BM Medeniyetler İttifakı 7. Küresel Forumu’nda Yaptıkları Konuşma

26.04.2016

Sayın Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev,

Değerli Yüksek Temsilci,

Kıymetli misafirler,

Hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

İspanya ile birlikte öncülüğünü yaptığımız Medeniyetler İttifakı girişiminin 7. Küresel Forumu vesilesiyle Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de sizlerle birlikte olmanın memnuniyeti içerisindeyim.

Küresel forumlar, ittifakımızın farklı coğrafyalarda kök salmasına, o coğrafyanın zenginliğiyle bezenerek güçlenmesine vesile oluyor. Bugün de ittifakı destekleyen liderler olarak tarih boyunca kadim medeniyetlerin, farklı kültürlerin barış ve uyum içinde birarada yaşadığı Azerbaycan’da buluşmuş bulunuyoruz.

Ev sahibimiz, değerli kardeşim Cumhurbaşkanı Aliyev’in girişimiyle 2016 yılı, Azerbaycan’da ‘Çok Kültürlülük Yılı’ olarak kutlanıyor. Azerbaycan, bu anlamlı yılı, Medeniyetler İttifakı’nın 7. Küresel Buluşması’nın ev sahipliğiyle taçlandırmış bulunuyor. Bu forum ittifakımıza Güney Kafkasya ve Orta Asya’nın zengin kültürel mirasından faydalanma imkânı sunacağına inanıyorum. Girişimimizin güçlenerek geleceğe taşınmasında önemli bir kilometre taşı olacak bu toplantı için Azerbaycan’a özellikle teşekkür ediyorum.

Değerli misafirler;

Medeniyetler İttifakı girişimin temellerini bundan 11 yıl önce dönemin İspanya Başbakanı değerli dostum Zapatero ile birlikte atmıştık. Aradan geçen zamanda girişimimiz giderek büyüdü, güçlendi. Bugün 140’ı aşkın ülke bu girişime, bu ittifaka destek veriyor. Geniş bir coğrafyada destek bularak bu grup güçlendi, bugünlere geldi. Medeniyetler İttifakı olarak Birleşmiş Milletler çatısı altında Birleşmiş Milletler Platformu’nun en önemli girişimlerinden biri haline geldi.

Yüksek Temsilci Nasır’ın liderliğinde hayata geçirilen projeler sayesinde ittifakın ilkeleri, değerleri ve mesajları, sayıları her gün artarak geniş bir kitleye ulaştırılıyor. Geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 100 kadar üye ülkenin sponsorluğunda bu doğrultuda bir karar kabul edildi. Bu karar ittifakın sunduğu vizyonun ve hedeflerin küresel düzeyde kabul gördüğünün en güzel ifadesi oldu. Hoşgörü, karşılıklı anlayış ve diyalog zemininde buluşma hedefimize destek veren tüm dost ülkelere huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ailemize en son katılan üyemiz Kırgızistan’a da bu vesileyle hoş geldiniz diyorum.

Kıymetli dostlar;

İttifakın sağladığı başarıya rağmen şu gerçeği de hep birlikte kabul etmek durumundayız: Uluslararası toplum olarak ittifakın kuruluş amacını teşkil eden hedeflere ulaşmaktan halen çok uzağız. Bizi Medeniyetler İttifakı’nı kurmaya iten kemikleşmiş önyargıları; insanları inançları, kökenleri ve kültürleri temelinde ayrıştıran anlayışı, maalesef hala aşamadık. Radikal akımlarla ve bu akımların beslediği terörle mücadelede bizlerden beklenen ortak ve kararlı mücadeleyi yeteri kadar sergileyemedik.

Suriye’de, Irak’ta, Nijerya’da, Fransa’da, Pakistan’da, Türkiye’de, Belçika’da, İspanya’da, bütün bu ülkelerdeki patlayan bombalar ardı ardına gerçekleşirken, yaşadığımız acıyı ortak bir duruşa, söyleme ve eyleme dönüştüremedik. Şiddet ortamını doğuran siyasi çatışmalara, haksızlıklara ve eşitsizliklere çare bulamadık. Şiddeti doğuran nedenlerle mücadelede en etkili silahlardan birinin farklılıklarımızın ötesine geçip karşılıklı anlayış ve diyaloğu geliştirmek olduğunu tüm dünyaya kabul ettiremedik. Kutuplaşma yerine uzlaşma kültürünü ikame etmemiz gerektiği konusunda ortak bir anlayış oluşturamadık. Kültürel, etnik ve dini farklılıkların birer tehdit değil zenginlik olarak görüldüğü hoşgörünün ve uyumun her yerde, her alanda öne çıktığı toplumsal anlayışı yaygınlaştıramadık.

21. yüzyılın sorumlu liderleri olarak bu tehlikeli gidişata bir son vermek mecburiyetindeyiz. Zira insanlık din ve kültür temelli kutuplaşmaların, gerilimlerin vicdanlarımızda açtığı yaraları artık taşıyamaz hale gelmiştir. Bugün 60 milyon insanın ülkelerindeki çatışmalar yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldıkları bir dünyada yaşıyoruz. Büyük kısmını çocukların ve kadınların oluşturduğu bu masum insanların bir bölümünün çıktıkları umut yolculuğu, denizlerin karanlık sularında daha büyük acılarla sonuçlanıyor. Ulaşmak istedikleri yere varabilenler ise, misafir edildikleri toplumlarda şüpheyle karşılanmanın ve ötekileştirmenin sıkıntılarını yaşıyorlar.

Bu dramların çıkış noktası olan coğrafyalara baktığımızda ise, gerçekten çelişkilerle dolu bir fotoğrafla karşılaşıyoruz. İslam adına eylem yaptığını iddia eden örgütler, en büyük katliamları Müslümanlara yapıyor, en büyük zararı onlara veriyor. Açık ve net söylüyorum; bu terör şebekeleri eliyle binlerce yıllık medeniyet birikimi yok ediliyor, kadim şehirler harabeye çevriliyor. Bu örgütlerin sebep oldukları algı yüzünden özellikle Batı ülkelerinde yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin hızla yayıldığını görüyoruz. Kimi art niyetli çevrelerin fırsattan istifade ile ayrıştırmayı, sevgi yerine nefret tohumları etmeyi, ötekileştirmeyi kendine görev addettiklerine şahit oluyoruz. Bu şekilde farklı medeniyetlere, farklı inançlara, farklı kültürlere sahip insanlar arasındaki uçurumun derinleşmesi daha büyük felaketlerin habercisi olarak karşımıza çıkıyor.

Oysaki biz hep şunu söylerdik, hep de şunu söyledik: Terörün, teröristlerin, terör örgütlerinin dini, kökeni, bölgesi ve kültürü yoktur. Masum insanların hayatına kastetmeyi hiçbir inanç, din, hiçbir kültür, hiçbir vicdan tasvip etmez. Özellikle de İslam, kelime itibariyle manası ‘barış’ olan bir dindir. Manası barış olan bir din teröre müsaade eder mi? Bizim dinimizde terörün asla yeri yoktur. Ve İslam adına ortaya çıkan bu örgütler ki başta DAEŞ; bunların İslam’la yakından uzaktan alakası yoktur. Çünkü terör, diğer tüm vasıflarının ötesinde bizatihi insanın kendisine düşmandır. İnsanlık olarak karşı karşıya bulunduğumuz bu tehdit hepimize yöneliktir. Düşünebiliyor musunuz? Şu salondaki özellikle birinci derecede yakından ilgilendirdiği için söylüyorum, ölenin ‘Allahu ekber’ dediği, öldürenin de ‘Allahu ekber’ dediği bir anlayış olabilir mi? Bunun bizim dinimizle alakası yoktur. Hiçbir medeniyet bu tehdidin dışında değildir.

Terör örgütleri, Medeniyetler İttifakı projesiyle kurmaya çalıştığımız ortak idealin en büyük hasmıdır. Bu tehdidi ancak ortak mücadeleyle aşabiliriz. Aksi yöndeki her tutum, her beyan teröre, terör örgütlerine destek anlamına gelmektedir.

Burada bir şeyin altını çiziyorum. Üç başlık bizim için çok önemlidir. Bunun birincisi, mezhepçiliktir ki biliyorsunuz bir zamanlar özellikle Orta Çağ ve sonrasında mezhepçilik, farklı mezhepler birbirlerine karşı çok ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Şu anda yine bunu yaşıyoruz. İki, ırkçılık çok ciddi bir tehdit olarak teröre zemin oluşturuyor. Ve üçüncüsü, terör.

Değerli dostlar;

Eğer bu mezhepçiliğe karşı ortak mücadeleyi veremezsek barışı temin edemeyiz. Irkçılığa karşı bu ortak mücadeleyi veremezsek terörle mücadele edemeyiz. Biz şu ırktan, bu ırktan diye insanlara bakamayız. Şu siyahtır, bu beyaz ırktandır diye insanları birbirinden ayıramayız. Biz, karşımızdaki tüm ırkların mensuplarına insan olarak bakmak ve insan olarak hepsini sevmek zorundayız. İşte dünyada barışın temelini bu oluşturmaktadır. Ve üçüncüsü terör... Teröre karşı küresel ittifakı sağlamak zorundayız. Eğer küresel ittifakı teröre karşı sağlayamazsak, burada da barışı temiz edemeyiz.

Şu anda ülkem terörle mücadelede çok ciddi bir sorun yaşamaktadır. 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Ve şu ana kadar terörle mücadelede ölen insanımızın sayısı 40 bini aşmış durumda. Ve aynı şekilde geliyoruz yanı başımızda Suriye’de artık terörle başlayan süreç, iç savaşa dönüşmüştür. Ölenlerin sayısına bakıyoruz, 500 bini aşmış vaziyette. Orada artık bireysel bir terör yok. Suriye’de devlet terörü esmektedir ve orada bir terörist iş başındadır. Ve insanlarını artık varil bombalarıyla öldüren, toplarla-tanklarla öldüren bir terörist vardır.

Ama bunlara karşı acaba kırmızı halılar serenler, kırmızı halılarla bunları karşılayanlar sorumlu değil mi? Eğer teröre karşı bu mücadeleyi vereceksek samimi olmak zorundayız. Onlara silah yardımında bulunanlar sorumlu değil mi? Onlara parasal yardımlarda bulunanlar sorumlu değil mi? İşte bizler Medeniyetler İttifakı’nı kurarken Türkiye olarak biz bu anlayışla bu işin içerisinde bulunduk. Çünkü biz o yavruların denizlerde ölerek sahile vurmalarını görmek istemiyoruz. Bizim en çok üzüldüğümüz, kahrolduğumuz an budur.

Aylan bebeğin kumsala vurduğu zaman insanlık ‘ne yapıyoruz’ demeye başladı. Peki, Aylan bebeğin o kumsala vurduğu ana kadar neredeydiniz? 6 yıldır Suriye’de bu insanlar ölüyor. Bizim sadece Ege’de, Akdeniz’de denizden topladığımız insanların sayısı şu anda 100 bine ulaştı. Onları ölümden kurtarabildik. Ve şu anda Suriye ve Irak’tan olmak üzere 3 milyon mülteci ülkemizde. Sağ olsun bize dostlar geliyorlar teşekkür ediyorlar. Bizde bir söz var; ‘bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yersen ağız tatlanır.’ Şimdi bize teşekkür ediyorlar; iyi, güzel de biz şu ana kadar sadece faturaları olarak yaptığımız harcama 10 milyar doları aştı. STK’larımızın belediyelerimizin yaptığı harcamaları söylemiyorum, onlarla beraber ele alırsak 15-20 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Şu anda kamplarımızda yaşayan insanlarımızın sayısı 280 bin. Ayrıca şehirlerimize dağılmış olanlarla beraber bu 3 milyon insanı ülkemizde misafir ediyoruz. Ve hala da biz kapılarımızı, bazı Batılı ülkeler gibi kapamıyoruz, onu söyleyeyim. O bombalardan kaçıp gelenlere yine kapılarımızı açmaya devam edeceğiz, onu da söylüyorum. Çünkü biz o insanları ölüme terk edemeyiz.

Değerli dostlar;

Bugün açılışını yaptığımız 7. Küresel Forumu, ‘Kapsayıcı toplumlarda bir arada yaşama’ temasıyla gerçekleştiriyoruz. Çünkü yürüteceğimiz mücadelede bizi başarıya götürecek yol, farklılıklarımızla birlikte yaşamayı öğrenmekten geçiyor. Her türlü teröre karşı mücadele, ancak akıllara, kalplere, vicdanlara hitap ederek kazanılabilir. Hoşgörüsüzlüğü, ayrımcılığı, yabancı düşmanlığını aşabildiğimiz, farklı olana korkuyu yenebildiğimiz gün, bu mücadeleyi kazanabiliriz. Şiddet yanlıları, genç nesilleri inanç değerlerinin çarpıtılmasıyla ürettikleri ütopyalarla etkiliyor ve felakete sürüklüyorlar. Bunların yerine yeni nesillere inançlarının adaleti ve eşitliği temel alan gerçek mesajları en doğru şekilde öğretmeliyiz. Farklı inançların mensupları olarak bunu başardığımızda dünyanın hepimizin birlikte yaşayabileceği bir yer olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu doğrultuda birlikte çalışmaya devam etmeliyiz.

Medeniyetler İttifakı’na, ittifakın ilke ve değerlerine her zamankinden daha güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız. 21. yüzyılda insanlığın vardığı yerin gündemini terör örgütlerinin belirlediği bir sona mahkûmiyet olmadığına, olamayacağına inanıyorum. Yeni nesillere daha güzel bir gelecek bırakmak için sesimizi bugünden yükseltmeli ve derhal harekete geçmeliyiz.

Bu forumda iki gün boyunca verilecek mesajlar çok önemli. Dünyanın dört bir yanında hoşgörüsüzlüğün, ırkçılığın, nefret söyleminin, ayrımcılığın acısını çekenlerin gözleri şu anda Bakü’ye çevrilmiş durumda, herkes Bakü’den çıkacak sonuç bildirgesini bekliyor. Aynı şekilde bu eğilimlerden güç alarak büyüyen radikal akımların savunucularının da gözleri üzerimizdedir. Bizlerin karşılıklı saygı, hoşgörü ve diyalog zemininde kenetlenmemizden en fazla hicap duyacak olanlar da işte bunlardır.

Foruma katılan siyasi ve dini liderler, kanaat önderleri, özel sektör ve sivil toplum temsilcileri olarak hepimize düşen görevler var. Dünya kamuoyuna ittifakın kuruluş amacını teşkil eden karşılıklı saygı, anlayış ve diyalog temelinde barış içinde birarada yaşama hedefinin mümkün olduğu mesajını vermeliyiz.

Bu hedefe ulaşmak için elbirliğiyle çalışmaya kararlı olduğumuzu, hem mazlumlara, hem de zalimlere en gür sesle duyurmalıyız. Bakü’de ittifakı ve değerlerini daha da ileriye taşıma kararlılığımızı şüpheye yer bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koyacağımızı düşünüyorum.

Medeniyetler İttifakı girişiminin güçlü bir şekilde faaliyetlerini devam ettirmesi için gerekli olan siyasi ve mali desteğin sürecini hep birlikte beyan etmeliyiz. Bu onurlu duruş, sadece insanlığın bizden beklentisi değil, gelecek nesillere karşı da borcumuzun bir gereğidir.

Ben bu düşüncelerle tüm katılımcılara forum boyunca yapılacak çalışmalarda başarılar diliyorum.

Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum.