Restorasyonu Tamamlanan Aydos Kalesi ve Sultan Korusu Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

03.02.2023

Sevgili İstanbullular,

Sultanbeyli’nin Saygıdeğer Güzel İnsanları,

Hanımefendiler,

Kıymetli Gençler.

Aziz Kardeşlerim,

Sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sultanbeyli’nin bizim kalbimizde ayrı bir yeri var. Biz burayı bazıları gibi yalan yanlış, gazete, televizyon haberlerinden duymadık. Sultanbeyli ile muhabbetimizi gençlik yıllarımızdan beri her mahallesi ile her sokağı ile adım adım dolaşarak kurduk, geliştirdik.

 Malum olduğu üzere İstanbul’un çevresindeki pek çok yer gibi Sultanbeyli de 1960’larda başlayan ve 1980’lerde adeta patlama yapan bir büyümeyle ilçe oldu. Sultanbeyli, ilk yapılaşma dönemlerinde hepimizin bildiği sebeplerle sağlıksız şehirleşmenin sembollerinden biri haline gelmişti. Büyükşehir Belediye Başkanlığımızda başlayan, Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde devam eden süreçte Sultanbeyli’nin sorunlarını çözdük, altyapısını tamamladık. Elbette hâlâ düzeltilmesi gereken görüntülere rastlıyoruz. Buna rağmen artık Sultanbeyli 350 bini aşan nüfusuyla İstanbul’un en cazip ilçelerinden biri olarak öne çıkıyor.

Şu anda karşımda muhteşem bir katılım görüyorum. İşte bu Sultanbeyli’nin nereye doğru yürüdüğünü gösteriyor. 2023 Haziran’ına değil şimdi 14 Mayıs’ına hazır mıyız?

Kapı-kapı dolaşıyor muyuz?

Ana Kademe, girilmedik ev bırakmayacaksınız.

Anneler; çalmadık kapı bırakmayacaksınız.

Gençler; arkadaşlarınızı tek-tek evvel Allah sandığa götüreceksiniz.

30 yaşından önce 25’e, sonra 18’e seçme seçilme yaşını getiren kim? Biz. Gençlere, “ya Parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız” diyenler kimdi? Bu CHP. Biz ne dedik? Biz dedik ki; Fatih 18 yaşında bir çağ kapadı, bir çağ açtı. Onun torunları olarak bizim gençliğimiz de evvel Allah Parlamentoda yerini alır ve aldılar.

Şimdi bugün enteresan bir toplantı yapıyoruz. Bir yanı Aydos Dağı’na, diğer yanı Teferrüç Tepesi’ne dayanan ilçemizi bugün her iki tarafta da iki büyük esere kavuşturuyoruz. Bugün açılışını yaptığımız eserler, konumları ve hikâyeleriyle ihtimamı hak eden yerlerdir. Aydos Kalesi, 11. Yüzyıl’a kadar uzanan geçmişi ve Abdurrahman Gazi’nin kahramanı olduğu fetih hikâyesiyle milletimizin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. Kalede 13 yıldır adeta iğneyle kuyu kazar gibi sürdürülen çalışmaların ve Belediyemizin yaptığı yatırımların neticesinde ortaya böyle bir eser çıktı.

Sultan Korusu da, yaklaşık 127 bin metrekare bir alanda kütüphanesinden sosyal, kültürel, sportif tesislerine, yürüme ve bisiklet yollarından otoparkına kadar ilçemize yakışır bir mesire yeri oldu. Açılışını yapmak üzere bir araya geldiğimiz Aydos Kalesi’nin ve Teferrüç Tepe’deki Sultan Korusu’nun ilçemize, şehrimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Maziden atiye kurduğu güçlü köprüyle büyüyen, gelişen Sultanbeyli’ye bu güzel eserleri kazandıran Belediyemizi, Belediye Başkanımızı ve ekibini tebrik ediyorum.

Kardeşlerim,

İstanbul asla ihmale gelmeyen bir şehirdir. İstanbul, itina ister, fedakârlık ister, gayret ister, hepsinden öte kendisine tutkuyla bağlanılmasını ister. Burası öyle bir yerdir ki, bu şehre aşkla hizmet edenin aşamayacağı hiçbir engel, üstesinden gelemeyeceği hiçbir sıkıntı olmaz. Buradayım zaten.

Biz siyasete başladığımız ilk yıllardan Belediye Başkanlığı dönemimize, sonrasında sorumluluk üstlendiğimiz her yerde bu anlayışla hareket ettik. Bakanlıklarımızla, kurumlarımızla bu şehri hak ettiği yatırımlara kavuşturmak için gece-gündüz çalıştık. Hangi işin hangi kurumun sorumluluğunda olduğuna bakmadan İstanbul’un her meselesinin çözümüne dört elle sarıldık. Şayet kendi halinde devam etse, ulaşımıyla, suyuyla, çöpüyle, kanalizasyonuyla, arıtmasıyla, elektriğiyle, doğal gazıyla, velhasıl tüm altyapısıyla çöküp kalkacak, ayakta duracak mecali olmazdı, ama İstanbul’u biz yeniden ayağa kaldırdık.

Biz gelmeden önce ne vardı İstanbul’da? Çöp, çukur, çamur; CHP bu demek. Bay bay Kemal’e 14 Mayıs’ta dersi vermeye hazır mısınız?

Yandaşlarına dersi vermeye hazır mısınız?

Sağ olun, var olun. Ben size inanıyorum, size güveniyorum. Evvel Allah durmak yok… Durmak yok…

Şimdi Boğazın her iki yakasında yaptığımız devasa yatırımları, yahu denizin altından geçirdiğimiz Marmaray ve Avrasya Tüneli ile biz bu ülkede tarih yazdık, tarih. Fatih karadan kadırgaları yürüttü, onun torunları olarak biz de Marmaray’ın altından raylı sistemi yürüttük. Bay bay Kemal, var mı böyle bir eseriniz? Yanındakiler, var mı böyle bir eseriniz? Büyükşehirler var elinizde, bu büyükşehirlerde ne yaptınız ya, söyleyin, şunu yaptık deyin. Hiç.

İstanbul susuz muydu? İstanbul’a suyu 110 kilometreden Istranca Dağlarını delerek biz getirmedik mi?

Kardeşlerim,

Bu bölgeler susuz değil miydi? Buralar da susuzdu. Ta Sakarya’dan aynı şekilde buraya suyu biz getirmedik mi? Biz laf üretmedik iş ürettik, iş. Şehrin ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları yüzlerce kilometre öteden alıp buralara taşıdık.

İşte Yavuz Sultan Selim Köprüsü yaptık mı? Şimdi düşünün, nerelerden nerelere geldik. İlçelerde de belediye başkanlarımızın verdikleri mücadelenin, gösterdikleri gayretin yakın şahidiyim.

Elbette bir şehrin önce bünyesindeki kanserli hücrelerden arındırmak, ardından ekonomik ve sosyal potansiyelini harekete geçirmek, aynı zamanda tabii, tarihi ve insani güzelliklerini ortaya çıkarmak; bunların hiçbiri kolay kolay olmuyor. Üstelik tüm bu çalışmaları, yaptıklarımızı engellemek, hatta tersine çevirmek için buldukları hiçbir fırsatı kaçırmayan bir güruha rağmen yürütüyorsanız işiniz daha zor. Ülkenin ve İstanbul’un enerjisini tüketerek, vaktini ve imkânlarını heba ederek, yıllarını çalanlar hiç boş durmadı, durmuyor. Kendi köhne düzenlerini sürdürmek için vesayetten darbeye, terör örgütlerinden emperyalistlere kadar herkese göz kırpanlar hep olduğu gibi yine karşımızda kol kola girdiler. Ne diyor? Batı ne diyecekmiş… Ne diyecekmiş? Vay vay vay, yazıklar olsun. Avrupa’nın aferin demesine bunlar muhtaç. Biz ise, işte karşımdaki milletimin aferin demesine ihtiyacımız var. Bunlar herkese eyvallah ederler. Bir tek değerleriyle, inancıyla, tarihiyle, kültürüyle, ihtiyaçlarıyla, beklentileriyle bu millete dönüp bakmazlar. Biz de hayatımızın her safhasında olduğu gibi bugün de sadece Allah’a güveniyor, sadece milletimizden destek bekliyoruz. Ne diyor şair:

“Allah’a dayan, saye sarıl, hükmüne ram ol;

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”

Tek parti özentisi faşist zihniyetin Rahmetli Menderes’in, yarın Aydın’dayım, Menderes’in oradayım yarın, “Yeter, söz milletindir” diyerek milletimiz adına sergilediği meydan okumayı, aradan geçen üççeyrek asra rağmen hâlâ hazmedemediğini görüyoruz. Esasen bizim de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan başlayarak milletimizle birlikte bunlara karşı girdiğimiz her seçim, kazandığımız her başarı yeni bir meydan okumaydı. Ülkemizin 14 Mayıs’ta gideceği seçimlerde küresel güçleri arkasına alarak yeniden tek parti faşizmini hortlatmak isteyen zihniyete karşı yeni bir meydan okumaya hazırlanıyoruz. Hazır mıyız? Önümüzdeki seçimlerde, yeter, söz de, karar da, gelecek de milletindir diyerek huzurunuza geliyoruz. Türkiye yüzyılını beraberce inşa edelim diyerek desteğinize talibiz.

Kadınlarımıza, gelin, Türkiye yüzyılını birlikte tasarlayalım, birlikte ilmik-ilmik dokuyalım diyoruz. Hanımlar, hazır mısınız? Durmak yok... Çok çalışacağız ha. Bir hanım 10 hanım demektir, tamam. Bir genç 10 genç demektir. Bir ana kademe 10 ana kademe demektir. Var mıyız? Gençlerimiz, gelin, size emanet edeceğimiz Türkiye yüzyılını birlikte kuralım, Türkiye yüzyılının kodlarını birlikte yazalım diyoruz.

Geçtiğimiz 20 yılda İstanbul başta olmak üzere ülkemizin 81 vilayetinin tamamını nasıl asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduysak, bu altyapı üzerinde Türkiye yüzyılı destanını hep beraber yazalım diyoruz. Bu millet bunu yapar mı? Yapar mı? Bay bay Kemal yapar mı?

Ona şunu söyleyin, onun yanındaki gelenlere: Git, Okmeydanı SSK Hastanesi’ndeki pislikleri temizle. Biz onun bıraktığı maalesef o hastanesi şimdi Profesör Doktor Cemil Taşçıoğlu modern hastanesi yaptık.

Sizlerden, güya bize karşı aday çıkarmak için kurdukları masanın altından birbirlerini tekmelemekten başka bir şey yapmaya fırsat bulamayanlara, eser ve hizmet siyaseti tercihinizi bir kez daha sandıkta göstermenizi istiyorum. Hazır mıyız? CHP’nin başındaki zatın büyük bir hevesle sarıldığı biliyorsunuz Bay Kemal sıfatını terfi ettirdik, şimdi 14 Mayıs’ta artık adı ne oldu? Bay bay Kemal’e çevireceğinizden şüphe duymuyorum.

Kardeşlerim,

Unutmayınız, 14 Mayıs’ta sadece CHP’nin başındaki zata bay bay demekle kalmayacak, aynı zamanda tek parti zihniyetinin bu son çırpınışlarını da beraberce sandığa gömeceğiz.

Milleti ve onun iradesini bir kenara bırakıp ülkeyi 6 kişinin hırslarının oyuncağı haline getirmek isteyenlerin heveslerini inşallah kursaklarında bırakacağız. Ülkenin yönetimini yetkiyi milletten kişi yerine hiçbir meşru hakları olmayan bir grup muhterise teslim etmek isteyenlerin oyunlarını inşallah sandıkta bozacağız.

Bu zafer, aynı zamanda son 3,5 yıldır adeta kaderine terk edilen, unutulan, kaynakları sömürülürken eser ve hizmetten mahrum bırakılan İstanbul’un da ayağına vurulan prangalardan kurtuluşunun işareti olacaktır.

Değerli kardeşlerim,

 Sultanbeyli’den bugüne kadar hep olduğu gibi 14 Mayıs’ta da bu kutlu mücadelede tüm gücüyle yanımızda yer almasını bekliyoruz. Buradan her vatandaşımı, ülkemizin dünden bugüne muhasebesini yaparak -buna dikkat edin- doğruya doğru demeye davet ediyorum; hazır mıyız? Buradan her vatandaşımı, ülkemizin kazanımlarına sahip çıkmaya, evlatlarımızın geleceğinin sembolü Türkiye yüzyılına katılmaya davet ediyorum. Bizim yolumuz, hakkın, hakikatin, doğrunun yoludur. Bizim mücadelemiz, istiklalin, istikbalin, huzurun, güvenin, istikrarın mücadelesidir.

İşte 20 yıldır karşınızdayız, ülkemize eser kazandırma, milletimize hizmet etme, mazlumlara ve mağdurlara sahip çıkma, Türkiye’yi büyütme ve güçlendirme dışında bir niyetimizi, bir çabamızı gören var mı? Utanmadan şunu söylüyorlar: Adalet yok, işte suiistimaller var. Ey bay bay Kemal, ey yanındakiler; ya bugüne kadar şu ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne siz mi çakırdınız? Bütün bunları yapan kim? Bütün bu altyapıyı yapan kim? 26 tane havalimanından 57 havalimanına Türkiye’yi çıkartan kim? Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden Osman Gazi Köprüsü’ne, Nissibi Köprüsü’ne, bütün bu köprüleri yapan kim? Az önce söyledim, Marmaray’ı yapan kim? Avrasya Tüneli’ni yapan kim? Bütün bu şehir hastanelerini yapan kim? 76 üniversiteden 208 üniversiteye çıkaran kim? Bunlar saymakla bitmez. 6 bin 100 kilometreden 30 bin kilometre şehirlerarasındaki bu yolları yapan kim? Bay Kemal, sen mi yaptın, yoksa senin yanındakiler mi yaptı?

Ve bazıları şimdi şunu söylüyor… Ben bunları sayıyorum, peki o masanın etrafındakiler neyi sayacaklar? Ha, sayacaklar biliyorum, nedir? Bunlar musluk açar, musluk, başka yaptıkları bir şey yok. Çalışan biziz, üreten biziz, er meydanında mücadele eden biziz ve etmeye devam ediyoruz. İşte dün yine Afyonkarahisar-Şuhut arasındaki yolun açılışını yaptım. Durmuyoruz, durmak yok, işte bugün de Aydos’tayız, burayı yapıyoruz. Her çalışan, her üreten, her er meydanında mücadele eden gibi eksiklerimiz olabilir, am bunu bilin ki bundan sonrası çok daha farklı olacak.

Biz her şeyi tartışmaya varız, ama asla bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın esasını oluşturan değerlere aykırı tek bir sözümüz, tek bir hareketimiz, tek bir işimiz gösterilemez. Sen git George’dan aferin almaya devam et. Zavallı bunlar ya zavallı. Bunlar bizim yanımızda adam gibi yürüdüler, ama bizden sonra kayboldular. Gözünü Amerika’ya, Avrupa’ya, başka yerlere dikip rotasını oralardan aldığı işarete göre belirleyenlerin böyle bir derdi de, böyle bir direnişi de, böyle bir gayreti de olamaz. Ne diyor? Ben Davos’a gideceğim. Ne yapacaksın Davos’ta? Davos’ta yanımda ve o zaman IMF’in başında olan zat, onunla konuşuyoruz, dedim ki, bak buraya adamlarını gönderirsin, taksitlerini alırsın, ama Türkiye Cumhuriyeti’ne talimat veremezsin. Ve 23,5 milyar dolar borcumuz vardı, 2013, IMF’e olan borcu sıfırladık, bir daha IMF’i kapıya sokmadık. Ama bu CHP, şu anda o masanın etrafında olanlardan birileriyle otellerin lobilerinde yine IMF’le görüşmeye devam ettiler. Ve o zaman Merkez Bankamızın rezervi 27,5 milyar dolardı, şimdi Merkez Bankamızın rezervi 128,5 milyar dolar oldu. Kardeşlerim, biz buyuz.

Ülkenin ve milletin hayrına herhangi bir icraatları olmayanların, tuğla üstüne tuğla koydukları görülmeyenlerin karşısına biz yine eserlerimizle, hizmetlerimizle, hedeflerimizle, vizyonumuzla çıkacağız, çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var Türkiye’nin işte bugün burada yaptığımız gibi şu karşımdaki kitleyi, muhteşem topluluğu gördüğüm gibi buna ihtiyacı var.

Ama benim sizden bir ricam var. O da şu: Şurada bak fazla bir şey kalmadı, 14 Mayıs, 14 Mayıs’a kadar durmak yok... Kapı-kapı dolaşacağız, tamam.

Hayatın her alanında daha ileriye gitmemizi sağlayacak yatırımlara devam edeceğiz. Ne diyor? Şunu yıkacağız, bunu yıkacağız. Neyi yıkıyorsun ya? Sen kimsin ya? Sen neyi yıkıyorsun ya? Bir tarafta adaletten bahsedeceksin, öbür taraftan utanmadan, sıkılmadan biz bu milletin kuruşunu yedirmeyiz diyeceksin, eee, nasıl yıkacaksın? Türkiye’nin yapılanları yıkacak, durduracak, tersine döndürecek bir yıkım ekibine değil, daha büyük eserler yapacak, daha büyük hizmetler getirecek AK Parti’ye, Cumhur İttifakı’na ihtiyacı var. Milletimiz inşallah 14 Mayıs’ta bir kez daha tercihini bu yönde yapacaktır.

Kardeşlerim, bu duygularla açılışını yaptığımız Aydos Kalesi ile Sultan Korusu’nun şehrimize ve ilçemize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Belediye Başkanımızı ve ekibini ilçemize değer katan bu yatırımları için tekrar tebrik ediyorum.

Şimdi gelin ahdimizi yapalım. Öyle bir haykıralım ki Sultanbeyli’den tüm Türkiye duysun, tamam? Kaldıralım şöyle elleri.

Tek millet… Tek bayrak… Tek vatan… Tek devlet…

Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. 

Sağ olun, var olun.

Rabbim yar yardımcımız olsun.