Sevgili İstanbullular,
Değerli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Bugün İstanbul’umuza tarihi önemde yeni bir eser daha kazandırmanın heyecanıyla, mutluluğuyla, gururuyla bir aradayız.
Kâğıthane İstasyonu’ndan başlayıp, İstanbul Havalimanı’na kadar uzanan 34 kilometre uzunluğundaki 8 istasyonlu metro hattımızın şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Günde 800 bin yolcu kapasiteli bu metro hattı sayesinde Kâğıthane’den İstanbul Havalimanı’na 24 dakikada ulaşılabilecek. Metro hattımızı söz verdiğimiz şekilde İstanbul’un hizmetine bir an önce sunabilmek için aynı anda 10 tünel delme makinesi birden kullandık. Kendi içinde pek çok rekora imza atılan metromuzun inşaat süreci yerli ve milli mühendislik başarılarıyla dopdolu, gurur verici bir eserin ülkemize kazandırılmasının hikayesidir. TRT’mizin belgeselleştirdiği bu hikayeyi akşam ekranlardan seyredebilirsiniz.
Bundan üç yıl önce ilk kaynak törenine, birkaç ay sonra tünelin Gayrettepe’ye ulaşma sevincine, yaklaşık 1,5 yıl önce ilk test sürüşüne şahitlik ettiğimiz metromuzu bugün hizmete veriyoruz.
Hizmete aldığımız metro hattımızı Kâğıthane’de Mahmutbey metrosuyla entegre ediyoruz. Birkaç ay içinde bu hattı Zincirlikuyu metrobüs durağıyla da birleştireceğiz. Hızlı tren konforuyla işleyecek bu metronun sinyalizasyon sistemini TÜBİTAK işbirliğiyle ASELSAN gerçekleştirdi. Metroda çalışacak yerli tasarım ve üretim araçları da yine yerli bataryayla görev yapacak. Türkiye, bu projeyle metro hattı inşasındaki gücünü ve kabiliyetini tüm dünyaya ispatlamıştır.
Aynı şekilde İstanbul Havalimanı’ndan başlayıp, Arnavutköy’den Halkalı’ya inecek metro hattı projemizdeki çalışmalar da süratle devam ediyor. Bunların yanında Bakırköy-Bağcılar, Başakşehir-Kayaşehir, Kazlıçeşme-Sirkeci, Altunizade-Bosna Bulvarı hatlarındaki çalışmalarımız sürüyor. Tüm bu projeleri tamamladığımızda İstanbul’un raylı sistem ağını 380 kilometrenin üzerine çıkarmış olacağız.
Gençler,
İstanbul’da ilk metro hattının işletmeye açıldığı 1989 yılından sonra en büyük projeler bizim dönemimizde başladı ve sonrasında devam etti. Son yıllarda devreye giren metro hatlarının da neredeyse tamamı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızca inşa edilen projelerdir. Halen çoğunluğu yine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız tarafından yürütülen projeleriyle İstanbul, dünyada en fazla raylı sistem inşası yapılan şehirler arasında ilk sırada bulunuyor. Rahmetli Kadir Topbaş’ın metro hatlarının hızlandırılması ve yaygınlaştırılması konusundaki gayretlerini asla unutamayız. Hatta 2017’de hizmete giren Üsküdar-Çekmeköy sürücüsüz metro hattı bu alanda Avrupa’nın en büyük, dünyanın üçüncü büyük kapasiteli projesi seçilmişti. Üstelik İstanbul’da bunun gibi 10 ayrı sürücüsüz metro hattı bulunuyor.
Gerçi ülkemizde siyaset yapan birilerinin ne İstanbul’dan, ne İstanbul’un sahip olduğu altyapıdan, ne de teknolojinin geldiği seviyeden haberleri var. Kâğıthane’ye Kâğıttepe diyenlerden, Paris’i bildikleri kadar İstanbul’u bilmeyenlerden fazla bir şey de beklemiyoruz. Bunlar Türkiye’yi de, İstanbul’umuzu da tanımıyorlar, bilmiyorlar. Kendi ülkelerinde adeta yabancı bir turist gibi yaşıyorlar. Ama onların bu cehaleti hakikatleri ortadan kaldırmıyor. Onların bu trajikomik halleri bizi asla rehavete sevk etmiyor. Biz onlara rağmen İstanbul’un trafik sorununu raylı sistemlerle çözme sözümüzü adım-adım yerine getiriyoruz.
Kâğıthane İstanbul Havalimanı Metromuzun inşasında emeği geçen Bakanlığımızı, kurumlarımızı, yüklenici firmaları, mühendisinden işçisine herkesi tebrik ediyorum.
Kardeşlerim,
İstanbul’a Belediye Başkanı olduğumuzda ne kandıranlardan, ne kandırılanlardan olacağız demiştik, hatırlıyorsunuz değil mi? Sevdamız, aşkımız, gönül tahtımızın sultanı, efsunlu güzelliklerin şehri aziz İstanbul’a karşı her zaman samimi olduk, hasbi olduk, harbi olduk. Fatih’in emaneti bu mübarek şehre karşı mahcup olmaktansa, değil siyasette fedakârlık yapmayı, gerekiyorsa can vermeyi tercih ederiz. Rabbimden bize de üstat gibi, “O manayı bul da bul, ille İstanbul’da bul” demeyi hep temenni ediyoruz. Yine üstadın ifadesiyle; “Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar. Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar.” Bu şehri her alanda hak ettiği seviyeye çıkarmak için Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak gece-gündüz çalıştık. Kimin sorumluluğunda olduğuna bakmadan bu şehrin her meselesiyle yakından ilgilendik, her projesini takip ettik, her sıkıntısına çözüm aradık. Milli iradenin üstünlüğüne olan saygımız gereği hangi belediyenin kimde olduğuna bakmadan şehrin tamamına hizmet verecek eserleri birer-birer hayata geçirdik.
İstanbul, konumu ve sahip olduğu potansiyeliyle Türkiye’nin en kıymetli hazinesi, en bereketli kaynağı, en dinamik şehridir. Ülkenin ortak değeri olan bu şehri, her türlü mülahazanın ötesinde söylüyorum; kimsenin insafına bırakamayız. Bunun için hükümetlerimiz döneminde önemli projelerimizin merkezine hep İstanbul’u yerleştirdik. Eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan tarıma, diplomasiye, bütün bu adımları kültür-sanatta kararlılıkla attık. İstanbul’u Türkiye yüzyılına hazırlayacak yatırımlar yaptık. Şehrin çok eskilerine dayanan yapısal sorunlarına önümüze çıkardığı zorlukları birer-birer aşarak yolumuza devam ettik. Deprem başta olmak üzere, tüm afetlere hazırlık için kapsamlı adımlar attık. Kentsel dönüşüm çalışmalarıyla hem İstanbullunun haklarını gözetecek, hem şehrin geleceğini inşa edecek projeler yürüttük. Raylı sistem öncelikli ulaşım projeleriyle şehri kilitlenip kalmaktan kurtardık. Bir yandan Kuzey Marmara Otoyolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsüyle, diğer yandan, İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsüyle şehre yeni nefes kanalları açtık. Durmadık, çalıştık. Az önce arkadaşlarım da söyledi; durmak yok... Asrın projesi olan Marmaray ve Avrasya Tüneliyle başlattığımız ulaşım atılımlarını kesintisiz sürdürdük.
Kardeşlerim,
Bunlar Boğazın altından Marmaray’ı geçirebilirler miydi ya? Bir tanesi ne diyor; aaa, bunda diyor sürücü yok mu? Ya bizim şu anda zaten 10 adet sürücüsüz metro adımını biz attık, ama bunların haberi yok. Ne diyor birisi de; aaa, bunları galiba Paris’te falan yapmışlar diyor. İstanbul’la Paris’in mukayesesini yapıyor, Paris’te metroda damdan sular akıyor sular, bizimkiler pırıl-pırıl, tertemiz; haberleri yok.
Şehir içindeki tıkanma noktalarını belirleyip her biri için ayrı çözümler ürettik. Hayata geçirdiğimiz her çalışmada sadece bugünkü ihtiyaçları değil şehrin geleceğini de göz önünde bulundurduk. Havalimanının Yeşilköy’den bugünkü bulunduğu yere taşınması da, bu kapsamda attığımız adımlardan biridir. Devletimizin kasasından 1 kuruş çıkmadan yapılan İstanbul Havalimanı, bugün Avrupa’nın en yoğun, dünyanın en iyi havalimanları arasında ilk sırada yer alıyor. Bay Kemal ne diyor; bize 1 kuruşsuz yaptığınız bu yatırımları anlatın diyor. Ya neyi anlatacağız? Biz ne diyoruz; bak, PPP, yani kamu-özel iş birliği yatırımıdır bunlar. Buna milli bütçeden 1 kuruş vermeden biz bu yatırımları yaptık, yapıyoruz, yapacağız. İGA’yı böyle yaptık, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü böyle yaptık, Osmangazi Köprüsü’nü böyle yaptık, ama siz bunları öğrenene kadar çok artık zamanlar geçecek, bunlara bol-bol fırın ekmek yedirmek lazım. Açılışını yaptığımız metro hattıyla havalimanına hızlı ve kolay ulaşım ihtiyacını karşılıyoruz. Halen inşası süren metro hatlarını da devreye aldığımızda İstanbul’un raylı sistemlerle ulaşılamayan hiçbir köşesi kalmıyor. Böylece İstanbul büyüklüğündeki bir dünya şehrinin sürdürülebilirliği için hayati öneme sahip bir eksiğini daha gidermiş oluyoruz.
Dünyanın turizm, ulaşım, finans, kültür, sanat, spor, eğitim, sağlık merkezi olma yolunda hızla ilerleyen İstanbul için aşkla çalışmaya devam edeceğiz. İnşallah, Kanal İstanbul Projesi’yle şehrimize yeni bir soluk borusu daha açarak hem Boğazın yükünü hafifletecek, hem İstanbul’un marka değerini yükselteceğiz. Şimdiden altyapısını oluşturmaya başladığımız bu projeyi er-geç ülkemize kazandırmakta kararlıyız. Belediye Başkanlığı görevine geldiğimiz 1994 yılından beri bu şehir için attığımız her adıma, başlattığımız her projeye yapılan itirazları hatırlayın. Eğer biz bunlara kulak vermiş olsaydık, bugün İstanbul Marmaray’sız, Avrasya’sız, Yavuz Sultan Selim’siz, Osmangazi’siz, metrosuz, yolsuz, susuz bir şehir olarak kalacaktı.
Kardeşlerim,
Göreve geldiğimizde 94’te İstanbul’un suyu var mıydı? Kimden devralmıştık, CHP’den. Çöp dağları var mıydı? Suyu 110 kilometreden dağları delerek İstanbul’a getirdik. Nereden, Istranca Dağlarından. Çöpleri kaldırdık mı, kaldırdık. CHP demek nedir? Çöp demektir, çöp, çukur, çamur. Ve hatırlayın Ümraniye Çöplüğü’ndeki patlamayı, 39 vatandaşımız orada öldü. Hâlâ bu CHP konuşuyor, neyi konuşuyorsun? Bütün bunlarla beraber her ne yaptıysak, İstanbul’u çirkin binalara ve yetersiz altyapıya mahkûm etmek isteyenlere rağmen yaptık. Kanal İstanbul’u da inşallah bu şekilde hayata geçireceğiz.
Kardeşlerim,
Geçtiğimiz 20 yılda ülkemizin diğer 80 vilayetiyle birlikte İstanbul’a kazandırdığımız her eseri ve hizmeti Türkiye yüzyılının önsözü, girizgâhı, altyapısı olarak görüyoruz. Bu güçlü altyapının üzerinde Cumhuriyet’imizin yeni yüzyılını Türkiye yüzyılı haline dönüştürmek istiyoruz. Ülkemizin son bir asrında yeni devletimizi kurma yanında çok ciddi inişler-çıkışlar da yaşadık. Cumhuriyet tarihimiz boyunca başlatılan her demokrasi ve kalkınma hamlesinin önü kimi ihanet, kimi gaflet, özellikle ihanet ve gaflet karşısında yılmadık ve bu engellere rağmen yolumuza devam ettik. Darbelerin, vesayetin, terörün, siyasi ve ekonomik krizlerin, sosyal gerilimlerin ve hatta çatışmaların hiçbirinin kendi tabii mecrasında ortaya çıkmadığına inanıyoruz. Bunların her biri ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini, büyümesini durdurmak, en azından yavaşlatmak için hazırlanan senaryoların birer parçasıydı. Maalesef her dönem ülkemiz içinden birileri de bu senaryolara gönüllü şekilde veya farkında olmadan alet edilmiştir. Milletimizin iradesini temsil görevi verdiği siyasetçilerin çoğu da kimi korkusundan, kimi çıkar ortaklığından, kimi kifayetsizliğinden bu gidişe dur diyememiştir. Rahmetli Menderes’in 14 Mayıs 1950’de, “Yeter, söz milletindir” diyerek başlattığı demokrasi devriminin tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Her ne kadar sonu idam sehpasına çıkmış olsa da, milli iradenin üstünlüğü esasına dayalı bu haykırış, daha sonra pek çok insana da ilham ve cesaret vermiştir. Biz de 20 yıl önce ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımızda, “Yeter, söz de, karar da milletindir” diyerek bu kutlu adımı bir üst basamağa çıkardık.
Şimdi ülkemiz yeni bir seçimin eşiğinde. Bilhassa son 10 yılda yaşadıklarımızı şöyle bir gözünüzün önünden geçirin. Gezi olaylarından çukur eylemlerine, darbe girişimlerinden terör saldırılarına kadar sayısız imtihandan geçtik. Yeni yönetim sistemine geçtiğimiz ayın hemen ertesinden başlayarak ekonomimizi mahvetme yolunda birçok adımlar attılar, ama bunu da başaramadılar, başaramayacaklar. İşte şu anda İngiltere’nin hali ortada, Fransa’nın hali ortada, Almanya’nın hali ortada, elhamdülillah bizim halimiz de ortada. Bu imtihanların hepsinin de üstesinden Allah’ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle gelmeyi başardık. Milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine halel getirmek isteyenlere izin vermedik. Vatanımızın bütünlüğüne göz dikenlere dünyayı dar ettik. Önünden arkasından dolanarak milli iradeyi devre dışı bırakmaya niyetlenenleri hüsrana uğrattık.
Şimdi Kâğıthane, hazır mısınız? Şöyle elleri kaldıralım bakalım. Ana Kademe, durmak yok. Kadın Kolları, durmak yok. Gençler, durmak yok.
Öyleyse tek millet… Tek bayrak… Tek vatan… Tek devlet.
Bir olacağız… İri olacağız… Diri olacağız… Kardeş olacağız… Hep birlikte Türkiye olacağız...
Kalın sağlıcakla, evet raylı sistemimiz hayırlı olsun.
Şimdi tabii bir de bizden müjde beklersiniz, öyle mi? Ne kadar müjde bekliyorsunuz, ne kadar? Evet, inşallah 1 ay süreyle ücretsiz olarak istifade edeceğiz, tamam?
Elhamdülillah bu devletin bütçesi sizler içindir, bu milli bütçe sizler içindir. Dolayısıyla bizler de sizler için mücadelemizi sürdürüyoruz. Rabbim yar yardımcımız olsun inşallah. Sağ olun, var olun.