Bayburt’ta Toplu Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

27.11.2015

 

Değerli Bayburtlular,

Sevgili kardeşlerim;

sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle, saygıyla selamlıyorum.

Toplu açılış törenini yaptığımız 156 trilyon yatırım bedeli olan 19 ayrı eser ve hizmetin Bayburt’umuza hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserler arasında birçok okullar var, spor salonu, öğrenci pansiyonları var. Üniversitemizin merkezi araştırma laboratuvarı ve meslek yüksekokulunu da bugün hizmete açıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığımız stadyumumuza 3 bin kişilik tribün inşa etti. Ayrıca 250 seyirci kapasiteli Aydıntepe Spor Salonunu tamamladı. 750 kişilik öğrenci yurdunun inşasın bitirdi, onların açılışını da bugün yapıyoruz.

Değerli kardeşlerim,

Orman ve Su İşleri Bakanlığımız 8 ayrı gölet ve gölet sulamasıyla 4 ayrı taşkın koruma projesini 37 trilyon liralık bir yatırımla tamamladı. İl Özel İdaremiz 310 kilometre köy yolu asfaltı ile çeşitli altyapı yatırımlarını şehrimize kazandırdı; bunların açılışlarını da bugün buradan yapıyoruz.

Belediye Başkanlığımız 49 trilyon liralık bir yatırımla kanalizasyon, içme suyu, yağmur suyu, atık su arıtma gibi projelerle, 4 şehir parkını ve sosyal tesisleri tamamladı. Belediyemize teşekkür ediyorum.

Demirözü Belediyemiz Küçük Sanayi Sitesi, sentetik çim saha ve ilçe girişini bölünmüş yol haline getirme çalışmalarını bitirdi; bunların da resmi açılışını yapıyoruz. Tüm bu eser ve hizmetlerin Bayburt’umuza kazandırılmasında emeği geçen kurumlarımızı, belediyelerimizi tebrik ediyor, hepsinin de hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli kardeşlerim,

Bayburt’un bizim gönlümüzde ayrı bir yeri var, onun için her fırsatta buraya gelmeye, sizlerle hasret gidermeye çalıştım, çalışıyorum. Ne diyor o güzel Bayburt türküsünde? “Al çuha, mavi çuha, kenarın yuha, kaç gündür görmemişem, az kaldı aklım çıka.” Biz de Bayburt’u görmeyince, Bayburtlularla kucaklaşmayınca kendimizi işte böyle kötü hissediyoruz.

 

Biliyorsunuz, 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından ilk ziyaretlerimden birini de Bayburt’a yapmıştım. Yine bu meydan aynen bugün olduğu gibi tıklım tıklım doluydu. Her seçimde verdiğiniz destek için sizlere teşekkür etmiş, hem de yine böyle toplu açılışlarla Bayburtlulara kazandırılan eserlerle o sevinci sizlerle paylaşmıştım. Geçtiğimiz 13 yılda Bayburt’u gerçekten çok önemli hizmetlerle buluşturduk. Biraz sonra Bayburt Üniversitemizin akademik yıl açılış törenine katılacağım, orada hocalarımızla ve öğrencilerimizle biraraya geleceğiz.

Sevgili gençler,

Bayburt’un güzel insanları;

2008 yılında kurulan üniversitemiz 6 fakültesi, 8 bin öğrencisi, 600 akademik idari personeliyle her geçen yıl daha da büyüyor. İşte bugün de laboratuvarlarının ve meslek yüksekokulunun açılışını yapıyoruz. Diş hekimliği fakültesinin kuruluşuyla ilgili çalışmalar da son aşamaya geldi. İnşaatı süren 2 bin kişilik yurt binasının tamamlanmasıyla öğrencilerimizin barınma sorunları da büyük ölçüde tamamlanmış olacak.

Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı okullarımızın sayısı, bir kısmı yeni inşa edilerek, bir kısmı yıkılıp yeniden yapılarak 177’e yükseltildi. Sağlık alanında Devlet Hastanesi’nin yanı sıra, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, Aile Sağlığı Merkezleri Bayburt’umuza kazandırıldı.

Bayburt’ta daha önce sadece, sadece 2 kilometre bölünmüş yol vardı, buna biz 13 yılda 70 kilometre bölünmüş yol ilave ettik; bizim farkımız bu. Trabzon-Bayburt arasında inşası süren, 318 trilyon proje bedeli olan Salmankaş Tüneli inşallah 2018 yılında tamamlanıyor. Erzincan üzerinden gelip Karadeniz’e gidecek hızlı tren hattı inşallah Bayburt’tan geçecek. Bu hattın etüt proje çalışmaları sürüyor, ön fizibilite çalışmalarına da yakında başlanacak. İşte Ulaştırma Bakanı burada, Maliye Bakanı da burada; birisi parayı verecek, birisi de yatırımı yapacak.

TOKİ aracılığıyla Bayburt’umuza 988 konut kazandırdık, proje ve ihale aşamasında olan 1500 konutla ilgili çalışmalar da sürüyor. Bayburt tarımına büyük katkısı olacak Demirözü Barajı’nı tamamlamak bize nasip oldu. Bu barajın sulama tesislerinin inşası da inşallah yakında bitiyor.  Bayburt’a 18 gölet sözümüz vardı, bugün açılışını yaptıklarımızla birlikte 12’si tamamlandı, diğerleri de inşallah süratle bitecek. Kırklartepe Barajı’nın ihalesi de inşallah 2016’da yapılıyor.

Tarımsal destekler kapsamında Bayburt’a bugüne kadar 113 trilyon lira kaynak aktardık. Doğalgaz yine bizim dönemimizde hamdolsun Bayburt’a geldi. İnşallah bu hizmetler yeni Hükümetimiz döneminde de kesintisiz şekilde devam edecek.

Bugün ilk Bakanlar Kurulu Toplantısı yapılıyor. Şimdi gerek Binali Bey, gerek Naci Bey hemen bu toplantımızın ardından Bakanlar Kurulu Toplantısı’na yetişecekler; sadece bugün sizlerle kucaklaşmaya geldiler. Sizinle burada olmak istediler, ‘İlk adımı burada atıyoruz, inşallah bu da hayırlı olur’ dediler. Hiç şüpheniz olmasın; Bayburt’a yapılan yatırımları Başbakanlığım döneminde olduğu gibi Cumhurbaşkanı olarak da takip etmeyi sürdüreceğim.

Değerli kardeşlerim,

Ssevgili Bayburtlular;

Bakınız buraya 39 kilometre mesafedeki Masat Köyü yakınında Dede Korkut Türbesi var değil mi? O türbenin üzerinde yazan tarih kaç biliyor musunuz? 718, yani bu topraklarda en az 1300 yıllık damgamız var, mührümüz var. Bayburt Malazgirt Zaferinden beri ceddimizin Anadolu’ya giriş kapılarından biridir. Böylesine köklü bir tarihi, böylesine önemli bir konumu olan Bayburt’un Türkiye’ye vereceği mesaj çok önemlidir.

Sizler de gördünüz, takip ettiniz, Türkiye 7 Haziran seçimlerinden sonra bir belirsizlik ortamına girince hemen birileri meydanı boş sanıp ortalığı yakıp yıkmaya başladı. Ama meydanın da boş olmadığını gördüler. Bu ülkede milletin doğrudan kendisinden yetki alarak göreve gelmiş bir Cumhurbaşkanı var, bu ülkenin önce geçici olarak görev yapan, şimdi de Mecliste çoğunluğun desteğine sahip Hükümeti var, bu ülkenin her biri birer kahramanlık timsali olan güvenlik güçler var. Herkese anladığı dilden hak ettiği şekilde cevabı verildi, verilmeye de devam ediyor.

Sen kalkacaksın sokakları yaracaksın, belediyenin iş makineleriyle kanallar açacaksın, orada insanları mağdur edeceksin ve bu ülkede devleti yok farz edeceksin; yok öyle şey… Gereken cevabı aldılar mı? Alıyorlar mı? Almaya da devam edecekler, bunu böyle biliniz.

Milletimiz 1 Kasım seçimlerinde bu memleketin kaderini bir avuç teröriste, ülkenin ve milletin gerçeklerini okumaktan aciz siyasetçilere bırakmayacağını irfanıyla, basiretiyle gösterdi. Bayburt da bu seçimde şanlı geçmişine yakışır şekilde tercihini istikrar ve güvenden yana olduğunu en açık şekilde ortaya koydu. Şimdi artık yönümüzü geleceğe dönme zamanıdır, yeniden projelerimize, planlarımıza, eserlerimize odaklanma zamanıdır.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafya en küçük bir boşluğa, en küçük bir tereddüde, en küçük bir rehavete izin vermiyor. Dört bir yanımız güvenlik sorunlarıyla, ekonomik, sosyal, siyasi krizlerle, insani dramlarla çevrilmiş durumda. Coğrafyamızda 1000 yıldır kader ortaklığı yaptığımız kardeşlerimiz gerçekten zor günler yaşıyor. İşte Suriye’nin durumu ortada, Irak’taki sorunlar bitmiş değil. Balkanlar şimdilik durulmuş halde, ama sıkıntılar sürüyor, Kırım’da yakın zamanda yaşananları unutmuş değiliz. Geçtiğimiz 150 yıldır büyük çalkantılara sahne olan Kafkasya’daki hassas durum hepimizin malumu. Kıbrıs sorunu Rumların uzlaşmaz tutumu sebebiyle gündemden hiç düşmüyor.

Biz işte böyle bir ortamda, aynı zamanda bir yandan bölücü terör örgütünün alçakça saldırılarıyla, diğer yandan paralel devlet yapılanmasının ihanetleriyle de mücadele ediyoruz.

Değerli kardeşlerim,

Her zaman söylüyorum, bundan hiç şüpheniz olmasın; biz Rabbimizin huzurunda rükûda eğiliriz, başka hiçbir yerde değil, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bizim dertlerimiz çok olabilir, ama biz tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden aldığımız ilham ve milletimizden aldığımız güçle evvel Allah hepsinin üstesinden gelecek morale sahibiz. Bin yıldır bu coğrafya nice güç gösterilerine, nice saldırılara, nice kötü niyetli oyunlara sahne oldu. Bu coğrafyada nice zaferler kazanıldı, aynı zamanda bu coğrafyada nice yenilgiler tadıldı, üzüntüler yaşandı, hepsi gelip geçti. Fakat işte biz burada, 78 milyon insanımızla bölgesel ve küresel vizyonumuzla dimdik ayaktayız, Allah’ın izniyle ebediyen de ayakta kalmaya devam edeceğiz.

Değerli kardeşlerim,

Bilindiği gibi Salı günü sabah saatlerinde Hatay ilimizin güneyinde sınırımızı ihlal eden iki savaş uçağından biri, F-16’larımız tarafından düşürüldü. Öncesinde yapılan tüm ikazlara rağmen, 5 dakika içinde 10 kez, Suriye topraklarında, Suriye hava sahasındayken yapılan uyarılara rağmen sınırımıza doğru gelmekte olan bu uçakların aidiyeti, hangi millete mensup olduğu tabi ki belli değildi, bunu bilmek de zaten o anda mümkün değildi. Fakat buna rağmen, ikazlara rağmen geldiler ve sınırımızdan içeri girdiler. 17 saniyelik sınır ihlalinden bir tanesi tekrar Suriye topraklarına geçti, ama o esnada iki F-16 uçağımız bunlara hemen kodlanarak ikinci uçağı düşürdüler.

Daha sonra bunun Rusya’ya ait olduğu anlaşıldı. Tabi ki bu üzüntü verici hadisenin yaşandığı bölge, rejim güçleriyle Bayırbucak Türkmenlerinin yoğun çatışmalarına sahne olan bir yerdir. Suriye sınırlarımız daha önce de rejimin ve terör örgütlerinin uçak, helikopter, insansız hava aracı, havan mermisi, top mermisi gibi tacizlerine maruz kalmıştır.

2012 yılında bir eğitim uçağımızın düşürülmesinin ardından belirlediğimiz angajman kurallarımızı tüm dünyaya ilan ettik, bu kuralları bugüne kadar da defaatle işlettik. Örneğin, Mayıs ayında sınır ihlali yapan bir Suriye helikopteri Cilvegözü Sınır Kapımız yakınlarında F-16’larımız tarafından vurularak düşürüldü.

Rus savaş uçakları daha önce de hava sahamızı ihlal etmişti. Bunlardan bir tanesi Karadeniz’de oldu ve o zaman 15 dakika kadar sınır ihlali yaptılar ve uyarılar sonrasında çıkıp gitti. Burada ise, bu olaydan önce 3-4 Ekim tarihlerinde yine iki kez sınır ihlali yaptılar. Bu üçüncü kez bir sınır ihlaliydi. Dediler ki, ‘Bizim aramızda stratejik işbirliği var.’ Eyvallah, ama bu egemenlik haklarımızı ihlale sebep veremez. Nitekim 3-4 Ekim tarihlerindeki olaylarda ben Sayın Putin’i telefonla da aradım, ‘Bakın bu yapılanlar şık değil, bunlar çirkin gelişmeler’ diye de kendileriyle bunları konuştum. Buna rağmen bu üçüncüsü oldu.

G-20’de kendisiyle bunları yine konuştuk. Ve orada da şunu söylediler: ‘Bunu bir misafirlik olarak kabul edeceksiniz.’ Ben de dedim ki, ‘Davetsiz misafirlik olmaz.’ Hassas bir bölgenin içerisindeyiz. Şu anda Rusya orada, biz defalarca söyledik; ‘Sizin orada ne işiniz var?’ Neymiş? Suriye rejimi davet etmiş. Şu anda gayrimeşru bir devlet var Suriye’de. Siz her davete icabet etmeye mecbur musunuz? Burada 380 bin insanı öldüren bir katil Esad var, bunun davetine icabet etmeye mecbur musunuz? Her türlü desteği veriyorsunuz, devlet terörü estiren böyle bir insana bu desteğin verilmesi meşru mudur? Türkiye olarak pek çok kanalla bu konudaki hassasiyetlerimizi Rusya’ya ilettik. Buna rağmen kasıtlı mı olduğunu, yoksa özensizlikten mi kaynaklandığını bilmediğimiz bir şekilde sınırlarımızın ihlaline bigâne kalmamız mümkün değildir.

Olayın olduğu andan itibaren meselenin bu çerçevede değerlendirilmesi için elimizden gelen gayreti gösterdik. Büyükelçi Dışişleri’ne çağrıldı, Askeri Ataşe aynı şekilde çağrıldı, kendilerine teknik her türlü bilgi verildi. Yaşanan hadiseden duyduğumuz üzüntüyü ifade ettik. Rusya’nın bu olay üzerine gösterdiği tepkiyi yine anlayışla karşılamaya çalışıyoruz. Ancak meseleyi asıl mecrasından çıkartıp farklı alanlara taşımaya Rusya’nın bu gayretinden fevkalade rahatsızız.

Son olarak Rusya Devlet Başkanı’nın dün akşam Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande’la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamalar asla kabul edilebilir değildir. Bu vesileyle şu hususları bir kez daha Bayburt’tan tüm Türkiye’ye, tüm dünyanın dikkatine sunmak istiyorum: Türkiye kasıtlı olarak Rus savaş uçağını düşürmüş değildir. Bu olay sınır ihlaline verilen otomatik bir tepkiden ibarettir, angajman kurallarının uygulanmasıdır.

Şunu da çok açık söylüyorum, bu açıklamalarda hedef saptırmak suretiyle ‘Biz DAEŞ’e karşı mücadele veriyoruz’ diyen Rusya yönetimine şunu söylüyorum: Bayırbucak Türkmenlerinin yaşadığı bölge, Lazkiye’nin olduğu bölge DAEŞ’in olduğu bölge değildir, dünyayı aldatmayalım, kimseyi aldatmayalım.

DAEŞ’e karşı verilen bir mücadeleniz de olmamıştır. Zaten DAEŞ rejimle şu anda ortak çalışan bir terör örgütüdür. Şu anda DAEŞ’e karşı böyle bir mücadeleyi veren Türkiye’dir. İşte Cerablus’ta verdiğimiz mücadeleler ortada, ülkemizde verdiğimiz mücadeleler ortada. Ama kalkıp da Türkiye’deki yönetimin bir İslamlaştırma hareketi içerisinde olduğunu söyleyen Rusya yönetimine ben şunu söylüyorum: Bakınız, Türkiye’nin yüzde 99’u Müslümandır. Türkiye’nin böyle bir İslamlaştırma hareketine ihtiyacı yoktur, yüzde 99’u Müslümandır. Böyle bir yakıştırmayı ben Rusya yönetimine doğrusu hiç yakıştıramadım.

Acaba ben kalkıp da 30 milyonun yaşadığı Rusya için ‘Rusya yönetimi bir Hristiyanlaştırma hareketi yapıyor’ desem doğru mudur? O ne kadar yanlışsa, Türkiye’nin yönetimi için bu yakıştırmayı yapmak da o kadar yanlıştır, kusura bakmasınlar.

‘DAEŞ Türkiye’ye petrol satıyormuş’; yazıklar olsun. Türkiye’ye bu iftirayı atanlar bunu ispat etmekle mükelleftir. Türkiye DAEŞ’ten petrol almıyor. Tam aksine Amerikan Hazine Bakanlığı açıkladı; Rus şirketleri ile DAEŞ’in ortaklaşa Suriye rejimine petrol sattığını ifade ettiler, belgelediler. Peki, Türkiye petrolünü nereden alıyor? Bir, Rusya’dan alıyor ve şu anda Rusya’nın en fazla petrol sattığı doğalgaz sattığı ülke Türkiye’dir. İki, İran’dan alıyor. Üç, Azerbaycan’dan alıyor. Dört, Kuzey Irak’tan alıyor. Beş, LNG Cezayir ve Katar’dan alıyor. Bizim kaynaklarımız belli, bize böyle bir iftirayı nasıl yaparsınız? Biz bir terör örgütünden petrol alacak kadar haysiyetsiz değiliz, bunu böyle bilesiniz. Ve bize bu iftirayı atanlar bilsinler ki müfteri sıfatını sahiplenmişlerdir.

Kardeşlerim;

Fakat gel gör ki öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bakın ana muhalefeti ve diğer bir tane muhalefet ki biliyorsunuz gücünü bölücü terör örgütünden alıyor, kalkıyorlar şu anda Rusya’nın yanında yer alıyorlar. Bu nasıl bir siyasettir? Kendi hükümetinin, kendi devletinin yanında değil, orada yer alıyorlar. Daha önce de zaten bunlar Suriye’deki devlet terörü estiren rejimin yanında yer almadılar mı? Şimdi de yine aynı şeyi yapıyorlar, ama biz milletimizi yanımızda görüyoruz ya; bu bize yeter.

Kardeşlerim;

Birleşmiş Milletler üyesi 120 ülkeyle birlikte Türkiye de ılımlı muhalifleri muhatap olarak kabul ediyor. Koalisyon güçlerinin DAEŞ’e karşı yürüttüğü operasyonlara Türkiye olarak aktif destek veriyoruz. Esasen tüm dünyada DAEŞ terör örgütüne karşı en ciddi mücadeleyi biz veriyoruz. 140 vatandaşımızın ölümüne, 7 güvenlik görevlimizin şehit olmasına yol açan bu örgütün faaliyetlerine karşı her türlü önlemi aldık, alıyoruz. Buna rağmen Türkiye’yi DAEŞ’le ilişkili göstermeye çalışmak açık söylüyorum; Türkiye’ye karşı büyük bir saygısızlıktır. Hele hele petrol olayı tam manasıyla bir saygısızlıktır.

Değerli kardeşlerim;

Sayın Putin Türkiye’ye giden ve petrol taşıyan birtakım kamyonlardan bahsediyor. Uluslararası ilişkiler dedikoduyla, iftirayla yürümez. Hele hele Sayın Putin’e hiç yakışmaz. Şayet Rusya’nın böyle bir iddiası varsa tüm belgeleriyle bunu ortaya koymak, bunu ispat etmek mecburiyetindedir. Yakında Paris’te bir zirve var. Ben kendilerinden olayın olduğu gün randevu talebinde bulundum, telefonla görüşelim istedim. O günden bugüne dönmediler.

Şimdi Paris’te İklim Değişikliği Zirvesi var. Zannediyorum kendileri de oraya gelecek, orada da bunları oturup konuşabiliriz, değerlendirebiliriz. Biz Rus savaş uçaklarının sınırlarımızı ihlal ettiğini radar görüntüleriyle, ses kayıtlarıyla tüm dünyaya duyurduk. Bu konuda Türkiye’nin haklı olduğu tüm dünya tarafından kabul ediliyor. Rusya’nın da iddialarını bu şekilde ispatlama mükellefiyeti vardır. Aksi takdirde Türkiye’ye yapılan bu ağır ve haksız ithamın yüzünden Rusya yalancı durumuna düşecektir. Bizim gönlümüz hiçbir ülkenin böyle bir duruma düşmesine razı gelmez.

Tabii Rusya’nın uçak meselesini bahane ederek Suriye’deki askeri varlığını güçlendirmesinin gerisindeki kurnazlığı da görmüyor değiliz. Bu mesele sadece bizim değil tüm bölgenin, tüm dünyanın meselesidir. Sayın Putin, ‘Kim terörizme çifte standart uyguluyorsa ateşle oynuyordur’ diyor. Bu söze ben sonuna kadar katılıyorum, doğru.

Suriye’de 380 bin cana mal olan devlet terörü uygulayan Esad rejimine destek olmak, evet o da ateşle oynamaktır. DAEŞ’le mücadele bahanesi ile uluslararası meşruiyeti olan muhalifleri vurmak, evet ateşle oynamaktır. Türkiye’nin haklılığının tüm dünya tarafından kabul edildiği bir hadiseyi bahane ederek bize olmadık ithamlarda bulunmak, meseleyi vatandaşlarımıza ki bir fuara katılmak için Rusya’ya giden vatandaşlarımıza eziyete vardırmak, evet ateşle oynamaktır. Bölgede ticari faaliyet veya insani yardım amaçlı olarak bulunabilecek tırları sorumsuz bir şekilde vurmak, evet ateşle oynamaktır. Rusya’ya çok samimi olarak ateşle oynamamasını tavsiye ediyoruz.

Değerli kardeşlerim;

Devletler arasındaki ilişkiler çocuk oyuncağı değildir. Rusya, bizim gözümüzde önemli, köklü bir devlettir. Bunun için Rusya’dan bu tür konularda devlet ciddiyetine yakışır bir tavır bekliyoruz. Her şeyin açık ve sarih bir şekilde ortada olduğu bir hususta tam tersi iddialarda bulunmak Rusya’yı dünyanın gözünde inanıyorum ki çok farklı bir konuma itecektir. Biz Rusya’yla olan ilişkilerimizi gerçekten çok önemsiyoruz.

Sayın Putin, Türkiye’nin kendilerini sırtından bıçakladığını söylüyor. Hayır, bu millet bugüne kadar hiç kimseyi sırtından bıçaklamamıştır. Bu millet göğüs göğse savaşmasını bilen bir millettir. Biz mücadelelerimizi her zaman göğüs göğse verdik ve öyle veririz, neticesi ne olursa olsun öyle veririz.

Biz bu ilişkilerin zarar görmesini hiçbir şekilde istemiyoruz, özellikle ilişkilerimize zarar verecek bir tutumun içinde olmamız kesinlikle mümkün değildir. Suriye sınırımızın ihlali sebebiyle yaşanan hadise kendi mecrasında sonuna kadar takip edilir, her şey araştırılır. Sonuçta olayda hangi tarafın kastı veya ihmali olduğu ortaya çıkar. Ama bu mesele üzerinden Türkiye’ye yönelik topyekûn bir iftira kampanyası başlatılmasını, vatandaşlarımızın taciz edilmesini, ilişkilerimizin tehlikeye atılmasını açıkçası Rusya’ya yakıştıramıyorum.

Pazartesi günü Paris’te Sayın Putin’le bu meseleyi yüz yüze doğrusu görüşmek isterim. Makul bir noktada buluşmayı arzu ederim. Bu konunun gereksiz bir şekilde tırmandırılmasından rahatsız olduğumuzu da özellikle ifade etmek isterim. Türkiye ile Rusya’nın önünde gerçekten çok büyük bir işbirliği potansiyeli var. Bu adımları attık, son birkaç yıldır gayet iyi bir şekilde bu devam ediyor. Bu sorunun ne mevcut ilişkilerimize, ne de potansiyelimize zarar vermesini istemiyoruz. Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinin bozulmasından memnuniyet duyanlar çıkabilir, ama bu durumdan zarar görecek olan sadece ülkelerimizdir. Rusya’ya samimiyetle diyorum ki, gelin böyle bir duruma meydan vermeyelim.

Değerli kardeşlerim,

Geçtiğimiz 13 yılda kat ettiği mesafe elbette çok önemli olan bir ülkemiz var. Daha çok yol kat edeceğiz, ama 2023 hedeflerimiz çok önemli. Ekonomide dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer almak mecburiyetindeyiz. Üretimimizi artırarak, teknolojik altyapımızı güçlendirerek, ihracat hedefimize ulaşarak, istihdam alanlarını genişleterek bu yolda kararlılıkla yürümeliyiz.

Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, kültürde, şehircilikte, ulaşımda, enerjide, velhasıl tüm alanlarda çıtayı yükseltiyoruz. Savunma sanayinde dışa bağımlılığımızı inşallah tamamen ortadan kaldırmalıyız. İşte o zaman kendimizle birlikte umudunu bize bağlamış tüm kardeşlerimizin geleceğine de ışık tutmuş olacağız. Türkiye’nin sorumluluğu sadece Edirne’yle Kars arasında değildir, meseleye böyle bakarsak bize ne Edirne’yi yar ederler, ne de Kars’ı. İşte bunun için coğrafyamızın kaderinden, milletimizin kaderinden kaçamayız diyoruz.

İnşallah güzel günler yakın. 13 yıl önce Türkiye’nin bu günlerini hayal edebiliyor muyduk? Soruyorum, 13 yıl öncenin Bayburt’unu düşünün; neydik ne olduk değil mi? Yeterli mi? Değil, daha da iyi olacak. Bugünden bakınca 2023 hedeflerimizi hayal gibi görenler inşallah 8 yıl sonra 2053 vizyonunu, 2071 vizyonunu konuşuyor olacaklar. Biz göremeyeceğiz, ama inşallah torunlarımızın evlatları onu görecekler.

Bayburt’un evladı, evet, Naci Ağbal kardeşimizin de Maliye Bakanı olarak Türkiye’nin 2053 hedeflerine ulaşması için önemli katkılar vereceğine, Şahap kardeşimin aynı şekilde önemli katkılar vereceğine inanıyorum.

Değerli kardeşlerim, şimdi hazır mısınız? Çünkü bizim için bir şey çok önemli, biz birliğimizden taviz vermeyeceğiz. Onun için ne diyoruz? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet… Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Yolumuz açık olsun, Allah yar, yardımcımız olsun inşallah.  Hepinizi Allah’a emanet ediyorum, kalın sağlıcakla.

Evet, Bayburt Bayburt olalı böyle kurdele görmedi. Hazır mıyız? Hepiniz şahit olun, daha nice açılışlarda beraber olacağız. Tüm milletimize selam, sevgi, saygılar sunuyoruz ve bu dua temenniyle kurdelemizi kesiyoruz; ya Allah Bismillah.