Yasama ve Yargı Organlarımızın Saygıdeğer Temsilcileri,
Adalet Teşkilatımızın Kıymetli Mensupları,
Değerli Hâkim ve Savcılarımız,
Kıymetli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcısı adayları ile idari yargı hâkim adaylarının kura töreni münasebetiyle sizleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlamanın bahtiyarlığı içindeyim. Milletin evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz. Kura törenimizin ülkemiz, milletimiz ve Adalet Teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hâkim ve savcı adaylarımız fakültelerinden mezun olduktan sonra zorlu bir adaylık dönemini başarıyla tamamladılar. Kadınların geçen dönem olduğu gibi yine başarılarıyla en ön sıralarda yer almasından duyduğum mutluluğu ayrıca belirtmek istiyorum. Bugün kura çekerek görevlerine başlayacak olan toplam 1102 adli yargı hâkimi ve Cumhuriyet savcısı ile idari yargı hâkimini tebrik ediyorum. Görev yerlerinde kendilerine Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.
Şu an Türkiye sathında 15 bin 412’si Cumhuriyet savcısı, 7 bin 409’u hâkim olmak üzere toplam 22 bin 821 hâkim ve savcı görev yapıyor. Bugünkü kura törenimizle birlikte bu sayıyı 23 bin 923’e çıkarmış oluyoruz. Buradaki her bir hâkim ve savcı adayımızı şehit Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın misyonunu taşımaya namzet bir kardeşimiz olarak görüyorum. Şehit Savcımızın devrettiği adalet sancağını sizler yücelteceksiniz. Bununla kalmayacak, inşallah gelecek nesillere kutlu bir emanet gibi sizler teslim edeceksiniz.
Bu vesileyle teröristler tarafından makamında alçakça şehit edilen Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere adaletin tecellisi uğrunda çalışırken vefat eden, şehit düşen tüm yargı mensuplarımızı rahmetle yâd ediyorum. Rabbim tüm şehitlerimizin makamını âli, makamını cennet eylesin. Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan Adalet Teşkilatımızın tüm fertlerine ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum.
Adalet hizmetlerinin hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi için bugüne kadar omuz omuza mücadele verdik. Milletimizin gözünde adliye kapısını adaletin kapısı haline getirmek için hep beraber çaba harcadık, ter döktük. Hayata geçirdiğimiz her değişiklikle ülkemizin demokrasi ve hukuk devleti standartlarını daha da yükselttik. Göreve geldiğimizde ülkemizi dört ana sütun üzerinde inşa edeceğimizi vadetmiştik, bunların da; eğitim, sağlık, adalet, emniyet demiştik. Aradan geçen 21 yılda ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ve karşılaştığı sıkıntılar ne olursa olsun bu sözümüze sadakatle bağlı kaldık. Saymaya kalksak saatler sürecek reformları ve projeleri yürürlüğe geçirdik. Adalet Teşkilatımızın eski günlerini bilenler, az önce Bakanım da ifade etti, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin takdirini daha net yapabiliyor. O dönemde görev yapan hâkim ve savcılarımız hangi şartlar altında adalet dağıtmaya çalıştıklarını gayet iyi hatırlıyor. Ancak hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, yani insanoğlu unutur. Buradan atılan adımları milletimize kısaca hatırlatmakta fayda görüyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Rakamlar Türkiye’nin son 21 yılda adalet hizmetlerinin kalitesinde aldığı mesafeyi inkârı mümkün olmayan bir şekilde ortaya koymaktadır. 2002 yılında 9 bin 349 olan hâkim-savcı sayısını 2,5 kat artışla yaklaşık 24 bine çıkardık. Adalet Teşkilatımızın toplam personel sayısı ise, 61 binden 190 bine yükseldi.
Merdiven altlarında, adeta mahzeni andıran yerlerde adalet dağıtılan kötü manzaralara son verdik. İnşa ettiğimiz 280 modern adalet sarayıyla bu alandaki en önemli altyapı eksikliklerini giderdik. Yüksek yargı organlarımızı, mimarisi, teknolojik donanımı, imkânları ve diğer müştemilatıyla göz dolduran hizmet binalarına kavuşturduk. Mahkeme sayılarımızı adli yargıda yüzde 95, idari yargıda yüzde 45 oranında arttırdık. Hataları asgariye indirecek ve temyiz mahkemelerindeki yığılmayı önleyecek şekilde bölge adliye ve idare mahkemelerini devreye aldık. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte Yargıtay hukuk ve ceza dairelerinin iş yükü yaklaşık yüzde 68 oranında azalmıştır. Yargı süreçlerini hem basitleştirdik, hem kolaylaştırdık, hem de hızlandırdık. UYAP bünyesinde sesli ve görüntülü bilişim sistemini, yani SEGBİS’i kurduk. Hukuk yargılamalarına elektronik duruşma sistemini kazandırdık. Vatandaşlarımıza Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilme imkânı getirdik. Yıllardır demokratikleşme adına dillendirilen, ama bir türlü yapılamayan askeri yargıyı kaldırarak askeri suçların sivil mahkemelerde görülmesini yine biz sağladık.
Vatandaşlarımızın mesnetsiz ihbar ve şikâyetler nedeniyle soruşturmaya uğramaması için lekelenmeme hakkını güçlendirdik. Yargı reformu stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı ile yargıda ihtisaslaşmayı sağladık. Vergi suçları, bilişim suçları, finansal suçlar, sendikal uyuşmazlıklar ve kamulaştırma davaları gibi birçok alanda yeni ihtisas mahkemeleri kurduk. Uyuşmazlıkların, arabuluculuk ve uzlaştırma yöntemleriyle mahkeme süreci öncesinde kısa sürede ve daha az masrafla çözülmesini temin ettik. Hafta sonu nöbetçi noterlik uygulamasını başlatarak, vatandaşlarımıza 7 gün hizmet verilmesini sağladık. Yargıda hedef süre uygulamasıyla öngörülebilirliği arttırdık, yargılamaların uzamasına sebebiyet veren durumları asgariye indirdik.
Adalet Teşkilatımızın mali ve özlük haklarıyla ilgili beklentilerini karşıladık. İnfaz koruma memurlarının yıpranma paylarından mübaşirlerimizin genel idare hizmetine alınmasına kadar nice soruna çözüm bulduk. Görevini mesai mevhumu olmadan yürüten adalet personeline nöbet ücreti imkânı sunduk. Gelen talepler doğrultusunda farklı dönemlerde hâkim ve savcılarımızın özlük haklarında kayda değer iyileştirmeler yaptık.
Geçen yıl ihdas ettiğimiz hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesiyle Adalet Teşkilatımızın insan kaynağının daha nitelikli yetişmesini sağlıyoruz. Bir sonraki dönemden itibaren bu açılımı fiilen uygulamaya başlayacağız. Attığımız tüm bu adımların müspet yansımalarını farklı alanlarda görüyoruz. Adalet hizmetleriyle ilgili memnuniyet oranının 2002 yılına göre yükselmesini, 21 yıllık emeğimizin boşa gitmediğinin bir delili olarak değerlendiriyoruz.
Aynı şekilde, 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketi sonrasında Adalet Teşkilatımız süratle organize oldu. Vatandaşlarımızın mağdur olmaması ve hak kaybına uğramaması için mevzuat çalışmaları gerçekleştirildi. Bölgede yaklaşık 1000’e yakın hâkim ve Cumhuriyet savcısı ile yaklaşık 7 bin 500 personel görevlendirildi. Deprem bölgesinde fedakârca görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarımız ile personelimizi buradan canı gönülden tebrik ediyorum. Bu vesileyle depremde vefat eden 231 yargı çalışanımıza Allah’tan rahmet, adalet camiamıza başsağlığı diliyorum.
Yapılanlar elbette önemlidir, ancak bizim nazarımızda yeterli değildir. Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının önündeki en büyük engel, darbe ürünü mevcut Anayasadır. Cumhuriyetimizin 100. yılını darbe anayasasıyla karşılamış olmayı açıkçası içimize sindiremiyoruz. Yargı alanında 2002’den beri yürüttüğümüz zorlu mücadeleyi inşallah sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasayla taçlandırmak istiyoruz. 28’inci yasama döneminde önceliklerimizin en başında Meclisimizin de takdiriyle Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Milletimize verdiğimiz ve tuttuğumuz diğer tüm sözler gibi, Allah’ın izniyle bu idealimizi de hayata geçireceğimize yürekten inanıyorum.
Değerli Misafirler,
Her işte olduğu gibi adaletin tecellisinde de aslolan insandır. İnsan faktöründe sıkıntı varsa, verdiğiniz mücadelenin, gösterdiğiniz çabanın hedefine varması mümkün değildir. Bu acı hakikate önce 17-25 Aralık girişiminde, ardından 15 Temmuz ihanetinde hep birlikte şahit olduk. 17-25 Aralık teşebbüsünün gayesi meşru hükümeti yargı-emniyet darbesiyle alaşağı etmekti. Bu amaçla yargı ve emniyet birimlerimize sızdırdıkları militanlarını üzerimize saldılar. Montaj olduğu seçim döneminde bizzat itiraf edilen kasetlerle devletimizin en hassas kurumlarını hedef aldılar. Akla, vicdana, ahlaka ve hukuka asla sığmayan uyduruk dosyalarla yargımızı emellerine ulaşmak için bir araç olarak kullandılar. 17-25 Aralık girişiminin yargı ve emniyet birimlerimize verdiği zarar, 15 Temmuz ihanetinin ordumuza verdiği zararla aynı mesabededir. Benim iki korumamı şehit ettiler acımasızca. Eğer bizi de yakalayabilselerdi bizi de şehit edeceklerdi. Ama bizleri, Rabbim fırsat vermedi, yakalayamadılar. Ve on binler Yeşilköy Havalimanı’nda bizleri karşıladı, bay bay Kemal de tankların arasından FETÖ’cülerin koordinesinde Bakırköy Belediyesi’ne gidip orada kahvesini içerek bizi seyretti. “Haberim olsa ben de orada olurdum” diyor; hayatı yalan, böyle bir derdi yok, böyle bir derdi yok. Hâlbuki orada FETÖ’cüler bizi yakalayıp, şehitlerimiz izine bizi de koyuverseydiler, o zaman herhalde kendisi de zil takıp oynardı; bunların hayatı bu. Ama Rabbim fırsat vermedikten sonra hüküm değişmiyor. “Ve yemkurune ve yemkurullah, vallahu hayrul makirin.” Bütün tuzakların üstünde en büyük tuzak Allah’a aittir.
Her iki menfur hadisede de maalesef milletimizin güzide kurumları yıpranmış, yara almış, ciddi travmalar yaşamıştır. Adliye Teşkilatımızın tekrar kendine gelmesi belli bir süre almıştır. Geçen hafta 7’nci yıldönümünü geride bıraktığımız 15 Temmuz toparlanma sürecinde bir dönüm noktası olmuştur. Darbe teşebbüsünün ilk anlarından itibaren yargı camiamız hemen harekete geçerek millete karşı sorumluluğunu bihakkın yerine getirmiştir. Darbeye karışanların ve FETÖ mensuplarının hak ettikleri cezaları almasında yargımız görevini yapmanın gayretinde olmuştur. Her ne kadar zaman zaman içeriden çeşitli sabotajlara maruz kalsa da, FETÖ yargılanmaları genel hatlarıyla başarılı bir şekilde yürütülmüştür. Burada tavrımız gayet nettir; bir Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. Su uyur, ama FETÖ vari terör örgütleri uyumaz. Kökü dışarıda bu yapıların en küçük bir rehaveti tekrar palazlanmak için fırsata çevireceğini aklımızdan asla çıkarmıyoruz. Son FETÖ’cü hain de işlediği cürümlerin hesabını yargımıza vermeden ne biz, ne de devletimiz güvende olacaktır. Geride bıraktığımız seçimlerde zafiyet gördükleri anda neler yapabildiklerine hep birlikte şahit olduk. Milletimize bir daha ne 17-25 Aralık tarzı girişimleri, ne de 15 Temmuz ihaneti gibi acıları tekrar yaşatmamakta kararlıyız. FETÖ’yle mücadelemizin artarak devam edeceğini burada altını çizerek ifade etmek istiyorum. Sizlerden de görev yerlerinizde ve meslek hayatınızda bu konuda gereken hassasiyeti göstermenizi özellikle bekliyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Milletimizin akıl ve gönül dünyasında her meslek erbabının maharetiyle ahlakı aynı terazide tartılır ve öyle kıymetlendirilir. Fakat öyle meslekler vardır ki hem kamu düzenini, hem de toplumsal barışı doğrudan etkilemesi sebebiyle çok daha özel bir konuma sahiptir. Tarihimize baktığımızda bu mesleklerin; hâkim, hekim, hakem olduğunu görürsünüz. Bu üç meslek grubunun mesuliyetlerini yerine getirmemesini toplumda infialde, devletin işleyişinde ise ciddi aksamalara sebebiyet verir. Burada yaşanacak sıkıntılar dalga dalga yayılır ve sadece sosyal barışı dinamitlemekle kalmaz, devletin varlığının da sorgulanmasına yol açar. Bu meslekleri deruhte edenlerin kariyeri vicdanlarıdır, kazançları itibarlarındadır. Hizmetleri; milletin birliği, dirliği ve saadetindedir. Hedefleri, hak ile hakikaten zedelenmesine mani olmaktır. Bizi biz yapan, insanı insan yapan, medeniyetimizi değerli ve ayrıcalıklı kılan asıl hasletler işte buradadır.
Her birinizin görev yerlerinde kariyeriniz boyunca mesleğinizin mehabetine uygun şekilde davranacağınızdan eminim. Vereceğiniz kararlarla isimlerinizi milletimizin kalbine yazdıracağınızdan asla şüphe duymuyorum.
Bugün çekeceğiniz kura ile meslek hayatınızda artık kritik bir eşiği aşıyorsunuz. Türk milleti adına karar verecek kadar yüce bir makamın ağırlığını yükleniyorsunuz. Şunu lütfen hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın: Hakimin, savcının lisanı makul sürede vereceği adil ve hakkaniyetli kararlardır. Adalet hizmetlerinde yapılan hatanın bedeli sadece bu dünyada değil ahirette de çok ağır olacaktır. Vazifenizi icra ederken hukukun üstünlüğü ilkesine ve masumiyet karinesine ne pahasına olursa olsun bağlı kalmaya itina gösterin. Sizlerden sadece aklınızı, ahlakınızı ve vicdanınızı değil devlet, millet adına müessesenizi de korumanızı bekliyorum.
İletişim araçlarının günlük hayatımızda giderek daha fazla yer işgal ettiği günümüzde şu gerçeğin altını tekrar çizmek istiyorum: Sosyal medyada cübbe giyip ahkâm kesenler, asla bizim referansımız olamaz. Adaletin ölçüsü, sosyal medyadaki tepkiler değil kanundur, nizamdır, maşeri vicdandır. Daha ileri gidiyorum; hukuktur. Hukuk, kanunun çok çok ötesindedir. O, hakkı ne yapıyor? Koruma altına alıyor. Kanun dediğin, insanoğlunun yazdıklarıdır. Ama hukuk bunun ötesindedir. Sizin rehberiniz vicdan pusulanızla birlikte asırlar boyunca tecrübeyle, ilimle, ahlakla yoğrularak oluşmuş zengin hukuk külliyatımızdır, buna çok dikkat edeceğiz. Kararınızı verirken hiç kimsenin, hiçbir gücün, hiçbir maddi değerin sizi yönlendirmesine lütfen müsaade etmeyin. Parayı pulu her zaman bulursunuz, ama unutmayın; hak ve hukuk bulunmaz. Ben sizlere güveniyorum, sizlere inanıyorum. İdealistliği gözlerine yansımış, buradaki her bir kardeşimin hukuk ve adalet çizgisinden sapmadan görevini en güzel şekilde ifa edeceğine inanıyorum.
Malum Hazreti Ömer’in Radıyallahu Anh, “El-adlü esasül mülk” mülkün esası nedir? Adalettir diyor. Bunu birileri başka yerlere çekiyor, o ayrı mesele. Değil, sözün asıl sahibi Hazreti Ömer’dir ve işte siz bu mülkü adalete bina ederek adımları atacağına inanıyorum. O zaman işte bu devleti kimse yıkamaz, bu ülkeyi kimse bitiremez.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha ülkenize ve milletinize yapacağınız hizmetlerden dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Tabii bu vesileyle sizleri bize emanet eden tüm ailelerinize şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Anneler, babalar; evlatlarınızla övünebilirsiniz. Unutmayın, onlar da sizin ebedi âlemdeki en önemli referanslarınız olacaktır. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum.
Kura törenimizin hayırlı olmasını diliyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla.