Değerli hanımefendiler, beyefendiler;
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sizleri ülkemde ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. “İstanbul Çevre Dostu Şehirler Ödül Töreni” vesilesiyle bir aradayız. Böyle anlamlı bir ödülün adının, dünyanın rüya kentlerinden İstanbul ile anılmasından mutluluk duyuyorum. Hepiniz hoş geldiniz, sefa getirdiniz.
Değerli konuklar;
Sözlerimin başında, ödül sahibi, Malaga Belediyesini ve Sayın Belediye Başkanını başarılarından ötürü tebrik etmek istiyorum. Büyük bir kararlılıkla, yeşil alanların artması, kıyı şeridinin yenilenip korunması gibi birçok alanlarda yaptıkları başarılı çalışmalar, gerçekten takdire şayan. Bu güzel örneğin, herkes için önemli bir ilham kaynağı olmasını temenni ediyorum.
Zira kısa bir süre önce Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayınladığı rapor, yaşadığımız krizin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını, tartışmasız olarak ortaya koydu.
İnsanlığın içine girdiği bu çıkmazı yine insan faaliyetleriyle aşacağız. Ancak bu sefer, sürdürülebilirliği ilke edinmiş faaliyetlerden yana tavır koyacağız. Akdeniz’in korunması için ortaya koyduğumuz ortak çabanın, bu tavrın en önemli göstergelerinden olduğuna inanıyorum.
Denizleri, ormanları ve doğanın eşsiz güzelliklerini birbirinden ayırmamız, birini diğerine tercih etmemiz mümkün değil. Ancak, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler olarak, en başta kapımızın önünden başlamalı ve geleceğin dünyasına mavi bir Akdeniz bırakmalıyız.
Bu mavi hazineyi çöplerden arındırmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve iklim dengesini korumak üzere adımlar atıyoruz. Uzun bir tarih boyunca bir arada ve barış halinde yaşayan medeniyetlerin mirasçıları olarak, Akdeniz’i korumak için uzun yıllara yayılan ortak bir çabamız var. Kısa zamanda, çöplerinden arındırılmış ve biyoçeşitliliği korunmuş masmavi bir Akdeniz’e kavuşmayı umuyorum.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yaz yaşanan orman yangınları büyük kayıplara neden oldu. Doğayı kurtarmak için bunca emek verirken, gözümüzün önünde yok oluşunu gördük. Yeryüzünün yeşil örtüsü, bize nefes olduğu kadar, sayısız canlının evi ve aş kapısıdır.
Bu yangınlarda nice canlı hayatını kaybetti. Ormanlara düşen ateş, aynı şekilde kalplerimize de düştü. Bunun yanında, deniz çöpleri, kara ve deniz kaynaklı kirlilik, denizlerde büyük bir stres oluşturmaya devam ediyor.
Orman yangınları gibi afetlerden, denizlerdeki kirlilik stresinden ve biyolojik çeşitlilik kaybından Akdeniz son derece olumsuz etkileniyor. Ayrıca, raporların da açıkça belirttiği üzere, bugün olduğu gibi gelecekte de en çok etkilenecek bölgelerden biri Akdeniz.
İşte bu nedenle Türkiye olarak, tüm bölgeye iyi gelecek adımlar atıyoruz. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın başlattığı, şahsen de takipçisi olduğum, Sıfır Atık Projesi, bu adımlardan biridir.
Bu projenin temel ilkesi, atık oluşumunu en aza indirmek için, “kullan-at” anlayışıyla mücadele etmektir. “Önle-azalt-yeniden kullan-geri dönüştür” yaklaşımıyla uzun vadeli döngüsel ekonomiye geçiş, tüm toplumlar için bir zorunluluktur.
Tabii takdir edersiniz ki, bu dönüşüme zihinsel bir dönüşüm de eşlik etmelidir. Çünkü kurduğumuz sistemler zaman içinde kendi kültürünü oluşturuyor. Kullanıp atmak, ürettiğimiz atığın akıbetini sorgulamamak, bu yüzyıla has ve yıkıcı etkileri olan bir yaşam biçimidir maalesef.
Biz sıfır atık yaklaşımıyla, kendi toplumumuzda bu dönüşümü sağlama gayretindeyiz. Daha bilinçli tüketmek, daha az atık üretmek, oluşan atığı kaynağında ayrıştırmak ve geri dönüşüm, bahsettiğim dönüşümün önemli fazlarıdır.
2017 yılında çıktığımız bu yolda hızlı adımlar attık. 2019’da, plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulamasını başlattık ve 2019-2020 yıllarında plastik poşet kullanımında yüzde 75’lik azalma sağlandı.
Bu da, plastik poşet kaynaklı 354 bin ton plastik atığın engellenmesi demek. 14 bin 640 ton sera gazı salınımının engellenmesi de, yine bu uygulama sayesinde oldu.
Sıfır atık uygulamasının başladığı günden bu yana, 24.2 milyon ton geri kazanılabilir atık ekonomiye kazandırıldı. Geri kazanım oranı, projeye başladığımızda yüzde 13 iken, bu oran şu an yüzde 22’nin üzerine çıktı. 2023 için hedefimiz yüzde 35!
Tabii, işin toplum tarafından benimsenmesinin ve içselleştirilmesinin çok büyük bir önemi var. İlk günden bugüne yaklaşık 14 milyon kişiye sıfır atık eğitimi verdik.
Bilhassa çevre konularında bilinçli bir nesil yetiştirmek için çocuklara yönelik eğitim programları geliştiriyoruz. Bu çalışmanın meyvelerini, değişen davranış biçimleri olarak topluyoruz.
Toplumumuzda, bez çanta ve file gibi, çok kullanımlık ekipmanlar yaygın olarak tercih ediliyor. Yakın bir gelecekte de, ambalajlı ürünlere depozito uygulamasının getirilmesi üzerine çalışılıyor.
Bunun yanında, Sıfır Atık Mavi projemizle de mavi vatanı kirlilikten arındırıyoruz. Şu ana kadar 88 bin ton deniz çöpü topladık ve bertarafa gönderdik. Temiz denizlerin nişanesi olan mavi bayraklı plaj sayımız 2002 yılında 151 iken, bu sayı 2021’de 519’ ulaştı. Dünyanın en çok mavi bayraklı plaja sahip üçüncü ülkesiyiz ve bu plajların 485’i Akdeniz kıyılarında yer alıyor.
Kısa bir süre önce, Türkiye olarak 2053 Net Sıfır Emisyon hedefimizi de açıkladık. Bu yeşil kalkınma hamlesinin, sadece ülkemi değil, bölgemizi de dönüştürecek bir devrin başlangıcı olduğuna inanıyorum.
Kıymetli misafirler;
Akdeniz’de yaşayan 17 binden fazla canlı türü var. Bildiğiniz gibi Antalya’mız, caretta caretta’ların evidir. Onlar da maalesef, denizlerin kirliliğinden ve iklim değişikliğinden olumsuz yönde etkileniyorlar.
Nesilleri tehlike altında olan bu canlılar için uzun zamandır titiz çalışmalar yürütüyoruz. Yaralı olanları tedavileri tamamlandıktan sonra yeniden doğal yaşama bırakıyoruz.
Hatta geçen sene tedavisi tamamlanan üç caretta caretta ve bir yeşil deniz kaplumbağasını Patara sahilinden denize bıraktık. Belkıs adını verdiğim bir caretta caretta’nın da isim annesiyim ve onun umuda yolculuğuna şahitlik ettiğim için çok mutluyum. Caretta caretta’ların 100 milyon yıldan fazla okyanuslarda yaşadığı söyleniyor. Yani dünyanın en eski şahitlerinden.
Kıyı ve deniz ekosistemi için vazgeçilmez rolleri var. İnsanın yaptığı tahribatın bedelini, tükenme tehlikesiyle yüzyüze gelerek ödemeleri gerçekten çok acı bir tablo. Türkiye’nin deniz kaplumbağalarının korunması için gösterdiği çabayla Akdeniz’de örnek ülke olmasından büyük mutluluk duyuyorum. Dilerim ki bu çabayı el birliğiyle daha da büyütür ve tüm biyo-çeşitliliği koruma altına alırız.
Sözlerime son vermeden önce, dünyamızı iyileştirmenin anahtarının, kalplerimizin odalarında saklı olduğunu söylemek istiyorum. Yeşil ekonomiye geçiş, medeniyet algımızda yapacağımız değişiklikle doğrudan alakalıdır. Kadim tarihe bakacak olursak, her toplumda, insanların kendilerini tabiatın bir parçası olarak kabul ettiğini görürüz.
Bugün geldiğimiz halin özeti, tabiatın ötekileştirilmesi, insanın kendini tabiat karşısında hükmeden bir efendi konumuna yükseltmesidir. Tüm medeniyetlerin, doğa algısına ve tabiat ahlakına dair muazzam örnekler var. Anadolu Medeniyeti de bu anlamda insanlığın ortak mirası olan bir zenginliktir.
Birkaç örnek vermek gerekirse; ağaç kesmeyi baş kesmekle bir sayan, girdiği ormanda genç ağaçlar korkmasın diye baltasını bezle örten, sarıçiçeklerle ilahi sohbetlere dalan bir anlayıştır Anadolu!
Temennim odur ki, tabiatın öteki değil, tabiatla bir ve bütün olduğumuz bir dünya geleceğimiz olsun. Bu hem sorumluluğumuz hem de adaletle davranmak zorunda olduğumuz gelecek nesillere borcumuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyorum. Programda emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. En kısa zamanda yeniden buluşmayı diliyor, COP22’nin hem bölgemiz hem de tüm dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Kalın sağlıcakla.