Sevgili Gençler,
Dünyanın 160 Ülkesinden Gelen Misafir Öğrencilerimiz,
Çok Değerli Kardeşlerim,
Aziz İstanbullular,
Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler;
Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum, esselamun aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu. 8. Uluslararası Gençlik Buluşması vesilesiyle, umudun, sevginin, aydınlığın, geleceği timsali olan siz gençlerimizle biraraya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Böyle güzel bir buluşmayı tertip eden, dünyanın bütün renklerini buraya toplayan Türkiye Gençlik Vakfı ve Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu’na huzurlarınızda şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Aynı şekilde, bu anlamlı buluşmanın tertibine destek veren Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, TİKA’ya, Türkiye Diyanet Vakfımıza, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımıza, Yunus Emre Enstitümüze, İHH Vakfı’na ve diğer tüm kurumlarımıza teşekkür ediyorum.
160 farklı ülkeden buraya gelerek bizimle bu heyecanı paylaşan, kardeşlik iklimini teneffüs eden tüm öğrencilerimize de hoş geldiniz diyorum. Az önce bizleri coşkuya boğan Mahir kardeşime de huzurlarınızda ayrıca teşekkür ediyorum.
Artık geleneksel hale gelen, bu yıl 8’incisi düzenlenen Uluslararası Gençlik Buluşması’nın ülkelerimiz, bölgemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Sevgili Gençler,
Bölgesel ve uluslararası gelişmeler bakımından son derece hassas ve çalkantılı bir dönemden geçiyoruz. Bugün artık dünyanın hiçbir ülkesi diğer ülkelerdeki gelişmelerden kendini ayrı tutamaz, yaşanan olaylara gözünüzü yumsanız, kulaklarınızı kapatsanız dahi sonuçları eninde, sonunda geliyor sizi de buluyor.
Afrika’daki açlık ve istikrarsızlık, Suriye ve Irak’ta meydana gelen olaylar, komşumuz Ukrayna’da cereyan eden çatışmalar, bunun somut örnekleridir. Keza geçtiğimiz yıllarda Japonya’nın Fukuşima bölgesinde meydana gelen nükleer kazada, Endonezya’da yaşanan tsunamide, bu ülkelerle birlikte tüm dünyayı etkiledi. Şunu görmek durumundayız: Orta Afrika bölgesinde yaşanan din temelli çatışmalar, Doğu Afrika’da yaşanan kıtlık, Libya’da süren siyasi kaos, Avrupa sahillerine mülteci teknelerinden dökülen cansız bedenler olarak vuruyor dünyamızı.
Buraya gelirken bir mesaj aldım, o mesaj da şuydu: Arakan’dan bir grup maalesef denizin ortasında gemide mahsur kalmışlar, çünkü kaptan, çarkçıbaşı gemiyi terk etmişler ve oradaki o Müslümanlar şu anda mağdur, mahsur, kimse elini uzatmıyor ve Türkiye aranıyor. Değerli kardeşlerim, bütün bu olaylar karşısında durmadık, durmayacağız, elimiz nereye kadar uzanıyorsa uzatacağız.
Gençler,
Suriye’deki devlet terörüne dur denilmemesinin bedelini sadece bu ülke ve komşuları değil, binlerce vatandaşını DEAŞ terör örgütüne kaptıran dünyanın 80 ülkesi ödüyor. Irak’taki mezhepçi ve dışlayıcı geçmiş yönetimin yol açtığı gerilimi tüm bölge hissediyor. Mısır’da Tahrir Meydanı’nda siyasi iradelerinin peşine düşmüş binlerce insana sıkılan her kurşun, aslında tüm dünyadaki meşru siyasete, demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine yönelmiştir.
Sevgili Gençler,
Eğer bugün Mursi’ye idam cezası veriliyorsa, bu sandığa verilmiş idam cezasıdır. Şimdi ben buradan Avrupa Birliği, dünya ülkeleri, onlara sesleniyorum, az önce Sultangazi’den seslendim, şimdi buradan da sesleniyorum; nedir o feryat? Diyorum ki, Avrupa Birliği, Batı, hani sizde idam yasaktı, sizde idam yasak olduğuna göre idamı uygulayanlara karşı bir yaptırımınız var mı? Niye duruyorsunuz, niye susuyorsunuz? Hadi uygulayın yaptırımlarınızı. İşinize geldiği başka yere uyguluyorsunuz, buraya niye uygulamıyorsunuz? Uygulayın. Ama silah pazarlığına gelince silah pazarlığı yapıyorsunuz, ‘ürettiğim silahı nereye satacağım’ diye bunun pazarlığını yapıyorsunuz.
Darbeyle yıkılan sadece Mısır demokrasisi değil, onunla birlikte umutlarını demokrasiye bağlayan tüm dünyadır. Gazze sahilinde oyun oynayan yavruların üzerlerine düşen her bomba sadece o çocukların minik bedenlerini değil, buna göz yuman herkesin vicdanlarını da parçalamaktadır. 12 yaşındaki evladını İsrail askerlerinin kurşunlarından korumak için göğsünü ona siper eden baba, aynı zamanda bizi insan yapan tüm değerlere de siper oluyor. İmkanların, teknolojinin, ulaşım araçlarının yaygınlaştığı bir dünyada, evet, dertlerimiz, sorunlarımız da küreselleşiyor. Bunlara karşı ortak bir duruş sergilemek, sorunları el birliğiyle çözmek durumundayız. Sorunlara karşı dayanışmamızı küreselleştirmezsek, acı bir sonu hep birlikte paylaşırız. İşte Türkiye son 12 yıldır bunun mücadelesini veriyor, hem ülkemiz içinde, hem komşularımızda, hem de diğer coğrafyalarda işte bunun için çaba harcıyoruz, insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini kendimizle birlikte dünya için rehber edindik.
Mezhebine, meşrebine, rengine, etnik kimliğine bakmadan mazlum ve mağdur olan herkesin yanındayız kim olursa olsun, zalimin de dimdik karşısındayız. Günübirlik çıkarlar için ilkelerimizden asla taviz vermedik, çünkü biz sonunda hakkın tecelli edeceğine, duruşunu bozmayanın, rüzgarın yönüne göre eğilip bükülmeyenin kazanacağına inanıyoruz.
Gençler,
Kendimiz için ne istiyorsak, komşularımız, Afrika, Türk dünyası, Balkanlar, Güney Asya ve tüm kardeş coğrafyalar için de aynısını istiyoruz. Biz, binlerce yıllık birikimimizle, tarihin, bu merkezi coğrafyasında medeniyetlerin, devletlerin, toplumların barış ve adalet içinde yaşaması için çalışıyoruz.
Evvelsi gün Arnavutluk’taydım ve Tiran’da muhteşem bir cami yapıyoruz, 130 yıl önce burası namazgâhtı, yıkıldı, şimdi yeniden onun yerine daha muhteşemini inşa ediyoruz. İnşallah 2 yıl sonra Cuma Namazını orada kılacak ve açılışını yapacağız. Oradan Preze’ye geçtik, Preze Kalesi’nin içinde ecdadımızın yaptırmış olduğu mescit yıkılmış, TİKA bu mescidi yeniden inşa etti, onun açılışını yapmaya gittik. 9 kilometre dağa tırmanmışlar genci, yaşlısı ve yaklaşık 7000-7500 insan vardı, hakikaten görmeye değer bir tabloydu, duygulu bir andı ve o mescidin açılışını yaparken yaşadıklarımız da manidardı. İşkodra İmam Hatip Lisesi’nden gençler gelmişti, kızlarımız ilahileriyle, şarkılarıyla ve şiirleriyle bizleri duygulandırdılar. Bunları görünce geleceğe yönelik umudun azalması mümkün mü? Değil, inşallah artarak devam edecek.
Sevgili Gençler,
Kıymetli Misafirler,
Misafir Öğrencilerimiz;
Şu an karşımda dünyanın tüm renklerini, dillerini, kültürlerini, güzelliklerini yansıtan muhteşem bir tablo görüyorum. Bu, Afgan ile Boşnak’ın, Gabonlu ile Gürcünün, Somaliliyle Tatar’ın, Açeli ile Üsküplü’nün, Haitili ile Türkistanlının, Hintli ile Pakistanlının, Kongolu ile Kolombiyalının kenetlendiği bir dostluk ve kardeşlik resmidir. İşte 12 yıl boyunca bu manzarayı hayata geçirebilmek için çalıştık. 2002 yılında sadece 50 ülkeden 10 bin civarında uluslararası öğrenci ülkemizde eğitim alırken, bu rakam şu anda 160 ülkeden 80 bin öğrenciye ulaştı. Bu öğrencilerin yaklaşık 15 bin tanesi Türkiye burslarıyla, yani Hükümetimizin verdiği destekle eğitim hayatlarını devam ettiriyor. Türkiye Diyanet Vakfımız da dünyanın birçok ülkesinden 1200 öğrenciyi uluslararası imam hatip liselerinde yine burslu olarak okutuyor. İnşallah 2023 yılında biz Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayını 250 bine çıkarmayı hedefliyoruz, sadece ortaöğretimde değil, aynı zamanda üniversite dahil. Eskiden Türkiye eğitim için yurt dışına öğrenci gönderirken, bugün dünyanın dört bir tarafından öğrencilerin geldiği, eğitim aldığı, birikimlerini paylaştığı bir eğitim üssü haline gelme yolunda ilerliyor.
Ben bu vesileyle, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, 40 yılını siyasete vermiş bir büyüğünüz olarak, en önemlisi de 4 çocuk sahibi bir baba olarak sizlere birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
Şunu unutmayınız: İdeallerini yitirenler benliğini yitirirler. İdeallerinize, hayallerinize sımsıkı sahip çıkın, bunları aklın, tecrübenin ve kadim değerlerin süzgecinde damıtarak hayata geçirmenin çabası içinde olun.
Bu toprakların yetiştirdiği büyük bilge, aynı zamanda bir evrensel hikmet pınarı olan Yunus Emre’nin mısraları bakın asırlar öncesinden bugünlere nasıl ışık tutuyor, nasıl yol gösteriyor. Gençler, ne diyor Yunus: “Gelin tanış olalım, işi kolay tutalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
Gençler,
Sevginin, adaletin, merhametin dilinden daha etkili, daha kalıcı bir dil yoktur. Biz Türkçe konuşuyoruz, siz Fransızca, İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca konuşuyorsunuz vesselam, ama sevginin dili, aşkın dili, merhamet ve adaletin dili birdir. Sizler, bizim ve geldiğiniz ülkelerin gelecesiniz, umudusunuz. Biz geleceğimizi sağlıklı bir zeminde inşa etmek, donanımlı gençler yetiştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Aynı zamanda bu idealimizi tüm dost ve kardeş ülkelerle de paylaşıyoruz. Sizin buradaki varlığınız, bu irademizin en açık ispatıdır. Farklı köken, kültür ve inançlardan geldiğimiz doğrudur, ama sonuçta hepimiz insansız ve biz yaratılanı Yaratandan ötürü severiz. Sevgili gençler, ne Arap’ın beyaza, ne beyazın Arap’a üstünlüğü yoktur, üstünlük sadece Allah’a olan yakınlıkladır.
Bizi birbirimizden uzaklaştıran ırkımız, kültürümüz, dilimiz ve inancımız değildir, bizi birbirimizden uzaklaştıran, bizi birbirimizden ayıran, bizi birbirimize yabancı kılan önyargılarımızdır. İnsanı insana dost olmaktan çıkaran, düşman haline getiren, dünyayı insanın başına dar eden işte bu karşılıklı ön yargılar eksik veya yanlış bilgilenmeden kaynaklanan tutum ve davranışlardır. Birilerinin dediği gibi, insan insanın kurdu değildir, tam tersine insan insanın dostudur, kardeşidir, yoldaşıdır. Birbirimize uzak kalarak, birbirimizi tanımayı, birbirimizi anlamayı, birbirimizi hissetmeyi ihmal ederek bu önyargıları sadece besleriz.
Gençler,
Anadolu bir medeniyetler beşiğidir, Asya’nın, Avrupa’nın, Afrika’nın kalbi işte burada atar. Bu toprakların tarihi insanlık tarihi kadar eskidir, adeta bir açık hava müzesidir. Sizler de eminim gittiğiniz yerlerde bu kadim tarihi ve bu tarihi mirası görme, hissetme imkanı buluyorsunuz. Eğer gitmemişseniz gecikmeyin, ülkemizde kaldığınız süre içinde mutlaka diğer şehirlerimizi gezin, görün, fırsat buldukça bol bol seyahat edin. Gezdiğiniz yerlerde tanıştığınız insanlarda bu toprakların harcı olan misafirperverlikten, muhabbetten, saygıdan başka bir şey bulamayacaksınız. Sizler inşallah bizim kültür elçilerimiz olacak, ülkelerinizle Türkiye arasında gönül köprüleri kuracaksınız.
Kardeşlerim,
Yıllarca bu ülkede gençleri aldattılar ve gençliğimizin, insanımızın ubudiyet anlayışını, ulûhiyet anlayışını değiştirdiler, milleti parçaladılar, ümmeti parçaladılar, Pensilvanya’dan gelen ses dediler. Ben görüyorum ki, karşımdaki gençlik bir şeye değer veriyor, biz Allah’tan başka hiçbir güce kul olmadık.
Tayyip Erdoğan bir Cumhurbaşkanı, ama Cumhurbaşkanı olarak ölüm benim için de haktır. Sonunda gideceğimiz yer 2 metreküplük, 2,5 metreküplük bir mezar değil mi? Hoca efendi musalla taşında, kalkıp da benim için, Cumhurbaşkanı niyetine mi diyecek veya Başbakan niyetini mi diyecek veya trilyarder niyetine mi diyecek; ya?.. Er kişi niyetine diyecek. Öncelikle bunun idraki içerisinde olmamız lazım, bununla işte yürümemiz lazım. Ve biz ubudiyet anlayışını, uluhiyet anlayışını, rububiyet anlayışını anlatmalıyız herkese. Kim olursa olsun, hangi makam, mevki sahibi olursa olsun, kimseden kulluk beklemesin.
Biz halkımıza sadece hizmetkarız, yapmamız gereken budur. Unutmayalım, “hayrunnas yenfeunnas”, insanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olanıdır, ilke bu. Sizden burayı ikinci vatanınız olarak görmenizi bekliyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Ama bizimi biliyorsunuz bir Rabia’mız var; biliyorsunuz değil mi, Rabia? Bu Rabia’da ne var? Tek millet. Bunun içinde ne var? Türk’ü var, Kürt’ü var, Arap’ı var, Laz’ı var, Çerkez’i var, Gücü’sü var, Boşnak’ı var, Arnavut’u var, Roman’ı var, aklınıza ne gelirse; tek millet.
İki; tek bayrak. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Üç; tek vatan. Vatanımızı böldürmeyiz böldürmeyiz, bu oyuna girenler karşısında bizi bulurlar, kararlılığımızı bulurlar.
Dört; tek devlet. Neymiş, devlet içinde devlet, paralel devlet. İşte buyurun artık milli siyaset belgesinin içerisine girdiler ve oyunlar nasıl bozuluyor görüyorsunuz. Yargıyı işgal edenler, cübbeli çeteler nasıl meydana çıkıyor görüyorsunuz. Dürüst olan, samimi olanları tenzih ederim, ama diğerleri ortaya çıktı, çıkıyor. Demiştim ya, inlerine gireceğiz demiştim hatırlayın. Girdik mi? Girdik, devam ediyor.
Kardeşlerim,
Biz birbirimizi sevelim. Ama sizden ricam şu: Birbirimizi Allah için sevelim.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Türkiye Gençlik Vakfı ve Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu’na bir kez daha bizleri biraraya getirdikleri, kardeşlik hukukunu ihya ettikleri için teşekkür ediyorum ve sizleri Mahir kardeşimle baş başa bırakıyorum.