, daha önce Olimpiyatlar deyince aslında akıllara güreş geliyordu bu anlamda…
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Halter geliyordu.
ÇİĞDEM CEYLAN- Halter geliyordu keza aynı şekilde. Ama bunu biraz kırıyoruz sanki, demin de söylediğim gibi daha önce çok da fazla aslında adımızın duyulmadığı branşlarda da ödüller almaya başladık. Bu ilk hakikaten, bu buradan da devam edecekmiş gibi duruyor, çünkü biz de yayınlarımızda, programlarımızda federasyon başkanlarımızla da sürekli iletişim halindeyiz, onlar da geçmişle kıyasladığımızda aslında lisanslı sporcu sayımızın birçok alanda arttığını söylüyorlar.
ÇİĞDEM CEYLAN- Bu anlamda biz aslında bir futbol ülkesi olmaktan çıkıp, bir spor ülkesi olma yolunda ilerliyor muyuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Çiğdem Hanım, şöyle söyleyeyim: Biliyorsunuz Olimpiyatlarda futbol önde değil. Olimpiyatlarda futbolun aslında esamesi bile okunmuyor. Olimpiyatlar daha çok biliyorsunuz kolektif değil bireysel sporun öne çıktığı bir buluşma. Dolayısıyla bizim şimdi burada bireysel spora büyük bir önem vermemiz gerekecek. Hele hele mesela şimdi bakıyorsun yüzmede bütün madalyaları topluyorlar getiriyorlar. Yüzme en çok madalya getiren spor dallarından, branşlarından bir tanesi, mesela bizim buna eğilmemiz lazım ve buradan bizim çıkaracağımız madalya sayısı çok olabilir, bunların üzerinde durmamız lazım.
Şimdi mesela şu anda Çin süratle bir yere doğru gidiyor, acaba bu başarıyı Çin nasıl elde ediyor? Şimdi bazı arkadaşlar diyor ki, ya o kadar nüfustan diyor böyle bir başarı çıkar. Yok, öyle de değil. Şimdi öyle ülkeler var ki şu anda bakalım bizim onda birimiz bile değil, ama bu bireyselde neticede alıyorlar, madalya alıyorlar. Demek ki bu daha farklı bazı çalışma yöntemlerini elde etmemiz lazım, bunları yapmamız gerekiyor. Geldikten sonra tabii bu işleri Mehmet’le filan bizim biraz üzerinde duracağız, ne yapmamız lazım, bunun üzerinde çalışmamız lazım.
Mesela şimdi hakikaten, arkadaşlardan duydum, mesela bizim voleyboldaki teknik direktörümüzün bu ekibi nasıl kurduğu üzerinde bazı şeyler anlattılar, ne kadar doğru, ne kadar yanlış, onu da bilmiyorum, tabii hocayla bir konuşacağız, ne yapmamız lazım, bize anlat bakalım. Bunları değerlendirmemizde fayda var. Ondan sonra bireysellerde hocalarla konuşmamız lazım.
Bir de bir şey dikkatimi çekti, çok devşirme var, Fransa’sında var, İngiltere’sinde var, Hollanda’sında var, hepsinde bakıyorsun dünya kadar devşirme var, onlarla hava atıyorlar. Yani biraz çalışmamız lazım.
SUNUCU- Peki efendim, müsaadenizle son soru için sözü Okan Müderrisoğlu’na vereceğim, ekleyeceği varsa diğer konuklarımın da, o soruları da alalım. Buyurun.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Ben gençlerle ilgili bir soru sorayım. Size yüksek enerji veriyor, siz de gençlerin özellikle siyasetteki alanının çok belirgin şekilde açtınız, bunlar yasal, anayasal olarak tarihe de mal oldu, hukuk sistemimize de geçti.
Şimdi yaklaşık 7 milyon genç 2023 seçimlerinde oy kullanacak, bunu bir kenara not ediyorum. Bir yandan da bir Z kuşağı tanımlaması var. Tabii her kuşak kendi dönemini yansıtıyor kuşkusuz ama böyle bir Z kuşağı prototipi görüyor musunuz? Eğer görüyorsanız, mesela bu orman yangını sırasında, kendi ifadesiyle -rahmetle analım, 25 yaşındaydı Şahin Akdemir kardeşimiz- yangıncılara su taşıyorum, diyerek aynen sizin programın başında söylediğiniz gibi yangının içine yardım için giderken ölüme de gitti, Allah rahmet eylesin.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Amin.
NUR ÖZKAN ERBAY- Şehit oldu.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Şehit oldu. O da 25 yaşındaydı, o da bir Z kuşağıydı. Demek istediğim şu: Gençlerle ilgili önümüzdeki dönemde özellikle siyasetteki varlıkları ve tabii ki oy kullanma biçimi itibarıyla, onların tercihlerini de dikkate alarak hem mesajınız, hem de hazırlıklarınız ne yönde acaba?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi biliyorsunuz Şahin aslında bizim bir diğer Eren’imiz oldu, Trabzon’da Eren Bülbül, Şahin de öyle oldu. Ve tabii Şahin’in bir de geride bıraktığı bir yavrusu var, o da ayrı üzücü durum.
Şimdi burada ben olaya biraz daha farklı bir yerden gireceğim, biliyorsunuz Türkiye’de seçme-seçilme 30’du. Biz bu yaşı AK Parti olarak ne yaptık? Önce 25’e indirdik, sonra da 18’e indirdik ve seçme-seçilme yaşı bizimle 18’e indi. Yani aslında Z kuşağını tepeden tırnağa ören AK Parti iktidarı olmuştur, ta 18’e kadar indirmek; bunu hiçbir siyasi parti yapmadı, yapamadı, biz yaptık bunu.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bu tabii bir cesaret istiyor, çünkü gençler biraz farklı bir…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, ona geleceğim. Çünkü biz gençliğimize güvendik, inandık. Dedi ki, bu gençlik bu işi yapar. Şimdi örneğin benim partimden şu anda milletvekilleri içerisinde işte bu grubun içerisinde olanlar var. Mesela bizim bir Rümeysa’mız var, yaşı itibariyle falan öyle. Ve maşallah çok cevval, çok velut, yani üretken, böyle bir yapısı var. Aynen onun gibi şu anda parti grubu içerisinde kızlarda da-erkeklerde de bu türleri var. Niye? Güveniyoruz, inanıyoruz. Eğer biz bu Z kuşağına güvenmezsek, zaten bu beklenen neticeleri alamayız. Hem onlara güveneceğiz, bir de onlara iş yükleyeceğiz. Yani sadece güvenmek yetmez. Ne yükledin ona, ne işi verdin? Şu neticeyi al, gel; bunu veriyor musun? Yok. Vermeden bu iş olmaz. Şimdi biz bu sene üniversite imtihanlarında biliyorsunuz bir sıkıntı yaşandı, yani 170-180 filan gibi böyle bir durum. Ben tabii YÖK Başkanımızla da konuyu görüştüm, sağ olsun onlar da bir çalışma yaptılar ve şimdi olayı çok daha fazla sayıda gencin mağdur olmayacağı bir duruma sağ olsun getirdiler.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Tercih yapabilme ve puan barajı anlamında, evet.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de açıklamamı yaptım, özellikle bu koronavirüs salgını sebebiyle biz bu süreci uzatmayı karar altına aldık ve şu anda işin detaylarını YÖK halledecek ve bu işi inşallah gençlerimizin lehine bitirmiş olacağız. Ve bu konuyla ilgili olarak da biz gençlerimizi mümkün olduğunca sahiplenerek bu kuşağı diri tutmamız lazım, bu kuşağı çok daha istifade edilir hale getirmemiz lazım.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Genç istihdamı konusu önemli, gençlerin iş bulması önemli, onun için de ciddi teşvikler var, ekonomik büyümeyi de onun için konuştuk zaten.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.
OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bu anlamda gençlerin enerjisinin hem siyaset, hem ekonomiye katkısı noktasında tabii sizin öncelikli konularınız arasında olmaya devam ediyor herhalde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, çok çok önemli.
HAKTAN UYSAL - Efendim, yayınımızın sonuna geldik, son sözlerinizle noktalamak isteriz. Buyurun efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii daha önce de söyledik, bu orman meselesinden buraya geldiğimiz için bunu söylemekte fayda var; şimdi ağaç işi bizim işimiz. Ve şu ana kadar da tabii yaklaşık 5,5 milyar ağacı diken bir iktidarız. Şimdi 5,5 milyar ağacı diken bir iktidar kalkıp da bu yangınlara eyvallah der mi? Yok. Biz bundan sonra da aynı kararlılıkla buna devam edeceğiz ve inşallah bu yanan bütün o yerleri yemyeşil hale getireceğiz; ama fidanlarla getireceğiz, ama ağaçlarla getireceğiz, yani bu konuda bir defa kararlıyız. Nasıl ki 5,5 milyar ağaç dikildi, bundan sonraki süreçte de kararlı olarak vatandaşlarımız müsterih olsun, yanan ormanlarımız inşallah hani diyoruz ya küllerinden yeniden doğmak, onları da inşallah yeniden doğduğu günleri hep beraber göreceğiz. Yeter ki vatandaşlarımız da hani bir ağaç veya bir fidan dikmek noktasında kararlı olsunlar ve hep beraberce bu alanları inşallah ayağı kaldıralım.
Ben çok teşekkür ediyorum, sağ olun.