Sayın Başbakan,
Değerli misafirler,
Hanımefendiler, beyefendiler;
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.
Öncelikle Hakkâri ve Tunceli’de teröristlerle çıkan çatışmalar neticesinde 8 şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum. Teröristlerden ise 17’si Hakkâri, 5’İ Tunceli olmak üzere 22 terörist de bu çatışmalarda etkisiz hale getirilmiştir. Şu anda da çatışmalar yine aynı şiddette devam ediyor. Hep söylediğimiz gibi, biz şehidimizin kanını yerde bırakmayacağız, bunlarla da sonuna kadar bu teröristleri tüketinceye, bitirinceye kadar bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Zira bu ülkede terörün egemen olmadığını bu zihniyetlere göstereceğiz. Onun için de ben şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar;
Türkiye’nin otomobili için elini taşın altına koyan babayiğitlerimizi ilan edeceğimiz bu toplantının bu vesileyle ülkemize, milletimize, sektörümüze girişim grubunu oluşturan şirketlerimize hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum. Girişim grubunun oluşturulması safhasına gelene kadar bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Merhum Muhammed Ali, ‘hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur’ diyor. Bizim de bugün Ortak Girişim Grubunun tanıtımı için biraraya geldiğimiz markası Türk, tasarımı Türk, mühendisliği Türk, teknolojisi Türk, üretimi Türk, pazarlaması Türk bir otomobile sahip olma hayalimiz vardı. Aslında bu bizimle birlikte milletimizin de hayaliydi.
Bundan 20 yıl önce, 30 yıl önce ülkemizde yerli otomobil üretilmesi konusundaki tereddütleri anlayabiliyorum. Örneğin, ülkemizde toplam 91 bin otomobilin satıldığı 2001 yılında böyle bir teşebbüsün ekonomik bulunmaması gayet tabiidir. Ama geçtiğimiz yıl itibariyle yılda 757 bin otomobil satışına ulaşmış bir Türkiye’de bu konuda hala adım atılmıyor olması artık ülkemizin bir ayıbı haline gelmişti. Hamdolsun bugün işte bu ayıptan kurtulma yolunda tarihi bir adım atıyoruz. Türkiye’nin otomobili, bu konuda yıllardır yaptığım çağrıların nihayet makes bulmuş olmasından dolayı büyük memnuniyet duyuyorum.
Biraz sonra isimlerini tek tek açıklayacağım Ortak Girişim Grubundan beklentimiz, hazırlık sürecini hızla tamamlayarak en geç 2019’da otomobilimizin prototipini tamamlaması, 2021’de de ticari satışına başlamasıdır. Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında özel bir yere sahip olduğuna inandığım bu projede en küçük bir gecikme istemiyoruz. Karşınıza çıkacak sorunların çözümü, engellerin aşılması noktasında Cumhurbaşkanı olarak bizzat yanınızda yer alacağımı belirtmek isterim. Hatta gerekiyorsa sırf bu projenin takibi ve sıkıntıların bertaraf edilmesi için Cumhurbaşkanlığı’nda da bir ekibi görevlendireceğimi bilmenizi istiyorum. Çünkü artık zaman kaybına tahammülümüz bulunmuyor. Mademki bu babayiğit arkadaşlarımız çıkıp ellerini taşın altına soktular, bize de onlara gereken her yerde omuz vermek, destek vermek düşer. Şimdiden ilan ediyorum; piyasaya süreceğiniz ilk otomobilin bedelini ödemek şartıyla taliplisi de benim.
Değerli misafirler;
Dünyada genel olarak gelişme ve kalkınmada özellikle de otomotiv piyasasında belirli sıçrama dönemleri olduğunu görüyoruz. İkinci Dünya Savaşına kadar olan dönemi otomotiv sektörünün başlangıç yılları olarak ifade etmek mümkündür. 1945’ten 1980’lere kadar olan dönem Amerika ve Avrupa merkezli olarak sektörün sıçrama dönemidir. 1980’den günümüze kadar geçen süreçte bir yandan sektör küreselleşirken, diğer yandan da Güney Kore, Çin, Hindistan gibi yeni aktörler devreye girmiştir. Son yıllarda hibrit otomobiller, elektrikli otomobiller, sürücüsüz araçlar gibi gelişmelerle sektörün yeni bir döneme girişine hep birlikte şahit oluyoruz.
Türkiye olarak otomotiv sektörünün ilk üç dönemini kaçırdık. Esasen ikinci dönemini yakalama şansımız belki olabilirdi. Ama ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, yani terör olayları, darbeler, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal huzursuzluklar gibi faktörler buna imkân vermedi. Aynı hatayı bir kez daha yapmayacak, sektörün dördüncü değişim ve yükseliş dönemini inşallah ıskalamayacağız.
Bugün burada atılacak imzalar işte bu dönüşümü yakalama kararlılığımızın nişanesi olacaktır. Dolayısıyla üretilecek otomobilin de bugünün değil geleceğin ihtiyaçlarına uygun olacağından şüphe duymuyoruz. Bu otomobilin öncü ve taşıyıcı gücü elbette Ortak Girişim Grubu olacaktır. Bununla birlikte bu otomobil tüm Türkiye’nin birikimiyle, katkısıyla, desteğiyle ortaya çıkacaktır. Ortaya doğru dürüst bir ürün konduğunda milletimiz buna dört elle sarılacak, tercihini bu araçtan yana kullanacaktır; buna da inanıyorum.
Bu ürünün çevremizden başlayarak dünyaya pazarlanması konusunda da her türlü desteği vereceğimizden emin olunuz. Dünya pazarlarında söz sahibi hemen tüm markaların ortaya çıkışlarında ve bugünlere gelişlerinde devlet desteği aldıklarını çok iyi biliyoruz. Bizim de kendi markamız için bu şekilde hareket etmemizden daha tabii bir şey olamaz. Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelmesi, ancak işte bu tür atılımlarla, bu tür girişimlerle mümkündür.
Türkiye’nin otomobilinin sınıfına, tasarımına, motor teknolojisine, modeline, üretim yönetimine, pazar hedeflerine elbette girişim grubumuz karar verecektir. Halen TÜBİTAK bünyesinde üzerinde çalışmalar yapılan platform girişim grubumuzun emrine amadedir. Bunun yerine doğrudan hibrit ve elektrikli otomobile yönelmek isterlerse daha da memnun oluruz. Kararları ne olursa olsun biz kendilerine her türlü desteği vereceğiz. Yeter ki Türkiye’yi ve Türk milletini bu büyük hayaliyle buluştursunlar.
Değerli arkadaşlar;
Bizim bu otomobil konusundaki heyecanımız ve destek beyanımız, Ortak Girişim Grubuna özel değildir. Biz ülkemizi geleceğe taşıyacak, hedeflerine yaklaştıracak adım atma niyetine, iradesine ve samimiyetine sahip herkes için aynı hissiyata, aynı düşüncelere sahibiz. Eğer bu proje için daha önceleri başkaları aynı iradeyi ve kararlılığı göstermiş olsalardı, onların da yanında yer alacaktık. Bundan sonra da hangi alanda olursa olsun, projesi olan herkes için kapılarımız sonuna kadar açıktır.
Savunma sanayinden iletişim sektörüne, sağlık teknolojilerinden tarım altyapısına, hatta yapay zekâya kadar her alanda Türkiye’nin yeni yatırımlara, yeni yaklaşımlara, yeni girişimlere ihtiyacı var. Konvansiyonel yöntemlerle geldiğimiz yer elbette önemlidir. Türkiye’yi 15 yılda 3 kat büyütme başarısını bu şekilde gerçekleştirdik. Ancak orta gelir tuzağından kurtulup yüksek gelirli ülkeler grubuna çıkabilmenin yolunun tasarımdan, yüksek teknolojiden, markalaşmadan geçtiğini de çok iyi biliyoruz. Teşvik politikalarımızı bu doğrultuda gözden geçirmeli, ‘ne pahasına olursa olsun üretim’ değil, ‘yüksek teknolojiye ve yüksek katma değere sahip üretim’ anlayışıyla yapılacak yatırımlara hep birlikte öncelik tanımalıyız. Çünkü bu işin aktörleri şu anda bu salonda; ihracatımızın niteliğini bu yönde geliştirmeden yılda 500 milyar dolar hedefine ulaşamayız.
Bunun yolu, örneğin madenlerimizi taş ve toprak karışımı olarak değil, mamul olarak ihraç etmekten geçer. Bunun yolu, otomobilin sadece görünürdeki parçalarını üretmekten değil yazılımını da kendimizin gerçekleştirmesinden geçiyor. Bu örnekleri olabildiği kadar çok arttırmak mümkündür. Sonuçta ekonominin ve teknolojinin gittiği yön bellidir, bizim de kendimizi buna göre ayarlamamız şart.
Daha önceki fırsatları girişimcilerimizin ayağına pranga vurarak, önlerine set çekerek, işlerini zorlaştırarak, kendi iç meselelerimizle uğraşmaktan dünyanın nereye gittiğini görememekten dolayı kaçırmıştık. Milletimiz hala merhum Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası projesinin niçin neticeye ulaşmadığını anlamakta zorlanıyor. Görünürdeki sebebin, ‘uçaklardan birinin deneme uçuşu sırasında düşmesi’ olsa da, işin gerisinde başka tezgâhlar bulunduğu da ortadadır. Kayseri’deki uçak fabrikası girişiminin akamete uğramasının, ‘şirketin iflası’ olarak gösterilen gerekçesi de kimseyi ikna etmemiştir.
Aynı şekilde Devrim otomobilinin deposuna yakıt konmadığı için deneme seferinde yolda kalması, bu çapta bir projenin rafa kaldırılmasının gerçek sebebi asla olamaz. Sütlüce’de dönemin en modern silah ve cephane fabrikasını kuran Nuri Killigil’in acı akıbeti ülkemizde savunma sanayinin başına gelen en büyük felaketlerden biridir. Aradan 60 yıla yakın süre geçti ve biz merhum Nuri Killigil’in silah ve cephane konusunda ulaştığı seviyeye daha yeni yeni geliyoruz. Bu soruyu kendimize sık sık sormamız lazım.
Dünya standartlarında yerli piyade tüfeğimizi, yerli tabancalarımızı, yerli füzelerimizi, diğer yerli savunma sanayi ürünlerimizi henüz yeni yeni ticari düzeye ulaştırabildik. İşte şurada Amerika’dan Polis Teşkilatımız 1500 tane tabanca alacak, verilen cevap ne biliyor musunuz? ‘Kongreden geçmedi.’ Biz tabancayı yapıyoruz aslında. Dedik ki ‘bundan böyle gerek yok, Amerika’dan tabanca almayacaksınız, bizim kendi ürettiklerimizle artık bu süreci devam ettireceksiniz.’ Ne gerek var, bu kadar nazı çekmeye ne gerek var? Bunu artık ülkemizdeki silah fabrikalarından tedarik etmek suretiyle yola devam ediyoruz.
Arkadaşlar;
Biz bu örnekleri asla unutmadık, unutmayacağız. Ecdadımız ‘hazıra dağ dayanmaz’ diye, ‘el atına binen tez iner’ diye boşa dememiştir. Hep söylüyorum; biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Çünkü Türkiye öyle bir ülke ki kimse husumetini kazanmak istemez; ama kimse büyümesini, güçlenmesini, kendi ayakları üzerinde durmasını da istemez. Tabii biz başkalarının ne dediğine, ne istediğine bakmayacağız, biz büyümeye devam edeceğiz, biz güçleneceğiz. Biz sadece kendi ayaklarımız üzerinde durmakla kalmayacak, gönlünü ve gözünü bize yöneltmiş tüm kardeşlerimizin, tüm dostlarımızın güven kaynağı haline de geleceğiz. Başka türlü bize hayat hakkı tanımayacaklarını yaşadığımız her hadiseyle bir kez daha görüyoruz.
Türkiye’nin otomobili, işte bu projeye bu anlayışla çok büyük önem veriyoruz. Mesele sadece otomobil üretmek değil. Buradan ortaya çıkacak teknolojiyle, birikimle, tecrübeyle dünyaya meydan okuyacak yeni ve çok iddialı bir çıkış ortaya koymaktır. Hani sözlerimin başında Muhammed Ali’nin o ifadesini kullanmıştım ya, ‘hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur’ dedim. Şimdi de diyorum ki; iddianız yoksa kanatlarınız olsa da uçamazsınız.
Biz ülke ve millet olarak işte burada iddiamızı ortaya koyuyor ve diyoruz ki; Türkiye’nin otomobilini yapacağız, hiç şüpheniz olmasın. Hem de en güzel tasarımla, en güzel teknolojiyle, en iyi organizasyonla bu otomobili ülkemize ve dünyaya kazandıracağız. Böyle babayiğitler bize destek olduğu sürece Allah’ın izniyle otomobille birlikte daha nice başarılara beraber imza atarız.
Çünkü bu ülkenin arkasında 100 milyonlarca insanın duası, 80 milyon vatandaşımızın ümidi, bize güvenen milletimizin gereken her durumda en güçlü şekilde ortaya koyduğu iradesi vardır. Ve ülkemize yönelik saldırıların cüreti giderek artmasına rağmen devlet ve millet olarak dimdik ayaktayız. Türkiye’yi darbelerle yıkamadılar, Türkiye’yi vesayet güçleri hep birlikte gayret ettiler durduramadılar. Türkiye’yi terör örgütlerini kullanarak hizaya sokamadılar. Türkiye’yi, ekonomiyi silah gibi kullanarak sendeletemediler. Bölgemizdeki krizlerin yıkıcı etkilerini bize ciro edemediler. Küresel düzenin çarpıkları konusundaki itirazlarımızın haklılığının üzerini örtemediler. Kendilerini küresel düzenin sahipleri olarak gören ülkelerin son dönemde ülkemizin üzerine bu kadar çok gelmelerinin sebebi işte bunlardır.
Buradan onlara kötü bir haber vereyim; geçmişte attığı her adımı kontrol ettikleri, yaptığı her işi yönlendirebildikleri, geleceğiyle istedikleri zaman istedikleri gibi oynayabildikleri Türkiye artık yok. Artık istiklali ve istikbaline tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, tıpkı terörle mücadelede olduğu gibi, tıpkı sınır ötesi operasyonlarında olduğu gibi hayatı pahasına sahip çıkan bir Türkiye var.
Son nefesimize kadar bu Türkiye için çalışmaya, mücadele etmeye, hizmet etmeye devam edeceğiz. Gençlerimizle her biraraya gelişimde onların 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonlarını sahiplenişlerine şahit oldukça bu ülkede hamdolsun bu nesil Allah’ın izniyle bu dönüşüm-değişimi taçlandıracaktır, buna inanıyorum. Biz bir oldukça, iri oldukça, kardeş oldukça, hep birlikte Türkiye oldukça önümüze çıkan engelleri Allah’ın izniyle çiğner, aşar, geçeriz.
Değerli misafirler;
Şu ana kadar hep babayiğitlerden, Ortak Girişim Grubundan söz ettik, ama henüz isimlerini açıklamadık. Şimdi sizlere Ortak Girişim Grubumuzda yer alan beş şirketimizi teker teker tanıtmak istiyorum. Ortak Girişim Grubumuzda yer alan babayiğitlerin harf sırasına göre açıklayacağım.
İlki Anadolu Grup’tur. Temelleri 1950 yılında atılan bu grubumuz bünyesindeki 80’e yakın şirket ve 50 bin çalışanıyla Türk ekonomisine çok önemli katkılarda bulunuyor. Otomotiv sektöründe de ciddi çalışmaları ve birikimi olan Anadolu Grubunun Türkiye’nin otomobili projesinde yer almasını fevkalade isabetli buluyorum. Tuncay Bey, şöyle bir kalkın da birlikte, alkışlasınlar sizleri. Evet, Ortak Girişim Grubumuzun bu önemli üyesini tebrik ediyorum.
Harf sırasına göre ikinci babayiğidimiz BMC Grubudur. Türkiye’nin en büyük ticari ve askeri araç üreticilerinden BMC de yarım asırlık bir geçmişe sahip. Şirket mülkiyeti 2014 yılında değişen BMC’nin vizonunu da genişleterek savunma sanayi yanında, Türkiye’nin otomobili projesinde yer alma kararını memnuniyetle karşıladım, kendilerini tebrik ediyorum. Evet Ethem Bey, sizi de şöyle yönetim adına orada bir görelim. Bildiğiniz gibi Katar ve Türk ortaklığı olan BMC Grubu da bu katılımda bir babayiğidimiz.
Üçüncü babayiğidimiz ise Kıraça Holdingdir. Bu şirketimiz her ne kadar 20 yıla yakın bir geçmişe sahip görünüyorsa da, İnan Kıraç’ın şahsında aslında yarım asrı aşan bir birikimi ifade ediyor. Türkiye’de özel olarak otomotive odaklanmış az sayıdaki kuruluştan bir olan Kıraça Holding, yenilikçiliğiyle kısa sürede sektörde hak ettiği yeri almıştır. Bu birikiminin Türkiye’nin otomobili projesinde yer almasını çok çok önemli görüyorum, kendilerini tebrik ediyorum. İnan Bey, sizi de şöyle bir görelim, tebrik ediyorum.
Dördüncü babayiğidimiz Türkcell Grubu. Malum yazılım ve yüksek teknolojinin en önemli unsur olduğu böyle bir projede Türkcell gibi dünya çapında başarılara imza atmış bir kuruluşumuzun yer alması, yapılan işin sağlığına, gidilen yolun doğruluğuna işaret ediyor. Ben bu kuruluşumuzu da bu 5’li içerisinde yer alması sebebiyle tebrik ediyorum. Evet, Yönettim Kurulu Başkanı Ahmet Bey’i de tebrik ediyorum.
Ve beşinci diğer babayiğidimiz Zorlu Holding’dir. Kuruluş yılı 1953’e kadar uzanan Zorlu Holding, Denizli’den başladığı sanayicilik serüvenini bugün neredeyse tüm dünyaya yaymış bir başarı hikâyesinin adıdır. Tekstilden elektroniğe, enerjiden madenciliğe kadar geniş bir alanda faaliyet yürüten zorlu Holding’in burada yer alması, sahip olduğu büyük birikimle Türkiye’nin otomobili projesi için önemli bir şanstır; kendilerini tebrik ediyorum. Ahmet Bey, sizi de şöyle bir alkışlayalım.
Evet, böylece 5 babayiğidimizi ilk defa kamuoyuna açıklamış oluyoruz. Tabii projede bir de bu işin özel sektör koordinasyonunu yürütecek olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile kamu tarafındaki koordinasyonundan sorumlu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız var. Kendilerine de özellikle bu süreci yakın takipte tutacakları için şimdiden başarılar diliyorum.
Eğer Türkiye’de böyle bir proje hayata geçirilecekse, bunu yapabilecek birikime, kapasiteye, imkâna, kararlılığa sahip olanlar, evet, sizlersiniz. Ülke ve millet olarak bu büyük hayalimizi gerçekleştirme sorumluluğunu sizlerin sırtına yüklüyoruz. Bu yükün ağır olduğunu biliyorum. Bizler kamu temsilcileri olarak sonuna kadar sizin yanınızda yer alacak, önünüzü açacak, Hükümetimiz sizlerle her an beraber olacak ve başarınız için her türlü çabayı göstereceğiz. Cumhurbaşkanı olarak şahsen ben de bu meseleyi yakından takip edeceğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bu duygularla girişim grubunda yer alan şirketlerimizi bir kez daha tebrik ediyor, kendilerine çalışmalarında başarılar diliyorum, Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Atmakta olduğumuz bu tarihi adım ülkemiz, milletimiz ve sizler için hayırlı olsun diyor, hepinize sevgilerini, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.