Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Birinci Toplantısı Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

13.07.2018

Aziz milletim, değerli bakanlar, değerli milletvekilleri, hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Yeni yönetim sistemimize göre kurduğumuz kabinemizin bu ilk toplantısını yapacağımız günde, tıpkı bundan 98 yıl önce olduğu gibi yapalım istedik. Duyguluyum; zira bu çatının altında böyle bir başlangıç yapmak çok şeyler hatırlatıyor bize. Değerlerimiz açısından, kutsallarımız açısından çok şeyler hatırlatıyor. 

Okunan binlerce hatm-i şerifin duasına eşlik edip cuma namazını Hacı Bayram-ı Veli Cami’mizde kıldık. Ardından milletimizle kucaklaşarak, hasbihal ederek, hasret gidererek eski Meclis binamıza geldik. Hemen yanımızdaki birinci Meclis binasında başlayıp 1924 yılından itibaren bu binada süren büyük mücadeleyi bir kez daha yâd etmek üzere buradayız. Bu toplantıyı orada yapmadık, zira hem Mecliste sayı itibarıyla koltuk adedi az, burası ise ancak yetiyordu.

Ve bir diğer özelliği de, birinci Meclis başlangıçtı, burası devamdı. Şimdi ise bizler de devamın devamını yapıyoruz.

Türkiye’nin 24 Haziran seçimleriyle yaşadığı tarihi dönüşümün ilk adımını milli iradenin tecelligâhı olan bu kutlu çatının altında milletimizin şahitliğinde atıyoruz. Meclisin açılışı için cuma saati, bu mübarek günün bereketinden ve feyzinden istifade edebilmek amacıyla seçilmişti.  Biz de yine bir mübarek cuma günü aynı hissiyatla burada toplandık. Tıpkı 98 yıl önce olduğu gibi bugün de milli iradenin üzerinde hiçbir fâni güç tanımadığımızı belirterek sözlerime başlıyorum.

Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, birinci Meclisimizin ve devletimizin ilk başkanı, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile istiklalimizin kazanılmasında emeği geçen tüm milletvekillerimizi, komutanlarımızı, askerlerimizi, yedisinden yetmiş yedisine, erkeğinden kadınına tüm kahramanlarımızı tazimle, rahmetle yâd ediyorum. Ruhlarına gelin bir Fatiha okuyalım.

 

Anadolu’nun kapılarını ebedi yurdumuz olarak açtığımız Malazgirt’ten bugüne kadar, dini, devleti, bayrağı, vatanı uğruna toprağa düşmüş tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Bilhassa, son yıllarda sınırlarımızın içinde ve dışında yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonları ile 15 Temmuz’da şehit olan kardeşlerimize Rabbimden rahmet ve mağfiret temenni ediyorum. Gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum.

15 Temmuz geldi çattı ve ikinci yıl inşallah, 81 vilayetimizde anma törenlerimizi Ankara başta olmak üzere İstanbul’la devam ettirecek ve bu ikinci yılı da gerçekten unutulmaz hale getireceğiz.

Birinci Meclis gazi bir meclisti, şu andaki Meclisimiz de gazilikle şereflenmiştir. İlk Meclisten bugüne kadar milli iradenin temsilcisi olarak görev yapmış tüm milletvekillerimizi saygıyla anıyoruz. Aynı şekilde yeni yönetim sistemimizin merkezi olan Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz de bildiğiniz gibi gazi bir mekândır.

Şehadetle ve gazilikle girdiğimiz Anadolu topraklarını aradan geçen bin yılın ardından yine aynı inançla, aynı azim ve kararlılıkla savunuyoruz. Ecdadımızın emanetini yere düşürmemek, ezanlarımızı susturtmamak, bayrağı indirtmemek, haysiyetimizi çiğnetmemek için alın terimizle ve gerektiğinde canımızı ortaya koyarak mücadelemizi sürdürüyoruz.

Bugün eski Meclis binasındaki bu törenimizi işte bu tarihi sürekliliğin bir sembolü olarak görüyorum, onun için duyguluyum. Onun için bu duygusallığımı hoşgörün.

Dün bu sıralarda devleti kurtarmak ve istikrarı sağlamak için bir araya gelinmişti, bugün ise Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırarak dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri haline getirmenin kararlılığıyla buradayız. Evlatlarımızın da 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirdiklerinde milletimizle sevinçlerini yine burada, bu çatı altında paylaşacaklarına inanıyorum.

Kardeşlerim, pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı göreve başlama töreninde de belirttiğim gibi, Türkiye ve Türk milleti olarak yeni bir başlangıç yaptık. Bu yeni başlangıcın amacı, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine yükseltme idealimize daha kolay ve daha hızlı bir şekilde ulaşabilmektir.

Meclisimiz en iyi kanunları çıkartacak, en iyi yasama faaliyetlerini yürütecek, buna inanıyorum. Hükümetimiz en iyi icraatları yapacak, en iyi yürütme faaliyetlerini gerçekleştirecek, buna inanıyorum. Yargımız bağımsız ve tarafsız bir şekilde adaletin tecellisi için çalışacak, buna da inanıyorum. Sivil toplum kuruluşlarımız, medyamız, iş dünyamız, esnafımız, sanatkarımız, sporcumuz, sanatçımız, velhasıl milletimizin her bir kesimi kendi üzerine düşenleri en güzel şekilde yerine getirecek ve böylece Türkiye’mizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız. Geleceğimize güvenle bakabileceğimiz bir Türkiye inşa edene kadar, hepimiz dur-durak bilmeden çalışacağız.

Yaşadığımız her hadise bize, bu ülkede hayatımızı sürdürebilmemizin bir bedeli olduğunu gösteriyor, buna inancımız tam. Bu bedel, kimi zaman Çanakkale’deki gibi topyekun ölümün üzerine yürümektir. Bu bedel, kimi zaman İstiklal Harbi’nde olduğu gibi küllerinden yeniden doğmak mecburiyetinde kalmaktır. Bu bedel, kimi zaman darbelere, vesayete, her türlü tuzağa ve oyuna karşı dimdik ayakta durabilmektir. Madem bedel ödüyoruz, öyleyse ülke ve millet olarak her alanda hakkımız olanı da alabilelim istiyoruz. İşte bu anlayışla, 16 yılda Türkiye’yi üç buçuk kat büyüttük. Bu dönemde ülkemizi iki kat daha büyüterek devletimizi payidar kılmakta, milletimizin mutluluğunu ve refahını arttırmakta kararlıyız. Kendi siyasi ve ekonomik hırslarını toplumun çıkarlarının önüne koyan küçük bir güruhu saymazsanız milletimizin istediği de işte budur.

Biz milletimizle yola çıkmış, nice engelleri yine milletimizle birlikte aşarak bugünlere gelmiş bir kadroyuz. Bizim davamız kardeşlerim, milletimizin davasıdır. Bizim derdimiz milletimizin derdidir. Bizim mücadelemiz milletimizin mücadelesidir. Bizim öfkemiz de milletimizin öfkesidir.

Bizim yanımızda milletimiz var. Peki, karşımızda kim var? Karşımızda terör örgütleri var, onları destekleyen güçler var. Karşımızda ülkemizin büyümesinden, gelişmesinden, kalkınmasından rahatsız olanlar var. Karşımızda yaptığımız yatırımları hazmedemeyen, bunun için her birine bir kulp takmaya çalışan sinsi rakiplerimiz var, içeride ve dışarıda. Karşımızda maziden atiye kurduğumuz köprüyle milletimizin özgüveninin artmasından çılgına dönenler var. Karşımızda kendi halklarına sağlayamadıkları demokratik ve ekonomik imkanların ülkemizde yaşanmasını, geleceklerine tehdit olarak görenler var. Bugüne kadar hep dediğimiz gibi; bize Allah yeter, bize milletimiz yeter.

Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği yanımızda olduğu müddetçe üstesinden gelemeyeceğimiz tehdit, kazanamayacağımız mücadele yoktur. Bunun için her fırsatta Rabia’mızı haykırmaya devam edeceğiz: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.

Kardeşlerim, yeni bir yolun başlangıcında bir kez daha diyoruz ki; mamur kılınacak şehirlerimiz, işlenecek bereketli topraklarımız, yetiştirilecek yavrularımız var. Yapılacak yeni yollarımız, açılacak yeni hastanelerimiz, kurulacak yeni fabrikalarımız, daha güçlü hale getirilecek eğitim öğretim kurumlarımız var. Kol kanat gerilecek mazlum vatandaşlarımız var. Tarlasında hasadını kaldırıp bereketini görmek için gün sayan çiftçilerimize verilecek daha çok müjdelerimiz var. Ayrımcılıkla mücadele ederek bugünlere gelen kadınlarımıza hayatın her alanında verecek yeni desteklerimiz var.

Evelallah, biz sözlerimizin, vadimizin hep arkasında durduk, bundan sonra da duracağız.

Eşit bireyler olarak toplumdaki yerlerini alan engellilerimize sağlayacak yeni imkânlarımız var. Ülkemizin üretim yükünü üstlenen sanayicimize, girişimcimize, iş dünyamıza, ihracatçımıza verecek daha çok katkılarımız var. Günün ilk ışıklarıyla evinden çıkıp alın teriyle rızkını kazanan işçi kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmak için atılacak daha çok adımlarımız var.

Geleceğe umutla bakan gençlerimizle büyük Türkiye’yi birlikte inşa etmek için yapacak daha çok işimiz var. Herkesle birlikte yürüyecek daha çok yolumuz var. Hiçbir insanımızı dışarıda bırakmadan bir ve beraber olarak kucaklayacağımız aydınlık bir geleceğimiz var.

İşte bu geleceğimizi inşa edeceğimiz, ihya edeceğimiz, özellikle okul öncesi eğitim öğretimden başlayıp üniversite dahil devam eden bu süreci hiçbir dönemde olmadığı kadar çok daha başarılı bir şekilde hem inşa, hem ihya edeceğiz. Onun için bu dönemin sorumluluğu bu noktada çok çok önemli.

Sahip olduğumuz hazinenin anlamını en güzel merhum Mehmet Akif Ersoy’un kalemiyle değil, yüreğiyle yazdığı İstiklal Marşımız anlatıyor:

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,

Kim bilir, belki yarın,  belki yarından da yakın.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli,

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâmahrem eli!

Bu ezanlar, ki şehâdetleri dinin temeli.

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Evet, işte benim milletim 15 Temmuz gecesi bunu yapmadı mı? Gövdesini siper etmedi mi? Yurdumuza o alçakları uğratmamak için kendilerini tankların altına atmadı mı? F-16’lar üzerinden geçerken onlar şahadete yürüdüler. Helikopter bomba yağdırırken onlar şahadete yürüdüler. Çünkü onlar bir şeye inanmışlardı:

“Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ” demişler, böyle yürümüşlerdir.

15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızdan sonra hep birlikte elimizi açıp tıpkı Akif gibi Rabbimizden bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmamasını, hatırlayın, dilemiştik. İnşallah bundan sonra sadece zafer marşları yazacağız. İnşallah bundan sonra çocuklarımıza sadece başarılarımızın hikayelerini anlatacağız. İnşallah bundan sonra geleceğimize hep güvenle, umutla, sevgiyle bakacağız.

Bu duygularla, Cumhurbaşkanlığı kabinemizin bu ilk toplantısı vesilesiyle, eski deniyor ama, eskimez Meclis binasında düzenlediğimiz törenin hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum.

Aziz milletimize ve burada bulunan sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Kalın sağlıcakla.