Danıştay Başkanlığı IASAJ Programı Kapanış ve Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

03.10.2023

Danıştay’ımızın Çok Kıymetli Başkanı ve Mensupları,

Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Birliği’nin Kıymetli Üyeleri,

Yargı Camiamızın Değerli Temsilcileri,

Saygıdeğer Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Birliği’nin 2023 Yönetim Kurulu Toplantısı ve seminerinin kapanışı vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Dün başlayan programa katılmak üzere yurt içinden ve yurt dışından Ankara’yı teşrif eden misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. İki gün boyunca verimli oturumların yapıldığına inandığım seminer programının idari yargımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bağımsız idari otoritelerin işlemlerinin yargısal denetimi teması altında düzenlenen program süresince, dünyanın farklı köşelerinden yüksek yargı mensuplarını ülkemizde ağırlama fırsatı bulduk. Burada dile getirilen görüş ve içtihatların başta idari yargı camiamız olmak üzere tüm katılımcıların ufkunu açtığına inanıyorum. Beş kıtadan yaklaşık 100 üyesiyle yüksek idari yargı mercileri arasında tecrübe paylaşımına imkân sağlayan Birlik, bu yönüyle çok önemli bir istişare ve iş birliği zemini sunmaktadır. Şura-yı Devlet dahil 155 yıllık güçlü geleneğiyle Danıştay’ımız, 35 yılı aşan Birliğe üyelik döneminde Türkiye’yi başarıyla temsil etmektedir. Dönem Başkanı, Yönetim Kurulu üyesi ve Yürütme Komitesi üyesi olarak birlikte aktif rol üstlenen Danıştay’ımıza 2025 yılına kadar sürdüreceği İkinci Yönetim Kurulu üyeliğinde muvaffakiyetler temenni ediyorum.

Bu vesileyle, Şura-yı Devlet’ten bugüne Danıştay’da emeği geçen başkanlarımıza, üyelerimize, hakim, savcılarımıza ve personelimize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.

Afrika’dan Avrupa’ya dünyanın pek çok bölgesinden kıymetli yüksek yargı mensuplarını misafir ettiğimiz bu önemli etkinliği Danıştay’ımızın Eğitim Tesisinin açılışıyla adeta taçlandırıyoruz.

Bugün resmi açılışını yaptığımız eğitim tesisinin inşasına fiilen geçen yıl Eylül ayında başlanmıştı. Tesisimizi 10 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlayarak Danıştay’ımızın hizmetine sunduk. Toplantı salonu, fuaye alanı, açık terası ve 500 kişilik çok amaçlı salonuyla toplam 785 metrekare alana sahip Eğitim Tesisimiz, Başkanlığın hizmet içi eğitim başta olmak üzere birçok ihtiyacını karşılayacaktır.

Tesisin kurumumuza hayırlı olmasını diliyor, Sayın Danıştay Başkanımızla birlikte kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Milletimizin teveccühüyle 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiğimizde, adaleti 4 önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun bu önceliklerimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Bu hedefimizin bir yanında hak ve özgürlüklere dair devrim niteliğinde düzenlemeler varken, diğer yanında adalet hizmetlerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesi bulunuyordu. Merdiven altı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı o kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çaba harcadık. Yüksek yargı organlarımızın tamamını sundukları hizmetin mehabetine ve saygınlığına uygun hizmet binalarına kavuşturmaya gayret ettik, Allah’a hamdolsun bu çabalarımızda muvaffak olduk. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli, her türlü ihtiyacın gözetildiği binalarda milletimize hizmet veriyor.

Türkiye, teknolojinin de getirdiği imkânlar sayesinde adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükseltiyor. Geç gelen adalet, adalet değildir düsturuyla yargı kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ve zamanında ifa edebilmeleri için gereken her türlü desteği sağlıyoruz. İster adli, ister idari olsun, adliyenin kapısını adaletin de kapısı haline getirinceye kadar durmadan, dinlenmeden çalışmayı sürdüreceğiz. Milletimize vaadimiz olan Türkiye yüzyılını adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da, yürütmesi, yasaması ve yargısıyla hep beraber dayanışma içinde hareket ederek gerçekleştireceğiz.

Danıştay’ımızın güzide mensuplarına bu gayretlerimizde bizlere verdikleri ve verecekleri tüm destekler için şimdiden teşekkür ediyorum.

Kıymetli Katılımcılar,

İçinde bulunduğumuz Ekim ayı tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. 29 Ekim’de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yıl Dönümüne ulaşacağız. Cumhuriyetimizin 100. yaşını bir anma etkinliğinden öte, yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son bir asrın kapsamlı muhasebesini yaparken, aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız, Cumhuriyetimizin ikinci asrına daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir.

Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde, ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti artık gelmiştir. Sivil anayasa talebi, idaresine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur.

Pazar günü 28. Dönem 2. Yasama Yılı’na başlayan Meclisimizde yeni anayasa dair yapıcı tavrımızı ve beklentilerimizi ortaya koyduk. 85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya ve müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik. Yeni dönemde milletimize verilecek asıl müjdenin Türkiye’yi sivil, kuşatıcı, özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak olacağı anlaşılıyor. Temsil kabiliyeti son yılların en yüksek seviyesine ulaşan Meclisimizin milletimizin her bir ferdinin işte benim anayasam diyerek bağrına basacağı sivil bir anayasayı yapmasının önünde hiçbir mani bulunmuyor. Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda Parlamentomuzda ve kamuoyumuzda oluşan müspet atmosferi bu bakımdan çok kıymetli gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Hukuk camiamızın da birikimleri, müktesebatları ve değerli önerileriyle bu sürecin dışında kalmamalarını bekliyoruz.

Hep söylediğimiz gibi, hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye’nin en büyük zenginliği, konuşan, iradesine sahip çıkan, sandığın namusuna halel getirmeyen, tercihini daima meşru yollarla ifade eden demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır. Türk demokrasisini ilk serbest seçimlerin yapıldığı 1950’den beri maruz kaldığı onca vesayet girişimine rağmen dimdik ayakta tutan, her seferinde yeniden ayağa kalkmasını sağlayan işte bu güçlü vasfıdır. İnşallah, 85 milyon olarak tam bir demokratik olgunluk içinde mümkün olan en geniş, en kapsayıcı toplumsal mutabakatla bu hassas süreci başarıya erdireceğimize inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Adalet hizmetlerinin kalitesini, etkinliğini ve memnuniyet seviyesini arttırırken bunun mütemmim cüzi olan güvenliği de ihmal etmiyoruz. Binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü terör örgütünden 15 Temmuz gecesi demokrasimizi hedef alan hain FETÖ’ye, marjinal örgütlerden DEAŞ vari istismarcı yapılara, devlet otoritesine meydan okuma cüreti gösteren çetelerden kendini hukukun üstünde gören çeşitli oligarşik oluşumlara kadar tüm şer şebekelerine karşı yürüttüğümüz mücadelenin arkasında güvenliği ve adaleti tesis ve tahkim etme irademiz bulunuyor.

2002 yılından beri hukukun, kanunun ve demokrasinin dışında kümelenen hiçbir teşekküle, kendini milletten üstün gören hiçbir elitist zihniyete, bürokratik oligarşinin hiçbir formuna izin vermedik, vermeyeceğiz. Her ne suretle olursa olsun, cezasızlık duygusunun toplumda yer etmesine ve devlet otoritesinin sorgulanmasına müsaade edemeyiz. Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir. Meşru yollar varken gayrimeşru yollara tevessül edenler, milletin canına, malına, huzuruna kastedenler, vatanımızın bekasına tehdit oluşturanlar bu pervasızlıkların hesabını yargı önünde mutlaka vermek zorundadır. Adli ve emniyet birimleriyle bunu sağlamak, devletin vatandaşına karşı sorumluluğunun bir gereğidir. 21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız. Şayet bu konuda mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa gidermeyi, işleyişle ilgili bir sıkıntı varsa çözmeyi, iradeyle ilgili bir şüphe varsa ortadan kaldırmayı, hasılı nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hususta daha kararlı adımlar atacağız. Zaman-zaman bizlerin de şahit olduğu mahşeri vicdanı yaralayan kararların önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz.

Burada şu gerçeği ifade etmeden geçemeyeceğim: Türkiye, dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda jeostratejik konumuyla küresel güç kavgalarının odağında ve doğrudan hedefinde yer almaktadır. Güvenliğimizi tehdit eden hiçbir meselenin sadece yerel dinamiklerden kaynaklanmadığını tecrübelerimizin ışığında çok iyi biliyoruz. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarına verilen aleni destek, bunun en somut örneğidir. Aynı şekilde ülkemizde darbe suçu işlemiş, terör eylemlerine bulaşmış firari şahısların Batı ülkelerinde siyasi sığınmacı maske altında korunup kollanması da bunun bir başka örneğidir. Son günlerde bazı mahkemelerin de maalesef buna alet olduğunu veya edildiğini görüyoruz.

Değerli Dostlar,

Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakâr tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz. Klasörler dolusu delile rağmen terör elebaşlarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize, ne milletimize izah edemiyoruz. Hele hele söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir sınır tanımayanların, bizim tamamen hukuk çerçevesinde soğukkanlı bir şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi eleştirmeleri apaçık bir çifte standarttır. Dağdaki, kamptaki veya sınır dışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir, ama çok da zor ve çetrefil olanı, devletin kılcallarına kadar sızmış olan cübbeli, üniformalı, kravatlı teröristlerle mücadele etmektir. FETÖ, amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah gören, takıyyeyi, gizliliği, yalanı kullanan, en kutsal değerleri bile istismar etmekten çekinmeyen asimetrik bir terör örgütüdür. Bunu bilmeden verilecek her türlü idari ve adli karar adaletin tecellisine yardımcı olmayacağı gibi, insanlık düşmanlarına da cesaret aşılayacaktır. Biz dostlarımızdan ve adaletin tecellisi için çalışan tüm kurumlardan şunu bekliyoruz: Yaşadığımız her terör eylemi sonrasında ilettiğiniz taziye ve kınama mesajları şüphesiz anlamlıdır, değerlidir. Ama ülkemizin PKK’dan FETÖ’ye kadar envaı çeşit terör örgütüne karşı sürdürdüğü mücadelesinin başarıya ulaşması için asla yeterli değildir.

Bakınız, önceki gün Meclis’imizin açılışına denk getirilen menfur bir terör eylemi oldu. Polisimizin etkin ve süratli müdahalesi sayesinde teröristler emellerine ulaşamadan etkisiz hale getirildi. Yapılan soruşturma neticesinde, bu 2 teröristin bir başka ilimizde aracını gasp ettikleri ve 6 aylık bebeği olan bir sivil vatandaşımızı şehit ettiği ortaya çıktı. Yani her açıdan vahşi, alçak, canice bir saldırıyla ve buna teşebbüs eden bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Ama şunu da biliyoruz ki şayet bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve bir şekilde yurt dışına kaçmış olsalardı siyasi sığınmacı denilerek korunacak, birileri tarafından adeta baş tacı edilecekti. Bugün terör eylemini kınayan dostlarımızın bir kısmı maalesef o zaman iade taleplerimize kuvvetle muhtemel olumlu cevap vermeyecekti, bunu iddia olarak değil 40 yıllık bölücü terörle ve 10 yıllık FETÖ’yle mücadelemizde sık-sık karşılaştığımız bir vaka olarak ifade ediyorum. Biz acımızı paylaşan dostlarımızdan, kınama mesajlarıyla birlikte artık daha somut adımlar görmek istiyoruz. Diğer türlü yapılan açıklamaların bizi teskin, terörü telin eden beyanatların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Buradaki kıymetli misafirlerimizin de destekleriyle bu haklı beklentimizin önümüzdeki dönemde daha fazla makes bulacağına inanıyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bağımsız, idari otoritelerin işlemlerinin yargısal denetimi programı ve resmi açılışını yaptığımız Eğitim Tesisimizin Danıştay’ımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Ülkemizi teşrif eden Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Birliği’nin saygıdeğer temsilcilerine tekrar şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Danıştay mensuplarımıza adaletin tecellisi uğrunda gösterecekleri samimi çabalarda Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.

Bu güzel buluşmaya vesilen olan Danıştay Başkanımıza ve bu eserde emeği geçenlere kalpten teşekkür ediyor, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.