Sevgili gençler,
Çok değerli genç arkadaşlarım, genç kardeşlerim;
Hepinizi Allah’ın selamıyla, rahmetiyle selamlıyorum. Sizlerin şahsında Ankara’nın ve tüm Türkiye’nin gençlerini gönülden selamlıyorum. Tüm şehitlerimizi selamlıyorum. Konuşmamın başında hemen diyorum ki; selamların en güzeliyle gelin tüm şehitlerimize birer Fatiha göndererek selamlayalım.(…)
Buradan işgale direnen, zulme rıza göstermeyen Filistin’in vakur gençlerini, sabrı katık eden Suriye’nin cefakâr gençlerini, zindanlarla çile dolduran Mısır’ın kahraman gençlerini, umut yolculuğuna çıkmış Afrika’nın mağdur ve mağrur gençlerini selamlıyorum.
Yurdumuzun dört bir yanında gece-gündüz demeden eli tetikte nöbet tutan her biri fedakârlık abidesi kahraman Mehmetçiklerimizi selamlıyorum. Milletimizin huzuru ve güveni için canını hiçe sayan, tüm zorluklara, sıkıntılara rağmen görevini hakkıyla yerine getiren polislerimizi selamlıyorum. Rabbim onlara güç versin. Kudret versin. Cesaret versin.
Bizleri biraraya getiren, hasbihal etmemize, hasret gidermemize vesile olan Türkiye Gençlik Kulübü Federasyonuna, Sayın Başkan ve ekibine teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Sağ olasınız.
2003 yılından bugüne kadar gençliğe ve eğitime hizmet maksadıyla bu çatı altında emek vermiş herkesi bu vesileyle tebrik ediyor, özellikle hayırseverlere şükranlarımı ifade ediyorum. Türkiye Gençlik Kulübü Federasyonu Kongresinin ülkemiz, milletimiz ve tüm gençlerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Sevgili gençler, kıymetli genç kardeşlerim; içinde bulunduğumuz bölge son derece önemli ve sancılı bir süreçten geçiyor. Sadece bugünümüzün ve yakın geleceğimizin değil, önümüzdeki yüzyılın temellerinin atıldığı, şekillendiği, adeta tasarımının yapıldığı bir değişim yaşanıyor. Türkiye olarak bu sürecin öznesi olmak, kendi coğrafyamızda kendi geleceğimiz için inisiyatif almak durumundayız. Kendi hedeflerimiz doğrultusunda hadiselerin gidişatını yönlendirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde tıpkı geçmişte olduğu gibi seyirci koltuğuna oturup çizilecek yeni sınırları izlemek durumunda kalacağız.
Bir varlık-yokluk mücadelesi verdiğimizin altını özellikle çizmek istiyorum. Burada varlıktan kastım, sadece ülkemizi, yani üzerinde bulunduğumuz toprak parçasını bir bütün olarak muhafaza etmek değildir. Mücadelemizin özünü bu coğrafyanın ruhunu oluşturan, milletimizi birarada tutan, vatana anlam katan değerlerimizin tamamı oluşturuyor. Evet, millet olarak birliğimize, beraberliğimize sahip çıkmanın mücadelesini veriyoruz.
Burada önemli bir hususu özellikle ifade etmek istiyorum; bir millete ait olmak sadece aynı toprak parçasını paylaşmak ülke sınırları içinde tesadüfen birarada bulunmak değildir. Millet olmak, aynı ulvi değerler etrafında birleşmek, ülkesinin geleceği, vatanın huzuru için kaygı duyabilmek, fedakârlık yapabilmektir. Ancak aynı gelecek hayalini paylaşan, ülkesinin çıkarlarını kendi çıkarlarının üzerinde tutabilen topluluklar millet olabilir. Biz destansı bir mücadeleyle bu toprakları kendimize vatan yaparken, bin yıllık tarihimizi gergef gibi işlerken aynı amaç, aynı ruh, aynı idealler etrafında toplanan bu milleti de milletçe hep birlikte inşa ettik. Anadolu topraklarında Malazgirt’le birlikte ilk harcını koyduğumuz, İstanbul’un fethiyle siluetini yükselttiğimiz, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda restorasyonunu yaptığımız bu gerçeği tüm dünyaya defalarca ilan ettik. Üstesinden geldiğimiz her badirenin ardından birbirimize daha da kenetlenerek istiklalimizi, şerefimiz ve namusumuz bilerek bugünlere geldik.
Gençler, bakınız her zaman söyledim, söylüyorum; bizim bir Rabiamız var. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet dedik. 78 milyonla biz tek milletiz. Tek bayrak dedik, bizim bayrağımızın rengi belli. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Şimdi birileri çıkmış iyi saz çalıyormuş. Ne diyor? ‘Bayrağa saygısızlık yapan mı var?’ diyor. Yahu bayrakları indirmeye çalışan sizsiniz, son zamanda akıl verenler sayesinde birkaç yerde Türk Bayrağını dalgalandırdınız diye bunu yutacağımızı mı zannediyorsunuz? Teröristlerin cesetlerini kendi bayrağınızla sarıyorsunuz ve orada onlar huzurunda güya cenaze namazı kılıyorsunuz ve bunu da sosyal medyadan her yerle, dünyayla paylaşıyorsunuz; sizin gerçek yüzünüz o… Bunu kimseye yutturamazsınız. Ben diyorum ki; milletim bunun hesabını sormaya hazırlanmalı. Buna hazır mıyız? Bu çok önemli…
Gençler bakınız, bu ülke yakın tarihinde çok büyük kayıplar, çok büyük mücadeleler verdi. Türkiye tarih boyunca ne zaman şaha kalktıysa, ne zaman atılıma geçtiyse, ne zaman zincirlerinden, prangalarından kurtulmaya başladıysa kirli oyunlar, kirli senaryolar tedavüle sokuldu. Bir dönem Alevi ile Sünni’yi birbirine kırdırıp bundan nemalanmak isteyenler çıktı. Aynı şekilde Türk ile Kürt’ün kardeşliğine fesat tohumları ekmek isteyenler oldu. Soruyorum ben; şimdi şu arenada: Burada Türk var mı? Kürt var mı? Laz var mı? Arap’ı var mı? Boşnak’ı var mı? Biz hep beraber bir milletiz. Etnik ayrımcılıktan, inanç farklılıklarından, gelir dağılımındaki adaletsizlikten kendisine siyasi ya da ekonomik çıkar sağlamanın peşine düşenleri gördük. Ben bu salonda olanları, ülkemin genelinde olanları hiçbir zaman kalkıp da etnik yapısına bakarak sevmedim ki... Hepsini beni yaradan Allah yarattığı için sevdim. Doğuya, güneydoğuya bir zamanlar hizmet gitmezken Başbakan olduğum andan itibaren ne demiştim hatırlayın; ‘Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olacak, kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak ve 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarının tamamını ayağa kaldıracak ve modern Türkiye’yi inşa edeceğiz.’
Kardeşlerim,
6100 kilometre bölünmüş yol varken biz bunun üzerine 17 bin kilometre bölünmüş yolu ilave ettik. 26 tane havalimanı varken bunların sayısını 55’e çıkardık. Güneydoğuda, doğuda bugün havalimanları var mı? Var. Üniversitesiz şehir kaldı mı? Hayır. Okullar her yere aynı şekilde dağıldı. Hastaneler aynı şekilde her yere dağıldı. Ve artık bakıyorsunuz ambulans helikopterlerle, ambulans jetlerle ülkemizin en ücra köşesine ulaşılabilir hale geldik. Yani biz insanımıza insan olduğunu, insanca muameleyi gösterdik.
Sevgili gençler,
Devlet öndeyken biz dedik ki; ‘Hayır, önde insan olacak, devlet arkada olacak; devlet, milletinin hizmetkarı olacak.’ Biz hizmetkar devlet dedik, efendi devlet değil… Bunu getiren biz olduk, bu anlayışı getiren biz olduk, böyle çalıştık. Ülkeyi gerici-ilerici, laik-antilaik gibi kamplara bölmek, bu ayrımcılıktan çıkar devşirmek isteyenleri müşahede ettik.
Siz değil, ama babalarınız, dedeleriniz çok iyi bilir gençler; 1970’lerde birçok ilimizde gençlerin hayatları ideolojik kavgalar uğruna söndü, söndürüldü. O karanlık günlerde birileri gençlerin heyecanını, iyi niyetini, coşkusunu, fikirlerini, hayallerini istismar etti, kullandı. Kendi çirkin emellerine alet etti. Ardından 1984’ten itibaren ülkemizin doğusunda, güneydoğusunda türetilen bir örgüt aracılığıyla Türkiye terörle, cinayetle tehdit edilmek, milletimiz birbirine düşürülmek istendi. Bugün de güvenlik güçlerimize yönelik alçakça saldırılarla, provokasyonlarla, tahriklerle ülkemizi karanlığa sürüklemek için her türlü oyunu oynamayı sürdürüyorlar. Ülkede demokrasi güçlenmesin, siyaset çözüm aracı olmasın diye ellerinden geleni yapan siyasetçiler, medya mensupları olduğunu üzüntüyle görüyoruz.
Şimdi soruyorum: Ey sermaye sahipleri, ey medya mensupları, yahu bu teröristlerin eline bu silahları kimler veriyor? Bunlar bu silahları nereden buluyor? Bu ülkede benim Mehmetçiğimi şehit edenlere siz ey paralel yapı; nasıl alkış tutuyorsunuz, bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Şu anda bu paralel yapı, terör örgütüyle iş tutmuş vaziyette el-ele, omuz-omuza… Ama şunu bilsinler: Bu can bu tende olduğu sürece biz bu mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Devletimizi, Hükümetimizi, şahsımı hedef alıyorlar, içeride de-dışarıda da hedef alıyorlar. Niye? Ha bunlar bizi hedef aldıklarına göre biz doğru yoldayız.
Sevgili gençler;
Bizim gençliğimiz kardeşi kardeşe kırdıran zihniyetin oyunlarını takip etmekle geçti. Nice trajedilere bizzat şahit olduk. Nice genç kardeşimizin, arkadaşımızın sokak aralarında hayatlarının söndüğünü gördük. Önce ‘sen sağcısın-sen solcusun’ diye kamplara bölünüp birbirleriyle ölümüne kavga ettirilen, sonra da hapishanelerde, işkence odalarında idam sehpalarında ömürleri heba edilen gençler, bizim gençlerimizdi. Bugün geriye bakınca kimin kazanan, kimin kaybeden olduğunu çok daha net görebiliyoruz. Silah tüccarları, çeteler, Türkiye üzerine karanlık tezleri olanlar kazanırken, gariban Anadolu evlatları kaybetti. Oğulları namluların ucunda idam sehpalarında ölen analar, yürekleri yanan babalar kaybetti. O günün kazananları ise işte bugün yine sahnede.
Gençler,
Tarih boyunca bu milletlerin, bu milletin evlatları arasına nasıl nifak sokmak istediyseler, bugün de aynı şekilde nifak sokmaya çalışıyorlar. Dün sağ-sol çatışmasıyla birbirine düşürülen gençlik, bugün de Türklük-Kürtlük, Alevilik-Sünnilik üzerinden birbirine düşürülmek isteniyor. Dün olduğu gibi bugün de ülkemiz terör sopasıyla hizaya sokulmak, tedip edilmek isteniyor. Terör örgütü ve onun siyasi uzantıları tarafından aynı kirli senaryoyla kadim kardeşliğimiz tahrip edilmeye çalışılıyor. Türkiye’nin dört bir yanında cenazeler defnedilirken öfkeyle kalkan yumruklar inecek yer ararken, inanın bana birileri ellerini ovuşturarak bu sahneleri izliyor. Onlar seviniyorlar, onlara fırsat vermemek lazım.
Kardeşlerim, 78 milyon Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Roman’ıyla, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla 78 milyon sizlere sesleniyorum: Önümüzde 1 Kasım… İşte bu 1 Kasım’da adeta bir milat olsun, bir yeniden doğuş olsun. Bu yeniden doğuşla bu ülkede inşallah bu terörü gelin toprağa gömelim diyorum.
Biliyorum; sizlerin, benim, hepimizin, 78 milyon vatandaşımızın vicdanı sızlıyor. İçimiz, ciğerimiz yanıyor, sabır taşımız çatlama noktasına geldi. Yalandan, iftiradan, şımarıklıktan, millet olarak muzdarip olduk, oluyoruz. Dün demokrasi havarisi kesilenlerin bugün kendi ikballeri için kanı, gözyaşını, şiddeti savunduklarını görmekten üzüntü duyuyoruz. Türkiye’nin en önemli işadamlarını bünyesinde barındıran derneğe yöneticilik yapmış olanların dahi terör örgütünün yalanlarına sorgusuz-sualsiz inanabiliyor olmalarını hayretle karşılıyorum. Devletini suçlu, terör örgütünü masum göstermeye çalışanların yaşadıkları akıl tutulmasını ibretle izliyoruz. Düne kadar biraraya gelmesi imkansız görünenlerin vicdanlarını bir kenara bırakıp terörün tarafında saf tutabiliyor olmalarını şaşkınlıkla takip ediyoruz. Bu tabloya tahammül etmek gerçekten çok zor.
İstiklal Marşı şairimizin dediği gibi: “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, / Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! / Adam aldırmada geç git diyemem, aldırırım. / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım, / Zalimin hasmıyım amma, severim mazlumu.” Evet, bu tabloda başta gençlerimiz olmak üzere hepimizin uyanık olması, aklıselim ile hareket edip sağduyulu davranması gerekir. Oynanan oyunları görmeli, bu oyunlara gelmemek için daima müteyakkız olmalıyız.
Bilhassa siz gençler, yani Türkiye Gençlik Kulübü Federasyonu’nun gençleri, aklıselim sahibi gençler, özellikle sizlere sesleniyorum; ben inanıyorum ki bu ülkede aklıselim sahibi, yani tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlete inanmış olan gençlik hiçbir zaman şiddete başvurmayacaktır, hiçbir zaman. Ama bu gençlik yan gelip de yatmayacaktır, yeri geldiği zaman tepkisini demokratik ölçüler çerçevesinde gösterecektir. Bu bazen yürüyüş olur, bazen miting olur, meydanlarda aynen bugün salonda olduğu gibi bu tür etkinliklerle bizler düşüncelerimizi ortaya açık, net koyarız. Örneğin Pazar günü inşallah İstanbul Yenikapı Meydanı’na davetliyiz. orada yine STK’ların biraraya gelmesiyle, "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" adıyla toplanacak ve milletçe terörü lanetleyeceğiz.
Şunu asla unutmayın sevgili gençler; bizim gençliğimiz, evet, kaleminden mürekkep akan gençliktir, bizim gençliğimiz kanla beslenen gençlik değildir. Farkınız bu, gücünüz burada, yüceliğiniz bu… Terör, amacına ancak milletimiz birbirine düşerse ulaşır, Türk ile Kürt, Alevi ile Sünni, Çerkez ile Roman arasındaki bağ çatlarsa, kardeş kardeşe muhabbetle değil, husumetle bakarsa kazanan terör olur, terör örgütü olur. İnşallah Türk’üyle, Kürt’üyle bütün milletimizi, bütün Türkiye’yi bu alçaklardan, bu hainlerden kurtaracağız.
İçlerinde kimlerin olduğunu görüyorsunuz değil mi? Bakıyorsunuz içlerinde Alman’ı var, İngiliz’i var, Fransız’ı var, Hollandalısı var, gelmiş aralarına bulaşmış, kimler kimlerle el tutuyor görüyorsunuz. Bunlar kandan, hem de bizzat benim Kürt kardeşlerimin kanından besleniyorlar. Bunlar en önce benim Kürt kardeşimi hedef alıyorlar, en önce benim Kürt kardeşimin hayatını karartıyorlar. Kürt kardeşimin evladını zorla dağa çıkaran, gençleri birer ölüm makinesine dönüştüren bu karanlık yapıdır. Hizmetleri engelleyen, şehirleri yakıp yıkan, hayatı Kürt kardeşlerime zehir eden bu terör örgütüdür. İşte Kürt kardeşlerimizi bu kana susamış insanlık düşmanlarından, gençleri kirli emellerine kurban etmekten çekinmeyen bu istismarcılardan hep beraber kurtaracağız.
Terör örgütü gençlerin kanını alçakça dökerken, iplerini elinde tuttuğu siyasi parti, her gün sokakları provoke etmeye, arsızca şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyor. Allah aşkına, gençler, soruyorum, sevgili misafirler, soruyorum; bir siyasi partinin görevi teröre perde olmak mıdır? Bir siyasi partinin görevi acaba kendi etnik yapısında olan Kürt kardeşini öldürmek midir? Sırtını millet yerine terör örgütüne dayayan bir parti, parti olarak kalabilir mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer alan bir milletvekilinin görevi ateşe benzin dökmek midir? Siyaset teröriste siper olup güvenlik güçlerini yalanla, iftirayla, çarpıtmayla hedef almak mıdır? Açık söylüyorum, kimin taşeronu olurlarsa olsunlar, nereye hizmet ederlerse etsinler, bu kiralık katillerle sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz. Gençler, bu terör sevdalılarının milletimizin arasına nifak sokmasına da asla fırsat vermeyeceğiz.
Ben buradan bir kez daha bu ülkenin aydınlarını, yazarlarını, medyasını, özellikle de siyasetçilerini sağduyulu ve sorumlu davranmaya davet ediyorum. Sağduyuyu telkin etmek yerine kışkırtmayı tercih edenler millet önünde mahcup olurlar. Bu vatan bizim, bu ülke bizim, bu devlet bizim, hepimizin.
Gençler, cinayetlere sessiz kalmak, caninin suçuna ortak olmaktır. Biz ülkemize sevgi tohumları ekmenin, kardeşlik iklimini geliştirmenin mücadelesini veriyoruz. Bugüne kadar hiçbir provokasyona, hiçbir tezgaha, hiçbir fitne girişimine fırsat vermedik ve vermeyeceğiz. Terör belasının ülkemizin ayağına pranga olmasına müsaade etmeyeceğiz. Vakit mezhep, meşrep, etnik kimlik siyasetiyle ayrışma değil, bir olma, beraber olma, iri olma, 78 milyonla kardeş olma vaktidir.
Sevgili gençler, değerli genç kardeşlerim,
Şundan emin olun: Sizler saflarınızı ne kadar sıkı tutarsanız, bunlar o kadar açığa çıkacaklar. Sizler ne kadar kucaklaşırsanız, birbirinizi Allah için severseniz, bunlar o kadar boşluğa düşecekler. Daha önceki neslin yaşadıkları, çektikleri sıkıntılar sizler için bir ibret vesikası olarak ortada duruyor. Son derece dikkatli olmalı, kurulan bu tezgahı hep birlikte bozmalıyız. Gençlik heyecanınızın size yanlış yaptırmasına, hukuktan, meşruiyetten ve hakkaniyetten saptırmasına asla izin vermeyeceksiniz, çünkü sizler sadece bugünümüzün değil, geleceğimizin de teminatısınız. 2023’e sizinle yürüyeceğiz, 2053’e sizinle yürüyeceğiz, 2071’e sizinle yürüyeceğiz.
Sizler yeryüzünde çok az millete nail olmuş bir sorumluluğu, bir emaneti üzerinizde taşıyorsunuz; siz asla küçük düşünemezsiniz, sizler küçük meselelere takılıp kalamazsanız, çünkü siz tarih yazacak bir gençliksiniz. Evet, bu gençlik tarih yazacak. İşte bu sloganla çıktığınız yolda sizin aydınlık ufkunuzu kimsenin karartmasına müsaade etmeyeceksiniz. Kendinizi her alanda geliştirerek tarihi misyonumuza hazırlanacaksınız.
Gururluyum, zira karşımda Selçuklu’nun, Osmanlı’nın torunlarını gördüğüm için gururluyum. Karşımda dinamik bir Cumhuriyet neslini gördüğüm için gururluyum. Bu ülkede geçmişte yapılan hatalar milletimize de, ülkemize de çok ağır bedeller ödetti. Gençler, bu bedellerin tekrar tekrar ödenmesine, millete yeniden ağır faturalar çıkartılmasına biz razı olamayız. İşte onun için biz, ‘zaman bendedir ve mekan bana emanettir’ diyen bir gençlik istiyoruz. Bunun için de en büyük yatırımı yeni nesillere, gençlere yapıyoruz. İyi eğitim almış, altyapıya kavuşmuş, bilgi ve hikmetle donanmış bir gençlik için tüm imkânları seferber ediyoruz. En önemlisi de, milli, manevi değerlerine sahip çıkan, onları yaşatan, geleceğini geçmişinden aldığı güç, gurur ve ilhamla şekillendiren bir gençlik tasavvur ediyoruz.
Buraya özellikle kulak vermenizi istiyorum, sizlere Mehmet Akif’in şu muhteşem dizeleriyle seslenmek istiyorum:
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın ruhunu, vicdanını bağlar.
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
İşte siz bu vatana, bu memlekete sahip çıkacaksınız, 2023 hedeflerine sımsıkı sarılıp var gücünüzle onları gerçekleştirmek için çabalayacak olan sizlersiniz.
İnşallah bu akşam 21:30’da TRT ortak canlı yayında tüm milletimle beraber olacağım, sizleri de ekranlara davet ediyorum. Sizlere inanıyor, sonsuz derecede güveniyorum, bunu başaracak, 2023’te inşallah hep birlikte farklı bir Türkiye inşa edeceğiz.
Bize bu toprakları vatan olarak bırakan tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde tazimle, hürmetle eğiliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun. Yolumuz, bahtımız açık olsun diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.