CNN Türk- Kanal D Ortak Yayını “Cumhurbaşkanı ile Özel”

05.01.2020

AHMET HAKAN- Hepinize iyi akşamlar. Sayın seyirciler, bu akşam Dolmabahçe’den sizlere sesleniyoruz. Türkiye ve dünya gündeminin çok yoğun olduğu bir günde Sayın Cumhurbaşkanımız konuğumuz. Birçok soru var kendisine soracağımız bu akşam. Hoş geldiniz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk, teşekkür ediyorum.

AHMET HAKAN- Gerçekten önemli olayların yaşandığı bir günde birlikteyiz, ne söyleyeceğinizi de çok merak ediyoruz. Sorularımız hazır. Buket Aydın ve Başak Şengül’le birlikte size sorular soracağız, bu akşam gündemi değerlendireceğiz.

İzin verirseniz yöntemle ilgili bir şey söyleyeyim; başlıklar çıkarttık, en önemli başlıkları öncelikle hatırlatacağız, ardından da hepimiz o başlıklar altında sorular soracağız, sistematiğimiz böyle. İlk başlığımız da, malum Irak’ta öldürülen Kasım Süleymani, Amerika tarafından öldürülen İranlı general. Bu olay çok büyük bir yankı uyandırdı, şimdi bu başlık altında sorularımızı sormaya başlayalım. 

BUKET AYDIN- Şimdi efendim, bu ölümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü farklı açılardan buna bakmak gerekiyor. Ben ilk anlamda bunun bir tarafta müttefikimiz ABD, diğer tarafta Astana sürecinde aynı masada oturduğumuz İran varken bölgeyi ve dünyayı nasıl etkileyeceğini görüyorsunuz, bunu nasıl okuyorsunuz, bunu sorarak başlamak isterim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii öncelikle gerçekten sadece Irak’ta meydana gelen bu olay değil bölge şu anda çok çok ciddi sıkıntıları yaşıyor ve Ortadoğu adeta kaynıyor. Bir taraftan malum bizler Suriye’de belli sıkıntıları yaşıyoruz, öbür tarafta Libya’yla ilgili gelişmeler. Tabii bütün bunlarla uğraştığımız bir anda hemen bu olayın patlat vermesi gerçekten düşündürücü ve tabii şimdi herkes şu soruyu soruyor: Bu nereye gider?

AHMET HAKAN- Üçüncü dünya savaşından bahsedenler var.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Acaba böyle bir durum olur mu gibi birçok düşünceler var. Fakat şu anda şunu tespit etmemiz lazım: Amerika-İran gerginliği çeşitli vukuatlar üzerinden hep dönemsel olarak tırmanmıştır, tırmanıyor. Tabii bu gerginliğin kontrol altında tutulması, azaltılması ve bunun yanında diplomasi usulüyle geride bırakılması için bugüne kadar biz Türkiye olarak çok ciddi gayretler gösterdik, hâlâ da gösteriyoruz. Yani bu konuyla ilgili olarak gerek Batı ülkeleriyle yaptığımız görüşmeler var. İtidalli ve serinkanlı hareket edilmesi yönündeki telkinlerimizi her vesileyle dile getirdik, buna da mecburuz, çünkü işin bir yanında da biz varız. Bu konuda benzer endişeleri paylaştığımız ülkelere yakın eşgüdüm içerisinde hareket etmemizin gerekliliği üzerinde durduk, duruyoruz. Tüm gayretlere ve uluslararası girişimlere rağmen Amerika-İran gerginliğinin arzu edilen şekilde çözüme kavuşturulması şu ana kadar maalesef mümkün olamadı. Krizin son dönemde özellikle Irak üzerinden tekrar tırmanmaya başladığını gördük. Yani yerin de Irak olarak seçilmiş olması manidar. Tabii bu süreçte Irak’ın çatışma alanı haline getirilmesinin hem Irak’ın, hem de bölgemizin barış ve istikrarına zarar vereceği uyarısını ilgili taraflara kuvvetle vurguladık. Zira Astana sürecinde biz tabii İran’la, Rusya’yla beraber hareket ediyoruz. Bütün bunlarla beraber Irak’la yaklaşık 350 kilometre bir sınırımız var, yani onlarla da ilişkilerimiz gerek tarih itibariyle, gerek fiziki olarak bunu da bir kenara koymak mümkün değil. Ve tüm bunlara rağmen Irak’taki bazı Amerika hedeflerine yapılan saldırılarla başlayan gerginlik, yani bununla Büyükelçiliği kastediyorum, bu gerginlik Kasım Süleymani’nin de öldürüldüğü Amerika Birleşik Devletleri’nin operasyonuyla kritik bir aşamaya geldi. Tabii yanındaki arkadaşlarıyla beraber başta Mühendis olmak üzere 10 kişilik bir heyet olarak.

Türkiye olarak bölgemizde tabii biz her zaman dış müdahalelere karşı durduk ve bu saldırıyı da bu bakışla değerlendirdik ve hemen arkadaşlarımı toparladım, dün kendileriyle yaptığım toplantıdan sonra da gerek Cumhurbaşkanlığı olarak, gerek partim olarak, gerekse Dışişleri Bakanlığı olarak açıklamalarımızı yaptık.

Tabii Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesinin Irak başta olmak üzere bölgemizin huzur ve istikrarı açısından yarattığı yakın riskleri de kaygıyla takip ediyoruz, çünkü bu iş burada bitmeyecek. Bunun muhakkak bir takip eden süreci de olacak. Nitekim tabii burada Hamaney’in yapmış olduğu açıklamayı bir kenara atamayız, kimse de atmamalı. Bunun yanında tabii Trump’ın işte 50 küsur noktayı tespit ettik, herhangi bir şeyin olması halinde biz bu 50 küsur noktaya gerekli olarak her türlü vuruşu yaparız…

AHMET HAKAN- İki taraf da benzer şeyler…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Benzer açıklamalar yapıyorlar. Tabii tüm tarafların zarar göreceği bir noktaya gelmeden bu gerilimin bana göre kontrol altına alınması lazım. Ortadoğu çok yoruldu, yani Ortadoğu sürekli olarak adeta kan gölü haline getirilmesi için ellerinden geleni yaptılar, yapıyorlar. Şu anda bir tarafta bakıyorsunuz işte Barış Pınarı Harekâtı’nda Amerika bölgede ve ciddi manada buraya silah yatırımları yaptı, üstleri var. Öbür tarafta Fırat’ın batısına bakıyorsunuz, orada Rusya. Şöyle güneye iniyoruz, orada rejim aldığı çok büyük desteklerle ki bu desteğin içerisinde Amerika’nın verdiği destek var, İran’ın verdiği destek var, Rusya’nın verdiği destek var. Şimdi çok açık, net söylemem lazım, yani artık bundan geri duramam, o da nedir? İdlib gibi bir yerde şu anda 300 bini aşkın insan bizim sınırlara doğru yükleniyor. Peki, biz bunların altından nasıl kalkacağız? Bu insanları kendi topraklarında şu anda iskân edebilmenin hesabı içerisindeyiz, ama kış mevsimindeyiz, şu anda Kızılay’ımız, AFAD’ımız hepsi elinden gelen gayreti gösteriyor, nereye kadar? Mevsim koşulları ne getirecek, ne götürecek? Bütün bunlarla beraber biz insani ve vicdani şu ana kadar her türlü adımı attık. Ve işte bugün de yine 10’u aşkın İdlib’de insan öldürüldü, bunlar sivil.

Bizim amacımız; ülkemiz ve bölgemiz için en olumlu sonucu ortaya çıkarmak. Tabii bu adımları tespit edebilmek için de uluslararası toplumla eşgüdüm halinde gereken gayreti gösteriyor, göstermeye de devam edeceğiz. İşte bu arada bazı ülkelerin liderleriyle yaptığım görüşmeler var. Başta Hasan Ruhani ile yaptığım görüşme var…

AHMET HAKAN- İtidal mi tavsiye ettiniz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İtidal, başka çözümümüz yok. Aynı şekilde Irak Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme var, yine aynı durum. Bunun yanında Batılı ülkelerle, örneğin Macron’la yaptığım görüşme var, aynı şekilde Katar Devlet Başkanı Şeyh Temim ile yaptığım görüşme var. Aynı şekilde yanımdaki arkadaşlarım muhataplarıyla yaptıkları görüşmeler, Dışişleri Bakanım Rus Dışişleri Bakanı ile görüşme yaptı. Şimdi 8’inde Sayın Putin buraya geliyor, dolayısıyla burada bütün bu konuları bölgesel ve aynı zamanda TürkAkımı ile ilgili konuları enine boyuna masaya yatıracağız.

BAŞAK ŞENGÜL- Peki efendim, bu görüşmelerde nasıl bir tavır var diğer liderlerde ve aslında sosyal medyada da takip ediyoruz, bu İran’daki gelişmeler, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, İran’ın bunun karşılığında intikam yemini ifade eden açıklamalarda bulunması. Siz de biraz önce belirttiniz, Amerikan Başkanı Trump’ın 52 noktadan söz ediyor olması açıkçası endişeleri çok artırdı bölgemiz adına. Yine sizin de vurguladığınız gibi biz zor bir coğrafyadayız. Ortadoğu’da aslında bütün gelişmeler bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı, birazdan konuşacağız; Libya’yı da konuşacağız, Suriye meselesini biraz daha ayrıntılı değerlendirmek de isteriz. Biraz önce de ifade etti Ahmet Hakan, üçüncü dünya savaşı, en kötü senaryo ne olabilir ve Türkiye buna kendini nasıl hazırlayabilir? Irak’ta olması manidar dediniz. Süleymani operasyonunun, bunun anlamı nedir, çünkü istikrar vurgusu önemli Türkiye’nin Irak’la ilgili?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii malum Süleymani Irak’ta değildi, Irak üzerinden kendi ülkesine geçecekti, böyle bir durumu vardı. Fakat bu bölgede Süleymani’nin sürekli olarak bulunduğu hepimizin malumudur ve onun görev alanı zaten bu bölge. Yani Suriye’den tutunuz Irak’tı, İran’dı, bütün…

AHMET HAKAN- Hatta Afganistan’da da faaliyetleri varmış.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, o bölgede filan, yani bütün bu bölgeyi adeta avucunun içi gibi bilen bir insan. Yani hem istihbari noktada önemli görevler üstlenmiş, hem komuta olarak üstlenmiş ve tabii bir insanı durup dururken ta korgeneralliğe kadar yükseltmezler, buraya kadar yükseltmişler; böyle bir insan. Ve tabii burada bu tür bir insanın seçilmesi, şimdi tabii bazı benzetmeler de yapıyorlar, işte malum DEAŞ’ın başındaki kişiyle ilgili yaptıkları benzetmeler türünde benzetmeler. Şimdi Kasım Süleymani aslında olayın onların heveslendiği gibi bir halifelik şeyinde olan bir insan değildi Çünkü oranın o makamında sayılabilecek kişi zaten belli, Hamaney’dir. Ama komuta dediğimiz zaman, o noktada da yani şunu çok açık, net söylememiz lazım: Kasım Süleymani bir defa bu noktada kendini ispat etmiş ve Hamaney tarafından da kendisine istisnai bir değer verilmiş olan bir kişi. Böyle bir noktada tabii Amerika’nın onu seçmiş olması özellikle bölgede ne yazık ki gerginliklerin artmasına vesile olmuştur. Yani şu anda bir ülkenin, bir devletin en üst kademesindeki bir komutanını tabii ki öldürmek, herhalde karşılıksız bırakılmaz diye düşünüyorum. Ve bundan dolayı da yani buradaki seçicilik bana göre isabetli olmamıştır, diye düşünüyorum. Ve bu bölgedeki gerginliği maalesef artıran bir adım olmuştur.

Bizler işte Suriye’de hep anlattık, konuştuk. Yani 33 bin tır buralara silah, mühimmat, araç-gereç getirilmiştir ve bunlar ücretsiz olarak terör örgütlerine verilmiştir. Yani eğer bir terörist gözüyle bakıyorsan, peki o zaman bu teröristlere verdiğiniz desteği nereye koyacağız? Ama eğer bir terörist olarak değil de İran’ın generali olarak değerlendiriyorsan bunu nereye koyacaksın? Bunların anlamlandırılması şahsen bana zor geliyor.

Bir de enteresan yanı, tabii biz o akşam Trump’la bir görüşme yaptık, bölgedeki gelişmeler…

AHMET HAKAN- O akşam mıydı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O akşam.

BAŞAK ŞENGÜL- Sabahında biz haberi aldık, dünya kamuoyu olarak sabahında öldürüldüğü haberini aldık değil mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte bizim görüşmemizden yaklaşık 4-5 saat sonra bu olay patlak verdi. Demek ki mesele herhalde hazırlanmıştı…

AHMET HAKAN- Planlanmıştı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Planlanmıştı, o safhaya gelmişti. Ve biz de tabii haberi bu noktada alınca da hakikaten biz de şok olduk, yani böyle bir durumla karşı karşıya. Tabii ben özellikle kendisine İran’la gerilimin tırmandırılmaması telkininde bulundum Sayın Trump’a. Yani bu işi böyle itidalle ele alıp bölgeye artık bir istikrar, barış, bunu getirelim, bunun için…

AHMET HAKAN- Siz Irak’taki Amerikan Büyükelçiliği baskınını baz alarak, temel alarak mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, biz oraya. Çünkü…

AHMET HAKAN- O ana kadar o olmuştu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, elimizdeki veri oydu, oradan hareketle zaten Sayın Trump’la da o görüşmeyi yaptım.

Tabii çok açık bir şeyi ifade etmem lazım, o da; Türkiye, sadece bölgenin istikrar adası değildir aynı zamanda bölgedeki istikrarın da teminatıdır, Türkiye’nin bu bölgede böyle bir durumu var. Yani bu bilinçle davranıyoruz ve özellikle de sürekli diplomasiye dikkat çekiyoruz. Yani biz diplomasiyi öne çıkarmamız lazım. Diplomasiyle buradaki süreci bizim çalıştırmamız lazım.

AHMET HAKAN- Efendim, ben bir şeyi merak ediyorum; yani sonuç olarak siz Kasım Süleymani’nin fonksiyonlarından, duruşundan bağımsız olarak bölgedeki istikrar üzerinde titizleniyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.

AHMET HAKAN- Anladığım, bu istikrarın bozulması endişe verici olarak görülüyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu istikrar bozulduğu anda İran bundan zarar görür, Irak görür, Türkiye görür, bu bölgede hepimizin bundan zarar görürüz. Zaten şu anda sen İran’a yaptırımlar uyguluyorsun. Uyguladığın bu yaptırımlar sebebiyle zaten böyle bir zarar söz konusu. Şu anda mesela bize yaptırım uygulamıyor diyebilir miyiz? İşte F-35’ler konusunda vermeyeceğim, diyor. Burada Sayın Trump’ın direnmesi var, var ama hâlâ 1 milyar 400 milyon dolar ödemesini yaptığımız F-35’lerimizi alamıyoruz. Yani bizim daha yapmamız gereken 1 milyar dolarlık bir ödeme var, ama biz buna rağmen uçaklarımızı alamıyoruz. Peki, bunu uluslararası ilişkilerde veya ticarette nereye yerleştireceğiz, bu doğru bir yaklaşım mı, dürüst bir yaklaşım mı? Ama görüşmelerimizde de söylenen şey; biz Türkiye’yi seviyoruz, bu düzelecek, bunların hepsi yoluna girer. Girer de, yani bizim canımız çıktıktan sonra bu yoluna girse ne olur? Mesela bir S-400 olayı bahane edildi, iş buralara getirildi. Bize Patriot verin, biz onu da alalım, onu da alalım. Buna da olumlu bakılmıyor, buna da sıcak bakılmıyor. Yani böyle bir durum içerisinde biz şu anda bir denge politikası içerisinde Türkiye olarak süreci işletiyoruz.

AHMET HAKAN- Efendim, şimdi Kasım Süleymani konusunda yaklaşımınızı ortaya koydunuz. Bir başka yine en çok konuşulan konuya geçelim isterseniz, Libya konusu.

Aslında Türkiye Libya ile bir Akdeniz mutabakatına imza atarak bütün dünyayı şaşırttı. İçeride de hemen hemen bütün kesimlerin desteklediği, çok doğur olmuştur, dediği bir adım. Yani biz içeride genelde böyle bir mutabakat sağlayamıyoruz, ama bu konuda büyük bir mutabakat oluştu, herkesin desteklediği, olumlu bulduğu bir mutabakat. Bu mutabakatın ardından Libya’ya asker gönderilme meselesi var, ama onu birazdan konuşalım isterseniz. Bu anlaşmanın sonuçları sizin açınızdan neler? Yani memnun musunuz, bu anlaşma doğru bir anlaşma oldu mu, siz nasıl bakıyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Ahmet Bey, öncelikle şunu söyleyeyim gönül rahatlığıyla: Biz bu işte dersimizi çok çalıştık. Biliyorsunuz bu işin süreci bu dönemde değil Başbakanlığım döneminde 2010, oralara kadar dayanır…

AHMET HAKAN- Yani Libya’yla yapılan bu anlaşmanın mı temelleri oraya dayanır?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kaddafi dönemine dayanır.

AHMET HAKAN- Deniz anlaşması yapmayı düşünüyordunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır, yapılmış olanı var. Yani oradan kıta sahanlığı olayı buna dahil Libya ile bugün yaptığımız anlaşmanın daha geniş kapsamlısını biz Kaddafi döneminde adımını attık, fakat ömrü vefa etmedi, işi imza noktasına getiremedik.

AHMET HAKAN- Bu yeni bir şey değil yani.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Değil.

AHMET HAKAN- Hani orada bir doğalgaz arama meselesiyle çıkmış bir şey değil.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır hayır değil, ta oraya dayanıyor. Şimdi tabii biz ortada bu karışıklıklar var, bizim de oradan bir tecrübemiz de var. Artık bunu dedik çözmemiz lazım. Şimdi şurada görüldüğü gibi, bakın Libya sahili ile bizim sahil, yani bu sahiller birbirini görüyorsa, siz burada kıta sahanlığı anlaşmasını yaparsınız ve biz de bunu…

AHMET HAKAN- Bu uluslararası hak değil mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, uluslararası bir hak ve deniz hukukuna uygun ve en ufak bir burada sıkıntı söz konusu değil. Onun için de dikkat ederseniz çok fazla konuşamıyorlar.

AHMET HAKAN- Kimsenin itirazı olamadı, evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, konuşamıyorlar. Şimdi burada tabii bu G, F, E, bu noktalar, gerekse D, bu noktalar, hepsi buralar bizim için önem arz eden, yani sondajda ve bütün buralardaki araştırmalarda yerler. Ve tabii Türkiye-Libya sınırı olarak şu gördüğünüz koridordaki bu sınır, bunun güneyi Libya, kuzeyi Türkiye olacak.

AHMET HAKAN- Yani kuzeyde Türkiye istediği şeyi yapabilir.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O bölgede biz çalışmalarımızı yapabiliriz, sondaj çalışmalarımızı yapabiliriz ve bunun yanında araştırma çalışmalarımızı yapabiliriz. Ve bizim de şu anda biliyorsunuz iki tane sondaj gemimiz var, iki tane de araştırma gemimiz var. Ve bir tane daha şu anda alma durumumuz var. Şimdi bütün bunlarla beraber, biz Libyalı kardeşlerimize şu güney bölgesinde eğer bu aramalar netice verirse bunun bütün bereketi Libya’nın. Kuzeyde de…

AHMET HAKAN- Türkiye’nin.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Netice verirse Türkiye’nin, buraya böyle girildi, adım böyle atıldı. Ve şu anda da her iki taraf bundan memnun olduğu gibi halkların memnuniyeti de söz konusu.

AHMET HAKAN- Libya’nın da çıkarına, Türkiye’nin de çıkarına.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çıkarına. Tabii işin kara boyutu var, ayrı. Yani şu anda karada Libya’da ciddi manada petrol, doğalgaz çıkarılıyor zaten, o ayrı bir konu. Fakat hazmedemeyenler var, şimdi bu…

AHMET HAKAN- Çok özür dilerim, Türkiye bu anlaşmayı yapmasaydı burada diğerleri yapacaklardı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Birileri gelecekti.

AHMET HAKAN- Gelecekti ve onlar çıkaracaklardı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Muhakkak gelecekti. Ki bu uluslararası şirketler olabilir vesaire. Kaldı ki şu anda bizim bu anlaşma yaptığımız yere, yani şunlara ve kuzeye şimdi biz yanımıza yine uluslararası şirketleri alabiliriz, buna mani bir hal yok, isim vermeme de gerek yok. Yani uluslararası şirketlere teklifler yaparız ve bu teklifler neticesinde onları da biz bu çalışmanın içerisine katabiliriz.

AHMET HAKAN- Türkiye adına çalışacak onlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her ikimiz, Libya ve Türkiye.

AHMET HAKAN- Yani o şirketler diyorum, Türkiye adına…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii gelecekler ortaklaşa onlarla böyle bir çalışma yapabiliriz.

BAŞAK ŞENGÜL- Efendim, yanlış anlamadıysak sizin belirttiğiniz G, F, E noktalarını kapsayan çizginin kuzeyinde bir yatak ya da rezerv bulunursa o Türkiye’nin hesabına, güneyinde olursa Libya’nın.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Güneyde olursa Libya’nın.

Şimdi burada ama dikkat çekilen bir yer var, o da şu: Burası biliyorsunuz Girit. Bakın biz Girit’te Girit’in kıta sahanlığı filan diye bir şey hiç girmeden hemen onun doğusundan ve Rodos’un oradan kendi sahilimize ve Akdeniz’de de en uzun kıyı şeridine sahip olan biziz, öyle de bir özelliğimiz var.

Fakat şimdi bizim bu attığımız adımdan önce içeride kimler rahatsız oluyor, bu önemli. Ve bu rahatsız olanlara dedik ki; bakın bizim Libya’ya girişimiz bugün değil geçmişte de, özellikle tabii Yunan ve Rum ikilisinin burada tabii bizi Akdeniz’e hapsetme planları bozuldu. Ve NATO Zirvesi’nde yaklaşık 1,5 saat Yunan Başbakanı ve heyetiyle şahsım ve heyetim görüşme yaptık. Dedi ki, işte bu hukuka aykırıdır filan. Dedim; eğer hukuka aykırı ise siz hukuka aykırı olmayan yollara başvurun, oradan bu işi çözün. Ama biz şu anda bir devletle anlaşma yaptık. Siz şu anda Hafter’le çalışıyorsunuz, Hafter’in hukuki bir karşılığı var mı? Yok. Hafter, aslında şu anda uluslararası camianın tanımadığı ve orada bir darbeci sıfatıyla bulunan birisidir bunu göreceksiniz ve kabul edeceksiniz.

AHMET HAKAN- Meşru hükümet orada dururken.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Meşru hükümetle biz çalışıyoruz. Tabii önümüzdeki dönemde adil ve hakkaniyete dayalı sınırlandırma söylemimizi biz devam ettireceğiz bundan yani bizim geri adım atmamız mümkün değil. Ama nasıl? Hem diplomasiyi öne çıkaracağız, diyalogu ve iş birliğini teşvik edeceğiz. Tabii kimsenin ne bizim, ne de özellikle Libyalı kardeşlerimizin haklarına onların gasp edilmesine ve tek taraflı adımlar atmasına da Türkiye olarak izin vermeyeceğiz, yani bu konuda kararlılığımız var.

Tabii benim burada bir de teşekkür borcum var, o da nedir? Yani Parlamentomuza bunu getirdiğimizde.

AHMET HAKAN- Tezkere için.

BUKET AYDIN- Tezkere için.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Evet. Ve bu tezkereyle alakalı olarak Cumhur İttifakı bu noktada Sayın Bahçeli’ye ve heyetine istisnasız ortaya koydukları tavır sebebiyle çok çok teşekkür ediyorum. Çünkü o duruş çok çok önemliydi ve bununla ilgili bir şey. Ne diyor? Yani Ana Muhalefet Partisi Türk askerine lejyoner diyecek kadar alçalıyor. Bizim askerimiz bir defa oraya bir lejyoner sıfatıyla gitmiyor. Tam aksine ben bunu Gölcük’te denizaltı biliyorsunuz inşasında yaptığım konuşmada da söyledim, yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk Trablusgarp’a gitti mi? Gitti. Ve orada gözünden de hatta yaralandı mı? Yaralandı. Ve o farklı bir süreçti, o farklı süreci yaşadı mı? Yaşadı. Peki, Gazi Mustafa Kemal için böyle bir yakıştırma yapmanız mümkün mü? Siz her zaman biz Atatürk’ün partisiyiz, diyorsunuz peki bunu nereye yerleştireceksin? Ve bu konuyla ilgili yani Atatürk’ün hani gözündeki şehlalık derler ya, o şehlalıkta aslında oradaki gelen bir parçanın gözüne vurmasıyla şarapnel parçasının onunla kalıyor ve biraz da sıkıntılar o dönemde yaşamış. Fakat bütün güvenlik kurumlarımız arasında eğitim ve öğretim programları düzenlenmesi noktasında teknik bilgi ve tecrübe paylaşımı noktasında bizim askerimizin oradaki görevi koordinasyondur ve şu anda bu koordinasyonu yapıyorlar ve orada bir harekât merkezi. Bu harekât merkezinde de bizim bir korgeneralimiz bulunacak ve oradaki bu süreci onlar yönetecekler.

AHMET HAKAN- Ne zaman gidecekler?

BUKET AYDIN- Ne zaman gidecekler birde tam kapsam…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şu anda zaten peyderpey gidiyorlar.

AHMET HAKAN- Türk askeri gitmeye başladı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabii tabii peyderpey onlar gidiyorlar. Ama şu anda tabii yoğunlaşma biraz daha vakit alır.

AHMET HAKAN- Az önce söylediklerinizden bir muharip güç olarak gitmedikleri sonucu çıkarıyoruz doğru mu?

BUKET AYDIN- Yani faaliyetlerinin kapsamını…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şu anda evet şimdi muharip güç olarak bizim orada farklı ekiplerimiz olacak, bunlar bizim askerimizin içinden değil. Ve bu farklı ekiplerle o muharip güçler orada çalışacak, ama işin koordinasyonunu bizim üst düzey askerlerimiz bunun içinde işte başta korgeneralimiz olmak üzere ve bunun yanında da korgeneralimizle birlikte özellikle oradaki emir komuta zincirini elinde tutan gayet iyi yetişmiş ekiplerimiz olacak ve onlarla beraber bu süreci işletmiş olacağız.

AHMET HAKAN- Amaç meşru hükümetin ayakta kalmasını sağlamak mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ayakta kalması, oradan zaferle çıkması ve kendi topraklarına, kendi varlıklarına sahip olması.

AHMET HAKAN- Ve bizim yaptığımız anlaşmanın da geçerliliğini sürdürmesi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Zedelemeyecek. Bu anlaşmanın biliyorsunuz zaten bir yıllık bu tezkerenin süresi var bu bir yıl içerisinde de orada süratle bir netice olmak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin almış olduğu bu söz konusu kararın asıl amacı aslında daha ileri gideyim, Libya’da ateşkes sağlanmasına ve siyasi sürece geri dönülmesine yardımcı olmaktır. Hatta hatta Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Libya’daki olası mevcudiyetinin amacı savaşmak veya savaştırmak değil. Yani bir taraftan da meşru hükümete destek sağlayarak bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyecek insani trajedilere yol açacak gelişmeleri önlemektir ve bir an öncede anayasayı hazırlamaktır.

BAŞAK ŞENGÜL-Peki efendim, yeri gelmişken muhalefetin baktığınızda eleştirileri arasında bu yer alıyor. Bir yanda sizin biraz önce ifade ettiğiniz darbeci olarak tanımlanan Hafter güçleri, diğer tarafta da Ulusal Mutabakat Hükümeti ve başında bulunan isim Sarraj. Orada çatışma devam ediyor dolayısıyla, ola ki ilerleyen dönemde Ulusal Mutabakat Hükümeti düştü, ortadan kalktı dolayısıyla, bizim yaptığımız anlaşmanın da geleceği tehlikeye düşer bu eleştirileri görüyoruz, belki buna bir yanıt vermek isterseniz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi tabii biz öncelikle şu anda buradaki hâkim olan veyahut da Ulusal Mutabakat Hükümeti burada geçerliliğini koruduğuna göre muhatabımız odur, biz onlarla bu çalışmayı yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ama burada bir şey çok önemli, bakınız Ana Muhalefetin başı dikkat ederseniz önce söylediklerine baktığınız zaman ne diyordu? Şimdi burayı bir masaya yatırmamız lazım. Doğu Akdeniz’de zengin petrol yatakları ve doğal gaz kaynakları var tüm ülkeler orada.

AHMET HAKAN- Çok affedersiniz efendim, şimdi siz sürekli aslında buradaki çelişkiye işaret ediyorsunuz yaptığınız açıklamalarda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP liderinin. Şimdi o sizin eleştirdiğiniz kısımları bir getirelim.

BUKET AYDIN- Evet, tam anlattığınız kısım var, çünkü onu izleyebiliriz.

AHMET HAKAN- Siz oradan hangi çelişkiyi çıkarıyorsunuz, neden burada bir çelişki olduğunu düşünüyorsunuz? Sizden öğrenelim biz izleyelim ondan sonra.

AHMET HAKAN- Şimdi burada ne var, nasıl bir çelişki var?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Burada ne yok ki? Şimdi bakın bir taraftan Doğu Akdeniz’de şu var, şu var, şu var, şu var diyor.

AHMET HAKAN- Türkiye yok.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Türkiye yok, diyor. Şimdi Türkiye olunca da.

BUKET AYDIN- Niye gidiyoruz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Orada diyor Türkiye’nin ne işi var?

AHMET HAKAN- Ama Türkiye hem orada olup, hem de Libya’ya asker gönderememezlik yapamaz mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi orada olup asker göndermemek diye bir şey olabilir mi? Eğer orada olacaksan yapacaksın. Eğer bunda bir kararlılığın varsa…

AHMET HAKAN- Çünkü o yaptığın anlaşmanın gereği olarak Libya Hükümetini…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Gereğini yerine getireceksin. Şimdi Beyefendi diyor ki, Türkiye orada yok. Peki, Türkiye’nin orada olması için tezkere konusu gündeme gelince niçin tezkereyi desteklemiyorsun? Tezkereye destek vermiyorsun. Türkiye sadece Doğu Akdeniz’e girmiyor, Türkiye aynı zamanda Libya’ya da giriyor. Ve Libya’ya girişinin tarihsel arka planı var. Sen bu tarihsel arka plandan bir haber misin? Atatürk’ün partisinin başı olacaksın ve Atatürk’ün o Trablusgarp’ta yaptıklarından bihaber olacaksın ve ondan sonra da kalkıp bunu eleştireceksin, bunu kimse yutar mı ya? Ve tabii biz o zamanlarda biz Trablusgarp’a girmişiz.

AHMET HAKAN- Ama o zaman bizim değil mi orası, o zaman Trablusgarp bize ait değil mi, bizim topraklarımız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır şimdi işte o zaman da yine Trablusgarp’taki haklarımızı…

AHMET HAKAN- Savunmak için gitmiştik.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Savunmak için oraya gitmiş.

AHMET HAKAN- Atatürk gitmiş.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabii. Ona bakarsan ta Barbaroslara dayanıyor tabii işin ucu. Ve böyle bir o denizlerin tarihimizde yeri var ve bütün bunlara rağmen oraya gidiliyor. Şimdi diyorsun ki, orada biz yokuz ki saydığı ülkeler içerisinde bizim şu anda dayanışma içinde olduğumuz ülkeler var.

AHMET HAKAN- Katar mesela.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Örneğin, Katar. Ve az önce ifade ettiğim gibi, yine bu sayılan ülkeler içerisinde öyleleri var ki belki biz onlarla iş birliği yapacağız, onların petrol şirketleriyle burada iş birliği yapacağız, yani yapmamamız söz konusu değil. Ve bunları Sarraj’la da ayrıca konuştum ve bu konuda böyle müşterek adımlar da atabiliriz dedik.

AHMET HAKAN- Yani şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP liderinin yaptığı açıklamadaki size göre çelişki şu: Hem Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin olmasını istiyorsun, hem de orada Türkiye’nin olabilmesi için Libya’ya asker gönderilmesi gerekiyor Libya meselesine el atılması gerekiyor orada yoksun.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Ona da karşı çıkıyorsun.

AHMET HAKAN- Bunu işaret ediyorsunuz siz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii. Ben de diyorum ki, işte…

AHMET HAKAN- Doğu Akdeniz’de petrol arayabilmemiz, doğal gaz arayabilmemiz için bizim Libya’ya illa asker göndermemiz gerekiyor mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Hayır şimdi bizim buradaki hareket tarzımız şu: Bir defa biz petrole, doğal gaza muhtaç mıyız?

AHMET HAKAN- Muhtacız.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şu anda Libya’da bize böyle bir teklif var mı? Var. Daha önce ben ne dedim? Bize böyle bir talep geldiği zaman biz bu talebi geri çevirmez ve gideriz. Şu anda bize böyle bir talep var ve bu talep karşısında biz oraya gidiyoruz. Şimdi sormazlar mı adama? Bak Rus’un Wagner’i orada ve 2 bin 500 Wagner var. Öbür tarafta Sudan’ın 6 bin askeri orada, yani bunlar oraya bunları gönderiyor da biz niye çağrılmamıza rağmen gitmiyoruz?

AHMET HAKAN- Üstelik meşru hükümet tarafından.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Meşru hükümet tarafından, darbeci hükümet değil. Rusya’yı darbeci hükümet çağırıyor. Darbeci hükümet çağırdığı halde oraya gidiyor. İşte asıl lejyoner onlar.

AHMET HAKAN- Wagner lejyoner.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Wagner.

BUKET AYDIN- Bu arada efendim, yani çok kısa bir şekilde çok da soruyu uzatmadan soracağım, Putin geliyor görüşeceksiniz mutlaka bu konuda gündeme gelecek ne mesaj vereceksiniz o geldiğinde?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Bunların hepsini konuşacağız. Yani Wagner’in orada olmasından tutunuz, bütün burada Mısır, Abu Dabi yönetimi, Suud. Mesela şimdi çok ilginç bir şey, Suudi Arabistan bizim Libya ile ilgili olarak çıkarttığımız tezkereden çok rahatsız oldu. Niye rahatsız oluyorsun? Yani sen kalkıyorsun hem darbeciyi destekliyorsun, darbeciyi desteklemene rağmen kimseden sana çık yok. Türkiye’de şu anda 4 milyona yakın senin dindaşların var, soydaşların var ve bunların çoğu Arap ve bunlar bizim topraklarımıza geliyor bunlara yönelik en ufak bir destek böyle bir şey de yok bunların hepsi Arap, orada da sesin çıkmıyor. Ama şu anda Türkiye’nin Libya’daki meşru yönetimin davetine icabet etmesi seni rahatsız ediyor. Kusura bakma, biz burada Suudi Arabistan’ın bizi kınamasından rahatsız olmayız, tam aksine biz onu kınıyoruz. Ve kınamasını da asla biz kale almıyoruz.

BAŞAK ŞENGÜL-  Peki, efendim Libya konusunu geçiyor muyuz, bir soru daha sorabilir miyiz? Biraz önce çelişki olarak ifade ettiniz CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun o açıklamalarını. Şimdi CHP’nin bu tezkere meselesiyle ilgili gündeme getirdiği bir başka eleştiri boyutu da BM üzerinden Türkiye hareket etmeli, orada arabulucu olma yolunu aramalı BM’yi zorlamalı şeklinde bir yöntem önerisi ya da atılan adıma dair bir eleştirisi var, bunu nasıl yorumlarsınız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi Başak Hanım, önce şunu söyleyeyim: İnanın uluslararası hukuku bu adam bilmiyor. Ya bir tarafta darbeci var, bir tarafta meşru hükümet var. Meşru hükümetle, darbeci arasında arabulucu olunur mu? Her iki taraf meşru olur, orada kalkarsın arabulucu olmanın yollarını ararsın, ama bir tarafta darbeci var. Ya bu neye benziyor? Türkiye’de PKK terör örgütüyle kalkıp da la teşbih devletimiz arasında arabuluculuk yapma gayreti içerisine girenler var ya, maalesef Amerika’da buna soyundu, biz asla dedik, reddettik, buna benzer. Ve uluslararası hukukta da böyle bir şey yoktur.

AHMET HAKAN- Diplomasi de olmaz, diyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Olmaz ve uluslararası savaş hukukunda da bu yoktur ve böyle bir diplomasi anlayışı da olmaz, yani bunlar bunu da bilmiyor. Onun için bizim burada atmamız gereken adım her şeyden önce bu uluslararası diplomasinin altyapısının oluşturulmasıdır. Bu da nedir? Oradaki meşru hükümeti halkının nezdinde güçlü hale getirmektir, şu anda bizim yaptığımız bu. Tabii bu Beyefendi, Libya’yı bilmez, ama ben Libya’yı ta Başbakanlığım döneminden bilirim, ta Kaddafi döneminden bilirim, çok gittim geldim oralara ve ora insanını da bilirim. Ve orada gerçekten çok ciddi yatırımlarımız oldu, ülkemiz müteahhitlerinin vesaire bu yönleriyle de biliriz. Ama şimdi temennimiz Libya maalesef adeta böyle aç kurtların üzerine çullandığı bir ülke haline gelmiştir, bunun da başını işte Mısır, Abu Dabi yönetimi bunlar çekiyor. Maalesef Suud bunlara ciddi destekler veriyor. Tabii burada İsrail’le de ciddi manada bir dayanışma halindeler. Tabii Libya’ya desteğin her boyutunu değerlendirmemiz lazım. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki, Türkiye bölgede istikrarın sağlanması için diplomatik çabaları ortaya koymalıdır. Kendisinin bizim bu anlattıklarımızdan haberi yok ki. Biz bu arada neler yapıyoruz, ne gibi adımlar atıyoruz, nasıl bir sirkülasyon var diplomasi olarak, bunlardan haberi yok. İşte tezkere öncesi ne yaptım ben? Dışişleri Bakanımı Beyefendiye gönderdik, aynı zamanda İYİ Parti’nin Başkanına gönderdik. Gittiler, anlattılar, anlattılar da ne oldu? Ha mecbur değil o ayrı mesele, ama bak bilgilendirdiler seni, ben Dışişleri Bakanımı sana gönderiyorum, geliyor sana anlatıyor, gidiyor Meral Hanım’a anlatıyor. Niye, bunu niye istedik? İstedik ki, buradan bir birlik çıksın, beraberlik çıksın ve bu şekilde adımımızı atalım. Çünkü burada bizim ortak çıkarımız var, burada milli ve yerli bir adım atmamız lazım, milli ve yerli bir duruş sergilememiz lazım, ama ne yazık ki olmadı. Önemli değil, açık ara bir farkla da Parlamentodan tezkere kararı çıktı.

AHMET HAKAN- Peki, efendim şimdi az önce gösterdiğiniz bölgede Türkiye arama ve araştırma çalışmalarını yapıyor, dediniz bir sonuç var mı şu ana kadar elde edilmiş?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şu anda tabii bu bölgede henüz çalışmalarımız tam başlamış değil.

AHMET HAKAN- Tam başlamadı mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Yok. Şu anda bizim çalışmalarımızı yaptığımız yer daha çok münhasır ekonomik bölge dediğimiz, yani bu Kıbrıs’ın çevresindeki bu bölgelerde ki bunlar aynı zamanda Birleşmiş Milletlere de bildirilen Türk yetki alanı ve buralarda çalışmalar oluyor. Tabii bu iş öyle kolay bir iş değil, yani Başbakanlığım dönemindeydi çok ilginçtir Karadeniz’de ExxonMobil çalışma yaptı ve yanılmıyorsam 2 bin metreyi filan buldular, ama şey çıkmadı, petrol çıkmadı. Anlaşmamız da şöyle: Yani sondaj yapacaksın ve bu çalışmanın sonunda eğer bulursan yüzde 50’si bizim, yüzde 50’si senin.

AHMET HAKAN- Öyle mi anlaşılmış?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu ülkelere göre değişiyor, biz öyle yaptık. Ve 200 milyon dolar harcama yaptılar, bir netice çıkmadı.

AHMET HAKAN- Biz o harcamaya ortak almadık ama?..

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, hayır, bir kuruş para vermedik. Şimdi bu işin raconu bu. Öyle yani hemen biz sondaja başladık, buradan çıkacak bir şey yok. Öyle bir şey ki Ahmet Bey, bir vurursun çıkmaz, iki vurursun çıkmaz, üç, dört, beş, ama bir çıkar…

AHMET HAKAN- O zaman biz burada da benzer bir anlaşma yapacağız.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Olabilir. Ama burada avantajlarımız var. Nedir? Kendi gemilerimiz var, gerek sismik araştırma bize ait, sondaj bize ait, dolayısıyla buradaki harcamayı biz kendi imkânlarımızla, kendi gemilerimizle yapıyoruz, bu bizim en büyük avantajımız olacak, bu bize hem tecrübe kazandırıyor, hem işi kavrama noktasında iyi bir yere bizi getiriyor, hem de bulduğumuz anda da elhamdülillah, diyoruz.

AHMET HAKAN- Peki efendim, izin verirseniz şimdi Suriye meselesine geçelim.

BUKET AYDIN- Libya melesinden bir giriş yapabilirsek eğer Suriye konusuna, çünkü İdlib’i siz de söylediniz, çok ciddi bir insani dram var orada efendim ve 300 bin Suriyeli Türkiye sınırına doğru oradan bir şekilde geliyorlar şu anda. Fakat Rusya’yla da bu Libya meselesinde acaba farklı görüşmelerde olmamız İdlib’deki bu insani dramı tetiklemiş olabilir mi? Putin geldiğinde bu mesele hakkında ne görüşmeyi düşünüyorsunuz? Bir anlaşma sağlanabilir, bir ateşkes?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii İdlib’de veyahut da Suriye’de burada bizim Rusya’yla olan mutabakatımız ve müşterek gayretlerimiz çok daha farklı. Yani orada şu anda Libya’da yaşandığı gibi mesela işte dün olan olay, yani 40 tane fidan orada maalesef silahlı insansız hava aracıyla vuruldu ve bunlar şehit oldular. Vuran kim? Hafter. Bu böyle bir cani. Ve şu anda da tabii bizim özellikle Sayın Putin’le yaptığımız mutabakatta, biz burada sivil asla öldürülmesine fırsat vermeyeceğiz, ama ne yazık ki rejim burada sivil katliamını devam ettiriyor. Gerekçesi şu: Diyor ki, buradaki terör örgütleri işte bizim büyükelçiliğimizi vurdu, bizi vuruyor, bundan dolayı da biz bunun karşılıksız bırakamayız. Ama bizim orada 12 tane biliyorsunuz gözetleme kulemiz var, bu kulelerimiz şu anda görevde, onlar da gayet başarılı bir şekilde görevini yapıyor. Fakat bizim şimdi tabii Sayın Putin’le ki biliyorsunuz geçen Pazartesi biz bir heyeti Moskova’ya gönderdik, onlarla orada bir çalışma yaptılar ve bu çalışmalar neticesinde de artık burada biz bir adım atmamız lazım.  Bakın, buradaki insanları biz dünyaya bu acı içinde, hele hele bu kış mevsiminde bırakamayız, gelin bir plan yapalım ve burada ateşkesi sağlayalım. Yani mümkün olduğu kadar yumuşatıldı, ama gelişmeler maalesef bunu göstermiyor. Şimdi Sayın Putin’le biz tabii bunu konuşacağız, bunu görüşeceğiz. Temennim odur ki, Sayın Putin’le yaptığımız bu görüşmede biz bu ateşkesi sağlayalım, artık burada bombalar sivillerin üzerine inmesin.

BAŞAK ŞENGÜL- Peki efendim, Barış Pınarı Harekâtı sonrasında güvenli bölge çabası Türkiye’nin çok önemli, ülkemizde yaşayan Suriyeli sığınmacılar bakımından da ülkelerine dönüşlerini sağlayabilmek açısından da mühim. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’yla birer mutabakata varıldı, şimdi geldiğiniz noktada bu güvenli bölgeleri ne kadar sağlayabileceğiz. Siz bu konuda sürekli çağrıda bulunuyorsunuz uluslararası topluma, ama duymak istemeyen kulaklar sağır olmuşlar ve bunu işitmek istemiyorlar ve Türkiye’nin önünde de önemli bir maliyet var. Şimdi bu bölge için planlanan nedir? Geldiğimiz noktayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

AHMET HAKAN- Yeni bir harekât söz konusu olabilir mi; bir de ben bir soru olarak ekleyeyim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii Suriye için diyorsun.

AHMET HAKAN- Evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda zaten her an harekât halindeyiz, ancak…

AHMET HAKAN- Barış Pınarı benzeri bir yeni harekât.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sayın Trump bu durumu gördü. Şimdi mesela bana telefon görüşmemizde diyor ki, yani ben, YPG-PYD ne yazık ki hâlâ bu koridorun içinde duruyor, burada mutabık mıyız? Maalesef, dedi. Ama bize söz verdiniz, Münbiç’ten çıkacaklardı çıkmadılar, Tel Rıfat’tan çıkmadılar. Aynı şey Rusya için de, onların da verdiği söz vardı ve onlar da çıkartamadılar. Ama biz bütün bunlara rağmen dedik ki, buna devam edeceğiz kararlılıkla.

Şimdi yarın mesela benim Merkel’le görüşmem var, yarın Merkel’le yapacağım görüşmede biz tabii büyük ihtimalle bu Irak, İran, bu olayı konuşacağız, ama o önemli bir konu olarak da Berlin sürecini önümüze getirecek ve Berlin süreciyle de Libya’yı masaya yatıracağız. Çünkü liderler seviyesinde Berlin sürecini devam ettirmek istiyor. Tabii biz de Sayın Merkel’e şunu söyledik: Eğer hakikaten Sayın Putin filan geleceklerse, ben de gelirim. Ama Sayın Putin filan onlar gelmeyecekse, o zaman bizim kendi özel temsilcilerimiz bugüne kadar nasıl geldiyseler gene onlar gelsin. Yarın konuşacağız, duruma göre bakacağız, hakikaten…

AHMET HAKAN- Ama bu söylediğiniz Libya’yla ilgili.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Libya, ama burada artık şimdi tabii ortada bu Irak, İran olayı yoktu, şimdi tabii o da var, dolayısıyla muhakkak bu da şimdi gündeme oturacak. Bütün bunlarla beraber, tabii bizim biliyorsunuz bir 4’lü daha önce az önce konuştuğumuz zirvemiz vardı, bu zirveyi de biz, o zaman Putin de katılmıştı, şimdi katılacağını zannetmiyorum, ama şimdi yeni bir aktör Boris Johnson.

AHMET HAKAN- İngiltere Başbakanı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Londra’da konuştuk, Londra’da konuştuktan sonra orada böyle bir mutabakat ortaya çıktı, tamam, o zaman İstanbul’da biz 4’lü zirveyi yapalım, dediler. Şimdi biz Şubat ayı içerisinde 4’lü zirveyi İstanbul’da yapacağız, bu tabii 4’lü zirve içerisinde bunların hepsi yer alacak. Ve bu konuda da güzel gelişmeler var, arkadaşlar şimdi ön çalışmaları yapıyorlar, ondan sonra da bunun adımını atacağız.

Ama burada üzerinde durmamız gereken şey tabii, böyle bir harekât olacak mı, olmayacak mı deyince, şimdi bakın bütün şu ana kadar yaptığımız harekâtlar neticesinde Suriye’de biz 8200 kilometrekare alandan fazlasını bu süreç içerisinde terörden ne yaptık, arındırdık, bu bizim için büyük bir avantaj. DEAŞ’ı yenilgiye uğratarak sahadan özellikle silinmesine giden yolu açtık. Tabii PKK, YPG’nin ayrılıkçı gündemine darbe vurarak Suriye’nin toprak bütünlüğün ve siyasi birliğinin de muhafazasına biz bu vesileyle katkı sunduk. Şimdi bunlar tabii durup dururken olmadı, bir emeğin neticesinde oldu. Nasıl? Bir taraftan diplomasiyi çalıştırdık, bir taraftan savunma bakanlarımızın karşılıklı yaptıkları çalışmalarla işi bu noktaya taşıdık. Tabii burada özellikle şu kısım, Tel Abyad’ın batısı ve buradan Rasulayn, burası 120 kilometre…

AHMET HAKAN- Bura temizlendi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Temiz, 32 kilometre derinliği var, burada sadece biz varız şimdi, burada terör örgütleri yok.

AHMET HAKAN- Rusya’yla Amerika sözlerinde dursaydı nasıl bir tablo çıkacaktı orada?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi işte onlar eğer sözlerinde dursaydılar, şu Rasulayn var ya, buradan ta Irak sınırını kadar bu bölgeyi temizlemiş olacaktık. Aynı şekilde Tel Abyad’dan da batıda Rusya sınırı var, oraya kadar temizleyecektik. Ve bütün bunlar…

Şimdi mesela bakın, Cerablus şu anda tertemiz, orada bir sıkıntı yok ve yine kontrol bizde, ama…

AHMET HAKAN- Türkiye olarak titizlenilen şey, buraları da temizleyin mutabakata uyarak, diyorsunuz siz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- tabii, onlardan arındırın ve biz buralarda artık tacize uğramayalım, çünkü oralardan atışlar yapılıyor, biz bundan artık kurtulmamız lazım dedik.

Bakın, biz şimdi mesela şu Münbiç meselesinde de kesinlikle Amerika’dan bunu sözünü almıştık, Münbiç’i temizleyecek ve oradaki Arap aşiretlere teslim edeceğiz, ama başaramadı. Ve biz Rusya’yla yaptığımız görüşmeyle şu anda sabırla orayı takip ediyoruz. Ama Cerablus’a mesela şu anda altyapısıyla, üstyapısıyla her türlü desteği veriyoruz, ondan sonra El Bab yine aynı şekilde. Fakat bütün mesele, şu anda tabii şu alt kısımda, bakın şu Deyrizor, burası petrol yataklarının olduğu yerde, yukarıda da bakın şu Kamışlı yine petrol yataklarının olduğu yer.

AHMET HAKAN- Oraları bırakmıyorlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Peki, bu petrol kaliteli mi? Değil. Kim bunlardan istifade ediyordu? Aşağıda bunlardan PKK’nın işte yan kuruluşları PYD-YPG bunlar istifade ediyor ve bunu zaman zaman alıp sattıkları rejim, kalite yok ama. Kamışlı’nın petrolü yine aynı.

AHMET HAKAN- Orada da mı kalite sorunu var?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, kalite yok. Benim de gerek Sayın Putin’e söylediğim şey şu: Ya gelin Kamışlı petrolünden, verin bize desteği, buranın petrolünü biz kaliteli hale getirelim ve burayı biz güvenli bölgede yapacağımız konutlarda kullanalım.

AHMET HAKAN- O petrolü.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O petrolü.

BAŞAK ŞENGÜL- Sayın Cumhurbaşkanım, çok özür dilerim, kaliteli hale getirmek tam olarak ne demek?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Rafine edeceksin.

AHMET HAKAN- Şu anda rafine edilmiyor yani. İzin verirseniz, çok soru var sormamız gereken, süremiz de sınırlı malum, biraz hızla gidelim. Şimdi Başak, Buket, hanginiz sormak istiyorsunuz?

AHMET HAKAN- Hemen Amerika Birleşik Devletleri’yle ilgili başlığımıza geçelim. Siz mi soracaksınız?

BUKET AYDIN- Şimdi Amerika’yla ilişkiler aslında dönem-dönem her zaman çok konuşuyoruz, bizi 2020’de acaba nasıl bir yıl bekliyor? Çünkü Amerika’yla, özellikle Trump’la olan sizin ilişkiniz iyi. Fakat onun haricinde Amerika’da Trump’la ilgili de işleyen birtakım süreçler var aslında. Siz nasıl görüyorsunuz? S-400 konusu yine bir sorun olarak bu sene de karşımıza çıkar mı? Ki son gelişmelerle birlikte de aslında bizim ilişkimiz nasıl olur?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi ABD’yle ilişkilerde zor bir dönemden geçtiğimizi inkâr edemeyiz, böyle bir durumla karşı karşıyayız. Ama telefon görüşmelerimizde filan-falan bakıyorsunuz gayet güzel telefon görüşmeleri yapıyoruz ve umutlanıyoruz da doğrusu, ama umut sonra boşa çıkıyor. Şimdi bu ilişkiler mevcut, burada bir sıkıntı yok. Tabii sadece ikili ilişkilerimizin durumunu değil, bölgesel ve küresel meseleleri de sık sık görüşüp onları da değerlendiriyoruz, burada da bir sıkıntı yok. Aradığımız zaman ulaşmak benim için artık zor değil.

Malumunuz, Sayın Trump aleyhinde Kongre’de bir azil süreci yürütülüyor ve bu noktada Kongre üyeleri ülkemizle Amerika arasındaki bazı meseleleri suiistimal etmek suretiyle Sayın Trump’a da zarar vermek istiyorlar.

AHMET HAKAN- Kendi iç politikalarına alet ediyorlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Bu çerçevede Türkiye’yi hedef tahtasına oturtan beyhude yaptırım yasalarını tabii ki biz de reddediyoruz.

S-400 sistemleri, siz de ifade ettiniz, bizim tedarikimizin gerçek tehditlere karşı milli gereksinim ihtiyacımızın ve egemen, çünkü biz egemen bir ülkeyiz, yani egemen bir ülke olarak sen benim egemenlik haklarıma nasıl tasallut edersin, böyle bir şey olabilir mi? Ve bunu defaatle biz tabii Sayın Trump’a da anlattık, kendisi de bana hak verdi, hatta bunu kamuoyu önünde de, medyanın önünde de, Ahmet Bey sen de vardın… Siz de vardınız. Orada da açıkladı, herkesin önünde bunu açıkladı. Niye açıkladı? Haklı gördü bizi. Şimdi bu adımları atarken, geçen son yaptığımız telefon görüşmesinde aynı temennisini yine söyledi, dedi ki, biz bunları çözeceğiz. Benim nasıl mücadele verdiğimi biliyorsun, dedi, ama üst düzeyli yetkililerimiz bu bağlamda şu anda gayretlerini kendi muhataplarıyla da sürdürüyorlar ve bu konuda uzlaşmaz bazı tutumlar var maalesef. Tabii bu devam ederse, Kongre’de aleyhimize yaptırım teşebbüsleri sürerse, Türkiye’nin de bunlara karşı gerekli yanıtı vereceğini daha önce zaten söyledik, yani bundan biz geri adım atamayız, çünkü haklıyız. Ve temennimiz, Amerika’nın bir an önce ülkelerimiz arasındaki bu köklü müttefiklik ilişkilerine yaraşır şekilde ve dünyada da karşımıza çıkan ortak sınamaların bilinciyle bir hareket, bir tavır ortaya koymasıdır, bunu bekliyoruz ve burada da doğrusu umutluyum.

BAŞAK ŞENGÜL- Peki efendim, ben de İsrail’i sorayım…

AHMET HAKAN- Şimdi İsrail’i değil de şeye geçelim, herkesin merak ettiği konuya, yerli otomobil konusuna geçelim. Vallahi beğenildi, yani ben açıkçası beğendim, tasarımı gayet güzel. Aslında Türkiye’de de yine her kesimin hemen hemen ortak mutabakatıdır yerli otomobil, iyi oldu, güzel oldu. Şık mı, beğendiniz mi?

BUKET AYDIN- Çok güzel, ben SUV’a gözümü diktim.

AHMET HAKAN- Siparişler verilecek herhalde.

BUKET AYDIN- Ön sipariş veremiyoruz henüz, değil mi efendim?

AHMET HAKAN- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da aslında beğendiğini söyledi, hatta denemek istediğini ifade etti. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani bu büyük heyecan dalgası oluşturan yerli otomobili, sizin bakış açınız ne?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii ilk arkadaşlar bu tasarımını getirdikleri zaman, hakikaten bu tasarım bana ayrı bir heyecan vermişti.

AHMET HAKAN- Tamam, olacak bu iş dediniz mi? tasarımı görünce?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii. Bir de şimdi 5 babayiğit derken zaten o kararlılıkla attık ve bu 5 babayiğit de ülkemizdeki hatırı sayılır, önemli iş adamları. Dolayısıyla da bu iş zaten böyle olur, yani bunu kalkıp birisinin üzerine yıksan bu olmaz. Daha önceleri ben bazı sektörün içerisinde olan iş adamlarımızla da bunları konuştum, ama netice alamamıştım, ama bu defa bu 5 babayiğit bu işe girdi. Ve atılan adımda da, gerek CEO durumunda olan arkadaşımız da gerecekten yurt dışında kendini ispatlamış bir arkadaşımız…

AHMET HAKAN- Konuya çok hakim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, konusuna da hakim. Ve bunlarla beraber bu adımı atmış olduk. Tasarımlar tabii 5 ayrı tasarım, bu 5 ayrı tasarımda da hakikaten, şu anda tabii 3 tasarım ortaya çıkmış vaziyette, fakat bu lacivert de bayağı şık.

AHMET HAKAN- Bu daha güzel.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Acayip.

BAŞAK ŞENGÜL- Sizin favoriniz bu mu efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Benim şu anda o, diğer 2’yi daha görmedim ama, bu lacivert gerçekten…

AHMET HAKAN- Alırsam bunu alırım mı diyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bayağı şık. Ve şunu da söyleyeyim: İçinde hakikaten bir iç rahatlık var, konfor var, iç rahatlık var. Ben mesela diyelim şu boyuma rağmen içinde rahat oturabiliyorum.

AHMET HAKAN- Hız yapıyor mu, hızı nasıl?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu tabii şey olarak, yani tam manasıyla testler bittikten sonra hız noktasında mesafe alabiliyor, bayağı iyi bir konumda.

BAŞAK ŞENGÜL- Zannediyorum test sürüşleri efendim ilk üretimden sonra gerçekleştirilebilecek teknik olarak takip edebildiğim kadarıyla.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah bu yılın sonu itibarıyla testte daha ileri adım atmış olacaklar, ama 2022 bu işin artık tamı olacak. Bu arada tabii Gemlik’teki fabrikayı inşallah bitirmiş olacağız.

AHMET HAKAN- Ne zaman bitecek fabrika?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi fabrikanın yerini filan belirledik, onu zaten teslim ediyoruz ve 1 milyon metrekarelik bir alan üzerinde, Gemlik’te de deniz kenarında bir yer veriyoruz ki oradan ihracatı, çünkü buranın ihracattaki potansiyeli yüksek olmadıktan sonra bunu devamlı hale getiremezsiniz, ihracata dayalı olacak. Ha içeride bunun olması gerekmez mi? Tabii ki olacak. Ama ihracat altyapısı da bunun iyi olursa o zaman tabii ki hem kazandıracak, hem de dünya piyasalarında artık sizin otomobiliniz bir defa yer edinecek.

AHMET HAKAN- Fiyat pahalı mı?

BUKET AYDIN- SUV modelinin özellikle fiyatı merak ediliyor efendim? Bir de maliyetler.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu halkımızın inanıyorum ki cebini de rahatlıkla inşallah sıkıntıya sokmadan alabileceği otomobil noktasında olacak diye düşünüyorum. Bir defa, o olmazsa sürümden kazanma felsefesi yürümez.

AHMET HAKAN- Sürümden kazanmak için fiyatın ehven olması lazım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, ehven olması lazım, hele hele ilk dönemlerde çok daha önemli.

Ama şu bir defa çok çok önemli: Bakın, biz şimdi elektrikli bir otomobil yapıyoruz.

BAŞAK ŞENGÜL- Tam onu soracaktım efendim, çevreci boyutu da çok önemli. Bununla teknolojik bakımından çok önde, anladığımız kadarıyla.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tamamen çevreci, bu özelliği var. Ve bir diğer tabii boyutu da, özellikle gerek ön, gerek arka koltukların olduğu bölgede ciddi bir rahatlık var, bu da çok çok önemli, ses yok, hiçbir şey yok.

AHMET HAKAN- Aslında Türkiye’nin bu tür teknik konularda ilerleyebilmesi için temel bilimler şart efendim, temel bilimlere ağırlık verilmesi gerekiyor. Ben geçen Tuzla Belediye Başkanı Doktor Şadi Yazıcı’yla bir görüştüm, temel bilimler üniversitesi gibi bir şey oluşturmaya çalışıyorlarmış. Çok önemli bu tür teknik meselelerin halledilmesi için, Türk gençlerinin buralara eğilmesi için bütün otomobil işinde ve diğer işlerde eğitimde temel bilimler.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii o gün o sunumu yaptığımız yerde, biliyorsunuz Bilim Araştırma Merkezi, o gün onun da açılışı yapıldı ve Türkiye’de tabii o temel bilimler dediği Şadi Beyin noktasında, bu noktada zaten bizim üniversitelerimiz aslında var. Yani bugün Ortadoğu’dan tutun Teknik Üniversiteye, Yıldız Üniversitesi, bütün bunların hepsinde var ve diğer üniversitelerimizin de içinde bu tip bölümler var. Ama bu şimdi ilk defa tabii elektrikli olunca bir farklılık ortaya koydu. Bu ne dizel, ne benzinli, bu…

AHMET HAKAN- Dizel, benzinli olsaydı bir önceki teknolojiyi biz getirmiş olacaktık.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve bu kadar cazibesi de olmazdı, ama şimdi burada bir cazibe söz konusu. Mesela şimdi ön konsüle bakıyorsun, orada mesela navigasyon ve şimdi o navigasyonla birlikte artık nereye gidiyorum veya gideceğim demeyeceksin ve oradan bir defa bütün olduğu gibi harita sistemleri vesaire hepsi oraya girecek, oraya onlar yazılımı vesairesi yapıldıktan sonra oradan acaba şu neredeydi filan demene gerek yok, hepsi orada. Batı bu işi halletti, bakın şu, şimdi biz de bunu halledeceğiz ve şu anda altyapısı da zaten bu işin bitti ve çok çok rahat bir şeyi var. Bir de tabii görüldüğü gibi logo da… Logosu ne?

AHMET HAKAN- T, Türkiye.

BUKET AYDIN- TOGG.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, lale.

AHMET HAKAN- Lale lale, evet.  Herkes birtakım anlamlar çıkartıyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.

AHMET HAKAN- Serbest diyorsunuz herhalde.

Peki, Kanal İstanbul.

BAŞAK ŞENGÜL- Kanal İstanbul’la ilgili çok soru var, vaktimiz de giderek daralıyor tabii, hemen başlayalım efendim.

Kanal İstanbul’la ilgili son dönemde çok konuşuyoruz, program üzerine program yapıyoruz. İhaleye ne zaman çıkılacak, o merak edilen bir boyut. Öte yanan muhalefetin eleştirileri var, stratejik bir proje olduğu üzerinde duruluyor. Muhalefet cephesinden ise, stratejikse bize o zaman açıklanır mı, açıklanacak mı gibi sorular var. Buradan başlayalım isterseniz, buyurun.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir defa bu açıklanır mı, açıklanmaz mı, bu soruyu ben çok çok abes buluyorum. Ne demek, tabii ki açıklanır. Yani biz şimdi dönemimizde 3’üncü köprü yapıldı, açıklamadık mı? Açıkladık. Marmaray yapıldı, açıklamadık mı? Açıkladık. Avrasya yapıldı, Osman Gazi yapıldı, bütün bunların hepsini biz açıkladık, açıklayarak zaten ihalelerini yaptık. Şimdi burada da yine aynı şekilde bu yapılacak ve burada 2 önemli faktör var.

Bunlardan bir tanesi, bir defa bu işin planlaması yapılmıştır, proje çalışmaları o da tamamlanmıştır. Bunun en önemli şeyi bu, plan, proje. Şimdi işin finans noktasına gelince; bir, burada biz BOT, yani yap-işlet-devret’le bunu yapabiliriz. İki; milli bütçeyle yaparız. Benim gönlümün arzu ettiği, BOT sistemiyle bunu yapmaktır. Niye? Çünkü kasamızdan bizim 1 kuruş para çıkmaz, yapacağımız anlaşmaya göre de bunu yüklenen firmalar kaynağını da kendisi bulur ve bu kanalı yapar.

AHMET HAKAN- Siz onu istiyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Gönlüm bunu arzu ediyor, çünkü bizden, milli bütçeden çıkmasın. Ha bulduk bulduk, bulamadığımız takdirde milli bütçeden bunu yaparız. Ve milli bütçeden de bu iş için Türk müteahhitleri bu işe girer mi-girmez mi? İstanbul Havalimanı’na nasıl girdiyseler, ben inanıyorum ki buna da girerler. Belki onlar dışarıdan krediyi bulurlar, buldukları bu krediyle de bu adımı atarlar. Fakat, buradaki asıl sıkıntı şu: Şimdi programa gelirken bana bir mesaj atıldı, o mesaj da şu: Birinci Köprü’nün yapımında o zaman maalesef –gazetenin adını vermeyeyim, ama malum bunları anlarsınız zaten- orada diyor ki 50 yıl önce, “Birinci köprünün yapımı İstanbul’un felaketidir” diyor. Bakın aynı zihniyet bunu ikinci köprüde de yaptı, üçte de yaptı. Ve Marmaray’da bizim Marmaray’ı bitirmemizi geciktiren sebeplerden bir tanesi, bu Mimar ve Mühendisler Odası olmuştur ki hiçbir hayırlı işin teşvikçisi olmamıştır, her zaman karşısında dikilmiştir. Düşünün ya Külliye, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bununla ilgili hâlâ CHP bununla uğraşıyor. Danıştay’ın kararı var, her şey bitmiş, hâlâ burası kaçak. Ve biz tabii birçok şeyleri yapmaya devam ediyoruz, şimdi belki 1 ay içinde Cumhurbaşkanlığı kitaplığının veya kütüphanesinin açılışını yapacağız. Ama gelip gezdiğiniz zaman ondaki o ruh güzelliğini, ruh açıcılığını, teşvikini görünce hayran olacaksınız.

AHMET HAKAN- Kompleks içinde ayrı bir bina mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, müstakil bir bina ve 5 milyon cilt kitap alabilecek.

AHMET HAKAN- 5 milyon?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, 5 milyon. Ve dijital ortamda oraya kaydolacak. Ve şu anda ben de kitaplarımı vereceğim, diyen birçok sağ olsun büyüklerimiz, hepsi kitaplarını vermek suretiyle onları biz orada kayda alıyoruz ve onların hepsi orada raflara yerleştiriliyor.

AHMET HAKAN- Türkiye’nin en büyük kütüphanesi olur, o zaman o.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Türkiye’nin en büyüğü olacak. Bir ikinci aday daha olacak, o da İstanbul’daki Rami Kışlası’nın olduğu yer. Orayı da kütüphane yapacağız inşallah. Şimdi bunların çalışmaları da devam ediyor. Çünkü biz bunlarla zaten eğer bir ülkenin kültürel noktada bir ayağa kalkışı varsa, onlar o ülkeyi zengin hale getiriyor. Şimdi bizim bir taraftan AKM devam ediyor, AKM de hızla şu anda devam ediyor. Bir de Ankara AKM var, o hızla devam ediyor. Bizim tabii Ankara’daki şu anda kültür merkezimiz de çok çok güzel, o da bu şekilde artık gençlerle sürekli buluşuyor. Fakat burada tabii özellikle bu kesim maalesef insanlarımıza yanlış bilgilendirmeler yaparak, millet ile devleti yönetenleri hep karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Ya bırakın bunu da, artık bir dayanışma içerisine girelim ve milletimizle el ele verelim, omuz omuza verelim ve biz bu projeyi niye yaptığımız açık açık anlatıyoruz, her şey ortada.

AHMET HAKAN- Efendim, bu görüntüler yeni mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunlar şimdi bu projenin içinde olanlar. Ancak tabii burada arkadaşlar, bu ana kadar birçok müteahhit firma da kendi proje ekiplerine bize proje yapıp gönderdiler. Mesela dikey mimariyle olanlar var, yatay mimariyle olanlar var, bunların hepsi yapılıp bize gönderildi, burada bu türleri de var.

AHMET HAKAN- Dikey mi olacak, yatay mı olacak?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ağırlıklı burada yatay olacak.

BUKET AYDIN- Siz zaten hep yatay tercih ettiğinizi söylüyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ağırlıklı yatay olacak ve şu anda bu çalışmalarla birlikte de tabii… Bunu arkadaşlar tam böyle düzenleyelim.

AHMET HAKAN- Yeni görüntüler bunlar galiba.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bunlar son görüntü. Ve neler söylemiyorlar ki, burada su sıkıntısı olacak. Bakın kaç gündür Ulaştırma Bakanım, Çevre Şehircilik Bakanım, bütün bunların hepsi anlatıyorlar ve açık açık bunu biz anlatmaya devam ediyoruz. Arkadaşlarıma diyorum anlatacaksınız ve en sonunda gerekirse ben de sadece bu konuyu ele alan bir sunumu da yapacağım.

AHMET HAKAN- Teknik.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Teknik.

BUKET AYDIN- Efendim, bunu bir vatandaş olarak söylüyorum; şimdi her gece bütün kanallarda 6 kişi çıkıp birbirine bu konuda bir şeyler iddia ediyor ve sonra sonunda bağırarak, kavga etmeye başlıyorlar. Şimdi bir vatandaş olarak izlediğinizde de tabii ki normal olarak onların da aklının karışması çok normal. O yüzden ne kadar çok bilgilendirme… Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tartışmaları esnasında da oldu, orada da çok fazla bilgilendirme yapıldı ve o zaman halk aslında anladı ne olduğunu. Bence burada da bu tarz şeylerin yoğunlaşması gerekiyor diye düşünüyorum bir vatandaş olarak.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi derdimiz, bu niye var? Önümüzde Boğazımız var, İstanbul Boğazı’nın ne tür sıkıntılar yaşadığını bizler geçmişten bu yana zaten biliyoruz. Ama biz bu sıkıntıları daha yaşamayalım istiyoruz. Yani niçin bizim Boğazımızdan devasa, yani 200 bin tonluk petrol gemileri geçsin? Efendim, Montrö ile bu iş bağlantılıymış, engelleyemezmişsiniz. Bakın, arkadaşlarım bu konulara pek cesaret etmiyorlar, ama ben cesaret ederek söylüyorum; benim Asya ve Avrupa yakamı tehdit eden bir konuda biz gereği neyse bunun gereğini yaparız. Çünkü biz Romen tankeriyle biliyorsunuz bir facia yaşadık. 7 ay, 7,5 ay o tanker orada yandı. Eğer biz bunlara engel olmazsak, yarın daha büyük bir facianın bizim karşımıza gelmeyeceğini bize kim garanti edebilir? Ama burada bütün tedbirler alındığı için Kanal İstanbul’da böyle bir sıkıntı söz konusu olmayacağı gibi Asya ve Avrupa Yakasında burada adeta biz yeniden bir İstanbul’u bir çevrecilik ve şehircilik projesi olarak inşa edeceğiz. Şimdi burada mesela bakın 1979’da 43 can kaybı var.

AHMET HAKAN- Bunu hatırlayan yok.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok. 100 bin ton ham petrol taşıyan Romanya bayraklı tanker işte bu, meşhur az önce söylediğim…

AHMET HAKAN- Günlerce yandı bu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, 7,5 ay.

AHMET HAKAN- Aylarca hatta.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve Yunan bayraklı kuru yük gemisi bunlar çarpışarak bu olay oldu. Öbür tarafta 1991, Lübnan bayraklı Ravinyon ve Filipinler bayraklı Madonna Lili gemileri burada çarpıştı. Öbür tarafta 1994, 6 can kaybı, dünya denizcilik tarihinin en büyük kazalarından biri gerçekleşti, Nassia Tankeri ile Shipbroker çarpıştı. Bunların hepsi Boğaz’da oluyor, daha geçmişteki günlerde oldu.

AHMET HAKAN- Aradan uzun bir süre geçtiği için bu büyük kazaların, sanki Boğazda bir daha böyle bir kaza olmayacakmış gibi bir izlenim, algı insanlarda oluşuyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bizim derdimiz şu: Tabii Boğaz farklılık arz ediyor. Ama şimdi bu yeni bizim inşa edeceğimiz yerde ise tedbirlerimizi biz bütün olumsuzluklara karşı alıyoruz. Nedir? Derinlik bir yatay V şeklindedir, bunun eni, uzunluğu, mesela şimdi 45 kilometre uzunluğu var, derinlik aynı şekilde 25 metre falan derinliği var, yani bu draftlar falan bunlar uygun olduğu zaman tabii buralardan gelip geçen gemiler rahat olacağı gibi, bir de işte az önce gösterdiğimiz gibi mesela şimdi burada bakın turizm bölgesi, öbür tarafta SİT alanları. Öbür tarafta Küçükçekmece’de bir yat limanı, meskûn yerleşimler, şimdi bütün bunlarla beraber bisiklet yolları. Ve tabii yatay mimari olacağı için bunlar da bir ayrı güzellik buraya getirecek. Ve bunun yanında da tabii Marmara konteyner limanı yine aynı şekilde burada olacak. Gelişme alanlarını ona göre, eko turizmini ona göre, bütün bunlarla beraber kongre fuar merkezi, sağlık turizm bölgesi vesaire gibi birçok burada imkânlar olacak ve İstanbul’u ki arkadaşlar bizim şimdilik arkadaşlar en az burada 500 bin kişinin istihdam edileceği bir imkân diyorlar. Bir de, özellikle yani birçok hani bu deprem vesaire bunlardan dolayı çektiğimiz sıkıntılar sebebiyle bu insanlara yerleşim alanı olarak buraları, rezerv diyoruz buna, rezerv alan olarak da buralarda bu imkânı getirelim dendi ve çalışmaları bu noktada getireceğiz.

Peki, ne sağlayacak İşte bakın seyir emniyetini sağlayacak, Boğazdaki trafik yükünün azaltılmasını getirecek. Tabii Boğazdan sadece hafif kuru yük gemileri geçecek. Boğazda tarihi dokunun korunması ve güvenliği sağlanmış olacak. Can ve mal güvenliği sağlanmış olacak. Yatay mimari ile modern yerleşim alanı burada kurulacak. 10 binin üzerinde yeni istihdam burada sağlanacak. Yeni bir uluslararası su yolu ve yeni bir kent oluşturulması da sağlanmış olacak.

BAŞAK ŞENGÜL- Peki efendim, Montrö ile ilgili hep endişeler, işte Buket Aydın’ın bahsettiği o programlarda bizim uzunca süre tartıştığımız bir boyut.

AHMET HAKAN- Montrö’yü konuşuyoruz.

BAŞAK ŞENGÜL- Evet, Montrö’yü bol bol konuştuk. Dolayısıyla böyle bir kanalın yapılması Montrö’yü boşa mı çıkartır, bu anlaşmayı bozar mı, yoksa bu su yolu için yeni bir anlaşma mı gündeme gelir; bu bizim hep tartıştığımız boyutlardı, belki bununla ilgili siz bilgilendirmek istersiniz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bence ona hiç kafayı takmayın, Montrö sadece Boğazı bağlar, burası Montrö içinde olan bir şey değil, bu Montrö’nün tamamen dışında olan bir şey. Ve Montrö bir tarihtir Boğazla beraber, ama şu anda bizim Kanal İstanbul’umuz ise bizim kendi imkânlarımızla yeniden inşa ettiğimiz bir projedir ve bu Montrö kapsamında da değildir.

BAŞAK ŞENGÜL- Savaş gemileri o zaman Montrö kapsamında yine boğazlardan o sınırlamalar nelerse o çerçevede geçmeye devam edecek.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, onlara da bir çözüm buluruz canım, gerekirse buradan da geçebilirler, bakarız.

AHMET HAKAN- Siz bilim adamlarıyla, kurumlarla, üniversitelerle bu konuyu tartıştınız mı, ele aldınız mı, çalışma yaptınız mı? Bu depreme yol açar mı, çevreyi, ekolojik sistemi bozar mı, çevre açısından bir sorun getirir mi? Bu konularda bir çalışma?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu konuda benim ta Başbakanlığım döneminde biz bilim adamlarıyla bu konunun çalışmasını yaptık. Aklımda kaldığı kadar 40’a yakın bilim adamıyla bu çalışmayı o dönemde biz yürüttük.

AHMET HAKAN- Burada bir grafik de var aslında.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Benim o Başbakanlığım dönemi…

AHMET HAKAN- Bu o zamandan yapılan çalışma mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii. Burada 7 üniversite var ayrıca yapılan bu çalışmada; Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Gazi, Başkent, Atılım, Çankırı vesaire bunlara yapılan çalışma.

AHMET HAKAN- Bunlar ne yaptılar, bilimsel çalışmalar mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi o çalışmaları yapıp Ulaştırma Bakanlığımıza, Çevre Şehircilik Bakanlığımıza bu çalışmalar verildi. Şimdi bu çalışmalar bizim bakanlıklarımızda mevcut. Zaten onlar da bu çalışma üzerinden…

AHMET HAKAN- Projeyi oluşturuyorlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii. Bilimsel çalışmalar bu noktada. Şimdi bakın altta hepsini görüyorsunuz; deprem analizini görüyorsunuz, bitki ve hayvan, bütün habitatını görüyorsunuz, arkeolojiyi görüyorsunuz. Bütün şurada hayvanlarla ilgili olsun, diğer konularla ilgili olsun, A’dan Z’ye 33 bilim dalında çalışma var, bunlar hep yapıldı.

AHMET HAKAN- Bitti.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, yapıldı bunların hepsi. Ama bunlar yani ortada bir şey yokmuş gibi hareket ederek, bir çalışma yapılmamış vesaire gibi, yani bu konuyu böyle yok farz etmenin gayreti içerisine giriyorlar. Şu anda şu çalışmalara bakın, çevresel ölçümde 97 noktada çevresel ölçüm yapılmış. Öbür tarafta gürültü ölçümü, 15 noktada gürültü ve titreşim ölçümü yapılmış. Ve sondaja gelince bin 700 metre sondaj karada, denizde ve gölde yapılmış. Bunları yaptık, bu adımlar atıldı.

Bu bir şeyi gösteriyor biliyor musunuz; bunlar şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar. 17 yıldır biz sadece İstanbul’u yönetmedik, aynı zamanda Türkiye’yi yönettik. Bütün bunları yönetirken de, işte Haliç’te yaşadıklarımız ortada. Haliç’te de benzer şeyleri yaptı bunlar, burası temizlenmez, dedi. Ne olacak dedik, bize verdikleri şey şu: Bilimsel bir çalışma. Ne olacak bilimsel çalışmayla? Dediler ki; bir defa burayı gelin hafriyatla dolduralım. Haliç, ya Haliç…

AHMET HAKAN- Altın Boynuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Adı Altın Boynuz, burayı hafriyatla dolduracaksın, bu olacak iş mi? Sağ olsun, gıyabında adını vereyim, hem de teşekkür edeyim, Gülermak denilen bir müteahhitlik firması, o bir özel çalışma bu iş için o zaman yaptı ve Haliç’teki bütün çamuru 9,5 kilometre mesafedeki Alibeyköy’üne taşımak suretiyle oradaki bir taşocağı vardı, o taşocağına doldurdu ve taşocağından şimdi orada biliyorsunuz Viaport var, öyle bir yer meydana geldi ve çıkan suyu tekrar Haliç’e deşarj etti. Yani adeta bir petrol pipeline gibi oradan oraya pompaladı, ondan sonra suyunu geri tekrar oraya. Ve balık-malık kalmamıştı Haliç’te, şimdi Haliç’te balık avlanıyor.

AHMET HAKAN- Haliç temizlendi gerçekten.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Temizlendi.

AHMET HAKAN- Şimdi efendim, biraz vaktimiz de daraldı, ekonomiden söz edelim isterseniz. Siz sürekli çıktınız her konuşmasında, ya bu faizin inmesi lazım, dediniz. Faiz inmeli, inmeli, dediniz. Siz faiz inmeli dedikçe, bunun enflasyonu da indireceğini söylediniz, bunu söyledikçe bütün ekonomi uzmanları ya bu felaket olur, bu yapılmamalı diye feveran ettiler. Ben de onlardan çok etkilenmiştim. Şimdi faiz indi, enflasyon da iniyor yani, hakikaten enflasyon.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnecek.

AHMET HAKAN- Pardon?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Daha da inecek.

AHMET HAKAN- Şimdi ben o konuşmalardan bir şey derledim, bir bakalım. Şimdi siz sürekli baştan beri bakın neler söylüyorsunuz, faiz inmeli inmeli diyorsunuz, bir dinleyelim, sonra devam edelim.

AHMET HAKAN- Şimdi bu bir süreç, aslında 2008’den beri bunu söylüyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hep söylüyoruz.

AHMET HAKAN- Hep söylüyorsunuz, evet. Gerçekten felaket senaryoları yazdılar, yani faiz indiği anda ülke şey olacak. Hatta Merkez Bankası Başkanı direniyordu indirmemek için, onu destekliyordu herkes; ya iyi direniyor da hiç değilse ülke ekonomisine bir şey olmuyor filan deniliyordu. Hâlbuki hakikaten faiz indi, enflasyon da iniyor, ekonomide de herhangi bir olumsuz tablo yok, hatta tam tersine.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hatırlıyor musunuz, hani o 2008 ekonomik krizi olduğu zaman, ben yine o zaman bir çıkış yapmıştım, demiştim ki; bu kriz bizi teğet geçecek demiştim.

AHMET HAKAN- Teğet geçecek. O teğet kelimesi alıp yürümüştü, o zaman.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve şu anda işte parti kurma çalışması yapan bazı arkadaşlar var ya, onlar da o zaman benim yanımda olanlar bana karşı çıkmışlardı, yok şöyledir-yok böyledir. Niye? Çünkü talimatı IMF’den alıyorlardı. Ve inandığımı ben de kararlı bir şekilde sürdürdüm.

AHMET HAKAN- Onlar teğet geçmeyecek mi diyorlardı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, böyle bir noktadaydılar. Zaten onlar faizciydi. Ben faizlerin devamlı düşürülmesini istiyordum. Niye? Ya ortada bir gerçek var, biz yüzde 63 politika faiziyle Türkiye’yi devraldık. Yüzde 63’ten aldık ve faizi biz 4,6’ya kadar indirdik ve buna indirdiğimiz zaman işte enflasyon da 6,5-7’ye filan gelmişti. Çünkü benim alanım da ekonomi, inancım şu: Az önce de ifade ettiğim gibi sebep-netice ilişkisi ve faiz sebeptir, enflasyon neticedir ve doğru orantılıdır. Faizi düşürdükçe enflasyon da düşer, ters orantılı değil ve benim tezim hâlâ budur. Yani olay öyle domates, patates filan falan meselesi değil, bunların hepsi hikâye, onlar yan meseleler. Bakın şimdi bu konuda hükümet sistemini değiştirdik, biliyorsunuz daha önce Merkez Bankası Başkanını biz alamıyorduk, ama bu yeni hükümet sisteminde Başkanın Merkez Bankası Başkanını da görevden alma yetkisi var. Tabii bu yetki gelince, ben baktım ki yani Merkez Bankası Başkanı laf dinlemiyor, yine bildiğini okuyor, görevden aldık, sağ olsun yeni arkadaşımızla yola devam ettik. Ve faizci ekonomi olayını bir kenara koyup şu anda Hazine ve Maliye Bakanımız olsun, bunun yanında Merkez Bankası Başkanımız olsun, zaman zaman tabii yaptığımız toplantılarda da burada faizi düşürmemiz gerekiyor. Ve bakın çok kısa zamanda, 2019 yılı içerisinde faizi düşürdük. Düşürdükçe de ne yaptı? Bakın neredeyse tek haneli rakamı yokladı.

BUKET AYDIN- Evet, yaklaştı çok.

AHMET HAKAN- En son, evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ama şimdi 2020, 2020’de…

AHMET HAKAN- Kesin tek hane.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Eyvallah, tek haneli rakama faiz de, enflasyon da gelecek. Bu neyi getirecek? Bu bir yatırımı getirecek, ciddi manada yatırımlar artacak. Bakın şimdi Eylül 2018’de 24, Temmuz 2019’da 19.75, Eylül 2019’da 16.75… Ekim 2019’da 14, Aralık 2019’da 12. Şimdi bu tek haneli faiz oranına gidiş.

AHMET HAKAN- Ne kadara kadar inecek, bu faizler ne kadara kadar iner?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl daha öncesinde 4’e, 4,5’a indiyse…

AHMET HAKAN- Hedef o yani.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunda da bir taraftan ülke ekonomisi güçlendikçe, çünkü ne kadar düşürürsek… Dünyaya bakalım ya, şu anda Amerika’daki faiz oranına bakalım, Avrupa’daki faiz oranlarına bakalım, Japonya’da eksi, bunlara bakalım. Bunlar buralara ulaşıyor da, biz niye ulaşmayalım? Çünkü bunu yaptıkça ne artacak? Yatırım artacak. Yatırım arttıkça istihdam artacak. İstihdam arttıkça rekabet gücün artacak, rekabet gücün artıkça bir de bunun yanında üretimin artacak. Bunlar arttığı zaman…

AHMET HAKAN- Faiz yüksek olunca bunlar olmuyor mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunların hiçbiri olmaz. Şimdi biz bunu yakalıyoruz ve bunu yakalamayı artık 2020 inşallah bunun sinyallerinin bizim için verildiği bir yıl olacak.

Şimdi bakın, 2002’de yüzde 58 tüketici kredi faizleri buradaydı, 2019 yüzde 16’ya kadar bu üştü, ama 2020 artık tek haneli rakama inşallah inmiş olacağız.

BUKET AYDIN- Efendim, ekonomiyle ilgili bir önemli konu da şu aslında: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları. Bunlar uzun bir süredir Türkiye’ye yönelik sübjektif bir tavır içerisinde, bunu hepimiz biliyoruz. Nereden değerlendirdiklerini bilmiyoruz, kafalarına göre değerlendirmeler yapıyorlar, işte Türkiye’nin kredi notuyla, birtakım şeylerle ortaya çıkıp açıklamalar yapıyorlar.

Şimdi Türk finans sektörünün öncü kurumları bir derecelendirme şirketinin yüzde 85,05 hissesini satın aldı. Bu çok önemli bence, çünkü bu anlaşmayla yerli ve milli derecelendirme kuruluşunun hızla faaliyete geçirilmesi ve piyasada bunun tanınırlığının da arttırılması planlanıyor. O alandaki son durum ne?

Acaba, bir de… Türkiye’ye tabii ben olumlu etkileri olacağını düşünüyorum çok fazla…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu da yerli ve milli olmanın adımları tabii. Şimdi özellikle ulusal derecelendirme kuruluşu risk yönetimi ve borçlanma piyasalarının etkinliği açısından önemli bir görev üstlenerek, yerel şirketlerin kredi derecelendirilmesi konusunda bundan sonra daha aktif görev alacak. Tabii çok sayıda ülkedeki benzer nitelikli derecelendirme şirketlerinde olduğu gibi, yeni ortaklık bankalardan veya sermaye piyasasından borçlanmak isteyen şirketlerin kredi değerliliğini de tespit edecek.

Şimdi Türk finans sektörünün öncü kurumları, özellikle mesela Avrasya’nın yüzde 85,05 hissesinin kurucu ortaklarından satın alınması konusunda Japonya kredi derecelendirme kurumu ile anlaşmaya vardı. Kredi notu sayesinde kaynaklar daha verimli şirketlere gidecek, ekonomide sağlıklı büyüme de böylece sağlanmış olacak.

Tabii burada bir şey daha var, yani uluslararası niteliğe sahip ve bilinir olma noktasındaki tecrübeye sahip böyle bir kuruluşla özellikle yapılan bu stratejik ortaklık ulusal derecelendirme şirketinin faaliyetlerinin kısa sürede uygulamaya geçmesi ve uluslararası piyasalarda tanınırlığı için de bize avantaj sağlayacak. Yani bu bizim için çok çok önemli, yani siz kendi göbeğinizi böylece kendiniz kesmiş olacaksınız.

AHMET HAKAN- Son soru; bir ara CHP’li belediye başkanlarıyla biraraya gelmiştiniz, yine böyle bir toplantı düşünüyor musunuz, büyükşehir CHP’li belediye başkanlarıyla biraraya gelecek misiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hiçbir mani yok, yani vakit, saat geldiği anda tekrar bu arkadaşlarımızla, sadece CHP’li değil, tüm büyükşehir belediye başkanlarıyla biraraya geliriz, çünkü bu iş hizmet ve gönül siyasetidir, bunu yapmamız lazım. Çünkü bu hizmetler ülkemiz için, milletimiz için, halkımız için, vatandaşımıza daha iyi hizmetin götürülmesi için ne gerekirse bunu yapmak durumundayız. Kaldı ki, benim görevim salt bir siyasi parti Genel Başkanlığı değil, aynı zamanda tabii ülkemin Cumhurbaşkanıyım, yani cumhurun başıyım, cumhurun başı olarak da tabii bütün belediye başkalarımızın talepleri nedir? Ne değildir, eksikler nedir? Ne değildir, kendilerinden bunu dinlemek, talepleri dinlemek, buna göre de onlara yapabileceğimiz destekler nelerse bunları halletmek. Tabii milletimizin çıkarına olacaksa, altını çizdiğim bir yer var, terörle arasına mesafe koyan, şiddet ve provokasyondan uzak duran herkesle otururum, konuşurum, istişare ederim.

AHMET HAKAN- Efendim, çok teşekkür ediyoruz yayınımıza katıldınız, sorularımızı cevaplandırdınız, Buket Aydın ve Başak’la birlikte sorular sorduk.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de özellikle sizlere çok çok teşekkür ediyorum, güzel bir program oldu. Bilmiyorum saat çok uzadı mı? Ekranları başında bizi izleyen tüm halkıma, tüm milletime en kalbi duygularla sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

AHMET HAKAN- Çok teşekkürler tekrar.