Sevgili Çiftçi Kardeşlerim,
Değerli Üreticiler,
Kıymetli Kardeşlerim,
Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Türkiye Tarım ve Kırsal Kalkınma Hamlesi Proje Uygulamalarına iştirak ederek, ülkemizin gelişmesine, büyümesine katkı sağladığınız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Uyguladığınız projelerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum.
Ülkemizin 81 vilayetinin tamamında -az önce de ekranda izledik- yüzde 50 hibe desteğiyle hayata geçirilen bu projeleri aynı zamanda müreffeh geleceğimizi ören birer tuğla taşı olarak görüyorum. Bu desteklerin bir kısmı doğrudan Bakanlığımız tarafından, bir kısmı ise Avrupa Birliği ve Bakanlığımızın işbirliğiyle sağlanıyor.
Bugün burada 81 ilimizde verilen bu desteklerin toplu tanıtımı için bir aradayız. Kırsal kalkınma programı ve kırsal kalkınma desteği kapsamında bugüne kadar üreticilerimize aktarılan kaynak, tabii bugünkü rakamla söylüyorum, eski rakamla değil, 3 milyar 700 milyon lirayı buluyor. Bu kaynakla tam 13 bin 308 projeye destek sağlandı. Bu destekle hayata geçirilen yatırım tutarı ise, 7,5 milyar lira. Yani eski rakamla bunu konuşacak olursak, 7,5 katrilyon Türk Lirası. Ülkemiz tarımının, ülkemiz hayvancılığının bugün ulaştığı seviyede bu projelerin büyük payı var. Tabii bu konuştuklarım, verdiğim rakamlar hayali rakamlar değil, bunlar uygulanan rakamlar, verilmiş olan rakamlardır. Ben, pek cek-cak’la konuşmayı sevmem, yani dil bilgisindeki gelecek sigasıyla konuşmayı sevmem, yaptıklarımızla konuşmayı severim. Onun için de Başbakanlığım döneminde olsun, Cumhurbaşkanlığım döneminde olsun, hiçbir zaman temel atma törenlerine, fevkalade projeler dışında gitmemişimdir, sadece açılışlara giderim. Niye? İş bitecek, ‘buyurun’ diyeceğiz, ondan sonra orada olacağız.
Artık babadan kalma usullerle çiftçilik ve hayvancılık yerine modern usullerle, en yeni teknolojilerle yüksek standartlarda ülkemizde hamdolsun üretim yapılıyor. Rekabetin giderek ağırlaştığı şartlarda bu tür projeler üreticilerimiz için gerçekten birer can suyu, birer hayat damarı işlevi görüyor. Hayata geçirilen örnek projeler diğer üreticilerimiz için de bir teşvik unsuru haline dönüşüyor. Komşusunun daha çok üretim yaptığını, daha çok kazanç elde ettiğini düşünen her çiftçi ve hayvan yetiştiricisi kardeşim, inanıyorum ki kendisi de aynı yönde bir gayretin içine giriyor. Bu desteklerin, bu projelerin hayata geçirilmesinde emeği geçenleri can-ı gönülden tebrik ediyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde Türkiye bu tür gayretlerle diğer alanlarla birlikte tarım ve hayvancılıkta da 2023 hedeflerine ulaşacaktır.
Değerli Kardeşlerim,
Tarımın bizim milletimizin tarihinde, kültüründe çok önemli bir yeri vardır. Anadolu topraklarını kendimize vatan yaptığımızdan bu yana, temel olarak iki uğraş alanımız olmuştur; bunlardan biri askerliktir, bir diğeri tarımdır. Geçtiğimiz yüzyılın başına kadar diğer üretim alanlarını devletin gayrimüslim tebaasına adeta terk ederek, bu iki alanda yoğunlaşmıştık. Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimizin ardından ülkemizde ortaya çıkan yeni nüfus yapısı diğer alanlarda da varlık mücadelesi verirken dayanak noktamız hep tarım ve hayvancılık oldu. Önce kara sabanının sapına sıkıca sarılan, ardından pulluğunu traktörünün arkasına takıp tarlasına koşan çiftçi kardeşlerimiz, kendi aileleriyle birlikte tüm milleti besledi, doyurdu üçüne, beşine bakmadan. Hayvanın ardında gün boyu dolaşan, onu otlatıp, gözü gibi bakan üretici kardeşim, aynı şekilde kendi ailesiyle birlikte tüm millete hizmet etti. Milletimiz bugün hala dimdik eğer ayaktaysa, bunu sizlerin babalarının, dedelerinin iptidai şartlarda da olsa, dört elle sarılarak sürdürdüğü tarım ve hayvancılık faaliyetlerine borçludur.
Ülkemizde zamanla sanayi, ticaret ve hizmet sektörü gelişmeye başlayınca, bilhassa da şehirleşmenin artmasıyla tarım ve hayvancılıkta ciddi bir sarsıntı yaşadığımızı görüyoruz. Bir dönem hayatta kalmamızı sağlayan bu alan, artık artan ihtiyaçlara cevap veremeyen verimsiz bir sektör haline dönüşmeye başlamıştı.
Biz 2002 yılı sonunda ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde tarımı ayağa kaldırmadan büyük ve güçlü Türkiye hedefimiz yolunda yürümeyeceğimizi gördük ve bunu ifade ettik. Tarım sektörünü geliştirmek, üretimi artırmak, çiftçilerimizin ve hayvancılıkla iştigal eden kardeşlerimizin gelir düzeyini yükseltmek için çok önemli projeleri, çok önemli reformları hayata geçirdik.
Burada ben tüm kardeşlerimi, ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımı 12 yıl öncesine götürmek suretiyle bir muhasebe yapmaya davet ediyorum. 12 yıl önce Türkiye bu noktada neredeydi, bugün nerede? Laf kolay, yaparsınız, ama aslolan icraattır, ne yapıldığı.
Tarımın yıllardır çözüm bekleyen sorunlarını birer birer hal yoluna koyarken, aynı zamanda sektörün rekabetçi yapısını da güçlendirdik. Bu verdiğim rakama lütfen dikkat ediniz, 12 yılda üreticilerimize 70 milyar lira nakit hibe desteği sağladık, yani 70 katrilyon; hayali bir rakamdan bahsetmiyorum. Tabi bunu bir kişiye vermedik, tüm bu sektörde olan vatandaşlarımıza verdik, kuruluşlarımıza verdik. Tarım desteklerini kurumsal bir yapıya oturtarak etkinliğini artırdık. Bitkisel üretimden hayvancılığa, kırsal kalkınmadan güvenilir gıdaya kadar pek çok farklı alanda 52 ayrı desteği hayata geçirdik.
Mesela mazot desteğini hep konuşuyorlar değil mi? Şimdi ben de konuşuyorum. 2003 yılında ilk defa biz başlattık, bizden önce mazot desteği diye bir şey söz konusu değildi. Bugün bazıları çıkmış, mazot üzerinden çiftçimize selam vermeye, mesaj göndermeye çalışıyor. Bu hak gaspıdır, böyle bir şeye müsaade edemeyiz, ilk defa bunu başlatan biziz. Halbuki biz bunun sözünü dahi etmedik, bunun istismarını yapmadık, biz uyguladık.
Yine gübre desteğini 2005 yılında ilk defa biz hayata geçirdik, prim desteği verilen ürün sayısını 4’ten 17’ye çıkarttık.
Kardeşlerim, soruyorum, Allah aşkına şu başımızı iki elimizin arasına alalım; çiftçimize Ziraat Bankası’nın verdiği kredilerin faizi neydi? 2002 yılın konuşuyorum, yüzde 59 faiz. Çiftçimiz bu yüzde 59 faizi nasıl ödeyecekti ya? Tarım kredi kooperatiflerinin kredilerinde bu oran yüzde 69’a çıkıyordu. Hepiniz buradasınız, bugün çiftçimiz yüzde sıfır ile yüzde 8,25 arasında bir faizle kredi kullanabiliyor. Geçtiğimiz yıl bu şekilde kullanılan kredilerin miktarı 22,8 milyar lirayı buldu, yani eski rakamla verdiğimiz zaman yaklaşık 23 katrilyon. Bu krediyle çiftçimiz işini büyüttü, teknolojisini yeniledi, geleceğine yatırım yaptı. Artık neredeyse traktörü olmayan, biçerdöveri olmayan çiftçi kalmadı, böyle bir noktaya geldik.
Değerli Kardeşlerim,
Tarım alanında yaptığımız en önemli reformlardan biri, tarım topraklarının bölünmesini de engellemek oldu. 2005 yılında çıkardığımız bir kanunla tarım topraklarının korunmasını ve amaç dışı kullanılmasının önlenmesini sağladık. 2014 yılında çıkartılan bir başka kanunla da tarım sektörümüzün kanayan yarası olan arazilerin miras yoluyla bölünerek verimsiz hale getirilmesinin önüne kati olarak geçmiş olduk. Sadece bununla kalınmadı, geçmişte bu şekilde bölünmüş arazileri üretime kazandırmak için de önemli bir adım atıldı, arazi toplulaştırılması çalışmasıyla, 12 yılda 4,5 milyon hektar arazi tarımın hizmetine sunuldu. Bakın bir taraftan da toprak kazanıyoruz. Hedefimiz ne biliyor musunuz? 2023 yılına kadar 14 milyon hektar arazide toplulaştırma işlemini tamamlamaktır. Çünkü bizim bu noktada verime, verimliliğe ihtiyacımız var. Toplulaştırmayı ne kadar başarabilirsek, verimi de o kadar ne yaparız? Artırırız.
Kardeşlerim,
Bizim verim ekonomisine ihtiyacımız var. Böylece, bilhassa sulanabilir nitelikteki 8,5 milyon hektar araziyi tamamen modern tarım teknikleriyle işlenir hale getirip ekonomimize kazandırmak istiyoruz. Tarım envanterimizi çıkartarak havzalara göre üretim ve destekleme modeli oluşturduk. Bugün sahada görev yapan 10 bin ziraat mühendisi ve veteriner hekimle Türkiye’nin her yerinden tarım bilgileri toplanıyor, bunların istatistiği tutuluyor. Bununla birlikte, uydu görüntüleri aracılığıyla 32,5 milyon tarım arazisinin tamamına parsel bazında kimlik numarası verildi, böylece önümüzü görerek, ne yaptığımızı, ne yapacağımızı bilerek, tarım politikalarımız yönlendiriyoruz.
Sadece tohumculuk alanında Türkiye’nin; burası var ya burası çok çok önemli… İsrail’den tohum gelsin iş görelim. Bakın, sadece tohumculuk alanında 12 yılda geldiğimiz yer dahi başlı başına bir başarı hikayesidir. Bu alanda yürütülen çalışmalar sayesinde ülkemizin yıllık tohum üretimi 145 bin tondan 776 bin tona çıkarıldı, bu önemli bir olay. Tohum ithal Türkiye bugün artık önemli tohum ihracatçılarından biri haline geldi. Kurduğumuz Tohum Gen Bankası’yla bu konudaki varlığımızı koruma altına aldık, daha yapacağımız çok şeyler var.
Aynı şekilde hayvancılık alanında da ciddi reformlar gerçekleştirdik. 2002 yılında sadece 83 milyon lira olan hayvancılık desteği, her yıl artarak 2015 yılı için 3 milyar liraya kadar yükseldi, bakınız nereden nereye.
Ülkemizin en önemli hayvan varlığı küçükbaş hayvancılığı canlandırmak için, 12 yıl önce, yani 2002’de işbaşına geldiğimizde biz hayvan ithal ediyorduk, küçükbaş, büyükbaş hayvan ithal ediyorduk ve bir destekleme alanı içine bunu aldık, alanı genişlettik, böylece süt, kırmızı et, tavuk eti ve yumurta üretiminde çok büyük artışlar sağladık. Tüm bu çabalar neticesinde bugün Türkiye tarımsal üretimde Avrupa’da ilk sırada, dünyada da 7’nci sırada yer alıyor, buraya geldik.
Ben rakam veriyorum ve verdiğim rakam geleceği ait değil, yani cek-cak değil, şu anda geldiğimiz yeri konuşuyorum, bütün dünya istatistiklerinin hepsinin kabul ettiği rakamı söylüyorum. Şu anda biz buradayız, Avrupa’da birinciyiz, dünyada 7’nciyiz.
2002 yılında 23,7 milyar dolar olan tarımsal milli gelirimiz, 2014 yılı itibarıyla 61 milyar dolara ulaştı, bakın nereden nereye. Bu rakamla, az önce gerçi Bakanım da söyledi, Fransa, İtalya, İspanya gibi tarım alanında iddialı olduğunu söyleyen Avrupa ülkelerinin tamamını geride bıraktık.
Değerli Kardeşlerim,
Bu bir aşk meselesidir, bu bir sevda meselesidir, bu bir dert meselesidir. Sizler gibi toprağa sevdası olan, toprağa aşkı olan, dertlisi olan kardeşlerimizle hamdolsun buralara geldik. Yeter mi? Yetmez, daha çok yapacağız.
Tarımsal ihracatımız 12 yıllık dönemde yaklaşık 4 milyar dolardan 18 milyar dolara yükseldi. 2023 yılında tarımsal milli gelirimizi 150 milyar dolara, ihracatımızı da 40 milyar dolar çıkarmayı hedefliyoruz. İnşallah sizlerle birlikte bu hedeflere de ulaşacağız.
Değerli Kardeşlerim,
Tabii konu tarım olunca, toprak olunca rahmetli Aşık Veysel’i anmadan geçmek olmaz. Ne diyor Aşık Veysel:
Dost dost nicesine sarıldım,
Benim sadık yarım kara topraktır.
Beyhude dolandım, boşa yoruldum,
Benim sadık yarım kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım,
Ne bir vefa gördüm, ne fayda buldum,
Her türlü isteğim topraktan aldım,
Benim sadık yarım kara topraktır.”
Evet, gerçekten sadık yarımız toprağa iyi sahip çıkmalıyız, topraktan geldik toprağa döneceğiz, bu kadar bir sadık yar. Bu topraklar sadece buğday, sadece sebze vermekle, meyve vermekle, hayvanlarımızın yemini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bize yurt oluyor, aynı zamanda bize vatan oluyor.
Kardeşlerim,
Vatansız insan köksüz insandır, köksüz insan da rüzgârın önünde savrulan yaprak misali nereye gideceği, nereye varacağı, nerede çürüyeceği belli olmayan bir varlığa dönüşür. Türkiye bizim vatanımız, taşıyla toprağıyla, kurduyla kuşuyla, baharıyla kışıyla, yani her şeyiyle bu topraklar bizim ezeli ve ebedi toprağımız, vatanımız, vatanımıza sahip çıkacağız. Bu toprakların hiçbir örgüt tarafından, hiçbir hain tarafından kirletilmesine izin vermeyeceğiz.
Az önce ekranda loaderi gördünüz değil mi? Ne yapıyordu loader? Diyarbakır’da taşları, o büyük kayaları kaldırıyor, o verimsiz hali verimli hale getirebilmek için onları farklı yerlere götürüyor ve oraları ekilecek, biçilecek alan haline getiriyordu; işte bu aşk, bu sevda. Ne diyor Mehmet Akif:
“Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu Cennet vatanı.”
Değerli Kardeşlerim,
Bastığımız yer, evet, topraktır, ama her karışı aziz şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış mübarek bir topraktır. Bu Cennet vatanı, bu mübarek toprakların üzerinde bin yıldır kardeşçe yaşayan vatandaşlarımızı bölmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz. Bu vatanın ekmeğini yiyip, suyunu içip, bu ülkenin imkanlarıyla okuyup bir yere gelenlerin, milletten topladıklarıyla semirenlerin yurt dışındaki sırça köşklerinde ihanet çeteleri kurup, Türkiye’yi sırtından hançerlemesine asla göz yummayacağız. Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin meclislerinde, Amerika’da, şurada, buradaki senatoda, parlamentolarda arkasından vurma gayreti içerisinde olanlara göz yummayacağız.
Kardeşlerim,
Bu millet kendi kaderini kendi Parlamentosunda milli iradesiyle belirleyen bir millettir ve bizim kaderimize farklı parlamentolardan hükmetmek isteyenlere evvel Allah, bu Parlamento bugüne kadar cevap vermediği gibi, bundan sonra da onların beklediği istikamette hiçbir zaman beklentilerine aynı şekilde cevap vermeyecek, tam aksi cevabı verecektir. Bin yıldır bu coğrafyayı bize vatan yapmamak için başvurmadık yol, gerçekleştirmedik zulüm bırakmayanların dümen suyuna girmiş olanları bu topraklar kabul etmez, yaşarken de kabul etmez, öldükten sonra da kabul etmez. Onun için toprakları nasıl bütünleştiriyorsak, toplulaştırıyorsak bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep beraber Türkiye olacağız.
Unutmayın, toprağın hafızası, coğrafyanın hafızası, insanınkinden daha güçlüdür. Kendisini seveni, kendisine hizmet edeni ödüllendiren bu topraklar, kendisini satanın cezasını da mutlaka verir.
Bakınız her zaman söylerim, siz dere yatağına ev yaparsanız tabiat gelir sizden hakkını alır. Niçin? Çünkü siz oraya ev yapmakla tabiatın hakkını gasp ediyorsunuz. Bu ülkenin geleceğinin önüne set çekmek isteyenden, bu millete tuzak kurandan da bu coğrafya hakkını söke söke alır.
Kardeşlerim,
Dert insanı söyletir. Beni en iyi toprağın evladı olan sizlerin, anlayacağını bildiğim için burada sizlerle dertleştim, dertleşiyorum. Biz bu ülkeye insanıyla ve toprağıyla sevdalıyız, işte bu sevdayla yaklaşık 13 yıldır gece-gündüz milletimize hizmet ettik. Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada güçlü, itibarlı, kalkınmış, refah içinde bir ülke haline getirmek için içeride ve dışarıda herkesle mücadele ettik. Hamdolsun, milletimiz bu mücadelemizde hep yanımızda oldu.
Bugün Türkiye kritik bir dönemin eşiğinde bulunuyor, bölücü terörden paralel ihanet çetesine kadar pek çok tehditle karşı karşıyayız. Türkiye’nin bölgesindeki kardeşleriyle kucaklaşmasından rahatsız olanlar, bunu hazmedemeyenler, çevremizi adeta bir ateş çemberiyle kuşattı. Biz neyin niçin olduğunu gayet iyi biliyoruz, bunların arkasında kimlerin olduğunu, hangi hesapları güttüklerini de çok iyi biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz: “La galibe illallah.” Nedir anlamı? Allah’tan başka galip yoktur. Bütün hesapların üzerinde bir hesap vardır, onu da ancak Allah bilir.
Biz çalışacağız, mücadele edeceğiz, durmadan, duraksamadan doğru bildiğiz, hak bildiğimiz yolda ilerleyeceğiz. Tevekkülün anlamını en iyi çiftçi kardeşlerim bilir, sizler bilirsiniz, üzerimize düşenleri bihakkın yapıp sonra tevekkül edeceğiz. İnandığımız için, üstün olduğumuz için, müjdesinin gerçekleşeceği günün yakın olduğunu biliyorum. 78 milyon insanımızın her biriyle birlikte, en çok da sizlerle birlikte bize müjdelenen zafere yürümeyi sürdüreceğiz; Allah yar ve yardımcımız olsun.
Bir kez daha Türkiye Tarım ve Kırsal Kalkınma Hamlesi Proje Uygulamalarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum, ülkemizin güçlenmesine yaptığınız bu katkı için özellikle sizlere bir kez daha bu projelerin hayata geçmesinde emeği olanlara teşekkür ediyorum.
Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.