Türk-Amerikan toplumunun kıymetli mensupları,
Değerli Amerikalı Müslüman kardeşlerim,
Hanımefendiler, beyefendiler;
Sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle, hasretle selamlıyorum. Bu toplantıyı düzenleyen Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.
Türk-Amerikan toplumu uzun yıllar iki ülke arasındaki ilişkilere önemli katkılarda bulundu ve başarılarıyla bizleri gururlandırdı. Önümüzdeki dönemde de aynı çizgiyi sürdüreceğine inanıyorum. Bizim dünyanın dört bir ucunda 6 milyon vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımız için, asimilasyona karşı; ama entegrasyondan yana bir politika izliyoruz. Burada da yaşadığı toplumla entegre olmuş Türk Amerikalılar bizim için önemli kazançtır. Sizlerden asıl beklentim, Amerikan toplumunun diğer kesimleriyle uyum içinde yaşamanın ötesinde buradaki sosyal ve siyasi hayata aktif şekilde katılmanızdır.
Türk Amerikalıların yerel ve federal düzeydeki temsil düzeyinin yükselmesi, özellikle seçimle gelinen mevkilere talip olmanız hepimiz için yararlı olacaktır. Bununla birlikte yaşadığınız topluma entegre olmak için ne kadar çalışırsanız çalışın, bazı kişilerin sizi sadece Türk Amerikalı kimliğinizle göreceklerini ve buna göre davranacaklarını asla unutmayın. Onun için aranızdaki siyasi, ideolojik veya diğer farklılıkları bir kenara bırakarak birlik ve beraberlik içinde hareket etmeniz çok önemlidir. Bir olmak, iri olmak demektir, diri olmak demektir, kardeş olmak demektir, hep birlikte hedeflerinize ulaşmanız demektir.
Derneklerimizi biraraya getiren Türk Amerikan Yönlendirme Komitesinin faaliyetlerini bu bakımdan önemli görüyorum. Farklı derneklere üye Türk Amerikalıların tamamını aynı şemsiye altında toplayan komitemizin milli davalarımızda birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.
Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi son iki yıldır 24 Nisan tarihinde yapılan Barış ve Dayanışma yürüyüşünü bu yıl 23 Nisan tarihinde gerçekleştirdi. Yürüyüşün sonunda düzenlenen festivalde binlerce Türk Amerikalı Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı hep birlikte coşkuyla kutladı. Bu güzel birlikteliğin önümüzdeki yıllarda artarak sürmesini diliyorum.
Değerli kardeşlerim;
Geçtiğimiz yıl istiklalimize ve istikbalimize yönelik tarihimizin en alçak saldırılarından birine maruz kaldık. 15 Temmuz gecesi FETÖ ihanet çetesi devletimize, ülkemize ve milletimize yönelik bir darbe girişimi başlattı. Milletimizle birlikte demir bir yumruk gibi FETÖ ihanet çetesinin başına inerek bu girişimi bertaraf ettik.
Bu hain yapılanmanın elebaşı buraya çok da uzak olmayan bir yerde, Pensilvanya’da hayatını sürdürüyor. Amerika’nın pek çok yerinde bu terör örgütüne bağlı okullar, dernekler ve şirketler faaliyet gösteriyor. Özellikle charter school’lardan bu adamların yılda elde ettikleri gelir 700-750 milyon dolar. Bunlar aynı zamanda kara para aklama işini de bu yolla yapıyorlar. Biz bunu Amerikalı dostlarımıza da aktarıyoruz ve 85 koliyi de belgelerle kendilerine teslim ettik.
FETÖ elebaşının ve mensuplarının Türkiye’ye iade edilmesi ve örgütün faaliyetlerinin önlenmesi konusunda Amerika Birleşik Devletleri nezdinde pek çok girişimimiz oldu. Maalesef bunlardan henüz bir netice alamadık. Ülkemize karşı Batı medyasında büyük bir karalama kampanyası yürütülüyor. Terör örgütlerine verdiğimiz mücadele üzerinden ülkemiz yıpratılmaya çalışılıyor. Zamanla diğer ülkelerle birlikte Amerika’nın da FETÖ’nün ve işbirliği yaptığı diğer terör örgütlerinin gerçek yüzünü göreceğine inanıyorum.
Bunun için güçlü bir kamuoyu desteğine ihtiyacımız var. Sizlerden FETÖ’nün Türkiye’de yaptığı haksızlıkları, akıttığı kanı, 250 şehidimiz var, kolay değil, 2193 gazimiz var, affedilir değil; bunun hesabını soracağız. Hukuk içerisinde hesabını soracağız. PKK’nın ve bağlantılı örgütlerin cinayetlerini, eylemlerini, saldırılarını buradaki dostlarınıza sürekli anlatmanızı bekliyoruz. Amerikan kamuoyunu terör örgütlerinin güdümünde yalan, yanlış, iftira yayan kanallar değil sizin gibi dürüst ve temiz insanlar bilgilendirmelidir.
Terör örgütleri adına Amerika’da faaliyet gösteren kişilerin ve kurumların gerçek yüzlerini buradaki namuslu insanlara gösterebildiğimiz ölçüde başarılı olacağımız açıktır. Türk-Amerikan toplumu ve Amerikan Müslümanları olarak, FETÖ’cüler başta olmak üzere terör örgütleriyle irtibatlı hiç kimseyi aranızda barındırmayacağınıza inanıyorum.
Değerli kardeşlerim;
Amerika’da ve dünyanın başka yerlerinde bazı çevreler tarihi gerçeklerin en pervasız çarpıtmalarından birini teşkil eden Ermeni soykırımı yaftasını milletimize yapıştırmak için kesintisiz bir çaba içindedirler. Amerika Müslüman toplumuna geçmişten beri bu konuda
bize verdiği destek için şükranlarımı sunuyorum. Müslüman dernekleri başta olmak üzere, Amerika’daki dost ve kardeş topluluklarından da bu mücadelemize daha fazla destek bekliyoruz. Bu iddialar aslında Batı dünyasında bazı çevrelerin DEAŞ terör örgütünü bahane
göstererek sürekli tahrik ettikleri İslam düşmanlığının ürünüdür. Son yıllarda giderek tırmanan İslam düşmanlığına karşı hep birlikte güçlü bir duruş sergilemeliyiz.
Kardeşlerim;
Burada bir tespit yapacağım. Bakınız, şu anda Myanmar’da bir katliam var. Arakanlı Müslümanlar katlediliyor ve 1 milyona yakın Arakanlı şu anda ne yazık ki adeta soykırım tehdidinden dolayı, topraklarından Bangladeş’e geçmenin gayreti içinde. Bakın biz hiçbir zaman ‘Rohingyalı Müslümanları Budistler öldürdü’ diye bir ifade kullanmadık, katliamı Budistler yapıyor, ama biz bunu kullanmadık. Ama şimdi ben buradan sesleniyorum, biz Budistleri dünyada bu kadar şirin gösteren kişilere sesleniyorum, insancıl olduklarını söyleyenlere sesleniyorum; peki İslami terör ifadesini siz hangi hakla söylüyorsunuz?
Kardeşlerim,
Bir defa şunu bilmemiz gerekiyor: Bizim dinimizde, İslam’da Müslümanın tanımı nedir biliyor musunuz? ‘El muslimu men selimel muslimune min lisanihi ve yedihi / Müslüman, elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir.’ Müslüman budur. Kimseye zarar vermez. Bir insan bir insanı eğer öldürürse tüm insanlığı öldürmüş gibidir; bu bizim dinimizin ilkesidir. Terörü bir akide meselesi, itikadi bir mesele haline getiren bizim dinimize kimse terörü yakıştırma hakkına sahip değildir. Kimse DEAŞ’ı İslam olarak, Müslüman olarak ifade etmesin. DEAŞ’ın İslam’la alakası yoktur, bir terör örgütüdür.
Dolayısıyla şu anda DEAŞ’a karşı Türkiye’de içeride ve Suriye’de Fırat Kalkanı harekâtıyla bir mücadele verdik. Silahlı Kuvvetlerimiz Özgür Suriye Ordusuyla Cerablus, Rai, Dabık, El Bab, bütün bu 2 bin kilometrekarelik alanda bir operasyon yürüttü ve 2 bin kilometrekarelik alanda 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Ben buradan Amerikalı dostlarıma da sesleniyorum; peki siz şu ana kadar kaç tane DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdiniz? Tabii bizim arzumuz keşke Rakka operasyonunda PYD ve YPG ile işbirliği halinde değil de Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusu ve Amerika koalisyon güçleri birlikte bu operasyonu yapsaydık DEAŞ’ı da oradan temizleyip atsaydık.
Değerli kardeşlerim;
Tüm Müslümanları birer terörist olarak takdim etme stratejisi üzerine kurulu bu kampanyanın önüne geçemezsek, buradaki haklarınız ve özgürlükleriniz topyekûn tehlike altına girecektir. Bu çerçevede Amerika’daki tüm dost ve kardeş toplulukların dernekleriyle birlikte hareket edilmesinde fayda vardır.
Geçtiğimiz yıl açılışını yaptığımız Diyanet Amerika Merkezi bu bakımdan önemli bir katkıdır. Sadece Türk toplumunun değil Washington bölgesindeki tüm Müslümanların hizmetinde olan bu merkez, dinimizin ve kültürümüzün tanıtımında önemli bir rol oynuyor. Bu tür imkânları en iyi şekilde değerlendirerek Amerika’da sahip olduğunuz hakları geliştirme mücadelemizi daha ileriye taşıyabileceğimizi düşünüyorum.
Burada verilen meşru mücadeleye en büyük darbeyi maalesef Müslüman oldukları iddiasıyla ortaya çıkan terör örgütleri ve teröristler vuruyor. DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi terör örgütlerinin tamamen proje ve provokasyon ürünü söylemlerine, eylemlerine, yayınlarına karşı İslam’ın aydınlık yüzü olan sizler temsil ediyorsunuz.
Dikkat ederseniz dünyanın her yerinde farklı inanç gruplarına mensup kişiler tarafından düzenlenen terör eylemleri oluyor; ancak sadece fail Müslümansa, bunun adı ‘İslami terör’ olarak ifade ediliyor. Şayet fail başka bir inanca mensupsa, bu eylem adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşürülüyor. Bugüne kadar hiç ‘Hristiyan terörü’, ‘Yahudi terörü’, ‘Budist terörü’, şayet kişi herhangi bir inanca mensup değilse ‘ateist terörü’ diye bir şey işittiniz mi? İşte biraz sonra genişçe değineceğim, az önce ifade ettim; Myanmar’da katledilen Müslümanlarla ilgili böyle bir nitelemeyi hiç duydunuz mu? Duyamazsınız, çünkü sadece eylemci Müslümansa inancıyla sıfatlandırılır, değilse hiç sözü edilmez.
Bu tavır asla iyi niyetli değildir, bilakis küresel İslamofobinin bir parçasıdır. Batı ülkelerinde ve hatta global düzeyde İslam’la terör kavramlarını eşleştirme, aynı parantezin içine alma çabasının bir ürünüdür. Bu oyunu hep birlikte bozacağız. Buna hazır mıyız? Yapmamız gereken tek şey var; kendimiz olmak. Çünkü bir Müslümanın kendisini içinde yaşadığı topluma benimsetmek için özel bir şey yapmasına gerek yoktur.
Kardeşlerim; İslam ahlakıyla ahlaklanmış, Kur’an-ın mesajlarına vakıf, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın tavsiyelerinden haberdar her Müslüman yaşadığı toplumda parmakla gösterilen örnek bir şahsiyettir, öyle olmalıdır. İnsanların önüne bu gerçek Müslüman profilini koymakta gösterdiğimiz başarı ölçüsünde terör örgütleri ve teröristler üzerinden inancımıza yöneltilen saldırıları boşa çıkartabiliriz. Bu konuda Amerika’daki Müslüman toplumuna, özellikle Türk Amerikalılara güveniyorum. Küresel İslamofobinin kışkırtılmaya çalışıldığı şu kritik dönemde gerçek İslam anlayışının Batı yarım kürede ortaya konulması hususunda gösterdiğiniz gayretler için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bazı kesimlerin Amerika’daki Müslümanları dışlama çabalarının sizlerin bu gayretleri sayesinde neticesiz kalmaya mahkûm olması kaçınılmazdır. İslam ve Müslümanlık kimliğini Amerika’nın tarihinden ve sosyal hayatından koparmaya çalışanlara en güzel cevabı asil duruşunuzla, dayanışmanızla, üretkenliğinizle sizler vereceksiniz. Amerika’daki İslam toplumunun gücü, dünyadaki tüm Müslümanlar için bir güven ve cesaret kaynağı olacaktır.
Kardeşlerim;
İslam dünyası Suriye, Irak, Libya, Yemen, Filistin, Afganistan gibi yerlerdeki çatışmalar ve Somali’de olduğu gibi insani dramlarla yüzleşirken Myanmar’dan gelen haberler bir kez daha tabii ki yüreğimizi dağladı. Bakın biz şu anda bütün Kızılay’ımız Meksika’da,
oradaki depremler sebebiyle bütün yardım ekiplerimizle oradayız. Ayrım yok, bir felaket nerede varsa biz oradayız.
Şu anda dünyada en az gelişmiş ülkelere yardım noktasında Amerika’dan sonra Türkiye ikinci sıradadır. Ama size şimdi bir şey daha söyleyeceğim; milli gelire oranla değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye dünyada birinci sırada.
Değerli kardeşlerim;
Arakanlı kardeşlerimize 2012 yılından beri ulaştırdığımız yardımların tutarı 70 milyon doları geçiyor. Son krizde de hem Myanmar tarafındaki, hem de Bangladeş’teki kamplarda bulunan Arakanlılara elimizden gelen yardımı yaptık, yapıyoruz, yapacağız.
Değerli kardeşlerim;
Tabii son gelişmelerde gerek Dışişleri Bakanım, eşim, oğlum, Aile Sosyal Politikalar Bakanım, onlardan aldığım bilgiler, anlatılan manzaraları dinlerken, çekilen videoları izlerken, kahrolmamak mümkün değil. Geçmişte tüm haklarının ellerinden alındığı yetmiyormuş gibi, şimdi de evleri-köyleri yakılan, baskıyla katliamla ülke dışına gitmeye zorlanan yüzbinlerce masum insan gerçekten çok zor şartlarda hayata tutunma mücadelesi veriyor. Arakan Müslümanlarının durumu tüm insanlığın, ama özellikle de İslam dünyasının imtihanıdır. Hiç şüphesiz bu imtihan, Amerika’daki Müslüman toplumu da kapsıyor. Sizlerden bu mazlum kardeşlerimize sahip çıkmanızı bekliyorum.
Ayrıca, Amerikan Yönetiminin bu konuyla daha yakından ilgilenmesini sağlamak için geçenlerde Sayın Donald Trump’la yaptığım görüşmede bu konuyu kendilerine de ifade ettim ve hemen ertesi gün Amerikan Dışişleri Bakanının Myanmar’la ilgili açıklamasını duydum. Geçtiğimiz günler Kazakistan’da, dün de hem Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, hem de İslam İşbirliği Teşkilatı Rohingya Temas Grubu toplantısında bu meseleyi gündeme getirdik.
Arkası karanlık bir örgütün saldırıları bahane edilerek koca bir halkın kendi topraklarından adeta kazınmaya çalışılması, insanlık suçudur. Acil önlem alınmazsa Bosna’da veya Ruanda’da yaşananlar neyse, benzer bir felaketi yaşamamız an meselesidir. Türkiye olarak bu meselenin sonuna kadar takipçisi olacağız.
Dünyanın neresinde olursa olsun tüm mazlumlar gibi Arakanlıların haklarını korumak, onlara yardım eli uzatmak, hem inancımızın, hem de kültürümüzün gereğidir. Bize asıl üzüntü veren ise, İslam dünyasının bu konudaki duyarsızlığıdır. Dünyada bir başka dine mensup insanlar böylesine bir muameleye tabi tutulsaydı neler olurdu, az-çok tahmin edebiliyorsunuz. Müslümanların maruz kaldıkları zulümlerin böylesine sessizce karşılanması, gerçekten içimizi acıtıyor.
‘Birlikten rahmet, ayrılıktan azap doğar’ mesajını anlamaya ve uygulamaya her zamankinden daha çok ihtiyacımızın bulunduğu günlerden geçiyoruz. İnşallah sizlerle birlikte çalışarak bu duyarsızlık hastalığını da yeneceğimize inanıyorum, hiç şüphem yok. Bunun için öncelikle aramızdaki mezhepçilik fitnesini ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Kardeşlerim;
Bizim tek bir dinimiz var, o da İslam’dır. Gerisi teferruattır, gerisi bu büyük resmin ayrıntılarıdır. Aslında yaşadığımız krizler, İslam dünyasının yeni bir silkinişe, yeni bir uyanışa ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Müslümanlar olarak İslam’ın sahih ilkelerinin ve uygulamalarının etrafında bütünleşerek kendimize yeni bir gelecek inşa etmeliyiz. Peygamberimizin vefatının ardından İslam dünyasında ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen ihtilafları aşacak bu büyük birikimi en doğru şekilde değerlendirecek bir dirilişi hep birlikte başlatmalıyız.
Bunun yolu; itikadî sapmalara karşı çelik gibi sert, yorum farklılıklarına karşı ise olabildiğince hoşgörülü olmaktan geçiyor. Teröre bulaşan her örgütün aynı zamanda itikadi bir sapma içinde olduğu da bir gerçektir. Haksız yere, tekrar söylüyorum, bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek olarak kabul eden bir dinin mensupları katliam yapmaz, yapamaz. Başka kültürlerde ‘bir kişinin ölümünü trajedi, 1 milyon kişinin ölümünü istatistik’ olarak görenler olabilir, ama Müslüman için her bir masumun canı dünyaya bedeldir.
Müslüman toplumların kanaat önderlerinin, âlimlerinin, ariflerinin, yöneticilerinin, terörün kaynağı olan itikadi sapkınlığa karşı uyanık olması, harekete geçmesi gerekiyor. Bu çerçevede kesin bir tavır sergilemeyen, gayret göstermeyen herkes tarih önünde hesap vermekten, daha ötesi meşruiyetini sorgulanır hale getirmekten kurtulamayacaktır.
Öyleyse kardeşlerim, hazır mıyız? Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte ümmet olacağız. Unutmayın, gözler farklı olabilir, ama gözyaşlarımız aynıdır.