CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- TRT ekranlarından mutlu akşamlar sevgili seyirciler. Gün boyunca aslında tanıtımları paylaştık, heyecanla bekliyorsunuz. Ve bizler sizlere Başkentten, Ankara’dan, Çankaya Köşkü’nden sesleniyoruz. Çok özel bir yayınla bu gece evlerinize, iş yerlerinize, bulunduğunuz mekanlara misafir olacağız. Tabii bu gece yalnız değiliz Çankaya Köşkü’nde, gazeteci büyüklerimiz tecrübeleriyle, sorularıyla bizlere destek verecekler. Hemen o isimleri sizlere tanıtmak istiyorum:
Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Sayın Hasan Öztürk bizlerle birlikte. Sayın Öztürk, hoş geldiniz yayınımıza. Gazeteci Merve Şebnem Oruç bu gece bizlerle birlikte. Sayın Oruç, hoş geldiniz yayınımıza. Gazeteci yazar Zafer Şahin bu gece bizlere eşlik edecek. Hoş geldiniz yayınımıza.
Dinamik bir yayın, güçlü bir yayın bizleri bekliyor sevgili seyirciler. Yalnız değiliz, moderasyonda da yalnız değiliz tabii, Betül Soysal Bozdoğan arkadaşım bu gece bizlere moderasyonda eşlik edecek.
Betül, sen de hoş geldin yayınımıza.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum Cengizhan Cevahiroğlu. Evet, çok özel bir mekândan sesleniyoruz efendim, Çankaya Köşkü’nden sesleniyoruz sizlere. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sorularımızı yönelteceğiz. Efendim, TRT ekranına hoş geldiniz, şeref verdiniz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk, çok çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Biz çok teşekkür ediyoruz, yoğun mesainizde bize zaman ayırdınız efendim. Ve moderatör olmanın verdiği avantajla ilk soruyu size arz etmek istiyorum. Pandemi konusu elbette toplumun gündeminde ilk sıralarda Türkiye’de ve dünyada durum bu şekilde. Normalleşme takvimi başladı, fakat merak edilen konu tam olarak normalleşmeye ne zaman geçebiliriz, takvim nasıl işler acaba ve maskesiz günler ne zaman gelir efendim, öngörünüz nedir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle şunu çok açık, net söylemekte fayda görüyorum: Malum maske, mesafe, hijyen, bu üç başlık söz konusu. Bu üç başlıkta da sosyal mesafe önem arz ediyor, maske önem arz ediyor. Tabii sosyal mesafe eğer gündemimizde yerini koruduğu zaman, o zaman arada mesafe korunması halinde maskeden de kaçabilmek, maskeden de kurtulmak mümkün olur. Bu da tabii ta baştan beri söylendiği gibi 1,5 metre idi ve bu 1,5 metreye dikkat edildiği zaman maskeden de kurtulmak mümkün, ama sosyal mesafe şart.
Şimdi Bakanımız kısa bir süre sonra bununla ilgili açıklamayı yapacak, diyecek ki; şu tarihten itibaren şu şu şu şartlarda sosyal mesafeye dikkat edildiği takdirde maskeyi de çıkarabiliriz. Bunun dün de kendisi açıklamasını ayrıca yaptı. Biz de şu anda toplantılarında vesaire arkadaşlarla onu konuşuyoruz, 1,5 metre gibi mesafeyi aramızda koruduğumuzda, buna dikkat ettiğimizde maskeyi çıkarabiliyoruz, ama buna dikkat edeceğiz. Buna dikkat edilmediği takdirde maskeyi her zaman takıyoruz, burada da takmaya yine devam edeceğiz. Çünkü gerçekten yaş itibariyle de yaşlı insanlarımız var, onlar da bundan ciddi manada sıkıntı duyabiliyorlar, sıkılıyorlar, onlara da hak vermemek mümkün değil. Şimdi belki ben de bundan dolayı yarın eleştiri alabilirim. Ama dediğim gibi, maske, mesafe, hijyen; buna dikkat edeceğiz. Mesafede de, sosyal mesafede eğer o mesafeyi korursak orada da maskesiz olarak yaşamımızı sürdürebiliriz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Tabii aşılamayla birlikte toplumsal bağışıklık da artıyor.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda biliyorsunuz 50 yaş, 55 yaş üstüyle alakalı şu anda ciddi manada aşımız geliyor ve bu aşıların gelişiyle birlikte de zaten 50-55 yaş üstüne de aşıyı yoğun bir şekilde yapmaya başlayacağız. Yani aşıları yoğun bir şekilde yapmamız halinde zaten ciddi manada bir korunma sürecini tıbben de almış olacağız. Örneğin, ben üç aşımı oldum, ama bir de o üç aşıdan sonra bir de antikor ne noktada, yükseldi mi? yükselmedi mi? bununla ilgili adımı da attım, hamdolsun 2 bin 160’ı yakaladım.
HASAN ÖZTÜRK- Üç doz mu oldunuz efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Üç dozdan sonra bir de antikorla ilgili oldum ve 2 bin 160.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şimdi kıymetli büyüklerimiz, biz moderatör olarak bütün soruları biz sormayacağız elbette, ama şimdi belli başlı başlıklar belirledik; iç siyaset, ekonomi, dış politika. İsterseniz iç siyasetle başlayalım.
Hasan Öztürk, buyurun.
HASAN ÖZTÜRK- Sayın Cumhurbaşkanım. Evet, pandemi bizi kilitledi belki, ama siyaset devam ediyor, hayat devam ediyor ve siz yeni bir vizyonla, AK Parti olarak yeni anayasa çalışması başlattınız ve taslağınızın hazır olduğunu söylediniz. Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP de geçenlerde açıkladı 100 madde olarak. Şimdi bu aşamada nasıl bir takvim öngörüyorsunuz; bu birincisi.
İkincisi; biraz detay verir misiniz? Yani nasıl bir anayasa taslağı var elinizde ve burada kritik kurumların yapısında bir değişiklik olacak mı? Çünkü görebildiğimiz kadarıyla Millet İttifakı da ısrarla güçlendirilmiş parlamenter sistem diyerek, geriye bir dönüş arzusu içerisinde. Siz bu konuda nasıl bir hazırlık yaptınız ve bir takvim var mı efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Hasan Bey, tabii ben şimdi detaya, teferruata girersem Cumhur İttifakı’ndaki ortağımıza yanlışlık yapmış olurum.
İki; şu anda anayasa çalışmamızı yapan ekiple önce bizim heyetimiz bir oturup konuşacak, değerlendirmemizi yapacağız, 128 madde üzerinde bu çalışmamızı yapacağız. Ve bu çalışmayı yaptıktan sonra çıkarılması gereken, ilave edilmesi gereken ne gibi maddeler vardır, bunları aramızda bir konuşacağız, tamam dediğimiz anda da ben de Devlet Bey’e bunu şahsım veya heyetim olarak takdim edeceğiz. Tabii biz bu arada bu çalışmayı da Devlet Bey’in bana göndermiş olduğu kendi çalışmalarıyla da ayrıca mezcedeceğiz ve birlikte yapacağımız bu çalışma aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın bir ortak çalışması olacak.
Bu ortak çalışmayla birlikte de ne gibi ilaveler yapabiliriz, nerelerde eksikler var veya bugüne kadar yaşam koşullarımızda anayasayı veya anayasanın yaşam koşulumuza giren inisiyatiflerinde ne gibi çıkarımlarda bulunabiliriz, bunları nasıl değerlendireceğiz. Çünkü bu çalışmaları yapan arkadaşlarımızın içerisinde anayasa hukukuyla iç içe olan arkadaşlarımız da var, sosyologlar var, psikologlar var, tüm bunların yanında tarihçiler var, bütün bunlarla beraber ortaklaşa bir çalışmayı yürütelim istiyoruz ki, yani efradını cami, ağyarını mani bir çalışma ortaya çıksın. Onun için de bir adeta anayasa bilim kurulu oluşturmanın gayreti içerisinde olduk. Bu anayasa bilim kuruluyla beraber bu çalışmamızı yürütelim istiyorum. Ve bu konuyla ilgili olarak da yani en geniş anlamda bir uzlaşı sağlayalım ve bunun neticesinde meydana gelen hazırlığımızı kalkıp Cumhur İttifakı’na bunu ulaştıralım. Çünkü biz en geniş anlamda uzlaşıyı sağlayamazsak Cumhur İttifakı olarak kendi hazırlıklarımızı milletimizin takdirine sunmakta zaafa düşeriz; bu benim en büyük endişemdir.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Tam da Hasan Bey’in bıraktığı yerden devam etmek istiyorum, biraz bağlantılı Sayın Cumhurbaşkanım; zira siz anayasa üzerine çalışırken, bu yönde açıklamalar yaparken, bir yandan da aslında Millet İttifakı’nın da hem bir anayasa çalışması olduğunu daha öncesinde duymuştuk. Hoş, sonrasında bir reddedilme durumu oldu, ama konu dönüp dolaşıp hep bir sistem tartışmasına gelmekte efendim. Özellikle muhalefet tarafındaki her partinin bir güçlendirilmiş parlamenter sistem vurgusu var, buna dönüş vurgusu var ve bazı çalışmalar yaptıklarını söylüyorlar. Hatta şöyle de söyleyebilirim: Bu çalışmaları henüz tam görmesek de, ne zaman anayasa konuşmak istesek, yani darbe anayasasından kurtulmak istediğimizi konuşsak, hep bir sistem tartışmasına geliyoruz. Bu minvalde muhalefetin yaklaşımını, sistem tartışmasını sürekli açıkta tutmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Artı, şunu da sormak isterim: Farzımuhal, Millet İttifakı 2023 seçimlerini kazandı. Ondan sonra bir referanduma mı gidecekler? Diyelim ki parlamenter sisteme dönüldü, AK Parti bugün Millet İttifakı’nı MHP ile bir araya getirdiğinde aslında zaten parlamenter sistem içerisinde en çok rahat edecek ve en kolaylıkla tekrar o eski sistemde devam edebilecek bir parti. Burada rasyonel bir yaklaşım da bulabiliyor musunuz merak ediyorum efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şunu bir defa çok açık, rahatlıkla söylemem lazım: Yani Millet İttifakı neyi, neyle yapacak, kimi kiminle bir araya getirecek veya hazırlayacakları bir anayasa metni nasıl ortaya çıkacak bu düşündürücüdür. Çünkü bunların anayasa metni hazırlığında millilik bir defa olmayacak, yerlilik o da hiç olmayacak. Şimdi çok açık, net söylemem lazım; yani dağdaki PKK’lıyla mı milli bir anayasa yapacaksınız? O, PKK’lının uzantılarıyla mı kalkıp da bir anayasa metni hazırlayacaksınız? Bu milletin anayasası dediğiniz zaman, bunun bir defa milli, yerli bir boyutunun olması şart. Çünkü bu millet kendisi için milli ve yerli bir anayasa ister, gayri milli istemez. Bunu da zaten çalışmalar esnasında çok açık, net görmek mümkün olacak. Hatırlarsanız çözüm süreci çalışmalarını yaptığımız zaman bunların bazı uzantılarıyla da biz o çalışmalarda bir arada olduk ve bunları gördük, nerede nasıl, hakikaten milletin derdiyle dertlenmek gibi bir adımları var veya yok, bunları gördük. Şimdi de bunlardan zaten farklı bir şey beklemek yine mümkün değil.
Biz, bunların yapacağı çalışmadan rahatsız değiliz, varsın yapsınlar. Ama şunu söyleyeyim ben: Bir defa yani parlamenter demokrasi dendiği zaman, artık parlamenter demokrasi bizim için mazi oldu. Bu millet için de mazi oldu. Hiçbir istikrarı olmayan, sürekli olarak koalisyonlarla iç içe ve bundan dolayı da sürekli zararda olan dönemleri yaşadık biz. Bu dönemleri yaşayan ve bunun neticesinde zaten AK Parti’yi tek başına iktidara getiren kim oldu? Milletimiz oldu. O zaman şu anda ki biliyorsunuz yani mevcut sistem yoktu. Ama halkımız ilk önce bizi yüzde 34 kusurla ne yaptı? Parlamentoya gönderdi ve biz tek başımıza iktidar olduk. Kim vardı karşımızda? Sadece Cumhuriyet Halk Partisi vardı.
HASAN ÖZTÜRK- İki parti girmişti.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’yle birlikte parlamentoda bu çalışmayı yaparken bizler çok daha gerçekten pozitif kararlar alabilirken, bütçede vesaire çok çok başarılı adımlar atabilirken ve o dönemler içerisinde de bizler huzur içinde rahatlıkla süreci işlettik. Ondan sonraki seçime geldik yine parlamenter demokrasiyle gittik, ama oy oranımız bizim sürekli artıyordu. Şu anda ki sistem yoktu, buna rağmen bir sonraki seçim gene açık ara biz öndeydik. Kim AK Parti? Ha ne oldu? İki parti değil de, üç parti oldu, dört parti oldu, ama biz açık ara yine önde olduk. Şimdi ise olay çok daha farklı bir sürece gidiyor niye? Dendi ki, Türkiye gerçekten çok partili sistemden huzur bulamıyor, neticede alamıyor. Bunları yaşadık mı? Yaşadık. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor, kurtulduk bundan diyor, tekrar bizim başımızı belaya sokmayın. Hakikaten bizler de milletimizden aldığımız bu vekaletle tekrar kararlı bir şekilde yaptığımız çalışmalar, milletimizin huzuruna çıkışımız. Alt yapı, üst yapı yatırımlarıyla, kişi başına milli gelirle, gençliğe verdiğimiz önemle. Özellikle eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, dış politikada, ulaşımda attığımız adımlarla Türkiye bir değişim dönüşümü yaşadı mı? Yaşadı. 26 havalimanı var Türkiye’nin, 57 havalimanına çıktı. Ve bizler bir ilden bir ile giderken bu havalimanlarına gidiş ve ondan sonra da evinize gidiş yarım saat, kırk beş dakika böyle dönemlere geldik. Bu tabii Türkiye’nin refah düzeyinin yükseldiğinin alametiydi. Bunu biz çok partili dönemde yapmadık, tam aksine AK Parti iktidarıyla gerçekleştirdik. Ve şu anda AK Parti iktidarıyla bu süreci devam ettirirken, bir de Cumhur İttifakı’yla dedik ki, biz öyle bir sistem kuralım ki bu sistem dünyada gelişmekte olan ülkeler değil, gelişmiş olan ülkelerin kullandığı sistem neyse biz de o sistemi kullanalım. Ve tabi ülkemiz önce AK Parti’yle, ardından da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte devlet idaresine neyi getirdi? İstikrarı getirdi. Uluslararası alanda hızlı ve etkin kararlar alma kabiliyetini bu süreçte kazanmış oldu. Ve yeni sistem sayesinde son asrın en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınında biz hızlı kararlar alabildik. Ya düşünebiliyor musunuz? İstanbul’daki Atatürk Havalimanı’nın içinde biz 1008 odalı bir hastaneyi kurduk ki bu hastane demekti biliyor musunuz? Uçak oraya inecek, 5 dakikada bu ambulans uçak olabilir, diğerleri olabilir, 5 dakika oradan hemen o 1008 odalı hastaneye gelecek, ameliyathaneleriyle her şeyiyle mükemmel bu bir. İki, bir de Sancaktepe’de yine İstanbul’da, orada daha önce havalimanın olduğu yere oraya da bir hastane yaptık ve bunlar 45 günde yapıldı, 45 gün.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Artı şehir hastaneleri çok işlevsel kullanıldı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Geleceğim ona. Şimdi bunların özelliği 45 günde olması. Benim milletim belki de bunları bilmiyor. 45 günde Anadolu Yakası’nda Sancaktepe’de o hastane 45 odalı ve bütün tıbbı en ileri teknoloji neyse bunlar burada var.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şu an vatandaşlarımız gidebiliyor mu efendim buralara?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ne demek canım?
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Yani gidip ziyaret edip, görebilirler.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hepsi açık şu anda tedavi uygulamalarıydı, ameliyatlardı vesaire. Ve buraların bir özelliği de şu: Yani tomografisinden tutun, MR’ına, ultrasonografisine bütün bunlara, bu cihazlara varıncaya kadar en ileri teknolojiyle bunlar orada var. Aynı şey, aynı modeli Atatürk Havalimanı’nda da uyguladık, yani orada hastanede de yine uyguladık. Ve bunlarla birlikte tabii az önce değerli kardeşimin de ifade ettiği, mesela Avrupa yakasında Çam Sakura, bunu da Japonya Başbakanı’yla birlikte video konferansla açılışını yaptık. Tabi Türkiye’nin en mükemmel hastanelerinden bir tanesi, ama birileri var ki anlamaz o işten. Nedir? Diyor ki, bunun diyor bütçesi nereden?..
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Veya içinde kayboluyoruz diyenler de vardı efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Zaten onları özel arama sistemiyle buluyoruz, bunu diyenler var.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Çok eleştiri almıştı şehir hastaneleri, çok aşırı büyük, gereksiz büyük, tırnak içerisinde…
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Hasta bulamayacaktınız değil mi?
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Atıl kalacak, bir işe yaramayacak, nasıl değerlendiriyorsunuz bunları?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi onunla ilgili ben size şunu söyleyeyim: Biliyorsunuz Amerika’da bu noktada en büyük hastane Cleveland’dır, ama bize yakışan nedir? Onu da geçmek, biz onu da geçtik. Ve şimdi onlar buraların methini duyuyorlar ve buraları gelip gezdikten sonra biz geri kalmışız diyorlar. Çünkü biz onların hepsinin incelemesi yaptırdık ve o incelemeden sonra da bu adımları attık. Şu an daha biz büyük şehirlerimizde tamamında bunu gerçekleştireceğiz inşallah devam ediyoruz. Bu büyük şehirlerin tamamında bu hastanelerimiz olacak ki, biz bütün ülkeyi kucaklamış olalım, hepsinde bu olsun. İlk adımı zaten biz Yozgat’la atmıştık, Yozgat’ta ilk şehir hastanesini yapmıştık, oradan başladık, o şekilde yayılmaya devam ettik. İşte Kayseri’ydi, Konya’ydı bütün bunlarda var ve şu anda da bu şehir hastanelerimizin yapımları hızlı bir şekilde devam ediyor. Ama Çam Sakura tabi bunların içerisinde çok çok müstesna bir yere sahip ve hocalarımız noktasında da güçlü kadroları var. Mesela şimdi bir Ankara’yı düşünün, yani Ankara’daki hakikaten şehir hastanemiz olmamış olsaydı, Orta Anadolu’da bu kovid döneminde biz birçok açığımızı gideremezdik. Ama kovidle mücadelede koronavirüs salgını döneminde Ankara Bilkent’teki bu hastanemiz birçok sorunumuzu çok rahat çözmemize vesile oldu. Ve yurt dışından gelenler vesaire onlar için bunları çözdü.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Etlik yapılmasın, diyenler vardı, ikinci şehir hastanesine Başkent’te ihtiyaç yok şeklinde bir eleştirilerde vardı efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunlar böyle. Şimdi orası bitmek üzere bitiyor, inşallah onu da bu yılsonuna kadar orayı da açacağız. Bunlar tabii sorarsan Ankara’nın kasaba olduğunu zannederler, yani Ankara’nın büyük şehir olduğunu filan zannetmezler. Yani Ankara yani İstanbul’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük şehri ve burası Başkent. Başkent’e yakışan neyse onu yapacaksın. İstanbul’umuzda biliyorsunuz bizim şimdi sadece bu saydıklarım değil, şimdi Çam Sakura’nın karşısında bizim birde tabii yani Anadolu yakasında da bizim o saydığım yani Sancaktepe’nin dışında bir şehir hastanesi de biz orada yapıyoruz, başlayacağız ona da yakında. Proje hazır, ihalesini yapıp oraya da başlayacağız. Yani Rabbim tabii ki hastane kapısına filan düşürmesin, ama eksikliğini de vermesin. En ideallerini bizim yapmamız lazım, en güzellerini yapmamız lazım, ama bir taraftan da bizim ciddi manada doktor açığımızı gidermemiz lazım.
Yani bu konuda işte dün, evvelsi gün biliyorsunuz bir doktor kardeşimizi maalesef kendi hastası bıçaklayarak ağır yaraladı, dün akşam kendisiyle telefonla da görüştüm. Tabii şimdi iki yılı kalmış uzman olmaya, böyle bir noktada ve tedavi ettiği hasta onu geliyor, bıçaklıyor. Buna benzer tabii birçok olaylarla da karşı karşıyayız. Allah şifalar versin. Bu doktor açığımızı da yoğun bir şekilde kapamanın gayreti içerisinde, tabii tıp fakültelerimize büyük işler düşüyor, bu konuda gerek YÖK, gerek Sağlık Bakanlığımızın, Sağlık Bilimleri Üniversitemizin ortaklaşa çalışmalarıyla bu açığı da kapatacağız.
Onun için bizim dört sacayağımız var, hep onu söylüyorum, bunun birincisi eğitimdir, ikincisi sağlıktır, üç adalettir, dört emniyettir, ondan sonrası ulaşım, tarım, dış politika, enerji vesaire.
HASAN ÖZTÜRK- Bu yeni sistem sanırım bu hızı getirdi, onun için hani pandemideki hızdan bahsetmiştiniz, dolayısıyla bir daha artık parlamenter sistemi ebediyen kapatmışız, onu anlıyorum sizin duruşunuzdan.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bizim şu anda, yani her siyasi partinin kendine ait hedefleri vardır, bizim hedefimiz de bu. Biz parlamenter demokrasi sistemini geride bıraktık, onlar denendi. Denenmiş denenmez, yeni yeni hayata bir şeyler, yani dün dünde kaldı, diyor ya Mevlana, yeni bir şeyler söylemek lazım, işte biz şimdi yeni bir şeyler söylemenin hesabı içinde, gayreti içerisindeyiz.
ZAFER ŞAHİN- Ben bu noktada şimdi bu sistem tartışmalarına paralel...
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Merve bir şey söyleyecek galiba.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Çok özür. Çünkü hızı çok önemsediğiniz için sormak istiyorum, ekonomiye muhakkak gireceğiz ama bir parantez açmak istiyorum burada. Efendim, sadece pandemi ve hastaneyi konuştuk ama bu hız şuna da dönüşmüş olabilir mi? Evet, siz önceden de icraata, altyapıya, yatırıma çok emek veriyordunuz, fakat gün geçtikçe çok fazla arttı yatırımlar. Yani örneğin artık medyada biz sizi takip ederken bir açılışı yaparken bir sonrakinin haberini veriyorsunuz, mesela bir doğal gaz müjdesi, bir başka enerji konusundaki bir açılışta gerçekleşiyor, biz sırasını dahi takip edemiyoruz. Bunu da biraz ona bağlayabilir miyiz?
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Pandemiyle aşılar da mesela bir para ödeniyor, getirilen ilaçlara para ödeniyor ve bunların hiçbiri de esirgenmedi vatandaşımızdan.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi diyorlar ya 128 milyar dolar nereye gitti? Yani Merkez Bankası’nın parasının nereye gittiği sorulur mu? Bunların hesabı kitabı yok, bunlar anlamaz bu işlerden, ne hesaptan anlarlar, ne hesaptan anlarlar. Bu kadar altyapı yatırımları, bu kadar üstyapı yatırımları, bütün bunlarla beraber bu süreç içerisinde geçirdiğimiz depremler, felaketler, yani düşünün bu süreçte bir Van depremini geçirdik değil mi, bir Bingöl depremin geçirdik. Hiç ya nereden bu harcamaları yaptınız, diye soran oldu mu? Öbür tarafta daha son zamanlarda işte Elazığ, Malatya, İzmir, bütün bunlar, hiç soruyorlar mı ya buraya bu paraları nereden buluyorsunuz?
ZAFER ŞAHİN- Efendim, tersine deprem vergileri nerede diye bir soru geldi biliyorsunuz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunları da maalesef sorma hakkını kendilerinde bulabiliyorlar. Ama bizim tabi bütün… Şunu unutmayın Merve Hanım, altyapısı olmayan bir ülkenin üstyapısı her an tehdit altındadır. Onun için altyapıyla işe başlayacaksınız ki, tehdit miktarını azaltasınız. Bunu tamamen yok edebilirsiniz diyemem, çünkü Türkiye altyapısı çürük olan bir ülke konumunda, onun için de altyapıya çok önem veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz ki çok böyle özgüvenle hayatımızı sürdürülebilelim.
ZAFER ŞAHİN- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi bu sistem tartışmalarına paralel olarak muhalefette bir cumhurbaşkanı adayı kim olacak 2023’te tartışması yürüyor, bilemiyorum takip ediyor musunuz? CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday olma ihtimalinin de arttığı söyleniyor son dönemde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayırlı olsun.
ZAFER ŞAHİN- Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Normaldir. Yani bizim sahada böyle bir tartışma, böyle bir adım yok. Cumhur İttifakı olarak, partimizin içinde zaten bu husustaki karar belli, öbür tarafta ittifakın bir diğer ortağı olarak Milliyetçi Hareket Partisi’nde de Sayın Bahçeli bu konuda kararlarını zaten ta başından itibaren açıkladı ve bu dayanışmamız bizim kararlı bir şekilde yürüyor, yani burada böyle bir sıkıntı yok. Sıkıntı diğer tarafta, onlar ne yaparsa yapsınlar, o da bizi çok fazla ilgilendirmiyor.
Biz şu anda bu adımlarla birlikte ne yapacağız? İşte şimdi bu yeni anayasa diyoruz, bu yeni anayasayla ilgili ne gibi çalışmalar ortaya koyacağız? Onun için biz şimdi bu yeni anayasa çalışmamızı neticelendirip ondan sonra bunu aynı şekilde Sayın Bahçeli’ye ve ekibine biz de takdim edeceğiz ve daha sonra bu birlikte yapacağımız çalışmayla onun tüm ülkemizdeki diğer siyasi partiler ve STK’larla paylaşacağız. Tabi diğer siyasi partiler kabul eder-etmez o ayrı mesele, etmezlerse STK’larla paylaşıp ondan sonra da milletimizle paylaşacağız, milletimizle de paylaşmak suretiyle en ideale ulaşmanın gayreti içerisinde olacağız, çünkü bu alanda malum tecrübemiz var ve bu tecrübeyi, et tekraru ahsen velev kane yüz seksen, deyip yola devam edeceğiz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Peki, dış politikaya geçelim mi? Çünkü süreyi verimli kullanmak adına müsaade ederseniz ilk soruyu dış politika faslında ben sormak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, dış politikada Türkiye ikili ilişkiler kurduğu ülkelerde anlaşamadığı konuları bir kenara bırakıyor, ama anlaştığı konularda yoluna devam ediyor. Bunu başaramadığımız Amerika Birleşik Devletleri yönetimi var ki Trump döneminde zaman zaman işte Başkan Trump’ın farklı açıkları, tavırları sebebiyle olduğunu düşünüyorduk. Şimdi yeni bir yönetim geldi, Biden yönetimi geldi ki siz 14 Haziran’da kendisiyle, Sayın Biden’la görüşeceksiniz. Beklentiniz nedir Sayın Biden’dan, Amerikan hükümetinden Türkiye-Amerika ilişkileri açısından?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bunu özellikle ön hazırlıklarımızı biz zaten yaptık, yapıyoruz, kendisiyle yapacağımız görüşmede Türkiye-Amerika ilişkileri niçin böyle bir gerilim safhasında, bunu tabii soracağız. Yani biz sizden önce yine Demokratlarla çalıştık, böyle bir gerilim bizde olmadı, yani biz Bush’la da çalıştık, Obama’yla da çalıştık ve bunlar da Demokrattı, ama hiç bunlarla böyle bir gerilimi ben yaşadım. Ardından Cumhuriyetçi olarak Sayın Trump’la bir çalışma yaşadık ve hiçbir gerilimi onunla da yaşadık, tam aksine telefon diplomasimizde çok huzurluyduk, çok rahattık ve ne yaparız, ne ederiz, yani şu toplantıda şöyle buluşuruz, şurada şöyle buluşuruz, uluslararası toplantılardaki durumları filan, bu şekilde yürüttük. Tabii Sayın Biden’la maalesef bu görüşme, buluşma trafiğimiz o kadar rahat olmadı. Şimdi ise Brüksel NATO Zirvesi dendi, şimdi NATO Zirvesi’nde bir araya geleceğiz, o bir araya gelişte bunları konuşacağız.
Peki, bu gerilimin sebebi ne? Bu da yine sözde Ermeni soykırımı. Artık bıktık ya, her 24 Nisan gelir Amerika, Ermenilerle ilgili ne diyecek? Ya tamam da, senin bütün işin bitti de Ermenilerin avukatlığına sen mi soyunuyorsun? Bırakalım bu işi tarihçiler yapsın, bu siyasetçilerin işi değil, tarihçiler çalışsın, hukukçular çalışsın, antropologlar çalışsın, bütün onların çalışmalarından sonra önümüze gelen tablo üzerinden siyasetçiler olarak da biz üzerimize ne düşüyorsa ondan sonra da biz onu yapalım. Ama şu anda ortada herhangi bir şey söz konusu değilken kalkıyorsunuz bunu gündeme getiriyorsunuz. Bakın, yıllar geçti Minsk Üçlüsü olarak Amerika-Rusya-Fransa bir Azerbaycan-Ermenistan sorununu çözemediler, yıllar geçti, en sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendisi kesti. Şimdi burada da kalkıp hiç mi hiç ilgisi, alakası olmayan bir Türkiye’yi sen kalkıp da böyle bir konunun içerisine nasıl atarsın? Eğer söyleyeceğin bir şey varsa, yapmak istediğin bir şey varsa, bir NATO müttefikin olarak, NATO’da bir ortağın olarak, gel bu işi çalışmaları yaptırtalım, ondan sonra konuşalım. Ama böyle bir şey yok, ben yaptım oldu, hemen kalkıp sözde soykırım olarak atacaksın önümüze, ondan buradan da kendine göre karar vereceksin. Senden önceki Amerika’yı yönetenler bu işi senin kadar bilmiyor muydu? Onların hiçbirisi bu ifadeyi kullanmadı, bir kısmı kalktı büyük felaket dedi, bir kısmı çok daha farklı şeyler söyledi, ama bunu kullanmadılar, Cumhuriyetçi de kullanmadı, Demokrat da kullanmadı, biz buna üzülüyoruz.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, tam bu noktada aslında bu ifadeyi kullanmaları sözde soykırımdan çok başka alt sebeplerden dolayı mı kaynaklanıyor sizce? Yani bunu bahane edip başka bir yerden acaba Türkiye’yi bir şekilde bir şeylere zorlamak istiyorlar denilebilir mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunlara Zafer Bey, biz artık alıştık. Hep bu tür şeyleri yaparlar, sağdan-soldan, filan dolaşmaya çalışırlar, Türkiye artık bunlara alışık.
Biz bir kasaba devleti değiliz, biz Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu şekilde köşeye sıkıştıranlar, önemli bir dostu kaybederler. Biz NATO’da seninle beraber olacağız, NATO’nun ilk 5 devletinden bir tanesi olacağız, güçlü devletinden bir tanesi ve Avrupa’daki o güçlü görünen devletlerin hiçbirisi NATO’daki yerine getirmeleri gereken görevleri bizim gibi yerine getirmemiştir, getirmiyor, ama Türkiye bunları yerine getiriyor.
Ve şunu bilmeleri gerekiyor: Artık yeni bir Türkiye var, yani bölgesinde inisiyatif alan, küresel meselelere taraf olan, müttefikleriyle eşit ilişki talep eden bir Türkiye ve buna da müttefiklerimiz alışacaklar.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Efendim, Ermeni meselesiyle ilgili kısa birkaç cümleyle. Şimdi tarih konusuna sürekli vurguda bulunuyorsunuz, lakin ortada bırakın bizim arşivimizi kendi arşivlerinde var. Örneğin Savunma Bakanımız Hulusi Akar’ın bir çalışması var, biz de oradan biliyoruz, kendi arşivlerinde General Harbord’un gelip dolaştığı, böyle bir iddianın gerçek olmadığını doğrudan kendisi sitelerinde bugün hâlâ görebiliyoruz.
Taşnaklar’a dönüp baktığınızda, Taşnak Partisi’nin yapacağı hiçbir şey yok, diyen bir ilk Başbakan var ve o dönem yaşananları, kendi yaptıklarını ve hatalarını çok net söylüyorlar. Ortadayken bu kadar şey, bırakın tarihçileri açık kaynakta varken nasıl yapılabiliyor böyle bir şey?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu konuyla ilgili ben daha ileri gideyim, bu konuyla ilgili aslında 10’u aşkın, belki 20, birçok Amerikalı yazar, düşünür bu konuda kesinlikle Amerika’yı ve Amerikalıları eleştiriyorlar, Türkiye’nin de haklılığını yazdıkları köşe yazarlarından kitaplarına varıncaya kadar ortaya koyuyorlar. Ama maalesef Amerika kendilerine bu söylendiği halde bunları kesinlikle görmemezlikten görüyor ve bunu defalarca kendilerine biz yazılarla bildirdiğimiz halde, kim bu konuda ne yazmış, nerede yazmış, nasıl yazmış, bütün bunlara rağmen Amerika, hayır, biz ne dediysek odur, deyip bu şekilde yoluna devam ediyor. Onun için de bizim şimdi, yani Brüksel’de bu NATO Zirvesi’nde tekrar bu konuyu gündeme getirmek işlerine gelmeyebilir, yani bunu gündeme getirseler dahi biz onlara aynı şeyleri söyleriz.
Bakın, bundan önceki süreçte de birçok konu da, özellikle YPG-PYD, bunlarla ilgili konularda da biliyorsunuz bunları kalktılar Amerika’ya davet ettiler, misafir ettiler vesaire. Biz de kendilerine görsel olarak bunların hepsini anlattık. Görsel olarak anlattığımız halde, FETÖ’yü görsel olarak anlattığımız halde bunlar hâlâ yok öyle değil, böyledir.
Bizim şu anda bir defa iki konu var ki, sözde Ermeni soykırımının yanında bu bizim için çok önemli; bunun bir tanesi FETÖ ile mücadeledir, birisi YPG ile mücadeledir. Ya şimdi Amerika ne diyor biliyor musun? YPG’nin PKK ile alakası yoktur diyor. Ya biz YPG’nin PKK ile ilişkilerini de yine belgelerle bunlara ispat ettik, belgelerle önlerine koyduk, ama buna rağmen diyorlar ki ilişkisi yoktur. Yani bütün şematik çalışmalara varıncaya kadar hepsini. Şimdi bu bizim müttefikimiz ise, bu müttefik bizim yanımızda mı yer alacak, teröristlerin yanında mı yer alacak? Maalesef teröristlerin yanında yer alıyorlar. İşte Sayın Trump ilk göreve geldiğinde binlerce tır araç-gereç, mühimmat nereye geldi? Kuzeydoğu Suriye’ye geldi ve oradaki terör kamplarına bunları yerleştirdiler. Azaldıkça takviye ettiler, azaldıkça takviye ettiler. Peki, bütün bu silahları, mühimmatları kimler kullanıyordu? İşte bu teröristler. Ve Kamışlı’nın dili olsa da konuşsa. Bitmedi, ondan sonra güneye doğru bütün o petrol kuyularının olduğu yerlerde teröristlere o petrol kuyularını kullanma imkânını da verdiler. Ama sonra ne dediler? Bu petrol zaten pek kaliteli petrol değil, rafine edilmemiş de, onu savunmaya kalktılar; artık biz bunlara alıştık. Ne olacak, siz rafine edilmemiş petrolü de zaten satmasını biliyorsunuz, çünkü onların da kendilerine göre müşterisi var. Çünkü terör örgütü mali noktadaki bütün imkânları kah buradan elde ediyor, kah yine… İşte geçenlerde izlediniz değil mi Pentagon bir açıklama yaptı, neydi? 865 milyon dolar mı, 850 milyon dolar mı ne? maalesef Pentagon bütçesinde YPG’ye ayrılan para. Daha ben neyi söyleyeyim ya, bunu siz resmi bütçenin içine koydunuz.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Destek devam ediyor yani.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- O rafine olmayan petrolle ilgili bir de şirket de kurdular efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet, aynen devam ediyor. Ve bunu da kendi yayın sitelerinde, her yerde çıktı. Şimdi Biden döneminde de aynen bu terör örgütüne bu destekler devam ediyor, devam edecek. Ben şimdi dün mesela bir yayın grubu Amerika’dan gelmişti, onlarla bunları konuştuk, adamlar hak veriyorlar, haklısınız diyorlar.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, NATO’ya vurgu yaptınız, yakında NATO Zirvesi olacak ve siz de katılacaksınız. NATO’da Türkiye’nin üyeliğini sorunsallaştıran bir ülke olarak Fransa’yı görüyoruz. NATO ile ilişkiler noktasında ne söyleyeceksiniz? NATO Zirvesinde ne mesaj vereceksiniz, nasıl bir tarz siyaset ortaya koyacaksınız?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle bir defa, yani NATO’daki ortaklarımızın, dostlarımızın Türkiye’ye bakışını orada ister istemez sorgulamamız lazım. Nedir o? Yani biz bugün eğer ilk 5 ülke hangisidir dense, bunun bir tanesi Türkiye’dir; kim ne derse desin, yani bu havada, karada, denizde, hepsiyle. Türkiye bir defa Silahlı Kuvvetlerimiz olarak biz güçlüyüz ve bu konuda Türkiye’nin içinde olduğu bir NATO güçlüdür. Türkiye’nin içinde olmadığı bir NATO bir defa güçlü değildir.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Genel Sekreter de söylüyor bunu.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunu Stoltenberg sürekli zaten söylüyor. Ve en son S-400 konusu da hep gündeme geldiğinde sağ olsun Stoltenberg şunu söylemiştir: “Biz hiçbir ortağımızın hangi tür silah kullandığına karışmayız, o onların tasarrufundadır.” Orada gerçekten Stoltenberg’in bu açıklamasından sonra zaten Amerikalılar da bir şey diyememiştir. Onlar biliyorsunuz illa kendi silahlarını bize satmak, bırak silahı bize satmayı sen bizden olanları aldın götürdün. Ve biz eğer kalkıp da S-400’ü aldıysak durup dururken almadık, buna ihtiyacımız doğduğu için aldık ve ondan sonra da zaten gündemden yavaş yavaş düştü, şu anda gündemde de değil. Ama bunun yanında Türkiye’nin kendini koruma hakkı yok mu? İkide bir karşımıza Doğu Akdeniz’i getiriyorsunuz, ikide bir karşımıza Kıbrıs’ı getiriyorsunuz. İnanın şu anda Avrupa Birliği ülkelerinin içerisinde hiçbirisi Kıbrıs’la ilgili ayrışma sürecini bilmez. Bunların içinde hiçbirisi yani bu ayrışma nasıl oldu, son dönemde bunların diyelim ki bir Bürgenstock görüşmeleri, müzakereleri nasıl oldu, bunların hiçbirisi bunu bilmez. Bunu bilen tek lider var, benim.
HASAN ÖZTÜRK- Ama taraflar efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onlar taraf, ama bilmezler. Yani Bürgenstock’ta şunlar olmuş falan filan desek, bunu şu anda Miçotakis bile bilmez, bakar. Ya orada neler konuşmuşlar, kim ne konuşmuş. Yani orada tabii Kofi Annan işin başındaydı, şu anda tabii yok, ebedi aleme göç etti. Ama bir kişi var ki Avrupa Birliği’nden Verheugen, o Avrupa Birliği adına katılmıştı. Sağ olsun o gittiği her yerde doğru olanı söylemiştir. Ama kimse de kalkıp şimdi ona sormaz, çünkü sorarlarsa Verheugen doğrusunu söyleyecek. Ama ben ülkem adına oradaydım, biz bütün bu çalışmaları orada yaşadık, gördük, önlerine koyacağız. Oradan ne karar çıktı da ayrıldık? Dendi ki; tamam şimdi bu toplantıdan sonra hatta Yunanlılar ve Rumlar masadan çekiliyordu, Kofi Annan dedi ki; “Hayır çekilemezsiniz, ben Erdoğan’a söz verdim, buradan işi bitireceğiz öyle ayrılacağız” tekrar geldiler oturdular. Ve o toplantıdan ayrıldıktan sonra referandum var. Referandumda da, burası da çok önemli; Kıbrıs’ta yapılan referandumda güneyde o alınan karara yüzde 65 ret çıktı, kuzeyde evet çıktı. Peki, kuzeyde evet çıktı da ne oldu? Yine kuzeyi dışarıda bıraktılar, güneyi Avrupa Birliği’ne aldılar. Bunlar samimi değil, bunlar dürüst değil. Ve o zamandan beri mali yaptırımlar vardı ve bu mali yaptırımları da uygulamadılar. Kuzey Kıbrıs’a ödemeleri gereken paralar vardı, ödemediler. Şimdi bir de yeri geliyor utanmadan-sıkılmadan, ondan sonra Kıbrıs’ın etrafındaki bütün doğal gaz, petrol vesaire bu yataklarla ilgili hakkınız var mı-yok mu, onda bile kalkıp ellerinden gelse buraları boşaltın gidin diyecekler.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- SİHA’lar gelmesin, diyecekler neredeyse.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- SİHA’lar girdi oraya artık. Biz şimdi bu konularda bir defa kararlıyız. Türkiye, NATO’nun güçlü bir ortağıdır. NATO ittifakı güçlü bir şekilde devam etmelidir. Ama buradan mesela ben bu akşam bir şey söylesem yine sıkıntı doğacak. Macron ne diyor, NATO’nun beyin ölümünden bahsediyor. NATO’nun beyin ölümünden bahseden kim? Macron. Macron şu anda nerede? O da şu anda NATO’nun üyesi olan ülkelerden bir tanesi. Şimdi NATO’nun üyesi olan bir ülkenin başındaki kişi beyin ölümü gerçekleşti diyorsa, herhalde bunu NATO hesaba çekmesi gerekir. Macron’un, Libya ve Suriye’de kimlerle iş tuttuğunu da biz biliyoruz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Peki, SİHA’lardan bahsettik, son dönemde çünkü dış politikada da etkili bir araç, çok fazla da talep var, ne dersiniz biraz bunu açalım mı?
ZAFER ŞAHİN- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi geçtiğimiz hafta hepimizin göğsünü kabartan bir gelişme yaşandı; biz bir NATO ülkesine, Polonya’ya SİHA sattık. Savunma sanayinde de gerçekten gözle görülen bir…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Anlaşma yapıldı.
ZAFER ŞAHİN- Evet, takdir edilen bir ilerleme söz konusu Türkiye’nin. Bunun devamı gelecek mi? Yani başka ülkelere de bizim SİHA’ydı, diğer savunma sanayi ürünlerimizin ihracı, satışı söz konusu olacak mı yakın dönemde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Zafer Bey, biliyorsunuz tabii Bayraktar devletin bir kurumu değil, sadece devletle özellikle bu tür talepler geldiği zaman izin noktasında bazı görüşmeler yaparlar, çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hasım veya hısım, bunlar kimdir-kim değildir, bunun görüşmelerini yaparlar, ondan sonra da o ülkelere buna göre adımı atarlar. Şimdi tabii burada yani iki etabı bu işin bitti. Neydi? Birisi İHA idi, ikinci etabı SİHA’ydı, yani SİHA silahlı olandı. Şimdi üçüncü etabı da Akıncı denilen bir segment var ki, o en güçlü olanı. Ama tabii şimdi belki daha farklı adım da atacaklar. Bu üçüncü etap çok güçlü, yani üzerindeki silahlarıyla çok çok güçlü ve şu anda ondan çok İHA ve SİHA’yı zannediyorum pazara sürüyorlar. Ama Polonya tabii burada bir NATO ülkesi olarak bu alımı yapmakla özellikle Bayraktar bu ürünleriyle şu anda NATO piyasasına girmiş oluyor, imzalar atıldı ve şimdi NATO piyasasına da giriyor. Şimdi kalkıp buna da yani inanın kalkıp Türkiye’den nasıl siz SİHA alıyorsunuz, diyebilirler. Ama Duda bunu çok beğendi ve 24 adet tabii Bayraktar TB2 tipi SİHA için anlaşma imzalandı. Tabii ciddi bir adım. Ciddi bir adım olmanın ötesinde, yani kendi segmentinde gerçekten çok çok başarılı ve bu başarısını da Libya’da ispatladı, Azerbaycan’da ispatladı.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Mühimmat da alınacak mı bundan sonrasına da?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İsterlerse tabii ki mühimmat da verilebilir, yani Türkiye artık bu mühimmatı üretiyor. Türkiye zaten bu mühimmat noktasında sıkıntısı olmuş olsaydı, bazı yerlerde bazı sıkıntıları yaşardı, bunda da gayet iyiyiz. Mühimmatı zaten Bayraktar üretmiyor, mühimmatı devletin kendi kurumları üretiyor.
ZAFER ŞAHİN- Bu soruya ek olarak belki buradan devamla çok kısa; Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi geçtiğimiz hafta karada yanlış hatırlamıyorsam 6 bin 800 varil bir petrol bulduk günlük. Siz de bir konuşmanızda yakın zamanda bir müjde verebileceğinizi söylemiştiniz, hani buradan açıklayabileceğiniz bir müjde olur mu acaba?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Allah nasip ederse Cuma günü inşallah.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Cuma günü mü?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Cuma günü…
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Biz şimdi almanın peşindeyiz o müjdeyi ama…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Cuma günü inşallah Zonguldak’ta Uzun Mehmet Cami’nin açılışını yapacağız. Uzun Mehmet Cami’nin açılışı, tam Karadeniz’in kıyısında adeta bir yalı cami gibi, ama muhteşem, yanılmıyorsam 3000-3 bin 500 kişilik bir cami. Her yönüyle, peyzajıyla, çevre düzenlemesiyle bitmiş vaziyette. Tabii bu koronavirüs sebebiyle gecikti açılması, şimdi orada açılışını inşallah yapacağız. Ve oradan da Kanuni Sondaj Gemisi’yle bağlantımızı kuracağız ve o bağlantıyla beraber de bunları açıklamış olmama rağmen tekrar oradan açıklamamızı inşallah yapacağız. Filyos Limanı’nın yine aynı zamanda açılışını yapacağız.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Bir üs oldu adeta Filyos Limanı, Türkiye için bir enerji üssü gibi adeta.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Bir diğer şey de yine aynı gün inşallah o açılış platformu içerisinde bir yeni çok modern bir maske fabrikasının da yine açılışını aynı gün yapacağız.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Cuma günü.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii az önce Merve söylüyor da, ne yapalım kızım yani? Milletin talepleri var biz de bu milletin taleplerini boş çevirmememiz lazım, Türkiye yatmıyor, Türkiye çalışıyor, AK Parti iktidarı çalışıyor, devamlı üretim, üretim, üretim dört başlık. Bir yatırım, istihdam, üretim, ihracat, bunu yapan ülke sıçrar.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, denizden güzel haberler geliyor, fakat karadan da güzel haberler aldık, üç petrol kuyusu bulundu ki…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Trakya’yı diyorsun Trakya.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Trakya, Diyarbakır artı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Var orada onlar ufak.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Fakat Türkiye için çok yeni bir olgu bu efendim ve siz açıklamanızda şöyle demiştiniz: Daha önce burada petrol yok diye üstü de kapatılmış kuyular.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ha betonlamışlardı.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Betonlamışlar kim yapmış bunları, nasıl yorumluyorsunuz? Yani Türkiye çok farklı bir sürece mi giriyor, neyin müjdesidir bu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte onlarla ilgili de tabii ayrıca çalışıp mesela bunu bir kişinin istihbaratıyla o işin üzerine gidildi, şimdi onların da tespiti yapıldı üzerine onların da gidilecek.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Teknolojik yatırım da tabii burada etkili oluyor değil mi efendim yeni yatırımla birlikte?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şimdi şu dış politika faslını bitirelim mi?
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Bir tane sorum olacak aslında çok fazla konu var, yani örneğin bir şey yaşandı efendim, Rusya’yla, Ukrayna adeta savaşa giriyordu, siz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz Putin’le, ardından Ukrayna Devlet Başkanı geldi bir anda her şey değişti. Bunu nasıl paylaşacağınız bir bölüm var mıdır? Benim en çok merak ettiğim konulardan bir tanesi. Maalesef iç siyasette başka şeyler konuşulurken, aslında en gizemli ve konuşmamız gereken konulardan birini kaçırıyoruz. Ama en önemlisi, şimdi yine popüler kültüre, daha doğrusu popüler dillere diyeyim, daha doğru bir kelime olacak malzeme edilen bir konu var, Rusya meselesi. 10 yıldır, 12 yıldır belki de Ortadoğu’da yaşananları çok iyi bilmeyen, yakından takip etmeyen, biraz da Türkiye’de kutuplaşmayı artırmaya çalışanlar bugün Mısır’la belki kompartmanlaştırarak yaşanacak bir yakınlaşmayı eleştiri malzemesi haline getiriyorlar. Örneğin, işte geçtiğimiz zamanlarda niye küstünüz o zaman? Bugün barışacaktınız. Şimdi bir insan hakları konusu vardı o yıllar içerisinde bugün Doğu Akdeniz’de özellikle siz Libya’ya değindiğiniz için de söylüyorum, bir jeostratejik bir meseleye döndü. Özellikle Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı anlaşma döneminde bir ifadeniz olmuştu, bize başka konuşuyorlar, başka bir şey yapıyorlar. En nihayetinde aslında şunu biliyorduk: Kıbrıs Rum Kesimiyle yaptıkları anlaşmada ta 2003’te Mübarek döneminde 11 bin 500 kilometrekare bir alan zaten kaybetmişlerdi. Yunanistan’la yaptıkları anlaşmada da Mısır 10 bin kilometrekare alan kaybetti. Bunun farkına mı varıyorlar efendim, sadece bu mesele midir, Doğu Akdeniz midir, yoksa daha geniş bir alanda Türkiye’yle artık biraz daha normalleşmeyi düşünüyorlar mı, siz bu meseleye nasıl bakıyorsunuz? Ek olarak da bölge ülkeleri üzerinde genel olarak Türkiye’ye düşmanlık besleyenler olduğunu biliyoruz son yıllarda, onlardan da galiba farklı mesajlar geliyor aldığımız bazı bilgilere göre.
Ne söylemek istersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi çok teşekkür ediyorum. Öncelikle bir defa şunu iyi bilmemiz lazım: Yani bizim için Mısır dünün bir ülkesi değil, Mısır halkı hakeza öyle. Türkiye ve Mısır halklarının tarihten gelen bir gönül ve kader birlikteliği var. Devletlerarasındaki ilişkilerimiz bu temelde ilerledi ve hâlâ da bu temelde ilerliyor. Önce istihbarat birimlerimiz, ardından Dışişleri Bakanlığımız mensupları arasında başlayan görüşmeler genişleyerek devam etti, hâlâ da devam ediyor. Mısır’la Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar geniş bir alanda ciddi iş birliği imkânlarımız bulunuyor. Yani bu konuda bakanlarımızın görüşmeleri noktasında herhangi bir sıkıntımız zaten söz konusu değil ve bununla ilgili olarak da biz bakanlarımıza görüşmelerinizi yapabilirsiniz diyoruz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin muhataplarıyla görüşmelerinin en ideal şekilde yapılmasının gereğini de yine kendilerine hep söyledik, çünkü ticari alanda işi ilerletmemiz lazım. Arzumuz bu iş birliği imkânlarını azami derece kullanmak ve kazan kazan esasına göre münasebetlerimizi ilerletmektir ve şu anda bu çalışmalara bu şekilde devam ediyoruz. Aynı durum Körfez ülkelerinin tamamı için de geçerlidir. Tabii hep söylediğim gibi bize bir adım atana, biz koşarak gitmekte bir sakınca görmeyiz. Ancak şunu söylemem lazım: Yani bir Yunanistan Türkiye ilişkisiyle veya Yunanistan Mısır ilişkisiyle, Türkiye Mısır ilişkisini aynı terazide tartmak mümkün değildir. Çünkü bizim Mısır halkıyla olan ilişkimiz Yunan halkıyla, Mısır halkı arasındaki ilişkiye benzemez. Bunun kamuoyu araştırmasını Mısır’da yapsanız alacağınız cevap bellidir, aynı şey Yunan halkı için de yapsanız alacağınız cevap bellidir, bunun cevabını ben vermeyeyim. Bunu Yunanistanlı farklı alır, biz ise farklı alırız bundan hiç endişem yok, çünkü ben Mısır halkını çok iyi bilirim, onları çok çok iyi tanırım, severim. Bağlantılarımızın kültürel yönü çok çok güçlüdür, çok çok ağırdır dolayısıyla, yeniden bu süreci başlatmakta da kararlıyız.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Peki, bu sözler Kahire’de yankı bulacak. Şimdi sürelere bakıyorum üstat en tecrübeli sizsiniz en az siz konuştunuz bizi bağışlayın lütfen sözü size bırakmak istiyorum.
HASAN ÖZTÜRK- Şimdi terörle mücadele bahsini açmak istiyorum Sayın Cumhurbaşkanım, çünkü Türkiye özellikle 15 Temmuz’dan sonra terörle mücadele konseptini değiştirdi, neredelerse orada imha yöntemi seçti ve birde alan hakimiyeti söz konusu. Bu anlamda hem Türkiye içerisinde hem de özellikle Kuzey Irak’ta çok uzun zamandır operasyonlarımız devam ediyor ve bunun bir stratejiye dayandığı açık. Bu strateji de bu yılsonunda nereye ulaşabiliriz bu birincisi? İkincisi…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ama bu iş takvim ile olmaz ki.
HASAN ÖZTÜRK- Kandil vurgunuz vardı, yani hedef Kandil vurgunuz vardı bu hedefe ne zaman ulaşırız burasını sormak isterim? Çünkü Türkiye’nin o alan hakimiyeti tahkim edildikçe Suriye’nin kuzeyindeki oluşturulmak istenen yapı da büyük zarar görüyor, Türkiye bu anlamda da orayı da etkiliyor. Terörle mücadele konusundaki geldiğimiz nokta neresi efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle yani yaklaşık hemen hemen 40 yıldır bölücü terörle tabii Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir mücadelesi var. Bir süre önce terörü topraklarımızda karşılamış yerinde imha etme adımını atmıştık, yani bir strateji değişikliğiydi bu. Ve hamdolsun bunda çok ciddi başarılar sağladık. Şimdi Kandil dedin, tabii burada biliyorsunuz çift Kandil var şimdi bir İran, iki Irak. Fakat İran devamlı dövüldüğü halde maalesef oradan ciddi bir netice alınamadı. Ondan sonra ikinci Kandil hedefe kondu, bu adım atılıyor, atılacak dendi, ama bunları tabii ciddi manada bir korku sardı. Ve bu konuda da tabii Irak’taki kardeşlerimize de söyledik, bakın eğer bu işin hakkını verecekseniz bu işi siz yapacaksanız yapın, yapmayacaksanız o zaman biz bu işi yapacağız, orayı biz gelip vuracağız, çünkü başka artık bu işin çıkış yolu kalmadı. Ve terörle mücadelede yani bekleyen bir Türkiye değil, arayan, bulan ve yok eden bir Türkiye gerçeği var bunu herkesin bilmesi lazım. Ve Kandil bataklığını da bir daha asla terör mikrobunu yaymayacak ve bunu yaymayacağı gibi de kurutmakta kararlı olan bir Türkiye gerçeğini bunlar görecekler, bilecekler. Ve bunun için de Türkiye komşularının ve tüm ülkelerin egemenlik haklarına ve sınırlarına saygılıdır, hukuk içerisinde de ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Hatta hatta ben şimdi bu akşam ilk defa söyleyeceğim o da şu: Biz Mahmur meselesini de en az Kandil kadar artık önemsiyoruz. Niçin? Çünkü Mahmur Kandil’in adeta kuluçka yuvasıdır. Bu kuluçka yuvası adeta şehir merkezinde palazlanıyor. Eğer bunun üzerine biz gitmeyecek olursak bu kuluçka yuvası sürekli üretmeye devam edecektir.
HASAN ÖZTÜRK- BM’yle de görüşüyor musunuz efendim bu konuda çünkü o BM’nin gözetimindeydi benim bildiğim enteresan?…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu tür adım attığınız zaman her yerle görüşürsünüz. O zaman BM’ye şunu söylersin: Gel temizle, dersin. Temizlemediğin takdirde bir BM üyesi olarak biz temizleriz, başka bu işin çıkışı yok. Alıyorsun 9 yaşında, 10 yaşında çocukları buralarda yetiştiriyorsun, ondan sonra Kandil’e gönderiyorsun. Kandil’e sadece Diyarbakırlı anaların çocukları gönderilmiyor ki, buralarda da çocuklar da buralardan alınıyor, sanki burayı adeta bu kampı bunun için kurmuşlar, artık bunu nereye kadar sabredeceğiz?
HASAN ÖZTÜRK- Dünyada psikolojik olarak da kullanılan bir merkez haline getirilmiş çünkü.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Efendim, sınır içerisine geldiğimiz zaman terörle mücadelede farklı bir süreç yaşanıyor, 2015 yeni savunma konseptiyle birlikte artık dağda PKK’lı terörist bitme noktasına geldi. Diğer taraftan Diyarbakırlı anneler yeni bir toplumsal psikolojiyi yansıtıyor bize. Dağdan ikna edilerek indirilenler var, bunun profili nedir acaba efendim? Acaba yönetici kadrodan ikna edilenler var mıdır?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani bu konuda tabii yani gerek istihbaratımız, gerek İçişleri Bakanlığımız, gerek bu noktada kendiliğinden kaçanlar, yani böyle 3-4 kanalda bu şekilde oralardan kopanlar oluyor. Tabii terör örgütü bölgede hevesi olan tüm emperyalistlerin kullandığı adeta bir aparata dönüşmüş durumda. Sınırlarımız içerisinde operasyon yapamaz hale gelen bölücü örgüt, yeni militan devşirmekte de adeta ciddi zorluklar yaşıyor. Onun için kendisi için çok farklı yerler arayışı içinde. Teröristler için hiçbir yer artık güvenli değil. Tabii elde edilen bu başarı örgütte çözülmeyi de beraberinde getiriyor. Terör örgütünün kandırdığı gençlere de seslenmek istiyorum, bu kiralık katiller çetesinden bir an önce kaçıp emin ellere gelin devletimizi sığının. Türkiye Cumhuriyeti samimi pişmanlık gösteren her vatandaşına devlet şefkatini göstermiştir, göstermeyi de sürdürecektir.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Peki, efendim. Müsaade ederseniz arkadaşlar, ekonomi faslına geçeceğiz, ama yani terörü üçüncü, dördüncü gündem maddesi olarak konuşmamız bile çok büyük başarı. Bu noktada vatan nöbetinde bulunan er’den generaline, başta Zatıaliniz Başkomutana kadar hepinize şükranlarımızı arz ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu konuda tabii öyle arka arkaya bombardımana tuttunuz ki, şehitlerimize bir rahmet bile okuyamadık. Rabbim inşallah bu terörle mücadelede şehadet şerbetini içen evlatlarımıza mekanı cennet olsun diyoruz ve yaralı gazilerimize de Rabbimden şifalar diliyoruz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Teşekkür ediyoruz. Tüm bu nöbette bulunanları da tebrik ediyoruz. Şimdi ekonomiden efendim size şunu sormak istiyorum: Geçtiğimiz günlerde işte Amerikalı şirketlerin temsilcileriyle görüştünüz ki, yeni büyükelçinin atanması, Sayın Mercan’ın atanmasıyla birlikte Amerika’yı yani bir kesime Türkiye bırakmadı, diplomatik çabalarını sürdürüyor, ekonomik çabalarını da sürdürüyor, bizzat siz de buna katıldınız. Acaba var mıdır bundan yeni sürprizler Türkiye’ye doğrudan yatırım noktasında? Çünkü finans yatırımı bir gün geliyor, üç gün çıkıyor, ama doğrudan yatırım bu ülkede hem kendileri kazanıyor hem bizle de ekmeklerini paylaşmış oluyorlar. Var mı efendim böyle yeni gelişme?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu görüşmeyi yaptığımız 30 civarında şirkette ve bu şirketlerin hemen hemen hepsinin de zaten bizde dev yatırımları var. Bunlar şimdi süreci kendi yatırımlarını daha da geliştirmek, genişletmek için özellikle böyle bir programın yapılmasından yana oldular. Ve yani 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl Türkiye’de olan firmalar var. Bakıyorsunuz bunların içerisinde uçak firmalarından tutunuz da kadar bu tür şirketler var, öbür tarafta aynı şekilde Pepsi var. Yani birçok bu tür firmalar, Coca-Cola’sından hepsine bu konuda bu buluşmaya katıldılar ve adımlarını Amazon gibi daha da atmak, geliştirmek, bunlar üzerinde ısrarla durdular. Ve biz de dedik ki, kapımız açık, Yatırım Destek Ofisimiz bu konuda her an emrinizde ve buralardan aldığınız neticeyle yola devam, eğer alamıyorsanız biliniz ki Cumhurbaşkanı emrinizdedir, biz de size her türlü desteği vermeye hazırız. Yani uzun sürdü, ama çok çok hakikaten karşılıklı dayanışmaya dayalı bir görüşme oldu ve bu görüşmenin devamını da bu telekonferanstan sonraki dönemde kovid döneminden sonra kendileri de Amerika’da yapılamasını istediler…
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Bundan sonra belki farklı ülkelerden de böyle… Neden olmasın? Peki, devam edelim ekonomiyle.
ZAFER ŞAHİN- Efendim, şimdi ekonomi demişken aslında geniş kesimleri ilgilendiren bir soru sormak istiyorum. Şimdi pandemi malum bütün dünyada çok ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntılara yol açtı, kimi görüşlere göre de 1929 ekonomik buhranından sonraki en büyük daralmaya sebep oldu deniliyor, bunun tabii bizde de bazı yansımaları oldu. Şimdi bundan sonraki süreçte bu normalleşmenin de artık başlayacağını görüyoruz, hem ekonomik anlamda, hem sosyal anlamda bu yaraları sarmak anlamında yeni tedbirler gündeme gelecek mi? Mesela işte bu işten çıkarma yasağı 30 Haziran’da son eriyor, o uzatılabilir mi gibi ek ilave tedbirler gündemde var mı?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Zafer Bey, dün akşam zaten bütün ilave tedbirlerin bir paketini açıkladık. Yani salgın sürecinde milletimizin hem sağlığını, hem güvenliğini, hem de aşını ve işini kolay kılmak için devletimiz tüm imkanlarını seferber etti. Merkezi yönetim bütçesinden ilaç, tıbbı malzeme, sağlık personeline ek ödeme, yani bu noktada tarım üreticilerine sübvansiyonlu kredi desteği gibi kalemler için yaptığımız harcamalar yılsonunda 104 milyar lirayı bulacak, yani bu rakam herhalde sıradan bir rakam değil. Yaklaşık 645 bin emeklimizin maaşını 1500 liraya çıkardık, tüm emeklilerimizin bayram ikramiyelerini de 1100 liraya yükselttik. Ramazan Bayramını geride bıraktık, şimdi Kurban Bayramı geliyor…
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Orada da aynı mı olacak efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii aynı şekilde yine bu süreç devam edecek.
Ciro kira desteğinden bugüne kadar 1 milyon 200 bin esnafımız yararlandı. Diyorlar ki, esnafa ne verildi? İşte bak 1 milyon 200 bin esnaf bu destekten yararlandı. Vergi indirimleriyle devletin 26 milyar lirayı bulan alacağından vazgeçerek, iş dünyamızı ve esnaflarımızı destekledik ya.
Öbür tarafta, sorunuza geliyorum, kısa çalışma ödeneğiyle 3 milyon 768 bin, işsizlik ödeneğiyle 1 milyon, nakdi ücret desteğiyle de 2 milyon 806 bin vatandaşımıza hibe ödemesi yaptık. Bir diğeri, bu desteklerin tutarı da Haziran sonu itibarıyla 67 milyar lirayı buluyor. Bunlar hepsi işte bu sıkıntılı dönemin sosyal destek programları. Düzenlediğimiz bütün kampanyalarla toplanan meblağı da ilave ederek, 7 milyon haneye çeşitli defalar nakit yardımı gerçekleştirdik. Sadece şu ana kadar saydığım ödemelerin tutarı Haziran sonu itibarıyla 181 milyar liraya ulaşacaktır. Daha anlatayım mı?
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Hasan Öztürk, evet, buyurun.
HASAN ÖZTÜRK- Ben devam edeyim…
ZAFER ŞAHİN- Efendim, bu konu üzerinden çok böyle spekülasyon yapılıyor, siz de söylediniz, yani tabii muhalefet bunu kullanmak istiyor, ama tabii bir taraftan da pandemi gibi belki 100 yılda, 200 yılda gelebilecek bir hadise hayatın bu dönemine denk geldi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi söylediğiniz için söylüyorum, mesela yaklaşık 400 bin firmanın, 8 milyon vatandaşımızın ve 848 bin esnafımızın faydalandığı uygun maliyetli kredilerin toplamı 315 milyar lirayı aştı. Bunu özel sektör bankaları vermez ha, neresi veriyor? Kamu bankaları veriyor.
Buna ilave olarak tarım kredi kooperatiflerinin, esnafların, mükelleflerin vergi ve sigorta primi ödemelerini, onları da erteledik, borçlarını yeniden yapılandırdık. Bunları devlet olarak biz yaptık, ama nankörlüğün boyutu yok.
HASAN ÖZTÜRK- Efendim, tam burada ben devreye gireyim. Şimdi bunları yaptığınız için oluyor sanırım, ilk çeyrekte yüzde 7 bir büyüme söz konusu Türkiye’de. Bu büyüme pandemi şartlarında olduğu için hatta eleştiri konusu yapıldı, yani büyüyor ama niye büyüyor, nasıl büyüyor diye. Fakat bir de 2023 hedefi var, yani pandemi bu hedefi ne kadar etkiledi onu da sormak istiyorum.
İkincisi, bu büyümeyle birlikte diğer sektörlere, yani ekonomiye bunun yansımaları nasıl olur? Ve 2023 hedeflerinize ulaşmada nasıl bir seyir izler bu büyüme verisi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi büyüme olayı çok çok farklı bir olay. Yani bu ilk çeyreğin büyüme oranı, şimdi bu önümüzdeki 3 çeyrekte çok daha farklı bir şekilde artar veyahut da dengeli bir şekilde devam edebilir. Ama şu ana kadar toplamda biz bakın 661 milyar lirayı buldu yaptığımız bu tür destekler. Mesela salgın şartlarına rağmen ekonomimizin ilk çeyrekte yüzde 7 büyümesi, 2021 yılı için güçlü bir başlangıç oldu.
Şimdi bugün bir-iki yazılı medya grubu çok çok çirkin yakıştırmalarla yapıyorlar. Hep söylerler ya, vatandaşın cebine ne girdi? Yani bunlara verilecek cevap siyasetin içinde olmasam çok rahat da, ama siyasetin içinde bu tür cevap da bunlara gerekmiyor, çünkü bunlar kalıbının adamı da değil. Yani hatırlarsanız, geçen yıl da G-20 ülkeleri içinde büyüme açıklayan iki ülkeden biri biz olduk, Çin, Türkiye, şimdi gene aynısı oldu. Hadi gör, niye görmüyorsun bunu? Bu yılın ilk çeyreğinde de Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi yine biz olduk. Bu büyümeden en dikkat çekici kalemin yüzde 30,5 gibi güçlü bir oranla makine teçhizat yatırımlarında olması çok önemli, bu da Türkiye’nin nereye gittiğini gösteriyor bakın.
Bu durumda şunu bir defa ister kabul etsinler, ister etmesinler: Demin söyledim ya 4 başlık, yatırım, istihdam, üretim, ihracat, şu anda Türkiye bunları gerçekleştiriyor. Ve öncü göstergeler yılın ikinci çeyreğinde de güçlü bir büyüme olacağını ortaya koyuyor, biz inanıyoruz.
HASAN ÖZTÜRK- Bu enflasyonu tek haneli rakama düşürme ihtimalini de ortaya koyuyor mu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?..
HASAN ÖZTÜRK- Enflasyonu da tek haneli rakama indirir mi bu büyüme devam ettiği sürece?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, şimdi o bağlantıyı direkt olarak burada bu şekilde kuramayız. Yani bu konuda ben yine aynı iddianın peşindeyim, o da şu: Hatta bugün de Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm, yani bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart. Onun için de Temmuz-Ağustos buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın, çünkü faiz yükünü biz yatırımların üzerinden kaldırırsak, maliyetlerin üzerinden kaldırırsak ondan sonra maliyet enflasyonunu tetikleyen faiz olduğu için orada da bir rahatlama dönemine inşallah girmiş olacağız, çünkü bütün mesele o maliyet enflasyonundan faiz yükünü kaldırmaktır.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Ben şunu sorabilir miyim efendim: Özellikle döviz-faiz ilişkisi de var tabii ki, o dövizin oluşturduğu bir enflasyon da var. Şimdi turizm gelirleri geçen yıl tabii ki pandemi sebebiyle düştü ama Türkiye’nin ihracatı ne durumdadır? İhracat Türkiye’de bir lokomotif görevi de üstleniyor. Bu anlamda ihracatı geliştirmek adına neler yapılabilir veya neler yapıyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda bu söylediğim 4 başlığın işte son final kavramı hangisi? İhracat. Bunun için de tabii yatırım artması lazım, şu anda yatırımımız artıyor. İstihdam artıyor, çünkü bu ne yapacak? İşsizliği aşağı çekecek. Ama işsizlikte de bizim en önemli gücümüz neydi? Mevsimsel işsizlik. Mevsimsel işsizlikte de bunu ortadan kaldıran neydi? Turizmdi. Şu anda Kültür Turizm Bakanım önce yanında bir heyetle Almanya yaptı, Almanya’dan olumlu haberlerle döndü. Bu arada bir Moskova seyahati yaptılar, oradan da olumlu sayılabilecek haberlerle döndüler. İnşallah bu kovalamaca devam ediyor. Şimdi Brüksel’de Boris Johnson’la benim bir NATO Toplantısında görüşmem olacak, onunla da bunları konuşacağız. Ve bütün bunların yanında yine bize daha çok turist hangi ülkelerden geliyorsa oraları ben de sıkıştıracağım, onlarla konuşmalarım olacak, görüşmelerim olacak. Ama bütün operatörler ve Turizm Bakanımız ümitlerini yitirmediler, ümitleri var ve turizmde inşallah bir hareketlenme görüyorum. Yani Rusya olsun, Ukrayna olsun, Almanya olsun, bütün buralardan olumlu sinyaller inşallah alıyoruz, alacağız.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Yerli turisti de biraz düşünseler, biraz fiyatları yerli turiste…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Aslında o tabii daha ideal de, şimdi bu arada yerli turizmde bir hareketlenme başladı, onlar da tabii okullarla bağlantı kurdular vesaire. Malum şimdi karnelerle alakalı süreç 18’yle birlikte başlayacak, Temmuz’un başından itibaren de zaten bir tatil sürecine herhalde girme durumu olacak.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Biraz da geçtiğimiz haftaya dönelim efendim, Taksim Cami’nin açılışı çok önemli bir gelişmeydi. 1994’te siz Belediye Başkanıyken İstanbul için pek çok proje ortaya koyuyorsunuz, bunlardan bir tanesi olarak Taksim Cami’ni hedef gösteriyorsunuz ve 2021’de açmak kısmet oldu size yine. Bu noktada nasıl bir hissiyat içerisindesiniz, yani zafer duygusu mu, şükür duygusu mu, bunu siz nasıl ifade edeceksiniz?
Bir de şu açıdan sormak istiyorum müsaadenizle efendim: 1955’ten itibaren, Adnan Menderes’ten itibaren aslında Taksim Cami yapılmak isteniyor, o günlerden bugünlere pek çok engel ortaya konuyor gerek yargı, gerek siyaset alanından, bir kutuplaşma malzemesine dönüştürülüyor Taksim Cami. Bu nokta bu zihniyete bir kırgınlığınız veya kızgınlığınız var mı efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani böyle bir yaklaşım içinde olursam bu bana zaten yakışmaz. Çünkü şöyle tarihçesi bir baktığımız zaman, Taksim Cami’nin yapımıyla alakalı olarak orada kimlerin ismi yok ki? Çok enteresandır, yani merhum Vehbi Koç’un, aynı şekilde Demirel’in, bunların Taksim Cami ile ilgili gayretleri, çabaları var. Allah rahmet etsin Hasan Paşa’nın, Mehdi Sungur Paşa’nın, bunların hepsinin orada gayretleri var, emekleri var, burayı bir an önce yaptıralım. Hasan Aksay Beyin yine burada dernek yönetiminde görevleri oldu. Yani şu anda aklıma gelmeyen daha birçok isimler söz konusu. Çünkü orada cami diye bir şey yoktu zaten, şöyle bir ufacık mescit diyelim, oraya sıkışıyorlar, yağmur çamur demeden gazeteler seriliyor veya kimisi seccadeleriyle geliyor orada içeride, dışarıda filan sıkışarak bu yapılıyordu. Yani bizim gençlik yıllarımızın, çünkü ben Kasımpaşa çocuğuyum ve sürekli olarak top oynadığım yıllarda da kulübümüzün yeri Dolmabahçe’deydi, oralardan yürüyerek, oraya gider oradan geri dönerdik, dolayısıyla oralar benim her an gözlerimin önünde olan yerlerdi. Ve tabii özellikle Sur Yapı’ya, Altan Elmas kardeşlere şahsım, ailem, milletim adına çok teşekkür ediyorum. Onlar da Allah razı olsun dediler ki; bize müsaade ederseniz burayı biz yapalım. Dedik ya ne demek, siz mademki böyle bir şeye talip oldunuz. Ama dedi kimse karışmayacak, biz yapacağız. Dedik; tamam, yapın. Kendisi tabii hem mimar, hem inşaatçı da oldukları için gerçekten işe çok farklı girdiler. Yani bütün hattından tezhibine varıncaya kadar, bütün hattatları vesaireleri hepsini de buldular.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Çok özenle çalışılmış.
HASAN ÖZTÜRK- Sanki yüzyıllardır orada duruyor Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?
HASAN ÖZTÜRK- Taksim Camii sanki yüzyıllardır orada duruyor, öyle bir mimariyle yapılmış.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şimdi son 5 dakikaya girdik müsaade ederseniz…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Dur ya, ne kadar heyecanlısın. Sen Kartal’dan gelmedin mi, dur seni bir Kartal’a götürelim hiç olmazsa.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Bir Kanal İstanbul konusuna girmek istiyorum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve hakikaten bu muhteşem eseri kısa zamanda da bitirdiler ve tüm İslam dünyasına, milletimize kazandırmış oldular. Rabbim kendilerine, tüm geçmişlerine rahmet eylesin. Kendilerine de sağlık, sıhhat, afiyetle bereketli bol kazançlar nasip eylesin.
HASAN ÖZTÜRK- Mahyasında elhamdülillah, vardı efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Biraz nasip işi, ama sizinle beraber bu işe niyet arkadaşlarınız da vardı tabii ki o dönemde. Ama biraz sanki İstanbul veya Marmara geriye mi gidiyor, efendim? Sizin Belediye Başkanlığınız döneminde Haliç konusuna çok vurgu yapıyordunuz, bizzat orada denetimlerde bulundunuz, talimatlarda bulundunuz. Ama şimdi Marmara Denizinde hiç görmek istemediğimiz müsilaj var, yani bu deniz salyası denilen. Bunun sebebi, işte Çevre Şehircilik Bakanlığı bir araştırma yaptı, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizi rahatsız ediyor mu veya bu konuda belediyelerin mi adım atması gerekiyor? Bu Marmara Denizi’ndeki görüntü hakkında yorumunuz ne efendim?
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Biliyoruz ki İstanbul sizin için çok özel, o açıdan da ayrı bir durumu var.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu konuda bizim de yapmamız gereken işler var, ama bütün belediyelerin, özellikle de Marmara’ya kıyı belediyelerin burada yapması gereken çok önemli işler var, tabii başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve burada tabii paslaşarak yapacağımız işler olabilir. Ama olay tabii bakıyorsunuz sadece burası da değil, bir diğer taraf da Ergene, bakın Ergene’de ta göreve ilk geldiğimizden bu yana Ergene’yi temizlemek için çok çalışmalar yaptırdık. Ancak şimdi işte bir şeylere benziyor, ama ne kadar benzerse benzesin, hep kıyısında CHP’li belediyeler olduğu için oralardaki fabrikaların atık sularını engellemiyorlar. Burada da tabii bu müsilaj olayı çok farklı bir olay, yani bu maalesef adeta böyle kenardan-kıyıdan orada oluşturulan bir şey değil. Adeta suyun kendi nevi şahsından da kaynaklanan, oradaki gelen atıkların kıyılara attığı bu tür şeyler de var. Şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımızın da burada bazı çalışmaları devam ediyor, üniversitelerle ortak çalışmalar içerisine girdiler-giriyorlar ki bunu yine Allah’ın izniyle çözeceğiz, bunun başka çaresi yok. Bunu İstanbul Belediyesi’nin eline bırakamayız, ne gibi adımlar atacağız, çünkü Antalya’ya gidiyorsun orada da var, birçok illerimizde aynı sıkıntı. Yani denize kıyısı olan her yerde var, Muğla’da var, her yerde var. O zaman Çevre Şehircilik olarak biz de yapacağız, Bakanlık büyükşehir belediyeleriyle vesaire onlarla irtibatı geliştirip müşterek neler yapabiliriz, onların üzerine de gideceğiz. Çünkü bunların hepsi bir yerde ülkemizin sorunu. Biz bu ülkemizin sorununu kalkıp da şu belediyenin sorunudur, bu belediyenin sorunudur diyemeyiz, imkanları yetmeyebilir, ama devlet olarak biz varız ve biz bu işin eninde-sonunda hakkından geleceğiz.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Kanal İstanbul’a girebilir miyim, vaktimiz de çok az.
Efendim, aslında pek çok alandan tartışılabilir, ama gerek Montrö deniyor, gerek rant meselesi deniyor, sürekli olarak siz Kanal İstanbul’u açıkladığınız günden beri giderek artan şekilde bir eleştiri geliyor. Ama siz çok net bir şekilde Kanal İstanbul’un yapılacağını söylediniz ve aslında temelin atılacağı tarihi de açıkladınız. Şimdi bu proje nasıl ilerleyecek efendim, biraz aslında toplum da bunu merak ediyor. Sadece İstanbul’u ilgilendiren değil aslında ülkemizi ilgilendiren bir mesele. Bir parantez açmak istiyorum Taksim Cami ile ilgili; Menderes dönemine atıfta bulunuldu, geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitapta Boğazı nasıl koruyabiliriz konusu ta Menderes döneminde dahi konuşulan, tartışılan konuların bir tanesi aslında. Buradaki süreç nasıl ilerleyecek efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi buradaki süreç, yaklaşık 11-12 yıldır aslında ilerliyor. Benim hatırlayın çılgın projem dediğim…
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Evet, 2011’di galiba.
HASAN ÖZTÜRK- Haliç Kongre Merkezi’nde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Orada. Ondan sonra o günden bugüne işleyen bir süreç. Ama şu andaki tabii zat bu işleri kavramamış, yani bu işler için dertli olmak lazım, deli divanesi olmak lazım, İstanbul’un deli divanesi olmadan bu işi çözemezsin. Benim ortaokul çağım Kasımpaşa’dan imam hatip okuluna Fatih’e gidişim, oradan sandala biner, sandallarla Fener’e geçerdik ve orada o zaman üç-dört tane gemi bağlıydı, haczedilmişti ve o gemilerin arasından geçerdik. Ve o zamanlar orası yavaş yavaş kara bağlamaya başlamıştı. Ne demek istiyorum? Artık balçıklar yüzeye vurmaya başlamıştı.
HASAN ÖZTÜRK- Haliç.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Haliç. Öyle bir zaman oldu ki, mesela Eyüpsultan’ın karşısında malum Halıcıoğlu, orası da tamamen böyle karasal hale gelmişti. Bir de tabii şu andaki Haliç Kongre Merkezi’nin olduğu yerde o zaman işkembeciler vardı, kokoreççiler, bilmem neler falan, hayvanlar orada kesilir, onların bağırsakları vesaireleri orada kokoreç, bağırsak, bunlara dönüştürülür, oradan satışları yapılır falan, öyle bir yer. Yani temizlik, şu-bu falan, böyle bir şey söz konusu değil.
Ben Belediye Başkanı oldum, Belediye Başkanı olduktan sonra ilk yaptığımız iş bu kara parçalarını biz buradan nasıl temizleyeceğiz? Sağ olsun İSKİ’nin başına da Veysel Bey’i getirmiştim. Veysel Hoca bir çalışma ulusal-uluslararası bazda, o da başlattı bu çalışmayı ve bu çalışmanın neticesinde buradaki kara parçalarının tek çaresi var, biz burayı, çünkü bazı üniversiteler burayı doldurmamız lazım dediler.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Evet, bazı akademisyenlerin açıklamaları vardı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Şimdi burayı doldurduğun zaman biz maksada ulaşamayız ki, bizim derdimiz burayı temizleyip buradaki bu güzelliği korumak ve buradaki çıkan çamuru da uygun bir yere buradan adeta petrol borularında olduğu gibi buraya bunları bir defa ne yapalım yapalım gönderelim. Ve hakikaten bir Türk firması bu işe talip oldu, anlaştık ona verdik. Pompaj sistemiyle biz oradaki o balçığı oradan Alibeyköy’de 550 bin metrekarelik bir alana, taş ocağı, buraya bunları biz pompaj sistemiyle oraya gönderdik. Ve öyle bir metot ki oraya gönderiliyor, ondan sonra orada bir adeta tülbent gibi bir uygulamadan süzülüyor, su geri geliyor, çamur ise orada kalıyor. Şu anda orada yaklaşık 600 metrekarelik çocuklar için bir oyun parkı alanı yaptık biz.
HASAN ÖZTÜRK- Taş ocağında.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Vialand denilen yer şu anda orada. Ve bu bir çevrecilik eseridir, Sayın Başkanın orayı görmesi lazım, bunu nasıl yaptılar. O kokan Haliç şu anda kokmuyor artık. Ama maalesef yeni yönetim geldi, tekrar kokmaya başladı; böyle bir durum var.
Şimdi biz Kanal İstanbul Projesi’ne de bağımsızlığımızın, egemenliğimizin tesis edileceği stratejik bir yatırım olarak bakıyoruz. Şimdi Haziran ayının sonunda inşallah Kanal İstanbul için ilk köprünün temellerini atıyoruz, daha fazla bekleyemeyiz, çünkü 6 tane köprü yapılacak Kanal İstanbul’un üzerine. Şimdi biz ilk köprünün temelini atacağız ki hızlandıralım işi, ardından 5 köprü daha temeli atılacak. Burada tabii İSKİ’nin deplase edilecek bazı boruları vesaireleri var, onların çalışmaları yapılacak. Ama bu arada tabii ben size bir müjde daha vereceğim, öyle bir şehircilik projesi ki bu proje, bu kanalın her iki tarafında ben diyeyim 250’şer bin konut, siz deyin 300, 500 bu tür konutlarla devasa bir şehir, şehir içinde şehir burada oluşacak.
Tabii şimdi biz bu proje döneminde 200 bilim adamıyla çalışmalar arkadaşlarımız yürüttüler. Bu çalışmaların neticesinde de biz kültürel değerlerin korunmasına yönelik planlar neler olabilir, bunların hazırlanmasını istedik, bunlar bir taraftan yapıldı ve Kanal İstanbul Projesi’ne de kararlı bir şekilde devam ederek yerli-yabancı konsorsiyumlar olmak üzere burada güçlü bir adımı atalım dedik. Yerli-yabancı olmak üzere de çok güçlü konsorsiyumlarla da inşallah Kanal İstanbul Projesi’ni devam ettireceğiz.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Çok kısa vaktimiz kaldı biliyorum, ama burası çok önemli. Siz bir şey söylediniz orada yeni bir şehir, yeni bir şehircilikten bahsediyorsunuz. Tam da bu noktada sürekli yeni bir rant alanından bahsediyorlar, orada yeni bir zenginleşmeden bahsediyorlar. Şimdi bu iki farklı bakışı açalım mı? Şimdi boğazın çevresinde zaten hali hazırda bu var, inanılmaz fahiş fiyatlarla evler ve kimsenin gelemediği, buradaki sorun ne oluyor? Çok özür dileyerek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir reklamını gördüm, adeta suyun bittiği, kapkaranlık bir İstanbul’un ortaya çıktığı, mutsuz ve kapkara bir kısa film izledim. Ondan sonra da merak ettim ne düşünüyorsunuz hakikaten orada karanlık bir gelecek mi bizi bekliyor?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şebnem Hanım, onların hayatı bu. Ya sorsanıza bunlara köşenizde, şurada burada, ya sizin karanlıkta olsa bir eseriniz var mı? diye bir sorun. Şu anda bu yapılan eserler bir defa bir icabında bütün bu yapılan konutlardan geri dönüşüm olmak üzere bir imkân sağlanabilir mi? Sağlanır. Belki bu müteahhitlik firmalarına veya bu ihaleye girecek olan firmalar diyecekler ki, biz buradan bu konutlardan elde edeceğimiz gelirlerle buranın yapımını üstleneceğiz. Çünkü biz kaynakların çeşitlendirilmesinden yanayız. Biz bugüne kadar yaptığımız her işi bu hani diyoruz ya, yap-işlet-devret bunun en önemli sırrı nedir biliyor musunuz? En önemli sırrı bunun, yap-işlet-devret’le kaynakların çeşitlendirilmesi suretiyle gelir kaynaklarını artıracaksın ve onunla da yatırımı yapacaksın, ama bunların kafası bu işe çalışmaz. Ya bir şey yapın ya, bir eserinizi görelim ya, yaptıkları bir eser yok. Şimdi bunu yaptığımız zaman bunlar çılgına dönecekler. Şimdi biz bir Marmaray’ı yaptık değil mi? Nereden gidiyor bu? Denizin altından. Neyle yaptık? İşte aynı anlayışla yaptık. Avrasya’yı yaptık, aynı anlayışla yaptık yine yap-işlet-devret’le. Belli bir süre işletecekler ondan sonra da kime devredecekler? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne. Ama bunların kafası basmaz, yok bunlarda böyle bir araştırma. Ben ekonomistim, kaynak üretmek nasıl olur? Bunun üzerinde çalışacaksın. Böyle sadece saldırmakla, hakaret etmekle falan kaynak üretilmez. Ya bir şey yap, yol yap, İstanbul’un her tarafı delik deşik.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ- Kaynak 1 Ocak 1961’den itibaren IMF olmuş efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O kaynak öyle olmuş, ondan sonra biz geldik sene 23 geldiğimizde 23,5 milyar dolar borç vardı biliyorsunuz, ondan sonra 2013’te IMF’e bütün borcu ödedik, IMF’le ilişkimizi kestik, işte özelliğimiz bizim bu.
HASAN ÖZTÜRK- Son soru bana kaldı. Ben hayvan sever biri olarak. Kalbimi yumuşatan, insanlardan daha çok küçücük hayvanlar olduğunu bilerek bu soruyu sormak istiyorum.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Allah Allah.
HASAN ÖZTÜRK- Hayvan haklarıyla ilgili bir yasa çıkacaktı efendim, yani bu yasayla ilgili AK Parti’nin çalışması var…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sende kaç tane hayvan var?
HASAN ÖZTÜRK- Şimdi geçen haftaya kadar iki taneydi, şimdi bir tane.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öldürdün mü?
HASAN ÖZTÜRK- Ben öldürmedim efendim yani. Çocuklarımın haberi yoktu, şimdi öğrendiler onu da söyleyeyim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ya Hasan yapma.
HASAN ÖZTÜRK- Yani sorduğunuz için ben yalan söyleyemedim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Neydi bu cinsi ne?
HASAN ÖZTÜRK- Bunlar ötemeyen ve uçamayan muhabbet kuşundan bahsediyorum efendim, ama bizim için bizim kalbimizi yumuşatan.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sen de muhabbetti, ama maalesef bir tanesi öldü.
HASAN ÖZTÜRK- Şimdi hayvan hakları konusunda yani bir çalışma vardı, bunun neticesini çok merak ediyorum. Çünkü yine belki bir önceki konuyla da alakalı, hani hayvan hakları, diye sesini yükseltenlerin bu konuda ne kadar samimi olup olmadığını da test etmek açısından bunun yani devamının gelmesi, hukuki zeminin oluşmasını bekliyorum, çünkü sayfiye yerlerde, tatil beldelerinde, İstanbul’un hemen yakın coğrafyasında başıboş çok cins, kaliteli, eğitimli ve dışarıda yaşamayı bile beceremeyen hayvanlar var. İnsanlar hani kendi bedenlerini nasıl emanet olmaktan çıkarttıkları gibi hayvanları da emanet olmaktan çıkartmışlar, mülk olarak alıp sonra atmışlar. Dolayısıyla, bu yasa ne aşamada çok merak ediyorum?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Hasan Bey, bu yasayla ilgili olarak arkadaşlarımızın yoğun bir çalışması oldu. Bu işi bir yere kadar Özlem Hanım yürüttü, Tekirdağ Milletvekilimiz Mustafa Yel’le beraber yürüttüler. Ve şu anda da iş Meclis’imizde adeta kanunlaşma aşamasında yürüyor. Tabii sizin de az önce ifade ettiğiniz gibi yani zaman zaman televizyon ekranlarında tabii öyle de sahneler görülüyor ki, bu sahneleri de görüldüğü zaman insan o zaman da tabii adeta yıkıma uğruyor. Şimdi mesela diyelim biz de yani 15-16 tane var. Nereden kaynaklanıyor bizdeki? Gittiğimiz birçok yerde diyelim bana hediye ediliyor. Şimdi hediye edildiği zaman ben tabii bu hayvanları kalkıp ya birisine hediye edeceğim ya da bakıma alacağım. Onun için de hediye ettiklerim oluyor, bakıma aldıklarım oluyor, şimdi böyle de bir durum var. Ayrıca, evde oğlumun aynı şekilde muhabbet kuşları var, şeyleri filan. Yani hayvanla olan ilişkimiz bu noktada çok ileri derecede. Şu anda da geçen hafta Merkez Yürütme Kurulu’nda konuyu görüştük, dedik artık bu süreci hızlandıralım. Ve şu anda Tekirdağ milletvekilimiz Mustafa Bey Komisyon Başkanı da olması hasebiyle işi süratle devam ettiriyorlar, inşallah başaracağız
Bizim bir Rümeysa kızımız var, o da bir alem. Dün akşam bana baktım bir şeyleri gösteriyor, yani kedilerini gösteriyor, onda da 3-4 tane kedi var. Tabii sevilmeyecek gibi değil. İşte bazen bu pitbull’lar filan ürkütüyor. Ama biliyorsunuz bizim öyle bir Peygamberimiz var ki, yolda giderken kenarda bir köpek ölüsünü görüyor, birileri burnunu kapatıyor sahabeden, fakat Peygamber Efendimiz, aahh dişleri ne kadar güzel diyor, biz böyle bir Peygamberin ümmetiyiz.
Aynı şekilde büyük sahabe Ebu Hureyre; adı niye Hureyre? Kedilerin babası, yani böyle bir ümmetiz ve böyle bir ümmetin mensuplarıyız. Dolayısıyla bizim hayvanlara karşı olan yaklaşımımızın kesinlikle çok çok farklı olması lazım, çok çok olumlu olması lazım. Tedbirlerimiz neyse tedbirlerimizi de alacağız, ona göre de hayvan hakları noktasındaki hassasiyetimizi koruyacağız. Çünkü bu çalışma kamuoyunda evcil hayvanları düzenleyen bir çalışma gibi algılanıyor ama, biz bunu çok daha geniş düşünüyoruz., inşallah bu kapsamda da bunu bitireceğiz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- İnşallah. Şimdi moteratör olmanın verdiği avantajı kullanabilir miyim? Son bir soru, biraz duygusallaştık. Şimdi bazı şeyler nasip işi, size Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması nasip oldu. Ve yine başka bir konu nasip oldu, Ömer Tayyip torununuzun icazet törenine orada katıldınız, neler hissetiniz? Fetih coşkusu da vardı. Şimdi gençlik deyince sizin çok böyle farklı düşüncelere daldığınızı biliyorum, gençlikle ilişkinizi biliyorum ama, kendi torununuz, orada diğer çocuklar da vardı, Ayasofya’da böyle bir tören ve fetih coşkusu.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii bu yaşanır, anlatmak çok zor. Hep böyle ailede bir hafızımız olsun, çünkü anlamı itibarıyla malum koruyan, biz onu da adeta koruyanımız olarak görsek, böyle bir yavrumuz olsa. Onun için Bilal bu konuda çok kararlı davrandı ve özellikle Ömer Tayyip’i o ele aldı yetiştirdi ve iyi hocalarla da onu yüz göz etti ve rahleyi tedrisinde bulunduğu hocalarla imam hatip okulunun işte bu ilk yıllarında aldığı derslerle de hamdolsun hafızlığını bitirdi, icazetini aldı ve Ayasofya’da böyle bir şeyi yaşamak da, yani o anı yaşamak bizlere de nasip oldu. Ama orada o gün 107 galiba, 107 tane hafızı Kelam, hafızı Kur'an yavrularımızla birarada olmak bizleri adeta bir yeniden doğuş gibi geldi.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Sosyal medyada çok ilgi gördü o fotoğrafınız o çocuklarla.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle mi?
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Evet.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O bizi çok çok mutlu etti. Yani buna bir basü badel mevt diyebiliriz inşallah.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- İnşallah. Peki, çok teşekkür ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun, ben çok teşekkür ediyorum.
BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN- Oldukça fazla manşet aldık, çok dolu dolu bir röportaj oldu, çok teşekkür ediyoruz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Sevgili seyirciler, gazeteci Hasan Öztürk, gazeteci Merve Şebnem Oruç ve Zafer Şahin, çok çok teşekkür ediyoruz.
Biz de gençler olarak biraz sözünüz kestiysek…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Moderatör sadece sen misin?
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Yok, elbette kendisine de teşekkür edeceğim, Betül Sosyal Bozdoğan’a teşekkür ediyoruz.
Ve başta Zatıalinize, bizlere vakit ayırdınız ve TRT ekranlarında bizlerle birlikte oldunuz, çok teşekkür ediyoruz efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben çok teşekkür ediyorum. Ekranları başında bizi bu saate kadar izleyen tüm vatandaşlarıma en kalbi şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Kalın sağlıcakla.