Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM’in kıymetli yöneticileri,
Değerli hanımefendiler, beyefendiler;
Sizleri, en kalbi duygularla selamlıyorum. Aramızda çok kıymetli yabancı misafirlerimiz var. Hepiniz ülkemize hoş geldiniz. 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ vesilesi ile bir arada olmaktan, büyük mutluluk duyuyorum. Zirvenin, tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum.
KADEM’in, farklı temalarla, her yıl düzenlediği zirveler, kadınlara dair evrensel meseleleri, mercek altına alıyor. Aklıselimle, kördüğüm haline gelmiş sorunların, çözümlerine işaret ediyor. KADEM, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla, büyük bir ihtiyacı karşıladı. Kadın çalışmaları alanındaki tek sesliliğe, kendi medeniyet ve inanç dünyamızdan yaklaşımlarla, güçlü bir cevap verdi. Kadınlarımızın, ailemizin, toplumumuzun ve bize ait tüm değerlerin, yanında durdu. Tüm KADEM ailesine, can-ı gönülden teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Değerli misafirler;
Kadın, tarih boyunca, hep tartışma konusu olmuştur. Dünya, her dönemde kadınlara dair yeni kodlar, yeni söylemler ve yeni roller üretmiştir. Buna rağmen, kadınla erkeğin birbirini tamamladığı, fıtratın, adalet terazisi olduğu bir dünya, hâlâ kurulamadı.
Maalesef, kadını hakikatinden kopararak, yeniden şekillendirmeye çalışan, bir gündemin içindeyiz. Kadınlar, sınırları her gün genişleyen, popüler kültürün tahakkümü altında, büyük mağduriyetler yaşıyorlar.
Çünkü kadınlara vaat edilen tüm hak, özgürlük ve başarıların ön koşulu, öz kimliklerinden vazgeçmeleri. Kadınlar, ötekileştirilmemek, sosyal hayattan dışlanmamak, ya da işini kaybetmemek için, bu koşulu kabul etmek zorunda kalıyorlar.
O nedenle, küreselleşmenin ve popüler kültürün, gözlerimizin önünde inşa ettiği yeni kodları, kılı kırk yararak irdelemeliyiz. Mesela, iş, teknoloji ve sanat dünyasına ait kültür kodlarının, kadınlarla ilgili neler söylediğine, kulak kabartmalıyız. Modern dünyanın, aileye yönelik tasarımını deşifre etmeliyiz.
Son zamanlarda öne çıkarılan rol modellere baktığımızda, kadının bir özne olarak ailenin dışında konumlandırıldığını görüyoruz. Emeği ev içinde kaldıysa, emeği de kendi de görünmüyor; hatta yok hükmünde sayılıyor. İş yerlerindeki kadın başarılı sayılırken, evdeki kadın hakir görülen bir konumda kalıyor. Evi ve işi arasında savrulan kadınların, tırnak içinde, ‘eşitlik’ adı altında sarf ettikleri, insanüstü efor ve yaşadıkları çelişkiler, göz ardı ediliyor.
Benzer olarak, annelik, kadının kendini gerçekleştirmesinin önündeki, bir bariyer olarak sunuluyor. Evdeki kadının, nesil yetiştiren, aile hayatını organize eden; her dakikası üretim ve sorumluluk dolu yaşamına, tepeden bakılıyor. İşte tüm bunlar, kadınları dar kalıplara mahkûm etmektir.
Hayatın zenginliklerini, terazisini ve sunduğu seçenekleri, yok etmektir.
Gerçek eşitlik ve gerçek özgürlük, kadınların fıtri hasletlerini korumalarına imkân sağlayacak, ekosistemi oluşturmakla başlar. Kadınların, hayatın tüm alanlarında, kendi tabiatlarıyla var olmalarını sağladığımızda, adalet ve denge ekseninde bir dünya, zaten oluşacaktır.
Hükümetimiz bu anlayışla kadınların çalışma, sosyal ve eğitim hayatlarına yönelik reform niteliğinde iyileştirmeler yaptı. Kamusal yasakların kaldırılması da, kadın meselelerinin, en başta bir insan hakları mücadelesi ölçeğinde ele alınmasıyla başarıldı.
Bu tecrübe, insanlık adına büyük bir kazanım olduğu gibi evrensel bir referans noktasıdır. O nedenle bu başarılar, sadece bizim gündemimiz olmamalı. El birliğiyle, kadınlar adına kazandığımız hakları ve kadını örseleyen sistemlere karşı, dik duruşumuzu tüm dünyaya anlatabilmemiz lazım.
Zira bugün özgürlüğü sadece kendi değerleriyle tanımlayan ve dünyanın en medeni sayılan ülkelerinde bile kadınlar, ideolojik kıyımların kurbanı olabiliyorlar. Kamusal yasaklarla, mahalle baskısıyla, yaşamları görünmez prangalar içinde geçiyor.
Şu bir gerçek ki ana akım söylemler, artık geçerliliğini yitirmiştir.
Çözüm ise kadınların hakikatlerinden koparılmadan var olabilecekleri, reçeteler üretebilmektir.
Dinimizin, kadın ve erkek arasında gözettiği hassas dengeyi unutmayalım. Bizim inancımızda, kadın ve erkek, bir bütünün iki yarısıdır. Farklı fıtratlar ve farklı kabiliyetlerle hayatta yer alır, işbirliği içinde var olurlar. Dinimiz, kadınların ve erkeklerin insan onuruna yaraşır hayatlar yaşamasının yollarını, net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu noktada bizim ödevimiz, bu prensipleri hayata aktarmaktır.
Kıymetli konuklar;
Dünya, önemli bir dönemeçten geçiyor. Bildiğiniz gibi ailenin DNA’sını bozmaya, kadını aileden koparmaya çalışanlar, aynı anda küçücük evlatlarımız üzerinden de, çok çirkin hesaplar yapıyorlar. Son derece kötü niyetli bir toplum mühendisliği, maalesef ki iş başında.
Üstüne üstlük, kadın haklarını her konuştuğumuzda, cinsiyet kavramını belirsizleştiren bu küresel hareketin karşımıza getirilmesi, kadın hareketine hız kaybettiriyor. Bu malum trendlerin karşısında duranlar da, mahalle baskısından paylarını alıyor, adeta linç ediliyorlar.
Bu tepkilerin hiçbirini, özgürlük mücadelesi olarak kabul edemeyiz. Modern ve tehlikeli bir tabuyla karşı karşıyayız. Üzülerek ifade ediyorum ki, bu baskılar sonucunda, birçok kişinin, bu kirli propagandaya destek verdiğini, görüyoruz.
Bizler, büyük bir dayanışma içinde, bu dayatmaları bertaraf edecek, güçlü formüller üretmek zorundayız. En başta da, kadınlarımızın, kendi medeniyetimiz içindeki güçlü varlığını, onlara hatırlatmamız gerekiyor.
Cesareti, azmi, rikkati ve vakarıyla temayüz eden Anadolu kadını, zamanlar üstü bir rol modeldir. Topraklarımızdan geçen seyyahların tarihe bıraktığı kayıtlar, Anadolu kadınının, yüzyıllar öncesinde dahi, sergilediği liderliğin delilleridir. Hanım sultanların vakıf eserleri, medeniyetimizde, kadınların topluma yön veren, figürler olduğunu anlatır. Şifahaneler, imaretler, aşevleri, camiler ve külliyeler ile donattıkları şehirler, kadının dönüştürücü gücünü gösterir.
Anadolu medeniyetinde ve İslam medeniyetinde, çok güçlü bir kadın tarihi var. Bu tarihin, güncel söylemlerle, gün yüzüne çıkarılmaması, gerçekten çok düşündürücü. Tarihimize ve medeniyetimize mührünü vurmuş kadınların örnekliğini, geleceğe aktaracak projelerin hayati olduğuna inanıyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son veriyor, programda emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Sizleri muhabbetle selamlıyorum. Kalın sağlıcakla!