Kıymetli dostum, Sayın Cumhurbaşkanı,
Değerli işadamları,
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Türkiye-Romanya İş Forumu’nun ülkelerimiz ve işadamlarımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle uzun bir aradan sonra yakın dostumuz ve müttefikimiz Romanya’yı bu defa Cumhurbaşkanı olarak ziyaret etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Türkiye’yle Romanya’nın aralarındaki güçlü dostluk ve müttefiklik ilişkilerinin ötesinde, halklarımızın ortak tarihi geçmişinden kaynaklanan bir yakınlığı var. İlişkilerimiz bu köklü ortak geçmişten alınan güçle 1990 sonrası her alanda süratle gelişti ve nihayet 2011’de aramızda iki başbakan olarak stratejik ortaklık seviyesine yükseldi.
Özellikle Karadeniz’i hepimiz için ortak bir güvenlik ve refah alanı haline getirmek gayretlerinde işbirliğimiz büyük önem taşıyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler bu ihtiyacın ne kadar hayati olduğunu ortaya koydu.
Az önce tabi bu tercüme sebebiyle kesmek durumunda kaldım, o da şuydu: Dün akşam ülkemizdeki İstanbul’da cereyan eden olay sebebiyle gerek Sayın Cumhurbaşkanı, gerekse Sayın Başbakan bizim de programlarımızı bir an önce bitirerek, buradan Türkiye’ye dönmemiz noktasında anlayış gösterdiler, dolayısıyla bu toplantıyı müteakiben Türkiye’ye döneceğiz ve oradaki bazı görevlerimizi yerine getireceğiz.
Ziyaretimin, ilişkilerimizin daha da ileri götürülmesine bu görüşmelerin vesile olmasını diliyorum. Özellikle yatırımcılarımızın Romanya’daki hassasiyetlerini biliyorum, ama aynı şekilde Sayın Başbakan da bunun idraki içerisinde ve ellerinden ne geliyorsa bunu yapacaklarını, bugün yaptığımız ikili görüşmede de bizzat bana ifade ettiler.
Sayın Başbakan,
Değerli Arkadaşlar;
Türkiye’nin 2002 yılından bugüne kadar yaşadığı süreç pek çok ülkeye ilham veren bir başarı hikâyesidir. Sağladığımız istikrar ve güven ortamında kararlılıkla hayata geçirdiğimiz demokratik ve ekonomik reformlar, ülkemize adeta sınıf atlattı. Bu çerçevede, 2002 yılında biliyorsunuz 230 milyar dolar olan gayrisafi yurt içi hasılamızı, 2014 yılı sonu itibarıyla 840 milyar dolara yükselttik, kişi başına milli gelirimizi 3500 dolardan, 11 bin dolara kadar çıkarttık. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin Kuruluşu’nun 100. Yıl Dönümü olan 2023 yılında gayrisafi yurt içi hasılamızı 2 trilyon dolara çıkartmaktır, bununla kalmayacağız milli gelirimizi de kişi başına 25 bin dolara çıkarmanın gayreti içerisindeyiz. Aynı dönemde ihracatımızı 36 milyar dolardan şu anda 158 milyar dolara çıkarmış bulunuyoruz; yeterli mi? Değil, bunu da daha ileri taşımak durumundayız, şimdi de bu rakamı hedefimiz 500 milyar dolara çıkarmanın çabası içindeyiz.
Bakın göreve geldiğimizde, 12 yıl önce IMF’e olan borcumuz 23,5 milyar dolardı, bu borcumuzu sıfırladık, şu anda borç verir duruma geldik. Aynı şekilde Merkez Bankamızın durumu 27,5 milyar dolardı, şu anda 125 milyar dolar civarında. Devletin borçlanma faizini yüzde 63’ten tek haneli rakamlara indirdik.
Türkiye, son 10 senedir yılda ortalama 12.4 milyar dolar doğrudan uluslararası yatırım çeken bir ülke konumuna geldi. Bu rakam daha önceki yıllara baktığımız zaman, yılda 1 milyar dolardı, yani 12 kat artmış bulunuyor.
Ülkemizin kamu maliyesini ve bankacılık sistemini fevkalade güçlendirdik. Şöyle 10-12 yıl öncesine gittiğimiz zaman, bizim finans kuruluşlarımızın halini düşünün, nerelerdeydik. Ama şu anda bizim finans kuruluşlarımız dünyayla adeta rekabet eder hale geldi. Bu sayede 2008’de başlayan ve Avrupa ekonomilerini güç durumda bırakan küresel ekonomik krizden asgari düzeyde etkilendik. Tarımsal üretimde Avrupa’da lideriz, böyle bir konuma geldik. Hızla gelişen savunma sanayimizle bu alanda dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmeyi hedefliyoruz, bunun için de çalışmalarımız, gayretimiz hızla devam ediyor. Ülkemizi geçtiğimiz yıl yaklaşık 37 milyon turist ziyaret etti. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar alanında gerçekleştirdiğimiz reformlarla vatandaşlarımızın hayat standartlarını yükselttik, yükseltiyoruz.
Bu durum yeni birtakım fırsatların da önünü açtı, örneğin artık her yıl, ortalama rakam veriyorum, 400 bin yabancı hasta tedavi olmak Türkiye’yi seçiyor, sağlık sektöründe nereye geldiğimizi göstermesi bakımından bu çok önemli. Üniversitelerimizde eğitim gören yabancıların sayısı da aynı şekilde her yıl artıyor.
Altyapı alanında yaptığımız yatırımlar gerçekten bir devrim niteliğindedir. Geçtiğimiz 12 yılda 17591 kilometre yeni bölünmüş yol inşa ettik, 79 yılda inşa edilen 6 bin 100 kilometreydi, bu da yine nereden nereye geldiğimiz göstermesi bakımından çok önemli.
Bu dönemde 79 senede 26 havaalanına sahiptik, ama şimdi biz bu 12 yıl içinde buna 27 tane havalimanı ilave ettik. Hızlı tren hatlarını, Marmaray gibi dev bir projeyi de tamamlayarak, hizmete sunduk ki, açılışında Değerli Dostum Ponta da vardı, Marmaray’ı birlikte açmıştık. Şimdi ikinci Boğazın altından biliyorsunuz lastikli tüneli yapıyoruz, o da önümüzdeki yıl inşallah bitecek Avrasya Tüneli. Aynı şekilde üçüncü köprüyü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü şu anda inşa ediyoruz, onu da inşallah eğer fevkalade bir durum olmazsa bu yılsonuna kadar bitebilir, fevkalade bir hal olursa önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde filan bitecektir. Ve orada da yine gerçekten gerek Türk firması, gerek Güney Kore firması müşterek olarak bunu yapıyorlar ve 4 gidiş, 4 geliş, ortasından da hızlı tren gidecek şekilde projelendirildi, bu da devam ediyor.
Tabii bütün bunlarla beraber, yıllık 150 milyon yolcu kapasitesi olan ve 22 milyar 152 milyon avro yatırım bedeliyle dünyanın en büyükleri arasında yer alacak yeni havalimanımız da hızla devam ediyor, bunlar gibi daha pek çok proje, ya inşaat safhasında ya da hazırlık safhasında bulunuyor. Şu anda proje safhasında olan mesela Boğazın altından üçüncü bir yine geçit.
Bütün bunlar bir şeyin ifadesidir, İstanbul’un ulaşımda sıkıntısı var, bu sıkıntıları aşalım, ama bir de bunlar gelişmişliğin ifadesidir. Bu başarılıyor, bunlar durup dururken olmuyor, bunlar yatarak olacak işler değil. Güven ve istikrar sağlayarak bunları yapabilirsiniz. Eğer bu güven, bu istikrar olmazsa, Güney Kore gelip de sizin üçüncü köprünüze yatırım yapar mı? İnandığı için gelip bunu yapıyor. Aynı şekilde Japonya gelip de Marmaray’a girer mi? Güvendiği için geliyor bu yatırımın içine giriyor. İşte tüm b yatırımları devlet ve özel sektör arasında oluşturduğumuz ahenkli çalışma ortamıyla gerçekleştiriyoruz.
Özel sektörün gücünden ve dinamizminden azami düzeyde faydalanmaya çalışıyoruz. Gerek kendi girişimcilerimize, gerekse uluslararası girişimcilere her türlü desteği veriyor, her türlü teşviki sağlıyoruz. Romen girişimci dostlarımızı Türkiye’deki projelere ilgi göstermeye davet ediyorum. Aynı şeklide Türk girişimcilerini de Romanya’daki yatırımlara özellikle katılmaya davet ediyorum. Burada Türk ve Romen girişimciler müşterek adımlar atabilirsiniz, Romanya’da ve Türkiye’de bunlar yapılabilir, aynı şekilde üçüncü ülkelerde müşterek yatırımlara girilebilir. Bunun için de ilgili kurumlarımız Romen iş adamlarına her türlü desteği ve yönlendirmeyi sağlamaya hazırdır.
Sayın Başbakan,
Değerli İşadamları,
Türkiye tüm ilişkilerinde barışa, huzura, istikrara öncelik veren bir ülkedir, Avrupa Birliği adaylığı sürecimizi de bu kapsamda değerlendiriyoruz. Biliyorum, etrafımız adeta bir ateş çemberi, güneyde Irak, yanında Suriye, Filistin, bakıyorsunuz şöyle Kuzey Afrika’ya aynı şekilde, kuzeye bakıyorsunuz Ukrayna’da sıkıntı açık, net ortada, aynı sıkıntı sizin için de orada mevcuttu. Şurada kısa bir süre önce Ukrayna’daydım, zannediyorum ayın 20-21’iydi, oradaydım ve aramızda onlarla da bir stratejik ilişki var ve görüşmelerimizi yaptık, bakanlar arasında toplantımızı yaptık ve sıkıntılarını dinledik. Tabi onların da sıkıntısı aynı zamanda bizim de sıkıntımız. Niye? Biz barışın özlemi içinde olan bir ülkeyiz, yani bu Ukrayna’da olsa yine bizim sıkıntımız, yanında Kırım aynı sıkıntıyı yaşıyor.
Artık toprakların işgaline yönelik atılan adımları biz doğru bulmuyoruz, artık bu dünya toprak işgalleriyle barışı yakalayamaz. Sürekli olarak güçlünün zayıfı ezdiği bir dünya istemiyoruz. Kim olursa olsun, nerede olursa olsun, işte dünyayı dolaşan bir Cumhurbaşkanıyım, Afrika’nın hemen hemen bütün ülkelerine gittim, gidiyorum, oralarda yaşananları da görüyorum. Bakın biz 12 yıl önce iktidar olduğumuzda dünyadaki en az gelişmiş ülkelere verdiğimiz destek 45 milyon dolardı, yani bir donör olarak, bu kadar destek veriyorduk, ama şu anda bizim dünyada en az gelişmiş ülkelere verdiğimiz destek 4,5 milyar dolara ulaşmıştır 2014 sonu itibarıyla. Bu neyi gösteriyor? Ve bu dünyada Amerika, İngiltere ve Türkiye olarak ilk 3’ün içerisinde Türkiye’nin yer aldığı bir tespittir. Biz bunlara yine devam edeceğiz.
İşte Suriye’de olan olaylar, Irak’ta olan olaylar, bütün bu olaylarla birlikte bir gerçeği vurgulamam lazım; 300 bin Iraklıyı biz ülkemizde kabul ettik, 1 milyon 700 bin Suriyeliyi ülkemizde kabul ettik ve açık kapı politikasıyla bombalardan kaçan bu insanlara bizler kapımızı açtık. Şu ana kadar yaptığımız harcama 5,5 milyar dolar, hala misafirperverliğimiz devam ediyor.
Avrupa’nın tamamında sığınmacılara ne kadar kapı açıldı biliyor musunuz veya ne kadar sığınmacı gitti Avrupa’ya biliyor musunuz? 250 bin, bizde ise 2 milyon. Peki size herhangi bir destek geliyor mu dünyadan, derseniz, onu da söyleyeyim, bize Birleşmiş Milletler’den gelen destek, tabi dünyanın değişik ülkeleri Birleşmiş Milletler’e gönderiyor bu desteği, o da bize şu ana kadar 250 milyon dolar. Dünyanın yaklaşımı bu, bizim yaklaşımımız da bu.
Şimdi burada, özellikle Balkanlar’da tabii Türkiye’nin bir konumu var. Karadeniz’de, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da, Akdeniz’de ve dünyanın diğer tüm bölgelerinde görmek istediğimiz bir şey var, o da barış barış barış, huzur, refah, bunu arzuluyoruz. Çünkü geçtiğimiz yüzyılda insanlık yeteri kadar acı, ıstırap, gözyaşı, sefalet çekti, önümüzdeki dönemi bu tecrübeler ışığında değerlendirmeli, imkanları bu doğrultuda kullanmalıyız.
Bizim uğradığımız tüm haksızlıklara ve karşılaştığımız siyasi engellere rağmen işte Avrupa Birliği üyeliği konusunda ısrarcı olmamızın gerisindeki sebeplerden biri budur. 1963 bizim Avrupa Birliği’ne resmen müracaat ettiğimiz tarihtir, sene 2015, 52 yıl geçti, 52 yıldır Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin kapısında bekletiyorlar. Nedeni? Biz Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelerden geri miyiz, eksiğimiz ne? dediğimizde, inanın söyledikleri ciddi bir şey yok. Niye? Sizin nüfusunuz fazla, söyledikleri tek şey bu. Olabilir, onu o zaman baştan söyleseydiniz. 52 yıl önce bunu niye söylemediniz de bugün söylüyorsunuz? Bunları ifade ettiğiniz zaman da söyledikleri şu: ‘Sayın Erdoğan, çok agresifsiniz.’ Ben gerçeği söylüyorum, tespiti ortaya koyuyorum.
Bakın, Türkiye Avrupa Birliği’ne yük olmaya gelmez, Avrupa Birliği’nden yük almaya gelir, Türkiye’nin kadrini bilin. Şu anda zaten bizim Avrupa Birliği ülkelerinde 5 milyon insanımız var, yani isteseniz de, istemeseniz de 5 milyonla zaten Türkiye Avrupa Birliği’ne girmiş, bu vakıa var. Ama diyoruz ki, gelin devlet olarak da Türkiye’yi buraya alın. Dostum Ponta diyor ki, ‘ben bunun mücadelesini veriyorum’ diyor.
Tabii bütün ortaya koyduğumuz rakamlar, Maastricht Kriterlerine bakın, Türkiye Maastricht Kriterlerini şu anda aşmış bir ülke. Temel hak ve özgürlüklere bakın, Türkiye Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyük bir çoğunluğundan bu konuda da çok daha ileride bir ülke. Nereye bakarsanız bakın, tabloları getirin, Türkiye bunların birçoğunun önünde; ama maalesef siyasi karar her şeyin ötesine geçiyor.
Avrupa Birliği’ni bölgemizin ve tüm insanlığın ortak özlemlerine önemli katkı sağlayabilecek bir platform olarak görüyoruz, ancak bu adımlar, bu düşüncelerimizi kesintiye uğratıyor. Her ne kadar sık sık hayal kırıklığına da uğrasak, Avrupa Birliği etrafında somutlaştırılan huzur ve refah hedeflerinin hala önemli bir ideali temsil ettiğini düşünüyoruz. Esasen biraz önce ortaya koyduğum çerçeve, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği çoktan hak ettiğini gösteriyor. Siyasi engeller sebebiyle katılım müzakerelerinde bulunduğumuz durum bizim açımızdan tatmin edici değildir.
Katılım sürecimize verdiği samimi destek için huzurlarınızda ben Romanya’ya teşekkür ediyorum.
Değerli Dostlar,
Değerli Arkadaşlar,
Biliyorsunuz Türkiye bu yıl G-20’de Dönem Başkanlığını yapıyor ve G-20 Dönem Başkanlığımız sebebiyle de küresel ekonomiyi ilgilendiren birçok konu tabi ki gündemimizde yer alacak. Dünyanın büyük bir ekonomik krizden geçtiği bir dönemde üstlendiğimiz bu sorumluluğun farkındayız.
Bu durum aynı zamanda bize şunu da gösteriyor: Artık Türkiye 13 yıl önceki gibi kendi kriziyle uğraşan değil, küresel ve bölgesel krizlere çözüm arayan bir ülkedir. Gerçekleştirdiğimiz büyük kalkınma hamlesi, ortaya koyduğumuz vizyon ve kendimize güvenimiz bizi bu konuma getirdi.
Dönem Başkanlığımız sırasında G-20’nin küresel ekonomiyi ilgilendiren konuların ele alındığı temel platform olma özelliğini daha da güçlendirmek istiyoruz. G-20 Dönem Başkanlığımızın ana hedefini kapsayıcı ve sağlam büyüme için ortak eylem olarak tespit ettik. Bu hedef doğrultusunda ve pek çok başlık altında çok ciddi çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Buna ilaveten G-20 için yeni ve güçlü bir düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkeler perspektifi geliştirmeye çalışıyoruz. Aynı şekilde KOBİ’lerin küresel ekonomik sisteme daha iyi entegre edilmesine dönük çalışmalara da önem veriyoruz. Bu önceliklerin üye ülkeler tarafından da benimsenmesi bizi memnun ediyor. G-20’yle düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi bu kapsamda odak noktalarımızdan biri olacak fakat, bu lafta olmamalı. Az gelişmiş ülkelere gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin elini uzatması lazım. Bunu bu G-20’de, biz karar altına alalım istiyoruz ve bu konuda G-20’nin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek küresel kalkınma gündemine katkı sağlaması gerekiyor. Büyümenin eşitsizliklerin giderilmesini sağlayacak şekilde ve sürdürülebilir olmasını önemli görüyoruz. Türkiye, biliyorsunuz OECD ülkeleri içerisinde ekonomik büyümesini sürdürürken, aynı zamanda eşitsizlikleri de giderebilen iki ülkeden biridir.
Küresel ölçekteki altyapı yatırımları açığının kapatılması içinde ortak bir yaklaşım sergilenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu gelişmekte olan ülkeler için olduğu kadar, gelişmiş ülkeler içinde önemli bir konudur. Bu çerçevede bizi G-20 içinde Romanya’nın da temsilcisi olarak görmenizi özellikle arzu ediyoruz.
Değerli Misafirler,
Türkiye ile Romanya arasındaki köklü dostluğun temelleri ortak tarihimize ve kültürümüze dayanıyor. Halen Romanya’da yaşayan ve nüfusu 70 bini bulan Türk Tatar toplumu ile 20 bin civarındaki vatandaşımız ilişkilerimizin geliştirilmesinde köprü rolü oynuyor. Bu vesileyle Romen Devleti’nin Türk ve Tatar azınlığa karşı gösterdiği ve Dobruca Modeli olarak adlandırılan örnek tutumu takdir ettiğimizi burada vurgulamak istiyorum.
Her yıl ülkemizi ziyaret eden son olarak 2014’ü verecek olursam 450 bin civarında Romanyalı turist var, bu çok önemli. Bu insani bağların bir diğer halkasını ortaya koyuyor. Türkiye ve Romanya sadece ikili düzeyde değil, NATO başta olmak üzere, bölgesel ve uluslararası platformda da yakın işbirliği sergiliyor. Bir, siyasi işbirliği bunu Avrupa Birliği’nde zaten bize verdikleri destekle ortaya koydular, koyuyorlar ve uluslararası tüm kurumlardaki yaptığımız çalışmalarda bunu ortaya koyuyoruz. İki, askeri işbirliği ki, NATO’da beraberiz. NATO’da beraber olmanın yanında aynı şekilde Romanya’da NATO’nun atacağı adımlarda da yine bizler kendilerini destekleme noktasında değerlendirmelerimizi yapıyoruz.
Ekonomik konudaki düşüncelerimi de az önce sizlerle paylaştım. Birlikte yürüttüğümüz çalışmalar ki ticaret hacmimiz 6,3 milyar dolar tabi bu yeterli değil. Daha önce değerli dostum Ponta’yla bunu 10 milyar dolara çıkarma hedefini belirlemiştik. İnşallah 6,3’ü, 10’a çıkartacağız. Bu tabi gayretle hallolabilecek bir iştir ve bunu yakalayacağımıza da inanıyorum.
Bir diğer olayda tabii, özellikle ticaret hacmimizdeki bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde de devam edeceğine, Romanya’da bu 10 binden fazla Türk firmasının bundan sonrada yine aktif bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesini özellikle hatırlatmak istiyorum. Müteahhitlerimizin Romanya’da ciddi projeleri var, müteahhit firmalarımızın biliyorsunuz dünyadaki yeri çok çok önemli. 250 ilk firma içinde 42 tane firmamız Çin’in arkasından ikinci sırada yer alıyor, bu müteahhitlik sektörümüzün ne kadar önemli bir konumda olduğunu göstermesi bakımından önemli ve Romanya’da da müteahhitlik firmalarımızın altyapı, üstyapı bütün bu konularda çok başarılı yatırımlar içerisinde yer alabileceğine inanıyorum.
Sanayiden, tarıma, bankacılık ve finanstan, gayrimenkule, ticaretten, imalata kadar her alanda önemli yatırımlara imza atan müteşebbislerimiz 10 binlerce kişiye Romanya’da istihdam sağlıyor, bundan sonra da bu süreç devam edecektir.
Bu yatırımlar Romanya’nın büyümesine katkı sağlamanın yanında, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerinde güçlendirilmesine bir teminat olacaktır. Bu ticari ve ekonomik ilişkilerin elbette Türk ekonomisine de büyük faydası var. Hafta da 40’ın üzerine çıkan karşılıklı uçuş seferleri ilişkilerimizin derinliğini ve yoğunluğunu gösteren başka bir işarettir. Günde üç tane Türk Hava Yolları uçağı geliyor. Bugün konuştuk, Türk Hava Yolları bunu dörde çıkaralım diyor dörde çıkacak. Bu bir şeyi gösteriyor, adeta İstanbul-Ankara seferi gibi bakınız nereden, nereye.
Burada faaliyet gösteren iş adamlarımızın ülkeye katkılarının Romen makamları tarafından takdir ediliyor olması da beni ayrıca memnun etti. İş adamlarımızın kendi aralarında da, birlik beraberlik içerisinde, ekonomik faaliyetler yanında sosyal ve kültürel alanlarda da faydalı çalışmalar yapmasını takdirle karşılıyorum.
Romanya Hükümetinin desteği ve teşvikiyle iş adamlarımızın burada daha çok ve daha büyük yatırımlar yapacağından kuşku duymuyorum. Bu çerçevede Türkiye olarak, Romanya’daki iş adamlarımıza desteğimizin tam olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Tabii gerek Türkiye, gerekse Romanya Hükümetler olarak bizim görevimiz iş adamlarımızın önünde engeller varsa bu engelleri kaldırmak, onların önünü açmak ve onların yatırımlarını hızla devam ettirmelerini sağlamaktır, bize düşen görev budur.
Ve bugün ikili yaptığımız görüşmede de değerli dostum Ponta’yla bunları ele aldık, değerlendirmelerini yaptık. Ülkemize yaklaşık 20 milyon dolar civarında yatırım yapan Romen iş adamlarından da bu konuda daha aktif olmalarını bekliyoruz.
Sayın Başbakan,
Değerli İşadamları,
Romanya ile belirlediğimiz ortak hedeflere ulaşılması esas itibariyle sizlerin çabalarıyla mümkündür. Bizler gerek Sayın Cumhurbaşkanı, gerek Sayın Başbakan ve Romanya Hükümetiyle birlikte sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.
Romanya bu bölgedeki tüm ekonomik, kültürel ve sosyal faaliyetlerimizin adeta merkez üssü durumunda bulunuyor. Gerek buradaki soydaş ve vatandaşlarımızın desteğiyle, gerekse halklarımızın karşılıklı sevgisiyle bu durumun her geçen gün daha da güçleneceği görülüyor. Biz bu durumdan memnuniyet duyuyor ve atılan her adımı destekliyoruz.
Bugün burada gerçekleştirdiğimiz Türkiye-Romanya İş Forumunun bu süreci daha da ileri taşıyan ve güçlendiren bir toplantı olduğuna inanıyorum. Bir kez daha toplantımızın hayırla vesile olmasını diliyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.