Muhtarlarla İftar Programı’nda (Yedinci Muhtarlar Toplantısı) Yaptıkları Konuşma

24.06.2015

Çok değerli muhtarlarımız,

Değerli kardeşlerim,

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif’in böyle anlamlı bir iftar sofrasında Cumhurbaşkanlığı külliyesine, milletin evine hoş geldiniz. Bugün yedinci gününe ulaşarak ilk haftasını geride bıraktığımız mübarek Ramazan ayının bir kez daha ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Muhtarlarımızla ilkini 27 Ocak’ta yaptığımız toplantıların bugün yedincisini gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık 400’er kişilik gruplar halinde yaptığımız bu toplantılar vesilesiyle ülkemizin her köşesinden muhtarlarımızla birlikte olma, hasret giderme imkânı bulduk. Bugün de 13 ayrı ilimizden gelen siz kıymetli muhtarlarımızla birlikteyiz. İnşallah ülkemizdeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelerek hasbihal etmenin, soframızı paylaşmanın arzusu içindeyiz.

İçinde bulunduğumuz bu bina ve yanındaki iki blok, Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin resmi tören ve kabullerinin yapıldığı, çalışma ofislerinin yer aldığı bölümünü oluşturuyor. Hemen karşımızda bu bölgeye ve Ankara’mıza yakışacağına inandığım, bana göre sol tarafımızda bir cami inşa ediyoruz. Bu Cuma değil bir sonraki Cuma inşallah bu caminin açılışını dualarla, salâvatlarla gerçekleştireceğiz.

Camimizin bizim çalışma binasıyla arasında bir kongre merkezi ayrıca şu anda yapıyoruz, o da bittiğinde devletin çeşitli kurumları, bakanlıklar vesaire toplantılarını burada yapabilecekler. İçinde 2 bin kişilik salonuyla, toplantı odalarıyla büyük bir ihtiyacı giderecek. Ankara gibi yerde maalesef devlete ait böyle bir yerimiz bugüne kadar yoktu, otellerde vesaire falan toplantılar yapılıyordu. Burası bitince artık bu ihtiyacı burada gidereceğiz.

Ayrıca, yine içinde 5 milyon cilt kitabın bulunacağı, ülkemizin en büyük kütüphanesini yapacağız. Şu anda proje çalışmaları bitiyor. İnşallah 1,5-2 yıl içerisinde bu kütüphanemizi yapacağız. 24 saat gençliğe halka bu kütüphane açık olacak. Gelip burada derslerini çalışacaklar, eserleri burada takip edecekler. Dijital sistemle en ileri teknolojinin uygulandığı bir kütüphane olacak.

Yine onun yanında, çok amaçlı bir salonun olduğu, sergi salonunun, yine onun bir katında da bu tür yemekli toplantıları, mesela 1000 kişilik, 2000 kişilik yemekli toplantıyı yapabileceğimiz bir salonumuz olacak ki muhtarlarımızı aynı anda biz orada 1000 muhtarımızı, 2000 muhtarımızı toplayalım ki çok daha süratle biz muhtarlarımızla olan bu buluşmaları gerçekleştirelim istiyoruz. Çünkü Türkiye genelinde biliyorsunuz 50 bine yakın muhtarımız var, hepsiyle ben bu toplantıları yapmayı hedefliyorum. Böylece burada Ankara’ya ve ülkemize çok faydalı olacağına inandığımız kapsamlı bir külliyeyi tamamlamış olacağız.

Değerli kardeşlerim,

‘Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış’ diye bir söz var. Maalesef bu külliye konusunda tamamı da yalan-yanlış olan pek çok spekülasyon üretildi. Öncelikle şunu tüm samimiyetimle ifade etmek isterim: Biz Türkiye’ye gücüne ve şanına yakışır bir devlet binası kazandırdığımıza inanıyoruz. Bundan da milletimiz adına gurur duyuyoruz. Fakat birtakım medya kuruluşları, birtakım meslek odaları ve birtakım siyasetçiler ki bu dünyada, bu ülkede bunların bir çakılı ağacı yoktur, dikili ağacı yoktur, bir binaları yoktur, ama lafları çoktur. Israrla millete ait bu bina üzerinden bize saldırmayı alışkanlık haline getirdiler. Bugün burada ben varım, yarın burada bir başka arkadaşımız olacak. Burası milletin evi. Ziya Paşa’nın güzel bir sözü var: “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.” Açıkçası, ben bu konuları milletimin huzuruna getirmekten dahi imtina ediyorum, utanıyorum. Ama biz bu iddiaları cevaplamadıkça yalan ve iftira mekanizmasının cüretini her gün artırdığını görüyoruz.

Pazartesi günü Diyanet İşleri Başkanımız ve yanında eski Diyanet İşleri Başkanları olmak üzere bir grup âlimlerle birlikte yaklaşık 30 kişilik bir iftar sofrası, burada bir araya gelmemize vesile oldu. Birtakım konuları burada açıklamak istiyorum. Bilindiği gibi bu iftardan yansıyan bir fotoğraf karesi üzerinden çok alçakça, ahlaksızca, tamamen yalana ve iftiraya dayalı bir kampanya başlatıldı. Bir oda başkanı çıkıp veya oda mensubu iftarda kullanılan servis malzemelerinin; masanın, çiçeklerin, vazoların ve yemeğin toplam maliyetinin 1 milyon liranın üzerinde olduğunu iddia etti. Yani eski rakamla bu ne demek değerli kardeşlerim, 1 trilyon. Kalem kalem verilen bu rakamların tamamı da yalandır, yanlıştır, tüm iddialar iftiradan ibarettir.

Sizin şahsınızda bu akşam ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarıma sesleniyorum; hicap duyuyorum, ama anlatmak durumundayım. Bakınız ben burada size o yemeğin maliyetini tek tek ifade ediyorum, hepsinin faturaları elimizde. Maliyeti 240 bin lira olarak ifade edilen şu yemek masası, Siteler’deki bir ustamız tarafından yapıldı, 4600 lira artı KDV’dir. Yani 5 bin lira maliyeti var; ama 240 bin lira diye ifade ediyorlar. Ve bu bir portatif tabla, suntadan yapılan, altındaki masalar, demir profiller, bunlar geçtiğimiz günlerde rahmetli olan Sayın Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır.

435 bin lira olduğu iddia edilen masanın çevresindeki şu sandalyeler, Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır ve böyle bir maliyet yoktur. Yani buranın eski demirbaşında olan sandalyelerdir. Masa üzeri ve çevresinde bulunan 32 bin lira maliyeti olduğu iddia edilen dekorlar da yine bir önceki dönemden kalmadır ve böyle bir maliyet söz konusu değildir. Yemekte kullanılan çatal-bıçak gibi servis malzemeleri yine rahmetli Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır. O akşam refakatçilerle birlikte misafirlerimiz için 110 kişilik iftar yemeği hazırlandı. Bu iftarda ikram edilen tüm malzemeleri bu külliyenin mutfağından temin edildi. Yemekler külliyenin aşçılarınca pişirildi, servis külliyenin garsonlarınca yapıldı, sofranın düzenlenmesi, süslenmesi yine buranın personeli tarafından yapıldı. Yemeğin ve masanın hazırlanmasının maliyeti 3390 liradır. Kişi başı yemek maliyeti de 30 liradır.

Gerçek maliyeti bu olan bir iftar yemeği milyon liralık rakamlarla kamuoyunun gündemine getirilmeye çalışıldı. Bu iddiaları ortaya atanlar ya hesap bilmiyorlar ya da niyetleri başka.  Elbette biz onların niyetlerinin ne olduğunu biliyoruz. Bu tür iftiraların tamamıyla hukuk önünde hesabını verecekler. Öyle ‘ben burada konuşayım, böyle kalsın’ yok, hesaplaşacağız. Bu medya gruplarının ne olduğunu, bunların niyetlerinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Nasıl bir yaşam içinde olduklarını çok iyi biliyoruz. Ama bunun hesabını verecekler. Şunu özellikle vurgulamak isterim: Benim dönemimde Cumhurbaşkanlığına alınan tabak, çatal, bıçak türü hiçbir malzeme yoktur. İhtiyacımız olduğu zaman tabii alacağız, ama şu anda böyle bir alım yapılmamıştır. Cumhurbaşkanlığını hangi malzemelerle devralmışsak onlarla devam ediyoruz. İhtiyaç duyulduğunda elbette takviye yapılacaktır, malzeme alınacaktır. Ama bunun iddia edilen rakamlarla ilgisinin bulunmadığını ve iddia edildiği şekilde olmadığını tüm milletimin çok iyi bilmesini isterim.

Bakın, bu akşam burada söylemek istemezdim; altın klozet meselesi… Düşünün ana muhalefetin başındaki zat söylüyor. Sonra da; ben onu kastetmedim diyor. Nereyi kastettin? Kocaeli Valiliği’ni kastetmiş. Kocaeli Valisi de -şu anda Hatay Valisi- çıktı açıklamayı yaptı. Bilirkişiler geldi, bilirkişiler incelemeyi yaptıktan sonra dediler ki; ‘bunun altın klozetle yakından uzaktan alakası yok’. Ama ana muhalefetin başındaki zat zaten Kocaeli’ni zikretmedi, bizzat Sarayı zikrettiğini kendi ağzından ifadeleriyle dinledik, dinlendi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’yle ilgili bu tür yalan ve iftiraların boyutu artık şahsımı aşmıştır. Şu anda Tayyip Erdoğan cumhurun başkanı olarak buradadır, devleti temsilen buradadır.

Değerli kardeşlerim,

Bu iftiralar doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamına, dolayısıyla devletin hükm-ü şahsiyetine zarar verir hale gelmiştir. Aslında burada mesele ne masa, ne sandalye, ne çatal-bıçak, ne yemek meselesidir. Burada mesele, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin millete mal olmuş olmasıdır. Bunların rahatsızlığı, her zaman olduğu gibi yine milletin kendisindendir.

Bugün burada yedinci defa muhtarlarımızla buluşuyoruz. Burada yaklaşık yedi aydır şehit yakınları ve gazilerimizle, işçilerimizle, öğrencilerimizle, esnafımızla, ihracatçılarımızla, velhasıl toplumun her kesiminden insanımızla bir araya geliyor, hasbihal ediyoruz. Asıl rahatsızlıkları işte bundan dolayı, yani Cumhurbaşkanı halkıyla nasıl bütünleşir; onları bu rahatsız ediyor. Şayet biz burada milletimizle bir araya gelip kucaklaşmak yerine, sadece belli kesimleri ağırlasaydık - hani bunların beyaz Türkleri var ya, çünkü onlar size-bize zenci Türkler diyorlar, ben de öyle bir zenci Türk olmaktan şeref duyuyorum- o zaman böyle bir saldırıya maruz kalmazdık, dertleri şimdi ortaya çıktı.

Değerli kardeşlerim,

Tüm hayatları millete hizmet verenleri engellemekle, yapılan işlere takoz koymakla geçenler, bizim muhtarlarımızla, milletimizle kucaklaşmamızı hazmedemiyorlar. Türkiye’nin doğrudan milletin oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak ilk günlerden bu yana hep aynı şeyi söyledim, söylemeye devam edeceğim; ben tarafsız değilim; ben tarafı milletten yana olan bir cumhurbaşkanıyım. Benim muhatabım doğrudan milletimin ta kendisidir, işte burada olduğu gibi muhtarlarımdır. Cumhurbaşkanlığı makamı, milletin en üst düzeydeki temsil makamıdır. Cumhurbaşkanını tanımayan milleti tanımamış olur. Cumhurbaşkanının meşruiyetine saldıran, milletin iradesine saldırmış olur. Cumhurbaşkanına saygısızlık yapan millete saygısızlık yapmış olur. Meşruiyetini Anayasa’dan ve milletin desteğinden alan cumhurbaşkanlığı makamının itibarını korumak sadece benim değil, tüm siyasi partilerin, tüm kurumların ortak sorumluluğudur. Bu konuda önümüzdeki dönemde çok daha hassasiyet gösterileceğine inanıyorum.

Değerli kardeşlerim,

Türkiye geçtiğimiz yılın Mart ayında mahalli idareler seçimini yaşadı. Arkasından Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimini yaşadı. Bu ayın 7’sinde de milletvekilliği genel seçimini yaptık. Böylece 15 ayı bulmayan bir sürede ülkemizde çok önemli üç dönemeç geride bırakılmış oldu; yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçim. 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu herkes gibi biz de saygıyla karşılıyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi, asıl olan milli iradedir, milletin tercihidir. Milletimiz hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağı bir tabloyu takdir etmiştir. Seçim sandıkları kapandığı andan itibaren milletimizin görevi bitmiş, artık sorumluluk Meclis’te temsil edilen siyasi partilerimize geçmiştir. Mevcut Meclis yapısı içinde, en kısa sürede bir koalisyon hükümetinin çıkmasını temenni ediyorum. Bu konuda tüm siyasi partilerimize, onların genel başkanlarına büyük görev düşüyor. Türkiye’nin geçmişini tartışan değil, geleceğini aydınlatan bir koalisyon hükümetine ihtiyacı var. 1990’lı yıllarda şahit olduğumuz koalisyon tecrübelerinin ülkemize yaşattığı sıkıntıları tekrarlatmaya kimsenin hakkı yok. Cumhurbaşkanı olarak bu konuda ben milletimin arzusu doğrultusunda hareket etmeye, ön açıcı, teşvik edici olmaya gayret ediyorum.

İçeride ve dışarıda yaşamakta olduğumuz kritik dönem hükümet meselesinin bir an önce çözülmesini zorunlu kılıyor. Siyasi partilerimiz bu konuda üzerlerine düşenleri yapmazlarsa çözüm mevkii, yine milletimizdir. Bugüne kadar hep sözün de, kararın da millete ait olduğunu ifade ettim, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Her partinin elbette kendi siyasi stratejisini, önceliklerini, hassasiyetlerini ortaya koyması geçerlidir. Ama hiçbir öncelik, ülkenin ve milletin bekasının önüne geçemez, geçmemelidir. Tüm partilerimizi bu anlayışla hareket etmeye ve sorumluluk üstlenmeye davet ediyorum.

Değerli kardeşlerim,

Bugün ülkemizde Türkiye’yi terör örgütleriyle aynı çizgide gösterme çabasından tutun da seçimlerde yaşananlara kadar her konuda çok fazla bilgi kirliliği var. Bakınız, seçim öncesinde seçimlerde hile yapılacağına, sandıkların çalınacağına, oyların değiştirileceğine, elektriklerin kesileceğine, bilgisayarlara sızılacağına kadar pek çok iddia ortaya atıldı. Elektrikler kesildi mi, sandıklar çalındı mı, bilgisayarlarla oynandı mı? Seçimler bitti, bakıyoruz bu iddiaların hiçbiri ne konuşuluyor, ne tartışılıyor, ne dile getiriliyor. Ama bazı şeyler oldu; yüzlerce köyden bakıyorsunuz bir siyasi partiye oy çıkıyor, başka hiçbir siyasi partiye oy çıkmıyor. Bunlar nasıl oldu? Bunlar soru işareti değil mi? Bunlar da soru işareti. Kardeşlerim, amaç seçimler eğer birilerinin istemediği şekilde sonuçlanırsa, sonradan çıkaracakları gürültünün altyapısını önceden hazırlamaktı. Aynı şekilde uluslararası basında Türkiye’yle ilgili, seçimlerle ilgili, şahsımla ilgili pek çok yalan yanlış analiz yayınlanmıştı. Bakıyoruz, onlar da sanki hiç böyle şeyler söylememişler gibi başka havalarda, yollarına devam ediyorlar.

Değerli kardeşlerim,

Hans, George, ya bunlar bizim iyiliğimizi düşünür mü? Düşünmediler, düşünmüyorlar, bilesiniz ki yine düşünmeyecekler. Bunlar ‘Türkiye’yi nasıl böleriz, Türkiye’yi nasıl parçalarız, Türkiye’yi nasıl kendi içinde birbirine düşürürüz’ gayreti içindeler. Seçim sonuçlarına bakıp Türkiye sıkıntıya düştü diye adeta sevinç çığlıkları atanları hep birlikte takip ediyoruz. Kendi çıkarlarını ülkenin çıkarlarının önüne koyanların yüzlerindeki memnuniyet ifadesinin gayet iyi farkındayız. İnşallah ya en kısa sürede yeni hükümeti kurarak ya da seçimleri yenileyerek bu heves sahiplerini bir kez daha hüsrana hep birlikte uğratacağız.

Türkiye 2023 hedeflerine doğru olan yürüyüşünden kesinlikle vazgeçmeyecektir. Türkiye büyük projelerini adım adım hayata geçirmeyi sürdürecek, bilimde, teknolojide, savunma sanayinde, araştırma-geliştirme faaliyetlerinde asla bir geriye gidiş söz konusu olmayacak. Mağdurların, mazlumların, ihtiyaç sahiplerinin umudu olmaya devam edecektir.

İşte şu binamızla alakalı, şu külliyemizle ilgili, bakıyorsunuz koskoca olduğunu gördüğümüz siyasetçiler hala utanmadan, sıkılmadan Danıştay raporlarına rağmen ‘burası kaçak binadır’ deyip duruyorlar. Bize uzatılan hiçbir el karşılıksız kalmayacaktır, bunu biliniz. Tarihimizin ve medeniyetimizin üzerimize yüklediği hiçbir sorumluluktan kaçmayacağız. Bu mücadelemizde karşımıza çıkan hiçbir engel bizi yolumuzdan çevirmeye, durdurmaya yetmeyecektir.

Akdeniz’deki sahillerimizin iki ucunda yaşananları bize yaşatamayacaklar, bunu biliniz. Etnik ve mezhep bölücülüğüne de, ekonomik boyunduruğa da razı olmayacağız. Bu coğrafyadaki bin yıllık varlığımızı üzerine yeniden bin yıllık bir ilave eklemek suretiyle devam ettirmekte kararlıyız. Tüm bunların aynı zamanda milletimin hissiyatı olduğunu biliyorum. İnşallah önümüzdeki dönem millet olarak birliğimizi ortak hedefler doğrultusunda yeniden güçlendirdiğimiz bir dönem olacak. Bizler inançlı insanlar olarak asla ümitsizliğe düşme yanlışına kapılamayız. Çünkü bizim inancımıza göre ümitsizlik küfür alametidir. Ben yarınlarımızdan ümitliyim, tüm milletimizin de ümitli olmasını istiyorum.

Değerli kardeşlerim,

Toplantımızın başında İçişleri Bakanlığımız yetkilileri tarafından sizlere bir sunum yapıldı. Bu sunumda sizlere Bakanlığımız bünyesinde kurulan ‘Muhtar Bilgi Sistemi’ tanıtıldı. İftar yemeğimizde de her birinizin önünde birer muhtar bilgi formu dağıtılacaktı, herhalde aldınız. Aynı form, sizlere tanıtımı yapılan ve internet üzerinden ulaşabileceğiniz sistemde de mevcut. İster masanızdaki formu, ister internetteki formu doldurarak diğer kurumlarla ilgili taleplerinizi, ihtiyaçlarınız, beklentilerinizi, şikâyetlerinizi İçişleri Bakanlığı’mıza bildirebilirsiniz. Bakanlığımız tüm bu talepleri sizlerin adına ilgili kurumlar nezdinde takip edecek ve inşallah neticelendirecektir.

Muhtarlar olarak sizlerden mahallenizdeki her bir vatandaşımızla yakın irtibat içinde olmanızı bekliyorum. Mahallenizde sizin elinden tutup derdine derman aramadığınız hiçbir garip, hiçbir fakir, hiçbir ihtiyaç sahibi olmamalı. Esnafından eşrafına, camideki cemaatinden okuldaki öğrencisine kadar mahallenizdeki herkesin huzur ve kardeşlik içinde yaşamasını sağlamalısınız.

Şayet mahallenizde küskün insanlar var ve siz bunları barıştırmıyorsanız, işiniz eksik yapıyorsunuz demektir. Mahallenizdeki yeni doğmuş bebeğin sevincinde de, yapılan düğünün coşkusunda da, vefat eden insanın taziyesinde de aileleriyle birlikte ilk önce siz olacaksınız. İşte bu çalışmalarınızda karşılaştığınız zorluklar, sıkıntılar için Muhtar Bilgi Sistemi’ni kullanacaksınız. Eğer oradan netice alamazsanız, doğrudan Valiliğe, Bakanlığa, Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına kadar meselenizi takip edeceksiniz. Böyle bir takibin neticesiz kalması herhalde mümkün değildir.

Seçimle iş başına gelmiş bizler için en büyük mükâfat, derdine derman bulunmasına vesile olduğumuz vatandaşlarımızın gönüllerinden kopup gelen bir ‘Allah razı olsun’ sözüdür. İnanın bana bu sözü hiçbir maddi karşılıkla mukayese edebilmek mümkün değildir. Eğer bu hazzı kalbinizde taşımıyorsanız kendinizi şöyle bir sorgulamanız gerekir. Ben buradakilerle birlikte tüm muhtar kardeşlerimin vatandaşlarımıza, onların dertlerine, sıkıntılarına böyle bir samimiyetle yaklaştığına inanıyorum.

Bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletine evini teşrifiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime, eşlerinize selamlarımı, saygılarımı, yavrularınızın gözlerinden öptüğümü iletmenizi rica ediyorum.

Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Ve diyorum ki; Yarab, bizleri nasıl Ramazan’a kavuşturduysan aynı şekilde Ramazan Bayramı’na da kavuştur, niyazımız da budur. Allah yar ve yardımcımız olsun.