Battalgazi Devlet Hastanesi, Hekimhan Tünelleri ve Diğer Projelerin Toplu Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

22.10.2022

Malatya’nın Saygıdeğer Güzel İnsanları,

Değerli Kardeşlerim,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Geleceğimizin Teminatı Sevgili Gençler,

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Yaklaşık iki yıllık bir aranın ardından tekrar Malatya’da sizlerle yüz yüze hasret gidermenin memnuniyeti içerisindeyim. Rabbim birliğimiz, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, muhabbetimizi daim eylesin.

Malatya, insanlığın kadim medeniyetlerinin yuvası. Anadolu’yu ebedi yurdumuz haline getiren büyük destanı yazdığımız şehirlerden biridir, Malatya. Tarihe ismini dar-ül rifat, yani seçkin insanların şehri, zatü’l himmet, yani himmetli zatların diyarı, diye yazdırmış Malatya, bugün de bütün parıltısıyla yoluna devam ediyor.

Battal Gazi’nin, Hüseyin Gazi’nin, Hasan Gazi’nin destanlarıyla büyümüş, Mevlana’nın, Sadreddin Konevi’nin, Somuncu Baba’nın, Niyazi Mısri’nin ilim irfanıyla beslenmiş Malatyalı kardeşlerime de bu muhteşem coşku yakışır. Siz bizi yola çıktığımızdan bugüne hiç yalnız koymadınız, hep bizimle beraber oldunuz. Ve dik durdunuz, diklenmeden diklendiniz, onun için birileri Malatya’yı çok kıskanıyor. Varsın kıskansınlar, biz yolumuza devam edeceğiz. Biliyorsunuz Malatya’nın bugünkü şehir merkezine ne derlerdi biliyor musunuz eskiden? Bir öğreneyim bakayım, ne derlerdi? Asbuzu. Bağları bahçeleri, sularıyla burası öylesine güzel bir yermiş ki adına pek çok şair şiirler yazmış. Mesela bunlardan 16. yüzyıl şairlerinden Necati şöyle diyor:

“Mihr (ü) dünyayı tolaş bir misli yok Asbuzunun

Cennet-i a'lâ misali misli yok Asbuzunun

Fani dünya olmasaydı ben derim bağ-ı irem

Görmedim bir mislini emsali yok Asbuzunun”

Yani nerede yaşadığınızı biliyorsunuz değil mi? İşte Malatya böyle bir yer. Evet, Malatya bugün de göreni kendine hayran bırakan bir şehir, bu vasfını sürdürüyor. Tabii Harputlu Balak Gazi ile Malatyalı Battal Gazi’nin farkını bilmeyenlere bunları anlatmak kolay değil, ama öğreteceğiz inşallah, biz öğretiriz. Ben de Malatya’yla gurur duyuyorum evvel Allah. Malatya’nın ülkemize hayatın her alanı gibi rahmetli Özal başta olmak üzere yetiştirdiği siyaset ve devlet adamlarıyla da önemli hizmetleri var. Biz de geçtiğimiz 20 yılda ülkemizin tamamıyla birlikte bu kadim şehrimize mehabetine uygun eser ve hizmetler kazandırmanın gayreti içinde olduk. Şimdi güneşin altın yumurtası denen kayısının başkenti olan Malatya, tarım yanında sanayisi, ticaretiyle, son dönemde gelişen turizmiyle de bölgesine ilham veren bir şehir haline geldi. Bakanlıklarımızın yatırımları bir yandan, Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin yatırımları diğer yandan Malatya’yı bir açık hava şantiyesi haline dönüştürmüştür. Büyükşehir Belediyemiz kendisinden kat be kat büyük bütçelere sahip olduğu halde parasızlıktan yatırım yapamadığını söyleyen beceriksizlikleri mahcup edecek başarılı çalışmalar yürütüyor. Elbette bu tablonun gerisinde Malatya’ya 20 yılda ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? 33 milyar liralık yatırım yapmış olmamızın da büyük payı var. Seviyoruz Malatya’yı, yakışır Malatya’ya bu yatırımlar.

Ve bu yatırımlar; Eğitimde ve sporda; 5236 adet yeni derslik, 7848 kişi kapasiteli yükseköğrenim yurt binaları, 56 adet spor tesisi inşa ettik. Nerede? Malatya’da. Sosyal yardımlarda; Malatyalı ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplam 4,5 milyar lira tutarında kaynak aktardık. Sizleri yalnız bırakmadık, bırakmayacağız ve bu yola böyle devam edeceğiz. Sağlıkta; 14’ü hastaneden oluşan toplam 68 sağlık tesisi yaptık. TOKİ vasıtasıyla Malatya’da ne kadar konut yaptık biliyor musunuz? 17 bin 843 konut projesini hayata geçirdik. Durmak yok… O kadar. Malatya’mıza İlk Evim Kampanyamız kapsamında toplam 2 bin 500 konut ile İlk İş Yerim Projemiz kapsamında 500 iş yeri daha kazandırıyoruz. Ayrıca, 12 bin 500 konutluk arsayı da kendi evini yapmak isteyen vatandaşlarımıza sunuyoruz, kuralar çekilecek ve herkes buraların sahibi olacak. Ulaştırmada; 36 kilometreden devraldığımız Malatya’daki bölünmüş yol uzunluğunu nereye çıkardık? 462 kilometreye çıkardık; nereden nereye. Geçtiğimiz günlerde canlı bağlantıyla Çevre Yolunu da biliyorsunuz hizmete açtık mı? Hayırlı olsun. Sivas-Malatya ve Malatya-Elazığ hızlı tren projemizin etüt çalışmaları da devam ediyor. Tarım ve ormanda; Malatya’ya 14 baraj, 12 sulama tesisi, 48 taşkın koruma tesisi ve 10 adet hidroelektrik santrali inşa ettik. 410 bin dekar zirai araziyi sulamaya açtık. Malatyalı çiftçilerimize toplam 1,8 milyar lira tutarında tarımsal destek verdik.

Sanayi ve teknolojide; 1 teknopark, 4 araştırma-geliştirme merkezi ve 1 tasarım merkezi kurduk. Enerjide 183 bin 500 doğal gaz abonesi olan Malatya ve 6 ilçesine doğal gaz arzı sağladık, diğer ilçelerle ilgili çalışmaları da sürdürüyoruz.

Bunlarla kalmıyoruz, bugün sizlerle hasret gidermenin yanında toplam yatırım tutarı 8 milyar lirayı geçen, hatta güncel rakamla 19 milyar lirayı bulan 133 ayrı projenin resmi açılışını buradan yapacağız, buradan. Malatya’ya elimiz boş gelmedik, yine dolu dolu geldik. Hani o birileri var ya birileri, Bay Kemal, Hanımefendi, peki bunlar ne yapar ya? Bunlar buraya geldiği zaman herhalde turist olarak geliyorlar. Var mı bir yatırımınız? Yok. Ama biz yatırımların açılışı için geliriz. Açılış programımız kapsamında eğitimde anaokulundan liseye 9 ayrı projeyi resmen hizmete sunuyoruz. Sağlıkta 300 yataklı Battalgazi Devlet Hastanesini, 100 yataklı Doğanşehir Devlet Hastanesini, çeşitli ilçelerimizdeki sağlık yatırımlarını da bugün hizmete açıyoruz.

Ulaştırmada Malatya’yı Sivas’a bağlayan 104 kilometrelik Hekimhan Yolu’nu güzergâhındaki 6 kilometreyi açan 8 tüne, dikkat edin, dağları deldik ya, 8 tüneli ve 2,4 kilometreyi bulan 14 köprüsüyle birlikte resmen hizmete alıyoruz. İhale bedeli 711 milyon lira, güncel rakamla 2,6 milyar lira olan bu yol sayesinde güzergâhtaki yolculuk süresi ne olacak biliyor musunuz? 35 dakika kısalacak. Malatyalıya bu yakışır, daha kısa zamanda uzun yolları ne yapalım, kısaltalım dedik.

Kardeşlerim,

Aynı şekilde Battalgazi Kavşağı ve Yolu ile Hanım Çiftliği Köprüsünü de bugün hizmete açıyoruz. Göç İdaremizin 400 kişilik Geri Gönderme Merkezi başta olmak üzere çeşitli kurumlarımıza ait hizmet binaları ile Kızılay’ımızın üretim üssünün resmi açılışlarını da bugün buradan yapıyoruz. TOKİ’nin Battalgazi, Pütürge, Kale, Doğanyol, Yeşilyurt ve Yazıhan ilçelerimizde tamamladığı 3482 konutu ve Ahırlı Köy Evini de buradan hizmete açıyoruz. Yatırım bedeli 1 milyar 94 milyon lira olan bu konutlarda hak sahiplerimizin sağlıkla, huzurla, esenlikle oturmasını diliyorum.

Belediyelerimizin de tamamlanan çok önemli yatırımları var. Büyükşehir Belediyemizin 4 milyar 276 milyon lira yatırımla çeşitli ilçelerimize kazandırdığı asfalttan çevre düzenlemesine, yoldan altyapıya, kayısı deposundan ekmek fabrikasına tam 30 ayrı eser ve hizmeti buradan bugün resmen açıyoruz. Yeşilyurt, Battalgazi, Kale, Yazıhan belediyelerimizin tamamlanan çalışmalarının açılışlarını da yapıyoruz. Özel sektörümüzün kamu tarafından desteklenen 73 milyon liralık 9 ayrı projesinin açılışını da yine bugün gerçekleştiriyoruz. Yine özel sektörümüz organize sanayi bölgelerimizde güncel yatırım bedeliyle 4 milyar 700 milyon lira tutarında 19 ayrı fabrikayı ülkemize ve şehrimize kazandırdık. Tüm bu yatırımların Malatya’mıza hayırlı olmasını diliyorum. Şehrimize bu eserleri kazandıran bakanlıklarımızı, kurumlarımızı, belediyelerimizi, özel sektörümüzü tebrik ediyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde de hep birlikte Malatya’mızı geliştirmeye, büyütmeye devam edeceğiz.

Kardeşlerim,

Türkiye’yi 20 yılda asırlık demokrasi ve kalkınma reformlarıyla buluştururken hep bir hayalimiz vardı. Bu hayal; ülkemizi ve milletimizi bir gün dünyada hak ettiği seviyeye çıkarmaktı. Vesayetle kavgamızı da, darbe teşebbüslerine direnişimizi de, yedi düvele karşı verdiğimiz mücadeleyi de hep aynı gayeyle yürüttük. Siyasi istikrarsızlığı yeni yönetim sistemimizle açtık. Güvenlik kaygılarının önünü terörle mücadeleyi sınırlarımız ötesine doğrudan kaynağına indirerek kestik. Eskiden terör neydi? Sorunlarda 1 numaraydı. Şimdi kaldı mı? Ah ah, nereden nereye. Milletimizin günlük hayatının kalitesini eser ve hizmet siyasetimizle yükselttik. Eskiden saat 9’dan, 10’dan sonra sokaklara çıkılabiliyor muydu? Şimdi yarın ben Diyarbakır’dayım. Diyarbakır’da akşam 8, 9, 10, dışarı çıkılmazdı. Ama şimdi akşam saat 12, 1, herkes restoranlarda, kafeteryalarda yemeğini yiyor, sabaha kadar oralarda eğleniyor. Nereden nereye; mesele bu.

Her kesimden insanımızın hak ve özgürlük taleplerini gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle karşıladık. İş ve aş peşinde olan vatandaşımızın derdini ekonomimizi büyütüp istihdamı artırarak çözdük. Geleceğine güvenle bakmak isteyen gencimizin ufkunu eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak girişimcilerimize destek olarak genişlettik. Evinin annesi hanım kardeşlerimizin hayatın diğer alanlarında da var olma çabalarını tüm imkânları önlerine sererek destekledik. Velhasıl milletimizin her bireyini bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı haline getirecek altyapıyı kurduk. Ülkemizin 81 vilayetinin tamamına ve 85 milyon vatandaşımızın her birine ulaşan eser ve hizmetlerimizi bu azim ve heyecanla hayata geçirdik. Önümüze kurulan her tuzağı, arkamızdan çevrilen her kumpası, üzerimizde oynanan her oyunu milletimizden aldığımız destekle bozduk.

Yola çıkarken ne demiştik? Ülkemizi dört temel direk üzerinde yükselteceğiz, neydi o? Sağlık, eğitim, adalet, emniyet. Yetmez dedik, ya? Ulaşım, tarım, diplomasi, bütün bunlarla beraber dünyada Türkiye’nin 1 numara olması için adımların atılması. Attık mı o adımları? Attık. Ulaşımda göreve geldik, maalesef Türkiye’deki yol uzunluğu 6100 kilometreydi. Ama şimdi bu ne oldu? Şimdi 28 bin kilometreyi aştık. Ve dağları deldik dağları. Ferhat’la Şirin meselesi var ya, biz Ferhat olduk Şirin’e dağları delerek yolları açtık. Türkiye’de 26 tane havaalanı vardı, şimdi 58 tane havalimanı var. Yani benim vatandaşım uçuşunu yapıyor ve oradan evine yarım saatte, 45 dakikada ulaşıyor. Modern dünyanın talepleri bu değil miydi? Buydu. Biz ülkemize bunu kazandırdık mı? Kazandırdık.

Göreve geldik, 76 üniversite vardı, şimdi Türkiye genelinde 208 üniversitemiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Artık benim Ayşe’m, Fatma’m, Ahmet’im, Mehmet’im İstanbul, İzmir, Ankara, buralara gitmiyor, ya? Artık profesörlerimiz, doçentlerimiz Muş’a, Ağrı’ya, Iğdır’a, Hakkâri’ye, oraya gidiyor. Ve orada bu yavrularımızı ne yapıyorlar, eğitiyorlar. Nereden nereye. Bu iş bilenin, kılıç kuşananın. Öyle yan gelip yatmakla bu iş olmaz. Ama bunları başardık. Ve bütün bu beraber bu tarihi mücadelenin son çağların en büyük destanı olarak nesiller boyunca kulaktan kulağa anlatılacağına inanıyorum.

Ama asıl büyük imtihanımız yeni başlıyor. Dünyamız siyasi, ekonomik ve sosyal kaosların pençesinde sarsıldığı bir dönemden geçiyor. Biz ise, şimdi altını çiziyorum; Türkiye yüzyılı projeksiyonuyla 2053 vizyonumuzu konuşuyoruz. Ayın 28’inde inşallah Ankara Kapalı Spor Salonunda Türkiye yüzyılını tüm dünyayla paylaşacağız.

Sadece konuşmakla kalmıyoruz, üretimiyle, istihdamıyla, ihracatıyla bunu hayata geçiriyoruz. Onun için beş tane başlığımız var, beş, nedir; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyüme. Ve büyüyen bir Türkiye var.

Bir yüzü bu olan madalyonun diğer yüzünde ise pusuda bekleyen eski Türkiye kalıntısı zihniyetleri görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı milletimizin kabuk bağlamış başörtüsü tartışmasını yeniden açtı. Bu tartışma vesilesiyle milletimizin sahip olduğu tüm haklar gibi eğitimdeki ve kamudaki başörtüsü özgürlüğünü de hala hazmedemeyenlerin yüzlerindeki sahte maskenin aralandığını gördük. Biz kadınlarımızı asla başı açık veya başörtülü diye sınıflamadık, ayırmadık. Ama birileri kafasında bu ayrımcılığı hala aşabilmiş değil. Bay Kemal, senin yanındakiler ne yaptılar? Üniversitelerimizde ikna odaları kurdular ve bu ikna odalarına girerken o yavrularımızın başörtülerini maalesef başlarından çekerek aldılar. O ikna odalarında hesaba çektiler kızlarımızı. Benim kendi kızlarım maalesef imam hatip okulu öğrencisi olduğu halde onlar imam hatip okuluna girme noktasında sıkıntıya maalesef duçar oldular ve ben kızlarımdan bir tanesini aldım müdürü arkadaşım olan imam hatip okuluna gönderdim İstanbul’dan bir başka şehre. Niye? Çünkü zulmediyorlardı, o zulümden kurtarmak için. Bay Kemal, siz busunuz bu, sizi biz iyi biliriz. Sizin bu noktada ciğerinizi iyi biliriz. Ama artık bunları yapamıyorsunuz. Şu anda devletin tüm kurumlarında başı açık-başı örtülü, böyle bir ayrım var mı? Şimdi devletin kurumlarında başı açığı da var, başı örtülüsü de var.

Bütün bunlarla beraber okullarımızda böyle bir sıkıntı var mı? Başı örtülüsü de, başı açığı da kardeş-kardeş üniversitelerimizde, ortaöğretimde, her yerde okuyabiliyor. Bu barışın, bu özgürlüğün, bu kardeşliğin simgesidir, işte bunu biz başardık, bunu biz başardık.

Bay Kemal, senin böyle bir derdin yok. Bunun için kızlarımızın ve hanım kardeşlerimizin gönüllerini tamamen rahatlatmak için başörtüsü özgürlüğünü ne teklif ettim? Gel dedim, Anayasa güvencesi altına alalım. Bakalım gelebilecek mi? Göreceğiz. Biz şimdi hazırlıkları yaptık, bu Anayasa değişikliğini Meclis’e göndereceğim. Gelir veya gelmez. Maksat, tüm milletimiz bunu görsün, bunu tanısın, yandaşlarını da tanısın, 6’lı masayı da tanısın. Hayati bir diğer konu olan, sapkın akımların dayatmalarına karşı ailenin korunmasını da ekleyerek bir Anayasa değişikliği teklifinin hazırlığına başladık. Bakalım konu Meclis’e geldiğinde kim nasıl bir tavır içine girecek, Meclis’e sunacağımız teklif yeterli çoğunluk sağlanarak kabul edilirse Türkiye için önemli bir kazanım olacaktır. Aksi yönde bir durum ortaya çıkarsa, ülkemizi yeni, sivil, özgürlükçü, özellikle böyle bir anayasaya kavuşturma mücadelemizi inşallah seçimden sonra da zaten sürdüreceğiz.

Hatta şunu da yapabiliriz, ilk defa bugün Malatya’da açıklıyorum, şunu da yapabiliriz, nedir o: Hadi sıkıyorsa gel bu işi referanduma götürelim. Öyle mi? Parlamentoda bu iş çözülmüyorsa millete götürelim, kararı millet versin. Türkiye yüzyılı, artık bu tür tartışmaların aşıldığı yeni bir devrin adı olacaktır. Ülkemizi dünya liginin ilk sıralarına çıkartacak, milletimizin refahını en üst seviyeye yükseltecek 2053 vizyonumuzu hayata geçirebilmemizin önünde hiçbir engel bırakmamakta kararlıyız.

Kızlar; şimdi gelin Malatya’dan öyle bir ses verin ki dostlarımızın yürekleri ferahlasın, düşmanlarımızın kalpleri daralsın.

Gençler; hazır mıyız?

Malatya, Türkiye yüzyılını birlikte inşa ediyor muyuz?

Malatya, 2023’te büyük ve güçlü Türkiye yolunu beraberce açıyor muyuz?

Malatya, ülkemize diz çöktürmenin, milletimize boyun eğdirmenin peşinde olanların heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakıyor muyuz?

Malatya bu ya, ama bilesiniz ki Türkiye de bu. Maşallah. Malatya’nın mert ve çalışkan evlatları bizimle olduğu müddetçe, Allah’ın izniyle tüm bu hedeflere ulaşacağımızdan kimse şüphe duymasın. Rabbim bu mücadeleye verdiğiniz destek için hepinizden razı olsun.

Kardeşlerim,

Türkiye’yi her alanda ne kadar değiştirirsek değiştirelim, bir konu var ki maalesef orada bir türlü istediğimiz mesafeyi alamadık. Biliyorsunuz demokraside iktidar kadar muhalefet de önemlidir. Ülkemizdeki muhalefet, zihniyeti ve üslubuyla eski Türkiye’de takıldı kaldı, bir türlü bugüne, 2023 arifesindeki Türkiye’ye gelemeyen muhalefetin içinde bulunduğu durumdan samimi olarak üzüntü duyuyorum. Seçimlerin yaklaştığı bir dönemde baktık bunlar kendi başlarına aday çıkartamayacak, bari biz önlerini açalım dedik. Karşımızdaki en büyük muhalefet partisinin başındaki kişiye 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hodri meydan dedik. Biz bu zata seçimde karşımıza çık dedik.

Kızlar, o ne anlamış biliyor musunuz? Sanki ben ona televizyona çık demişim. Geceleri sosyal medya videosu yayınlaya, yayınlaya galiba siyaseti de ekrandaki görüntüden ibaret sanmaya başladı. Tabii biz meselenin aslını biliyoruz, siyaset iddia işidir, yürek işidir, vizyon işidir, hepsinden önemlisi cesaret işidir. Darbe gecesi Bay Kemal, sen tankların arasından süzülüp Bakırköy’deki güvenli bir evde ekrandan gelişmeleri seyreden değil misin? Bu zatın şimdi meydana çıkıp mertçe mücadele vermesini beklemek biraz zorlama olacak, ama maalesef karşımızdaki fotoğraf bize başka bir yol da bırakmıyor. Malatya’dan bu zata tekrar sesleniyorum; ya aday olup karşımıza çık ya da adayın kimse söyle onu bilelim.

Şimdi ben size meşhur bir hikâyeyi anlatacağım, anlatayım mı? Baba ile oğlu evlerinde uyurken bir tıkırtı duymuşlar. Oğlunu uyandıran baba, git bir bak bakalım bu neyin nesi demiş. Giden oğuldan ses seda çıkmayınca babası ne oldu, diye sormuş. Oğlu, baba bir hırsız tuttum, diye cevap verince babası; tut kolundan buraya getir, demiş. Buna karşılık oğlu gelmiyor, diye cevap verince baba; bırak gitsin, diye mukabelede bulunmuş. Gitmiyor, diyen oğluna, madem öyle sen gel, şeklinde seslenen baba bu defa da gelemiyorum cevabıyla karşılaşmış. Baba, niye gelemiyorsun, diye sorunca oğlanın cevabı; ben onu bırakıyorum da, o beni bırakmıyor olmuş. Kılıçdaroğlu’nun işi de aynen buna benziyor. Adaysan ilan et, diyoruz etmiyor, adayını açıkla, diyoruz açıklayamıyor. Herhalde birileri bunu tuttu bırakmıyor olsa gerek ki kendini böyle bir duruma düşürüyor. Daha kendi adaylığını ilan etme veya adayını söyleme iradesinden mahrum olanlar, acaba Türkiye’nin hangi meselesine çözüm getirebilir? Bugüne kadar bu zattan veya bir başka muhalefet temsilcisinden ülkenin ve milletin herhangi bir meselesiyle…  

Şimdi geçen yaptığı seyahati biliyorsunuz. Muhalefet temsilcisinden ülkenin ve milletin herhangi bir meselesiyle ilgili üzerinde çalışılmış, gerçekçi, dünyanın içinden geçtiği kritik süreçle uyumlu teklif duydunuz mu? Çıkardığımız kanunları Anayasa Mahkemesi’ne götürme, yaptığımız projelere çamur atma, gerçekleştirdiğimiz hizmetleri engellemeye çalışma haricinde hangi sadra şifa işlerini gördünüz? Göremezsiniz, duyamazsınız, çünkü böyle bir dertleri de yok, böyle bir gayretleri de yok, esasen böyle bir kabiliyetleri de yok. Bunlar oturdukları yerden ahkâm kesmeye, yalan yanlış bilgilerle atıp tutmaya, iftira ile gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Kendi partilerinin içindeki kısır çekişmelerle uğraşmaktan, ülkeye, millete, dünyaya bakmaya fırsatları kalmıyor. Dünya salgın kriziyle boğuşurken bunların bize söylediği tek şey; niye her yeri kapatmıyorsunuz eleştirisinden ibaretti. Her yeri kapatanların halini gördünüz.

Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında yine bunlara bizi açıkça taraf olmamakla suçluyordu. Hesapsız kitapsız taraf olanların halini gördünüz. Bütün dünya bizim bu kriz karşısında sergilediğimiz dengeli politikamızı takdir ederken, bunların derdi ülkemizi krizin tarafı yapmaktı. Allah göstermesin, şayet ülke bunların elinde olsaydı bu kışı nasıl geçirirdik bilmiyorum. Doğalgaz falan zaten bulamazdık, ama şu anda bizim böyle bir derdimiz yok.

Umut bağladıkları tek konu; şimdi İstanbul-Türkiye ne oluyor? Doğalgazın bir merkezi oluyor. Küresel ekonomik krizin ülkemize yansımalarının bir ürünü olan dünyada korkunç hayat pahalılığı. İnşallah yılbaşından itibaren enflasyonu, faizi nasıl düşürüyorsak… Faizi devamlı indiriyor muyuz? Şimdi inşallah tek haneli rakama da faiz inecek. Ve faiz zulmünden yatırımcılarımızı kurtaracağız, vatandaşımızı kurtaracağız, geçmişte bunu biz yaptık mı? Yaptık ve 4,6’ya kadar biz faizi düşürdük. Ve enflasyon da o zaman nereye düşmüştü? 5,6’ya. Her kesimden insanımızın gelir seviyesini yükselteceğiz, bakalım o zaman ne diyecekler? Tabii bunların ne hayat pahalılığının önüne geçecek, ne enflasyonu düşürecek, ne istihdamı koruyacak, ne üretimi sürdürecek herhangi bir projelerinin, programlarının olmadığını söylemeye bile gerek duymuyoruz.

Kardeşlerim, şimdi hazır mıyız? Sizleri daha fazla yormayayım. Ama 7 ay var. Ana Kademe, Kadın Kolları, gençler; 7 ay kapı-kapı dolaşmaya var mıyız?

Şimdi coşkuyla tüm Türkiye duysun, hazır mıyız?

Tek millet… Tek bayrak… Tek vatan… Tek devlet.

Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.

Kalın sağlıcakla. Allah yar yardımcımız olsun.