Sivas’ta Halka Hitapları

04.06.2015

Sevgili Sivaslılar,

Değerli Kardeşlerim,

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Sivas bugün yine bugün sergilediği bu tabloyla bizlere heyecan veriyor, coşku veriyor. Buradan Sivas’ın ilçelerindeki, mahallelerindeki, köylerindeki tüm Sivaslı kardeşlerime, Yiğidolara sevgilerimi gönderiyorum.

Bu vesileyle, Sivas’ın yiğit evladı, Türkiye sevdalısı kardeşimiz Muhsin Yazıcıoğlu’na bir kez daha Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Sivas’ın sesi, nefesi olan Aşık Veysel gibi diyoruz ki, uzun bir ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece. Ne demiştik yola çıktığımızda? Gideceğiz gündüz gece. Biz dert insanıyız, biz sevda insanıyız, hasretin, umudu şehri Sivas bizi çok iyi anlar.

Ne diyor Sivas türküsü:

“Şu dağlar ulu dağlar, etrafı sulu dağlar

Ben derdimi söylersem,

Gök durur bulut ağlar.”

Bugün bulut ağladı mı? Ağladı, hamdolsun. İşte işte biz milletimizin dertlerine derman olmak için, yaralarına merhem olmak için 12 yıl boyunca çalıştık, mücadele ettik. Bu mücadelede Sivas bize hep destek oldu. En son 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sivas yüzde 70 gibi çok yüksek bir oranla bize güvenini, itimadını ortaya koydu. Bu arada, Sivas’ın Doğanşar İlçesi yüzde 91’le Türkiye 6’ncısı oldu. Bunun için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. İnşallah bu desteğinize, bu iltifatınız layık olmaya çalışacağım.

Yanında Sivas olanın, yanında Türkiye olanın sırtı yere gelmez. Çünkü Sivas Türkiye’dir, Türkiye de Sivas. Horasan erenleriyle, türbeleriyle, camileriyle, yiğitleriyle Sivas bu toprakların, bu milletin kendisidir. Allah birliğimiz, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim kılsın.

Sevgili Kardeşlerim,

Bir millet için tarihten büyük yol gösterici yoktur. Bu topraklar 600 yıllık bir imparatorluğun eriyip, bitişine şahitlik etti. Bu topraklar sadece Osmanlı’nın yıkılışına değil, başka acılara, başka umutlara da şahitlik etti. İstanbul’da işgalci askerler karaya çıktığında, İzmir’de Yunan askeri topraklarımıza ayak bastıklarında, birileri onları çiçeklerle, alkışlarla karşıladı. Birileri orada düşmanın boynuna sarılırken, millet ayağındaki yırtık çarığıyla burada, Sivas’ta Kurtuluş Savaşı’nın temellerini atıyordu. Birileri bu toprakları parçalamak için harita başında pazarlıklar yaparken, benim sakallı dedem, başörtülü ninem Sivas Kongresi’nde toplananlara dualar ediyordu. Birileri bu milleti tarihin kör karanlığına hapsetmeye çalışırken, bu millet İstiklal Harbinin hazırlıklarına başlamıştı bile. Milletimiz Sivas’tan dünyaya şöyle haykırıyordu: ‘Manda ve himaye kabul edilemez. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanmaz. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet kendisini topyekun savunacak ve direnecektir.’ Evet, tarihteki uzun yolculuğumuzun son devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin inşası işte bu şuurla gerçekleşti.

Bu mücadeleye başlarken Allah’ın yardımından başka yardım dilemedik, ahdettik, dua ettik, mücadele ettik. Milletimiz bayrağına, vatanına, namusu bildiği özgürlüğüne sahip çıktı. Sivas Kongresi’nde şu devletin, bu devletin himayesini isteyenler de oldu, fakat bu teklifler tartışmaya dahi değer görülmedi. Bu millet milli iradeye sahip çıkarak İstiklal Harbini kazandı. Biz de tüm siyasi hayatımızda, bilhassa da son 12 yılda hep milli iradeden aldığımız güçle mücadelemizi verdik.

Kardeşlerim,

Bugün de yeni Türkiye’nin inşası için yine milli iradeye müracaat ediyoruz, bunun için Sivas’tayız. Manda heveslilerini, tek parti özlemiyle yanıp tutuşanları, milleti bölmemin, ülkeyi parçalamanın hesabını yapan üst aklı bir kez daha mağlup etmek için Pazar günü milletimizi sandığa davet ediyoruz.

Sivas, 7 Haziran’da sözünü sandıkta söylemeye hazır mı? Sivas, üst aklın aklını başından almaya var mı? Sivas, Türkiye’yi yeni anayasasına kavuşturmaya hazır mı? Sivas, başkanlık sistemine var mı? Maşallah, barekallah. Öyleyse durmak yok…  Tamam?..  Bugün Perşembe, yarın Cuma, Cumartesi, 3 gün, ona göre. Durmak yok…

Sivas’tan yükselen bu sedayı duymayanın sadece kulağı değil, kalbi de mühürlüdür. Coşkunuz için, desteğiniz için sizlere şükranlarımı sunuyorum.

Kardeşlerim,

Biliyorsunuz 30 Mayıs’ta İstanbul’da fetih şenlikleri yaptık, bu fetih şenlikleri de 562 yıl dönümüydü. Tabi 2 milyona yakın insan İstanbul Yenikapı’ya gelmişti, surların önündeydik Ve değerli kardeşlerim, 562 kişiden oluşan ordu mehterimizle beraber bunu kutladık. Bu coşkuyu maalesef birileri hazmedemedi, bu hazmedemeyenler güya ulusalcı, güya milliyetçi. Ve Cumhurbaşkanlığı makamının himayesinde yapılan bu fetih şenliklerini hazmedemediler, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin yaptığı bu kutlamayı hazmedemediler. Şimdi biz kutlamayı her yıl yapacağız, çünkü İstanbul’un fethi sıradan bir fetih değil.

Ne diyordu sevgililer sevgilisi, İstanbul, yani “Kostantiniye muhakkak fetholunacaktır, onu fetheden emir ne güzel emir ve onun ordusu ne güzel ordudur” diyordu. Ama bundan birileri rahatsız oluyor. Siz zannediyor musunuz Bizans dünde kaldı? Bugün de Bizans’ın kalıntıları var, ama biz onlara rağmen yürüyoruz, onlara rağmen yürüyeceğiz.

Ve rahatsız oldular, dediler ki, “Türk Yıldızları’nın orada ne işi vardı?“ Evet, Türk Yıldızları Cumhurbaşkanının davetiyle oraya gelmiştir ve orada o milli kutlamada görevlerini yapmıştır. Belki de ilk defa 1,5-2 milyon insanın huzurunda bu gösteriler yapılmış ve bizim milletimiz o gün bir başka özgüven kazanmıştır. Niye? Benim pilotlarım, şu gösteriye bak, ne müthiş, ne muhteşem bir gösteri yapıyor, bununla özgüveni kazanmıştır.

Burada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Hava Kuvvetlerimize, pilotlarımıza teşekkür edeceklerine, nasıl olur da Silahlı Kuvvetler oraya gelip böyle bir görüntü verebilir? Sen Cumhurbaşkanlığı makamının ne olduğunu anlamışsın. Valiliklerin, belediyelerin bu özel günlerde neler yapabileceğini hala anlayamamışsın.

Bak, biz şimdiden İstanbul’u yine önümüzdeki yıl 29 Mayıs’a davet ediyoruz şimdiden, isterseniz Sivaslılar da gelebilir, İstanbul’da zaten çok var. Niye? Çünkü İstanbul’un fethi sadece İstanbullulara ait değil mi? Öyleyse hep birlikte kutlayacağız.

Değerli kardeşlerim,

Bu memlekette her seçim bir bakıma yeni bir Kurtuluş Savaşı’dır, çünkü bağımsızlık ve kalkınma mücadelesi kesintisiz bir süreçtir. Sağ olasınız. Bunun için Yiğodalarla beraber yürüdük mü hiç endişeniz olmasın. Bunun için milletimiz demokrat partinin iktidara geldiği seçimleri, hatırlayın, kurtuluş günü olarak ilan etmiştir. O gün kadın-erkek, genç-yaşlı demeden milletimiz adeta Kurtuluş Savaşı ruhuyla, Kurtuluş Savaşı heyecanıyla sandığa gitti, o gün sandık tam bir mücadele alanıydı. Millet bu mücadeleden kaçmadı, tüm baskılara ve tehditlere rağmen cesaretle sandığa gitti, oyunu kullandı, Allah da bu millete özlemini çektiği hürriyete, hizmetlere kavuşmayı nasip etti. Arkasından malum 27 Mayıs darbesi geldi, ardından 1970’li yılların kara günlerine şahit olduk. Rahmetli Özal’la bir parça nefes alan bu millet, 1990’lı yıllarda yeniden kaosa, krize, teröre boğuldu. Milletimiz bu koalisyon dönemini 2002 yılında bizimle sona erdirdi.

Kardeşlerim,

Biz kimden almıştık hükümeti? DSP, MHP, ANAP’tan almıştık, hatırlıyorsunuz değil mi? Kaç yıllığına onlara millet bu görevi vermişti? 5 yıllığına. Peki, 3,5 yıl kalıp da niye kaçıp gittiler, niye yürütemediler? Çükü Düzce, Sakarya, Bolu, Kocaeli depreminin altında kaldılar, yürütemediler. Bunlara zaten 5 koyun ver kaybeder gelirler. Niye meydanlara çıkıp dolaşıyor ben anlamıyorum. Ya senin yapacağın iş değil bu iş: değil mi? Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Sen yapamazsın bu işi. Ya 25 tane bankayı batırdınız, 25 tane,  50 milyar dolar yük bıraktınız, bunları biz hallettik.

Değerli kardeşlerim,

IMF’ye bunlar borçlandı 23,5 milyar dolar, biz ödedik.  Merkez Bankası bizim mille bankamız değil mi? Hani milliyetçiydiniz, kasada ne var? 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var? 122 milyar dolar. Kim milliyetçi? Biz biz. Biz öyle kafatası milliyetçisi değiliz ha, biz milletini seven milliyetçiyiz; farkımız bu. Her seçim, unutmayın, duymak, anlamak isteyene yeni Türkiye talebinin daha yüksek bir sesle ifadesiydi. İşte şimdi Pazar günü bir seçim, bunun arifesindeyiz, yine bir Kurtuluş Savaşı’nın içindeyiz. Görüyorsunuz biz yeni Türkiye’nin inşası için canla, başla çalışırken, karşımızda bir eski Türkiye koalisyon var. Musluklardan kan akıtan, eli kanlı bir partiyle milliyetçi olduğu iddiasındaki parti kol kola girdi, burada yerini aldı.

Değerli Kardeşlerim,

Bakın Batman’da pankart açıyorlar, ‘barajı aştık aştık, aşamadık meskenimiz dağlardır’ diyorlar. Çünkü bunlar dağdan yönetiliyorlar, bunlar silahı bırakmadılar. İşte bakın, 6-7-8 Ekim tarihlerinde bu eşbaşkanlardan bir tanesi sokağa davet etmedi mi? Ve 50 kişi öldü, ölenler Kürt, öldürenler Kürt. Peki, bunlar nasıl oluyor da benim Kürt vatandaşımın, Kürt kardeşimin temsilcisi oluyor? Mesele bu.

Şimdi aydın geçinen 200 kişi bildiri yayınlamış. Bunlar aydın değil, karanlık karanlık. 50 kişinin ölümüne neden olan bu zihniyete destek verenler nasıl oluyor da aydın oluyor? Bu ülkenin geleceğini karartmak isteyenler nasıl oluyor da aydın oluyor? Hesap ortada, kitap ortada, Halep ordaysa arşın burada.

Kardeşlerim,

Tayyip Erdoğan diktatör, 90 tane partinin olduğu bir ülkede Tayyip Erdoğan diktatör, şu anda 20 parti seçime giriyor, nasıl oluyor bu diktatör? Diktatörün olduğu ülkede bunlar olabilir mi? Böyle bir şey yapabilir misiniz? Dünyada diktatörlüğü biz iyi biliriz, görürüz.

Kardeşlerim,

Hepsi iftira, çünkü bunlar meşhur komünist rejimlerin kalıntıları, Maoist, Leninist, Stalinist.  Bunlar Boraltan Köprüsü üzerinde Azeri kardeşlerimizi, evet, o zamanki CHP rejimi bunları Stalin rejimine teslim ediyor ve orada Stalin’in askerleri Azeri kardeşlerimizi şehit ediyor. Ve bir Azeri şair ne diyor? “Keşki bunlar siz şehit etseydiniz de Stalin’in askerlerine teslim etmeseydiniz.”

Kardeşlerim,

Bahçeli şimdi bunlar için Meclise girme çalışması yapıyor. Bakınız biz analar ağlamasın diye çözüm sürecini yürütürken bize demediklerini bırakmayanlar, şimdi gidip anaları ağlatanların bizzat kendileriyle al takke ver külah birlikte yol yürüyorlar.

Sadece bu kadar değil, Pensilvanya’daki ihanet şebekesiyle Kandil’deki kan tüccarı da yoldaş oldu, bu koalisyonda yerini aldı. İşte gazetelerde boy boy resimleri görüyoruz, yan yana resimleri görüyoruz. Hayatta biraraya gelebilecekleri düşünülmeyenler şimdi biraraya geliyorlar. Paralel yapı denen ihanet şebekesi Suriye’deki Türkmenlere gönderdiğimiz yardım üzerinden bizi dünyaya şikayet ederken en büyük desteği bunlardan alıyor.

Kardeşlerim,

Bakınız geçenlerde açık-net söylüyorum; bir gazete –ismini vermeyeceğim, reklam olmasın- utanmadan sıkılmadan diyor ki, içinde silah olmadığını söyleyen Erdoğan diyor. Değerli kardeşlerim, var veya yok, koyalım bir kenara, bir defa sen o kadar bir defa basın ahlakından uzaksın ki bu ülkede Milli İstihbarat Teşkilatımızın yaptığı bir operasyona sen kalkıp paralelle iş tutarak, bunu dünyaya ifşa etmenin gayreti içerisine giriyorsun. Bir defa bu casusluktur. Bu ajanlıktır, bununla ilgili de biz yargıya zaten suç duyurusunda bulunduk, gereği yapılacaktır.

Şimdi bunlar tabii hemen dünyadaki ağababalarına gidiyorlar, dünyadaki ağababalarından destek almak suretiyle kendilerini, bizleri, hükümeti veyahut da MİT’i bir yerlere şikayet etmenin gayreti içerisindeler. Nereye giderseniz gidin, bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yoktur. Ama bu milleti bölmek, parçalamak isteyenlerle mücadelemiz de sonuna kadar sürecektir, bunu da bilin. Bak Sivas’tan söylüyorum, burası manda kabul etmeyen bir yer, biz manda kabul etmiyoruz. Ve açık söylüyorum; bu mücadele bitmeyecek, sonuna kadar sürecek. Onun için daha düne kadar Kürt kardeşlerime her türlü hakareti edenler, bugün bizzat Kandil’e kadar gidip seçim mesajları alıyorlar, bunları yayınlıyorlar. Bölücü örgüt insanların kanını döküyor, canını alıyor, ülkeyi cayır cayır yakmanın tehdidini savunuyor, bunlar oradaki sigara izmaritlerinin reklamını yapıyor, hale bakın. Van’da Belediyenin billboardlarında musluktan kan akıyor kan, çünkü bunlar kandan besleniyor. Musluktan kan akar mı? İşte bunların musluğundan akar. Neymiş? Ağaç kesmiyorlarmış, takır takır insanları katlediyor bunlar. Sivas oyunu görüyor değil mi? Ana Muhalefet derseniz zaten ne yaptığını, ne dediğini bilmez halde kendini bırakmış ötekiler için çalışıyor.

Bir yandan Cumhurbaşkanı halktan koptu diyorlar, diğer taraftan bizim milletimizle biraraya gelmemizden rahatsız oluyorlar. Soluğu Yüksek Seçim Kurulu’nda alıyorlar, bir gidiyor bir geliyorlar. İstediğiniz kadar gidip gelin, beni bu milletimin arasından söküp atamayacaksınız. Milletimin içinden geldim, milletimle beraberim, milletimle beraber yürüyeceğim; bunu böyle biliniz. Çünkü bunların yalan, iftira karakterleri haline geldi.

İşte gördünüz, geçenlerde TRT’de bir canlı yayındaydık değil mi? Bu Kılıçdaroğlu yatıyor kalkıyor altın klozet, altın klozet, altın klozet. Ne dedim yayında? Dedim ki; gel gez bak, bir tane altın klozet kapağı olan varsa ben Cumhurbaşkanlığı Makamını bırakacağım. Ama sen bunu ispat edemezsen Cumhuriyet Halk Partisi’nin başından ayrılmaya var mısın? Gidemez, çünkü akşam bir yalan, sabah bir yalan. İşte bakınız Baykal’ı da böyle aldatmadı mı? Çıktı, gazeteciler sordu; aday mısınız? Hayır, değilim dedi. Ama adam CD’den veyahut da kasetten gelmiş bir Genel Başkan, o kaset olmasa Genel Başkan olması mümkün değildi.

İşte böyle bir ortamda şimdi seçimlere gidiyoruz. Çok enteresan, Kars’taydım, Kars’a gitmiş ne diyor biliyor musunuz? “Et Balık Kurumu’nu Et Süt Kurumu’na dönüştüreceğim” diyor. Yalan, zaten ben Başbakanlığım döneminde burayı Et Süt Kurumu’na dönüştürdüm, bunu ben yaptım, şu anda Et Süt Kurumu olarak çalışıyor. Ey benim kardeşlerim, CHP’ye gönül veren kardeşlerim; yalancıdan siyasetçi olmaz, bakın bunları bilin.

Çıkmış bir diğeri de diyor ki, Bahçeli; harçları kaldıracağım diyor. Bunlar bu dünyada değil, başka bir dünyada yaşıyorlar. Harçları ben Başbakanlığım döneminde kaldırdım zaten. Burada üniversiteli öğrenciler var, harç alınıyor mu sizden? Ey MHP’ye gönül veren gençler, kardeşlerim; siz harç ödüyor musunuz? Harç ödemediğinize göre, kalkıp da bu yalana, bu iftiraya ve şunu söylemiyorsunuz ya: Yalancıdan, iftiracıdan bize genel başkan olmaz diye.

Fakat ne olursa olsun Pazar günü ben inanıyorum ki eski Türkiye koalisyonunun bittiği gün olacaktır. Pazar günü sandıkları patlatıyor muyuz? Pazar günü Türkiye’nin tamamıyla birlikte Sivas’ta da rekor bir katılımla sandıklara sahip çıkıyor muyuz? Maşallah. Bugün Sivas’ı daha bir kararlı görüyorum, daha bir heyecanlı görüyorum. İnşallah bu heyecanınız pazara kadar değil mezara kadar sürecek buna inanıyorum.

Kardeşlerim,

Siyaset dürüstlükle, ilkelerle, omurgalı duruşla olur. Bunların siyaseti düşmanlık, hem de kendi milletine düşmanlık üzerine kurulu. Milletin aleyhine ne varsa onun yanında yer alıyorlar. Kurtuluş Savaşında olduğu gibi düşman ülkeye girse ve dese ki; ben Tayyip Erdoğan’ı düşürmek için geldim. İnanın bana, onları ellerinde çiçeklerle karşılarlar. O derece muvazeneyi kaybetmiş durumdalar. Dikkat edin, millet ne istiyorsa onun karşısında yer alıyorlar. Millet dinine, Diyanet’ine sahip çıkıyor, bunlar ne diyor? Din derslerini yasaklayacağız, zorunlu din dersi olmayacak diyorlar. Diyanet’i kaldıracağız diyor, kim? Terör örgütünün arkasında olduğu parti. Öyle mi? Ya dinsiz bir millet yaşayabilir mi? Onunla kalmadılar, bu arada imam hatipleri kapatmanın hesabını yapıyorlar. Kılıçdaroğlu öyle diyor ya, ne diyor? İmam hatipleri kapatacağız. Kayseri’ye gidiyor, ben öyle bir şey demedim diyor. Ne dedin? 1+8+3 dedin. Kardeşlerim, 1+8 nedir biliyor musunuz? İmam hatiplerin orta kısmının kapatılması.

Biz bu formülü geçmişte gördük. Ben imam hatip mezunuyum, 4 çocuğumun 4’ü de imam hatip mezunu; 2 kızım, 2 oğlum. Ama ben dertliyim, niye? Benim yavrularım bu ülkede üniversite okuyamadı, yurt dışına göndermek zorunda kaldım. Niye? Başörtülü oldukları için. Bana diğer ülkelerin liderleri şunu söylüyordu: Ya sizin ülkeniz Müslüman değil mi? Müslüman. Peki, niye orada başörtülü olarak okuyamıyorlar? Maalesef şu andaki yönetimler sebebiyle. Ama Amerika’da okuyabiliyor, Avrupa’da birçok ülkede okuyabiliyor. Nitekim binlerce kızımız, gencimiz Avrupa’ya, diğer ülkelere gittiler. Yani az önce İsmet kardeşim de söyledi, öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya, böyle baktılar. Şimdi orta kısımlar açıldı mı? O zaman 600 binden 60 bine düşmüştü öğrenci sayısı. Şimdi ne oldu? 60 binden 1 milyona çıktı öğrenci sayısı. Ya milletin önünü niye kesiyorsunuz, bırak anne-baba istediği yere yavrusunu gönderir ya, sana ne, sana ne? Bunlarla ben zaman zaman konuşurdum, imam hatipte hangi derslerin okutulduğunu bile bilmiyorlar.

Değerli Kardeşlerim,

Katsayı kalktı mı? Kalktı. İstediğiniz üniversiteye girebiliyor musunuz? Ama ben de sizden başarı bekliyorum; gireceksiniz, evvel Allah bunları da şaşırtacaksınız.  Bitmedi, bak şimdi Danıştay bir karar daha açıkladı, nedir? Düz liselerde de başörtülü olarak okumanın önünü açtı. Ve düz liselerde de Kur’an-ı Kerim ve Siyeri Nebi serbest mi? Buyurun, şimdi HSYK bir karar açıkladı, yargıda başörtülü olarak görev yapabilirsiniz dedi. Ey Allah’ım sen nelere kadirsin, nereden, nerelere geldik. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Ana Muhalefetin adayı ezandan, seladan rahatsız olmakla kalmayıp miting kürsüsünden bunu okuyan Hoca Efendiye hakaret ediyor. Yahu HDP’nin başındaki bile ezan okunurken sustu be, nerelerden nerelere geldik. Millet günde 5 vakit kıblesine yönelip Rabbine secde ediyor, ama çıkmış HDP’nin başındaki Taksim’i Kâbe olarak gösteriyor. Bir zaman da CHP’nin fikir babaları; Kâbe Arap’ın olsun bize Çankaya yeter diyorlardı. Kardeşlerim, bizim Kâbe’miz Mekke’de Mekke’de. Bunlar o Gezi olaylarında duvarlara ne yazıyorlardı biliyor musunuz? “Zulüm 1453’te başladı”, bunu yazıyorlardı. Biz diyoruz ki; o feth-i mübin 1453’de başladı, karanlık bir çağ kapandı, aydınlık bir çağ açıldı. Bizans’ın kadınları Fatih’i surların önünde, evet, “Başımızda Bizans külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz” dediler, böyle karşılandı. Biz böyle ecdadın torunlarıyız.

Şimdi biz yeni Türkiye’yi inşa edelim derken, bunlar bize Menderes’in Mursi’nin akıbetini hatırlatıyor. Biz meydanlarda işte tüm bu oyunları milletimize anlatıyoruz, cevap Amerika, İngiltere medya kuruluşlarından geliyor. Dün mandayı, himayeyi savunanla bugün o manşetlerden medet umanlar arasına bir fark var mı? Biz Türkiye’yi büyütmenin, güçlendirmenin, zenginleştirmenin çabası içerisindeyiz, bunlar bir kriz çıksa da Türkiye batsa havasında. Biz istikrar ve güven diyoruz, bunlar kaos diyor. Biz yeni anayasa diyoruz, onlar darbe anayasasına sarılıyor. Biz daha güçlü, daha büyük Türkiye için başkanlık sistemi diyoruz, bunlar ülkemizin 70 yılının 40 yılını heba eden mevcut koalisyon sistemini baş tacı ediyor. Farkı görüyorsunuz değil mi?

Ben buradan MHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; bunlar Türkeş’e de ihanet ediyorlar. Merhum Türkeş başkanlık sistemini olmazsa olmaz bir şart olarak Dokuz Işık adlı eserinde yazıyor. Pensilvanya, Kandil, Gezi, Ermeni diasporası, eşcinsel dernekleri birleşmiş, önlerine Ana Muhalefeti ve milliyetçi olduğu iddiasındaki partiyi de katmış, eski Türkiye koalisyona devam ediyorlar.

Kardeşlerim,

Bakınız, bunların her işi gibi ideolojileri de yalan. Biz ne düşünüyorsak onu söylüyoruz, ne söylüyorsak onu yaşıyoruz. Bizim milletimizle muhabbetimiz, dedim ya Pazar’a kadar değil, Allah’ın izniyle mezara kadardır. İşte bunun için Hacı Bektaş-ı Veli gibi, hep birlikte… Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, yetmez, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.

Değerli kardeşlerim,

Bizim gündemimizde Türkiye’yi, Sivas’ı büyütmek var. İşte 12 yılda istikrar var mı? Güven var mı?  Şöyle Sivas’a bir bakalım neler yapıldı, neler edildi. Sadece şu karşımızda gördüğümüz cami yeter, ne haldeydi ne hale getirdik değil mi? Çünkü biz şuna hasrettik: “Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli, ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.” Birisi Türkçe ezan dedi, birisi Kürtçe ezan dedi, biz aslıyla ezan dedik, Allahu ekber Allahu ekber; farkımız bu.

Sivas’a 12 yılda ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? 14 katrilyon, 14 katrilyon.  Peki, 2002 yılına kadar Sivas’a gelen bölünmüş yol ne kadardı? 79 yılda 24 kilometre. Peki biz yılda ne yaptık? 699 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şimdi de inşallah Sivas’a hızlı tren geliyor.

Yeniden faaliyete geçirdiğimiz TÜDEMSAŞ vasıtasıyla milli yük vagonlarını Sivas’ta imal ediyoruz, yakında dünyaya ihraç edeceğiz. 600 yataklı bölge hastanesinin yapımı devam ediyor.

25 bin seyirci kapasiteli stadyumun yapımı süratle devam ediyor, Yiğidolar, inşallah önümüzdeki yıla belki de yetişecek, bu yeni stadında maçlarını oynayacaklar.

Sivas’a ne yapılsa azdır. Başkanlığım dönemimde olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığım süresince de Sivas’ın, Sivaslının yanında olmaya devam edeceğim. Yapılan işlerin, yeni projelerin takipçisi olacağım,  çünkü biz hayrün nas men yenfeu'n nas diyerek yola çıktık. Yani değerli kardeşlerim, insanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olanıdır diyerek yola çıktık ve Türkiye’yi eğitimden sağlığa, ulaştırmadan toplu konuta, sosyal yardımlara kadar her alanda Cumhuriyet tarihinden yapılandan daha fazla hizmetlere kavuştururken bu anlayışla hareket ediyoruz.

İşte Sivas’ta Nuri Demirağ Havalimanı’nı inşa eden kim? Biz. Oradan şehre kadar o güzelim yolları yapanlar kim? Elhamdülillah. Biz bunları yaparken bir iane olsun diye değil, çünkü biz efendi olmaya değil, size hizmetkar olmaya gelmiştik zaten. Demokraside, özgürlüklerde, insan haklarında bu ülkeyi en ileri düzeye düzeye ulaştırmanın mücadelesini verirken aynı anlayışla hareket ediyoruz.

Kardeşlerim,

Hakkâri’de biz havaalanın açılışını yapıyoruz, o malum partinin, terör örgütünün mensupları şehir merkezinde kepenk indiriyor ve maskeleriyle her tarafı yakıp yıkıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde Hakk aşkıyla, millet aşkıyla, hizmet aşkıyla sizlerle birlikte olmaya devam edeceğiz.

Biliyorsunuz, bizim bir Rabia’mız var; bunu unutmayın ha, bu her yerde geçerli. Yeni Türkiye’nin inşası için buna muhtacız.

Şimdi buradan, milli iradenin şehri Sivas’tan öyle bir haykıralım ki Kandil’den Pensilvanya’ya kadar duymayan hiç kimse kalmasın. Tek millet, Türk’üyle, Kürt’üyle, Zaza’sıyla, Gürcü’süyle, Abhaza’sıyla, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla, Çerkez’iyle, tüm 78 milyon hep birlikte tek millet. Tek bayrak, bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıldız şehidimizin ta kendisidir. Bayrağımıza alternatif bir bayrak olamaz.

Şimdi ben sesleniyorum, ey aydın geçinenler, bu bayrağımıza alternatif bayrak çıkaranlarla beraber misiniz, yoksa bayrağımızla beraber misiniz? Eğer sizde zerre kadar yürek varsa, çıkın bir de bunu açıklayın, bunu da söyleyin de bu millet sizin ne olduğunuzu, nerede durduğunuzu görsün.

Üç; tek vatan, 780 bin kilometrekareyle tek vatan. Vatanımızın üzerinde operasyon düşünenler karşılarında bizi bulur, Silahlı Kuvvetleri’mizi bulur, Emniyet Teşkilatımızı bulur, hepsinden öte milletimizi bulur.

Tek devlet, devlet içinde devlet olur mu? Çıkmış işte bir paralel devlet. Şu hale bak.

Kardeşlerim,

Bu Hoca Efendi diye geçinen adama sormak lazım, ya senin inzivaya çekilme yerin Pensilvanya mı, Amerika mı? Ya gel ya, Mekke varken, Medine varken orada ne işin var? Fakat üst akıl böyle emretti, böyle emrettiği için oradalar. Dert başka, oradan ülkeye sirayet etmek. Kardeşlerim, ayrımcılığın ta kendisini yaptılar. Şimdi küçük imamlar vardı il-il. Bu küçük imamlar da mihrabı terk ettiler, onlar da kaçıyor şimdi. Onlar da değişik yerlerde; kimisi Amerika, kimisi Afrika, kimisi şurada, kimisi burada. Fakat ne demiştim Başbakanlığımda, inlerine gireceğiz demiştim, hatırlıyorsunuz değil mi? ("Evet" sesleri) Girdik mi? Şimdi kovalıyoruz. Onlar kaçacak biz kovalayacağız. Çünkü bu milleti bölmeye kimsenin hakkı yok, bu ümmeti parçalamaya kimsenin hakkı yok. Parçalayanlar karşılarında bizi bulacaklar. Biz Rabia’mızı İzmir’den Iğdır’a, Trabzon’dan Hakkâri’ye kadar her yerde milletimizle birlikte tüm kalbimizle samimiyetimizle ifade ediyoruz. Eski Türkiye koalisyonundan böyle bir ses duydunuz mu? Çünkü onlar milleti bölmenin, bayrağı indirmenin, vatanı parçalamanın, devleti çökertmenin çabası içerisinde. Milleti, bayrağı, ülkeyi, devleti sahipsiz sandılar. Akif merhum ne diyor: “Sahipsiz olan memleketin batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Sivas ülkesine sahip çıkıyor mu? Sivas ülkesine sahip çıkıyor mu? Allah sizden razı olsun. Biz ayakta oldukça, Sivas yanımızda oldukça, milletimiz yanımızda oldukça Türkiye’nin bir çakılına bile zarar vermeye kimsenin gücü yetmez.

Coşkunuz, ilginiz, sevginiz için bir kez daha teşekkür ediyorum. Fakat sandıklar patlayacak, tamam?  Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana her şey sizi hatırlatıyor, bana her şey sizi hatırlatıyor, bana her şey Sivas’ı hatırlatıyor.

Kalın sağlıcakla, çok teşekkür ediyorum.