Kanal 24 – “Başkan Özel”

06.03.2019

HELİN ASLAN- İyi akşamlar. Başkan Özel yayınıyla karşınızdayız. Biz bugün Ankara’dayız 24 olarak, 360 olarak.

Hem ben Helin Aslan, hem 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek yerel seçime doğru hızlı adımlarla ilerlerken, artık geride sadece 25 gün kalmışken AK Parti Genel Merkezindeyiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la birlikteyiz.

Çok teşekkür ediyoruz bu yoğun temponuzda bizi kırmadığınız için, ekranlarımıza konuk olduğunuz için Cumhurbaşkanım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de sizlere çok çok teşekkür ediyorum. Bugün işte gündüz programlarımızı bitirip akşam sizlerle birarada olmanın şu anda bizler de mutluluğunu yaşıyoruz.

Tüm izleyicilere ben de şahsım, partim ve özellikle milletimiz adına şükranlarımı ifade ederken, 31 Mart’ın ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

MURAT ÇİÇEK:- İnşallah. Şimdi efendim, biz tabii yayına başlarken aslında kafamızda bir kurgu vardı, o kurgu da; sizin mitinglerde gösterdiğiniz bir videoydu, yani HDP’yi savunur gibi gözüküp sırtlarını kime yasladıklarını söyleyen o isimleri meydanlarda halka bir kere daha hatırlatıyorsunuz, gösteriyorsunuz. Bunu söyleyecektik, ama son dakika gelen bir görüntü, aslında bizim bu görüntüleri kenara itip o görüntüyü kullanmamıza neden oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir sözü. Müsaade ederseniz sözü bir kere daha hem izleyicilerimiz görmüş olsun, bir hatırlamış olsun, onu izleyelim, çok kısa bir video. Ardından sorumu soracağım efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İsabetli olur.

“CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU- Yöneticilerin beka sorunu var, Türkiye’nin beka sorunu yok. Yöneticiler kendi geleceklerinden endişe duyuyorlar, yoksa ne olacak, Türkiye’nin ne beka sorunu olacak.

SUNUCU- Peki, beka sorunu olmayacak diyorsunuz, ama Suriye’nin kuzeyindeki Amerikan varlığını ve oradaki silahlı güçleri nasıl desteklediğini biliyoruz, YPG’yi nasıl desteklediğini biliyoruz.

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU- Yani onlar bize mi saldıracaklar?

SUNUCU- Ama Türkiye’nin o anlamda güney sınırlarımızda yaşananları peki nasıl yorumluyorsunuz?

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, yöneticilerin beka sorunu var, Türkiye’nin beka sorunu yok, yöneticilerin.”

M.Ç- Yine başa geldi. Şimdi buradaki böyle bir sorunun olmadığını, YPG bize saldırmaz cümlesiyle ifade eden bir Partinin Genel Başkanı. Bunu söylediği gün ya da ertesi sabahında taciz ateşlerinin olduğunu biliyoruz en son. Şehitlere zaten Allah rahmet etsin, onları söylemiyorum bile, en son olan. Şimdi bunu bir amaç için mi söyledi, yoksa belirli bir oyu konsolide etmek için mi söyledi, yoksa bir yerlere sinyal verdiğini mi düşünüyorsunuz efendim, nasıl yorumluyorsunuz bu cümleyi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Türkiye’nin aslında en önemli sorunu beka sorunuyla birlikte bir muhalefet sorunudur, Türkiye bir muhalefet sorunu yaşamaktadır. Şu anda bakın kendi kendiyle çelişki içinde olan bir Ana Muhalefetin başı var. Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan hadiseler 31 Mart seçimlerini artık sıradan bir seçim olmaktan çıkarıyor.

Şimdi YPG’yi, PYD’yi kalkıp da bu beka sorununun bir tarafı, bir ucu olmaktan eğer göremiyorsa bir Ana Muhalefetin başı, bu ülkede beka sorunu nedir, bunu tanımlamaktan da uzaktır. Siz de ifade ettiniz, 100’ün üstünde benim vatandaşım, askerim bu sınır boylarında şehit olacak, sen bunu beka sorunu olmaktan çıkaracaksın. Daha da öte, buraya, bu bölgeye 23 bin tır-kamyon silah geldi, mühimmat geldi, araç-gereç geldi. Peki, Irak’tan gelen bunlar kime geldi? Bunlar YPG’ye geldi, PYD’ye geldi, yani bunlar PKK’nın biliyorsunuz yan kolları, bunlara geldi. Ve bunlar bu silahları, bu mühimmatı, bu araç-gereci nerede kullanıyor? Kuzey Suriye’de. Kime karşı kullanıyor? Türkiye’ye karşı kullanıyor ve bize karşı kullanıyor. Bizim eğer bir Cerablus, bir Afrin operasyonumuz olduysa, bunun sebebi; o açılan terör koridorunu, yani beka sorununu ortadan kaldırmak için biz ne yaptık? Yarma harekâtı yapıp Zeytin Dalı Operasyonuyla bir defa o işi yok etme yoluna gittik. Kobani olayı bunun bir tanesidir. Biz Kobani’de bile oradaki Kürt kardeşlerimizi ne yaptık? Türkiye’de kabullendik ve Türkiye’de onlara hala ev sahipliği yapıyoruz. Tüm bu gerçekler ortadayken hala YPG’yi bir defa bir terör örgütü olmaktan dışlıyor. Yani YPG’yi terör örgütü değil diye ifade ediyor Bay Kemal. Bay Kemal’e sorarsanız, PKK da zaten terör örgütü değil. Her ne kadar Avrupa Birliği terör örgütü olarak kabul ettiyse de, Bay Kemal bunu hala anlamadı. YPG demek PKK demektir, halkımız bunu artık biliyor. Amerikalı senatörler bile anlattık anlattık sonunda anladılar. Nitekim benim ziyaretime gelen yine Amerikalı önemli bir senatör, kendisine ekranda bunları anlattım, videodan anlattım, gösterdim, görünce; haklısınız, bunlar terör örgütü dedi. Şimdi bütün bu gerçekler ortadayken, hala Kandil’den şu andaki ittifaka her türlü destek verilirken, sen kalkıp da bunu anlamıyorsan biz sana ne diyelim? İşte bu terör örgütünün saldırılarında yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini görmezden geliyor. Geçmişe gittiğimiz zaman, yani PKK tarafından öldürülen binlerce vatandaşımız var, bunları neyle izah edeceksin? Bunları bile görmezden geliyorsun. Bunun için de şu anda bakın CHP, İyi Parti, bunlar Güneydoğu’da, Doğu’da doğru dürüst bir miting dahi yapamıyorlar, oralardan da zaten aday filan da göstermiyorlar, hani oluşturdukları ittifak var ya, bu ittifakla oraları zaten tamamıyla yani şu anda terör örgütünün desteklediği HDP’ye teslim etmiş vaziyetteler, bazı yerlerde de diğerlerine bir şeyler bırakmış vaziyetteler. Ama bizim için, Cumhur İttifakı için böyle bir şey söz konusu değil. Biz her yerde varız ve Cumhur İttifakı olarak da biz bunu şu anda bir dayanışma içerisinde sürdürüyoruz.

H.A: Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, kayyum meselesi de önemli. Siz daha önce demiştiniz ki, aslında biz kayyum konusunda geç bile kaldık. 31 Mart ertesinde seçim sonrasında eğer ki daha önce yaşanan benzer durumlar kimi belediyelerde kimi belediye görevlileri-başkanları tarafından yaşanırsa kayyum noktasında tekrar harekete geçer misiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir defa geçmişteki yaşananlar bizim için çok önemli bir ders. Tabii buradan aldığımız nasihatle 31 Mart’tan sonraki süreçte benzer şeyler yaşandığı anda biz bu işi anında yargıya götürür ve anında da kayyumlar için yolu açarız. Çünkü kayyumun ne denli faydalı olduğunu biz yaşayarak gördük. Biz devlet olarak tüm belediyelere mali bir destek veriyoruz? Veriyoruz. Peki, bu aldığı mali desteği ilinde, ilçesinde, beldesinde değil de bunu Kandil’e gönderiyorlarsa, bunu Kandil’e gönderenlere veyahut da teröristlere destek olarak verenlere iyi yapıyorsunuz, aynen yolunuza devam edin mi diyeceğiz? Hayır, hemen biz bu işi yargıya sevk edeceğiz ve ondan sonra da bu adımları atacağız. Kayyumların başarısını görmemek bakar kör olmaktır, bunun en güzel örneği Diyarbakır’dır. Bakın Diyarbakır’da şu anda şöyle bir yakın zamanda eğer gidip gördüyseniz bütün caddeler ışıl ışıldır, dört gidiş-dört geliş yollar vardır, aynı şekilde ayrıca oralardaki yapılanmada bakıyorsunuz gençliğin rahatlıkla oturduğu, oralarda ne bileyim birbirleriyle sohbet ettiği kafeteryalar vesaire bunlar oluşmuştur. Öbür tarafta Dicle, orada piknik yapmak için alanlar oluşmuştur. Bir diğer tarafta Kurşunlu Camii inşa edilmiştir. Öbür tarafta meşhur oraların Suriçi denilen bölgeler tamamıyla elden geçirilmiştir, buralar kentsel dönüşüm-değişimle yeniden sahiplerine yapılarak teslim edilmiştir. Şırnak hakeza aynı şekilde, bakıyorsunuz Van aynı şekilde, Hakkâri aynı şekilde. Yani bütün bölgede bu değişim dönüşümler sağ olsun kayyumların gayretleriyle bugünkü hale gelmiştir ve buraların aslında sizler tarafında da yani çekimlerinin yapılarak milletimize gösterilmesi çok çok büyük önem arz ediyorum. Çünkü devletin bütün imkânlarını Kandil’in talimatıyla terör için kullanılması bizim kabul edeceğimiz bir şey değildi ve bunu sağ olsun güvenli ellere, kayyumlara teslim ettik ve onunla birlikte de şu andaki Güneydoğu illerini, bazı Doğu illerini de bu yeni yapısıyla kavuşturma imkânını bulduk.

M.Ç: Batman’ı gördüm, söylediğiniz için ek olarak ileteyim efendim, hakikaten inanılmazdı. Gerek sokakları, gerek temizliği, gerek ışıklandırması muhteşemdi. Söylediğiniz için söylüyorum, 24 ekranlarında yayınladık, bayağı bir fark oluşturmuş Batman özelinde en son gördüğüm yer orası olduğu için.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mardin öyle, Batman öyle, hepsi hepsi.

M.Ç- Tabii, ben en son orayı gördüğüm için, ekseriyeti öyle.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Siirt öyle, hepsi.

M.Ç- Doğru. Şimdi sizin televizyonlarda da kullanılan bir sözünüz var özellikle 15 Temmuz’dan sonra; ben halkın üzerinde bir güç tanımadım, bundan sonra da tanımam diye ki siyasi yaşamınızda gazeteci olarak takip ettiğimiz dönemlerde biliyoruz ki siz halkın vermiş olduğu oya, halkın tercihlerine saygı duyan ve siyasetinizi bunun üzerine tanzim eden, geliştiren bir lidersiniz. Fakat son dönemde özellikle sistematik olarak bir şey yürüyor Sayın Cumhurbaşkanım, o da şu: Siz karşınızdaki ittifak için şu cümleyi kullanıyorsunuz: Bunlar işte yapmış olduğu işler, birliktelikleri, teröre destek vermeleri, teröristlere destek vermelerinden dolayı bir söylem geliştiriyorsunuz. Fakat bunu kendi seçmen tabanına şöyle anlatıyorlar: Gördünüz mü Erdoğan işte bilmem kaç milyon oy alan seçmene terörist dedi, şuna terörist dedi, bakın siz seçmene böyle davranıyor diye sistematik bir şekilde yürütüyorlar. Hatta yayına girmeden önce, bunu HDP ağırlıklı olarak yapıyor, yayına girmeden önce İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Denizli mitinginde bir cümlesi var, müsaade ederseniz onu da hatırlatayım: “Cumhurbaşkanının terörist dediği Denizliler nasılsınız, iyi misiniz? Evine ekmek götürmekten başka derdi olmayan teröristler iyi misiniz” diye şu partinin bu kadar milyon olan, bu kadar milyon olan seçmenine, sizlere terörist diyor diye meydanda toplananlara hitap ediyor. Partinin durumuyla seçmenin durumunu nasıl ayırıyorsunuz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Murat Bey, bir defa bu kadın şirazesinden çıkmış, ben daha kısa bir süre önce Denizli’deydim ve Denizli’de o gün resmi rakamla 30 bini aşkın o gün meydanda benim Denizlili kardeşlerim vardı. Orada böyle bir ifade kullanıp kullanmadığımı Denizlili kardeşlerim zaten ru be ru biliyorlar.

Şimdi hani bunlar birbirleriyle ortak oldular ya, bir yerinden kapacak. Şimdi zaten Bay Kemal yalancı, şimdi bu da ondan yalanı iyi kaptı ve o ne diyorsa o da onu söylüyor. Şimdi Man Adaları diye bir şey tutturdu biliyorsunuz Bay Kemal, dava açtım, aynı şekilde ailem dava açtılar ve bu davaları kazandık. Henüz parayı tahsil etmedik. Şimdi bunlar için de, bu paraların ödenmesi için de CHP’li milletvekilleri biliyorsunuz bir yardım sandığı kurdular…

M.Ç- 5’er bin lira her milletvekili.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- 5’er bin lira her bir milletvekili ödüyor ve oradan bu paraları ödeyecekler. Şimdi ben de diyorum ki; ben bunu inşallah Mehmetçiği Güçlendirme Vakfına bu parayı tahsil ettiğim anda oraya vereceğim.

M.Ç- Bunu ilk defa söylüyorsunuz, duymamıştım ben bunu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, meydanlarda söyledim.  

H.A- Meydanlarda söyledi, evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İyi takip etmiyorsun bizi demek ki. Buraya vereceğim dedim. Şimdi bunun onayı gerekiyor, gerektiği anda ondan sonra o parayı tahsil edeceğiz tabii. Şimdi bununla bir yere gelmek istiyorum. Şimdi Meral Hanım, Tayyip Erdoğan’ın ne olduğunu çok iyi bilir. Meral Hanım, bir defa istikamet üzere yaşayan birisi değildir ve istikametini birçok kez kaybetmiş birisidir, bu da yalancıdır. İşte biliyorsunuz bir ara ne yaptı? Genel Başkanlıktan ayrılıyorum dedi, sonra ne oldu? Tekrar geri döndü.

M.Ç- Çok ısrar ettiler geri geldim dedi.  

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir defa Meral Hanım, Tayyip Erdoğan halkına terörist diyecek kadar istikametini kaybetmemiştir. Ama maalesef HDP’li olup da şu anda terör örgütünün uşaklığını yapanların yönettiği HDP’ye, onun başındakilere, birçoğu, bilmiyorum sizde bunların arşivinizde görüntüleri var mı? Ki adam kalkıyor mesela ne diyor Eşbaşkan? Kürdistan’da HDP diyor, batıda AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisini yok edeceğiz diyor. Şimdi ben soruyorum, ey Meral Hanım; Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge var mı? Sen bunu nasıl kabul edersin? Bir taraftan böyle bir şey yok diyeceksin, Kürdistan diyenlerle el-ele, omuz omuza olacaksın. Peki, Erdoğan ne diyor? Türkiye’de Kürdistan yok. Güneydoğu Anadolu var, Doğu Anadolu var, Karadeniz var, Akdeniz var, Orta Anadolu var, Ege var, Marmara var. Eğer sen Kürdistan’ı çok seviyorsan, Kuzey Irak’ta Kürdistan var, buyur Kürdistan’a git diyor, benim dediğim bu. Yoksa ben HDP’ye oy verenlere kalkıp da terörist nerede demişim bunu ispat etsinler. İspat ettikleri anda ben ne gerekiyorsa onu yaparım, böyle bir iftiranın içerisinde ancak bunlar bulunur.

M.Ç- Genel Başkanına söylediğinizi seçmenine teşmil ediyorlar, buradan yola çıkıyorlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, yaptıkları şey o. Kaldı ki mesela bir diğeri de kalkıyor ne diyor? Bizim arkamızda YPG var, PYD var, PKK var. Biz ne diyoruz? Bizim arkamızda da halkımız var, Allah’ımız var. Onlar sırtını oraya dayıyor, biz ise sırtımızı halkımıza dayıyoruz, Hakk’a dayıyoruz; aramızdaki fark bu. Ve HDP’ye oy veren kardeşlerime, işte bugün de söyledim, sesleniyorum dedim; bu terör partisine destek vermeyin. Partiyi konuşuyoruz. HDP, Kürt kardeşlerimin derdiyle dertlenen bir parti değildir. HDP, terör örgütü PKK’nın payandasıdır. Nereden yönetiliyor? Kandil’den yönetiliyor. Bütün ben dev ekranlara Kandil’deki –ismini vermeme gerek yok o kişilerin- onların da resimlerini getiriyorum, konuşmalarını aynen koyuyorum. Mesela bir diğeri çıkıyor yine HDP’nin içinden; eğer terörle mücadele 1 Temmuz’a kadar bu yasa kaldırılmazsa savaş çıkar. Bütün bunlar konuşuluyor, bunları duymazdan mı geleceğiz Meral Hanım? Yoksa biz asla seçmene böyle bir yakıştırmayı bugüne kadar hiçbir yerde yapmadık, yapmayız. Kaldı ki Kandil ve Pensilvanya destekli bir zillet ittifakıyla karşı karşıyayız. Kapalı kapılar ardında bunlar kirli pazarlıklar yapmaktadırlar. Nitekim işte bugün Denizli mitingi, ikisinin beraber yaptığı bir mitingdir, işte burada da maalesef bir yalan makinesi devreye girmiştir.

H.A- Anketler konusuna gelecek olursak, Cumhurbaşkanım; son dönemde yaptığınız açıklamada anketlere güvenmiyorum dediniz. Ama biz öncesinde AK Parti’yi ve sizi biliyoruz ki ciddi anket çalışmaları yaparak, seçimler öncesinde ciddi anket çalışmaları yaptırdınız, hatta bu kültürün de bir anlamda siyasi partilere yerleştiren partilerden birisiniz.

Birinci sorum; neden anketlere güvenmiyorsunuz?

İkinci sorum, muhalefet partilerinden gelen bir iddia var, iddiaları şu: Anketlerden istedikleri sonucu almadıkları için, beğendikleri bir sonuç çıkmadığı için güvenmiyoruz diyorlar, bu iddialara yanıtınız nedir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunlara tabii cevap vermek suretiyle savunmada kalmaya gerek yok. Ben sadece bir tespitimi söylüyorum, yine söylüyorum; bazı anketlerin manipülasyon için kullanıldığına şahit olduk, şahit oluyoruz. Yoksa biz tabii ki çalışmamızı yönlendirmek için nerede, nasıl çalışmalar yapalım diye yine anketleri yapıyoruz.

H.A- Ha yine yapıyorsunuz anketleri yani, tamamen yapılmıyor değil.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, ama bu anketleri biz kendimiz yapıyoruz, bu yaptığımız anketlerde de yolumuzu ve yolculuğumuzu şekillendiriyoruz, istikametimizi buna göre belirliyoruz. Ama nereye kadar bunlara güveniyorsunuz derseniz, artık bundan 4, 5, 6 seçim öncesi anket ciddiyetleri kalmadı.

H.A- Nedir oradaki ciddiyetsizlik? Yani seçmen yanıt vermekte mi çekiniyor, yoksa şirketler manipüle mi ediyorlar?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok yok, olay çok farklı.

H.A- Nedir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Manipülasyon çok ileri ve bakıyorsunuz sipariş üzere anketler yapılıyor ve bir tane diyelim anket şirketi kullandıkları anketörler vesaireler falan, icabında aynı kişiler oluyor, aynı kişilerle yapıyorlar.

M.Ç- Aynı havuzdan çıkmış oluyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve buradan belli sipariş üzere aldıkları o havuzdan çıkan bilgilerle kalkıp şu anketi yaptım diyor ve burada belli satışlar var. Dolayısıyla bu güven vermiyor. Ama biz şimdi bunu kendimiz, kendi parti çatımız altında yaptırmak suretiyle daha sağlıklı olduğuna inanıyorum ve bununla da kendi istikametimizi ve bunu kimseye de geçmiyoruz…

M.Ç- Paylaşmadığınız şeyler bunlar, sadece size özel.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Paylaşmadığımız, bu sadece bize ait.

H.A- Çalışmanızı yönlendirmek için. Ve hangi ilde nasıl bir çalışma yürütelim ve buralardaki adaylarımızı nasıl yönlendirelim, buna yönelik yapıyoruz. Mesela şu anda diyelim ben faraza 50 civarında ilde miting yapacağım gibi televizyon programlarıyla bunları yürütüyorum. Aynı şekilde tabii muhalefet böyle bir kampanyanın içinde değil, yani bugün ana muhalefetin başındaki zat belki 16-17, bilemediniz 18, bilemediniz 19 belki miting yapacak, bu mitinglerini de Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz, buralarda değil daha çok batı, buralarda yapıyor, diğer yerlere falan gitmiyor, gidemiyor, neyse yani o kendi bileceği bir iştir. Demek ki herhalde onun da anketörleri onlara böyle bir şey veriyor. Ama biz denek seçiminden tutunuz anketlere ve anketörlere varıncaya kadar buradaki uyuma çok dikkat ediyoruz, öyle siparişle, belli bir ücret verilmek suretiyle denek seçimi yapmak gibi bir yol seçmiyoruz. Kaldı ki şimdi artık iş öyle değişti ki sosyal medya üzerinden anketler var, telefonla anketler var, yüz-yüze anketler var; bunların hangisi sağlıklıdır diye baktığımızda, bakıyorsun yüz-yüze yapan diyor ki en sağlıklısı bu, sosyal medya üzerinden yapan diyor ki en sağlıklısı bu, telefonla yapan diyor ki en sağlıklısı bu. İnanmak mümkün değil. Onun için en sağlıklısı bana göre meydanların dili.

M.Ç- Peki, buradan o zaman yürüyelim, ben şeyi de soracaktım gerçi size, Cumhur İttifakı’nı soracaktım, ama madem meydanların dili dediniz; elbette sadece anketlere güvenmiyorsunuz, yani sizin bu kadar geçmiş siyasi kariyerinizde başka noktalara da bakıyorsunuzdur bizim bilmediğimiz.

Bir; meydanların dili size ne söylüyor?

İki; bizim bilmediğimiz, ama paylaşmanız mümkünse başka ne gibi kriterleriniz var o tansiyonu ölçebilmek adına?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda tabii 17 yıldır bu ülkeyi yöneten bir parti olarak meydanlarda hem yaptıklarımızı anlatıyoruz, hem de yapacaklarımızı yeni projelerimizi anlatıyoruz. Tabii yaptıklarımızı hangi heyecanla anlatıyorsak, projelerimizi de, yeni projeler bunlar, onun iki katı bir heyecanla dile getiriyoruz. Örneğin dün İstanbul’da, tabii bir İstanbullu olarak, İstanbul’da 4,5 yıl Belediye Başkanlığı yapmış bir insan olarak, 11 yıl Başbakanlık, ardından Cumhurbaşkanlığı yapmış bir insan olarak tabii 4 ilçede yaptığım mitinglerde, yani 150 bine yakın insana toplamda hitap etme fırsatı buldum, bunlar meydanlarda. Bu insanlar bu davetlere geliyor meydanlarda bizi dinliyorsa burada bir şey var. Tabii benim buradaki bütün heyecanım, aşkım; bu millete aşığız diyoruz, biz bu ülkeye aşığız diyoruz ve onları sevk etmek, nereye? Bir defa, bütün dost, ahbap, yaren bunları ziyaret edin, duyduklarınızı da onlara anlatın. Ayrıca, bu seçim çok çok önemli, sandığa gelmeyecek veya gelemeyecek olanlar varsa bunları da sandığa taşıyın. Bunda o meydandaki halkımla biz mutabık kalıyoruz.

Şimdi biz nasıl tamam demiyorsak, yeter demiyorsak, yorulduk demiyorsak, bu görev sadece benim veya bizim görevimiz değil ki, aynı zamanda benim halkımın da görevi. Niye? Demokrasi bu da onun için. Şimdi biz demokrasinin gereğini uygulamamız lazım.

Şimdi büyük şehirlerimizi, illerimiz, ilçelerimizi, beldelerimizi, mahallelerimizi ve ortaya koyduğumuz bir şey var, nedir o? Tevazuu, samimiyet ve gayretle yeniden donatıyoruz. Yani bir siyasetçi, gurur, kibir, böyle bir şeyle milletinin karşısında durmayacak, tevazuu olacak, mütevazı olacak ki halk onu sevsin, samimiyet olacak, yaptığı işte samimi davranacak ve tabi gayret olacak, bunu da zaten vatandaş görüyor.

Şimdi 16-17 yıldır sadece Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak, 4,5 yıl sadece Belediye Başkanı olarak görev yapmış bir evladı olarak Erdoğan’ı tanıyor, arkadaşlarımı da tanıyor. Şu anda bir Kayserili Mehmet Özhaseki’yi tanımam der mi? 5 dönem Kayseri’de Belediye Başkanlığı yapmış ve Kayseri’yi gerçekten Kayseri yapan bir arkadaşımız ve ondan sonra milletvekili yaptık ve Çevre ve Şehircilik Bakanı yaptık. Ve dolayısıyla Sayın Haseki bu işi iyi bilen arkadaşlarımdan bir tanesi.

Ben bakın Bay Kemal gibi konuşmuyorum. Bay Kemal’e soruyor televizyon programında, İnce’yi niye yapmadınız diyor. Onun diyor belediyecilik geçmişi yok, tecrübesi yok diyor. Lafa bak, sanki kendisinin belediyecilik geçmişi vardı İstanbul’a Büyükşehir Belediye başkan adayı yapıldığı zaman. Onun için de Kâğıthane’ye ne dedi? Kağıttepe dedi. Niye? Tecrübe-mecrübe filan, bunların hiçbirisi olmadığı gibi…

Yani bu işte kalkıp şimdi İstanbul’daki diyor ki, Erdoğan’ın geçmişinde diyor Belediye Başkanlığı mı vardı? Ya Erdoğan’ın geçmişinde İstanbul’dan önce Belediye Başkanlığı yoktu ama, Erdoğan’ın geçmişi tamamen siyaset ve geçmişi özel sektörde ticaretle uğraşmış birisiydim ve oradan geldik, adımı attık ve İstanbulluya da biz mahcup olmadık. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu bir defa nasıl aday belirlenir, bunu da bilmekten bihaber.

Ve Ankara gibi yere biz Kayseri gibi bir Büyükşehrimizin başarılı bir Belediye Başkanını, 5 dönme arka akaya orada Belediye Başkanlığı yapmış olan bir Genel Başkan Yardımcımı, o da Yerel Yönetimlerden Sorumlu, onu getirdik.

İstanbul’a, o da yarı bir zaten şu anda bizim için önemli bir adım, nedir? Benim İstanbul’a Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde İstanbul Deniz Otobüslerinde Binali Bey Genel Müdürümdü, sonra beraber burada yine milletvekilim oldu, milletvekilim olurken de aynı zamanda Ulaştırma Bakanlığı görevini o zaman kendisine verdim, daha sonra Başbakanlık görevine geldi, şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıydı, dedim ki böyle böyle, artık İstanbul’a yakışırsın ve İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Binali Beyi gönderdik. Ben inanıyorum ki, İstanbullu benim hemşehrilerim, vatandaşlarım, Binali Bey gibi bir markayı asla burada ihmal etmeyecektir. İstanbul hizmet alacaksa, ancak bu tür bir isimle alır. Yan diğerlerinin büyük düşünebilen bir yapısı yok, Ankara’da da öyle, İstanbul’da da öyle.

Şimdi gelelim İzmir’e;  İzmir’de şöyle bir adayları kantara çıkaracaksınız, adayları kantara çıkardığınız zaman, şimdi İzmir’de Nihat Zeybekci nire, karşısındaki nire. Ya Nihat Zeybekci özel sektörü çok iyi bilen, iki dönem Denizli’de Belediye Başkanlığı yapmış, ondan sonra onu da buraya aldım ve benimle beraber milletvekili süreci, Ekonomi Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığından sonra da onu İzmir’den bu defa Belediye başkan adayı olarak görevlendirdik. Bölgeyi tanıyan, bilen birisi. Niye? Her ne kadar kendisi Denizlili olsa da İzmir’de de yatırımları olan bir arkadaşımız. Ve o da şu anda orada, İzmir’de inanıyorum ki büyük projelerle, dev projelerle İzmir’e bugüne kadar kazandırılmayan bir çehreyi kazandıracak.

Ya İzmir’in hali ne biliyor musunuz? Perişan. İzmir susuz, o susuz olan İzmir’i suyu biz getirdik, aslında Büyükşehir Belediyesinin oralara su getirmesi lazım, getiremediler. İZBAN diye Büyükşehir’in yaptığı bir şey yaptı, raylı sistem, yürütemediler. Sonra biz Binali Beyle beraber o dönemde işte yüzde 50-yüzde 50 İZBAN’ı yaptık devlet olarak. Ve şu anda İzmir Körfezi pislikten geçilmiyor, koku aynen Haliç gibi, böyle kokuyor, rezillik. Ama bunlar halledemez, gene orası biz orada iktidar olursak Nihat Beye aynen Haliç projesini uygulattırır ve İzmir Körfezi’ni de inşallah pırıl pırıl yapar ve İzmir halkı arzuladığı o güzel İzmir’e kavuşur.

M.Ç- Şimdi siz İstanbul’u 4,5 yöneten bir Belediye Başkanız Sayın Cumhurbaşkanı, görev yaptınız. Burası İstanbul değil mi, bu görüntüler? Şişli’den görüntüler.

H.A- Evet, burası İstanbul. Ama öncesinden Avcılar’dan gelen görüntünler de vardı.

M.Ç- Birçok yerden geliyor, İstanbul gibi bir yerde…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok isabetli olur, onları da bir gösterelim, tüm halkımız bunları görsün. İşte bu Şişli, maaş alamıyorlar, çöplükten geçilmiyor, buyurun, şu hale bak, ya bu rezillik be.

Şişli halkı hala bu adamlara oy verecek mi, ben bunu düşünüyorum. Vermemesi lazım.

H.A- Şişli halkının CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun Şişli ziyareti sırasında, geldiğiniz yerlere baktınız mı? Bir şöyle geriye doğru bir gidin, oradaki çöplere bakın diye vatandaşların da uyarısı olmuştu

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle mi?

H.A- Tabi. Hallederiz, halledeceğiz yönünde bir açıklaması olmuştu kendisinin de.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Beylikdüzü’nü halletmiş mi?

M.Ç- Halletmiş efendim. Şöyle halletmiş: Biz onu 24’te de yayınladık, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bankalarının üzerine Beylikdüzü Belediyesi yapıştırarak hizmet verdiğini göstermiş Sayın İmamoğlu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte ben ne diyorum, CHP 3-Ç’dir, 3-Y’dir. Çöp, çukur, çamur…

H.A- Çok özür diliyorum, Avcılar Tahtakale görüntüleri şu an gelenler de. Bunlar uzak görüntüler bu arada değil, izleyicilerimize hani tarih olarak da söyleyelim, 15 gün öncenin.

M.Ç- Yeni görüntüler bunların hepsi.

H.A- 10-15 gün öncenin görüntüleri bunlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte benim İstanbul’u aldığım zaman çöp dağları vardı, şimdi buyurun bakın burada da yine aynen çöp dağları oluşmuş.

M.Ç- Aynen öyle efendim.Tabi maaşları ödeyemiyorlar, maaşları ödeyemedikleri için birçok insan zaten çalışmıyor…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu iyi günleri, daha kötü günler var, sefilleri oynayacaklar bunlar, yapamazlar. Çünkü yöneticilikte finans yönetimi çok çok önemlidir, insan yönetimi çok çok önemlidir, bilgi yönetimi çok çok önemlidir, eğer bu 3’ü halledilmediği sürece batarsanız, bu hale düşürseniz, bunlarda bunların hiçbiri yok.

Ve diğer 3’lü de yokluk, yoksulluk, yasaklar, işte biz bunları da kaldırdık.

Şimdi mesela İzmir’de Nihat Bey o 3-Ç’ye bir dördüncüyü ilave etti, o da çarpık yapılaşma. Hakikaten İzmir’in de, İstanbul’un da bu çarpık yapılaşması, bu da bir felaket.

H.A- İlerleyen dakikalarda zaten o konudan da biraz bahsedelim istiyoruz.

M.Ç- 50 bin konut hikâyesi var…

H.A- Evet. Kentsel dönüşüm noktasında ne kadar hazırlıklıyız, bu noktada özellikle yatay yapılaşma, bunları konuşacağız ama, yerel seçim konusunu…

M.Ç- Bu Cumhur İttifakı’yla ilgili meydanların dilini konuşurken, geçenlerde bir cümle kullandınız, onu size sormuş olalım efendim; AK Parti ve MHP seçmeni ittifak oluşturdu mu konsolide, sizin ifadenizle, konsolide oldu mu, ne görüyorsunuz? Bunu da öğrenmek istiyorum açıkçası.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda her geçen gün bu konsolidasyon ilerliyor. İlk zamanlar biraz sıkıntı yok değil, vardı, ama şu anda günler geçtikçe gittiğim illerde özellikle MHP’li kardeşimle, arkadaşlarımla benim partimin mensupları kardeşlerimi birarada görüyorum, karşılarken beraber karşılıyorlar. Hele hele Cumhur İttifakı olarak seçim girilen yerlerde zaten adayların tanıtımını yaparken de orada MHP’li aday arkadaşlarımızın tanıtımını da yine sahnede yapıyoruz. Bunlar tabi güzel bir dayanışmanın aslında ürünü.

Tabi biz Cumhur İttifakı’nı böyle ayaküstü bir operasyonla yapmadık malum, bunu 15 Temmuz’la yaptık. 15 Temmuz olayından sonra tabi Sayın Bahçeli’nin duruşu, Sayın Bahçeli’nin devlet ebed müddet anlayışına ciddi manada sahip çıkması ve arkasından tabi 7 Ağustos malum Yenikapı ruhu diye inşa ettiğimiz… Onu da buradan açıklamam lazım; 7 Ağustos’a aslında Kılıçdaroğlu son akşama kadar olumsuz cevap verdi, bunu milletim bilmiyor olabilir, son akşam herhalde baskılara dayanamadı, geleceğini söyledi. Ve tabi Yenikapı Meydanı’na geldi, hayatında görmediği bir katılımı orada gördü, milyonlar vardı. Ve aradan bir müddet geçti, bir müddet geçtikten sonra yan çizdi, Yenikapı ruhunu inkâr etmeye başladı. Biz ise işte o günden itibaren tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik, yolumuza bu şekilde devam ediyoruz. Ve bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız dedik ve hep de söylüyorum bir sözüm de var, biliyorsunuz bu işi pazara kadar değil inşallah mezara kadar götürürüz diyorum, çünkü Cumhur İttifakı’nın şahsı manevisinde bu var. Çünkü bizim bu zillet ittifakını Sayın Bahçeli’nin ifadesiyle, benim ifademle de illet ittifakının zeminde ise Türkiye’nin beka mücadelesin sekteye uğratma anlayışı var. Biz bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz, onun için bu seçim çok çok önemli. Yani Cumhur İttifakı sadece bir seçim kazanmak için oluşturulmadı, bu birliktelik taban tarafından aslında benimsenmiş uzun vadeli bir birlikteliktir, geniş bir toplumsal tabana sahibiz. Öyleyse Cumhur İttifakı ülkemizin yaşadığı bu muazzam dönüşümün bir ana eksenidir, bunu göreceğiz. Ve Cumhur İttifakı Türkiye’nin adeta yeniden inşası için de bir şanstır, bunu da değerlendirmemiz lazım, yani bunu bir kenara koymamız mümkün değil. Ve şu anda bütün dolaştığım illerde bu havayı görüyorum.

Örneğin yarın Mardin’deydim, Mardin’den Siirt’e geçeceğim, işte buralar buyurun Güneydoğu. Ve buralarda da çok güzel gelişmelerin olduğunu ve kayyumların buralarda yönetimlerde nasıl faaliyet gösterdiklerini, yani buralar dal-çık filan-falan böyle yerleri, mimaride, planda, projede bilmezdi, ama şimdi buralarda bakıyorsunuz dal-çıklar var, kavşak düzenlemeleri filan-falan buraların havasını değişti, bunlar var. Millet kıraathaneleri var, millet bahçeleri var, bunlar oluşmaya başladı.  Biz işareti verdik, sinyali verdik, sağ olsun kayyumlarımızın hepsi bu adımları atmaya başladılar ve yoğun bir şekilde proje çalışmaları devam ediyor, bu projelerle birlikte de bu adımlar atılıyor.

H.A- Sayın Cumhurbaşkanım, seçim meselesine birazdan tekrar bir döneriz, ama terörle mücadele de bu noktada önemli. Şimdi Türkiye’nin başına yıllardır bela olan bir PKK terörü var, bir de aslında tehlikenin boyutunun ne kadar çok büyük olduğunu halkın çok daha iyi anladığı, 15 Temmuz birlikte maalesef çok daha iyi anladı bir FETÖ terör örgütü var. İki terör örgütüyle mücadelede ne durumdayız? Mesela önce PKK’ya dair mücadelede geldiğimiz noktayı sizden alacak olursak, bitmeye yakın mıdır, hem PKK için, hem FETÖ için ne söyleyebilirsiniz mücadelede?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi burada özellikle Helin Hanım, şunu söyleyeyim: Hem sınırlarımız içinde, hem sınırlarımız ötesinde terör örgütüne tarihte görülmemiş ağır darbeler vurduk. Şimdi bunu sayısala indirecek olursak yanılırız, böyle bir şey olmaz. Çünkü bunların çok ilginç kuluçka yuvaları var, oralardan tabi sürekli artıyor ve besleniyorlar, bu da var. Bakıyorsunuz işte Kandile, 12-13-14 yaşında kızlar kaçırılıyor, çocuklar kaçırılıyor ve buralarda bunlar aynı şekilde eğitiliyor, Irak’ta Mahmur Kamplarında bunlar eğitildi, yetiştirildi ve sürekli olarak bu devam ediyor. Tabi hem dağ kadrosu, hem şehir yapılanmaları başlarını kaldıramaz hale yalnız geldi, onu söyleyeyim.

M.Ç- Bu önemli.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Başlarını kaldıramaz hale geldi. Hiçbir teröriste bir defa nefes aldırmayacağız. En küçük bir tehdidi kalmayana kadar, bütün PKK’lılar temizlenene kadar mücadelemizi durdurmadan devam ettireceğiz. Yani bu konuda terör örgütü mensubuyken teslim olanların sayısında bir defa ciddi bir artış var. PKK’ya katılım da şu anda en düşük seviyelerde, geçmişte çok fazlaydı.

Terörü kaynağında yok etmek için yeni operasyonlara her zaman hazırız. Bu ne demektir? Yani Suriye’den geliyorsa Suriye’de yok edeceğiz, Irak’tan geliyorsa Irak’ta yok edeceğiz. Ve bunu biz Iraklı dostlarımıza da söyledik, bakın ya siz yok edin, etmediğiniz takdirde biz oraya da ineriz. Aynı şekilde Suriye’de, Suriye’de de şu anda nasıl ki o terör koridorunu yok ettiysek, aynı şekilde yeni bazı gelişmeler olduğu anda da biz oraya da gereğini yaparız. İşte Adana Mutabakatı denilen olay budur. Adana Mutabakatındaki olayda da, o zaman tabi baba Esed dönemi ve oradan ne oldu? Teröristler kovalanmak suretiyle Türkiye oraya girebilir dendi Adana Mutabakatı gereği. Ve tabi zaman zaman bunlar yapıldı ve şimdi de zaten Türkiye olarak biz Suriye’yi niçin girdik? İşte bu teröristleri kovalamak için. Afrin’de bunun için, Zeytin Dalı’nda bunun için ve bundan sonra da yine aynı şeyler olduğunda aynısını yaparız.

İdlib’de attığımız adımlar hepsi bunun için. Şu anda gerek Rusya’yla olan birlikteliğimiz, gerek Amerika’yla olan görüşmelerimizin hepsi arkasında bu yatıyor. Ve biz terörle mücadeleyi kim olursa olsun, yalnız burada yani Amerika’nın zaman zaman şöyle bir yanlışı var.

H.A-  Ne gibi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Onu düzeltelim o da şudur: Yani Kürtleri vurmayın gibi bir yaklaşım. Ben bunu Sayın Trump’a söyledim bakın Sayın Başkan, burada bu ifadeleri kullandığınız sürece yanlışın içerisinde olursunuz. Bizim mücadelemiz ve bizim şu anda yapmış olduğumuz savaş Kürt kardeşlerimizle değildir, bu terör örgütüyledir. Bu terör örgütünün içerisinde Kürtler de olabilir, Fransızlar da olabilir, Almanlar da olabilir, İngilizler de olabilir, dünyanın değişik yerlerinden malum bu YPG’nin, PYD’nin içerisinde neler var? Bu yabancı savaşçılar diye adını koydukları savaşçılar var. Şimdi biz yani bu terörle mücadeleyi verirken bu Kürt’müş, bilmem Fransız’mış, Yunan’mış, ne bileyim Avusturalya’dan gelenlermiş bunları ayıklayacak halimiz yok. Benim Mehmet’ime kim silah doğrultuyorsa biz de onlara silahı doğrulturuz. Biz burada mücadeleyi kimlerle veriyoruz? İşte Özgür Suriye Ordusuyla beraberiz, Mehmet’imiz onlarla dayanışma içerisinde bu mücadeleyi veriyor. Biz Amerika’ya zamanında şunu söyledik: Gelen biz burada bu mücadeleyi sizlerle beraber yürütelim, ama ne yazık ki Amerika bizi dinlemedi onlarla beraber hareket etme kararını verdi. Ama şu anda da biz mesele İdlib’de, Afrin’de Rusya’yla olan dayanışmamız sebebiyle de orada da bu işi başarılı bir şekilde sürdürdük. Zaman zaman bazı ihtilaflar olsa da sonunda görüşmelerin neticesinde bir yere varıyoruz. Yani şu anda Fırat Kalkanı olsun, Zeytin Dalı Harekâtları olsun bizim güney sınırımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna biz oralarda büyük bir darbe indirdik, yani bundan sonra da durum aynıdır. Yani Cerablus’tan Azez’e, Afrin’den El-Bab’a kadar Türkiye’nin kontrolündeki yerlerde şu anda barış var, özgürlük var, demokrasi var ve 311 bin insan ne yaptı? Oralara geri döndü. Bir dönem acıyla, zulümle anılan şehirler hamdolsun şimdi Suriye’nin içindeki istikrar adaları olarak göz dolduruyor ve artık oralarda futbol müsabakaları yapıyorlar bu duruma gelindi. İnşallah güney sınırımızın tamamını terörden arındıracak, mültecilerin de huzuru kalple dönebilecekleri güvenli bölgeler tesis edeceğiz. Okullar, hastaneler, oyun alanları bütün bunları yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Ve inşallah Suriye’deki bu kardeşlerimizi de huzura bir an önce kavuşturmanın yani derdi içerisindeyiz.

H.A-  Sayın Cumhurbaşkanı bölüyorum Sayın Çiçek, PKK konusundan bahsettiniz, ama FETÖ’yle mücadele noktasında neredeyiz, ona ilişkin de bir değerlendirme alabilir miyim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- FETÖ’yle mücadelede bir defa onlarda ummadıkları, beklemedikleri bir darbeyi kesinlikle bizden yediler. Şu anda biliyorsunuz kaçacak delik arıyorlar, yer arıyorlar. Yurt dışına kaçanlar oldu, Türkiye’de şu anda kendini kamufle etmeye çalışanlar var. Tabi bunlar AK Parti iktidarında bizim yanımızda yer alıp, yani bize, yani millete darbe vurmaya kalkanlardan biri olarak FETÖ temayüz etti. Tabi ki yanlışımız olmadı değil oldu, ama ne zaman ki biz bunu idrak ettik, anladık ve ondan sonra da biz tabi bunların üzerine gittik. Ve şimdi bunların tabi bir kısmı malum içeride, yani on binler içeride, bir kısmı işte Amerika’ya kaçtı, bir kısmı Almanya’ya kaçtı, bir kısmı daha değişik yerlerde. Fakat samimi olan devlet başkanları sağ olsunlar bunları yakaladıkça bize teslim ediyorlar. Tabi teslim ettikçe de yargılanıyor ve yargılandıkça da işte bunların mahkûmiyet kararları, seneler vesaire bunlar ortaya çıkıyor, ama bunlara bizim asla af diye bir şeyimiz söz konusu olamaz. Müebbet, ağırlaştırılmış müebbet, 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl ne yerlerse bunu yiyecekler. Cezasını çektikten sonra çıkar, çıkmaz onlar ayrı bir konu. Tabi bütün bu süreçler takipsiz bırakılamaz. Yani bir ülkenin istihbaratı niye var? İşte bunlar için var. Ya cezasını çekti neyi çekerse çeksin huylu huyundan vazgeçmiyor. Şimdi ister ByLock kullanan, ister kontörlü telefon, isterse dumanla haberleşsinler zaman asla hiçbir FETÖ’cünün yaptığı yanına kar kalmayacak bunun bilinmesi lazım ve bizler de bunu gördük. Milletimiz yalnız bu konuda müsterih olsun, yani FETÖ’yle mücadele kararlılığımız sürüyor. Bukalemun kılıklıları da evvel Allah eninde sonunda onları da buluyoruz, bulacağız.

Bakın devletin kurumları içerisinde hala var, silahlı kuvvetlerimizde var, polis teşkilatımızda var.

H.A- Her gün gerçekleşen operasyonlar oluyor Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabi tabi sürekli.

M.Ç- Sorun teşkil edecek kadar çok değil ama değil mi efendim, yani o anlamda…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?

M.Ç-  Sorun teşkil edebilecek ya da karar mekanizmalarında olmadığı…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Mesele Murat Bey, insan yetiştireceksin. Şu anda biz Milli Savunma Üniversitemizi kurduk mu? Kurduk. Astsubay okulumuzu kurduk mu? Kurduk. Bunların hepsi bizim dört yılımızı alan şeydir, beş yılımızı, altı yılımızı alan şeydir. Bütün buralardan mezun olanların hepsi genç, dinamik bu vatanın evlatları olarak yetişiyor. İnşallah buraları sürekli olarak araziye sürüyoruz, süreceğiz. Ve şöyle tarihe baktığınız zaman o hani çılgın Türkler diye geçen şeyler vardı ya onların böyle tahsilleri mi vardı, şusu mu vardı, busu mu vardı? Şimdi ise biz bunlara tahsillerini de veriyoruz en güzel şekilde. Gerek astsubay okullarında, gerek Milli Savunma Üniversitesinde ki güzelliği şurada: Her liseden alabiliyorsun, bazı yerlerde her üniversiteden alabiliyorsun ve bunlardan almak suretiyle de zaten hızlandırılmış eğitim diyebiliriz buna kısa zamanda bunları araziye eğitimleriyle beraber sürebilecek konuma geliyoruz.

H.A- Sayın Cumhurbaşkanı, demin bir cümleniz dikkatimi çekti de yanlış anladıysam lütfen düzeltin, FETÖ’cüler için cezayı çekti, bitti yok istihbarat örgütleri niye var? Huylu huyundan vazgeçmez dediniz. Cezasını çekmiş bile olsa sonrasında yine herhangi bir ihtimale karşı bir girişimde bulunma ihtimaline karşı yani bu istihbarat örgütlerinin gözü onların, o isimlerin üzerinde olacak bunu mu anlamam gerekiyor bu cümleden?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabi onları anlayacağız.

H.A-  Yani ceza bitti ile olmuyor o iş.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Cezayı çekti, bitti iş tamam artık istediği gibi hareket etsin filan böyle bir şey olmaz. Zaten bugün bu toplumun içerisinde bu hassasiyet olmadığı takdirde birçok bedeli her an ödeyebiliriz. Şu anda bakın ben size sadece FETÖ’ye 2017’de 31019, 2018’de 23521 operasyon düzenlendi. 2017 ve 2018 toplamında 122562 FETÖ göz altısı yapıldı ve 34010 kişi bunlardan tutuklandı, yani işi ne kadar yakın takip ettiğimizi söyleme açısından söylüyorum. 2019 yılında ise bugün itibariyle 3306 FETÖ operasyonu yapıldı, bu operasyonlar sonucunda bu yıl 7416 gözaltı ve 1385 tutuklama işlemi gerçekleşti. Bak daha bu yılda şu anda bu kadar kısa zamanda bile bunlar oldu takip ediyoruz. İşi eğer gevşetirsek bir rehavet söz konusu olursa bunun bedeli ağır olabilir.

M.Ç- Anladığım ya da kastınız şu değil mi efendim: İzmir’de gözaltına alınıp sorgulanan ve daha sonra adli takibe bırakılan FETÖ’cüler bir başka operasyonla yeniden yakalandılar, çünkü devam ediyorlardı bir örnek bu.

İkinci örnek geçtiğimiz gün vardı eşinin ismi söyleniyor sıradan tanımıyorum diyor biliyorsunuz bunlar şeyleri yok yani böyle bir şekilde öğretilmiş, konuşulmuş, mahkemelerde görüyorlar hakikaten o FETÖ’den yakınlarını şehit verenler, yaralananlar saç baş yoluyorlar artık bunların pişkin tavırları ya da karısını bile tanımadığını söylüyor. Hakim uyardı bu senin eşin dedi, pardon onu tanıyorum dedi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Murat Bey, şimdi ismini vermekte hicap ediyorum, biliyorsunuz bunların meşhur bir tane ahlaksızı vardı yargı tuttu bunu adli kontrolle serbest bıraktı değil mi? Nerede bu adam? Ya nasıl sen bunu kalkıp da yani adli kontrolle serbest bırakırsın ya? Hem suçlu buluyorsun hem de adli kontrolle serbest bırakıyorsun. FETÖ ayağında bu, yani açık söyleyeyim Adil Öksüz. Aynı şekilde Can Dündar olayı 5 yıla yani mahkûmiyeti söz konusu adli kontrolle onu da serbest bırakıyorlar ve adam bıraktığı gün kaçıp gitti ve bu adam vatan haini, diğeri vatan hani. Ve şu anda işte Almanya’da, şurada, burada Türkiye düşmanları bunları ne yapıyorlar? Bağırlarına basıyorlar. Bunlardan bizim bir ders çıkarmamız lazım. Aynı şekilde yine FETÖ’de işte malum Zaman Gazetesinin başındaki adam o da öyleydi. Onunla ilgili de karar verildi, ama o gece hemen kaçtı gitti. Bunları bizim artık, görmemiz, bilmemiz lazım. Yani Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmamalı.

M.Ç- Kesinlikle. Şimdi CHP’ye bağlayacağım yine çünkü biz Hikmet Genç’le program yapa yapa artık CHP uzmanı olduk 24 ekranlarında günün manşetinde. Engin Altay geçen gün bir açıklama yaptı efendim. Açıklamasında ilginç tarihler verdi müsaade ederseniz çok kısa bir video onu da izleteyim zatıâlinize ardından sorumu sorayım efendim.

(VTR Gösterildi)

M.Ç- Efendim, tam burada sonradan bir cümle çevriliyor ilk söylediği cümle bunu Mart’ın başında yaptı bu açıklamayı hiç 31 Mart’ı falan beklemeye gerek yok 10 Mart’ta falan diyor. Az önce bahsettiniz bu FETÖ’nün trol hesapları sosyal medya üzerinden yürütüyor. Şimdi 31 Mart’ta olacak seçimi 10 Mart’ta bakın bu olacak, şu olacak cümlesi, YPG saldırmaz cümlesi bütün bunları yan yana getirdiğinizde mutlak olan bir gerçeğin hilafına cümle kurmaları insanın garibine gidiyor. Şöyle bir söylem üretiyorlar: Ya burada acaba 15 Temmuz benzeri bir kalkışmadan mı medet umuyorlar? Çünkü sandıkta bir şey yapamadıklarını gördüler Sayın Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi. Ve 15 Temmuz benzeri bir şey mi olacak, böyle bir şeyin hazırlığı mı var gibi çeşitli dedikodular dolaşıyor, ciddiye alıyor musunuz böyle şeyleri efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi Murat Bey, bunları ne ciddiye alın, ne bunları konuşun. Çünkü bunları konuşmanız halinde sanki böyle bir şey varmış havası eser. Bu adamlar siyaset cahili. İki, bu adamların sırtında küfe yok, bunlar yönetim-mönetim filan bu işleri bilmezler. Bunlar bugüne kadar nereyi yönetmişler, neyi yönetmişler de böyle bir şeyi konuşuyorlar. Bu millet 15 Temmuz’u terse çevirmiş bir millet. Şunu söyleyeyim: Bugün biz 15 Temmuz’a göre her birimiyle çok daha güçlü bir kuvvetiz, asla bunlara biz fırsat vermeyiz. İstedikleri kirli tezgâhı kursunlar bu tezgâhları bunların kafasına geçiririz, her türlü tedbirimiz bizim var. İşte bak şurada bir Mavi Deniz Tatbikatı yapıldı, yaklaşık 120 gemimiz bu denizlerde tatbikatını yaptı ve tabi Yunanlılar bayağı bu işten ürkmüşler, ya biz size karşı yapmadık ki bunu ya, yani biz tatbikat yapmayacak mıyız? Asker bir millet tatbikatını tabi ki denizlerinde yapacak. Şimdi tatbikat bitti şimdi limanları dolaşıyorlar. Bu sefer de Yunanlıların aklı başına geldi şimdi onlar da malum adalarda kendilerine göre tatbikatlar yapıyorlar. Ama bizim öyle bir korkumuz, ürküntümüz, derdimiz yok, ama her an hazırlıklıyız, yani bunu bir defa bilmemiz lazım.

Şimdi bu beyefendi de kalkıyor şimdi böyle bir şey ortaya koyuyor, ya böyle bir şey söz konusu değil. Yani şu an da en önemli az önce söylediğiniz için söyleyeyim, kamuoyu araştırması 31 Mart sandıklardır. Bu sandıklarda tarihinin en büyük kamuoyu araştırmasını göreceğiz. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Kayseri’de, Konya’da, Trabzon’da, Samsun’da, Malatya’da, Diyarbakır’da nerede. 30 büyükşehrimiz kim kazanacak, 51 diğer vilayetlerimizde kimler kazanacak hepsi ortaya çıkacak. 922 ilçe var, 81 30’u büyükşehir, 51’i normal il bütün bunların seçimleri yapılacak. Dolayısıyla, bu seçimlerde tablo ortaya çıkacak ve gerçek kamuoyu araştırması 31’nde yapılıyor.

Tabi bu diğerlerine karşı bazı şeyler de bilinmesi lazım, yani Türkiye bugün bölgesinin en önemli gücüdür. Bana şunu lütfen söyleyin: Hangi küresel mesele var ki bugün Türkiye’nin bu konudaki fikri, düşüncesi merak edilmesin. Hepsi bunu soruyorlar ve ondan sonra da buna göre belli bir adım hamdolsun atılıyor.

H.A- Evet, terörle mücadele noktasında son bir soruyu da hemen yöneltmek istiyoruz size Sayın Cumhurbaşkanı. Az önce de cümlelerinizin birinde tarihte görülmemiş ağır darbeyi vurduk dediniz terörle mücadele noktasında. Sadece bunu FETÖ’den değil, PKK’dan bahsediyoruz, diğer terör örgütlerinden bahsediyoruz, daha pek çok terör örgütü var. İçişleri Bakanlığının mesela arananlar listesinde başına ödül konulan teröristler arasında. Mesela 14 kırmızı kategoride, 10 mavi, 25 yeşil, 100’ü aşkın gri kategoride yer alan terörist etkisiz hale getirilmiş durumda. Ortada belli ki ciddi bir başarı var bu noktada. Peki, bu başarıyı neye bağlıyorsunuz, yani savunma sanayinde alınan ivme midir, kat edilen yol mudur, yoksa FETÖ’yle gerçekleşen mücadelenin bir yansıması mıdır, daha başka hangi nedenler olabilir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabi bu sadece FETÖ’yle verilen mücadele değil, şimdi ortada bir defa 40 yıldır hatta 40 yılı aşkın PKK terör örgütüyle verilen bir mücadele var. Ve bu mücadelede elde edilen, kazanılan bir deneyim, bir tecrübe var, bunu bir yere koymak bir defa mümkün değil. Kaldı ki savunma sanayinde biz göreve geldiğimizde yüzde 20’si yerliydi, yüzde 80 tamamen ithaldi. Ama şu anda bizim bu savunma sanayindeki yerli ürünlerimizin oranı yüzde 65’i, yüzde 70’i buldu buraya geldik. Tabi bu bizi bir defa teknoloji olarak da güçlü bir konuma taşıdı. Ve şimdi biz bu adımlarımızı atarken buralardan aldığımız güçle mesela biz İHA bunu bulamıyorduk. Ben Amerika’dan Sayın Bush’tan istediğim zaman adam şaşırmıştı. O zaman hiç olmazsa Irak’ta yani 48 saatliğine bunu verelim diye bir talimat vermişti, ama bizim şimdi 48 saat diye bir derdimiz yok, bizim her an hava müsait olduğu zaman biz İHA’larımızı kaldırıyoruz. O zaman zaten Amerikalılardan SİHA almak hiç mümkün değil. Ama şimdi biz SİHA’mızı da yaptık ve şu anda SİHA’mızı da istediğimiz anda kaldırabiliyoruz.

M.Ç-  Dünyada 8 ülkede var bildiğim kadarıyla efendim, Türkiye’nin içinde olduğu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Mesela biz İsrail’den aldıklarımız vardı bozulduğu zaman yaptıramıyordun ya öyle bir durumdaydık.

M.Ç-  Heronlar.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Heronlar. Bunların hepsi çözüldü artık, şimdi bunları artık kendimiz hallediyoruz. Şimdi daha büyüğü yapılıyor, şöyle birkaç ay içerisinde inşallah o devreye girecek. Şimdi bütün bunlarla beraber bizim atacağımız adımlar, attığımız adımlar terörle mücadele bizim gücümüzü arttırdı. Tabi birde edindiğiniz tecrübe var bu kazandığınız tecrübede sizlere çok şeyler. Mesela biz şimdi Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te artık bunların inlerine, o mağaralarda girdik. Yani orada öyle akıllı bombalar kullanıyorsunuz ki bu akıllı bombalarla tamamen orayı duman ediyorsunuz, bitiriyorsunuz. Ama bütün bu başarının arkasında ne var? Halkımızın güveni var, desteği var, ama Bay Kemal bundan rahatsız. Niçin diyor bunlarla bu mücadele veriliyor, niçin oralara gidiliyor? Peki, Bay Kemal bundan rahatsız olursa başka kim rahatsız? HDP rahatsız. Ama şimdi bugün Denizli konuşmasına bakıyorum ki Meral Hanım’da bundan rahatsız. Kime karşı bu mücadeleyi biz veriyoruz? Teröristlere karşı veriyoruz. Yoksa biz teröristlerin desteklemiş olduğu bu partiye oy verenlerle ilgili bizim söylenmiş herhangi bir ifademiz lafımız yok. Sana ne oluyor Meral Hanım? Hani sen milliyetçiydin ya, hani ülkücüydün ya, ne oldu sana? Bir anda istikametini kaybettin, önce bir kendine gel. Sen zaten biz partimizi kurarken bizi de sattı bu kadın, bir anda kayboldu. Benimle beraber partimizi kurarken belli yerlere geldi, ondan sonra Afyon’da ortadan kayboldu, böyle birisi bu. Bunu da herkesin tanıması, bilmesi lazım bunlara güven olmaz, bunlarla bir yere varılmaz. Gelecek inşallah çok daha iyi olacak.

H.A-  Suriye konusundan biraz bahsedelim mi? Şimdi Suriye konusu da önemli haliyle Türkiye’nin komşusu. Suriye’de yaşananlar Türkiye zaten bunun içerisinde akan kanın durması için sürekli adımlar attığı zaten malum.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu noktada sizin dile getirdiğiniz Türkiye’nin korumasındaki bir güvenli bölge tezi vardı bu tezde şu an geldiğimiz nokta nedir, bir ilerleme var mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu bir defa çok açık, net söylemem lazım tabi bu Sayın Obama döneminde Obama benim teklifimdir: Yani bu Amerika’yla beraber kuzeyde böyle bir bölge oluşturalım ve bu bölgede de bizdeki mültecileri buralara yerleştirelim. Yani biz bu konutların yapımı noktasında adımı atarız, ama bize tabi mali destek noktasında da Amerika’nın veya Batılı ülkelerin bu desteği vermesi lazım, bu çok güzel bir düşünce filan demişlerdi, ama ne yazık ki bu konuda bir adım atılmadı. Ve şimdi bu yeni dönemde ise bu güvenli bölge veyahut da bu bizim sınırdan şöyle bir 30 kilometre derinlikte bu tampon bölge veya güvenli bölge burada atacağımız böyle bir adımın kesinlikle Türkiye’nin kontrolünde olması lazım. Türkiye’nin dışında birisine buranın kontrolünün verilmesine biz evet diyemeyiz. Niye diyemeyiz? Çünkü her an buradan bize saldırı olur. Peki, bunlar ne yapacaklar? Söyleyeyim, işte YPG’ye, PYD’ye kalkıp buranın kontrolünü verecekler. Bizim buna evet dememiz mümkün değil veya bir başka ülkenin. Şimdi Amerika diyor ki, biz diyor 400 asker bırakacağız, Fransa işte biz 200 tane bırakacağız, yani bunlarla bu olacak iş değil. Eğer siz burayı güvenli bölge olarak düşünüyorsanız biz burada Özgür Suriye Ordusu’yla ve kendi askerimizle biz burayı güvenli hale getiririz ki biz sizin bir stratejik ortağınız olarak rahat edelim. Biz NATO’da beraber değil miyiz? NATO’da berabersek, bir stratejik ortak olarak bize karşı vecibeleriniz yok mu? O zaman bunu halledin. Şimdi halkın PKK, YPG’nin kontrol ettiği 50 bin kilometrekare alan Suriye’nin yaklaşık yüzde 27’sine tekabül ediyor bu önemli bir şey. Burada da bu kontrolü biz ele alırsak biz de huzurlu oluruz, yoksa bizim burada yani güvende olmamız mümkün değil. Kaldı ki şu anda Suriye’nin tüm tarım arazilerinin yüzde 60’ı PKK ve YPG’nin kontrolünde.

Bir şey daha söyleyeceğim o da çok önemli. Özellikle Deyrizor o bölgede petrol yatakları var, bu petrol yatakları da işte şu ana kadar tabi DEAŞ’ın kontrolündeydi, kısmen bunların kontrolünde. Tabi ham alıyorlar işte böyle tam da mütekâmil bir yapıları yok, ama onu işleyip yani 650-700 dolara bunu satma durumundalar, kaynakları da buralardan özellikle elde ediyorlar. Tabi bütün bunlara karşı Türkiye olarak biz bu gelişmeleri çok daha güvenli kılmamız lazım ki adımlarımızı da huzurlu bir şekilde atalım.

M.Ç- Türkiye’den neden korkuyorlar efendim bu bölgede güvenli bir alan oluşturulma talebini de hani yokuşa sürüyorlar, zora sokuyorlar. Siz daha önce ifade ettiniz Trump’la birebir görüşmelerinde birçok konu rahatlıkla konuşuyoruz, görüyoruz, ediyoruz, artı sizinle ilgili bugün gazetelerde yer alan Trump’ın bir Amerikalı üst düzey yetkilinin söylemine dayanarak gayet iyi şeyler söylemiş birazdan onu da sorarız, ama bahsetmiş olduğunuz konuları NATO’da çıksanız konuşsanız ki siz dile getirdiniz, söylediniz, Birleşmiş Milletlerde dile getirdiniz söylediniz, bunun mantıkla çelişir herhangi bir yönü yok. Niye o zaman Türkiye’yi burada istemiyorlar ya da bu bölgede Türkiye’nin güvenli alanı kontrol etmesinden rahatsızlık duyuyorlar, gerekçeleri ne efendim, ne söylüyorlar?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabi bu süreç içerisinde aslında Trump, yani kararlı bir duruş sergilemedi dersem yanlış olur sergiledi. Fakat tabi her liderin etrafında da birileri var, sürekli bir şeyler sufle ediyor, şimdi tabi burada da böyle bir şey var. Tabi bu noktada Amerikan bir müesses nizamı var buna bir derin devlette ayrıca diyebiliriz, tabi bunların bir engellemeleri söz konusu. Bu engellemeler özellikle bizim için de en temel sıkıntılardan bir tanesi. Nitekim Amerika’nın bir defa yani PYD’yle, YPG terör örgütüyle olan ilişkisine son vermesi şart. Bunlarla ilişkiyi kesemezse bu sıkıntı bizim devam eder. Ama bunu eğer ortadan kaldırırsa daha önce de benim kendilerine söylediğim gibi gelin burada beraber hareket edelim, biz buraya iki tugay sokarız, Özgür Suriye Ordusu’yla beraber de bu işi çözeriz dedik. Ne yazık ki bunlar tabi bu işe sıcak bakmadılar. İşte o dediğim etrafındaki generallerinde yaklaşımıyla ki şu anda bazıları etrafında değil zaten onları da görevden aldı, ama maalesef şu anda kayıplar, yani Bade harab ül Basra bu duruma geldi.

H.A- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, 1 Mart, 3 Mart arasında önce Amerika Birleşik Devletlerinden Ankara’ya gelen ABD’li bir heyet vardı, ardından Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in gelişi ABD tarafından terör örgütüne verilen silahların daha önce bize söylenen biz bunların envanterini tutuyoruz, listeleri var, biz bu listelere göre bunları alacağız Türkiye bu noktada merak etmesin deniliyordu. Peki, bu silahların toplanmasında bunun ötesinde ABD’nin bölgeden çekilmesi noktasında nereye geldik, bir ilerleme kaydedildi mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir defa işte James Jeffrey bu ara yine Savunma Bakanımızla bazı görüşmeleri oldu. Bir defa bu bütün silahların seri numaraları vesaire bizdedir şeylerini filan pek sağlıklı bulmuyorum. Yani bu silahlar kime teslim edilecek, Türkiye’ye mi teslim edilecek veya kendileri mi alıp götürecekler? Bunları biz Irak’ta yaşadık böyle bir şey olmadı. Tam aksine orada işte yine PKK’ya ve aynı şekilde terör örgütlerine bunları verdiler, biz burada bu yaşanmasın istiyoruz. Eğer böyle bir şeyi yapacaksanız gelin bunları bize verin, bölgenin güvenliğini de biz bunlarla sağlayalım. Ama biz Amerika’nın Suriye’den çekilme sürecini sıcağı sıcağına takip ediyoruz, şu anda henüz bu adımlar atılmış değil. Tabi Amerika’nın Suriye’den çekilme kararının bölge ülkelerinin güvenliğine, ayrıca Suriye’nin güvenliğine de yansımasını çok çok önemli buluyoruz. Bizim baştan beri iddia ettiğimiz bir konu var nedir o? Suriye’nin toprak bütünlüğü. Buna bizim de Rusya’nın da İran’ın da Amerika’nın ve koalisyon güçlerinin de uymasının gereğini hep ifade ettik. Biz bunu Soçi’de ifade ettik, Ankara’da ifade ettik, Tahran’da ifade ettik, ikinci tur Soçi’deki sonuç kararında da sonuç bildirgesinde de bunları yine oraya derç ettik, bugün de bizim düşüncemiz yine böyle. Ve bundan sonraki süreçte de şimdi ikinci işte Soçi’den sonra Ankara olacak bunlar yine bizim gündemimizin önemli başlıkları, buna göre devam edeceğiz.

H.A-  Çok kısa hemen Cumhurbaşkanının cevabıyla ilgili bir şey sormak istiyorum Sayın Çiçek. Bu silahların ne olacağını soruyorsunuz, yani Amerika Birleşik Devletlerine mi verilecek, Türkiye’ye mi verilecek belli değil. Peki, bu noktada Türkiye’nin tercihi, talebi, önerisi var mı Sayın Cumhurbaşkanım, yani bizim için Türkiye için hayırlı olan hangisidir sizce?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır şimdi Amerika bu silahları kendisi alıp gidecekse malıdır alsın götürsün, ama yok kendisi alıp götürmeyecekse versin bize. Gerekirse otururuz masaya pazarlığımızı yaparız, işimize yarayanı da veririz parasını alırız o ayrı mesele, ama kalkıp da bunu teröristlere vermesin. Yani teröriste bunu parasız veriyor, biz bunların birçoğunu kendilerinden paramızla istediğimiz halde bize vermediler. Teröriste parasız veriyorsun, ondan sonra da kongrede, şurada, burada diyorsun ki yok şu kadar para buraya harcadık buyurun yani sizin yaptığınız iş bu neticesi de bu.

M.Ç-  Şimdi tabi bir taraftan bedava 23 bin tırdan bahsettiniz silahları…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tır ve kamyon.

M.Ç- Tır ve kamyondan. Bir taraftan böyle silahlandırıyor, bir taraftan da Türkiye’nin az önce savunma sanayinde gelmiş olduğumuz noktayı belirlediniz vakit kalırsa biraz daha açmanızı isteyeceğiz onları, ama Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda 10 yılda, 20 yılda, çünkü projeksiyonlarınızı bu kadar ileri yapıyorsunuz. Maruz kalabileceği herhangi bir saldırı olması ihtimaline karşılık S-400 füze anlaşması yaptık biz Rusya’yla. Amerika Birleşik Devletleri ki bu daha önce bunu izleyicilerimize bir kere daha hatırlatmak fayda var önce Amerika’yla konuşuldu, diğer ülkelerle konuşuldu ve Rusya’yla belli şartlar karşılığında know how’ı beraber üretme meselesiyle beraber anlaştık. Önce yapmayın, yapmazsanız iyi olur, bak hani çok olmuyor, NATO üyesisiniz, müttefikisiniz noktasında şu anda efendim bakın yaparsanız şöyle olur, yaparsanız böyle olur noktasına geldiler. Az önce Trump’la ikili ilişkilerinden bahsettiniz, hala Trump’ın etrafındaki bu klik etkin mi ki S-400 meselesinde artık Türkiye’ye bir baskı noktasına geldiler ya da böyle görmemiz doğru mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabi S-400 konusunda biz işi bitirdik o bitmiş bir şey yani onu artık konuşmamızın anlamı yok, çünkü gerek Sayın Putin’le, gerekse Rusya’yla biz bu anlaşmayı bitirmiş vaziyetteyiz. Yani kredi şartlarından ortak üretime varıncaya kadar bütün bunlar konuşuldu, anlaşıldı, imzalar atıldı bitti. Şimdi biz yeniden bir geri dönüşümüz bizim asla olamaz, çünkü bize böyle bir ahlaksızlık yakışmaz, bu ahlaki değildir. Çünkü biz bir anlaşmayı yaptıysak onun arkasında dururuz. Kimse bizden bunun yani tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin. Alışılmış liderlerden de değiliz bunu da herkesin bilmesi lazım. Kaldı ki biz patriot olayını bunlardan ta ne zaman istedik Obama dönemi ve Obama döneminde bu işi halledemediler. Sayın Trump’la da bunları konuştuk, bu dönemde de maalesef 17 ay oldu buradan da yine olumlu bir şey çıkmadı. Biz yine onlara dedik ki hala yani verebiliyorsanız siz de verin bize.

M.Ç-  Onu da satın alırız dediniz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Yani biz onda da eğer şartlar uygunsa, fiyatlar uygunsa, kredi uygunsa, ortak üretime girebileceksek sizle de yaparız. Ama ortak üretim, kredi şartı, teknoloji yani bunların olması şart. Yok, ben sana vereyim, ama gene anahtar benim elimde olsun; kusura bakma, biz böyle bir şeye artık giremeyiz, bunlar tarih oldu. Şimdi biz mesela Ruslarla anlaştık ortak üretime gireceğiz. Şimdi belki S-400’den sonra S-500’e gireceğiz. Şimdi bize S-400’de dayatma yapanlar niçin Yunanistan’a yapmıyor S-300? Niçin Bulgaristan’a yapmıyor S-300? Niçin Slovakya’ya yapmıyor S-300? Bunlar da aynı zamanda NATO ülkesi yapın onlara niye yapmıyorsunuz? Bu konuda NATO Genel Sekreteri Stoltenberg yani çok samimi ifadelerle bu dedi ortaklarımız en doğal, en tabi hakkıdır, biz buralarda müdahale edemeyiz dedi. Ve şimdi bizi nereden tehdit ediyorlar? F-35’lerin radarları noktasında sıkıntı doğurur. Biz bunların da incelemesini ve inceletmesini yaptık böyle bir şey de yok. Kaldı ki biz F-35’lerde de taksitlerini tıkır tıkır ödeyen bir ülkeyiz, şu ana kadar 1 milyar doları aştı bizim ödediğimiz para, biz bu noktada da samimiyiz. Yani ben her şeyi senden alacağım diye bir kaide olamaz ki.  Sen yani aldığın her ürünü bize sorarak mı alıyorsun? Yok, istediğin yerden istediğin gibi alıyorsun. Bizim de böyle bir bağımsızlığımız var, biz bağımsız Türkiye’yiz, köle değiliz. Dolayısıyla, burada da bizim özgürlük alanımız neyse bu özgürlük alanımızın içerisinde her alanda adımlarımızı atıyoruz ve Rusya’yla da şu anda bu konuda adımımızı attık, imzalar tamam ve çok çok uygun şartlar altında da S-400 anlaşmamızı yaptık. Ve bize bunun gönderimini de Temmuz’a kadar çektiler ve Temmuz’da da ilk partiyi inşallah alacağız.

M.Ç-  Peki, bu noktada Amerika’dan farklı bir saldırı bekliyor musunuz efendim? Saldırıdan kastım çünkü Başkan Yardımcısının açıklamalarını görüyoruz Amerika’daki etkili isimlerin Amerikan yönetimindeki isimlerin almayın anlamına gelebilecek tehditvari açıklamalarını biliyoruz. En son genişli genelleştirilmiş tercihler sistemi 1970’den beri gelişmekte olan ülke kategorisinde Türkiye biz buradaydık, Amerika’yla karşılıklı ticaret alışverişinde vergi muafiyetleri vardı yani onların da bizim de faydamıza. En son Trump’ın hamlesiyle Temsilciler Meclisine gönderildi ve biz gelişmiş ülke olduğumuz için bu karşılıklı vergi muafiyetinden çıkartılıp vergiye muhatap olan bir ülke haline getirdi bizi. Elbette bu karşılıklı bir mesele ama bunu düşük yoğunluklu bir saldırı ya da ekonomik anlamda bir hamle olarak görmek mümkün mü, S-400’den dolayı bir arıza çıkartır mı Amerika?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabi ben bunu duyunca tabi arkadaşlarım gerekli cevapları verdiler. Şimdi ben bunu tabi sağlıklı bulmuyorum, samimi de bulmuyorum. Çünkü bir taraftan biz Sayın Trump’la 75 milyar dolarlık bir hedef koyacağız, ondan sonra damadını Türkiye’ye göndereceksin hem bu ekonomik ilişkileri görüşelim diyeceksin ve ben de bunları kendisini de kabul ettim damadını, bizim damatla da oturdular etraflıca konuştular vesaire. Şimdi arkasından hemen bunun olması tabi düşündürücü. Şimdi büyük ihtimalle herhalde bu hafta içinde arar belki kendisiyle bunları Berat Bey bir konuşacaktır, belki de şu anda mesajlaşmıştır yani bilemiyorum, çünkü bu konuda köprü iyi çalışıyor. Ama bunlar tabi yakışık şeyler değil, sene 74, sene 2019 böyle bir şeyin adımı atılmış ve şimdi de bunun böyle bir kaldırılma noktasına gelmesi doğru bir şey değil. Yanılmıyorsam o zaman Polonya ve Türkiye olarak iki ülkeye bu böyle bir uygulama başlatıldı. Şimdi bunu geri çekme, böyle bir yanlış adım atılmasını doğru bulmamız mümkün değil. Ama bu tür şeyler son zamanlarda Amerika, Türkiye arasında maalesef oluyor, yani Türkiye her türlü tedbirini kendine göre alıyor. Bunlara alışığız, ama bizi bunlarla kimse terbiye etmeye de kalkmasın. Bu tür terbiye etme metotlarına karşı biz bağışıklığımız var bunun da herkesin bilmesi lazım.

H.A-  Az önce Donald Trump’ın çevresinden bahsettiniz Sayın Cumhurbaşkanı, şimdi bende ABD’nin aslında bu değişken tavrını size sormak istiyordum, ama öncesinde ABD’li bir yetkilinin bir açıklaması var sizin ve Donald Trump’ın ilişkisine dair şöyle bir açıklama: Trump kendisini Erdoğan’a yakın hissediyor, sempati duyuyor, çok seviyor, iletişim kurmaktan keyif alıyor diyor iletişiminiz, iki lider olarak ilişkiniz açısından. Sizden de hem bu konuda bir değerlendirme almak isterim siz ikili ilişkinizi nasıl görüyorsunuz? Ama bunun ötesinde de ABD’nin değişken bu tavrı evet çevresine bağladınız, ama bu ilişkileri iki lider ilişkilerinde sıkıntı yaratmıyor mu, zora sokmuyor mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi bizim tabi iki lider olarak yani Sayın Trump’ın şahsıma yönelik teveccüh dolu sözleri gibi benim de ona karşı aynı şekilde teveccüh dolu sözlerim var. Ki bu liderler olarak aramızdaki bu münasebetleri iyi bir konuma taşımada herhalde bizim kavga edecek halimiz yok. Yani biz şimdi ülkeler yönetiyoruz, Türkiye sıradan bir ülke değil. Yani 82 milyon nüfusuyla ve kendi altyapısını güçlendirmiş gelişmekte olan sanayisiyle, ileri teknolojisiyle farklı bir konumda. Kaldı ki biz şimdi S-400 konusunda F-35’e varıncaya kadar bu konulardaki attığımız adımların yanında şu anda bizim bir defa Türk Hava Yolları olarak filomuzun yarısı neredeyse Boeing’dir. Bakın şimdi biz filo genişliyor, geniş gövdeli uçaklar bunun yanında dar gövde uçaklar vesaire bunlar alınıyor yani 100’ü aşkın 4 sene içinde yani bedeli de 10 milyar doları bulacak bir alım yapıyoruz. Şimdi Türkiye bu noktada Amerika’ya bir güven içerisindeyken Amerika’nın kalkıp da farklı bir şeyle S-400 tutturup gitmesi yanlış bir şey. Yani biz S-400’ü senden almayız da ama öbür tarafta bak Boeing’de senden alım yapıyoruz bunu nereye koyacaksın? Burada karşı taraftan biz aynı hassasiyeti tabi ki bekliyoruz. Şimdi biz yani şu soruyu kendi kendime soruyorum: Yani biz bir lider olarak, Türkiye olarak S-400’ü neden almayalım, yani niçin benim önüm bu noktada kesilsin? Çünkü biz şu anda S-400’le ilgili bütün maliyet hesaplarını yaptık. Bunun yanında bütün operatif hareket yeteneği nedir, ne değildir bunlar üzerinde hassasiyetle durduk. Ve tabi menziline bakıyoruz yani 400 kilometre menzilli ve bunun 30 kilometre irtifası var. Aynı ayna 36 ve gerektiğinde de çift batarya ile 72 hedefe bağlanabiliyor. Şimdi bütün bunlar bizim modern savunma sistemlerine ihtiyacımızın olduğu dönemde attığımız adımlardır. Biz bunu atacağız ki terörle mücadelemizi de başarılı bir şekilde verelim. Aksi takdirde biz terörle mücadelede yaya kalırız, bizim buradan taviz vermemiz mümkün değil.

M.Ç-  İç meselelere geleceğim, ama az önce bir cümle söylediniz bir kere daha altını çizmek bakımından söylüyorum, ticari anlamda tehdit edilirsek bizim de bir ticaretimiz var biz de onu kesebiliriz anlamına gelecek bir cümle miydi Boeing’le ilgili söylediğiniz? 10 milyar dolarlık bir alımdan bahsettiniz, yani zora sokulursa bizde bu siparişlerden vazgeçebiliriz anlamına mı geliyor bu söylediğiniz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda tabi şimdi yani doğmamış çocuğa don biçmenin hiçbir anlamı yok, ben onun için bu şeylerin hiçbirini ciddi bulmuyorum. Şu anda bizim kendisiyle yapacağımız görüşmeler, Berat Bey’in aynı şekilde Kushner'le yapacağı görüşmeler bunların hepsi bu işi yoluna koyar ben böyle inanıyorum.

M.Ç-  Şimdi bu tanzim meselesini de konuşalım, şimdi çeşitli varyasyonlarla bir şeyler yürüyor. Örnek olsun diye bugün bir köşe yazısında okumuştum, yani Macron mesela sarı yeleklilerden bir dış operasyon olduğunu söylüyor. Merkel kendi ülkesindeki bir küçük kız çocuğunun yapmış olduğu hareketten ya bunun arkasında bir şeyler olabileceğinden ifade ediyor. Bütün bunları alt alta koyduğunuzda bazı meselelerin kendi kendine oluşmadığını aşikâr bir şekilde görüyoruz. Buna tanzim örneğinden yola çıkarak söylüyorum fiyatların birden bire 3-4-5 kat arttığı, yüzde 400’leri falan bulduğu bir noktada bir tedbir aldınız. Dediniz ki; bunu böyle devam ettirirseniz ben tanzim satış mağazalarıyla bunu engellemeye çalışırım. Esas amacın, mutfakta yangın var algısını oluşturmak olduğu yönünde de iddialar var. Başarılı olduğunu görüyor musunuz? Fiyatların geri düştüğünü gördük en azından tanzim satışların olduğu yerde ama, bunu tüm Türkiye’ye teşmil etmek gibi bir fikir var mı, neler söyleyeceksiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunu açıkladım ben. Yani biz bu konuyla ilgili 31 Mart’a kadar bu iş yoluna girdi girdi, girmediği takdirde bu konuda Türkiye’de önemli iki kuruluş var, biz bunlarla da masaya otururuz ve bunlarla masaya oturduktan sonra, bunlar iki önemli esnaf kuruluşumuzdur ve bunu 81 vilayetimize yayarız ve 81 vilayetimizde ürün çeşitliliğine varıncaya kadar yayarız.

Şimdi bazı marketler diyor ki, işte bize şöyle darbe vuruldu. Ne darbesi vuruldu? Bugün marketlerde 250 üründen tut 650 çeşit ürüne kadar ürün var. Yani sen şimdi sebze-meyveden mi kazanıyorsun parayı? Bütün bu ürünler sende var. Ancak, eğer siz bir çocuk bezinde dahi rakamları şöyle bire 5, bire 10 dövize bağlantılı artıracak olursanız biz o alana da gireriz, diğer alanlarda aynı şekilde oraya da gireriz. Ne yapacağız? İşte dediğim gibi o kuruluşlarla görüşeceğiz, mahalle aralarındaki küçük marketler var ya, icabında biz onlarla da anlaşma yoluna gideriz ve şu andaki fiyatların çok çok altına düşerek biz oralarda bu adımı atarız. Niye? Benim vatandaşıma ucuza sağlık ürün getirme, sağlama devletin görevidir ve biz bunu yaptığımız anda benim vatandaşımın da huzuru rahatlıkla yerine gelecektir. Ha diyecektir ki, ben şimdi sömürülmüyorum. Yani bu konuda 31 Mart belirleyici olacaktır.

H.A- Peki, 31 Mart’a kadar daha 25 gün var Sayın Cumhurbaşkanı. Şimdi iki gün önce pirinç satışı da başladı tanzimlerde…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Pirinç, nohut, hububat.

H.A- Pirinç son olarak, nohut pirinçten önce gelmişti, nohut ve mercimek, son olarak pirinç eklendi. Daha başka 31 Mart’a kadar eklenecek ürünler var mı, zamanı belli mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Fiyatlara bağlantılı olarak.

H.A- Fiyatlara bağlantılı olarak, yani fahiş bir artış görülen bir ürün olduğu takdirde hemen devlet bu noktada devreye gireceğiz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O alanlara gireriz, ama öncelikle gıda.

H.A- Öncelikle gıda. Sizin bugün et meselesiyle ilgili bir açıklamanız oldu, onu da sormak istiyorum. Çok uğraşmamıza rağmen hala vatandaşlarımıza istediğimiz seviyede uygun fiyatlardan et sunamadığımızı itiraf ediyorum dediniz. Bu noktada sıkıntı nedir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onu meydanda değil de çiftçilerle ilgili toplantıda.

H.A- Evet evet, bugün söylediniz, bugün yaptınız, sıcağı sıcağına bir açıklama.

Beklediğiniz o uygun fiyata, işte uygun fiyatlardan et sunamamamızın sebebi nedir? Yani bunun önünü nasıl alabiliriz, nasıl girişimler planlanıyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Toparladık onu birara…

H.A- Şu an için makul düzey midir diyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir yerde makul konuma geldi. Ama nasıl geldi? İthal karkas et aldık ve onunla belli bir yere neyi getirdik? Kıymayla kuşbaşını getirdik. Ama benim gönlüm istiyor ki, bu istatistik eğrisi gibi olmasın, istikrarlı olsun, bunu istikrarlı hale getirelim ki benim fakir-fukara vatandaşım evine hiç olmazsa kıymayı, kuşbaşı eti sokabilsin. Yani bonfile olamayabilir, pirzola olamayabilir, ama onu getirsin. Şimdi onda da fiyatta işte biz 28-30-32, bu arayı yakalamıştık, şimdi bunu korumak, önemli olan bu.

Şu anda bizim canlı hayvanda da bir istikrara doğru gidiyoruz. Şimdi bu istikrarlı gidiş beside filan, bunun yanında damızlıkta attığımız adımlarla bunu yakalayacağımıza inanıyorum, çünkü bu ülke buna müsait. Beyaz ette buna müsait, bunu yakalamamız lazım, bunu yapmamız lazım.

Mesela sütte biz şu anda çok çok iyi bir konumdayız ve yıllık tüketime baktığımız zaman neredeyse bire 2 artmış vaziyetteyiz.

Ama ucuz et noktasında da dediğim gibi piyasaları ciddi manada bir kontrol altında tutuyoruz ve burada geçmişte olduğu gibi 35 liraya kıymaya çıkar, gel kuşbaşını 37-38 liraya çıkar, bunlar müsaade etmeyeceğiz, bu konularda kararlı bir duruşumuz var.

H.A- Önce dediğiniz gibi 28-32 seviyesinde istikrarı sağlayıp sonrası için…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda zaten oralarda, burada istikrarı bir sağlamamamız lazım.

H.A- Sonrasında peki aşağı yönlü olarak yine bir çabanız olacak mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi zaten geçmişten bu yana bunun taban-tavan noktasındaki rakamlar belli, elimizde bunlar var, oradan hareketle bunu devam ettirmek.

M.Ç- Şimdi efendim, son 17 yılda AK Partinin bu ülkeyi nereden nereye taşıdığı belli. Birçok kereler yapmış olduğunuz hamlelerin önünü kesebilecek adımlar attı CHP, muhalifleriniz, hemen Anayasa Mahkemesine gitti. Her ne kadar biz bugün öğrencilere belediyeden burs vereceğiz dese de CHP’nin adayı, ilk o başlamıştı ve onun iptal edilmesini CHP kendisi yapmıştı olamaz diye…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bunu kim söyledi bugün?..

M.Ç- Ekrem İmamoğlu söylüyor bunu, vaatleri arasında var efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Eh işte.

M.Ç- Ben şuraya geleceğim: Savunma sanayinden bahsettiniz, yeni üretilecek SİHA’dan bahsettiniz. Uzay Ajansıyla bizim hayal edemediğimiz, yani ta 60’larda ilk insanın ayak bastığı aya bu kadar geç kalmaya rağmen hamle alalım, ön alalım diye uğraşıyorsunuz, Antarktika’ya üs kurdunuz, Uzay Ajansını kurdunuz ki ya bizim de gökte çalışmalarımız olsun, ama CHP her zamanki yapacağını yaptı ve Anayasa Mahkemesine gidip bunun iptali için başvuru yaptı.

Ben hep şeyi hatırlıyorum bu tarz işler olduğu zaman, sizin bir sözünüzü hatırlıyorum, ya bizim de kaderimize, nasibimize bu çıktı, insan istemez miydi hakikaten bir muhalefet olsun karşısında, onlarla mücadele etsin. Sizin yapmış olduğunuz bu Uzay Ajansı meselesine, hayır kardeşim, biz Mars’a gitmeliyiz, ayda olmamalıyız ya da daha fazla ödenek ayırmalıyız diyen bir muhalefet yerine, hayır, Uzay Ajansı olmasın, biz burada kalalım, bunu iptal edelim diyen bir muhalefet var. Ne hissediyorsunuz bunları görünce?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şunu bir defa çok açık, net söylemem lazım: Aslında siz şu anda CHP’nin tanımını yaptınız, CHP zihniyeti bu, yani ilk defa bunu tanımıyoruz.

İşte Belediye Başkanlığımda biz burs veriyoruz, bunlar daha sonra kalktılar bu işi Anayasa Mahkemesine götürdüler ve Anayasa Mahkemesi de, o zamanki Anayasa Mahkemesi kalktı bunları haklı buldu. Fakat ben Başbakan olunca bu defa, çünkü bursun bu noktadaki önemini biliyorum, Başbakanlığa bu işi bağlamak suretiyle Başbakanlıktan her müracaat edene kredi ve burs verdik, boş çevirmek yok, hepsine verdik. Daha sonra bu işi Kredi Yurtlar Kurumuna bağladık ve şimdi de Kredi Yurtlar Kurumundan bu kredi ve bursu veriyoruz.

Fakat tabi gençler nedense bursu istiyor da krediyi istemiyor, çünkü kredinin geri ödenmesi söz konusu ya. Geri ödenmesi söz konusu, fakat faiz yok. 

İki, sigortalı bir iş bulmadan da ödeme yok. Yani sigortalı bir iş bulduktan sonra ne başlıyor, ödeme başlıyor. Gençlere, onlara da söylüyorum, yapmayın, bak belli bir miktarın, diyelim yüzde 50 öğrenciler burs veriyorsak, yüzde 50 de kredi veriyoruz, gelin bunu kaçırmayın, bunu da alın. Şu anda bunu zaten Kredi Yurtlar Kurumu olarak veriyor.

Ama CHP zihniyeti bu, onun için uzaya tabi ki karşı çıkacak. Niye? Ha iktidar böyle bir şeyi yapmasın. Ey CHP, istesen de, istemesen de biz uzaya çıkacağız, bu adımı atacağız, yani o Antarktika’ya giden hocalarımız, gençlerimiz bu aşkla, bu heyecanla gittiler. Bunlar geride nal toplasınlar, biz bu yarışı yapacağız, inşallah o günleri de en ideal şekilde de göreceğiz. Çünkü biz bu makamları millete hizmet etme makamı olarak görüyoruz, millete hizmet ederken de geride bir hoş seda bırakalım istiyoruz ve bunun önüne de kimse geçemez.

M.Ç- Şimdi bir mesele daha var, bütün bunları konuşurken mesele CHP olunca çok şaşırmıyoruz, aynı mevzu bu Doğu Akdeniz’deki petrol arama meselesinde, çıktılar dediler ki, biz günlük 50 bin dolarlık bir masraf var, bunu vurduğunuz zaman şu kadar oluyor, çok masraf var, petrol de çıkmıyor, yapmayalım bu işi, bizim ne işimiz var Doğu Akdeniz’de cümlesi var. İlk alkış da İsrail tarafından geldi ya da güney tarafında arayanlar tarafından, Türkiye’nin orada olmasını istemeyen ülkeler tarafından geldi. Bunu da bir CHP’li yaptı. Bununla ilgili de herhalde şaşırmamışsınızdır.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu tabi bir şeyi gösteriyor. Yani benim milletimin, CHP’ye gönül verenler de dahil olmak üzere, diğerleri de bir şeyi bilmesi lazım, çünkü dış politikada bunların ihaneti var, bu devam ediyor.

Petrol arama işi öyle kolay işler değil. Bakın biz eskiden bunu ne yapıyorduk? Gemimiz yoktu, ne arama, ne sondaj, bunlar olmadığı için biz acaba uluslararası bazı şirketlerle bunu yapabilir miyiz diye onları getirip Karadeniz’de onlarla adımlar atıyorduk. Diyelim ki Exxon Mobil’i getirdik Karadeniz’de aramalar yaptılar, Shell’i getirdik aramalar yaptılar ve çok korkunç paralar harcadılar, yani bizim gibi 50-100 filan değil, 150-200 milyon dolarlar, 250 milyon dolarlar harcadılar ve hiçbir şey bulamadan da gittiler. Yani petrol işi öyle rastgele kolay bir şey değil.

Şimdi bizim hamdolsun arama var, sondaj gemimiz var, aramalarını yapıyorlar. Tabi ki burada bu tür harcamalar 50 de olacak, 100 de olacak. Şimdi burada bir kuyu açarsın, iki açarsın, üç açarsın, dördüncü olmaz, beşincide olmaz, ama yakaladığın andan itibaren de bu senin bütün yaptığın o harcamaların hepsini ne yapar sana, iade eder, yani bu işin böyle bir yapısı var, karakteri bu. Ama CHP zihniyetinde bunlar. Her zaman söylüyorum ya, bunların bir dikili ağacı var mı? Yok. Onun için bunlar bu çalışmalardan rahatsız oluyorlar, çünkü biz bunu yakaladığımız anda güçleneceğiz.

Ve biz şu anda mesela o bölgede araştırma yapan ülkelerle de bizim görüşmelerimiz var, yani beraber onlarla yapabilir miyiz-yapamaz mıyız diye, biz onlarla da bu çalışmayı yürüterek onlarla böyle bir imkânı yakalarsak onu da deneyeceğiz, isim vermeme gerek yok. Dolayısıyla bu adımları beraber atma şansını da yakalayabiliriz. Şu anda işte Fatih, Yavuz, bunlar bu bölgede inşallah sondaj gemilerimiz olarak devreye girecekler, öbür tarafta arama noktasındaki gemilerimiz de çalışmalarını sürdürecekler.

Ve biz şu anda dünyanın 16 ultra derin sondaj gemisini almış vaziyetteyiz ve bunları da çok uygun fiyatlarla aldık. Aramalarımız kararlılıkla devam ediyor, CHP bu çalışmalardan bile maalesef rahatsız oldu. Ve bu gemilerimizin zamanla başka ülkelere kiralanması da mümkün olacak ve oralarda da tabi o alacağı kira bedelleriyle ayrıca çalışacaklar ve kısa zamanda bu gemiler de kendi kendini zaten inşallah bu aldığı rakamlar finanse etmiş olacak.

H.A- Murat Bey, şimdi de siz Doğu Akdeniz, Uzay Ajansına girdiniz ama, belki cinsiyetçi bir etkiyle ben tekrar mutfak meselesine Sayın Cumhurbaşkanım geri dönüp hemen size şu soruyu sormak istiyorum: Tarıma verdiğiniz desteklerden mitinglerinizde bahsediyorsunuz, bugün de hatta rakamsal olarak çiftçileri ağırladığınızda rakam vermiştiniz. Aracılar meselesi, eskiden beri Türkiye’nin sıkıntılı olduğu bir durum, yani üreticiyle son tüketiciyi biraraya getirme meselesi. Bu noktaya baktığımız zaman, üretici ve tüketiciyi birbirine yaklaştırmak için neler yapılabilir, yani bununla ilgili bir plan, program, bunun ötesinde mesela kooperatifleşmeye nasıl bakıyorsunuz, bu noktada belediyeler devreye girebilir mi? Mesela Antalya’daki domatesin İstanbul’a gelmesinin ötesinde, işte İstanbul’un herhangi bir ilçesinde bu noktada üretime geçilmesi, belediyeler bu aşamada devreye girebilir mi, nasıl bakıyorsunuz bu duruma?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi belediyeler bu konularda devreye girebilir, mani bir hal yok. Mesela şu anda İstanbul’da gerek Anadolu, gerek Avrupa yakalarında, zaten Avrupa Yakasında büyük bir hal mevcuttur, vardır, Anadolu Yakasında da, fakat bunların, yani bu kabzımal tabir edilir, şimdi bu işi bu konuda simsarlığa değil, sömürüye değil, aldığını en uygun fiyatla tüketiciye nasıl ulaştıracak, ha bu işi belediyelerin kontrolleriyle yapmak mümkün değil. Çünkü belediyelerin kontrolleriyle bunu yaparsak, o zaman adil bir kar payıyla bunu tüketiciye kimler vasıtasıyla ulaştırırız? İki yolu var bu işin geçmişten bu yana. Bir, pazarcılar. Yıllarca bu işi biz nerelerden aldık? Yani o zaman bakkal dükkânında meyve-sebze satılmaz ki, bakkal dükkânında sadece hububat satılırdı. Ama dev marketler açılınca, bu zincir marketlerde vesaire sebze-meyve de ne yapılmaya başlandı, satılmaya başlandı, ama pazar yine vazgeçilmezdi değil mi, pazarlar yine devam ediyor. Şimdi pazarlarda bu işin kontrolünü kimler yaptı? Hep belediye zabıtaları yapmıştır, Belediye Başkanı sıfatıyla söylüyorum, onlar vasıtasıyla.

Ne yapılmıştır? Bir, fiyat kontrolleri yapılmıştır. Eskiden çünkü ürünün üzerine etiket konmazdı, zabıtalarla biz buna bunun kontrolünü getirdik, yani etiket de koyacaksın. Ve bu etiketle bu satışlar yapıldığı zaman, kalite vesaire, bunların denetimi yapıldığı zaman, burada pazarcı da bu işte çok daha dikkatli, çok daha hassas olmaya başladı. Ve buna şu anda üretici, tüketici, arada ise bu Haller Yasası diyoruz ya şimdi, Haller Yasasıyla beraber inşallah bunu yasal bir zemine de oturtacağız.

Kooperatifler dediniz, kooperatifler noktasında bir sıkıntı yok. Ancak, zaman zaman kooperatifleşmede de bazı sıkıntılar yaşamadık değil. Ama şu andaki kooperatif yapısıyla bu iş iyi bir noktaya götürülebilir. Neyle götürülebilir? Çünkü üretim noktasında kooperatif diyelim ki şu anda bizim Toprak Mahsulleri Ofisimiz bütün bunlarla beraber dayanışma içinde çalıştıkları sürece inanıyorum ki bizim devlet olarak kendilerine verdiğimiz destekler var. Gerçi bugün Bay Kemal yine saçmalamış, yalan yanlış şeyler söylüyor. Yani biz çiftçiye mazotta nasıl destek verdiğimizden haberi bile yok, kimler eline ne tutturuyorsa bilmiyorum, kılavuzu karga çünkü bunun, sıkıntısı orada. Çiftçi, bugün işte 2 bin civarında çiftçi burada, Külliyedeydi, onlarla sohbetimizi yaptık, her türlü destek kendilerine veriliyor. Bu noktada ayni ve nakdi olarak…

M.Ç- 4 milyara yakın.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, ayni ve nakdi olarak bu tür destekler veriliyor ve bu destekleri alan çiftçi şikâyetçi olur mu? Hepsi de orada gümbür gümbür zaten size desteğini ortaya koymuş oldu. Ve biz bundan sonraki süreçte de, 16-17 yıldır biz her zaman çiftçimizin yanında olduk. Hepsine mazot desteğini, bakın bugün çiftçilerimizin neredeyse traktörü olmayan kalmadı ya, traktörü olmayan kalmadı; sorun bunu bilmez ha, bu kadar zavallı bir adam. Eskiden bütün bir bölgede bir tane traktörü zor bulurduk, am şimdi neredeyse her çiftçimizin kendine ait bir traktörü var ve bununla tarlasını sürüyor.

Geçenlerde bir yalan daha söyledi, toprağı elinden alındı dedi, çünkü bu toplulaştırma denilen olayı da bilmiyor bu zavallı. Biz toplulaştırma yapmak suretiyle, biliyorsunuz araziler çok küçüldü…

M.Ç- Mirastan dolayı parçalanıyor…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Parçalandı, tabii bu parçalanma sebebiyle de verimliliği, bereketi ne oluyor? Kayboluyor. Onun için biz daha çok o miras olayında bütün mirasyediler demeyelim, varisler arasında bunları birleştirerek burada bütünleştirmeye gitmek ve verimliliği o toprakta artırmanın hesabı içerisine girdik. Ama tabii CHP zihniyeti gelsin, devletin fakir fukaraya yaptığı yardımlar inanın kesilir, bunlar yapmazlar bunu, ama biz yaptık. Kesilmekle kalmaz, bunlar faiziyle de bunu geri almaya çalışırlar, bunlarda insaf yok.

Şimdi kalkmış, faiz noktasında da bağımsız şeylerden bahsediyor. CHP zihniyeti bir kuru ekmeğe bu ülkeyi muhtaç etmiştir. Ben babamın kimlik kartında, nüfus kâğıdında o yağ aldıkları damgayla günleri, mazot aldıkları günleri kendi nüfus kâğıdında onların mühürleri vardı. Daha sonra Anadolu’da birçok çiftçinin bana verdiği kartlar vardır, hep buralarda bu kartlarla maalesef bunları CHP zihniyeti ta İnönü döneminden tutun da, bunlar bir daha zaten iktidar göremediler, bundan sonra da göremeyecekler inşallah. Bunların çünkü tam bağımsız Türkiye ideali diye bir şeyleri yok, buna düşmanlar. Ama biz de bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz, halkımızın hizmetkârı olarak bu yola devam edeceğiz. 

M.Ç- Son birkaç dakika herhalde, bir-iki sorumuz daha var, onları arz etmek istiyoruz efendim.

Bu 50 bin konut meselesi bugün bahsettiniz, çok ucuz taksitlerle. Malum deprem bölgesi, geçen yine bir sallandı, herkesin yüreği ağzına geldi. Ne özelliği var, nasıl bir katkı sağlayacak vatandaşa, bunlarla ilgili belki söylemek istediğiniz bir mesele olabilir.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir defa burada biliyorsunuz düşük ücretle, yani 2+1 daireler şeklinde, bir de dikey mimari değil daha çok yatay mimari, zemin+3, bilemediniz zemin+4 gibi buralarda binalar yapılacak ve mimari özelliği de yerel mimari olarak o bölgelerde. Tabii ki bunların en büyük özelliği, yani zemin etütlerinin çok iyi yapılmak suretiyle özellikle depreme bir defa dayanıklılık ön kaydıyla bu yatırımları yapacağız. Ve tabii şunu unutmayalım: Türkiye’de bir defa riskli yapılar gerçeği var. Ben geçen gün yine yaptığım bir meydan mitinginde onu söyledim, dedim; size adeta yalvarıyorum, ne olur gelin bu çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak için, bakın bütün kira bedellerinizi ödüyoruz, bütün kira bedellerinizi ödemek suretiyle gönüllülük esasına dayalı olarak buralardan sizi çıkartalım, buraları yıkalım, yaptıktan sonra yine sizi biz buralarda iskân edelim. Ama bize bu konuda yardımcı olacaksınız, yani bu işi sadece devletten beklemeyin. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, böylesi acılar yaşamamak için, örneğin Kartal’da olduğu gibi, buralara yönelik bir düzenleme yapmak artık bir gerekliliktir. Yani burada kimsenin kentsel dönüşümü karşısına almaması lazım ve biz bunu muhakkak uygulayacağız, bunun başka çıkışı yok. Ve şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımızın TOKİ vasıtasıyla hazırlamış olduğu projeler gerçekten çok çok güzel, muhteşem. Şimdi bu 50 bin konut, bu proje çok çok güzel ve değişik yerlerde başta İstanbul olmak üzere. Vatandaşlarımızla birlikte bütün paydaşların bu fırsatı ranta çevirmeden konuta yaklaşmayı ve bu konuya yaklaşması gerekiyor.

H.A- Ödeme imkânı nasıl olacak Sayın Cumhurbaşkanım?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok kolay, çok ucuz. Bu noktada mesela bunlardan bir bölümüne 20 yıl vade koyduk, bir bölümüne 15 yıl vade koyduk. Taksitler, şu anda bir tanesinde yanılmıyorsam 336 lira taksiti var, birisinde 700 civarında. Yani bunlar bir kira ya, adeta kira öder gibi taksit ödeyeceksin, ama süreye bak, 15 yıl, 20 yıl. Ve huzur içinde, bir korku, telaş içerisinde burada kalmayacaksın. Bir de mahalle esaslı, aile mefhumunu gözeten bir anlayış burada hakim. Bizde şu anda kaybolan dikey mimaride nedir? Aile mevhumu. Dikey mimaride oturan aileler birbirlerini tanımıyor. Ölüp gitse haberleri yok. Ama bu yatay mimaride bir defa toprağa yakınsın, mahalle kültürü orada var. Ve düzenlemede de binalar birbiriyle adeta böyle o mahalle esaslı olduğu için, yani okulu, camisi, alışverişiydi vesaire hepsi burada mevcut ve birbirleriyle komşuluk hukukunu çok daha şöyle gerçekten güçlü bir şekilde geliştirecekler ve böylece de bizim bu TOKİ’nin yeni projesi hayata geçtiği anda çok farklı bir ses getirecek diye ben buna inanıyorum.

H.A- Yavaş yavaş sona doğru yaklaşıyoruz.

M.Ç- Bir soru daha soracağım ama ben.

H.A- Soracak mısınız, benim de aslında çok var, ama buyurun.

M.Ç- Ben sorayım, finali sen yap. Vakit kalıyor mu maç seyretmeye Sayın Cumhurbaşkanım, futbola olan ilginizi biliyorum, ligleri takip etme şansınız oluyor mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani çok çok nadirattan diyebilirim. Bu ara malum kampanya da olduğu için hiç böyle bir şey olmuyor. Kampanya dışında belki böyle bir şey söz konusu olabilir.

M.Ç- Bir Fenerbahçeli olarak çok üzülüyorum Fenerbahçe’nin durumuna. Sizi de biliyorum, takip ediyor musunuz bilmiyorum, ama sıralaması çok kötü. İyi oynamaya başladılar, ama inşallah iyi olacak.

Şenol Güneş de Milli Takımın başına geldi bu ara, o da iyi oldu herhalde.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şenol Beyin Milli Takımın gelmesine ben de doğrusu sevindim, kendisini tebrik ettim, hayırlı olsun dedim. Ve tabii biz Şenol Beyle malum dünya üçüncülüğünü kazandık, böyle bir başarısı da var. Ve işin kökünden geliyor, ondan sonraki teknik direktörlük hayatı yine başarılarla dolu bir teknik adamımız ve ben bu alanda da doğrusu yerliye inanıyorum, milliye inanıyorum. Şu anda şimdi Şenol Bey bizim ligimizdeki tepeden tırnağa bütün futbolcuların hepsinin puanını en iyi verenlerden, en iyi bilenlerden. Tabii Lucescu ile bir şey yapıldı, onu da bir kenara koymamak lazım, gençleşme olayı söz konusu oldu. Ama bu konuda ben Şenol Beyin zaten genç kadrolarla bu işi götüreceğinden hiç şüphem yok. O da şimdi zaten hemen bu ay Arnavutluk ve Moldova ile bir sürece giriyor, bunlarla birlikte şöyle iyi bir başlangıç bir deplasman, bir içeride olmak üzere inşallah yapılırsa, ben inanıyorum ki arkası da bunun iyi gelecektir ve böylece iyi bir başlangıç, iyi bir sınav Milli Takımımızın heyecanını da bu Avrupa Şampiyonasında geleceğe taşıyacaktır.

M.Ç- İnşallah diyoruz biz de.

H.A- O zaman son sözü ben alayım, son soruyu izninizle Murat Bey.

M.Ç- Buyurun tabii ki, estağfurullah.

H.A- Aslında daha fazla sorumuz var, ama biliyoruz ki yoğun bir temponuz var Cumhurbaşkanım. Son bir soruyla biz bu akşamı noktalayalım.

Malum iki gün sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Sizin kadınlara verdiğiniz önemi mitinglerde o sözlerinizde de ayrı bir bölüm ayırmanızdan zaten biliyoruz, onlara ayrı seslenişinizden. Ama bu noktada ben sözü eşinize, Hanımefendiye getirmek istiyorum. Eşinizin, Sayın Emine Erdoğan’ın kariyerinizdeki yerini, siyasi kariyerinizde nasıl tarif edersiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Valla şimdi Helin Hanım, öyle bir soru sordun ki bu bizi ters köşe etti. Şimdi hanım sağ olsun siyaseti bizden kaptı, yoğun bir şekilde zaten o da adeta bir kampanya kendine göre yürütüyor; hem ulusal, hem uluslararası. Özellikle tabii bu sıfır atık olayıyla hakikaten Türkiye’de ele alınması geciken bir konuyu ele aldı ve o işi de yakından takip ediyor. Ve özellikle de Türkiye’de kadınımızın yeri noktasında da hassasiyetleri çok ileri derecede. Ve kızlarımla beraber anne-kızlar beraberce bu çalışmalarda bayağı etkili durumdalar. Gerek büyük kızım, gerek küçük kızım, onlar da çok aktif STK’larda falan, gerekse eşimin hakeza böyle. Bu çalışmalarını o da boş bırakmadan sürdürüyor. Ve tabii bu konudaki hassasiyeti artık onun dışarıdan da bazı taleplerle karşılaşmasına fırsat veriyor. Şu anda tabii Kadınlar Gününde yanılmıyorsam kendisinin de bu hafta bir programı var.

Ben de Kadınlar Günü 8 Mart’ı inşallah Şanlıurfa’da bu sene partimizle kutlayacağız. Şanlıurfa’da kapalı spor salonunda kutlayacağız. Çok geniş bir katılımın Şanlıurfa’da olacağına inanıyorum. Hem mitingimizi yapacağız gündüz, ondan sonra bu yılı biliyorsunuz biz Göbeklitepe Yılı ilan ettik ve mitingden sonra Göbeklitepe’ye çıkacağız, orada ufak bir açılış yapacağız ve bu açılışla beraber ardından da Dünya Kadınlar Gününü Türkiye’de Şanlıurfa’da bu yıl kapalı spor salonunda kutlayacağız ve böylece oradan mesajlarımızı da vereceğiz.

Eşimin de tabii sağ olsun bu konulardaki hassasiyeti, siyasi noktadaki destekleri, özellikle alternatif tıp olsun, eğitim olsun bu konulardaki kızlarımla olan bu mücadelesi, onlar da her türlü takdirin üstündedir.

M.Ç- Sayın Cumhurbaşkanım, çok teşekkür ediyoruz efendim yayınımıza katıldınız, davetimizi kabul ettiniz, sorularımızı cevaplandırdınız.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun.

M.Ç- Umarız ülkenin geleceği açısından atmış olduğunuz adımlar hayırlara vesile olur ve 31 Mart seçimleri bu ülkenin geleceği için en iyi şekilde sonuçlanır sizin liderliğinizde.

Çok teşekkür ediyoruz efendim.

H.A- Teşekkür ediyoruz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de çok çok teşekkür ediyorum.

Bu akşam ekranları başında gerek 360, gerek 24 ekranlarından bizi izleyen, diğer ortak yayına iştirak eden bütün bu noktadaki organlarıyla gruba teşekkür ediyorum, muvaffakiyetler diliyorum.

Ve 31 Mart’ın tekrar ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını dilerken, tabii bir şeyin altını çizerek söylüyorum, o da şu: Milletim 31 Mart’ta her zaman olduğu gibi aman sandıkları ihmal etmesin, sandıklara muhakkak gitsinler, bu demokratik hakkını muhakkak kullansın diyorum.

Hayırlı geceler, sağ olun.

H.A- Çok teşekkür ediyoruz.

Artık Başkan Özel yayınımızı burada noktalıyoruz. Ben Helin Aslan, 24 Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek, bu kadar diyelim. İyi bir akşam geçirmenizi diliyoruz, hoşça kalın.