Hemşehri Dernekleri Buluşması’nda Yaptıkları Konuşma

19.05.2023

Sizleri hürmetle muhabbetle selamlıyorum.

İstanbul, sadece ülkemizin en büyük şehri değildir, İstanbul aynı zamanda Türkiye’nin bizatihi kendisidir. Bu şehir, ülkemizin istisnasız 81 vilayetinin ve 922 ilçesinin tamamından insanları bağrında yaşatıyor. Kimi ilk nesil, kimi ikinci nesil, kimi üçüncü, daha eski nesil İstanbullu bu insanlar aynı zamanda bu şehrin en büyük zenginliğidir. Bu ülkeyi ve bu şehri babalarının tapulu malı sanan birileri istedikleri kadar kendilerini yırtsınlar, İstanbul Anadolu’dur, İstanbul Trakya’dır, İstanbul Türkiye’dir. Daha ötesi; İstanbul, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Kırım’dan Kuzey Afrika’ya ve Orta Asya’ya kadar gönül coğrafyamızın hepsini kucaklayan bir anadır. Şu karşımızdaki manzara da bunun en büyük ispatıdır.

Bugün burada İstanbul İl Teşkilatımızın gayretleriyle bir araya gelen hemşehri derneklerimizin her birini temsil ettikleri şehirler, ilçeler ve köyleriyle ayrı ayrı selamlıyorum.

Hepimizin de kalbinin bir yarısının ata-dede yurdunda olduğunu biliyorum. Tıpkı bizim gönlümüzün Rize’den kopmaması gibi sizler de geçmişinizle bağlarınıza sahip çıkıyorsunuz, çok da güzel yapıyorsunuz. Çünkü bu geçmiş, bizi kalabalıklardan ayırıp biz yapan, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayan, değerlerimizi yaşatma ve yeni nesillere aktarma şevki veren en büyük motivasyon kaynağımızdır.

Şair hepsi de İstanbul’da cem olan Anadolu’yu, Trakya’yı, vatan topraklarının her karışını bakınız nasıl anlatmış?

“Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,

Hele boz dumanlar çekilsin de gör.

Her haftası bayram, her günü düğün,

Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,

Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...

Kalıplar gerçeği göstermez belki

Gönül perdeleri sökülsün de gör.”

Evet, biz bugün burada tıpkı kendi memleketimizde olduğu gibi kalıpları dışarıda bırakıp gönül perdelerini söküp en saf, en hasbi tarafımızla bir aradayız. Siyasi hayatımızın tamamı işte bu sevgiyi aramakla, işte bu sevgiden aldığımız güçle milletimize hizmet etmekle geçti.

İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olduk, Türkiye’ye Başbakan, Cumhurbaşkanı olduk, bu arayıştan da, bu azimden de asla vazgeçmedik. Siyaset çetin bir imtihandır, hele iktidar adeta ateşten gömlek giymektir. Biz ise siyasette neredeyse yarım asırdır milletimizin huzurundayız. Aynı şekilde 21 yılı buluna iktidarlarımız boyunca onca sınamadan geçtik, yani her bakımdan defalarca teste maruz kalmamıza rağmen bugün alnı ak bir şekilde karşınızda durabiliyoruz. Bunun sırrına ermek isteyenlerin önce milletimizle, sizlerle aramızdaki gönül bağını idrak etmesi gerekiyor. Aramızdaki muhabbeti anlayamayanların her yenilgi sonrası millete hakaret etmeleri, sadece kendi karakter fukaralıklarını gösterir.

Kardeşlerim,

Seçim gecesinin ardından yaşananları sizler de gördünüz. Hepsi bir yana, sadece depremzedelerimize yapılan saygısızlık bile bunların kabahathanesini ağzına kadar doldurmaya yeter. Ülkemizin başına gelen en büyük felaket olan 6 Şubat depremlerinin ardından biz depremzede kardeşlerimiz için geceli gündüzlü çalışırken bunlar ne yaptı? Yürüttükleri küçük çalışmaları büyütüp reklam malzemesi haline getirmek dışında bunlar ne yaptı? Deprem yıkıntıları önünde turistik fotoğraflar çektirmek, milletin acısını umursamadan şov yapmak dışında bunlar ne yaptı? Hadi bir işe yaramamalarını anladık, hamdolsun biz tüm kurumlarımızla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla depremzedelerimizin yaralarını zaten sarıyoruz, onlar olsa da olur-olmasa da olur. Peki, seçimden sonra utanmadan-arlanmadan depremzede kardeşlerimize bırakınız siyasete, ahlaka, insanlığa sığmayacak hakaretler etmelerine ne diyeceğiz? Bunların gerçek yüzü işte bu. Siz onlara tabi olursanız, kendi deyimleriyle tıpış-tıpış gidip oyunuzu verirseniz ne ala? Yok, kendi iradenizle farklı bir karar verirseniz dünyayı başınıza yıkar etmedik hakaret, yapmadık densizlik bırakmaz. Faşizm, bunların ruhuna sirayet etmiş. Gerçi bölücü örgütle, FETÖ’yle, tefecilerle, küresel medyayla, emperyalistlerle yol yürüyenlerden başka ne beklenebilir ki?

Kardeşlerim,

Bunlar talimatı nereden alıyor? Kandil’den, terör örgütünün şehirdeki uzantılarından. Biz talimatı nereden alıyoruz? Allah’tan ve milletten; bizim çizgimiz bu. Başka tür bir çizgi haşa, yanımıza yaklaşamaz. Defne’de yüzde 80 oy aldı, biz yüzde 20, daha da düşük olabilir, ama biz hastaneyi yaptık, onlara rağmen yaptık, onlara rağmen yaptık ve Pazar günü de inşallah açılışını yapacağız. Çünkü biz kime ne kadar oy çıkmış buna bakmayız, biz “Hayru'n-nâs men yenfeu'n-nâs” İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır hükmü gereği hareket ediyoruz. Milletimiz 14 Mayıs’taki iradesiyle hangi maskeyi takarlarsa taksınlar, hangi takiyeyi yaparlarsa yapsınlar, bunların gerçek yüzünü bildiğini, gördüğünü bir kez daha ispatlamıştır.

Biz en baştan beri ne dedik? Milletimizin verdiği her kararın başımızın üstünde yeri var dedik.  Peki, bunlar ne dediler? Yıkacağız dediler. Neyi yıkacaklar? Bizim ülkemize ve milletimize kazandırdığımız eserleri yıkacaklar. Geri çekileceğiz, dediler. Nereden geri çekilecekler? Türkiye’nin sınırlarını terör örgütlerinden korumak için kurduğu güvenlik koridorlarından çekilecekler; kafaya bak. Benim polisim, benim askerim zannediyor musun sen böyle bir fırsatı bulduğun zaman sana müsaade edecekler? Ne polisim, ne jandarmam, ne askerim sana böyle bir fırsatı Allah’ın izniyle vermez.

Serbest bırakacağız, dediler. Kimi serbest bırakacaklar? Cezaevlerindeki PKK’lıları, FETÖ’cüleri, Gezicileri serbest bırakacaklar, Selo’yu serbest bırakacaklar. Kim bu Selo? Diyarbakır’da 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan terörist Selo. Bu ülke eğer hukuk devleti ise, bu ülkede hukuk varsa, Allah’ın izniyle biz de işin başında olduğumuz sürece adaletten başka, hukuktan başka hiçbir mekanizma çalışmaz ve en ufak bir adım da atılmaz. Üstelik bununla kalmayıp devletten attığımız ne kadar terör bağlantılı kişi varsa, hepsini geri alacaklarını söylediler. Dokunacağız dediler. Neye dokunacaklar? Türkiye’nin gururu savunma sanayi projelerine, bu projelerle ülkemizin elde ettiği yüksek teknoloji birikimine dokunacaklar. Yakasına yapışacağız dediler. Kimin yakasına yapışacaklar? Bu ülkeye ve millete kamuda, siyasette, sivil toplum hizmetinde bulunmuş kim varsa onların yakasına yapışacaklar. Borç alacağız dediler. Kimden borç alacaklar? Asırlardır bu ülkenin iliğini, kemiğini sömüren, bizim 10 yıl önce tüm ilişkiyi kestiğimiz tefecilerden borç alacaklar. Londra’nın tefecilerinden borç alacaklarmış. Bay bay Kemal, onlar sana tefeci oldukları halde bile delikli kuruş vermezler. Onlar kime borç vereceklerini de çok iyi bilirler. İlişkilerimizi yeniden düzenleyeceğiz dediler. Ya bir taraftan Rusya’ya saldıracaksın, öbür taraftan ilişkilerimizi yeniden düzenleyeceğiz, dedin. Ne dedi Rusya’nın Hükümet Sözcüsü? İspat et dedi. Buyur, daha ortada herhangi bir şey yok, ispat et dedi. Niye? Çünkü siyasette böyle bir yolda olan insan bu tür gafı yapmaz. Biz Batının bütün ülkeleriyle de görüşürüz, Amerika’yla da görüşürüz, Rusya’yla da görüşürüz, Çin’le de görüşürüz, bugüne kadar hepsiyle görüşmelerimizi yaptık, ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı olarak yaptık.  Hiçbirini dışlamadık.

Amerika S-400’leri geri ver, dedi. Biz dedik ki hayır. Siz bize Patriot vermediniz, biz savunma ile ilgili olarak bu adımı attık. Vermiş olsaydınız zaten bu yola tevessül etmeyecektik, vermediniz biz de bu yola tevessül ettik. F16’larla ilgili, F35’lerle ilgili biz adam gibi durduk ve duruşumuzdan taviz vermedik.

Ülkemizin en büyük ekonomik ortağı Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılarak, Batı ne istiyorsa onu yapacağız, dediler. Bay bay Kemal, Batı’nın ne istediğini değil, Türkiye ne isterse biz onu yaparız. Biz ne güne duruyoruz ya? Batı ne isterse onu yapacağız, lafa bak, anlayışa bak, kafaya bak. Böyle bir şey asla bizim siyaset kitabımızda yer almaz. Kapatacağız dediler; neyi kapatacaklarmış? Bu ülkenin milli kurumlarını, milli teşekküllerini, milli çıkarlarının savunuculuğunu yapan tüm yapıları kapatacaklarmış. Destek vereceklermiş; kime destek vereceklermiş? Aile kurumumuzu ve evlatlarımızın geleceğini hedef alan sapkın akımların gelişmesine, serpilmesine destek verecekler.

CHP Genel Başkanı’nın cumhurbaşkanı olması halinde yapacaklarının listesini daha sayfalarca uzatmak mümkün. İşte LGBT’ye yol verecekler. Şimdi buradan tüm milletime sesleniyorum, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum.

Bu CHP LGBT’ci mi?

Yanındaki ortakları HDP LGBT’ci mi?

İYİ Parti LGBT’ci mi?

Diğerleri LGBT’ci mi?

Peki, AK Parti’ye LGBT sızabilir mi?

MHP’ye LGBT sızabilir mi?

Cumhur İttifakına LGBT sızabilir mi? Çünkü biz ailenin kutsiyetine inanıyoruz, aile kurumumuzu asla lekeleyemeyiz. Zira seçim öncesi ne demiştik? Anayasa değişikliğinde süratle aile kurumunun bir defa güçlenmesi için gerekli adımları atacağız. Ve bizim bu saydığımız listede her şey var. Bu listede Kandil var, Pensilvanya var, tefeciler var, tekrar ediyorum LGBT’ciler var, marjinal örgütler var, fitne ve kaos tüccarları var, etrafını saran tokatçılar da var. Tabi bir türlü ne olduğuna karar veremeyen ittifak ortakları da var. CHP’nin kendi içindeki hiziplerin seçim sonrası hesapları da var. Görüldüğü gibi bu listede her şey var, bir tek ülke yok, bir tek millet yok. Yahu Anadolu çocuğuna uyar mı böyle şeyler? Anadolu insanı dediğin merttir mert, delikanlıdır, dürüsttür, harbidir, vefakardır, cefakardır, siyasetçisini de kendisi gibi görmek ister.

Milletimizin kendisini yok sayanlara 28 Mayıs’ta sandıkta varlığını en güçlü şekilde ben hissettireceğine inanıyorum. Hemşehri dernekleri olarak sizlerden 28 Mayıs’ta çok daha büyük bir katılım, çok daha büyük bir destek bekliyorum. Buna var mıyız? Buna hazır mıyız? seçim günü sonuçlar belli olana kadar sandıklara sıkı sıkıya sahip çıkmamız gerekiyor, rehavet olmaz. Ya biz zaten birinci turda bunu kazandık, yok, aman ha zafer sarhoşluğu içerisinde yola devam edemeyiz, çok çalışacağız, ben size inanıyorum, size güveniyorum. Bizi hiçbir mücadelemizde siz yalnız bırakmadınız, bu süreçte de hakkıyla yanımızda olacağınızdan şüphe duymuyorum.

Şimdi Trakya’nın kızanlarına böylesi yakışır mı? Karadeniz’in uşaklarına böylesi yakışır mı? Doğu Anadolu’nun Dadaşlarına, Gakkoşlarına böylesi yakışır mı? Güneydoğu Anadolu’nun Kekelerine böylesi yakışır mı? İç Anadolu’nun gardaşlarına böylesi yakışır mı? Akdeniz’in Yörüklerine böylesi yakışır mı? Ege’nin Zeybeklerine böylesi yakışır mı? İşte benim Türkiye’m bu. Rabbim hepinizden razı olsun.

Değerli Kardeşlerim,

Cumhuriyetimizin ilk asrını acısıyla, tatlısıyla geride bıraktığımız, Türkiye yüzyılına hazırlandığımız bir dönemdeyiz. Geçtiğimiz asırda bir yanda bugün 104. yıl dönümüne ulaştığımız Gazi Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışıyla başlayan ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanıyla zirvesine ulaşan milli mücadelemiz var. Yine geçtiğimiz asrın diğer yönünde ise, yoklukların, yoksullukların, baskıların, zulümlerin, darbelerin, siyasi, sosyal, ekonomik nice krizlerin milletimizin gönlünde açtığı yaralar var. Bu öyle bir dönem ki, ancak şairlerin diliyle anlatılabilir.

Bakınız bir şairimiz eski Türkiye’nin Anadolu’sunu nasıl anlatmış:

“Ben Anadolu’yum...

Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç.

Şükrederek kalktığım sofralarımda,

Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.

Hastalarım ölüm yataklarında,

Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç.

Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,

Gölge vermedi, çok kere diktiğim ağaç.

Devlet denince, hep vergi geldi aklıma,

Jandarma deyince, kırbaç.

En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti,

Üç beş adım ötesinde toprağım vardı, kıraç.

Gittim, yiğitçe döğüştüm gaza meydanlarında,

Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç.

Savaşta çiğnetmedim hilali düşmanlara,

Barışta düştü üstüme, gölge gölge haç.

Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım,

Hâlâ alın terine muhtaç.

Ben Anadolu’yum, acılı, mahzun,

Bende bitmez tükenmez dert, kulaç kulaç.”

Evet, işte biz bu Türkiye’yi aldık hayata, geçirdiğimiz demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla kendi yüzyılının inşasına hazırlanan bir ülke haline getirdik. Artık bu ülkede hiçbir evladımız eğitim imkânlarına ulaşamamaktan dolayı mağdur değil. 76 üniversiteden 208 üniversiteye, 81 vilayette üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Artık bu ülkede hiçbir vatandaşımız sağlık hizmetlerinden mahrum kaldığı için kahırlanmıyor, artık 20 şehir hastanemiz var, her ilde hastanelerimiz, ilçelerde aynı şekilde. Artık bu ülkede kimsenin aklına devlet deyince zulüm gelmiyor, tam tersine şefkat geliyor, hizmet geliyor. Artık bu ülkede ne ırmaklar boşa akıyor, ne tarlalar suya hasret kalıyor, ne gölge veren ağaçlar kuruyor. Artık bu ülkede ne doğal gazı, petrolü toprağın altına hapsediliyor, ne güneşi boşa doğup batıyor, ne rüzgârı boşa esiyor. Artık bu ülkede kimse yolsuz, okulsuz, esersiz, hizmetsiz köylerine ağıt yakmıyor. Anadolu artık acılı ve mahzun değil, umutlu ve coşkulu bir şekilde geleceğine bakıyor. Sizler bu değişimi hem İstanbul’da, hem kendi şehirlerinizde bizzat yaşayarak gördünüz. Biz diyoruz ki, gelin ülkemizi 21 yılda kurduğumuz bu güçlü eser ve hizmet altyapısının üzerinde çok daha yükseğe taşıyalım. Türkiye yüzyılıyla evlatlarımıza güvenli, huzurlu, müreffeh bir ülke, bir gelecek bırakalım.

İlk turunu 14 Mayıs'ta yaptığımız cumhurbaşkanlığı seçiminde 27 milyonu aşkın oy ve yüzde 49,5’luk oranla bunun işaret fişeğini attınız. Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı’na vererek 322 milletvekiliyle iradenizin istikametini gösterdiniz. Şimdi geriye 28 Mayıs’ta yarım kalan işi tamamlamak kalıyor. Buradan ayrıldıktan sonra hemen memleketlerinizi arayıp akrabalarınıza, eşinize, dostunuza selamımızla birlikte 28 Mayıs’ta sandıkları sıkı tutmaları mesajımızı iletmenizi istiyorum. Rehavet yok, zafer sarhoşluğu yok, 14 Mayıs’ı 28 Mayıs’ta tamamlayalım, 29 Mayıs İstanbul’un fethiyle bunu inşallah taçlandıralım.

Gerilimden çamur siyasetinden, provokasyondan medet uman fitnecilere inat 28 Mayıs’ta sandıkları 85 milyon olarak bayram yerine çevireceğiz. Kaybedeceklerini anlayanların tahriklerine asla kapılmayacağı. Türkiye’nin tökezlemesini bekleyenlere aradıkları fırsatı vermeyeceğiz.

Bir haftamız var, yarın Devlet Beyle birlikte deprem bölgesindeyiz, aynı şekilde Pazar günü yine 2 vilayet deprem bölgesindeyiz, Salı günü 2 vilayet yine deprem bölgesindeyiz, bir tanesi Sivas olacak.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Rabbim bizi ülkemize ve milletimize hizmet yolundan ayırmasın diyorum. Sevginiz, coşkunuz, desteğiniz, ahde vefanız, kardeşliğiniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Yeniden buluşmak, yeniden kucaklaşmak ümidiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum.

Kalın sağlıcakla.

Ayrıca, yarından itibaren yurt dışında oy kullanma başlayacak, bu konuda da hassasiyetleri yurt dışındaki kardeşlerimize, vatandaşlarımıza bildirelim inşallah.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.