Sevgili Kocaelililer,
Değerli Kardeşlerim,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, resmi açılışlarını gerçekleştirmekte olduğumuz yatırımların Kocaeli’mize, tüm Kocaelililere, milletimize hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.
Bugün şehrimize kazandırdığımız, toplam yatırım bedeli 537 trilyon lira olan 92 ayrı eserin, hep birlikte resmi açılışını yapıyoruz.
Eğitimde 117 trilyon lira bir maliyet var. 611 adet derslik, 27 adet ilkokul, ortaokul, lise ve eğitim merkezi binasını milletimizin hizmetine sunuyoruz. Nerede? Kocaeli’nde. Üniversitemizin bünyesine katılan ve toplam maliyeti 7 trilyon 500 milyon lira olan Kartepe Atçılık Meslek Yüksek Okulu eğitim binasını da yine öğrencilerimizin kullanımına açıyoruz. Toplam maliyeti 5 trilyon lirayı bulan TÜBİTAK’a ait laboratuvar binasının resmi açılışını gerçekleştiriyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığımız üç tesisi tamamlayarak gençlerimizin hizmetine sundu, bunları da bugün resmen hizmete alıyoruz.
Değerli kardeşlerim;
Başiskele futbol sahası, Avni Kalkavan Stadı soyunma odaları ve Darıca Gençlik Merkezi’nin de açılışlarını gerçekleştiriyoruz.
Kardeşlerim,
Yine aynı şekilde İçişleri Bakanlığımızın tamamladığı iki Kur’an kursu, bir halı saha ve Körfez Tütünçiflik Polis Merkezi’ni açarak, milletimizin hizmetine bugün sunuyoruz. Aynı şekilde sağlık alanında Çayırağa Güzeltepe Aile Sağlığı Merkezinin de açılışını yapıyoruz.
Sırada belediyelerimizin çok değerli eserleri var; Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz, maşallah altyapı projelerinden konuta, arıtma tesislerinden restorasyon işlerine kadar birbirinden kıymetli 359 trilyon liralık yatırımı bitirdi. Bugün bu eserleri siz kıymetli Kocaeli sakini kardeşlerimizin hizmetine sunuyoruz.
Çayırova Belediyemizin 7 trilyon 500 milyon liraya, Darıca Belediyemizin, aynı şekilde değerli kardeşlerim, yaklaşık 2 trilyon liraya, Derince Belediyemizin, yaklaşık 1,5 trilyon liraya, Gebze Belediyemizin, 4 trilyon liraya, Kartepe Belediyemizin, 2 trilyon liraya mal ettiği 13 ayrı eserin de açılışını bugün buradan gerçekleştiriyoruz.
Kardeşlerim,
Tabii belediyelerimiz gerçekten gayretli. Karamürsel Belediyemiz, 4 trilyon lira, Körfez Belediyemiz, 9 trilyon lira, İzmit Belediyemiz, 12 trilyon lira değerindeki 16 ayrı eseri tamamlayarak, sizlerin hizmetine sundu.
Kardeşlerim,
Bütün bu yatırımlarla beraber Kocaeli şanına yakışanı yapıyor. Daha güzel olacak. Az önce gelirken hamdolsun, Körfez geçişi şöyle köprüyü yukarıdan helikopterle bir gördük ve tabliyeleri şöyle yukarıdan bir gördük. Rabbime hamd ettim; Yarabbi, sana sonsuz hamdolsun, dedim, bize bugünleri gösterdin, dedim. Artık bu Körfezi dolaşmadan, hemen köprüden karşıya geçmek suretiyle, ister Karamürsel, Yalova, ister İzmir, Bursa, nereye gideceksen git artık yollar kısaldı. Ne demiştik biz? Yol medeniyettir demiştik. Yolun varsa medenisin, yolun yoksa kusura bakmasınlar, o zaman gayrimedenisin. İşte biz bunları ülkemize yaşattık, yaşatıyoruz ve yaşatacağız. Türkiye muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkıyor ve çıkacak.
Sevgili Kardeşlerim,
Konuşmamın hemen başında 10 Ağustos 2014 seçimlerinde yüzde 58,5 oy oranıyla şahsıma gösterdiğiniz teveccüh sebebiyle Kocaeli’ne, sizlere tek tek şükranlarımı sunuyorum.
İnşallah Kocaeli’nin bize verdiği desteğe, gösterdiği itimada, güvene layık olacağız. Cumhurbaşkanı sıfatıyla 17. ziyaretimi Kocaeli’ne yaparak sizlere şahsen de teşekkür etmek istedim. Aslında Kocaeli’yle bizim muhabbetimiz, bizim ünsiyetimiz, hem çok eski, hem çok güçlü. Buraya en son 3 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen öncesinde gelmiştim. Ondan önce 23 Mart 2014’te yerel seçimler için gelmiş, hatırlayın mitingimizi yapmıştık.
Onun arifesinde, 15 Mart 2014’te İstanbul-İzmir Otoyolu, Dilovası Hersek Burnu geçişi asma köprü kule temelleri batırma törenine katılmıştım. Bundan 1 yıl önce de 30 Mart 2013 tarihinde Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’nun İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün temel atma töreni için Kocaeli’ne gelmiştim. Başbakanlığım döneminde her fırsatta Kocaeli’ne geldim, sizlerle hasret giderdim, yaptığımız hizmetlerin sevincini paylaştım.
Kocaeli ile pazara kadar değil, mezara kadar beraberiz. Bu yolculuk böyle bir yolculuk, sıradan bir yolculuk değil. Kocaeli ile benim bağım sadece bu dönemle sınırlı değil. İlk gençlik yıllarımdan başlayarak, hep Kocaelili kardeşlerimle yol yürüdüm, onlarla kader arkadaşlığı yaptım. Hamdolsun Kocaeli de hayatımın tüm önemli dönüm noktalarında bu kardeşlerinin yanında yer aldı, teşvik etti, destekledi.
Biz de sizlerin bu kadirşinaslığına layık olmak için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz, yapacağız. Bir kez daha vefanız için, muhabbetiniz, güçlü desteğiniz için sizlere şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye’yi bugünlere hep birlikte getirdik. İnşallah ülkemizi 2023 hedeflerine de yine hep beraber ulaştıracağız.
Yeni Türkiye’yi Kocaeli ile birlikte inşa edeceğiz. Bir kez de buradan şöyle tüm Türkiye’nin duyacağı şekilde seslenelim: Kocaeli, yeni Türkiye’ye hazır mı? Kocaeli, yeni anayasayı istiyor mu? Kocaeli, başkanlık sistemini destekliyor mu? Kocaeli, 7 Haziran’da üzerine düşeni yapmaya hazır mı? Maşallah, barekallah, Allah coşkunuzu azaltmasın. Öyleyse kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Allah birliğinizi, beraberliğinizi, kardeşliğinizi daim kılsın.
Değerli Kardeşlerim,
Kocaeli sadece Türkiye’nin değil tüm bu coğrafyanın sesidir. Kocaeli, 150 yıldır Balkanlar’ın, Kafkasya’nın ve Anadolu’nun her yerinden gelen kardeşlerimize kucak açıyor, ev sahipliği yapıyor.
Bu coğrafyada… Biz de imam hatiplilerle beraber olduk, hiçbir zaman imam hatiplileri yalnız bırakmadık ve bırakmayacağız. İnşallah gerek imam hatip davası, gerek meslek liseleri davası, davamız oldu. Ve bununla birlikte ülkemizde eğitim meselesini en üst düzeyde ele aldık. Geldiğimiz noktada, hamdolsun artık katsayı diye bir sorun kaldı mı? Artık istediğiniz üniversiteye gitme hakkınız ve şansınız var mı? Öyleyse bundan sonrasını sizden bekliyoruz, çok çalışacağız ve en ideal yerlerden inşallah mezun olarak bu millete hizmet edeceğiz. Sizleri ahlak, fazilet yarısında, erdem yarışında önde görmek istiyoruz. Onun için de sizlerden özellikle gayret istiyoruz. Ve sizler birliğin, sizler beraberliğin, sizler dayanışmanın abidesi olacaksınız.
Kardeşlerim, Gençler;
Geçenlerde bir durumla karşı karşıya kaldık, fazla değil geçen hafta. Biliyorsunuz Avrupa Parlamentosu’nda, 1915 Ermeni tehcirinin 100. yılını bahane ederek yeniden ve daha güçlü şekilde ülkemize saldırmaya, milletimizi karalamaya başladılar. Papa Fransuva böyle bir ithamda da bulundu. Gerçi hemen cevabını verdik, şimdi yaptıkları yanlışı düzeltmeye çalışıyorlar. Daha Papa yaptığı yanlışı düzeltmeden, bu defa Avrupa Parlamentosu benzer bir hezeyanı sergiledi. Avrupa ülkelerinin bir kısmında da benzer hezeyanlara eskiden beri şahit oluyoruz. Avrupa Birliği Parlamentosu böyle bir karar alsa ne yazar, almasa ne yazar? Hatırlarsanız Kazakistan’a giderken de söyledim; bir kulağımızdan girer, öbür kulağımızdan çıkar, olay budur.
Buradan tüm dünyaya, bilhassa da Ermenilere seslenmek istiyorum; Bu meseleyi tarihi temelinden tamamen kopartarak, siyasallaştırmak en çok Ermenilere zarar verir. Biz bu kararları alanların, bu yönde beyanlarda bulunanların asıl amaçlarının Ermenilerin hakkını, hukukunu korumak olmadığını gayet iyi biliyoruz. Ermenilerle yakından uzaktan alakası olmayanların bu açıklama haddine mi, nereden çıkıyor bu iş? Şu anda benim ülkemde 40 bini yaklaşık resmi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Ermeni var. Bir de Ermenistan’dan kaçarak ülkemde misafir ettiğimiz Ermeniler var. Biz onlara zulmettik mi? Biz onlara ev sahipliğini yapıyor muyuz? Siz bunları görmüyor musunuz be vicdansızlar, nasıl oluyor da bu açıklamaları yapıyorsunuz? Nasıl oluyor da bunu yapıyorsunuz? Bununla biz zarar etmeyiz. Biz insani ve vicdani görevimizi yapıyoruz. Van Gölü’nde Akdamar Adası’nda Ermeni Ortodoks Kilisesi’ni Başbakanlığım döneminde restore ettirmek suretiyle dünya Ermenilerinin orada ibadet etmesine açan biziz. Ülkemizdeki Ermeni vatandaşlarımızla en geniş anlamda sürekli olarak irtibat halinde olan biziz. Nasıl oluyor da siz kalkıp böyle bir adımı atıyorsunuz ya? Tamamen siyasi amaçlarla, tamamen Türkiye’ye yönelik hasmane bir yaklaşımla yürütülen bu kampanyadan hiçbir şey çıkmaz. Yel kayadan ne götürebilir ki? Ama bu işten Ermeniler çok zararlı çıkar.
Bu milletin Anadolu coğrafyasında yüzlerce yıl en sorunsuz şekilde yaşadığı toplum Ermeni toplumu olmuştur. Ermeniler ne zaman ki bugün sözde soykırım iddialarıyla kendilerini öne sürenlerin oyununa gelmiştir, tahrikine kapılmıştır, işte o zaman aradaki dostluk bozulmuştur.
Geçtiğimiz yüzyılın başında Rusların, Fransızların, İngilizlerin ve bölgede hesabı olan diğer devletlerin tahrikine kapılan Ermeniler, yüzbinlerce Müslüman’ın kanına girerek tehcirin kapılarını bizzat kendileri araladılar. Bizim millet olarak Ermenilerle hiçbir meselemizin olmadığının en büyük ispatı, bugün ülkemizde çoğu da kaçak olarak yaşayan, az önce söylediğim gibi 80 bine yakın Ermeni nüfusudur. Eğer bizim Ermenilere karşı sistematik bir düşmanlığımız olsa, her şeyden önce bunlara müsaade etmezdik. Şimdi Ermeniler bizim vatandaşlarımızla Türk, Kürt, Arap, Çerkez demeden beraber yaşıyorlar. Şu anda gidiniz bizim Samatya semtine, Kocamustafapaşa’ya, oralarda beraberce birlikte yaşadıklarını görürsünüz.
Türkiye, hangi coğrafyadan olursa olsun kendisine gelen sıkıntısına, derdine burada derman arayan herkese olduğu gibi Ermenilere de sırtını dönmemiş, kapılarını kapatmamıştır. Çünkü bizim Ermeni halkıyla esasta sorunumuz yoktur. Ülkemizde dediğim gibi bu kadar vatandaş var. Bu vatandaşlarımız özgürce eğitimlerini alıyorlar, ticaretlerini yapıyorlar, siyasi partilerde faaliyet gösteriyorlar, aday oluyorlar, kamuda görev alabiliyorlar. Yani diğer vatandaşlarımızın sahip oldukları tüm haklardan eksiksiz şekilde yararlanabiliyorlar. Biz bundan dolayı iftihar ediyoruz.
Bizimle ve kardeşlerimizle sorunu olan Ermeni diasporasıdır, Ermenistan Devleti’dir. Türkiye olarak defalarca Ermenistan’a el uzattık, iyi niyetimizi ortaya koyduk. Ama Ermenistan, diasporanın ve diğer ülkelerin güdümünden çıkıp kendi siyasetini izleyemediği için netice alamadı. Ermenistan’a kapımız hala açık, sözde soykırım iddiaları ve Karabağ’ın işgali konusunda olumlu adımlar atmaları halinde kendileriyle her türlü işbirliğine varız. Bu iradeyi, bu cesareti gösterecek Ermeni siyasetçileriyle, Ermenistan yöneticileriyle görüşmeye, konuşmaya daima hazırız. Ama önce Karabağ sorunu hallolacak. Burada Amerika üzerine düşen görevi hala yapmadı, Rusya üzerine düşen görevi hala yapmadı, Fransa üzerine düşen görevi hala yapmadı. Minsk Üçlüsü, uluslararası kurumlar Azerbaycan’ı haklı gösterdiği halde onlar Azerbaycan’ın hukukunu korumadılar.
Soykırım meselesini siyasetin değil, tarihçilerin tartışma konusu haline getirdiğimizde zaten konu büyük ölçüde çözüm yoluna girmiş olacaktır. Bu yaklaşım Azerbaycanlı kardeşlerimizin de kanayan yarası. Karabağ meselesinin de çözüm yolunu kendiliğinden açacaktır. Bizim duruşumuz bu kadar net, bu kadar açık. Ama karşımızda çok farklı hesaplarla, çok farklı niyetlerle hareket eden bir kesim var.
Şimdi ben buradan, Kocaeli’nden tüm Türkiye’ye sesleniyorum, Özellikle de 7 Haziran için sesleniyorum; Ermeniler bu meselede adeta Türkiye karşıtı cephenin bir piyonu durumuna düşürülmüş durumda. Biz bu çağrımızla aslında Ermenilere de kendi iradelerine sahip çıkma imkânı veriyoruz.
Türkiye vefalı bir ülkedir. Dostlarına yardımcı olma, fayda sağlama konusunda Türkiye’yle kıyaslanabilecek pek az ülke vardır. Ben bir kez daha Ermenilere bu fırsatı değerlendirme çağrısı yapıyorum. Gelin beyhude çabaları bir tarafa bırakın. Şayet niyetiniz üzüm yemekse… Avrupa Birliği Parlamentosu diyor ki, arşivlerinizi açın; bizim arşivler açık ya. Biz 10 yıldır, 15 yıldır bunu söylüyoruz. Ermenistan’ın arşivi varsa açsın, başka ülkelerin varsa açsın, bizimki zaten açık. Ama bunlar Türkiye’yi takip etmiyorlar ki. Elinizdeki belgeleri, dokümanları getirin, ortak bir komisyon kuralım, otursunlar meseleyi tüm yönleriyle araştırsınlar, değerlendirsinler, objektif olarak adil bir hafızaya ulaşsınlar, biz de yolumuza devam edelim.
Tabii burada bir hususu daha ifade etmeden geçemeyeceğim. Şimdi kardeşlerim, şuna dikkat edin, bu çok önemli: 7 Haziran ve sonrası terör örgütünün güdümünde siyaset yapan bir partinin Genel Başkanı çıkmış bu mesnetsiz Ermeni iddialarına iftiralarla sahip çıkıyor. Kendisi bir dönem sokağın, vandalların, şehir eşkıyalarının sözcülüğünü yapıyordu, şimdi de Vatikan’ın sözcülüğüne soyunmuş. Biz Ermeni diasporasına sesleniyoruz, o buradan kendine vazife çıkarıyor, cevap veriyor. Bunlar kendi vatanlarına, kendi milletlerine işte bu kadar yabancılar.
Açık söylüyorum, Kardeşlerim, bunlar dürüst değil. Sözcülüğüne soyundukları o yalanların ne asıl sahiplerine, ne de onlara bir faydası olmaz. Yalanlar, asılsız ithamlar üzerinden meşruiyet kazanılmaz. Şirin görünmeye çalıştıklarınız da size sahip çıkmaz. İşte Parlamento Başkanımız grup başkanlarını ortak bir bildiriyle Avrupa Birliği Parlamentosuna cevap vermeye davet ediyor ve Parlamentodaki üç partimiz buna imzayı atıyor, ama terör örgütünün temsilcisi konumunda olan parti buna imzayı atmıyor.
Bunlar nasıl demokrat? Ben buradan Kürt kardeşlerime sesleniyorum; hani bunlar Türkiye’nin partisiydi, hani bunlar Türkiye’yi temsil ediyordu? Kardeşlerim, bu ucuz siyasete bu ülkenin prim vermemesi lazım. Önce silahtan umduklarını terör örgütünün katlettiği onbinlerce masum insanın hesabını vermek zorundalar. Bunlar Diyarbakır’da 40 kişinin ölümüne neden oldukları 6-7 Ekim olaylarının hesabını vermek zorundalar. Ondan sonra çıksınlar demokrasi desinler, ondan sonra özgürlük desinler. Aksi takdirde kendi meşruiyetlerini sorgulanır hale getirirler. Ben bunu hatırlatıyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Türkiye geçtiğimiz 12 yılda her alanda olduğu gibi ekonomide de çok büyük bir atılım gerçekleştirdi. Biz yola çıktığımızda gayrisafi milli hasılamız neydi biliyor musunuz? 230 milyar dolar. Şimdi bakın 840 milyar dolara ulaştı. Bu ara kur sebebiyle zannediyorum 800 milyara kadar düştü. Her ne kadar, ekonomideki şu andaki bu geçici kriz Allah’ın izniyle bunlar aşılacaktır. Analiz şirketleri hedefleri farklı bir şekilde ortaya koyuyorsa da, Türkiye sıçramasına devam edecektir. Ve en azından 2030 yılında Türkiye 2 trilyon dolarlık gayrisafi yurt için hasılaya ulaşacaktır. Bunun için kendimize güvenmemiz, çalışmamız lazım.
Gençler,
Onun için Türkiye’nin güçlü olması şart, güçlü Türkiye şart. Eğer biz şu anda kendi helikopterimizi yapıyor muyuz? Yapıyoruz. İnşallah tankımızı da yapacağız, topumuzu da yapacağız. Şu anda MİLGE ile gemilerimizi yapıyor muyuz? Bütün bunlarla beraber güçlü Türkiye’yi inşa ediyoruz. Ekonomideki son dönemde bir patinaj görüntüsü yaşandığına şahit oluyoruz. 2008 küresel finans krizi Avrupa ve Amerika başta olmak üzere tüm dünyayı kasıp kavururken hatırlayın, o zaman bir şey söylemiştim; bu kriz Türkiye’yi teğet geçecek demiştim. Birileri benim bu sözüme karşı çıktı, bu sözümü istihzayla karşıladı. Peki, ne oldu? Gereken tedbirleri aldık, bunları kararlılıkla uyguladık, güven ve istikrar ortamını güçlendirdik, Türkiye’nin rayından çıkmasına izin vermedik. Böylece 2009 yılında yaşanan kısmi bir daralma dışında Türkiye büyümesini, gelişmesini, kalkınmasını sürdürdü.
Bugün de diyorum ki; bu patinaj uzun sürmez. Hükümetimiz ekonominin günün ihtiyaçlarına uygun şekilde yeni bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla güçlendirilmesi konusunda yoğun bir çalışma içerisinde. Bu kapsamda yapılan hazırlıklar peyderpey hayata geçiriliyor. Küresel düzeydeki ekonomik çalkantıların da bir dengeye oturmasıyla Türkiye 2023 ekonomik hedeflerine odaklanacak ve daha güçlü şekilde yoluna devam edecektir.
Kardeşlerim,
Burada özellikle yeni bir süreci anlatmak istiyorum. Daha hızlı, daha seri kararlar alabilmemiz için artık dünya ülkeleri arasında en ileri ülkelere baktığımız zaman sistemde bir değişime gitmişler. Bakıyorsunuz hangi sistemle yönetiliyor? Parlamenter demokrasi mi, başkanlık sistemi mi? Bakıyoruz ki başkanlık sistemiyle yönetiliyorlar. Niye? Daha seri karar alalım, süratle neticeye ulaşalım ve ülkemizi bir an önce muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartalım. Bizim kültürümüzde, bizim genlerimizde, siyasi genlerimizi kastediyorum, örfümüzde-adetimizde aslında bu var. Ve şimdi bu adımı atmanın gayretiyle bu yolculuğa devam edelim istiyoruz. Bunun için de yeni Türkiye hedefinde yeni anayasa ve yeni anayasanın içerisinde de başkanlık sistemi şart. Bunun için de ne gerekiyor? 367. Ben ne dedim? 400 milletvekili verin ve şu başkanlık sistemini Parlamentoda çözelim.
Şimdi bazıları diyorlar ki; 400’le bu olmaz. Ne diyorsunuz? Kardeşlerim, 367, 400 oldu ne ala, olmadı referandum. Ve bu referanduma inanıyorum ki benim halkım kalkacak buna ‘evet’ diyecektir. Şu anda kamuoyu araştırmalarında da bunu görüyoruz zaten ve hızla da buna devam ediyoruz, devam edeceğiz. Başkanlık sistemi noktasında artık çeşitlilik veyahut da çok başlılık sistemin içerisinde olmayacak ve bize de zaman kaybettirmeyecek. Ben diyorum ki bu ucuz siyaseti karşımızdaki bazı muhalif çevreler lütfen artık bıraksınlar.
Bunlar şunu düşünüyorlar: Eğer Türkiye başkanlık sistemine geçerse bunların Türkiye’de koalisyonlarda bile yer alması mümkün olmayacak, bunu görüyorlar. Bunu gördükleri için de buna karşı çıkıyorlar. Hodri meydan, çıkın. Ben Cumhurbaşkanı olarak, A partisi, B partisi, C partisi demiyorum, bu yeni Türkiye hedefi için, yeni anayasa için, başkanlık sistemi için bunu değiştirecek kim olursa olsun, ona gelin millet olarak sahip çıkalım diyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Artık eski Türkiye geri kaldı. İşte Kocaeli Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 58,5 oy vermek suretiyle ilk defa kendi Cumhurbaşkanını halkın oylarıyla belirledi. Kocaeli milli iradeye sahip çıktığını bir kez daha gösterecek mi? Kocaeli istikametini şaşıranları bir kez daha yola getirecek mi? Değerli Kardeşlerim, işte bu yönetim sistemini ben inanıyorum ki Kocaeli halledecektir. Çünkü parlamenter sistemin en zayıf noktalarından biri; istikrar ve güven ortamını tehdit etmesidir. Fakat biz güçlü bir tek başına iktidar olmanın avantajlarını kullandık, güven ve istikrar kavramını iyi yerleştirdik ve hamdolsun ülkemizi buralara kadar taşıdık.
Şimdi bu 5 yıllık başkanlık sistemi veya 5+5 yıllık başkanlık sistemiyle Türkiye hiçbir zaman denetimden uzak olmayacaktır. Kardeşlerim, parlamento yine olacaktır ve bu parlamento şüphesiz ki başkanı da, yönetimini de yine denetleyecektir. Verdiği yetkinin dışında herhangi bir adım atarsa, hesaba rahatlıkla çekebilecektir. Başkanlığa talip olan kişi de, önünde 5 yıllık, artı 5 yıllık bir süre olduğunu biliyor, tüm planını, programını da ona göre yapıyor, ekibini de buna göre kuruyor. Türkiye’nin 12 yılda 3 kat büyümesi Cumhuriyet döneminin tamamında yapılanların kat be kat üzerinde hizmet ortaya konulması işte bu istikrar ve güven iklimi sayesindedir.
Kardeşlerim,
Şimdi 14 Ağustos 2014 tarihi itibariyle parlamenter sistem artık buzdolabına kondu. Bugün Türkiye’nin geldiği yer ortada. Ama ben diyorum ki, siz bir gayrete gelin, çalışın, çalışırsanız bu iş olur. Buna hazır mıyız? Kapı-kapı dolaşmaya hazır mıyız? Bu idari değişimi yapmaya hazır mıyız? Mesele bitmiştir.
Dün merhum Turgut Özal’ın Değerli Kardeşlerim, Rahmet-i Rahman’a kavuşmasının 22. yıldönümüydü. Ben kendisini bir kez daha rahmetle, özlemle, minnetle yad ediyorum. Allah kendisine rahmet eylesin diyorum. Değerli Kardeşlerim; milletimize, vatanımıza hizmeti çok olmuş bir siyasetçiydi. Ve Özal’a karşı çıkanlar, ona hakaret edenler ve ona hatırlayın ne tür hakaretler yapmışlardı, sivil diktatör diyorlardı Özal’a, bugün aynısını bana söylüyorlar. Ne derlerse desinler, biz milletimize hizmet sevdamızdan asla vazgeçmeyecek, aziz milletimizle birlikte yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz hiç endişeniz olmasın.
Tüm eserler Kocaeli’mize ve tüm Kocaeli halkına hayırlı olsun diyoruz, ya Allah bismillah.