29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonunda Yaptıkları Konuşma

29.10.2017

Değerli misafirler,

Çok değerli dostlarım,

Aziz milletimin kıymetli temsilcileri;

Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz. Cumhuriyet Bayramı resepsiyonumuzu teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Sizlerle birlikte yurt içinde ve yurt dışında tüm vatandaşlarımın Cumhuriyet Bayramını tebrik ediyorum. İllerimizde ve yurt dışı temsilciliklerimizde yapılan Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında sevincimize ortak olan herkese şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında bizim binlerce yıllık devlet geleneğimizin toprakla buluşmuş son fidanı olarak doğdu. Aradan geçen 94 yılın sonunda artık Cumhuriyetimiz ulu bir çınar olma yolunda büyümesine, gelişmesine devam ediyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti bir yardan köklerine daha sıkı sarılan, diğer yandan semaya doğru daha fazla yükselen, kendi gövdesiyle birlikte geniş bir alanda güvenin, huzurun, umudun adı olan bir devlettir.

Cumhuriyeti kuran ve bir kez daha kendilerini rahmetle yâd ettiğimiz başta Gazi Mustafa Kemal ile arkadaşlarının yeni devletimiz için belirledikleri bir hedef vardı. Aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal’in bizlere vasiyeti olarak da görebileceğimiz bu hedefin adı, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmaktır. Ülkemizde yıllarca Cumhuriyetin ve Gazi Mustafa Kemal’in adını kullanarak kendilerine bir statü elde etmeye çalışanların bu hedef doğrultusunda attıkları somut hiçbir adımın olmaması dikkat çekicidir.

Hatta tam tersine, Türkiye ne zaman muasır medeniyet seviyesinde bir kalkınma hamlesi başlatsa, birileri hemen çıkıp Cumhuriyeti korumak ve kollamak adına buna engel olmuştur. Darbeler, cuntalar, vesayet girişimleri tarihimize hep Cumhuriyetin kazanımlarına darbe vuran karanlık duraklar olarak geçmiştir.

Geçtiğimiz yıl yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi ise, Türkiye’nin demokratik ve ekonomik kazanımları yanında doğrudan istiklalimize ve istikbalimize yönelik bir saldırı olarak hafızalarımıza kazanmıştır. Daha önceki darbelerde kimi zaman içinden ‘lahavle’ çekerek, kimi zaman dişini sıkarak sabreden milletimiz, bu defa özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkmak için sokaklara, meydanlara inmiştir.

Ülkemiz bu manzaraya en son Kurtuluş Savaşında şahit olmuştu. Türkiye’nin dört bir yanında kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetleri, milletimizin tamamen kendi iradesiyle başlattığı bir büyük kıyamın ortak adıdır. 15 Temmuz gecesi aynı ruh, aynı heyecan, aynı azim, bir kez daha dirilmiş, milletimiz tamamen kendi iradesiyle çağrımıza kulak vererek ülkesine, devletine, bayrağına, ezanına sahip çıkmıştır.

Türk milleti elbette o gece şehitler verdi, 250 şehidimiz, 2193 gazimiz oldu; ama tıpkı 1071’de Malazgirt’te, tıpkı 1299’da Söğüt’te, tıpkı 1453’te İstanbul surları önünde, tıpkı 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılışında olduğu gibi bir kez daha önünde yepyeni bir dönem açtı. Rabim tüm şehitlerimizden, tüm gazilerimizden, tüm milletimizden razı olsun diyorum.

Değerli misafirler;

Cumhuriyetimizin 94. yıl dönümünü kutlamak, aynı zamanda bize 100. yıl olan 2023’e biraz daha yaklaştığımızı ifade ediyor. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü, önemine ve ortaya koyduğumuz hedeflerle 2023’e yüklediğimiz vizyon çerçevesinde kutlamayı planlıyoruz. Bunun için şimdiden hazırlıklara başladık. Başbakanlık bünyesinde yürütülen hazırlık çalışmaları, bilim heyetinin katkıları ve oluşturulan eylem planıyla son aşamaya geldik. Önümüzdeki yıldan itibaren somut ürünleri ortaya konmaya başlayacak olan 100. yıl kutlamalarımız aşama aşama 2023’e kadar sürecektir.

Yıllarca tarihinden, kültüründen, medeniyetinden uzak tutulmaya çalışılan nesillere, ecdadının başarıları ve büyüklüğünden hareketle yeni bir vizyon kazandırmak, öyle bir anda gerçekleştirilebilecek bir hedef değildir. Bunun için 2023’e kadar bilinçli, yoğun ve birbirini tamamlayan etkinlikler düzenlenecek olmasını isabetli buluyorum. Tüm kurumlarımızın bu çerçevede hem üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri, hem de kendi bünyelerindeki hazırlıkları Başbakanlıktaki çalışmayla uyumlu bir şeklide yürütmeleri yerinde olacaktır.

Türkiye’nin gelecek çeyrek ve hatta yarım yüzyılının belirleyicisi olacağına inandığım 2019 yılı, bu vizyonun başarıya ulaşmasında kritik bir öneme sahiptir. Bu çerçevede sorumluluk sahibi herkesin birikimini ve imkanlarını ülkemizin daha güçlü, daha müreffeh, daha huzurlu, daha mutlu geleceği için seferber etmesini bekliyoruz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak milletimize söz verdiğimiz 2023 Türkiye’sini inşa etmek için gece-gündüz çalışıyoruz ve çalışacağız. Önümüze çıkartılan engelleri, yıllardır neredeyse kesintisiz bir şekilde süren saldırıları Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle birer birer boşa çıkartıyoruz. Küresel ve bölgesel düzeyde başarıya ulaşan projelerin, senaryoların hiçbiri de hamdolsun ülkemizde işe yaramadı.

Türkiye’yi Cumhuriyetimizin 94. yılını kutluyor olmamıza bakarak nevzuhur bir devlet sananlar, gerimizdeki binlerce yıllık birikimi, tecrübeyi, gücü göremediler. Türkiye bir kabile devleti değildir. Türkiye asırlara varan birikimiyle dünyada devletlere örnek olmuş bir devlettir. Türk milletini sadece 80 milyon vatandaşımızdan ibaret sananlar, bizim için dua eden, gönüllerini ve gözlerini ülkemize yöneltmiş yüz milyonlarca kardeşimizi fark edemediler.

Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru bu büyük mücadelede, bu büyük silkiniş, bu büyük uyanış ikliminde gidiyoruz. Karşımızda bulunan sıkıntılar, sorunlar, engeller elbette büyüktür. Fakat 2003’ten bu yana hamdolsun, bire 5 katlayan büyüme hızımız bundan sonraki sürecin de nereye varacağının işaretidir. İşte gördük, ilk çeyrekte bakın 5,1 büyüme gösterdi Türkiye. Yılsonunu itibarıyla bu büyüme oranının Allah’ın izniyle yüzde 7’yi bulacağına inanıyorum, şu andaki gidiş oraya. İhracatımızda inşallah yeniden yakaladığımız o 157-158 milyar dolarları yeniden yakalayacağız, daha üzerine çıkacağız. Ve Merkez Bankamızdaki döviz rezervini bir ara 135 milyar dolara kadar çıkartmıştık, şu anda 116-117 milyar dolardayız, ama yeniden o 135 milyar dolarlara ulaşacak ve onları da aşacağız. Hatırlayın, 23,5 milyar dolar IMF borcuyla teslim aldık yönetimi 2002’nin sonunda. Fakat 2013’te bildiğiniz gibi biz IMF’e olan borcumuzu sıfırladık, bitirdik, IMF’e bizim artık borcumuz yok, şimdi onlar bizden borç istiyor, böyle bir noktaya geldik.

Eskiler ‘zor oyunu bozar’ derlerdi, biz de milletimizle bir olup bu oyunu bozacağız. Karşımızdakiler demokrasinin sınırları içinde hareket ediyorlarsa, demokrasinin kurallarıyla bozacağız. Karşımızdakiler hakka, hukuka uygun hareket ediyorlarsa, hukukun kurallarıyla bozacağız. Ama karşımızdakiler bunların hiçbirine uymuyorsa, o zaman bu oyunu zorla bozacağız. Çünkü bizim kitabımızda esaret yoktur, kimse bu millete esaret zincirini yakıştıramaz. Bizim kitabımızda köle olmak yoktur. Bizim kitabımızda kula kul olmak yoktur, bizde Hakk’a kul olmak vardır. Bizim kitabımızda haksızlık karşısında susmak da yoktur. Bizim kitabımızda bir yanağımıza tokat atanlara diğer yanağımızı dönmek de yoktur. Tam tersine, bizim için özgürlük her şeyin başıdır. Bizim için ezanımız ve bayrağımız başta olmak üzere, kutsallarımız canımızdan bile önce gelir.

Milletimiz son bir asırda Çanakkale’de, Dumlupınar’da, 15 Temmuz’da işte bu ruhla ellerinde teknolojinin en son ürünü silahlarıyla üzerine gelen düşmanları tarumar etmiş, hüsrana uğratmıştır. F-16’larla geldiler, helikopterlerle geldiler, tanklar, toplarla geldiler, tankın altına yatan bu ülkenin evlatlarını sindirebilmek mümkün mü? F-16’larla bomba yağdıranlara karşı yeğenini cep telefonuyla arayıp da, ‘Yeğenim, belki bir daha görüşemeyiz, şu anda bombalar yağıyor, belki şahadet var, hakkını helal et’ deyip helalleşen bu gençlerin karşısında kimse durabilir mi? Bir de diyorlar ki, bu gençler şöyledir, böyledir vesaire. Hayır, bizim gençlerimiz Allah’ın izniyle bu milletin asil evlatları, bu vatana, bu millete sahip olmanın idraki içinde olduğunu 15 Temmuz’da göstermiştir.

Bugün de sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütlerine, onları bilfiil destekleyenlere, onları teşvik edenlere karşı verdiğimiz mücadelenin anlamı budur. Cumhuriyetimizin 94. yıl dönümünü bu heyecanla kutluyor, 100. yılına bu kararlılıkla hazırlanıyoruz.

Değerli misafirler;

Bu vesileyle 2017 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödüllerini vereceğimiz kültür ve sanat insanlarımızın isimlerini sizlerle bu akşam burada paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturduğumuz Değerlendirme Kurulunun teklifi ve şahsımın uygun görmesiyle verilen ödüllerimizi bu yıl;

Sosyal bilimler alanında tarih bilimini milletimize sevdiren İlber Ortaylı Hocamıza;
Müzik alanında kanun icracısı, yorumcusu ve bestekar Göksel Baktagir’e;
Sinemada usta işi filmlerin yönetmeni Yavuz Turgul’a;
Geleneksel sanatlarda hat sanatının ve mimari tasarımın eşsiz senteziyle eserler üreten Ali Toy’a;
Resim alanında kendisini özelikle İstanbul resimleriyle takdirle takip ettiğimiz Selahattin Kara’ya veriyoruz.

Vefa ödülümüzü ise Anadolu merkezli tezleriyle daima rahmetle yad ettiğimiz yazar, akademisyen, fikir adamı merhum Nurettin Topçu’nun hatırasına adadık.

2017 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerine layık görülen kültür ve sanat insanlarımızı şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Ödül törenini inşallah bu yıl bitmeden burada, Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde gerçekleştireceğiz.

Bu duygularla, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, istiklal ve istikbal mücadelemizin tüm kahramanlarını bir kez daha rahmetle, tazimle yâd ediyorum. Bin yıldır bu toprakların vatanımız olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Kalın sağlıcakla.