Dost ve kardeş Afrika ülkelerinin değerli first lady’leri,
Uluslararası Kuruluşların kıymetli temsilcileri,
Sevgili misafirler;
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sizleri ülkemizde ağırlamanın bizler için büyük bir bahtiyarlık olduğunu bilmenizi isterim. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Afrika ülkelerinin kıymetli hanımefendileri;
Yıllar içinde, her birinizle olan temaslarım resmiyetin çok ötesine geçti. Ve karşılıklı muhabbetimiz, samimi bir kardeşliğin tarafları olmamızı sağladı. O nedenle, bir dost meclisinde olduğumuzu hissediyor, sizin de benimle aynı hisleri paylaştığınıza inanıyorum.
Değerli misafirler;
Bildiğiniz gibi, ülkemizin 2005 Afrika Açılımından sonra, kıtaya sık sık ziyaretler yaptık. Elbette, daha önce de Afrika ülkelerine gidiyorduk, ancak bu açılım, bizi yoğun bir trafiğin içine soktu. Kuzeyden güneye, doğudan batıya, pusulanın her yönüne seyahat ettik.
Normal şartlarda, Cumhurbaşkanımıza birçok resmi ziyaretinde eşlik ediyorum. Ancak, bir Afrika ülkesine yapılacak ziyaret söz konusu olduğunda, büyük bir heyecan duyduğumu itiraf etmeliyim.
Afrika’ya ilk gittiğimde, bende uyanan his büyük bir şaşkınlık olmuştu. Çünkü yüzlerce dilin konuşulduğu, yüzlerce etnik grubun yaşadığı, yemyeşil ve uçsuz bucaksız bir diyara adım atmıştım. Tüm zorluklara rağmen tebessümü yüzlerine yayılan candan insanlarla tanıştım. Nefes kesen bir tabiat ve kültürel çeşitlilik cümbüşü karşısında adeta büyülendim.
Meşhur bir soru vardır, bilirsiniz; “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı” diye… Sanırım gidip görmeden, göz teması kurmadan, insanın okudukları tamamlanmıyor. İşte Afrika seyahatlerim, benim için böyle bir tamamlanma sürecidir.
Yıllarca süren bu yolculuklar esnasında, her duraktan topladığım sayısız anım oldu. Ve bu anıları, mütevazı bir hatırata dönüştürmek istedim. Ortaya çıkan bu kitap, sizin bana sunduklarınızın ruhumdaki yankılarından oluştu diyebilirim.
Bu hatıratın meydana gelmesinin birçok anlamı var aslında. Öncelikle, siz sevgili dostlarımın, ülkelerine duyduğum samimi duyguların bir kanıtı oldu bu kitap. Satır araları, her ziyaretimizin, resmi bir temastan çok öte, kardeşlik teması olduğunu anlatıyor.
Bunun yanında, yaşadığım deneyimlerin, içime sığmayan, benden taşan bir yanı olduğunu da gösteriyor. Bir de torunlarımın istifade edeceği, manevi bir miras olmasını arzu ettim.
Benim çocukluğum, komşuluk kültürüyle aşılandığım İstanbul’un tarihi bir semtinde geçti. Burada, insanların birbirini gözettiği, derdini paylaştığı bir el uzatma kültürünü içselleştirdim. Bu aslında, Anadolu Medeniyetinin, alıp verdiğimiz nefes gibi, insanımızın içine işleyen dünyaya bakışı ve yaşam kültürüdür. Türkiye’nin yurtiçinde ve yurtdışındaki tüm hizmetlerinde Anadolu şefkatinin kurumsallaştığını görürsünüz.
Bugün Afrika’da aktif, birçok yabancı ülke var. Her birinin farklı motivasyonlarla orada olduğunu biliyoruz. Ancak, Türkiye, Afrika’yla çok boyutlu, girişimci ve insani bir dış politika yürütüyor. Odağımızda her zaman insan var; yani insanı kalkındırmak üzerine kurulu bir yaklaşımdan bahsediyoruz.
Değerli dostlarım;
Afrika’ya yaptığımız tüm seyahatlerde insanlık hallerine dair nice şeye şahit oldum. Gençlik yıllarını, STK’larda yoğun mesaide geçirmiş biri olarak, her Afrika ülkesinde mümkün olduğunca STK’larla bir araya geldim. Böylelikle, kırılgan grupların sorunlarına dair birinci elden bilgiler aldım.
Bunun yanında, her ülkede mutlaka yetimhaneleri ziyaret etmeye gayret ettim. Afrika’nın sorunlarına dikkat çekmek için, bilhassa uluslararası toplantı ve platformları bir fırsat olarak gördüm.
Kadınların güçlendirilmesi ve şartlarının kolaylaşması için çağrıda bulunduğumuz kadar, projeler de ürettik. Her 25 Mayıs’ta Afrika Günü’ne özel programlar tertip ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, Ankara’da, Afrika El Sanatları ve Kültür Evi açtık. Hem bir örnek, hem de Afrika kadınlarına bir destek olması için adil bir pazar oluşturmak istedik. Hâlihazırda 18 Afrika ülkesinden ürün temin ediyor ve elde edilen geliri olduğu gibi kadınlara bırakıyoruz. Büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim ki, bu kitabın tüm geliri de, Afrikalı kadınların hayatlarını dönüştürmek üzere, Afrika Evi’ne bırakılacak.
Geçtiğimiz aylarda, Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu kapsamında, New York’ta Türk Evi’nin açılışı yaptık. Kitabın tanıtımını da orada gerçekleştirdik. Tüm bu çabalar, Afrika için yapılması gerekenlerle ilgili uluslararası topluma bir çağrı niteliğindedir.
Hatırlarsanız, Uluslararası Somali Diaspora Konferansının üçüncüsü 2019’da İstanbul’da düzenlenmişti. Bu tip organizasyonlarda, Batılı ülkelerde yetişmiş, ikinci ve üçüncü kuşak Afrikalı gençlerle bir araya geliyorum.
Somalili gençlerle de ilham veren görüşmelerim olmuştu. Batı dünyasından aldıkları eğitimi Somali’ye aktarmaları için nasıl köprüler kurabileceğimiz hakkında fikir alışverişi yaptık. Kısacası, uluslararası toplumda farkındalık uyandırma gayreti içindeyim.
Tüm bunların yanında, kültür alanında da hatırı sayılır projeler gerçekleştirdik. Afrika Yemek Kültürü ve Afrika Atasözleri Kitaplarını yayınladık. Bu iki kitapta da, hem akademisyenlerle hem de Afrika sefireleriyle çalıştık. Afrika sefireleri, yemek kitabının tariflerini bizzat seçtiler ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi mutfağında pişirdiler. Atasözleri kitabımız da sefireler tarafından derlendi.
Elbette, yıllardır Afrika için yürüttüğümüz çalışmaları, kısıtlı bir vakte sığdırmak mümkün değil. Ancak şunu mutlulukla ifade etmek istiyorum ki, Afrika’yla olan kadim dostluğumuz, karşılıklı çabamız sayesinde, tarih sayfalarında bir bahis olarak kalmadı. Tarihe kök salmış dostluğumuzun elinden tutup, büyüttük, pekiştirdik ve engin bir vefa denizine çevirdik.
Kıymetli misafirler;
Afrika Açılımımızı müteakiben, 2013 yılında başlayan Afrika Ortaklık Politikamız, kıtanın barış ve istikrarına destek vermeyi amaçlıyor. Bunun yanında ekonomik ve sosyal kalkınmaya da güçlü bir vurgu yapıyor. Karşılıklı iyi niyetlerle bezeli bu dayanışmanın, tüm dünyaya örnek olacağına yürekten inanıyorum.
Bizim inancımızda, insanın insana emanet olduğu kodludur. O yüzden, tüm insanlığa, tek ve bütün bir aile olduğu nazarıyla bakıyoruz.
Afrika, şahsım için de çok önemli bir yere sahip. Farklı kültürdeki bunca insanla, farklı olmadığımızı, sen ve ben arasındaki uzaklığın sadece bir göz yanılması olduğunu bir kez daha anladım. İnsan sevgisinin sınırsızlığını gördüm.
Bu kitapla naçizane anlatmak istediğim, insanlar arası barışın çok uzak bir ihtimal olmadığıdır. Yeter ki Yunus Emre’nin sözündeki hikmeti anlayalım; “gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
Bu duygularla sözlerime son veriyorum. Sizlerle bir arada olmanın verdiği sevinci bir kez daha ifade etmek istiyorum. İstanbul’da güzel vakit geçirmenizi diliyorum. Nice dost meclislerinde yeniden buluşmayı temenni ediyorum. Sevgi ve selamlarımla.