Rize Toplu Açılış Töreni'nde Yaptıkları Konuşma

11.05.2015

Sevgili Rizeliler,

Kıymetli Hemşerilerim,

Değerli Kardeşlerim,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Baba, ana ocağım Rize’de bir kez daha sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Kadirşinaslığınız için, ahde vefanız için, samimi sevginiz, desteğiniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Bilhassa 10 Ağustos seçimlerinde 81 il içinde verdiğiniz yüzde 81’lik destekle bu kardeşinize sahip çıktığınız için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçim bitti, ardından ilk ziyaretimi Trabzon’a, ikinci ziyaretimi Rize’ye yapmıştım, sizlere şükranlarımı ifade etmiştik. Önceki hafta sonu 3 Mayıs’ta da İstanbul’da ülkemizin her yerinden gelen Rizeli hemşehrilerimle Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu’nda hasret gidermiştim. Bugün de hem toplu açılış töreniyle açılışını yapacağımız hizmetlerin sevincini sizlerle paylaşmak üzere Rize’deyim.

Toplu açılış törenini yaptığımız 122 trilyon liralık 26 ayrı eserin Rize’mize, Rizeli hemşehrilerime hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum. Gerçi Milli Eğitim Bakanımız maşallah çok kısa kesti, eserleri filan anlatmadı, bu işi de bana yıktı.

Eğitimde Fındıklı Anadolu Lisesi’nin, Ömer Halaç İşitme Engelliler İlkokulu ve Ortaokulu’nun, Rabia Hatun Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin resmi açılışlarını bugün yapıyoruz. Üniversitemiz 20 trilyon liralık yatırımla güzel bir kongre ve kültür merkeziyle Güneysu’da Fizik Tedavi Rehabilitasyon Yüksekokulu’nu şehrimize kazandırdı.

Gençlik ve Spor Bakanlığımız olimpik yüzme havuzu, kapalı spor salonu, Çayeli Gençlik Merkezi, Rize Gençlik Merkezi inşaatlarını tamamladı. Bu spor ve eğitim yatırımlarının resmi açılışlarını da bugün buradan gerçekleştiriyoruz.

Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapalı otoparkı, Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet binası, İkizdere Hükümet Konağı, Fırtına Vadisi Ziyaretçi Merkezi, Kaplıca Mahallesi’nde 68 adet, Ardeşen’de 40 adet afet konutu tamamlandı. Tüm bu hizmetlerin resmi açılışını da bugün buradan yapıyoruz.

Rize Belediyemiz derin deniz deşarjı ve kanalizasyon inşaatı, asfalt plenti tesisi, su arıtma tesisi, 4 adet park, Engelsiz Rize Projesi, spor tesisleri ve çevre düzenlemeleriyle çeşitli içme suyu işlerini bitirdi. Bu hizmetlerin de resmi açılışını bugün buradan gerçekleştiriyoruz.

Tüm bu eserlerin Rize’mize, Rizelilere hayırlı olmasını diliyorum ve tüm bu eserlerin Rize’mize kazandırılmasında emeği geçen Hükümetimize, bakanlarımıza ve tüm teknokrat, bürokrat, yüklenici firma, hepsine şükranlarımı ifade ediyorum.

Kardeşlerim,

Bizim alametifarikamız hizmettir, ama Pensilvanya’dakiler gibi değil. Hani Ziya Paşa’nın güzel bir sözü var ya, “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri”; biz eserlerle yad edileceğiz, bunun için bu yoldayız. Rize’ye geçtiğimiz 12 yılda toplam ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? Eski rakamla söyleyeyim de iyi anlayalım, 9 katrilyon yatırım yaptık.

Samsun’dan başlayıp Sarp’a kadar giden Karadeniz Sahil Yolu’nu, geldiğimizde yüzde 35’ti, biz tamamladık. O aşılmaz denilen dağları biz aştık, sadece bu aradaki o tünelleri, o dağları deldik. Biz size aşıktık, biz dertliydik, sevdalıydık, o delinmez denilen dağları delerek hamdolsun yol yaptık ve bugün artık kaza riskini minimize ettik.

Rize 2002 yılında ne kadar bölünmüş yol vardı biliyor musunuz? 20 kilometre. Peki biz buna ne ilave ettik? 79 senede 20 kilometre bölünmüş yol yapmışlar, biz buna 12 senede 96 kilometre bölünmüş yol ilave ettik.

Ovit Tüneli hamdolsun şu anda yarılandı, devam ediyor, 14 kilometre bir tünel, 14 kilometre bir tünel. Şimdi Ovit Tüneli bittiği anda, artık o aşılmaz denilen dağlar, o karda, kışta gidilmez denilen o Erzurum açılacak mı? İşte biz buyuz. Birileri laf üretiyor görüyorsunuz, ama biz de iş ürettik, iş üretiyoruz; farkımız bu.

Ulaşım konusunda Rize’nin hiçbir eksiği kalmasın dedik, Rize ve Artvin’in birlikte kullanacağı bir hava limanın yapımı için çalışmalara başladık. İnşallah havalimanı bittiği zaman artık Artvinli kardeşim ta Trabzon’a kadar gitmeyecek, hemen biliyorsunuz Ardeşen-Pazar arasında oradaki güzel bir yere farklı bir havalimanını bitiriyoruz. Aynı şekilde Rizeli kardeşim de oraya, böylece yolu kısaltacağız.

Şimdi şunun hesabını yapacaksın: Trabzon Havalimanı mı bana yakın, burası mı yakın? Ona göre de hem yakıttan kısacağız, hem zamandan kazanacağız ve böylece Türkiye’de modern bir yaşamın alternatifli koşullarını yaşamış olacağız.

Geçtiğimiz 12 yılda Rize’deki üreticilerimize yaş çay alımı için ödenen para ne biliyor musunuz? 4,2 katrilyon liradır. Çayda prim desteğini tam 7 kat arttırdık, üreticilerimize yapılan destek primi 1,3 katrilyon; nerelerden nereye.

Üniversitemiz maşallah her geçen yıl daha da gelişiyor, daha da büyüyor, her alanda Rize’nin çehresi değişti, değişmeye devam ediyor. Allah ömür verdikçe, Allah imkan verdikçe, Rize’ye, Rizeli hemşehrilerime hizmet etmeye devam edeceğiz.

Değerli kardeşlerim,

İstanbul’da Rizeli hemşehrilerimle biraraya geldiğimizde, burada Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı rahatsız olmuş. Benim milletimle, hemşehrilerimle biraraya gelmemin, milletimle hasbihal etmemin demokrasiye zarar verdiğini söylüyor. Aynı zihniyetteki bir gazeteci de, daha önce Sovyetler Birliği dönemine övgü düzüp, milletimizi tahkir ederek, demokrasinin sandıktan geçmediğini söylemişti. Hatta daha da ileri gidip, Ana Muhalefetle ve terör örgütünün güdümündeki partiyi ittifak yapmaya, çağ dışı olarak gördüğü anlayışa karşı silahlı ya da silahsız mücadeleye davet etmişti. Bu gazeteci geçtiğimiz günlerde Ana Muhalefetin televizyonuna çıkmış ne diyor biliyor musunuz? “Başını örten kadın özgürlüğünden vazgeçmiştir.” Benim Rizeli hemşehrilerim bunlara gereken dersi 7 Haziran’da vermeniz lazım. Buna hazır mısınız? Rize her zaman bu dersi verdi, ama bu defa bambaşka bir ders vermeli. Toptan, perakende değil, toptan bir ders vermeli.

Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, içlerindeki başörtü düşmanlığını, inanç düşmanlığını saklayamıyorlar, bastıramıyorlar. Tabii bunların kafasındaki ideal yönetim dönemi, Milli Şefin idaresindeki tek parti dönemi. Hani şu milletin ekmeği bile karneyle aldığı, camilerin depoya çevrildiği, satıldığı, en küçük bir muhalif sesin dahi şiddetle bastırıldığı tek parti dönemi. O zaman ne diyorlardı bunların sipariş bazı şairleri?” Kabe Arap’ın olsun, bize Çankaya yeter” diyorlardı. Bunları biliyorsunuz değil mi? Gençler, bunları biliyor musunuz?

Şimdi de birisi çıkmış, arkasında terör örgütü, onun desteğiyle yürüyor zaten, o da diyor ki,” işçilerin Kabe’si Taksim’dir”  Benim Kürt kardeşlerim dindardır, inancına sahiptir. Ama kalkıp da bu ülkenin Müslüman insanlarına, Müslüman Kürt evladına kalkıp Kabe’yi Taksim olarak gösterenlere 7 Haziran’da gereken dersi verecek misin? Benim Rize’den zaten endişem yok, o ayrı mesele, ama bunlara haddini toptan bildirmek gerekiyor.

1950 yılından bu yana her seçimden sonra hayal kırıklığı yaşıyorlar, milletin sandıkta ortaya koyduğu irade onlar için bir kabus, demokrasiye düşmanlıkları oradan geliyor. Eskiden millet çalışıyor onlar yönetiyordu, millet yönetimde söz sahibi olunca bunların borusu ötmez oldu. Onun için, her darbeyi, her cuntayı, her vesayet girişimini desteklediler, alkış tuttular, şimdi de alkış tutuyorlar, nereye, neye bilmemem.

27 Mayıs 1960 darbesinin arkasında bunlar vardı. Rahmetli Menderes’in milletten gördüğü teveccüh karşısında sandıkta netice elde edemeyeceklerini anlayınca işi cuntacılara havale ettiler, Menderes ve arkadaşlarının kanı hala bunların ellerinde.

Türkiye’nin daha sonra yaşadığı tüm siyasi ve sosyal krizlerin temelinde 27 Mayıs Anayasasıyla tesis edilen sistem vardır. Bu anayasanın arkasında ise akademisyenleriyle, bürokratlarıyla, siyasetçileriyle tam kadro tek parti döneminin yönetimi olduğunu biliyoruz. 1970’lerin başındaki cunta hareketlerinin geresinde de daima CHP gölgesi olmuştur. Demokrasi yoluyla elde edemediği iktidarı tehdit yoluyla gasp etmek, bu zihniyetin klasik yönetimidir.

Nitekim, 1997 yılında 28 Şubat döneminde aynı zihniyetteki partiler yine aynı yöntemle bir kez daha iktidarı gasp ettiler. Bakınız, Ana Muhalefet Partisi’nin Ankara’da, hem de listenin ilk sırasında milletvekili bir bayan var, bu aday kim biliyor musunuz? Kendisi 28 Şubat döneminde insanlarımızın inancına, bilhassa başörtülü kızlarımıza yönelik baskıların en büyük savunucusudur. Biliyorsunuz, 2008 yılında üniversitelerde başörtüsünü tamamen serbest bırakmak için bir anayasa değişikliği yapmıştık, hani şu meşhur” 411 el kaosa kalktı” diye başlığın atıldığı o günü hatırlıyorsunuz değil mi gençler? Şimdi bunlar aynı koalisyonun içindeler hepsi. Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal etmiş, o zaman Genel Başkanı olduğum partiye de kapatma davası açmışlardı. Bu süreçte yapılan laiklik mitinglerinin de başını işte bu aday çekiyordu. Daha sonra köprünün altından çok sular aktı, Türkiye bu yasakları geride bıraktı, şimdi hamdolsun hem üniversitelerde, hem ortaöğretimde, hem kamuda başörtüsü serbest. Başı açığı da, başı örtülüsü de, bunların hepsi benim kardeşim, bunların hepsi bu ülkenin vatandaşı. Bunların arasına niye ayrımcılık sokuyorsunuz, niye ayrımcılık tohumlarını atıyorsunuz? Yoksa başı örtülü-başı açık, aralarında problem yok, problem bu sapık zihniyetlerde, bunlarda problem.

Ne oldu? Bu yasalar çıktı, kıyamet mi koptu? Türkiye onların beklediği gibi bir karanlık çağa girmedi, tam aksine bir aydınlık çağda yürüyor. Ama bunların kafası karanlık, zihniyeti karanlık. Bunlarda kök yok kök, köksüz, sıkıntı burada. Bugün artık yönünü geleceğe çevirmiş, 2023 hedefleri için çalışan bir Türkiye var. Ama Ana Muhalefet Partisi hala o günlerin özlemi içinde,  Ankara’da, hem de birinci sırada gösterdiği adayla bu özlemi çok açık şekilde ortaya koyuyor, 28 Şubat’ın temsilcilerinin koltuğunu hiç boş bırakmıyor.

Milletin değerlerine düşman olanlarla gideceğiniz yer, yeniden yasakların Türkiye’sidir. Bunlar için demokrasi sadece kendi iktidarlarını, özgürlüklerde kendi ideolojilerinin hakimiyetini ifade eder.  Adları sosyal demokrattır, ama kendileri faşisttir. Kavgaları bu milletin tarihiyle, dertleri bu milletin kültürüyle, inancıyla. Dikkat edin, ağızlarından milletimizin değerlerine ilişkin hiçbir söz çıkmaz, lafa gelince saygılı olduklarını söylerler, ama her fırsatta milletin değerlerine saldırmaktan da geri durmazlar.

İşte birisi çıktı, ne diyor? Çok önemli, imam hatiplerinin orta kısmını kapatacağız diyor. Bunu kim diyor? CHP. Fakat şöyle de kamufle ediyor: 1+8+4. Ana Muhalefetin Sayın Başkanı, biz bu oyunu daha önce gördük, bu senaryoyu daha önce gördük, artık bunları yutturamazsınız. Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz, geçti o iş. Bak orta kısımları kapattılar 600 bin olan öğrenci sayısı bir anda 60 bine düştü. Şimdi açıldı, katsayılar kalktı, kotalar kalktı, imam hatip, meslek liseleri istedikleri üniversiteye gidiyor, şimdi öğrenci sayısı ne oldu? 1 milyona çıktı. Şimdi bundan rahatsız oluyorlar.

Benim acım var, benim derdim var, ben babayım, 2 kız, 2 oğlan, 4 tane evladım var, 4’ü de imam hatibe gitti, ama kızlarım kapıdan geri çevrildi. Maalesef kendi ülkemde üniversiteye gidemediler, yurt dışına göndermek zorunda kaldım, gidip Amerika’da, İngiltere’de başörtülü olarak okuyabildiler, ama burada okuyamadılar, ‘öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ dediler.

Erkek evladım da okuyamadı, yüksek puan olmasına rağmen maalesef o da katsayıya takıldı. O da gitti daha sonra yurt dışında, Amerika’da lisans eğitimini aldı, ondan sonra Harvard’da masterını bitirdi. Niye? Bunlar kıskanıyorlar işte, kıskanıyorlar, mesele bu. Şimdi bunları aşmak… İmam hatipli Harvard’da nasıl okur? Okur işte, bak bal gibi de okuyor, hazmedemedikleri bu.

Şimdi bütün engeller aşıldı, aşılıyor, daha iyi günler gelecek. Ahlaken güçlü, tarih bilinci olan ve inşallah bilimde, sanatta, kültürde çok ileri seviyede bir gençlik geliyor, bunu hazmedemiyorlar. Ama bunlar her fırsatta cami düşmanlığı yapıyorlar, din görevlisi düşmanlığı yapıyorlar, Kur’an eğitimi düşmanlığı yapıyorlar, başörtüsü düşmanlığı yapmaktan geri kalmıyorlar. İşte terör örgütünün arkasında olduğu siyasi parti bu ara Diyanet İşleri Başkanlığı’na takıldı. Ne diyorlar? Diyanet’i kaldıracağız, şunlara bak ya, Diyanet’i kaldıracağız diyor. Diyanet’ten sana ne oldu ya, ne yaptı sana Diyanet?

Kardeşlerim,

Kaynak, hani sözler veriyorlar, ekonomiyi şöyle düzelteceğiz, böyle düzelteceğiz, kaynağın bir tanesi de ne biliyor musunuz? Diyanet İşleri Başkanımız, bütün bu haberlere karşı tutmuş, “O Mercedes arabayı ben satılsın” dedim diyor ve sattırıyor. Halbuki, benim bilgim olsa, haberim olsa ben derdim ki, Mehmet Hocam, sen ne yapıyorsun, sen niye satıyorsun o Mercedes’i, ne alakası var? Şu bineceğin veya bindiğin Mercedes’in fiyatı ne ya? Sen gazetelerin attığı haberlere, başlıklara ne bakıyorsun?

Değerli Kardeşlerim,

Bakın çok enteresandır, diyor ki, kaynaklardan bir tanesi o, ‘1 milyonu bulduk’  diyor. Bunlar şaklaban, bunların ekonomiyi falan yönetecek halleri yok, bunlar şu anda ellerindeki belediyeleri yönetemiyorlar, belediyeleri. Ellerindeki belediyelerin olduğu yerler pislikten geçilmiyor, suiistimal almış başını gidiyor, arka sokakları dolaşın çöplükten geçilmiyor. Adeta İstanbul’u aldığım zaman Belediye Başkanı olarak, İstanbul neyse şu anda oralarda da onu görüyorum, çöp dağları. İşte Van’da billboardlara ne aşmışlar? Musluklarından kan akan, evet, bir Van. Musluktan kan akar mı?  Bunların musluklarından akar, akar. Musluklardan bulanık su, çamur suyu, yosunlu su aktığını biliyorum ama, kan aktığını hiç görmemiştim, ama bunlarınkinden akar.

Şimdi bunlara toptan Türkiye olarak benim Kürt kardeşlerim de dahil olmak üzere gerekli dersi 7 Haziran’da vermek lazım. Bizim barışa ihtiyacımız var, bizim kardeşliğe ihtiyacımız var. Bizim bu barışımızı, kardeşliğimizi kimse bozamaz. Onun için değerli kardeşlerim, bakın bölgede müftüyü aday gösteriyor değil mi? Ama ne diyor müftü? Benim diyor, bakın bu da çok enteresan, partim, hani bu ateşgedelerin olduğu malum bir din de var ya, o olsa ben diyor buradan aday olurdum. Şu hale bak, ne talihsizlik, kendi adına ne talihsizlik.

Batıda Ali’siz, Alevilik adıyla Aleviliği ayrı bir din haline dönüştürmeye çalışanların temsilcisini aday gösteriyor, Kürt kardeşlerimizin değerlerinin, inançlarının yerine marjinal bir ideolojiyi ikame ettirmek için de istediklerini saklamıyorlar bile, paralel örgüt de bunlara lojistik destek sağlıyor, hani Diyarbakır Belediyesi’nin arka kapısından giriyor. Kimler, kimlerle el tutuştu.

Yanılmıyorsam Akif’indi, ‘dinime küfreden Müslüman olsa bari’ diyordu ya, işte böyle bir noktadayız. Aslında bu oyun yeni değil, 200 yıldır tekrarlanıyor. Milletimiz her defasında bunlara dersini verdi; 1950’de verdi, 27 Mayıs’tan sonra verdi, 12 Eylül’den sonra verdi, 28 Şubat’tan sonra verdi, 17-25 Aralık’tan sonra verdi, ama görüyorsunuz işte vazgeçemiyorlar. Milletimizin bunlara cevabı İstiklal Marşı’mızda zaten mevcut:

“Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Evet, ülkemizin semalarında ezan sesi yankılanmaya devam edecek, günde 5 vakit yüzler ve kalpler Kabe’ye dönmeye devam edecek. Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Roman’ıyla, Boşnak’ıyla, tüm renkleriyle milletimiz tarihine, kültürüne, inancına sahip çıkmayı sürdürecek. Bu imtihandan her defasında başarıyla çıktı bu millet, inşallah bu defa da tercihini birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden yana kullanacak.

Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.

Sevgili Kardeşlerim,

7 Haziran seçimleri aynı zamanda yeni Türkiye’nin inşası yolunda da önemli bir dönemeç. Türkiye, krizin, kaosun, çekişmenin, kavganın sıkıntısını çok çekti, 70’li yılları, 90’lı yılları hatırlayanlarınız var, ama hatırlamayanlarınız var. Gençler o dönemleri bilmiyorlar, lütfen o yılları gençlere de anlatın, okullarda yaşadıklarınızı anlatın, hastanelerde yaşadıklarınızı anlatın, yollarda çektiğiniz çileleri anlatın. Şu Armelit Dağı’nın dili olsa da konuşsa, neler çektik, o virajlarda neler çektik, o burunlu otobüslerle neler çektik, onu hatırlayanlar var, ama gençler hatırlamaz değil mi? İstanbul’a buradan çıkıp kaç saatte gidiyorduk, ama şimdi kaç saatte gidiyoruz; nereden nereye geldik.

Herkesin milyoner olduğu… Zengin kimdir diye sorulduğunda ne derlerdi biliyor musunuz? Milyoner. Ama öyle bir noktaya getirdiler ki bizi, 1 milyona tuvalete gider hale geldik. O günleri gördünüz değil mi? 1 milyon. Niye? Akşam yattık, sabah kalktık 1 sıfır. 6 tane sıfır koydular 1’in yanına. Biz ne dedik? Arkadaşlara dedim ki, 6 sıfır atacağız. Sayın Başbakanım, ‘olmaz’ dediler. Atacağız. Ne olacak dedim atarsak, işte şöyle olur böyle olur; atacağız ve 6 sıfırı attık. Ve paramız dolar karşısında bir yere geldi. Çok enteresan, o zamanın köşe yazarlarından bir tanesi, şimdi o televizyonda bizi dinliyordur, ama sıkıntısından kapayabilir de. O da ne demişti biliyor musunuz? “6 sıfırı atsınlar Taksim Meydanı’nda eşekler gibi anırırım” demişti. Hala bekliyorum anıracak, hala bekliyorum.

Değerli Kardeşlerim,

‘Enflasyon patlar’ dediler, ‘çatlar’ dediler, hiçbir şey olmadı. Tam aksine, yüzde 30’la aldık, biliyorsunuz bu ülkede enflasyonun yüzde 330’a çıktığı günler oldu. Şimdi tek haneli rakamda.

Geçtiğimiz 12 yılda milletimizin bize olan itimadı sayesinde güven ve istikrar ortamını yakaladık. Kardeşlerim, daha iyi günler var, daha iyi adımlar geliyor. Bunları başarıyla sürdüreceğiz. Çünkü Türkiye güven ve istikrarla bugünlere geldi. İnşallah aynı şekilde güven ve istikrarla yolculuğumuzu devam ettireceğiz. Bunun için gelin el ele verelim, yeni Türkiye’yi hep birlikte inşa edelim.

Yeni Türkiye’nin inşası için yeni anayasaya ve başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Türkiye’de güven ve istikrar ortamını bir daha kimsenin bozamayacağı şekilde oluşturmanın yolu sistemi değiştirmekten geçiyor. Bu tartışmalar, bu arayışlar sadece bize mahsus değil. Tüm dünyada aynı süreç yaşanıyor. Bakınız İtalya’da koalisyonları yasaklayan bir kanun çıkarıldı, yüzde 40 oy eğer tek başına aldın-aldın, almadığın takdirde ikinci tur. İkinci turda en fazla oyu alan tek başına iktidarı oluşturuyor. Aynı şekilde İngiltere, son seçimlerin ardından ortaya çıkan temsil ve istikrar sorununa çözüm aramanın derdine düştü. Ve bakın üç tane parti seçimi kaybettikleri için 1 saat içinde genel başkanları istifa ettiler. Bizimkiler yapabildi mi? Ben ne diyordum hep hatırlayın, eğer partim birinci olmazsa, seçimlerden birinci olarak çıkmazsak ertesi gün istifamı vereceğim diyordum hatırlıyor musunuz? Ama diğerlerine ne diyordum; siz de istifa etmeye var mısınız diyordum. Bugüne kadar hiç onların da istifa edebileceğini duydunuz mu? Şimdi aynı şeyi Sayın Başbakan söylüyor, diyor ki; ben istifa etmeye varım, diğerleri de istifa etmeye var mı diyor. Ya siyasetin de bir dürüstlüğü var be, siyasetin de bir onuru var ya. Batılı bunu gösteriyor da siz niye gösteremiyorsunuz?

İşte dün Almanya ve Belçika’daydım. Almanya’da vatandaşlarımızla buluştum, Belçika’da vatandaşlarımla buluştum. Aynı sıkıntı oralarda da var. Bakınız koalisyon hükümeti sebebiyle 141 gün hükümeti kuramadılar. Bir önceki seçimde 540 küsur gün hükümeti kuramadılar, aynı şey İsveç’te.

Değerli Kardeşlerim,

Bakın bütün bunlar bize bir ders, ama bunu görmek lazım. Hepsi de parlamenter sistemle yönetilen bu ülkeler kendilerine çıkış yolları arıyorlar. Diğer yandan bakıyoruz, Dönem Başkanlığını yürüttüğümüz G-20’deki ülkelerin önemli 10 ülkesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Biliyorsunuz başkanlık sisteminde yürütme gücü bürokrasinin vesayetinden tamamen, Meclis’teki siyasi engellemelerden de büyük ölçüde kurtuluyor. Devlet başkanı seçilen kişi görev süresi bitene kadar milletin karşısına çıktığı programı hayata geçirmekle mükellef. Devlet başkanın görev süresi 4 yıl, 5 yıl boyunca siyasi kriz tehdidi olmadan işler yürüyor.

Değerli Kardeşlerim,

Hepsi bir tarafa, bir şeyi burada sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum, o da şu: Yeni Türkiye’yi birlikte inşa etmemiz lazım, buna hazır olmamız lazım. Ben tabii burada Rizeli hemşerilerime şunu özellikle sormak istiyorum: Biz görevi milletten aldık, hesabı da inşallah millete vereceğiz.

Rize yeni Türkiye’yi kurmaya hazır mı? Rize yeni anayasayı kurmaya hazır mı? Rize başkanlık sistemine hazır mı? Maşallah, barekallah.

Allah birliğimizi beraberliğimizi bozmasın ve bu arada inşallah 26 Mayıs’ta Salarha Tüneli’nin ihalesi yapılıyor. Salarha Tüneli’ni Güney Çevre Yolu’na inşallah bağlıyoruz. Hamam Deresi’nin ıslahını yaparak, sağından ve solundan yapacağımız duble yolla çevre yolunu sahile bağlıyoruz. Yeni Orta Cami’den Dosma’ya modern bir bulvar açılıyor. Güney Çevre Yolu’nun birinci etabı hızla inşallah bitiriliyor. İkinci etabı olan Pehlivantaşı-Alipaşa arasındaki kesimin proje çalışmaları başladı, bu da ayrıca devam ediyor.

Değerli kardeşlerim,

Bütün bunlarla birlikte sizlerle birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin nişanesi olarak bir şeyi hep beraber haykıralım, Türkiye de duysun istiyorum. Bakınız, biz İstanbul’umuzda Marmaray’ı yaptık değil mi? Milletin cebinden 1 kuruş çıkmadı. 18 ay geçti, 18 ayda Marmaray’dan ne kadar insan geçti biliyor musunuz? Maşallah, gençler iyi takip ediyor bizi. Evet, 73 milyon vatandaşımız Marmaray’dan geçti. Çünkü biz Fatih’in evlatlarıyız. Fatih, karadan gemileri yürüttü. Biz de onun evlatları olarak denizin altından Marmaray’ı inşa ettik. Şimdi de Avrasya Tüneli’ni yapıyoruz. Yetmez dedik, sadece raylı sistem olmaz, bir de otomobillerin denizin altından geçmesini halletmemiz lazım. İki kat tünel, oradan da otomobiller geçecek, önümüzdeki yıla da onu yetiştireceğiz. Ve şimdi bir de üçüncü denizin altından inşallah proje hazır, onun adımları atılacak. Ama bu arada Yavuz Sultan Selim Köprüsü yürüyor. Biliyorsunuz Boğazın üzerinde üç tane altın kolye, üçüncüsü Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Şu anda yılsonuna kadar bitirilme gayretiyle devam ediyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü dünyanın en geniş köprüsü; 4 gidiş-4 geliş, ortasından da hızlı tren yürüyecek, gidecek-gelecek.

Kardeşlerim,

Biz buyuz. Hamdolsun, ben size cek-cak bunlarla konuşmuyorum, bunlar yaptıklarımız, devam eden inşaatlarımız, bunları anlatıyorum size ya. Ama diğerleri ne anlatıyor görüyorsunuz, onun için dikkatli olalım. Ve şu anda bir de bizim İstanbul-İzmir Otobanımız var. Bu bittiği anda 3,5 saate inecek. Üzerindeki köprü, dünyanın en uzun asma köprülerinden bir tanesi. O da hızla devam ediyor, kuleler bitti, şimdi halatlar takılıyor. Kardeşlerim, biz hizmet üretiyoruz, bunlar laf üretiyor.

Ama ben size bir şey söyleyeceğim; biliyorsunuz ben her partiye eşit mesafedeyim, Cumhurbaşkanıyım. Ama tabii gönlümde bir aslan yatıyor, ayrı mesele, ayrı mesele. Şimdi bazı genel başkanlar çıkmış diyor ki; Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması lazım. Hayır, ben Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ne dedim? Ben tarafım dedim. Ama benim tarafım neresi? Ben milletin tarafındayım, milletin, milletin tarafındayım. Şimdi kalkıyorlar şikayet ediyorlar, Yüksek Seçim Kurulu’na gidiyorlar, diyorlar ki; ‘Cumhurbaşkanı meydanlara çıkmasın’. Bu millet bana bu meydanlara çık, diye bu oyu verdi. Bu meydanlara çıkmaktan siz beni nasıl mahrum edersiniz ya. Bu milletin içinden doğmuş olan bir Cumhurbaşkanı’na siz bunu hangi akla yasaklamaya gidersiniz? Bunlar Anayasayı da okumuyorlar. Anayasada vatana ihanetten başka cumhurbaşkanının bir suçu yoktur, bunlar bunu da bilmiyorlar. Ve benim bu hakkımı elimden bunların hiçbirisi alamaz. Biz bu yola çıkarken biliyorsunuz kefenimizi giydik öyle çıktık, öyle de yürüyoruz. Bu millete hizmet yolunda bu yolculuğumuz devam edecek.

Hazır mıyız? Bayrakları bir görelim. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Tek milletiz; Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Boşnak’ıyla, aklınıza ne gelirse bütün bunlar millet kavramının içindedir.

İki; tek bayrak. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Bizim bayrağımız bu. Ama birileri kendilerine ayrı bayrak arıyorlar. Ben Kürt kardeşlerime sesleniyorum; bu oyuna gelmeyin, bu oyunu bozun, diyorum. Bu ülkede şehit kanlarıyla rengini almış bayrağımız var, hilaliyle bağımsızlığımızı tanımlayan bayrağımız var, yıldızlarıyla şehitlerimizin ifadesi olan bayrağımız var. Bize bu yetmez mi ya? Bu birliğimizdir, bu beraberliğimizdir.

Ve işte vatan, tek vatan, 780 bin kilometrekareyle bu vatanımızı kimse bölemez, böldürtmeyiz. Karşılarında evvel Allah bizi bulurlar. Devlet olarak, başta Cumhurbaşkanı olarak, Hükümetimizle, devletimizle, ordumuzla, tüm güvenlik güçlerimizle bunların karşısında oluruz.

Ve tek devlet. Devletin içinde devlet olmaz. İşte çıkmış bir paralel. Ve biliyorsunuz kararı aldık Milli Güvenlik Kurulunda; legal görünüm altındaki illegal terör örgütlerine ki bunlardan bir tanesi paralel devlet yapılanmasıdır, bunlara yönelik kararımızı Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıkardık. Gerekli ne varsa bunların hepsini şu anda kurumlarımız yapıyor ve yapmaya devam edecekler.

Kardeşlerim, diyorum ki; durmak yok. Ona göre artık haftalar, günler kaldı. 7 Haziran’da muhakkak demokratik hakkınızı kullanın. Sakın ha ihmal yok, sandıkları patlatmanız lazım, bu demokratik hakkınızı muhakkak kullanmanız lazım. Nerede eş-dost, ahbap varsa hepsini arayın, hepsiyle konuşun, dertleşin ve demokrasi mücadelesini inşallah 7 Haziran’da taçlandırın.

Sizleri Allah için seviyorum. Biz sizlere hep sevdalı olduk, karşılığını da gördük, onun için Allah yar ve yardımcımız olsun diyoruz.

Rizelilere, tüm gençlerimize, hanım kardeşlerime, dün tabii Anneler Günü’ydü,, ayaklarının altı öpülesi analar, sizinle bugünlere geldik. Sizler bizim varlık sebebimiz oldunuz. Kim ki anasına-babasına öf dedirtir, vay onun haline. Onun için anneler bilesiniz ki size olan bizim sevdamız farklıdır. Çünkü ana acısını bilirim, baba acısını bilirim. Onun için de dün farklı bir gündü. Allah ebediyete göçmüş tüm annelere rahmet eylesin. Dün Almanya’dan ve Belçika’dan Fatiha’larımızı gönderdik o annelere.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Tekrar tüm eserler hayırlı olsun diyoruz, ya Allah bismillah.