Aziz Milletim,
Sayın Meclis Başkanı,
Sayın Genel Başkanlar,
Bakanlar,
Değerli Misafirler,
Hepinizi en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Bugün Malazgirt Zaferi’nin 952. Yıl Dönümü vesilesiyle tarihimizin önemli dönüm noktalarından birine şahitlik eden bu şu mübarek topraklarda tekrar bir aradayız.
Sözlerimin hemen başında Anadolu’yu bizlere vatan haline getiren tüm kahramanlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi, gönül sultanlarımızı rahmetle, şükranla yâd ediyorum.
Sultan Alparslan’ın ve ordusunda yer alan her bir neferin bize emaneti olan bu toprakları kanımızın son damlasına kadar koruma azim ve kararlılığımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
Şu hakikat asla unutulmamalıdır ki; Malazgirt öyle sıradan bir savaş, sıradan bir zafer değildir. Biz Anadolu’ya Malazgirt’le ayak basmadık, çok daha öncesinden beri zaten buradaydık. Malazgirt Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır. Burada kazanılan zafer önce Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu sağlayarak Haçlı akınlarına en büyük darbeyi vurmuştur. Ardından aynı inançla bayrağını yükselten Osmanlı’nın başarılı mücadeleleriyle Balkanlar’ın ve İstanbul’un fethine vesile olmuştur. Bir başka ifadeyle, Malazgirt, İznik’in de, Konya’nın da, Bursa’nın da, Edirne’nin de, İstanbul’un büyük kardeşidir. Bizi Viyana önlerine götüren zaferler zincirinin çıkış noktası işte burasıdır. Malazgirt vatandaşlarım böyle bir mirasa sahip oldukları için ne kadar şükretseler, ne kadar gururlansalar azdır.
Her ilimizin, her ilçemizin bizim kalbimizdeki yeri elbette ayrıdır, ama Malazgirt sahip olduğu bu manevi mirasla kalbimizde hepsinden ayrı bir konuma sahiptir.
Biliyorsunuz dün de Ahlat’taydık. Ahlat, binlerce yıllık geçmişe sahip Belh’ten ata coğrafyamızın sembol şehri Buhara’ya kadar medeniyetimizin pek çok merkeziyle kardeşliği olan bir yerdir. Biz, Malazgirt’le birlikte burayı da tekrar canlandırarak ecdada vefamızı göstermenin gayreti içindeyiz. Malazgirt’teki şu görüntü bize sahip olduğumuz tarihin ve kültürün zenginliğini, derinliğini, gücünü ve en önemlisi devamlılığını hatırlatıyor. Bu topraklar bin yıldır üzerinde dalga-dalga yükselen ya Allah, Bismillah, Allah-u Ekber nidalarıyla feyzleniyor, bereketleniyor. Bu topraklarda yaşayan insanlar kökenlerine, meşreplerine, farklılıklarına bakmadan hep aynı ulvi gaye uğrunda kenetleniyor, bütünleşiyor.
Türk’üyle, Selahaddin’i Eyyubi’siyle değerli kardeşlerim, Yavuz Sultan Selim’iyle, Fatih’iyle ve Gazi Mustafa Kemal’iyle Selçuklu’dan Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyete güçlü bir direnişin bu topraklarda yer aldığını görüyoruz. Bin yıllık varlığımıza rağmen bize insanlığın en eski yurdu Anadolu’yu yar etmek istemeyenlerin sürekli birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize saldırmasının sebebi işte budur.
Sanmayın ki bunların derdi, Türklerdir, Kürtlerdir, Araplardır, diğer köken ve inançlardan insanlarımızdır. Sanmayın ki bunların gayesi, haktır, özgürlüktür, eşitliktir, demokrasidir, refahtır. Bunların tek derdi, hepimizi de kuşatan ve maziden atiye uzanan o kadim köprüyü yıkarak yeniden kendilerine alan açmaktır. Öyle ki, asırlardır uğraştıkları halde ulaşmayı başaramadıkları bu hedef için her değeri istismar eder, herkesi kullanırlar.
Bizim her yıl olduğu gibi bu sene de bugün buradan verdiğimiz şu görüntü var ya, bakın yüzbinler şu anda Malazgirt Ovası’nda, bu mesaj var ya tüm hevesleri kursaklarda bırakıyor, çünkü bu meydandan tek millet mesajı yükseliyor, çünkü bu meydandan tek bayrak mesajı yükseliyor, çünkü bu meydandan tek vatan mesajı yükseliyor, çünkü bu meydandan tek devlet mesajı yükseliyor. Dün doğuda ve batıda devrinin en büyük devletlerini yüreğindeki imanıyla ve bileğinin gücü yanında hakka ve hakikate olan bağlılığıyla dize getiren ecdadın torunlarına da böylesi yakışır.
Gençler; Malazgirt’te açtıkları kapıyı Söğüt’te diktikleri çınarla yedi iklim 3 kıtaya yayan kahramanlarımıza layık olmak için bugün de gece-gündüz çalışıyoruz.
Kardeşlerim,
Toprak dediğiniz bir avuç kuru tozdur. Kuru toprağı vatan haline getiren, onu kanlarıyla yoğurarak koruyanlar, adaletle yönetenler ve üzerinde yaşayan herkesi şefkatle kucaklayanlardır. Milletçe bin yıldır işte bunu yapıyoruz. İrili ufaklı onlarca beyliğiyle, Selçuklu’suyla, Osmanlı’sıyla, Cumhuriyetiyle hep aynı vatan davasının peşinden gittik, gidiyoruz. Yunus’un, Hacı Bayram’ın, Hacı Bektaş’ın gönüllere ilmik-ilmik işlediği, Mimar Sinan’ın nakış-nakış taşa kazıdığı bir serencamı beraberce yaşadık. Acısıyla, tatlısıyla bu coğrafyada yaşadığımız her hadise bize vatanımızın kıymetini tekrar tekrar gösterdi. Malazgirt Zaferini yeni bin yılında kazanmıştık, şimdi ikinci bin yılın başında yine aynı heyecanla buradayız.
31 Mart’a hazır mıyız? Yerel yönetim seçimlerine hazır mıyız? İllerimizi maalesef bizlere yakışmaz hale getirenlerin elinden tekrar geri almaya hazır mıyız? Anadolu’daki son devletimiz Cumhuriyetimizin 100. Yılına ulaştığımız 2023 yılını yeni bir şahlanış vesilesi haline getirmekte kararlı mıyız? Bu, öylesine ifade edilmiş hamaset, rastgele söylenmiş bir söz değildir. Bugün burada gerisinde çok büyük emeklerin ve mücadelelerin olduğu bir vizyondan söz ediyoruz. Sadece son 20 yılda ülkemizin her karış toprağına ulaştırdığımız eser ve hizmetlerimizle Cumhuriyetimizin kazanımlarını tahkim ettik. Artık Bu güçlü altyapı üzerinde asıl hedeflerimize yönelmenin vaktidir diyoruz.
Bazı başlangıçlar vardır ki tarihin akışını değiştirir. İşte biz de Cumhuriyetimizin yeni asrına böyle bir başlangıçla girmek istiyoruz. Tarihimize zaferler ayı olarak geçen Ağustos’tan aldığımız ilhamla gençlerimize devredeceğimiz bu özlemimizi, bu hedefimizi her geçen gün daha yüksek bir sesle haykırıyoruz. Dün bizim bu hayalimizi dile getirmemize dahi tahammülü olmayanlar, bugün attığımız adımları, kat ettiğimiz mesafeyi çaresizlikle izliyor. Birilerinin sürekli felaket tellallığı yaparak, sürekli kendi köhnemiş ve küflenmiş kabullerini dayatarak karamsarlık yaymaya çalışmasına bakmayın. Onlar belki henüz tarihin tozlu raflarına kaldırıldıkların farkında değiller, ama gençlerimiz kendilerine bunu her fırsatta hatırlatıyor, hatırlatmaya devam edecektir.
Biz, Türkiye yüzyılını gençlerimizle birlikte adım adım inşa ederken, onların tek yapabileceği ortaya çıkan zafer anıtını seyretmek olacaktır. Allah’ın izniyle bu topraklarda Alparslan’lar, Selahaddin Eyyubi’ler, Çağrı’lar, Ertuğrul’lar, Murat’lar, Fatih’ler, Süleyman’lar, Yavuz’lar, Mustafa Kemal’ler, Hayme Ana’lar, Nene Hatun’lar, Şerife Bacılar eksik olmayacak, dolayısıyla Türkiye yüzyılının inşasının önüne de geçilemeyecektir; Malazgirt ruhu işte budur.
Gençlerimize tarih boyunca bizi zor duruma düşürenin hiçbir zaman düşmanın gücü olmadığını özellikle hatırlatmak isterim. Biz, hep içeriden aldığımız darbelerle sarsıldık. Millet olarak istiklalimiz ve istikbalimizi tehdit eden sıkıntıları sadece birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize halel geldiğinde yaşadık. Dikkat ederseniz her fırsatta ne diyoruz?
Bir olacağız… İri olacağız… Diri olacağız… Kardeş olacağız… Hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz.
Ülkesinin büyüklüğünü, milletinin gücünü sadece ekranların köşelerinden kayıp giden rakamlarla ölçmeye kalkan mankurtlara rağmen bunu başaracağız. Gençlerimizin gözünde bu ışığı görüyorum.
Sizleri ve bizleri 81 vilayetimizde ve dünyanın dört bir yanında takip eden her bir vatandaşımızın, her bir kardeşimizin yüreğindeki sesi duyuyorum.
Gençler; unutmayın, Yahya Kemal’in şu ifadesiyle ben de şuradaki onbinlere haykırıyorum:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.”
Malazgirt’teki bu muhteşem buluşmamızı Türkiye yüzyılının yeni bir ahitleşmesi olarak kabul ediyorum.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin.
Bu düşüncelerle Sultan Alparslan’ı ve aziz şehitlerimizi tekrar tazimle yâd ediyorum.
Yeniden buluşmak, yeniden kucaklaşmak dileğiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum, kalın sağlıcakla.