Sayın Başbakan,
Türk bankacılık sektörünün değerli temsilcileri,
Kıymetli işadamlarımız,
Sevgili kardeşlerim;
Sizleri en kalbi duygularımla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemizin geleceği açısından son derece önemli, son derece tarihi anlardan birine şahitlik etmek üzere bir aradayız. İstanbul’a dünyanın en büyük kapasiteli havalimanı kazandırma projemizde kritik bir adımı daha bugün hep birlikte atıyoruz. ‘Yap-işlet-devret’ modeliyle hayata geçirilecek bu havalimanının ihalesini 3 Mayıs 2013’te yapmış, temelini de 7 Haziran 2014 tarihinde atmıştık. Bugün ise 3,5 milyar Avrosu kamu bankaları, 1,1 milyar Avrosu özel bankalar tarafından sağlanacak olan toplam 4,6 milyar avroluk kredi finansmanının imza törenini gerçekleştiriyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 hedefleri ve 2053 vizyonuna ulaşma konusunda en önde gelen yatırımlarından biri olan bu projenin; ülkemiz, milletimiz ve tüm bölge için hayırlı olmasını diliyorum. Projenin hayata geçirilmesinde finansman desteği sağlayarak sorumluluk üstlenen, elini taşın altına koyan tüm kamu ve özel sektör bankalarımıza şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Türk müteahhitlik sektörü için farklı bir lige geçişin sembolü olacak bu projede görev alan tüm yüklenici firmalarımıza şimdiden başarılar diliyorum.
Bu proje sadece bankacılık ve müteahhitlik sektörümüz açısından değil aynı zamanda Türk sivil havacılık sektörü için de yeni bir dönemin kapılarını aralayacak. Bu projenin tüm etaplarıyla tamamlanması halinde Türkiye, bilhassa İstanbul, artık dünya hava trafiğinde küresel bir merkeze dönüşecek.
Kasım-200’de göreve geldiğimizde Sabiha Gökçen Havalimanı sıfırdı, herhangi bir uçuş söz konusu değildi. İstanbul, bugünle mukayese edilemeyecek kadar geri plandaydı. Tabii bunu ele almak suretiyle, bu hareketliliği kazandırmak suretiyle, Sabiha Gökçen artık ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Ve yeni pist yapımıyla ilgili adımlar atıldı. Aynı şekilde İstanbul ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Orada yine ilave pist yatırımlarına girildi. Bütün bunlarla beraber uçak sayılarımız da ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Sadece Türk Hava Yolları çalışırken bu sayı iki oldu, üç oldu, dört oldu, beş oldu, altı oldu, devam etti. İşte bütün bunlar Türk havacılık sisteminde bir rekabetin ne denli önemli olduğunu, nereden nereye geldiğimizi göstermesi açısından çok önemliydi.
Sabotajlara rağmen, engelleme, yavaşlatma girişimlerine rağmen bizlere bu unutulmaz anı yaşattığı için Rabbime şükrediyorum. Nasıl bugün bu imza töreniyle bir kritik eşiği aştıysak, inşallah havalimanının açılışını da gerçekleştireceğimize inanıyorum.
Değerli kardeşlerim;
Projenin ülkemiz açısından taşıdığı önemin daha da iyi anlaşılması için burada sizlere, az önce gerçi Sayın Başbakanımız, gerekse Bakanımız, rakamları verdiler; ama ben tekrarında fayda görüyorum. İstanbul yeni havalimanı, İstanbul’un Avrupa yakasında Yeniköy ve Akpınar yerleşimleri arasında Karadeniz sahil şeridinde yer alan yaklaşık 76,5 milyon metrekare büyüklüğündeki bir alana yapılıyor. Bu alan birilerinin iddia ettiği gibi öyle tesadüfen seçilmedi. Bölgenin ekolojik dengesi, rüzgar verileri, doğal-yapay mania durum tespitleri yapılarak belirlendi. Ve başbakanlığım döneminde Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Bey’le birkaç kez biz de helikopterle bölgeyi teknik arkadaşlarla dolaştık, gezdik. Hatta ekolojik çalışmaları yerinde incelemek suretiyle bu işin kararını verdik.
10 milyar 247 milyon avro yatırım maliyeti, 22 milyar 152 milyon avro, artı KDV kira bedeliyle toplamda 32 milyon 399 milyon avroya ulaşacak bu proje, ülkemizin bu alandaki en büyük yatırımıdır. Hani ‘çılgın projeler’ diyorduk ya; işte hayata geçen en önemlisi şu anda bu.
Ülkemiz havacılık sektörüne son 10 yılda öz kaynak, artı kamu, artı özel işbirliği kapsamında 3,5 milyar avro yatırım yaptı. Bu projenin yatırım bedeli geçtiğimiz 10 yılın yaklaşık 10 katı bir büyüklüğe tekabül ediyor. ‘Yap-işlet-devret’ modeliyle devletin kasasından 1 kuruş bile çıkmadan hayata geçirilecek bu projeyle devlet, kira bedeli ve KDV olarak üste 26 milyar Avronun üzerinde bir kazanç sağlayacaktır.
Üçüncü havalimanı projesi toplam 4 etaptan oluşuyor. Belirlenen takvime göre, İstanbul yeni havalimanının ilk etabı 2018 yılının ilk çeyreğinde inşallah hizmete girecek. İlk etap yatırımların başlamasıyla birlikte inşat dönemi süresince yılda ortalama 80 bin kişiye ek istihdam sağlanacak, havalimanının tamamen hizmete girmesiyle birlikte de bu rakam yıllık ortalama 120 bin kişiye çıkacak.
Projenin ilk etabı yılda 90 milyon yolcu kapasiteli terminal binası ve 3 kuzey-güney pisti yatırımlarını içeriyor. İnşallah ilk etap hizmete girince, şu an hiçbir yerde olmayan bir şeklide havalimanına aynı anda 2 uçak iniş yapabilecek. Ayrıca, yine mevcut havalimanımızda mümkün olmayan Airbus A-380 gibi büyük gövdeli uçaklar da buraya rahatlıkla inişlerini gerçekleştirebilecekler.
2028 yılında projenin tüm etapları tamamlanınca yıllık yolcu kapasitesi 150 milyona ulaşacak. Yıllık 57 milyon yolcunun kullandığı 1953 yılından beri, yani 63 yıldır Türk ve dünya havacılığına hizmet veren Atatürk Havalimanı artık talebi karşılayamıyor. Sabiha Gökçen ile beraber İstanbul’un yolcu kapasitesi 80 milyonun biraz üzerinde. 2016 yılında 93 milyonu aşkın yolcunun İstanbul’daki havalimanlarını kullanması bekleniyor. Başlı başına bu rakamlar bile yeni havalimanının ne büyük bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaya yeterlidir.
Burada bir hususu da vurgulamak istiyorum: Projeyi hazmedemeyen belli kesimlerin aksine, bu havalimanı çevre hassasiyeti açısından dünyada örnek olacaktır. Bu havalimanı kendi enerjisini üreten, çevreci, doğa dostu ve engelsiz olacak şekilde tasarlanmıştır. Yeni havalimanı tamamlandığında yolcu kapasitesi bakımından dünyanın en büyük, gelecekte de uzun yıllar boyunca dünyanın sayılı havalimanlarından biri olacaktır.
Değerli dostlar,
Halka hizmetti Hakk’a hizmet gören bir anlayışın bu ülkeyi nereden nereye taşıyabileceğini görmek isteyen, ülkemizin son 12 yılına baksın. Türkiye’nin son 12 yılı ‘yapılamaz’ denilenlerin yapıldığı, hayal denilen işlerin tek tek hayata geçirildiği bir atılım dönemidir.
Türkiye geride bıraktığımız dönemde sadece belli kesimlerin kullanabildiği, vatandaşlarımızın çoğu için bir lüks olan hava yolunun halkın yolu oluşuna şahit etti. Şehirlerarasında otobüsle gidip gelenler artık fiyatlar o tür dengeye geldi ki, ‘ben uçakla gidebilirim’ dedi ve uçakla seyahat etmeye başladı. Şu an ülkemizde faaliyet gösteren 55 havalimanı var. Ki göreve geldiğimizde bu sayı 26’ydı; 26 havalimanından 55’e çıktı. 2002 yılında bu sayı 26’yken bunu kimse hayal edemiyordu. Öyle illerimiz vardı ki; ‘Şırnak’a havalimanı mı olurmuş, Muş’a havalimanı mı olurmuş, Iğdır’a havalimanı mı olurmuş, Hakkari’ye havalimanı mı olurmuş, Ağrı’ya havalimanı mı olurmuş?’ diyenler, bu havalimanlarının yapıldığını hamdolsun gördüler.
Avrupa’da hiç bir örneği olmayan, dünyada da sadece 2 tane emsali olan -az önce Sayın Başbakanımızın da söylediği- Ordu-Giresun Havalimanı gibi bir projeyi de hayata geçirdik. Yani denizin üzerinde inşa edilen bir havalimanı. Teröre, tüm sindirme ve sabotaj girişimlerine, tehditlere rağmen Hakkari’de de Selahaddin Eyyubi Havalimanı’nı inşa ettik. İnşallah 2023 yılına kadar ülkemizdeki havalimanı sayısını 60’a çıkarmış olacağız. Büyük projelere girişmek için büyük ideallerinizin, büyük hedeflerinizin olması gerekiyor. Yani evinizden çıktığınızdan zaman yarım saatlik bir mesafede havalimanına ulaştığınızı düşünün, şehirlerarasında nereden nereye ne kadar kısa zamanda ulaşacağınızın bunlar da bir ifadesidir. Çünkü ‘vakit nakittir’ anlayışını bununla değerlendireceğiz.
Türkiye hamdolsun artık küresel ölçekte planlar, küresel ölçekte projeler yapan bir ülke konumuna geldi. Ekonomi politik dediğimiz olayı işte burada değerlendirmek durumundayız. Sadece kara yollarında değil, sadece hızlı trende değil; savunma sanayinde, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, enerjide, çevrede, konutta, hemen her alanda dünyanın öncüsü olmaya aday bir ülkeyiz. Dün her şeyiyle dışa bağımlı olan Türkiye, bugün kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayan, hatta karşılamanın ötesinde üreten, ihraç eden, birçok alanda ilkleri gerçekleştiren bir ülke oldu. Ulaştığımız her hedef bizim için yeni bir başlangıçtır. Vatandaşlarımızdan aldığımız her dua, her ‘Allah razı olsun’ ifadesi bizi men önemli motivasyon kaynağımızdır.
Türkiye’nin bu atılımlarının, ekonomisinin ve demokrasinin güçlenmesiyle beraber artan özgüvenin birilerini rahatsız ettiğini tabi ki görüyoruz. Bu rahatsızlığın çok farklı araçlar ve yöntemlerle dışa vurulduğunun da gayet iyi farkındayız. Bahane olarak kullanılan, istismar edilen sebeplerin ötesindeki asıl niyetleri, asıl sıkıntıları, asıl mesajları da gayet iyi biliyoruz.
Şunu bir kez daha ifade etmek isterim: Türkiye’nin 90 yıllık tarihi bir yönüyle bu mücadelelerin tarihidir. Türkiye’nin önü, diğer devletlerden daha ziyade, üretmeden çalışmadan kazanmaya alışmış içerideki bir grup tarafından hep kesilmiştir. Bu ülkenin potansiyeline inanan, biz de yapabiliriz diyen idealist siyasetçiler, iş adamları, sanayiciler hayalperest ilan edilerek karalama kampanyalarının hedefi olmuştur.
Rahmetli Menderes, rahmetli Özal, rahmetli Erbakan siyasetçiler olarak, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş idealist sanayici ve mühendisler olarak, Devrim otomobili bir umudun ilk adımı olarak, bu lobinin hedefi olmuştur. Taş üstüne taş koymak isteyen, inşa ve ihya etmeye gayret eden herkes bu yıkım ekibinin saldırılarına maruz kalmıştır.
Nuri Demirağ uçak fabrikası kurmuş, daha sonra önünü kesmişler ve bunu gazocağı fabrikasına çevirmişlerdir. Bunları yaşadı bu ülke. Ülkemizde barınamayan, barındırılmayan birçok parlak beyin maalesef yurt dışına gitmiş demiyorum, yurt dışına kaçmış, projelerini o ülkelerde gerçekleştirmenin yollarını aramışlardır. Şöyle gazete sayfalarında bir yolculuk yaparsanız, milli projelerimizin nasıl baltalandığını, nasıl hor görüldüğünü, nasıl emekleme evrelerinde çelme takıldığını görürsünüz.
Değerli kardeşlerim,
Aynı lobi bugün de sabotajlarına devam ediyor. 2013 yılında 3-5 ağaç bahanesiyle başlatılan Gezi olaylarının hedeflerinden biri de işte bu havalimanıydı, bunu da engellemek istediler, bunun da karşısına dikildiler. Paralel ihanet çetesinin yürüttüğü 17-25 Aralık darbe girişiminin hedefi, şahsım ve dönemin hükümeti yanında, bu proje için elini taşın altına koyan firmalarımızdı. Cumhuriyetimizin 90’ıncı yılında açtığımız yüzyılın projesi olan Marmaray ile ilgili yapılan tezviratları hepimiz hatırlıyoruz, onun için de çok şeyler söylediler ve Marmaray bundan dolayı yaklaşık 4 yıl gecikmeyle açıldı.
Biliyorsunuz, geçen hafta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız milli araba projemizin ilk prototiplerini kamuoyuyla paylaştı. Bunun üzerine birileri hemen gazetelerinde, ‘milli değil devşirme’, ‘yerli değil çakma’ diye manşet atarak projeyi ilk aşamasında sabote etmeye, itibarsızlaştırmaya çalıştı. Oysa bu çalışma dünyada nasıl yapılıyorsa ülkemizde de o şekilde yapılıyor. Aynı şekilde havalimanı için de bir başka ülke yapınca ‘tarihi yatırım’ diye alkışlayanlar, konu Türkiye olunca hemen çevre ve doğa hassasiyetlerini hatırlıyor.
Testinin içinde ne varsa, unutmayın dışına da o sızar. Maalesef bunların testisinin içinde yerli ve milli olana düşmanlık olunca dışarıya da ancak o sızıyor. Ziya Paşa’nın dediği gibi, ‘Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Biz şimdiye kadar eserlerimizle konuştuk, hizmetlerimizle konuştuk, hayata geçirdiğimiz mega projelerle konuştuk. Biz eserlerimizle konuşmaya, hizmetlerimizle konuşmaya devam edeceğiz. Biz işte böyle büyük projelerimizle konuşmaya, laf değil icraat üretmeye devam edeceğiz.
Başta vatandaşlarım olmak üzere şunu herkesin bilmesini istiyorum: Çünkü bugünkü Türkiye; 1960’ların, 1980’lerin, 1990’ların Türkiye’si değildir. Türkiye’de artık kaos dönemleri, kriz dönemleri, istikrarsızlık ve gerilim dönemleri geride kalmıştır. İçine kapanık, pasif, 3-5 manşetle gündemi belirlenen, siyaseti dizayn edilen Türkiye dönemleri artık geride kalmıştır. Türkiye 2023 hedeflerine uygun şekilde her alanda yapması, yapılması gereken çalışmaları kararlılıkla hayata geçirmeye devam edecektir.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha bu projenin gerçekleşmesinde emeği geçen Sayın Başbakanımız, bakan arkadaşlarım ve yüklenici firmalarımızla birlikte, -ki onlar bu sürecin artık bundan sonraki hem işleticisi olacak, hem bu işin örneğini dünyada ilk verenlerden bir konsorsiyum olmuş olacak- burada emeği geçen mimarlarımızdan, mühendislerimizden işçilerimize kadar hepsine milletim adına, şahsım adına şükranlarımı sunuyorum. İnşallah devlet olarak onları bu projenin her aşamasında destekleyecek, yarı yolda bırakmayacağız.
Üçüncü havalimanı projesinin tekrar ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum.