AK Parti Grup Toplantısında Yaptıkları Konuşma

30.05.2017

Değerli milletvekili arkadaşlarım,

Kıymetli misafirler,

Sevgili gençler,

Hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. AK Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısının ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve geleceğimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Grup Toplantımızı teşrif eden misafirlerimize de hoş geldiniz diyorum. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum.

Sözlerimin hemen başında geçtiğimiz Çarşamba akşamı Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde meydana gelen 5,1 büyüklüğündeki depremden dolayı bölgede yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi özellikle bildiriyorum. Can kaybına yol açmayan depremde bazı binalarda hasarlar meydana geldi. AFAD, Kızılay ve ilgili kuruluşlarımızın, hükümetimizin vatandaşlarımıza destek olmak için hemen bölgeye gitmiş ve çalışmalarına başlamış olmaları sebebiyle, oradaki acımız, sızımız az da olsa dinmiştir. Ama en büyük tesellimiz bir can kaybı olmamasıdır.

Yine dün vefat eden merhum Alpaslan Türkeş’in yakın çalışma arkadaşlarından gönül insanı Ahmet Er’e Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Kendisiyle en son 7 Mart’ta telefonla görüşmüş, şifa dileğinde bulunmuştum. Hem rahatsızlığından dolayı kendisine şifa temennisinde bulunurken, kısa da olsa hoş bir sohbetimiz olmuştu. Ölümü sevgiliye kavuşmak olarak görenlerden olan merhumu bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.

Diğer yandan, Türkiye terör örgütleriyle yürüttüğü mücadelesinde çok önemli mesafeler kat ettiği bir dönemden geçiyor. Sadece son 2 ayda yurt içinde ve yurt dışında 336 teröristi etkisiz hale getiren güvenlik güçlerimiz, maalesef asker, polis ve güvenlik korucusu olarak 43 de şehit vermiştir. Terör örgütünün geçmişte hiç girilmemiş, girilememiş inlerine girip hem rekor düzeyde, silah, mühimmat ele geçiren, hem de teröristlere dağları, mağaraları dar eden kahraman güvenlik güçlerimize şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Tabi bu arada şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin ve gazilerimizin bu fedakarlıkları boşa gitmeyecek, Türkiye çok geniş bir alanda yürüttüğü istiklal ve istikbal mücadelesini mutlaka ama mutlaka zaferle sonuçlandıracaktır.

En son 22 Temmuz 2014 tarihinde değerli kardeşlerim, sizlerle bu salonda birlikte olmuştum. Yaklaşık 34 ay, tam olarak da 1044 gün sonra bir kez daha burada bu salonda sizlerle beraber olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum.

Bilindiği gibi, 16 Nisan halkoylamasının getirdiği yeniliklerden biri de cumhurbaşkanının parti üyeliğinin ve parti faaliyetlerine iştirakinin önünün açılmış olmasıdır. Anayasa değişikliğinin 25 milyon 157 bin gibi demokrasi tarihimizin rekoru olan bir evet sayısıyla kabul edilmesinin ardından, biz de bu hakkımızı kullanmış oluyoruz.

2 Mayıs tarihinde davet icabetle AK Parti Genel Merkezine giderek partimize üye oldum. Ardından 21 Mayıs tarihinde toplanan 3. Olağanüstü Büyük Kongremizde delegelerimizin teveccühüyle Genel Başkanlık görevine seçildik. Dün Genel Merkezimizde Merkez Karar Yönetim Kurulu Toplantımızı yaparak Merkez Yürütme Kurulumuzu da belirledik. Bugün de grup toplantımızı gerçekleştirmek üzere Meclisteyiz, durmak yok yola devam.

İnşallah bundan sonra partimizin tüm çalışmalarında beraber olacağız. Ve bundan sonra işimiz çok daha zor, bunu da özellikle ifade etmek durumundayım. Özellikle Merkez Yürütme Kurulu ve Grup toplantılarımıza mümkün olduğu kadar iştirak etmeye çalışacağım. Ancak bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı sıfatıyla yürütmem gereken pek çok görev de bulunuyor. Bu sebeple şahsen katılamadığım toplantılara da ihdas ettiğimiz Genel Başkanvekilliğiyle birlikte onlara da Sayın Binali Yıldırım kardeşim başkanlık ederek yürütecektir. Kendisi demokrasi tarihimize altın harflerle yazılacak bir süreci başarıyla yürütmüştür. Bu vesileyle Sayın Yıldırım’a AK Parti Genel Başkanı olarak bugüne kadar yaptığı tüm çalışmalar için sizler ve milletimin huzurunda teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

Değerli kardeşlerim;

14 Ağustos 2001 tarihinde partimizi kurduğumuzda Bilkent’te, milletimize ‘Türkiye’nin sorunları çözümsüz değildir’ demiştik. Çareyi başka bir yerde değil, doğrudan milletimizde arayacağımızı söylemiştik. Milletimize ‘zorlaştıran değil kolaylaştıran, iten değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, haklı zayıfları haksız güçlülere karşı koruyan bir yönetim anlayışı’ vaat etmiştik. En önemlisi de, toplumsal merkezi siyasi merkeze taşıma sözünü vermiştik, bu da tabii Türkiye’nin siyasi hayatında bir ilkti. İşte bu anlayışla açıkladığımız parti programımızda yer alan hususların tamamını da hayata geçirmenin çabası içinde olduk. Elbette programımızda yer alan hususlardan halen yapamadıklarımız var, yapmamız gerekenler var. İnşallah onları da yeni yönetim sistemimizle birlikte gerçekleştirme imkanı elde edeceğiz.

AK Parti, kendini sürekli geliştirmesine, yenilemesine, gençleştirmesine rağmen çizgisinde en küçük bir sapmaya meydan vermemiş bir partidir. 2001 yılından bugüne yaşadıklarımıza, yaptıklarımıza baktığımızda gördüğümüz şudur: Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi de, gerçek manada Cumhuriyeti de, gerçek manada refahı da getiren AK Parti olmuştur. Birileri kabul etmeye bilir, ama ben sosyal hayatın da bir matematiğinin olduğuna inanlardanım, 2 kere 2 4’tür, buranın da bir gerçekleri vardır.

Evet, AK Parti demokrattır. Bunun için milli iradeyi, sandığı, milletin tercihlerini hep en üstte tutmuştur. AK Parti Cumhuriyetçidir. Bunun için bir kişiye, zümreye, hizbe, PKK gibi eli kanlı, FETÖ gibi milletimizin değerlerini istismar eden örgütlere değil, sadece ve sadece cumhura dayanmış millete teslim olmuştur. AK Parti millidir, yerlidir. Bunun için attığı adımlarda, yaptığı icraatlarda şu veya bu gücün, şu veya bu ülkenin değil, sadece milletin ne dediğine, halkın ne istediğine bakmıştır. AK Parti kucaklayıcıdır, ülkemizin bütünlüğüne ve milletimizin birliğine husumet göstermeyen herkesi kökenine, meşrebine, inancına, kılığına ve diğer tüm farklılıklarına bakmaksızın kendisinin doğal bir parçası olarak görmüştür. Bunun için her fırsatta hedefimiz 80 milyon vatandaşımızın tamamının gönlünü kazanmaktır diyorum, buna gayret edeceğiz.

AK Parti aynı zamanda tüm mazlumların ve mağdurların hamisidir. Bunun için hükümetlerimiz döneminde dünyanın neresinde gözü yaşlı, gönlü kırık, eziyet çeken, zulme uğrayan mazlum varsa hepsine el uzattı. Bakın şurası çok önemli: Bunları iyi işlememiz lazım, Türkiye geçtiğimiz yıl yaptığı 6,5 milyar dolarlık insani kalkınma yardımıyla tüm dünyaya örnek olmuş bir ülkedir, başkası yok. Değerli kardeşlerim, Suriye ve Irak’tan ülkemize gelen 3 milyon kardeşimiz için yaptıklarımızla bu konuda kıllarını kıpırdatmayan ülkeler biz insanlık derdi verdik.

AK Parti ülkemizin zenginliklerini milletimizin tamamına aktarmıştır. Türkiye aynı Türkiye, imkânlar aynı imkanlar olduğu halde, kişi başına düşen milli gelirimizi 3500 dolardan 11 bin dolara çıkmış olması bunun en büyük ispatıdır.

Değerli kardeşler;

AK Parti elbette aynı zamanda muhafazakardır, milletimizin tarihine, kültürüne, değerlerine saldırılmasına, düşmanlık edilmesine, tahribine karşı çıkmış, bu değerlere sımsıkı sahip çıkmıştır. Bununla birlikte AK Parti, evet, açık söylemek lazım, devrimci bir partidir. Batı ne diyordu? ‘AK Parti bir siyasi sessiz devrim gerçekleştirmiştir’ diyordu. Türkiye Cumhuriyet döneminde en cesur, en ileri, en kapsamlı, en etkili değişimleri AK Parti hükümetleri döneminde yaşamıştır. Hak ve özgürlükler konusunda hiçbir dönemde atılamayan adımlar bizim dönemimizde atılmıştır.

Devrimciyiz diye konuşanlara sesleniyorum, hangi adımı attınız, söyleyin bakalım? Hak ve özgürlükler konusunda AK Partinin attığı adımları acaba AK Partiden önce hanginiz attınız? Siyasi partilere yaşam hakkı vermediniz, işte biz Parlamentonda kahir ekseriyetle var olmamamıza rağmen bizi bile kapatmaya yeltendiniz. Hatta partinizin başındaki zat çıktı, Ankara’da da savcılar varmış diye onlara sığındı, savunacağı yerde sığınmaya yeltendi. Niye? Çünkü AK Partinin varlığı onları ciddi manada ürkütüyordu.

Aynı şekilde ya bu ülkede kılık-kıyafet noktasında bizim yavrularımızı üniversitelerin kapısından kovanlar siz olmadınız mı? Okulların kapısında anneleri ağlatan siz olmadınız mı? Kızlarımızı hüngür hüngür sokaklarda sürüyen siz olmadınız mı? Nerede özgürlüğünüz? Devletin içinde kadınlarımızı başı açık, başı örtülü olarak sınıf sınıf ayrımlara tabi tutan siz olmadınız mı? Nerede eğitim özgürlüğü? Nerede inanç özgürlüğü? Nerede düşünce, fikir özgürlüğü? Öyle ‘özgürlük benim sınıfıma dahil olanlarla olur’ mantığı özgürlük tanımında yoktur, böyle bir şey olamaz.

Ama bizim şu anda böyle bir sorunumuz hamdolsun yok ve Türkiye’de de herkes şu anda devletin kurumlarında da, bütün değişik, özel-devlet, her yerde başı açık, başı örtülü el ele, kol kola dayanışma içeresinde yürüyorlar. Demek ki oluyor. Bu milletin fertlerini, bu milletin bireylerini bir birine düşman ettiğiniz sürece bu millet size bu ülkede iktidar vermez, vermeyecektir, bunu böyle bilin, vermez.

Ekonomi alanında geçmişte yapılanların tamamının katbekat fazlası hizmetler bizim dönemimizde gerçekleştirilmiştir. Bu bakımdan AK Parti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni milletiyle buluşturmuştur. Ve yaptığı hiçbir yatırımı, ‘buradan bizim partimize milletvekili çıkmadı, dolayısıyla buraya yatırım yapmayalım’ dememiştir AK Parti. İşte geldik, 25 tane havalimanımız varken, bu sayı 59’a çıktı. Ama demedik ki, ‘burada bizim milletvekilimiz yok, dolayısıyla buraya biz havalimanı yapmayalım.’ Hakkari bize milletvekili vermedi diye biz Selahaddin Eyyubi Havaalanı’nın yapımını ertelemedik, yapmamazlık yapmadık, havaalanını yaptık, açılışını da yaptık.

Şimdi Sayın Başbakan burada, verdiğimiz bir sözümüz var, süratle Yüksekova’yı ve öbür tarafta da Şırnak’ta biliyorsunuz Cizre’yi şehir yapma sözümüz var, bu iki ilçeyi hemen süratle şehre dönüştürelim. Bu bir kentsel dönüşüm-değişimdir, yani yeni bir şehir ihdas etmiyoruz. Hakkari’deki şehri nereye taşıyoruz? Yüksekova’ya. Olay sadece valiliğin oradan oraya taşınmasıdır, bazı kurumların taşınmasıdır, olay budur. Aynı şekilde Şırnak’ta da Cizre’de bunun ihdasıdır ve inanıyorum ki Şırnak Cizre’yle, tarihiyle buluşacak ve çok daha süratle gelişme imkanını yakalayacaktır. Hakkari de aynı şekilde Yüksekova’yla buluşarak süratle çok daha farklı, güçlü bir şehir olmanın inşallah en büyük fırsatını yakalayacaktır.

Değerli kardeşlerim;

Uzun yıllar kimi hak ve özgürlükleri kısıtlandı, hatta tümüyle elinden alındı, kimi sahipsiz bırakıldı, geleceğinden ümidini kesti, kimi en basit insani ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlara sahip olamadı; ama toplumun önemli bir bölümü devletine karşı hep mesafeli durmuştur. Öyle ki, vatanları, bayrakları, mukaddesleri söz konusu olduğunda canları dahil her şeylerini feda etmekten çekinmeyen insanlar, devlet dendiğinde başlarını yere eğer olmuşlardı. AK Parti işte bu büyük yanlışı ortadan kaldırmış, ne demiştir? ‘İnsani yaşat ki devlet yaşasın.’ Bu ifadede tezahür eden uygulamalarıyla devleti milletiyle buluşturmuştur, 15 Temmuz bunun en somut örneğidir.

Milletimiz o gece devletinde sembolleştirdiği özgürlüğünü, bayrağını, ezanını, inancını, geleceğini korumak için, evet, adeta kıyam etmiştir, bu çok anlamlıdır. Bir çağrıya ülkemizin dört bir köşesinden milletimizin meydanlara dökülerek bu cevabı vermesi çok anlamlıdır, dünyada bunun benzeri yoktur. Ve ben milletimle iftihar ediyorum, milletimle gurur duyuyorum. ‘Yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan’; ve yürüdü. Öyle yürüdü ki işte 249 şehit verdik, 2019 gazimiz oldu; ama hiç olmazsa bu alçak FETÖ’nün, akasındaki kahpe iz sürücülerine bu ülke teslim edilmedi.

Şimdi duruşmalar başladı, Ankara, İstanbul’da duruşmalar başladı. Bu duruşmalarla birlikte bizler tabii bütün şehitlerimizin ailelerine, gazilerimizin ailelerine inşallah bu mahkeme kararlarıyla bir defa hakların iadeyi itibarın sağlanmasını temin edeceğiz. Aynı zamanda da dünyada bunları korumaya kalkan ülkelere karşı da, ‘daha ne istiyorsunuz, buyurun size yargı kararları’ deyip bunları da onların önüne koyacağız. Üzerlerine düşeni yaparlar veya yapmazlar, önemli değil.

Ama şimdi de dünyaya sesleniyorum buradan, diyorum ki; eğer sizler iade-i itibara yardımcı olmazsanız, bilesiniz ki yarın-bir gün sizlerin de bizim elimize düşenleriniz olduğu zaman, istediğinizde bunları bizden alamayacaksınız, bunu bilin. Çünkü terörle mücadele lokal değildir, terörle mücadele mevzi değildir, terörle mücadele uluslararası bir mutabakatın uygulamasıdır. Uluslararası bu mücadeleyi vereceksek, eğer biz de sizden bizim ülkemize ait, ki bunları inşallah vatandaşlıktan da çıkaracağız, bunları süratle bize iade etmenizi istiyoruz. Ettiniz ettiniz, etmediğiniz takdirde, kusura bakmayın, ‘men dakka dukka’, biz de bunu yaparız.

16 Nisan halkoylamasıyla kabul edilen yeni yönetim sistemi de ülkemize kazandırdığımız devrim mahiyetinde bir başka reformdur. Eğer AK Partinin bu reformcu, bu devrimci yönü olmasa bunca yıldır iktidarda kalamazdı, hala milletimizin umudu olamazdı. Değişim ve değişime olan inancımız ve bağlılığımız her fırsatta bunu ortaya koymak suretiyle milletimizle bütünleşmemize fırsat veriyor.

İşte en son 21 Mayıs’ta yaptığımız Olağanüstü Büyük Kongremizde seçilen Merkez Karar yönetim Kurulumuza bakınız ve Merkez Karar Yönetim Kurulumuzda henüz 20’li yaşların başındaki iki kızımız; biri 21 yaşında, biri 23 yaşında yer aldı. Bunun yanında 40 ve daha altı yaş grubundan 16 arkadaşımız bulunuyor. Yaş ortalaması 47 civarında. Merkez Karar Yönetim Kurulumuza karşın Meclis Grubumuzun da yaş ortalaması 52. Tecrübeyle dinamizmin uyumunu ifade eden bu manzara AK Parti’nin niçin bunca yıldır her seçimden galip çıkabildiğini gayet güzel ifade ediyor. Temenni ederim ki diğer partilere de örnek olur.Her seçimde, her fırsatta bu yenilenmeyi sürdürerek inşallah milletimize hizmet yolunda daha uzun yıllar hep birlikte çalışacağız.

Değerli milletvekilleri;

Milletimiz bize güvendikçe, bize destek verdikçe sorumluluklarımız da artıyor. Şöyle bir hafıza tazelemesi yapacak olursak; milletvekili seçimlerinde milletimiz bize 2002’de yüzde 34, 2007’de yüzde 47, 2011’de yüzde 50, 7 Haziran 2015’te yüzde 41, 1 Kasım 2015’te yüzde 49,5’la destek verdi. Aynı şekilde mahalli idareler seçimlerinde her seferinde milletimiz belediye başkanlarının çoğunu Türkiye genelinde partimize emanet etti. Hamdolsun 2007’de, 2010’da ve bu yıl 16 Nisan’da yapılan tüm halkoylamalarında ‘evet’ diyen milletimiz bizi hiç mahcup etmedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yine tercihini bizden yana kullandı. Bunun yanında 367 garabeti, 27 Nisan bildirisi, kapatma davası, Gezi olayları, FETÖ ve PKK ile mücadele başta olmak üzere karşılaştığımız her kritik hadisede milletimiz yanımızda yer aldı.

15 Temmuz’la birlikte artık can borcumuzun da olduğu milletimize olan şükranımızı ancak kendisine daha iyi hizmet sunarak ifade edebileceğimize inanıyorum. Bunun için önümüzdeki süreyi çok iyi değerlendirmeliyiz. İlk etapta tüm bakanlarımızdan 180 günlük kısa vadeli bir eylem programı istedim. Tıpkı hükümette ilk geldiğimiz dönemdeki 100 günlük acil eylem planı gibi bu program da vatandaşlarımızın birikmiş sıkıntılarına hızlı çözümler üretmeye yönelik olacaktır ve 2019 seçimlerine kadar da bu çalışmaları yürütecek bir eylem planı. 2023 hedeflerimiz zaten asıl başarı çıtamız olarak geçerliliğini sürdürüyor önümüzde, onu da güncellememiz gerekiyor.

Şimdi buna ilave olarak 2035 yılını hedef alan yeni bir çalışmaya daha başladı. Bu aynı zamanda gençlerimize emanetimiz olan 2053 vizyonumuzun altyapısını oluşturacaktır. Meclis Grubumuza da bu süreçte çok önemli görevler düşüyor. Her reform, idari tasarruflarla yapılabilecek yönlerinin yanında, asıl olarak yasa ve anayasa değişikliği demektir. 3 Kasım 2019 seçimleriyle birlikte yürürlüğe girecek cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine hazırlık için çok sayıda uyum kanununun çıkarılması gerekiyor. Meclisin mevcut gündemi zaten yoğunken bir de üzerine reformların ve yeni yönetim sisteminin yükü binecek. Milletimiz için, ülkemiz için, geleceğimiz için bu yükü hep birlikte omuzlayacağız.

Değerli kardeşlerim;

Yeni Türkiye’nin inşasında omurga görevini yine sizler üstleneceksiniz. AK Parti milletin bağrından çıkmış ve bugüne kadar gücünü hep milletten almış bir partidir. Milletimizle irtibatımızın zayıfladığı gün bizim Allah göstermesin bittiğimiz gün olacaktır. Genel Başkanından mahalle, köy temsilcisine tüm AK Partililer bu anlayışla hareket etmiştir, hareket edecektir. Milletvekillerimiz hem tüm illerimizle bütün irtibatları, hem de birikimleriyle her zaman milletimizle partimiz arasındaki en güçlü bağların başında gelmişlerdir.

Meclisteki yoğun mesainizi biliyorum, ama sizlerin bu mesai ile birlikte seçim bölgelerinizdeki her bir vatandaşımızın gönlünü kazanacak çalışmaları yürütebileceğinize de inanıyorum. Özellikle Ramazan ayını ve bayramı, arkasından gelecek yaz tatilini, sonbahara girerken idrak edeceğimiz Kurban Bayramını çok iyi değerlendirmeliyiz. Biliyorsunuz siyasette ciddi bir rakibimiz olmadığı için hizmetler konusunda, projeler konusunda bir anlamda kendimizle yarışıyoruz. Sadece bununla kalmıyor, başarı çıtasını sürekli daha yukarıya taşıyoruz, taşımak mecburiyetindeyiz. Artık devran değişti. 2002 yılında yüzde 34 oyla Meclis’te neredeyse üçte ikisini oluşturuyorduk. Buna karşılık 7 Haziran 2015’te yüzde 41’le iktidar çoğunluğunu yakalayamadık.

Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum; 16 Nisan’da kabul edilen Anayasa değişikliğiyle artık başarı çıtası nereye çıktı? Yüzde 50+1, buraya yükseldi. Bir başka ifadeyle 2011’de ve 1 Kasım’da aldığımız tarihimizin en yüksek oy oranları dahi artık yeterli değil. Her ne kadar cumhurbaşkanlığı ile milletvekilliği sandıkları ayrı kurulacak olsa da, her ikisinde de yüzde 50’nin üzerine çıkmadan milletimize arzu ettiğimiz gibi hizmet veremeyiz. Öyleyse bugüne kadar yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yapmak, çok daha çalışmak mecburiyetindeyiz. Bunun için de hiç vakit kaybetmeden kolları sıvamalı, milletimizle olan rabıtamızı güçlendirmenin yollarını aramalıyız.

Sandıkta yüzde 50’nin üzerine çıkmak için milletimizin tamamını kucaklamayı hedeflemek durumundayız. Bunun için milletimizin her bir ferdini bile ihmal etmeden 80 milyonun tamamına ulaşacak bir çalışma programı hazırlıyoruz. Milletvekillerimiz, teşkilatlarımız, Kadın ve Gençlik kollarımız, belediye başkanlarımız, belediye ve il genel meclis üyelerimizin yanında tüm gönüldaşlarımızla birlikte gecemizi-gündüzümüze katarak çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.

Ama bu yılsonuna kadar bir defa il teşkilatlarımız, ilçe teşkilatlarımız, belde teşkilatlarımızı kesinlikle –dün de arkadaşlarımla paylaştım- tamamını güncelleyeceğiz, yeniden gözden geçireceğiz. Çünkü ortada bir metal yorgunluğu var, bunu aşmamız lazım. Onun için de çok daha dinamik ve çok daha gayretkeş ekiplerle inşallah 2019’a hazırlanmamız gerekiyor. Bunun için de bütün ilgili birimlerimiz yoğun bir çalışma içerisinde bu hazırlıkları yapması gerekiyor. Ve bir diğer taraftan da inşallah bakanlıklarımız, hepsi onlar da hazırlıklarını ifade ettiğim gibi çalışma programlarını, takvimlerini hazırlayarak bir taraftan 2019’un, bir taraftan da 2023’ün inşallah programını güncellemek durumundadır. Hep söylüyoruz; durmak yok, yola devam. Ben sizlere güveniyorum.

Ve bu duygularla bir kez daha Grup Toplantımızın hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Genel Kurul ve komisyon çalışmalarında başarılı bir hafta temenni ediyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.