Değerli hanımefendiler, beyefendiler,
Kıymetli Yeşilay Camiası;
Sizleri en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Bugün YEDAM Sempozyumu vesilesiyle bir aradayız.
Yeşilay Danışmanlık Merkezleri zaman içinde çok yol kat etti, hızla büyüdü. Salgın öncesine kadar sayısı 36 olan Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimiz, bugün 105 merkeze ulaştı.
2017’de Şanlıurfa ve 2018’de Ümraniye açılışlarını beraber yapmıştık. Bu süreçte büyük emeklerle sürdürdüğünüz çalışmalarınıza şahit oldum. Yeşilay’ın faaliyetlerine büyük önem veriyorum. Yeşilay, benim gönlümde, umudun ve yeniden doğuşun adıdır.
O yüzden, bugün burada sizlerle tekrar buluşmak, benim için memnuniyet verici. YEDAM Sempozyumumun sonuçlarının şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Başta Yeşilay olmak üzere, kıymetli bilim insanlarımıza ve programda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli konuklar;
Maalesef, insanların bilinçlerinin berraklığını çeşitli sebeplerle kaybettiği, bağımlılık çeşitlerinin gittikçe arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Bağımlılıklar, tüm alt başlıklarıyla, dünyanın müşterek sorunlarından birini oluşturuyor. İnsanın bireysel sağlığından başlayarak, toplumsal sağlığı tehdit ediyor. Bu durumun sonuçlarını, sönen hayatlar, dağılan aileler ve azalan toplumsal huzur olarak görüyoruz.
En basit haliyle bağımlılık, kişinin kullandığı bir nesne, madde ya da bir davranışı üzerindeki kontrolünü ve iradesini yitirmesidir. Bağımlılığa dönüşen şeylerin eksikliği, büyük bir yoksunluk duygusuna dönüşür.
Bağımlılıklar, insanları fiziksel olduğu kadar, zihinsel, ruhsal ve sosyal açıdan da etkiler. Şahsi sandığımız bağımlılık, zaman içinde toplum için büyük bir tehdit unsuruna dönüşür.
Dolayısıyla, bağımlılıkların farkına varmak, önleyici çalışmalar yürütmek, yani sonu bağımlılığa varacak yolları en başında kapatmak hepimizin görevidir.
Bağımlılık dediğimizde, önce aklımıza birey ve bireyin sıkıştığı bir cendere geliyor. İlk bakışta, yalnızca bağımlı kişinin gerek fiziksel gerekse ruhsal sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri görüyoruz. Hâlbuki bu bağımlılıkların sonu aile içi şiddete, bir ailenin ekonomik felakete uğramasına ve dağılmasına sebep olabiliyor. Toplumsal sonuçlar doğuruyor. Yani bireysel bağımlılıklar, toplumsal huzuru da doğrudan etkiliyor.
Birçok bağımlılığın, suça giden kestirme bir yol olduğunu biliyoruz. Bağımlı bireyler yaşamsal işlevlerini kaybederken, tedavi süreci iş gücü kaybına neden oluyor. Ayrıca, sağlık, sosyal güvenlik, adalet ve ceza sistemleri üzerinde ekonomik yük kadar iş yükü de oluşturuyor. Kısacası bireyden başlayarak topluma ve kamuya büyüyerek yayılan bir sorunlar yumağı haline geliyor.
Kıymetli konuklar;
Bildiğiniz gibi bağımlılıkların birçok çeşidi var. Mesela dünyada 1 milyarın üzerinde sigara bağımlısı insan olduğu biliniyor. Dünyada her yıl 7 milyondan fazla insan, tütün kullanımına bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Bu hastalıkların hepsi önlenebilir hastalık kategorisinde… Sigara kullanımı o kadar yaygın halde ki, dünyada 700 milyon çocuk sigara dumanına maruz kalıyor. Sigara kullandığı için değil, dumanına maruz kaldığı için hayatını kaybeden çok fazla insan var. İşin kötüsü, bu bağımlılık türü toplum tarafından kabul görüyor. Öyle ki “Sigara molası” diye bir olguyu, kültüre yerleştiren anlayış geliştirmiş durumdayız.
Aynı şekilde alkol bağımlılığı, çeşitli kanserlerden ruhsal bozukluklara kadar altmışa yakın hastalığa neden oluyor. Şiddet, suça eğilim, trafik kazaları, ekonomik ve sosyal sorunlar gibi yıkıcı etkileri olan sonuçlar doğuruyor. Tüm bunlar, bağımlı olan kişiden çok daha fazla insanı tehdit eden sonuçlar. Bağımlılıkları mutlaka halk sağlığı bakımından da değerlendirmemiz gerekiyor.
Madde bağımlılıklarının tuzağına düşürdüğü insanları, aileleriyle beraber tarifsiz bir felakete sürüklediğini biliyoruz. 2017’de danışanların anneleriyle biraraya gelmiş ve hepsiyle tek tek istişare etmiş, acı dolu insan hikayeleri dinlemiştim. Ne acı ki, bağımlılıkların pençesinde ömür sürenlerin yaş ortalaması her geçen gün düşüyor. Hatta çocuk yaştaki evlatlarımızın hayatları kararıyor.
Bununla beraber, bağımlılıkların çeşidini artırdığı gibi, şeklinin de değiştiğini görüyoruz. Değişen dünya beraberinde yeni bağımlılıklar üretiyor. Hayatımızı kolaylaştıran teknolojinin bizatihi kendisi artık bir bağımlılık oldu. Bilinçsiz ve aşırı internet kullanımı, sosyal medya, dijital oyun, çevrimiçi alışveriş, çevrimiçi kumar gibi birçok yeni bağımlılığı hayatımıza soktu. Dünya Sağlık Örgütü, 2018’de dijital oyun bağımlılığını “ruhsal sağlık problemi” kategorisine aldı ve “oyun rahatsızlığı” olarak isimlendirdi.
Takdir edersiniz ki sorunlarla mücadele, sorunun köküne inmeyi gerektirir. Bireysel ve toplumsal hayatımızı tehdit eder hale gelen ve sürekli çeşitlenen bu bağımlılıkların kaynağını el birliğiyle bulmalıyız. Modern çağın insanları, özgürlükleri en üst düzeyde talep ediyorlar. Bireyselleşme öne çıkıyor. Ancak özgürleştiklerini sanırken, ellerine ayaklarına kendi rızalarıyla geçirdikleri görünmez kelepçe ve prangalardan habersizler. Geleneksel değerlerden ve geleneksel kurumlardan bir kopuş söz konusu. Yakın ilişkilerimiz zayıflıyor, maddelerle ya da teknolojiyle köle efendi ilişkisi kuruyoruz. Ne yazık ki köle olan taraf insan oluyor. Oysa gerçek özgürlük, her türlü prangadan azade olmaktır.
Değerli misafirler;
Bağımlılıklarla mücadele çok yönlü yürütülen bir çalışma. Tıbbi yaklaşımlardan, adli önlemlere kadar birçok kurum ve paydaşın koordinasyonunu gerektiriyor. Ancak şu bir gerçek ki, en önemli mücadele, önleme çalışmalarıdır. Kendini dijital oyunların dünyasında kaybeden gençlere, yeniden kendi benliklerine ulaşabilecekleri haritaları sağlamamız lazım. Şüphesiz, herkesin, modern dünyanın ruhlarımızda açtığı boşluğu doldurmaya ihtiyacı var.
Yeşilay’ımız, bu noktada gerçekten takdire ve alkışa şayan işler yapıyor. İnsan onurunu gözeten, insanın saygınlığını esas alan yaklaşımıyla, hayat yolunda ayağı tökezleyen kardeşlerimizin, çocuklarımızın elinden tutuyor. Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimizde çalışan klinik psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve halkla ilişkileri uzmanlarından oluşan 503 kişilik sağlam bir ekip var. Danışanlara ücretsiz ve yüz yüze hizmet sunuyorlar.
Salgın döneminde yürüttükleri özel çalışmalar için de bilhassa tebrik ediyorum. “Yeşilay Danışmanlık Merkezi COVID-19 Psikolojik Destek Hattı”nı kurarak, salgın döneminde yoğun kaygı ve psikolojik rahatsızlık belirtisi gösterenlere derman oldular. İlaveten, bu süreçte tütün bağımlılığına karşı özel çalışmalar yürüttüler.
Kıymetli konuklar;
Hayat inişleri ve çıkışlarıyla, herkes için zorlu bir kulvar. Bazen ayaklarımızın bizi taşımadığı, hayat yükümüzün omuzlarımıza ağır geldiği, derdimizin kalbimizden taştığı zamanlardan geçeriz. İşte, manevi gücümüzün en çok azaldığı o anlarda hatalara düşmek de insanlar için! Önemli olan, düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmak, birbirimize anlayış göstermek, hatalarımızı sevgi ve merhametle düzeltmektir.
Bizler toplum olarak birbirine omuz veren, dayanışmayı bir ruh olarak giyinmiş insanlardan oluşuyoruz. Bu kültür, tüm kurumlarımızda kendini hissettiriyor. Çok şükür ki merhamet en belirleyici politikamız. Bu insancıl yaklaşımla, tüm kardeşlerimizin ve ailelerinin yanındayız. Bağımlılıkların, iç dünyamızdaki çiçekleri soldurmasına izin vermeyelim.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyorum. Bu güzel programda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Kalın Sağlıcakla!