Değerli hanımefendiler, beyefendiler;
Kıymetli kardeşlerim;
Sevgili çocuklar, gençler;
Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün, kardeşliğin ve dostluğun, bu kutlu sofrasında, sizlerle buluştuğum için çok mutluyum. Müslümanlar için, çok önemli bir ibadet ayı olan Ramazan’da, lokmamız kadar, sevgimizi de paylaşıyoruz.
Bu programın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese, teşekkür ediyorum. Büyük bir özveriyle çalışmalar yürüten, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na, şükranlarımı sunuyorum. Davetimize icabet ettiniz; hem soframızı, hem gönlümüzü şenlendirdiniz. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Kıymetli misafirler;
Sözlerimin başında ifade etmek isterim ki, burada, kendi evinizde, kendi yuvanızdasınız. Her ihtiyacınızda ve sorunlarınızın çözümünde, tüm gücümüzle yanınızdayız. Tüm soydaşlarımız, can kardeşimizdir. Dünyanın tüm insanları ise, insanlık ailesinden, yakın akrabamızdır. Bu akşam aramızda, birçok çocuğumuz, evladımız var. Öncelikle onlara selam vermek istiyorum.
Sevgili çocuklar, kıymetli gençler;
Sizlerle bir arada olmak, birlikte vakit geçirecek olmak, beni çok mutlu ediyor. Şu anda, pırıl pırıl yüzlerinize bakmaya doyamıyorum. Sizleri çok sevdiğimi bilmenizi istiyorum.
Benim de sizler gibi torunlarım var. Sizleri onlardan ayırmıyorum. Siz de beni, bir anneniz, büyükanneniz kabul edin lütfen. Sizler her şeyin en iyisini hak ediyorsunuz. Mutlu olmanız ve kurduğunuz hayallerin gerçek olması için, size daima destek olacağım, yanınızda duracağım. Güzel yüzlerinizden gülümsemenin eksik olmamasını diliyorum.
Öğrendiğime göre bu akşam, bize güzel şarkılar söyleyecekmişsiniz. Hepimiz, bu güzel şarkıları dinlemek için, sabırsızlanıyoruz.
Ayrıca bugün, aramızda Ukraynalı kıymetli sanatçı, Jamala da bulunuyor. Biliyorsunuz, kendisi, 2016’da düzenlenen Eurovision yarışmasında birinci olmuştu. Şimdi ise, Ukrayna’da savaştan etkilenenler için tüm dünyada dayanışma konserleri düzenliyor. Size de, sanatın birleştirici gücüyle, bize eşlik ettiğiniz için, çok teşekkür ediyorum.
Değerli misafirler;
Özellikle içinde bulunduğumuz Ramazan ayının ruhu, bizlere kardeş olmayı, birbirimizin elinden tutmayı, yeniden hatırlatmalıdır. Türkiye’nin, insani yardım politikalarını belirleyen tek kriter, insandır.
Ne dil, ne din, ne ırk, insanlar arasında imtiyaza, ya da ayrımcılığa sebep olamaz. Bu bakış açısıyla, dostluk elimiz tüm ülkelere, tüm insanlara, tüm kadın ve çocuklara uzanır. Biz, çocukları insanlığın ortak emaneti kabul ederiz.
Bugün, savaştan kaçan, yaklaşık 4 milyon insanın, ev sahibiyiz. Coğrafyamızda, hâlihazırda, devam eden savaşların, yaralarını sarmaya çalışırken, Ukrayna’da çıkan savaş, bizi derinden sarstı.
Çıkan her savaş, atılan her kurşun, insanlık dediğimiz değerler bütününü, delik deşik ediyor. Gelecekte doğacak güneşin önüne, adeta şimdiden, kara bir perde çekiyor. Savaşlardan herkes, tarifsiz zarar görürken, maalesef kadınlar ve çocuklar, orantısız olarak etkileniyorlar. Zorla yerinden edilen insanların, vatan hasreti, hiç dinmeyen bir sancı olarak kalıyor. Kadınların ve çocukların, hayata tutunmak, için zorlu bir mücadele vermek zorunda kalmaları, tarih sayfalarına yeniden eklenen, insanlık ayıplarıdır.
Ukrayna’da, savaş başladığından bugüne kadar geçen, kısa sürede, 4,6 milyon insan, Avrupa ülkelerine sığındı. 13 milyon kişinin ise, güvenlik riskleri nedeniyle, çatışma bölgesinde mahsur kaldığı, tahmin ediliyor. Yüzlerce sivilin hayatını kaybettiğine dair, açıklamalar var.
Hâlbuki Ukrayna savaşı başlamadan, sadece iki hafta önce, oradaydık. Sevgili dostum Olena Zelenska ile çok kıymetli bir zaman geçirmiş, birçok yeni proje hakkında görüşmüştük. Şu kısacık zamana, bu kadar büyük acıların sığması, akıl alacak gibi değil.
Türkiye olarak, ilk andan beri kalbimiz, Ukrayna’nın güzel insanlarıyla birlikte atıyor. Her platformda, bu savaşın durdurulması için, diplomasi çabalarımız var. Ben de, kıymetli dostum Olena’nın ricası üzerine, bir video mesajla, uluslararası topluma seslendim.
Ayrıca, yine Olena’nın gönderdiği bir mektup üzerine, Ukraynalı yetim çocukların, Türkiye’de misafir edilmesi için, bir girişim başlattım. İçişleri Bakanlığı’na bağlı, Göç İdaresi Başkanlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığımız ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün, ortak çabalarıyla, hâlihazırda 772 Ukraynalı yetim çocuğu, ülkemizde misafir ediyoruz.
Ukrayna’daki Kırım Tatarı ve Ahıska Türkü soydaşlarımızın da, her daim yanındayız. Bugün, Ukrayna’dan ülkemizde, aralarında soydaşlarımızın da bulunduğu, yaklaşık 2 bin kardeşimiz, ülkemizde konaklıyor. Kurumlarımız, yüksek bir koordinasyonla, gelişmeleri takip ediyor ve misafirlerimizin ihtiyaçlarını karşılıyor. Sağlık hizmetlerinden, savaş mağduru çocuklar için, psikolojik desteğe kadar, çok yönlü yardımlar sağlanıyor.
Tabii, üzülerek ifade ediyorum, son Ukrayna ziyaretimizde, Kırım Tatar Okulu’nu ziyaret etmiştim. Soydaşlarımızla tekrar bir arada olmak, çok büyük mutluluk ama keşke bunun vesilesi, bir savaş olmasaydı.
Bildiğiniz gibi Türkiye, konumu itibarıyla, göç güzergâhında bulunan ve uzun tarihinde, sayısız insanı bağrına basmış bir ülkedir. Bu tutumun ardında, kökleri son derece derinlere uzanan bir merhamet kültürü vardır. Kırılmış kalplere, bir nebze merhem olabiliyorsak, ne mutlu bize!
Değerli konuklar;
Bizler, zulüm nereden ve kime gelirse gelsin, hiçbir ayrım yapmadan, zalimin karşısında durmakla mükellefiz. Bu anlamda, uluslararası toplumun, bazı savaşlar için gösterdiği güçlü refleksi, tüm insanlar ve tüm coğrafyalar için göstermesini diliyorum. Eğer, beli bükülmüş insanlığı ayağa kaldıracaksak, bunu ancak, akan tüm gözyaşlarını, ayrım yapmadan silmeyi isteyerek başarabiliriz.
Yıllardır, Suriye’den yükselen acı feryatlar, şimdi Ukrayna’dan dünyaya yayılıyor. Filistin’den, bu yüzyılın en büyük yarası olarak, hala kan akıyor. Kadınların yerlerde sürüklendiği görüntüleri, hazmedemiyoruz. Filistinli çocukların, bileklerine kelepçe takılıyor, Filistinli çocuklar tutuklanıyor.
Mübarek Ramazan ayında, Mescid-i Aksa’ya yapılan son saldırılar, kalbimizi yine, paramparça etti. An itibariyle, dünyada aktif olarak devam eden, onlarca savaş var. Ve artık hiçbirimizin, böyle bir dünyada yaşamaya, tahammülü yok.
Allah, Hud Suresinde şöyle buyuruyor; “O, sizi yerden var etti ve size orayı, mâmur hale getirme görevi verdi.” Yani bizler yıkmakla değil, yapmakla mükellefiz. Gönüller yapmak, merhameti ortak lisan kılmak, yeryüzünü, güzelce yaşanacak bir yer yapma, misyonumuz var. Bunun aksi her davranış, bir anlamda, insanın kendi varlığına ihanettir.
Ülkeler arasındaki tüm sorunların, diplomasi yoluyla halledilebildiği, insani diyaloğun müracaat edilecek, yegâne çözüm yolu olduğu, bir dünyaya ihtiyacımız var. Her şeyden önemlisi, çocukların, kendilerini güvende hissedecekleri, geleceğe dair kaygı duymadıkları, bir barış ortamına ihtiyacımız var.
Allah’ın, birbirimize kenetlenmemizi istediği, bu kutlu ayda, gerçek anlamda bunu gerçekleştirebilmeyi, tüm insanlık adına diliyorum. Yeryüzüne, bir rahmet yağmuru olarak inen bu mübarek ayın, barışın vesilesi olmasını diliyorum. Sizleri muhabbetle selamlıyorum.