Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Sizlerin vasıtasıyla MEMUR-SEN çatısı altında ülkemizin dört bir yanında emek mücadelesi veren tüm kardeşlerime selamlarımı gönderiyorum. Aynı şekilde Genel Kurulumuzu teşrif eden dünyanın farklı ülkelerinden 80 sendika liderine de ülkemize hoş geldiniz diyorum. Sözlerimin hemen başında sizlerle birlikte tüm çalışanlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum.
Bu arada özellikle de Tel Abyad’da ebediyete uğurladığımız Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Özgür Barçın evladımıza, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Resul Barutçu evladımıza Allah’tan rahmet diliyorum, Rabbim şehitler safında bu kardeşlerimize inanıyorum ki Peygamberimize komşu edecektir.
MEMUR-SEN camiasıyla bir araya gelmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bu güzel atmosferde gönüllerimizi buluşturan MEMUR-SEN Bakanına ve yönetimine teşekkür ediyorum. MEMUR-SEN’in 7. Genel Kurulu’nun konfederasyonumuz başka olmak üzere ülkemiz, milletimiz ve tüm kamu personelimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Genel Kurulda bayrağı devredecek arkadaşlarımıza gayretleri ve hizmetleri için teşekkür ediyorum. Güven tazeleyip görevlerine devam edecek veya yeni sorumluluk üstlenecek kardeşlerimize de Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.
Bu vesileyle, bir kez daha MEMUR-SEN’in kurucusu değerli abimiz, şair, düşünüz, muallim ve aynı zamanda yürekli bir dava adamı olan Mehmet Akif İnan’ı rahmetle yad ediyorum.
Merhum Akif İnan bir şiirinde şöyle diyordu:
“Kim demiş her şeyin bitişi ölüm,
Destanlar yayılır mezarlarımızdan.”
Akif ağabey de sadece hayatıyla, eserleriyle, sadece mücadelesiyle değil, aynı zamanda vefatıyla da destan yazan sembol isimlerimizden biriydi. Miras olarak arkasında davasına vakfedilmiş bir ömür, halen coşkuyla terennüm ettiğimiz şiirler ile MEMUR-SEN gibi önemli bir müessese bıraktı.
Merhum Akif İnan’ın kurduğu, temellerini attığı, istikametini çizdiği MEMUR-SEN, kamu görevlilerimizin hakkını savunma yanında milli iradeye sahip çıkan cesur duruşuyla da temayüz etmiştir. Kuruluşundan bugüne geçen 28 yıllık dönemde MEMUR-SEN daima tavrını haktan, adaletten ve demokratik değerlerden yana koymuştur. 28 Şubat dönemi dahil, milli iradeyi hedef alan tüm girişimler karşısında dik durmuş, sağlam durmuş, vesayetçilerin tehditlerine boğun eğmemiştir.
Memurların meseleleri kadar İslam coğrafyasındaki kanayan yaralarımızı da gündeme getiren bir vicdan hareketi olmuştur. Ülkemizle birlikte dünyanın dört bir tarafında hakları çiğnen, emekleri, alın terleri sömürülen tüm mazlumlara da kol ve kanta germiştir.
Vesayetçi sistemle, çetelerle, mafyayla, terör örgütleriyle, cuntacılarla, devletin kılcallarına kadar sızmış Haşhaşi bozuntularıyla mücadelemizde hep yanımızda olan MEMUR-SEN’e teşekkür ediyoruz.
Bu temiz, bu özgün geleneğin daha da güçlendirilerek gelecek nesillere taşınması büyük önem arz ediyor. MEMUR-SEN’in kuruluş ilkeleri çerçevesinde önümüzdeki dönemde kutlu mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğine inanıyorum. Rabbim hepimize Akif İnan gibi bir hayat yaşamayı, onun gibi geride hayırlı, şükranla yâd edilecek esereler bırakmayı nasip etsin diyorum.
Değerli Kardeşlerim,
MEMUR-SEN gibi ayağı bu toprakla sağlam basan, ilhamını milletin kadim değerlerinden alan Türkiye merkezli hareket eden kuruluşlarımızın varlığıyla ne kadar gurur duysak azdır. Sivil toplum örgütlerimizin içtimai hayatımızda nasıl büyük bir boşluğu doldurduğuna 6 Şubat depremlerinde bir kez daha şahit olduk. Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra belediyelerimiz, sendikalarımız, gönüllü kuruluşlarımız bu süreçte olağanüstü çaba sergiledi. Son asrın en büyük doğal afetinde MEMUR-SEN camiası ilk andan itibaren tam bir seferberlik ruhuyla hareket etti.
MEMUR-SEN’in 270 kişilik arama-kurtarma ekibi gece-gündüz çalışarak, pek çok insanımızı enkazların altından canlı çıkardı. Yardım kampanyalarından kan bağışına, çadırdan nakdi yardımlara kadar her alanda MEMUR-SEN’li kardeşlerimiz depremzedelerimizin yanında oldu.
Biliyorsunuz bu deprem felaketinde sizler canla başla çalışırken, kimileri de yalnızca şov yapmanın, acılarımızı istismar etmenin peşinde koştu. İnsanımızın canı yanarken bunlar devleti, devletin kurumlarını özellikle suçladılar, milleti kışkırttılar, hamaset yaptılar. Yıkıntılar önünde bol bol poz verdiler. İşleri bittikten sonra da deprem bölgesini terk ettiler. Biz ise devletimizin tüm kurumlarıyla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla halen sahadayız. Seçim gündeminden bağımsız olarak bölgede yürütülen tüm çalışmaları gün be gün takip ediyoruz.
Son olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le Akif İnan’ın da memleketi sayılan Kahramanmaraş’ta afet konutlarımızın temellerini attık. 1000 afet konutunun temelini İlham Aliyev kardeşimizle attık. Bu 1000 afet konutunun yanında başka ne var? Okulu var, gayet güzel bir proje. Bunun yanında camisi var, bunun yanında sosyal donatı alanları var. Bunlar durup dururken olmadı. Bunlar, işte tek millet, iki devlet olmanın bir gerçeğidir.
İnşallah 319 bini ilk 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konutun ve köy evinin inşaatını tamamlayacağız. Tabii bu arada bazı köy evlerinin teslimini de yaptık. Afette evi yıkılan, düzeni sarsılan, hayatı alt-üst olan kardeşlerimizi yeni yuvalarına kavuşturuncaya kadar durmayacağız, dinlenmeyeceğiz. Elbette yükümüz ağır, sorumluluklarımız çok, elbette vatandaşlarımızın bizden büyük beklentileri var. Ama millet-devlet olarak inancımız, irademiz, engelleri aşma kararlılığımız tüm bunların hepsinden çok daha güçlüdür.
Geçmişte Marmara depremi sonrasında yaşadıklarımızı hatırlayın, kimdi onlar? İşte şu andaki CHP. Ne yaptılar? Hiç. Biz o zaman da yine deprem bölgesini gezdik dolaştık, ama maalesef ortada yönetim diye bir şey yoktu. Ülkemiz 1999 depreminde sadece can kayıplarıyla sarsılmadı, sadece yıkıntıların altında ezilmedi, ekonomik olarak da ciddi bir darboğaza girdi. Memur, işçi, emekli maaşları ancak dışarıdan gelen paralarla ödenebildi. Bugün ülkeye utanmadan, sıkılmadan 300 milyar dolar getireceğim yalanını atanlar, o günlerde IMF komiserlerinin çantacılığını yapıyordu. Bay bay Kemal, halef-selef olduklarınız o zaman niçin size 1 kuruş para vermediler? Memurların parasını ödeyemediniz. Ülkeye yatırımlar noktasında en ufak bir şey yapamadınız?
Bizim ise elhamdülillah böyle bir derdimiz yok. İşte 2023, IMF Türkiye’den alacağını tahsil için bizimle görüşüyor. Davos’tayız, o zaman Bebecan benim Bakanım. Ve Davos’ta IMF’in Başkanıyla konuşuyoruz. Kendisine dedim ki; Türkiye’den alacaklarınızı alıyor musunuz? Alıyoruz. Türkiye’nin Başbakanı benim, siz alacaklarınızı alacaksınız, ama Türkiye’yi siz yönetemezsiniz, Türkiye’yi ben yönetirim. O zaman bizim 23,5 milyar dolar borcumuz var IMF’e, o zaman Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolar. Ve aradan yıllar geçti, sene 2013, 2013’te biz IMF’e olan borcumuzu bitirdik ve ondan sonra da IMF ile ilişiğimizi kestik.
Bu arada ne oldu? Bu arada bay bay Kemal, onun bir Sözcüsü var, bir de İP’in de malum Merkez Bankası’ndan şöyle bir uğrayıp geçen bir garibi var, ikisi beraber bir otel odasında IMF’in temsilcileriyle görüşmeler yaptılar. Neymiş, biz sıkıntıdaymışız, IMF’den para almamız lazımmış. Biz tabii o zaman dedik ki; bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok, gerek yok. Ve onlar geldiği gibi döndüler. O gün-bugün ihtiyaç yok. Şimdi ne diyor bu? Herhalde esrar-eroin kaçakçılarının Londra’ya götürdüğü paralardan 300 milyar dolar alacak, bu başka türlü gelmez.
Değerli Kardeşlerim,
Bakın 27,5 milyar dolar o zaman döviz rezervimiz vardı Merkez Bankası’nın, elhamdülillah şu anda 122 milyar dolar bizim döviz rezervimiz var. Tabii bununla da bunlar kalmıyor, yetinmiyor, çünkü bunlarda yalan bol. Eğer yalan sanatını öğrenmek isteyenler varsa, bay bay Kemal’e müracaat etsinler, bu işi çok iyi bilir, çok iyi bilir. Ben tabii sizlere yalanı asla tavsiye edemem, çünkü bu millet doğruluk üzere ayakta durmuştur, yalan üzere değil.
Milletimiz bırakın geleceğe dair umut beslemeyi, yarın ne olacağını dahi o zamanlar kestiremiyordu. Türkiye, 6 Şubat’ta çok daha geniş bir alanda, çok daha yıkıcı, şiddeti çok daha büyük bir deprem yaşadı. Elini vicdanına koyan herkes kabul edecektir ki bugün bambaşka bir tablo vardır. Asrın felaketine maruz kalsak da, milletimizi de, devletimizi de enkazların altında bırakmadık.
Şimdi duamız şudur: Ya Rab, vefat edenlere rahmet eyle. Mekânlarını cennet eyle. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar lütfeyle. Enkazları bir an önce kaldırmaya bizleri muktedir eyle. Aynı şekilde, kalıcı konutları da bir an önce bitirmeye bizleri muktedir eyle.
İnşallah, bunları da gerçekleştireceğiz.
Hane desteği, taşınma ve kira yardımı ile vefat edenlerin yakınlarına nakdi yardım olarak bugüne kadar 30 milyar lira ödeme yaptık. Halen 3,5 milyon insanımızın barınma dâhil tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Kalıcı konutların inşası için kolları sıvadık, hatta Bayramdan itibaren tamamlanan evlerimizi teslim etmeye de başladık.
Felaket bölgesindeki 11 vilayetimiz ve 14 milyon insanımız devletine, Hükümetine güveniyor. Hepsinden öte, istikbaline güvenle bakıyor. Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun, hiçbir vatandaşımız 1 sene içerisinde yeni yuvasına kavuşacağından asla şüphe duymuyor. Devletle millet arasında işte böyle bir güven iklimi tesis ettik. Bu güven ilişkisini kalıcı hale getirerek daha da güçlendirmekte kararlıyız.
Değerli Kardeşlerim,
Biz sadece deprem yaralarını sarmakla kalmadık. Hesaplamalara göre 104 milyar doları bulan deprem maliyetine rağmen, milletimizin diğer alanlardaki sorunlarını çözmeye, birbirinden önemli projeleri devreye almaya devam ettik.
Bunun yanında, yerli gazımızın sevincini milletimizle paylaşmak için ilk ay ısınma dahil konutlardaki tüm doğal gaz faturalarını ücretsiz yaptık. Ayrıca, 1 yıl boyunca yine konutlardaki mutfak ve su ısıtma ihtiyaçlarına karşılık gelen miktardaki doğal gaz tüketimini faturalardan düşüyoruz. Bu müjdemizle ilgili Cumhurbaşkanı Kararnamesi’ni Resmi Gazete’nin bugünkü nüshasında yayınladık, dün akşam imzaladım. Milletimizin tüm fertlerine tekrar hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Öğretmenlerimizden sağlıkçılarımıza kadar, Cumhuriyet tarihinin en büyük atamalarını yapıyoruz. Emeklilerimizden memurlarımıza, işçilerimizden iş dünyamıza hiç kimseyi, toplumumuzun hiçbir kesimini ihmal etmiyoruz. Milletimize verdiğimiz hangi söz varsa, bahaneye sığınmadan tek-tek hayata geçiriyoruz.
Emeklilikte yaşı bekleyen 2 milyon 250 bin kardeşimizin talebini karşıladık. Nisan ayından itibaren şartları uyan vatandaşlarımız maaşlarını almaya başladı. En düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya, bayram ikramiyelerini de 2 bin liraya çıkartarak bir başka önemli adım daha attık. Ramazan Bayramında zamlı ikramiyelerini hesaplarına yatırarak emeklilerimize çifte bayram yaşattık.
Ayrıca, diğer emeklilerimizin durumlarını da iyileştirecek bir hazırlık yapması noktasında Çalışma ve Maliye Bakanlığı’mızı talimatlandırdık. Seçimden sonra yeni Meclis’in yasama faaliyetlerine başlamasıyla 7 bin 500 liranın üzerine emekli maaşı alan vatandaşlarımızı da sevindirecek bir güzel haberi inşallah milletimizle paylaşacağız.
Yine bu dönemde müjdesini sizlerle birlikte verdiğimiz sözleşmeli kamu görevlilerinin kadroya geçişini sağladık. Böylece farklı kamu kurumlarında çalışan yaklaşık 500 bin kardeşimizin sorununu çözüme kavuşturduk.
Kamu çalışanlarının ve emeklilerinin uzun süredir beklediği ek gösterge düzenlemesini hayata geçirdik.
Sene başında kamu çalışanlarımıza ilave yüzde 13,5 buçuk oranında refah payı vererek çalışanlarımıza yüzde 30 oranında zam yaptık. Böylece 2002 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını, reel olarak yüzde 136 artışla yaklaşık 12 bin liraya çıkardık. Temmuz ayında enflasyon farkı yanında refah payı artışını da dikkate alan bir düzenlemeyi yapacağız. Memurlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü yine tutacağız. Biz bugüne kadar ne dedik? Hiçbir zaman memurumuzu ve işçimizi enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz.
Birilerinin dönemsel olarak fiyatları yükselen, sonra da tekrar düşen bazı ürünler üzerinden kötümser bir tablo çizmek istediklerini görüyoruz. Son mahalli idareler seçimleri öncesinde yaptıkları istismar siyasetinin aynısını bugün de tekrarlıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, Avrupa’da herhalde sizler de sosyal medyada görmüşsünüzdür; Cumhurbaşkanlarına oy verenler kalkmışlar fakire oy vermişler. Yanındaki üç tanesine de patates, domates ve salatalık koymuşlar. Benim vatandaşım bu işi gayet iyi biliyor, gayet iyi biliyor, ama bay bay Kemal öğrenecek, daha yapacak çok iş var.
Dün gece Kılıçdaroğlu çıkmış asgari ücret üzerindeki vergiyi kaldırmaktan bahsediyor. Yahu bir insan bu kadar mı ülkesinden ve milletinden habersiz olur? Bir siyasetçi çalışma hayatına bu kadar mı yabancı olur? Hani derler ya, uyan da balığa gidelim. Ya biz asgari ücreti vergi dışı bırakalı neredeyse 1,5 sene oldu bay bay Kemal. Dahası diğer ücretlilerin de asgari ücret kadarki gelirlerini vergi dışı bıraktık, hiç mi gündemi takip etmiyorsun? Ya bu akıl hocalarına ders ver, ama onlar da sana ders vermiyor. Bizim emekçi kardeşlerimiz için neler yaptığımızı hiç mi araştırmıyorsun? Önüne konulan kâğıt parçalarını okumadan önce hiç mi sorgulamıyorsun? İnşallah 14 Mayıs’ta bu trajikomik durumlara da son verecek, tekaüt vakti geldiği anlaşılan Kılıçdaroğlu’nu siyasetten emekli edeceğiz. Böylece hem kendisini, hem CHP seçmenini, hem de milletimizi bu eziyetten kurtaracağız.
Kılıçdaroğlu ve ortakları hangi yalana sarılırsa sarılsın, sokaktaki vatandaş bunların çapsızlıklarını da, bizim gayretlerimizi de çok iyi biliyor, görüyor, refahını artırmak için verdiğimiz samimi mücadeleyi takdir ediyor. İşte rakamlar ve oranlar ortada. Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin alım gücü 2002 yılına göre bugün her bakımdan daha fazladır.
Deprem sonrası özellikle büyük şehirlerimizde aniden artan kira fiyatlarıyla ilgili olarak söylüyorum, gerekli çalışmaları yapıyoruz. Gerek TOKİ vasıtasıyla daha fazla konut üreterek, gerekse memurlarımız ve ücretli çalışanlarımızın refah kayıplarının önüne geçerek bu meseleyi de mutlaka çözüme kavuşturacağız.
Değerli Arkadaşlar, şunu unutmayın: Biz siyaseti ikbal için değil ülkeye ve millete hizmet için yapan insanlarız. Biz milletin derdiyle dertlenen, yükünü hafifletmeye çalışan bir kadroyuz. Biz hangi görüşten olursa olsun 85 milyonun her bir ferdine özellikle mesuliyet duygusuyla hareket eden bir ittifakız. İnsanları fikrine, meşrebine, mezhebine, kökenine göre ayırmanın ne inancımızda, ne de siyasi geleneğimizde yeri vardır, asla olmayacaktır.
Bay bay Kemal diyor ki, ben Aleviyim. Ya senin Aleviliğinden bize ne? Biz böyle bir şeyden dolayı seni eleştirdik mi? Hayırlı olsun, ne kadar güzel. Ama bugüne kadar sen bunu hiç söylemiyordun, ne oldu da şimdi söyledin? Çok manidar.
İlham Aliyev gardaşım diyor ki… Hani o malum köprüde ne diyordu köprünün üzerindeki kardeşlerimiz saldırdıkları zaman kafir? Bizi bizim Türk kardeşlerimiz, onlar öldürsün, bizi bunlara öldürtmeyin.
Değerli Kardeşlerim,
Bu millet, böyle bir millet. Ama ne yazık ki o zaman da bu işin başını çeken yine CHP’nin başındaki zattı. Fakat bu millet artık bunları yutmayacak ve bunlara artık benim milletim prim vermeyecek. Hangi kurumda çalışırsa çalışsın, hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun bunların hiçbiri bizim derdimiz değildir. Rabbimiz ne buyuruyor? Biz sizleri kavimlere, kabilelere ayırdık, birbirinizle iyi tanışasınız, anlaşasınız diye. Üstünlük, Allah katında ittika iledir; mesele bu. Sen Alevi olmuşsun, şu olmuşsun-bu olmuşsun, bunların hiç birisi bay bay Kemal bizi ilgilendirmiyor. Ve bunun soruşturmasını yapacak olan da Rabbimdir, biz değiliz, biz kimiz ya, biz kimiz?
Bugüne kadar küresel ekonominin ve ülkemizin mali durumuna bakmaksızın kamu görevlilerimize gelecek kaygısı biz yaşatmadık. Kılıçdaroğlu gibi her hafta Meclis kürsüsünden farklı meslek gruplarını tehdit etmedik. Neler demedi? Polisimizi tehdit etti, öğretmenlerimizi tehdit etti, doktorlarımızı tehdit etti, aklınıza kim gelirse. Göreve gelince elbette devr-i sabık yaratacağız diyen tek parti faşizmi heveslisi zorbalardan olmadık. Kimsenin ekmeğiyle oynamadık. Şimdi ne diyor? Biz kimseyi işinden etmeyeceğiz. Ya 4 yıldır belediyelerde işlerinden edilen benim vatandaşlarımın hakkını-hukukunu acaba sen neyle izah edeceksin?
İyi bir Ankara diyor, iyi bir İstanbul diyor, iyi bir İzmir diyor; ya ne iyisi? İşte 4 senedir sizi gördük, her tarafı pislik götürüyor, İzmir öyle, Ankara öyle, İstanbul öyle. Zaten bir yağmur vesaire yağdığı zaman bakıyorsun belediye başkanları ortada yok. Niye? Tatildeler. Bunlar için en uygun yer Bodrum, hep oradalar. Devlete, millete ve vazifesine ihanet etmediği sürece kimseye biz kapıyı göstermedik. İnşallah bundan sonra aynı ilkeli, ahlaklı ve kuşatıcı tavrımızı koruyacağız. Daha elinde hiçbir güç ve imkan yokken kamu personelini tehdit edenlere meydanı bırakmayacağız.
Hale bak, elma şekeri dağıtır gibi önüne gelene birer cumhurbaşkanlığı yardımcılığı verdi. Önce altılı masa dedi, sonra bu yedi oldu, daha sonra dokuz oldu, şu anda bununla yürüyor. Ne Kılıçdaroğlu ve ortakları gibi devletimizi FETÖ’cülere ve bölücülere teslim edeceğiz, ne de sırf siyasi görüşü sebebiyle birilerini dışlayacağız. İşini layıkıyla yapan, görevine sadık, milletine aşkla hizmet eden herkesin hakkını aldığı bir yönetim olarak yolumuza devam edeceğiz.
Ekonomiden diplomasiyle, özgürlüklerden hakların teslimine nice başarıya beraber imza attığımız gibi, Türkiye yüzyılını da sizlerle beraber kuracağız. MEMUR-SEN’in bu vizyonumuzu gerçeğe dönüştürme mücadelemizde de bizleri yalnız bırakmayacağına inanıyorum. Bunun için 14 Mayıs çok büyük önem taşıyor.
Seçimde önümüze gelecek oy pusulasında sadece ittifaklar ve adaylar olmayacak, bu pusulada aynı zamanda 2 farklı gelecek olacak, 2 farklı toplum ve devlet tasavvuru yer alacak. Ya toplumun temel direği olan aile kurumuna sahip çıkanları ya da aile düşmanı sapkın akımların desteğini alanları tercih edeceğiz. Cumhur İttifakı LGBT’ci değildir. Şu anda adı millet olan zillet ittifakında LGBT aleyhine bir söz duydunuz mu? Yok. Çünkü LGBT’yi açık ve net ne yapıyorlar? Başta Ana Muhalefet olmak üzere savunuyorlar, İP savunuyor. Ya bizim kutsalımız nedir? Ailedir. Aile kurumunu bu denli bir kenara koyan anlayışa 14 Mayıs’ta benim milletim gereken dersi verecektir, ben buna inanıyorum.
Ya ülkenin bekasını her türlü hesabın üstünde tutanları ya da çıkarları için bölücülerle ve FETÖ’cülerle iş birliği yapmaktan çekinmeyenleri seçeceğiz. Ya 85 milyonun birlik ve beraberliğini savunanları, ya bu toplumu Alevi-Sünni, Kürt-Türk diye bölen fitne tüccarlarını tercih edeceğiz. Ya son 21 yıldır ülkeyi başarıdan başarıya koşturan ehil kadrolara ya da geçmişinde SSK’yı batırmaktan başka hiçbir hikayesi olmayan bir muhterise oy vereceğiz. 14 Mayıs seçimleri işte bu kadar önemli, bu kadar hayati, istikbalimiz açısından bu derece mühim bir seçimdir.
Daha kendi aralarında anlaşamayanların ülkenin sorunlarını çözmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Daha önce meydanlarda verdikleri hiçbir sözü tutmayanların bol keseden dağıttıkları vaatlerin de üzerine beton dökeceğini çok iyi biliyoruz.
14 Mayıs günü sandık başına gittiğimizde, 27 Mayıs darbesiyle darağacına gönderilenleri unutmayacağız. 28 Şubat vesayetiyle çalınan yıllarımızı unutmayacağız. 27 Nisan bildirgesiyle gasp edilmek istenen iradeyi unutmayacağız. Gezi olaylarındaki vandallıkları, edepsizlikleri unutmayacağız. 15 Temmuz ihanetine direnirken can veren kahramanları unutmayacağız. Diyarbakır’da o Selo dinelen edepsizin benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 51 Kürt kardeşimizin, evet, öldürülmesine neden olan, Yasin Börü’nün öldürülmesine neden olan o attığı adımı unutmayacağız.
Şimdi ne diyorlar? Selo’yu çıkaracağız. Bu millet bu teröristin çıkışına Allah’ın izniyle müsaade etmez. Ben milletime inanıyorum, milletime güveniyorum, Allah’ın izniyle 14 Mayıs’ta sandıkları gümbür-gümbür patlatacağınıza inanıyorum, ama durmak yok, yola devam.
Dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin başarısı için ellerini semaya açıp dua edenleri de asla ve asla unutmayacağız. Yani hep birlikte elimizi vicdanımıza koyacak, ölçecek, tartacak, doğruya doğru diyerek istikbalimiz için en hayırlı kararı vereceğiz.
Daha kendi aralarında anlaşamayanların ülkenin sorunlarını çözmesinden mümkün olmadığını biliyoruz. Daha önce meydanlarda verdikleri hiçbir sözü tutmayanların, bugün bol keseden dağıttıkları vaatlerin de üzerine beton dökeceğini çok iyi biliyoruz.
MEMUR-SEN camiasının bir kez daha yanımızda çok güçlü bir şekilde duracağından asla şüphe duymuyorum. Sizlerden 14 Mayıs’ta karşımızdaki koalisyon masasını altındakilerle, üstündekilerle, perde arkasından bunlara emir verenlerle birlikte sandığa gömmenizi bekliyorum.
Şimdi hazır mısınız? Şöyle gür bir sedayla, sadece Ankara değil tüm Türkiye inim inim inlesin. Biliyorsunuz bunların bayrak diye bir derdi yok, millet diye bir derdi yok, vatan diye bir derdi yok, ezan diye bir derdi yok; ama bu söylediklerimin derdi olanlar burada.
Hazır mıyız? Buyurun kalkalım, hep beraber Türkiye’ye seslenelim.
Tek millet… Tek bayrak… Tek vatan… Tek devlet…
Bir olacağız… İri olacağız… Diri olacağız… Kardeş olacağız… Hep birlikte Türkiye olacağız… Ahde vefanız, kadirşinaslığınız, aşkınız, sevdanız için her birinize tekrar teşekkür ediyorum.
Bu düşüncelerle MEMUR-SEN’in 7. Olağan Genel Kurulu’nun başarılı geçmesini diliyorum. Konfederasyonun özellikle hizmet etmiş tüm kardeşlerime tekrar şükranlarımı sunuyor, ahirete irtihal edenleri rahmetle anıyorum.
Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum, kalın sağlıcakla.