Sevgili İstanbullular,
Şehitlerimizin kıymetli emanetleri,
Değerli gazilerimiz,
Çok değerli kardeşlerim; bugün ikinci yılını idrak ettiğimiz 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin aracılığıyla ülkemizin dört bir yanındaki vatandaşlarıma buradan sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum.
15 Temmuz destanını selamladığımız bu anlamlı günde 100 bini aşkın hatm-i şerifle, dualarla, Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle şehitlerimizin ruhlarını mesrur eylemek üzere bu adımları attık ve bugün sabahtan itibaren hamdolsun bu yoldaki 81 vilayette anma törenlerimiz devam ediyor. Herkese teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle bir kez daha 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü alçaklar karşısında kanlarıyla destan yazan, ezanımıza, bayrağımıza, bağımsızlığımıza sahip çıkan tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Terörle mücadeleden yurt dışı operasyonlara kadar vatanımızın bekası, milletimizin huzuru için şehadete yürüyen tüm kahramanları burada tekrar kelamı edeple yâd ediyorum. Gazilerimize cesaretleri ve fedakârlıkları için ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyor, Allah’tan hayırlı, sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
15 Temmuz gecesi tarihi bir direnişe sahne olan bu köprüden şehitlerimize Mehmet Akif’in şu mısralarıyla seslenmek istiyorum:
“Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!”
Rabbim onları cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın. Sevgili Peygamberimize komşu eylesin. Yüce Mevla, şehitlerimizin canlarını feda ederek yaptıkları şahitliği dergâh izzetinde kabul etsin.
Aziz kardeşlerim;
Bugün hem derin bir kederi, hem de büyük bir gururu aynı anda yüreğimizde hissediyoruz. Bir taraftan 251 vatandaşımızı bir gecede kaybetmenin hüznünü tekrar yaşarken, diğer taraftan da dünyada eşine az rastlanır bir direnişe imza atmanın gururunu yaşıyoruz. Bir yandan daha ömrünün baharındaki 16-17 yaşındaki gencecik fidanları toprağa vermenin acısını yeniden yaşarken, aynı zamanda da vatanımızı kurtarmanın onurunu hissediyoruz.
Şüphesiz hiçbir zafer altın tepside sunulmaz. Fetih sancağı kolayca burca dikilmez. Bedel ödemeden hiçbir başarı elde edilmez. Tarihimiz boyunca kazandığımız her zaferin gerisinde fedakârlık vardır. Azim, dirayet ve cesaret vardır. Buna özellikle Çanakkale Zaferimizle, İstiklal Harbimizle çok yakından şahit oluyoruz. Pakistan’ın milli şairi Muhammed İkbal bu gerçeği şu şekilde ifade ediyor: “Osmanlıların üzerine bir keder dağı yıkılmışsa sen hiç üzülme, / Çünkü şafak yüz bin yıldızın kanı dökülmeden sökmez!” diyor. Evet, Muhammed İkbal’in dediği gibi, Kurtuluş Savaşında bu milletin istiklali için binlerce yıldızın, binlerce yiğidin, binlerce şehidin kanı döküldü. 1923 şafağı analarının bu hissiyatla cepheye gönderdiği binlerce kınalı kuzunun mezar taşları üzerine söktü.
15 Temmuz zaferimiz de işte böyle büyük bir fedakârlığın eseridir. Bu zafer, milletimizin direnişi yanında o gece tanklara, uçaklara meydan okuyan şehit ve gazilerimizin cesaretinin sonucudur. Silah ve bomba seslerinin gecenin karanlığını deldiği o gece Türk milleti cesareti, dirayeti ve mücadelesiyle bu topraklarda Çanakkale ruhunun, Kuvayı Milliye şuurunun halen diri olduğunu göstermiştir. FETÖ’nün ölüm kusan silahları karşısında milletimiz canından, kimi zaman canından daha çok değer verdiği evlatlarından vazgeçmiş, ancak vatanına namahrem elinin değmesine müsaade etmemiştir.
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.”
İşte bu millet vücudunu böyle siper etti, F16’lara siper etti, bomba yağdıran helikopterlere siper etti, tankların altına yattı. Yılmadı, usanmadı, çünkü onlar bir şeye inanmıştı: “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. / Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” Böyle yürüdü.
Bir asır önce “ya istiklal, ya ölüm” parolasıyla Kurtuluş Savaşını zaferle taçlandıran Türk milleti, 15 Temmuz gecesi de ‘Gün vatana sahip çıkma günüdür’ diyerek darbecileri püskürtmüştür. 100 sene önce Anadolu’yu işgalcilere dar eden kahramanların torunları, 15 Temmuz’da da FETÖ’cü alçaklara meydanları, sokakları işte bugün üzerinde toplandığımız şu köprüyü dar etmiştir. Bu millet FETÖ eliyle Türkiye’nin hizaya sokulmasına, terbiye edilmesine, müstemlekecilerin uydusu haline getirilmesine izin vermemiştir. Ben bu milletin bir ferdi olmakla iftihar ediyorum. Ya Rab, bu millete hizmet etmeyi bizlere nasip et. İnşallah efendi olmaya değil hizmetkâr olmaya geldiğimiz bu yolda çok daha büyük hizmetler vermeye bizleri muktedir kıl.
15 Temmuz, Türk milletinin yeniden dirilişinin, yeniden şahlanışının iradesine yönelen saldırılar karşısında tekrar kıyama kalkmasının adıdır. Şairin dediği gibi:
“Ezan-ı Bilal için,
O şanlı hilal için,
Bizler istiklal için
Kıyam ettik kıyam.”
15 Temmuz milli iradenin vesayete, cesaretin ihanete, milletin hainlere galebe çaldığı, insanlık tarihine altın harflerle yazılmış büyük bir demokrasi mücadelesinin adıdır. Bu mücadelenin ve zaferin sahibi 81 milyonun tamamıdır. Bu töreni bugün sadece Ankara’da, sadece İstanbul’da yapmadık, şu anda 81 vilayette bu tören yapılıyor. 15 Temmuz, tüm Türkiye’nin, milletimizin tüm fertlerinin zaferidir. 15 Temmuz, bizimle beraber dünyanın dört bir yanında adalet ve özgürlük mücadelesi veren tüm mazlumların zaferidir. Şu anda Moskova’da da bu törenler yapılıyor, düşünebiliyor musunuz, her yerde, Batıda, her yerde. Çünkü bu nabız sadece bir noktada atmadı, atmıyor, her yerde atıyor.
Kardeşlerim;
Nasıl İstiklal Harbimiz ülkemizde yeni bir dönemi başlatmışsa, 15 Temmuz zaferimiz de Türkiye’nin önünde yeni kapılar araladı. 15 Temmuz gecesi dökülen şehit kanları bağımsızlığımızı korumanın yanında milletimizin birlik, beraberlik ve kardeşliğini pekiştirmesine de vesile oldu. Demokrasi nöbetleriyle başlayan tarihi Yenikapı Mitingiyle ete kemiğe bürünen bu dayanışma iklimi başta terör ve vesayetle mücadele olmak üzere Türkiye’yi tüm cephelerde daha da güçlendirdi. Tabii 7 Ağustos, evet orada Sayın Bahçeli ile başladığımız yürüyüşü hamdolsun cumhurun ittifakıyla devam ettirdik. Aynı kararlılıkla bunu inşallah devam ettireceğiz.
FETÖ’nün devlet ve toplum hayatımızdan tasfiye sürecini hızlandırırken yurt dışında da özellikle PKK ve uzantılarına karşı başarılı operasyonlar gerçekleştirdik. Önce Fırat Kalkanı Harekâtı, daha sonra Zeytin Dalı Operasyonu ile sınırlarımızda ülkemize yönelen terör tehdidini kaynağında bertaraf ettik. Cerablus’ta 3 bin DEAŞ’lıyı hamdolsun derdest ettik. Zeytin Dalı’nda 4600’e yakın teröristi yok ettik. İçeride 1400’ü aşkın teröristi bu yıl içinde aynı şekilde etkisiz hale getirdik. Ne dedik? Evet, ‘inlerine gireceğiz’ dedik. İnlerine girmeye devam ediyoruz. Onlar kaçacak biz kovalayacağız. Nereye giderlerse gitsinler, bu milletin huzurunu kaçıranlar karşılarında bizleri bulacak, ordumuzu bulacak, polisimizi bulacak, güvenlik korucularımızı bulacak.
Ülke hudutlarımız içerisinde artık sabotajlara, karartma eylemlerine maruz kalmadan tüm terör örgütleriyle çok daha başarılı mücadele yürüttük. Ayrıca, Türkiye’yi vesayetin boyunduruğundan tamamen kurtaracak, demokrasimizin önünü açacak, yönetim sistemimizi kalıcı istikrara kavuşturacak önemli adımlar attık. Artık yönetim sistemimizi değiştirdik ve yeni yönetim sistemiyle birlikte Türkiye’nin gerek ülkemizde, gerek tüm dünyada sıçrayışını hep birlikte göreceğiz, hiç bundan endişeniz olmasın. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle hem milletimizi bir hayaliyle buluşturduk, hem de ülkemizi büyük bir çileden kurtardık. Bu tarihi değişimle Türk demokrasisine çağ atlattık. 15 Temmuz ile demokrasimizin rüştünü tüm dünyada ispat ettik. Tüm bu gelişmelerle inşallah ülkemizde artık darbe defterini bir daha açılmamak üzere kapattık.
Kardeşlerim;
Yıl dönümleri aynı zamanda muhasebe ve murakabe günleridir. Ülke, millet ve devleti yönetenler olarak 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşadıklarımızdan çok büyük dersler çıkardığımıza inanıyorum. Öncelikle 15 Temmuz bizlere kimin ülkemizin kara gün dostu olduğunu, kimin de sadece iyi gün dostu olduğunu gösterdi. Biz millet olarak derin bir hafızaya sahibiz. Yaşadığımız hadiseleri ikide bir gündeme getirmesek de onları asla unutmayız, unutturmayız. Onun için 15 Temmuz asla unutulmayacak ve unutturmayacağız, o bizim için bir tarihi kayıttır.
Geçmiş tecrübelerden aldığımız derslerle geleceğimizi aydınlatacak adımlarımızı atarız. 15 Temmuz sürecinde şahit olduğumuz riyakârlıkları da aynı şekilde hafızamıza kaydettik, not ettik. O gece bizim için dua edenlerle FETÖ’nün başarısı için gayret edenleri hiçbir zaman unutmayacağız. Daha darbe teşebbüsünün ilk anlarından itibaren demokrasimize destek verenlerle cuntacıların yanında yer alanları asla aynı kefeye koymayacağız. Merhum Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi; “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın, daha doğrusu dost bildiklerimizin sessizliği olacaktır.” Burası çok önemli. Hele hele ülkemizden kaçan darbecileri bağrına basanların ilkesizlikleri asla hafızamızdan silinmeyecektir.
Açık ve net söylüyorum; kimin nerede nasıl tavır takındığını çok iyi biliyoruz. Kimin kimlerle iş tuttuğunun da gayet iyi farkındayız. Umutlarını FETÖ’cü cuntaya bağlayanların olayların seyri değişince nasıl hayal kırıklığı yaşadıklarını, nasıl öfkelendiklerini de biliyoruz. İlişkilerimizi belirlerken diğer konular yanında darbe teşebbüsüne karşı tavrı da dikkate aldık, alıyoruz, alacağız.
Bunun yanında gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında FETÖ ile mücadelemizi aralıksız devam ettireceğiz. İşte Azerbaycan’dan geldi, Ukrayna’dan iki tane arka arkaya geldi. Takip ediyoruz, gelecekler, gelecekler. Pensilvanya’daki melunun takiye, hile, yalan-dolanla büyük bir gizlilik içinde büyüttüğü ahtapotun kollarını kestik, bu böyle biline. Son iki yılda örgütün devlet, iş dünyası, bürokrasi, ticaret, medya ve sivil toplum alanlarındaki yapılanmalarını büyük ölçüde çökerttik. Yoğun diplomatik temaslarımız sayesinde bugüne kadar 16 ülkede örgütün okul adı altında açtığı fitne yuvalarını kapattırdık. 80’in üzerinde firari elebaşını kaçtıkları yerlerden ülkemize getirtip yargıya teslim ettik.
Ülkemizde devam eden davalar artık yavaş yavaş neticelenmeye başladı. Suçlular titizlikle belirlenerek o gece ülkemize ihanet eden, milletimize kurşun sıkan katiller en ağır cezalara çarptırılıyor. Son FETÖ’cü hain de hesap verene kadar bu mücadeleyi hukuk içinde kararlılıkla sürdüreceğiz. Tabii bunların hepsi müzakere masasında, müzakere edeceğiz. Zira şehitlerimizin kanını yerde asla bırakamayız, gazilerimizin kanını asla yerde bırakamayız, hesabını soracağız.
Değerli kardeşlerim;
Bakınız bu çevrede tanklara alkış tutanları, darbecilerle anlaşıp tankların arasından sıvışanları unutmuyorsak, Yeşilköy’de Havalimanında tankların arasından çıkıp Bakırköy Belediyesi’ne sığınanları asla unutmuyoruz ve unutmayacağız. O gece başta bu köprü olmak üzere ülkemizin farklı köşelerinde yaşanan kahramanlıkları da unutmayacağız.
O tarihi gece boyunca gözlerimizi yaşartan, göğsümüzü kabartan birçok kahramanlık hikâyesine şahit olduk. O gece milletimizin bağımsızlığı için neleri göze alabileceğine bir kez daha çok yakından şahit olduk. Füze rampalarının gidişini engellemek için tır lastiklerini kesen Polatlılı vatandaşlarımızı, tarlasındaki mahsulü yakarak jetlerin uçuşlarına engel olan Kahramankazan halkını hiçbir zaman unutmayacağız. Şu zekâya bak, zekâya, nasıl durdururuz biz bu saldırıyı? Bütün tarlasını yakıyor. Bakıyorsunuz, evet lastikleri kalkıyor orada tankların önüne koyuyor. Şehit edileceğini bildiği halde darbecilere meydan okuyan Ömer Halisdemir’leri, 16 yaşında babasıyla beraber şehadete yürüyen şuracıkta Abdullah Tayyip Olçok’ları, Gölbaşı’nda bombaların hedefi olan 52 yiğit Özel Harekât polisimizi asla unutmayacağız. Tek başlarına karşılarına dikildiği darbecilere kök söktüren hanım kardeşlerimizi, Türkan kardeşimizi, nicelerini, ellerinde bayraklarla namluların üzerine yürüyen gençlerimizi, alnı secdede sabaha kadar dua eden gözyaşı döken ak saçlılarımızı hiçbir zaman hafızamızdan çıkarmayacağız.
Somali’den Pakistan’a, Medine’den Malezya’ya, Sancak’ta Türkistan’a kadar dünyanın dört bir ucunda ülkemiz ve milletimiz için meydanlara koşan kardeşlerimizi de unutmayacağız. 81 vilayetimizin tamamında iradesine ve meşru hükümete sahip çıkan kahramanlarını hiçbir zaman unutmayacağız.
15 Temmuz bize şu hakikati bir kez daha gösterdi: Bu millet asil bir millettir. Bu millet cesur bir millettir. Bu millet kahraman bir millettir. Bu millet hürriyetine canı pahasına sahip çıkan bir millettir. Bu millet vatan söz konusu olduğunda aynı safta buluşma erdemi gösteren necip bir millettir. Türkiye’de demokrasinin de, bağımsızlığımızın da en büyük garantisi, ferdi ve hizmetkârı olmaktan her zaman şeref duyduğum işte bu millettir.
Evvel Allah bu topraklarda 15 Temmuz ruhu ayakta oldukça Türkiye’yi yolundan alıkoyabilecek hiçbir güç yoktur. İşte tekrar ediyorum:
“Vurulup ömrünün ilkbaharında
Kanından çiçekler açar yanında
Cümle şehitlerin omuzlarında
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık.”
Evet, şehitlerimizin fedakârlığı, gazilerimizin cesareti sayesinde hiç şüpheniz olmasın, hiç tereddüdünüz olmasın, ülkemizin ve milletimizin geleceği aydınlıktır.
Kardeşlerim;
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Gününde bir kez daha ebediyete uğurladığımız şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine Yüce Rabbimden sabrı cemil diliyorum. Gazilerimize Rabbimden sağlık ve afiyet niyaz ediyorum.
Rabbim, bu birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Rabbim, her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel ülkeyi korusun. Rabbim, vatanımızı her türlü saldırıdan, her türlü ihanetten muhafaza buyursun. Rabbim, bu millete bir daha 15 Temmuz vari acılar, travmalar yaşatmasın. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.