Aile Okulu Tanıtım Programında Yaptıkları Konuşma

12.08.2022

Değerli hanımefendiler, beyefendiler,

Kıymetli öğretmenlerimiz,

Saygıdeğer ailelerimiz;

Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Bugün, şahsen büyük kıymet verdiğim, “Aile Okulu Tanıtım Programı” vesilesiyle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Eğitim, nitelikli insanlar yetiştirmede ve toplumları ileri taşımada çok önemli bir vasıtadır. O nedenle, eğitimin niteliğinin her daim artırılması ve çeşitlendirilmesi gerekir.

Bunu başarmak elbette çağın ihtiyaçlarını doğru okumaya bağlı. Bu anlamda, en kıymetli değerimiz olan aileyi merkeze alan bu proje, büyük bir ihtiyaca karşılık geliyor. Milli Eğitim Bakanlığımızı, titizlikle hayata geçirdiği bu çok özel çalışma için can-ı gönülden kutluyor, emeği geçen herkese kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Kıymetli misafirler;

Aile, içinde onlarca anlamı ve tecrübeyi barındırabilen çok zengin bir kelime... Aile dediğimizde sadece anne, baba ve kardeşleri değil; sevgi, şefkat, merhamet, dayanışma, kader birliği gibi birçok kavramı eş zamanlı anlıyoruz. Hayata dair tüm yargıları, anlamları, duyguları, milli ve manevi değerleri; zihnimize ve kalbimize ilk olarak bu eğitim yuvasında mühürleriz.

Aile en büyük zenginliğimiz, dayanak noktamız, aidiyet duygusunu kazandığımız sığınağımızdır. Her toplumsal yapıya, kültürel birikime ve inanç sistemine göre farklılık gösterse de, aile, evrensel bir kurumdur. Yani, tüm milletler ve medeniyetler varlıklarını ailelere borçludur.

Buradan anlıyoruz ki, aile, bir toplumun başlama noktası olduğu gibi, muhafaza edilmediği takdirde, toplumların yok olduğu yer de olabilir. Çünkü aile, sadece mensupları arasındaki ilişkiyi düzenlemez, toplumun gücünü, sıhhatini, ayrıca toplumsal ilişkilerin niteliğini belirler.

Mesela, aile kurumunun güçlü olduğu ülkelerde, toplumsal meseleler kendi içinde kolaylıkla çözülür. Zira ailenin içindeki manevi değerler ve dayanışma kültürü, mahalleye, mahalleden şehre, daha geniş ölçekte tüm topluma yayılır.

Tabii, aile kavramı sabit kalmıyor; tarihsel süreçte birçok değişim ve dönüşümden geçiyor. Bir örnek vermek gerekirse; sanayileşme, kırsal kültürün yerini şehirlerin anlamasının ve modern aile modelinin ortaya çıkmasının zeminini hazırlamıştır.

Hâlihazırda, tüm dünya olarak yine hızlı ve köklü bir dönüşüm sürecindeyiz. Bugün yaşadığımız teknoloji devrimi, yaşam kültürümüzle birlikte tüm duygu ve düşünce dünyamızı dönüştürüyor.

İnsanlar arasına saydam duvarlar çekiyor. Bir arada görünsek de tecrit halinde yaşıyoruz. Yalnızlaşmak gittikçe bir norm haline geliyor.Bu vaziyet, aile yapımızın geleceğine dair önemli bir uyarıdır.

Bu değişimin farkında olmak, maruz kaldığımız dönüşümü okumak, analiz etmek ve yenilikleri kucakladığımız kadar, gerekli tedbirleri de almak zorundayız.

Değerli misafirler;

Bir toplumu birarada tutan, üzerinde yaşadığı coğrafya kadar, bireylerin buluştuğu ortak kültür, inanç ve değerler paydasıdır. Dolayısıyla, toplumumuzun devamlılığını sağlamak için, medeniyetimizin yapı taşlarını koruma ve geleceğe aktarma gayretinde olmalıyız.

Bu noktada aile, medeniyet hafızasının adeta muhafızı konumundadır. Çünkü aile, medeniyet mirasımızı ve yaşam bilgeliğini köklendirip çoğalttığımız kadim bir su gibidir. Geleneksel yemekler, el sanatları, masallar, kıssalar, atasözleri gibi nice somut olmayan kültürel mirasımız aile içinde yeni nesillere aktarılarak canlı tutulur. Milli benliğimiz çocuklarımıza aile aracılığıyla kazandırılır.

Bunun yanında, mutlu ve huzurlu aileler, toplumun genel manevi atmosferini belirler. Aile zarar görürse; kompozisyonu bozulur, değerleri zayıflarsa; bu sefer huzursuz bir toplumun kaynağı olur.

Üzülerek ifade ediyorum ki, aile kurumu tüm dünyada hedef haline geldi. Hızla dönüşen dünyamızdaki çoğu değişim ne yazık ki aileden taraf değil. En başta, bir toplumun alametifarikası olan değerler küreselleşme karşısında tutunmakta zorlanıyor.  

Bireyselleşmenin hâkim anlayış haline gelmesi, bireyin aileden soyutlanarak öne çıkarılması, aileyi birbirine bağlayan eklem yerlerini törpülüyor. İçi doldurulmamış bu kavramlar, insanları bir bütünün parçası olduğu fikrinden hızla uzaklaştırıyor.

Oysa insan, sadece kendine karşı değil; ailesine, toplumuna ve makro ölçekte tüm insanlığa karşı sorumlulukları olan bir varlıktır. Bilhassa, salgın döneminde, tüm dünya olarak evlere kapandığımızda, yaşadığımız bu erozyon daha belirgin hale geldi. Kuşaklar arasında fark etmeden açılmış mesafelerin, aile iletişimindeki zayıflamaların, teknoloji bağımlılığı gibi yeni nesil bağımlılıkların farkına vardık.

İşte, bu ihtiyacı tam ve zamanında gören Milli Eğitim Bakanlığımız, “Aile Okulu Projesine” aileyi güçlendirme motivasyonuyla başladı. Hem salgının toplum ve bireyler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi onarmayı, hem de aile değerlerini ihya etmeyi hedefledi.

Pilot bölgelerdeki çalışmaların tamamlanmasının ardından, bu kursların şimdi ülkemizin dört bir yanında, ailelerimizin istifadesine sunulacak olması gerçekten çok sevindirici.

Eğitimler, aile içi iletişimden, ahlaki gelişime, bilinçli ve güvenli teknoloji kullanımından, sağlıklı beslenmeye kadar, 8 ana başlıkta ve 44 saat olarak düzenleniyor. Bu projenin, ailelerimizi olası risklere karşı çok daha dayanıklı hale getireceğine yürekten inanıyorum.

Kıymetli misafirler;

İnsan ruhunun güzelliği; sevgi, şefkat, empati, merhamet gibi değerlerle işlendikçe aşikar olur. Tüm bu değer ve erdemlerin tatbik edildiği yer ailedir. Evlatlarımızın kalpleri ve ruh dünyaları, ailelerinin yaşam pratikleriyle şekillenir.

Hâlihazırda tüm dünyada, aileyi zedeleyen farklı yaşam tarzlarının bir moda gibi hızla yayılmasına direnebilen ender toplumlardanız. Bunun sırrı, başlı başına bir yaşam sanatı olan aile kültürümüzdür. Böyle zengin bir aile hayatının tüm insanlığa ilham verecek nitelikte olduğuna inanıyorum.

Toplumumuzun özünü oluşturan bu ruhu geleceğe aktarmak hepimizin sorumluluğu! Aileyi hayatımızın merkezine almak, ona ihtimamla davranmak, aile içi iletişimizi latif hale getirmek, hürmet makamındaki yaşlılarımızla ailemizi genişletmek gayreti içinde olalım.

Değerlerimizle kucaklaşalım. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki güçlü aileler toplumların bağışıklık sistemini oluşturur. Böyle toplumlar dış etkilere, ideolojik saldırılara, onu tahrip etmek isteyen tüm girişimlere karşı koruma altındadır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyorum. Tüm öğretmenlerimize ve eğitim camiamıza, toplumumuzun refahına adanmış emekleri ve fedakâr çalışmaları için minnettar olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Programda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, sizleri muhabbetle selamlıyorum. Kalın sağlıcakla!