ENSAR Vakfı’mızın değerli Başkanı,
Çok kıymetli Mütevelli Heyet üyeleri,
Sevgili kardeşlerim,
Sevgili gençler,
Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Ramazan-ı Şerif’in, ülkemiz, milletimiz ve tüm Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum. bu güzel iftar programı vesilesiyle bizleri biraraya getirdiği için Ensar Vakfımızın yöneticilerine teşekkür ediyorum.
1979 yılından bugüne kadar vakfın yürüttüğü hizmetlerde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bilhassa ülkemizde bir imam hatip nesli yetişmesi için vakfımızın çatısı altında gösterilen gayretlerin en yakın şahitlerinden biriyim. Dinini öğrenen ve yaşayan nesiller yetiştirme yolunda sürdürülen bu hizmetin ilanihaye devam etmesini canı gönülden temenni ediyorum.
Değerli kardeşlerim,
Vakıflarımız ve derneklerimiz bizim en güçlü sivil toplum örgütlerimiz olarak ülkemizin her köşesinde milletimizin her kesimine çok önemli, çok hayırlı hizmetler veriyor. Ben de her Ramazan’da olduğu gibi bu Ramazan’da da mümkün olduğu kadar bu kuruluşlarımızın iftarlarına katılıyor, dostlarımızla, kardeşlerimizle hasret gidiyorum.
Bilhassa vakıf geleneğimiz Selçuklu ve Osmanlı’dan beri bizim çok önemli sosyal dayanışma ve yardımlaşma kurumumuz olarak kardeşliğimizin en kuvvetli bağını oluşturuyor. Bugün Amerika başta olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde vakıf sistemi, bizim tarihimizdeki bu uygulamadan esinlenerek tesis edilmiş ve geliştirilmiştir. Milletin ihtiyaç duyduğu, ama devletin yerine getirmediği veya getiremediği hizmetleri ifade eden vakıflarımız bugün de aynı şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Zaten ağır işleyen hantal bir yapıya sahip devlet mekanizması, hele bir de yanlış zihniyetlerin eline düştüğünde devletle toplum ve birey arasında devasa bir uçurum ortaya çıkmasına yol açıyor.
Bu bakımdan devlet ne kadar güçlü, devleti yönetenler ne kadar makbul olursa olsun; vakıflar başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının önemi hiçbir zaman azalmayacaktır. Özellikle eğitim, sağlık, dayanışma ve yardım gibi alanlardaki vakıf hizmetlerinin teşvikini ve yaygınlaşmasını son derece önemli buluyorum.
Bugün ülkemizde anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim sistemimizde vakıf okullarımızın çok önemli bir yeri var. Hatta Ensar Vakfı’mızın imam hatip okullarında yürüttüğü faaliyetleri dikkate aldığımızda, devletin eğitim hizmetlerinde de sivil toplum kuruluşlarımızın ciddi katkısı olduğunu görüyoruz. Devletle vakıflarımızın birbirlerini tamamlayan bu işbirliğini ülkemiz ve milletimiz için büyük bir kazanç olarak görüyorum. Geçmişte bu bütünlüğü bozmaya yönelik çok acı hadiseler yaşadığımızı kesinlikle unutmuş değiliz.
1940’ların tek parti zulmünü asla unutmadık, 1970’lerde dönem dönem yaşanan baskıları daha dün gibi hatırlıyoruz. Hele 28 Şubat faciasının sızısı hala yüreklerimizde tüm canlılığıyla yaşıyor. Hamdolsun, Türkiye o karanlık günleri geri bıraktı. 1950’den itibaren yürütülen mücadelenin zirvesini geçtiğimiz 12 yılın oluşturduğuna inanıyorum. Bilhassa 28 Şubat dönemindeki haksızlıkların, hukuksuzlukların, mağduriyetlerin büyük ölçüde giderildiği de bir gerçek.
İmam hatip okullarımızın 600 binden 60 bine düşen öğrenci sayısı bugün 1 milyonu buldu. Bu bir gerçeği ortaya koyuyor; demek ki milletimiz kendi ruh dünyasında aslında evlatlarını imam hatip okullarına göndermeyi kesinlikle sinesine yerleştirmiş. Kendi yapamadığını biliyor ki artık imam hatip okullarında evladına verirler, onu o şekilde yetiştirirler. Zira bir genç nesil var ki, bakıyorsunuz maalesef elinde palayla, silahla, molotoflarla dolaşıyor. Bunlar bizim neslimiz olamaz, bu milletin evladı olamaz. Zira Müslüman o kimsedir ki, elinden ve dilinden diğer Müslümanlar da emindir. Bunların böyle bir derdi var mı? Yok. Ama ben inanıyorum ki, imam hatip neslinin böyle bir derdi vardır, böyle bir ideali vardır ve onlar bu millete bu yolda hizmeti vermeye devam edecektir.
Başörtüsünden dolayı okullarından, memuriyetlerinden atılanların haklarını hamdolsun tamamıyla iade ettik, bunları biz kazandırdık, artık böyle bir sorunumuz yok. Artık imam hatibe giden evlatlarımız istediği üniversiteye gitme hakkını elde etmiş vaziyette ve başörtüsü de artık sorun olmaktan çıktı. Bırakın imam hatipleri, artık düz liselerde de, biliyorsunuz Danıştay kararını verdi, oralarda da artık başörtüsü sorun olmaktan çıkmıştır, ona da kimse engel koyamaz. Ve yine düz liselerimizde de biliyorsunuz artık Siyer-i Nebi ve bunun yanında Kur’an-ı Kerim serbest seçmeli ders olarak okutulabiliyor, bunu da gördük. Kurumları kendi görev alanlarına çektik, milli iradenin üstünlüğünü tesis ve tahkim ettik. Sadece kamuda değil, özel sektörde yaşanan adaletsizlikleri de giderdik. 28 Şubat döneminde inancından dolayı, daha önce sosyal statüsünden dolayı dışlanan, ezilen, horlanan, ayrımcılığa tabi tutulan girişimcilerimizi hak ettikleri konuma çıkarttık. Bugün ekonominin nabzı büyük ölçüde Anadolu’da dünün küçümsenen girişimcilerinin çevresinde atıyor. Elbette daha yapılması gereken çok iş, alınması gereken daha çok mesafe, kazanılması gereken çok gönül var. Bunun için hep birlikte daha çok çalışacağız, daha çok gayret göstereceğiz.
Değerli kardeşlerim, gerek sivil toplum kuruluşlarımız aracılığıyla, gerek siyasi partilerimiz vasıtasıyla, gerekse diğer yöntemlerle yürüttüğümüz mücadelenin tek bir gayesi, tek bir hedefi vardır; bu da hakkı hakim kılma davasıdır. Üstat Necip Fazıl’ın ifadesiyle: “Üzülme, davanın sahibi Hakk’tır, hak olan davada zafer muhakkaktır.” Zaferin muhakkak olduğuna inandığımız bu dava yolunda çektiğimiz her çile bizim için şereftir, bir berat belgesidir. Hayatın kıvrımlarla, inişlerle, çıkışlarla dolu serencamı içinde asıl olan, istikameti kaybetmemektir. İstikamet sağlamsa su akar ve sonunda mutlaka yatağını bulur, yoluna devam eder, hiç endişe etmeyin.
İşte imam hatip okullarımızın 65 yılı bulan hikâyesini en yakından bilenler sizlersiniz. Bir büyüğüm, ‘İmam hatipte ne okutulduğu hepsi bir kenara, o tabelanın altından geçmek bile yeter evladım’ diyordu. Aynı şekilde ülkemizin her köşesinde günde 5 vakit 365 gün kesintisiz okunan ezanlar, camilerimizin nasıl ihya ve inşa edildiğini bizlere bildiriyor. İşte her zaman söylüyoruz, “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” Bütün mesele bu. Rabbim camilerimizi ezansız, cemaatsiz bırakmasın.
Her kademedeki eğitim çalışmalarıyla, öğrenci yurtlarıyla, dayanışma ve yardım faaliyetleriyle sahip çıkma ve ihya etme çabalarıyla hizmet kervanı inşallah yoluna devam edecektir. Bu yürüyüşü hiçbir engel, hiçbir sabotaj, hiçbir iftira, hiçbir yalan durduramayacaktır. Bakınız, milletimiz imam hatipleri kapatanları hatırlamıyor, hatırlamayacak, hatırlasa da hayırla yad etmeyecek. Ama bu okulları kuranlar ve yaşatanlar daima rahmetle, sevgiyle, takdirle anılacak. Milletimiz ezanına dokunanların adını gönlünden silmiştir, ama o ezanı yeniden kendisine kazandıranları, Menderes’leri gönlünün başköşesinde yaşatmaya devam ediyor. Allah rızası için hizmet mücadelesi verenlerin en büyük mükâfatı, milletin gönlünde edindikleri işte o makamlardır. Ensar Vakfı’nın, burada hizmet veren tüm kardeşlerimin ilk günden beri bu şerefe nail olduklarına inanıyorum.
Tabi ki Ensar Vakfı’na maddi, manevi hizmetleriyle destek veren tüm hayırseverlerimizi huzurlarınızda ayrıca takdir ediyorum. Ve bu yolda ebediyete göç etmiş kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum.
Allah yolunuzu, bahtınızı açık eylesin, Allah tutuğumuz oruçları, yaptığımız ibadetleri kabul ve makbul eylesin. Rabbim bizleri nasıl Ramazan-ı şerife kavuşturduysa, aynı şekilde inşallah Ramazan Bayram’ına da kavuştursun diye niyaz ediyorum. Öbür taraftan, tabi ki dünyanın birçok yerinde, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da bütün buralarda Müslümanlara yapılan işkenceler, Müslümanlara yapılan inşallah bu zulümler son bulur diye dua ediyorum, Ramazan bunun vesilesi olur inşallah.
Bir kez daha çalışmalarınızda başarılar diliyorum, sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, sağlıcakla kalın.