Öğretmen Atama Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

01.09.2022

Milli Eğitim Bakanlığımızın Kıymetli Mensupları,

Saygıdeğer Misafirler,

Değerli Öğretmen Adayları;,

Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hepiniz hoş geldiniz. Bugün eğitim kadromuza dahil olacak 20 bin öğretmenimizin atama töreni münasebetiyle bir aradayız. Eğitim ve meslek hayatınız açısından bu özel gününüzde sizlerle beraber olmaktan, sevincinizi, heyecanınızı paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Biraz sonra atamasını yapacağımız 20 bin öğretmenimizin her birini şimdiden ayrı ayrı tebrik ediyorum. Görev yerlerinizde sizlere şimdiden Rabbimden muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin de maarif ordumuza katılmasıyla öğretmenlerimizin sayısını toplamda yaklaşık 1 milyon 10 bine çıkarmış oluyoruz.

Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002 yılında bu sayı –göreve geldiğimiz zamanı söylüyorum- 526 bin civarındaydı. Hâlihazırda görev yapan öğretmenlerimizin 750 bini bizim dönemimizde atanmıştır. Tabii bu arada emekli olanlar olmuştur vesaire, ama 750 bin öğretmeni bu arada biz atadık. Okullarımızdaki altyapı ve öğretmen eksiğinden dolayı derslerin çoğu maalesef boş geçiyordu.  Sadece ücra bölgelerde değil büyükşehir merkezlerinde bile evlatlarımız son derece sağlıksız, kalabalık sınıflarda eğitim görüyordu. Sınıfların, şahsen bizim dönemlerimizi hatırlıyorum, 60, 70, 80 kişi olduğu dönemler, böyle okuduk. Hatta hatta daha sonraları bu 100 kişiye falan Anadolu’nun birçok ilinde çıktı. Farklı sınıfların aynı derslikte eğitim aldığı, branş öğretmenine ulaşmanın adeta lüks sayıldığı bu tabloya biz son verdik.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısında Türkiye olarak, bakın burası çok önemli; OECD ortalamasını yakaladık. Boş geçen veya farklı branşlardan öğretmenlerin girdiği dersler sorununu neredeyse tamamen çözüme kavuşturduk. Eğitim bütçemizi 10,3 milyar liradan –burası da çok önemli- son ilaveyle birlikte 304 milyar liraya çıkartarak, derslik sayımızı 343 binden alıp 613 bine yükselterek, okullarımızı kütüphaneler, laboratuvarlar, çalışma atölyeleri ve spor salonlarıyla donatarak, ders kitaplarından yardımcı kaynaklara çocuklarımızın tüm ihtiyaçlarını ücretsiz karşılayarak, hâsılı eğitim alanında ülkemizin ilerlemesine ket vuran engelleri tek-tek kaldırarak son 20 yılda çok büyük bir dönüşüme imza attık. Aynı şekilde 28 Şubat sürecinde kılık-kıyafetlerinden dolayı sadece üniversite eğitim hakları değil, istihdam hakları da ellerinden alınan kadınlarımıza yönelik adaletsizliği giderdik. Bugün okullarımızda aktif olarak çalışan 1 milyonu aşkın öğretmenimizin yüzde 60’ını kadınlarımız oluşturuyor. Artık hiçbir kamu görevlimiz inanç değerleriyle, iş hayatı hassasiyetleriyle mesleği arasında bir tercih yapmaya zorlanmıyor. Ülkemize ve milletimize hizmet etmek isteyen herkes özgürce, herhangi bir kısıtlamaya, haksızlığa uğramadan bu vazifesini yerine getirebiliyor.

Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerini kolaylaştırma, sosyal ve mali haklarını güçlendirme noktasında da önemli iyileştirmelere gittik. Bizden önce iktidarlar yıllarca öğretmenlik meslek kanunu üzerinden siyaset yaptı. Hemen-hemen tüm milli eğitim şûralarında tavsiye olarak ifade edildiği halde öğretmenlerimizin bu meşru talepleri maalesef yerine getirilmedi. Yaklaşık 60 yıldır sürüncemede bırakılan bu meseleyi hamdolsun Meclisimizle birlikte yine biz çözdük.

Bu sene yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu sayesinde artık öğretmenlerimiz müstakil bir meslek kanununa kavuştular. Öğretmenliği uzman ve başöğretmen unvanlarıyla kariyer mesleği haline getirerek öğretmenlerimize ilave mali haklar da tanıdık. Uzman ve başöğretmenlik şartları taşıyanların yüzde 95’ini oluşturan toplam 614 bin 445 öğretmenimizin bunun için başvuru yaptığını görüyoruz. Bu öğretmenlerimizin hemen hepsi kendilerine yeni ufuklar, yeni bilgiler kazandırdığına inandığım seminer programını başarıyla tamamladılar. Yüksek lisans ve doktora yapmış 90 bine yakın öğretmenimiz ise zaten sınavdan muaflar. Tüm öğretmenlerimizin bu süreci en güzel şekilde milli eğitim camiamıza yakışır bir olgunlukla hitama erdireceğine inanıyorum.

Tabii bütün bu kazanımlar ülkemizde birilerini rahatsız ediyor. Tek umutlarını milletin ve ülkenin başındaki kara bulutların çoğalmasına bağlayanlar, her müspet adım gibi bunu da içlerine sindiremiyorlar. Açıkçası, öğretmenlerimizle birlikte öğrencilerimizin, hatta topyekûn eğitim sistemimizin faydasına olan böyle bir meseleyi dahi istismar edenleri görmekten ülkemiz adına hicap duyuyorum. Türkiye’ye dair elle tutulur hiçbir projeleri olmayanların yaptığı boykot çağrısı, öğretmenlerimizi siyasi malzeme olarak kullanmayı amaçlayan, tamamen art niyetli bir girişimdir. Bırakın artık bu boykotu-moykotu falan, nedir bunlar? Siz eğitim-öğretim mimarı mısınız, yoksa sokaklarda-caddelerde çapulcu olarak dolaşanlar mısınız? Bize; yavrularıyla, yavrularımızla haşır-neşir olacak öğretmenler lazım, böyle caddelerde-sokaklarda dolaşanlar değil. Ve ben yavrularımıza gerçekten bu tür emeği veren öğretmenlerimizle iftihar ediyorum. Ve eğitim gibi doğrudan evlatlarımızı ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konuyu gündelik siyasete meze yapmak, bu konu üzerinden öğretmenlerimizi kışkırtmak doğru bir yaklaşım değildir. Öğretmenlerimizin bu tür fitne teşebbüslerine prim vermeyeceğini biliyorum. Ve 20 bin öğretmenimizin bugün atamasını yaparken, 20 bin öğretmenimizden de özellikle bunları bekliyoruz.

Bir öğrencinin öğretmenine mektubunu öğrenciliğim zamanında öğretmenimiz bize okumuştu. O, çok-çok anlamlıydı. O mektuba öğrencinin başlayışı çok farklıydı. O mektubun başlığında “varlık sebebim” diye başlıyordu, “medarı iftiharım, öğretmenim” diye başlıyordu. İşte bize bu tür öğrencileri yetiştirecek öğretmenler lazım.

Kısa süre önce ücretli çalışan öğretmenlerimize ve usta öğrencilerimizin ücretlerine yönelik de iyileştirmeler gerçekleştirdik. Temmuz ayı zamları ve son düzenlemeyle birlikte usta öğreticilerimizin ve ders ücreti karşılığında görev alan öğretmenlerimizin ücretlerine yaklaşık yüzde 70’lik bir artış yaşandı. Önümüzdeki dönemde öğretmenlerimizi ekonomik ve mali açıdan desteklemeye devam edeceğiz.

Değerli Arkadaşlar,

İnsanlık olarak son 2,5 yıldır sağlık kriziyle başlayan sonra farklı boyutlara evrilen büyük bir fırtınayla boğuşuyoruz. Salgının sağlıkla ilgili tarafı ortadan kalktıkça, diğer alanlardaki etkileri daha iyi gün yüzüne çıkıyor. Bu küresel krizin sağlık sistemi yanında ekonomiden kamu güvenliğine, sosyal psikolojiden bireysel ilişkilere pek çok alanda ciddi sıkıntılara yol açtığına şahit oluyoruz.

Salgın sürecinin en fazla etkili alanların başında hiç şüphesiz eğitim gelmektedir. Öğretmenlerimizle her konuştuğumuzda en büyük sorunun bedenen sınıfta, ancak zihnen başka yerlerde olan çocuklar olduğunu görüyoruz. Velilerimizle her buluşmamızda bu konuda duyulan endişe ve serzenişleri bizzat dinliyoruz. Okuma alışkanlıklarından ders dinleme becerilerine, ekran bağımlılığından sosyalleşmeye kadar birçok alanda çocuklarımızın yeni sınamalarla yüzleşiyor. Çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde eğitim-öğretim hayatlarını ve beşeri ilişkilerini sürdürmeleri için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz, göstereceğiz. Ancak bilhassa sosyal medya mecralarından yayılan popüler kültürün zararlı etkilerinden evlatlarımızı korumamız gerektiği anlaşılıyor; ben, öğretmenlerimden de bunu özellikle rica ediyorum. Bu süreci de bir tarafında sizin gibi genç eğitimcilerin, diğer tarafında öğrencilerin olduğu iki ayaklı bir mücadeleyle yürütmemiz gerekiyor. Bakanlığımızın hazırlıklarını sürdürdüğü “medeniyet bilinci ve kültür okuryazarlığı” çalışmasını bu çerçevede yakından takip ediyorum. Yakında başlatılacak Türkçe seferberliğini de takdirle ve memnuniyetle karşılıyorum. Hedefimiz, evlatlarımızın bizi biz yapan değerlerin önemini daha iyi idrak etmesini, kültürümüzü daha iyi öğrenmesini, bu toprakların birikiminin fevkine çok daha iyi varmasını sağlamaktır.

İstiyoruz ki, evlatlarımız ilim ve irfan geleneğimizle, milli ve manevi değerlerimizle daha fazla hemhal olsun.

İstiyoruz ki, istikbalimizin teminatı olan gençlerimiz bağrından çıktıkları toplumun hassasiyetlerini daha iyi kavrasınlar.

İstiyoruz ki, Mevlana Hazretleri’nin pergel metaforunda ifade buyurduğu şekilde öğrencilerimiz bir ayaklarını bu toprakların birikimine sabitlerken, diğeriyle de tüm dünyayı dolaşacak evrensel bir vizyona kavuşsunlar.

İstiyoruz ki, çocuklarımız kültürümüzün taşıyıcısı olan güzel Türkçemizi en iyi, en doğru şekilde kullanma becerisi edinsinler.

İstiyoruz ki, yeni teknolojilerden, iletişim imkânlarından istifade ederken, kendilerini bunlarla beraber gelen risklerden, tehditlerden de korusunlar.

Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillere sahip olmanın yolu, popüler kültüre sorgusuz sualsiz teslim olmaktan değil, öncelikle bizi biz yapan hasletleri içselleştirmekten geçiyor. Elbette bu kritik süreçte devletimizin ilgili kurumları yanında siz öğretmenlerimize, idarecilerimize, ebeveynlere de görevler düşüyor.

Burada şu hususun altını özellikle çizmek isterim: Ailelerimizin evlatlarını yetiştirirken, onları özgürlük adına popüler kültürün acımasız dişlilerine terk etmemeleri çok ama çok önemlidir. Çok erken yaşlardan başlayarak tevarüs ettiğimiz değerleri bir kuyumcu titizliğiyle evlatlarımıza öğretmeli, onlara rehberlik etmeli, gönüllerine dokunmalıyız. Ağaç yaşken eğilir, prensibinden hareketle, kırmadan, dökmeden, güzel söz ve tatlı dille, en önemlisi de kendi hayatımızdan vereceğimiz güzel örneklerle çocuklarımızın maddi ve manevi eğitimine özen göstermeliyiz. Çocuklarımıza özgüven duygusu kazandıracak, atılım ruhu aşılayacak bir perspektifle bu çalışmaları yürütmeliyiz, diğer türlü evlatlarımızın körpe dimağlarının bize ve kültürümüze yabancı mecralar tarafından işgaline engel olamayız. Aksi takdirde, milli bünyemize aykırı ideolojilerin gençlerimizi sinsi tuzaklarına düşürmesine mani olamayız. Başka türlü yeni medya araçlarıyla servis edilen sapkın hayat tarzlarının çocuklarımıza sirayet etmesinin önüne geçemeyiz. Yine aynı şeklide okullarımızda içimizi acıtan, geleceğe dair kaygılarımızı artıran, acaba nereye sürükleniyoruz hissi uyandıran üzücü hadiselerin yaşanmasının vebalinden kendimizi kurtaramayız. Bu tehditlerle mücadelede adım atmakta geç kaldığımız her günü ülkemiz ve istikbalimiz açısından büyük bir kayıp olarak görüyorum. Milli Eğitim Bakanlığımızın vatana ve millete hayırlı nesiller yetiştirme çabalarına siz öğretmenlerimiz başta olmak üzere tüm paydaşlarının destek vermesini bekliyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Her biriniz en az 16 yıl süren bir eğitim sürecini başarıyla tamamlayarak bugünlere ulaştınız. Yıllarca emek verdiniz, gecenizi gündüzünüze kattınız, ideallerinizi gerçekleştirmek için çok büyük fedakârlıklarda bulundunuz. Zahmetsiz rahmet olmayacağının bilinciyle hep bugünler için çalıştınız, çabaladınız, ailelerinizin gururu haline geldiniz. Biraz sonra ekranda tayin olduğunuz yerleri gördüğünüz zaman, ben karşımda nasıl tabloyla karşılaşacağımı çok iyi biliyorum. İşte o heyecan boşuna değil. Öyleyse o heyecanın da karşılığını siz yetiştireceğiniz öğrencilere aynen vermelisiniz. Bugünden itibaren öğretmen olarak artık yeni bir hayata merhaba diyorsunuz. Görev yapacağınız okullarda kendi geleceğinizle birlikte ülkemiz ve istikbalimiz açısından da önemli sorumluluklar üstleneceksiniz. Ülkemizin gelecekte her alanda ihtiyaç duyacağı insan kaynağı gibi, geleceğin anne-babalarını da sizler yetiştireceksiniz. Yarının aydınlık, güçlü ve müreffeh Türkiye’sinin inşasına yeri asla doldurulamayacak katkılarda bulunacaksınız. Öğretirken sizler de yeni şeyler öğrenecek, kendinizi sürekli geliştireceksiniz. Size hayranlıkla bakan öğrencilerinize, toplumda iyi fertler olmayı, ahlaklı, erdemli, dürüst ve başarılı insanlar olmayı öğreteceksiniz. Gün gelecek yetimlerin sığındığı babası, öksüzlerin şefkat aradığı annesi olacaksınız. Gün olacak kendisine istikamet çizmeye çalışan gençlerimize rehberlik edeceksiniz.

Öğretmenlik elbette sizlerin iaşe kapısıdır, ancak sıradan bir memurluk, sıradan bir iş de değildir. Bu vazifeye başlamakla okullarınızın duvarlarına hapsedilmeyecek kadar mühim bir sorumluluğu da üstlenmiş oluyorsunuz. Tüm öğretmenlerimizin ve elbette bugün atamasını yapacağımız 20 bin öğretmenimizin her birinin mesleğine böyle baktıklarına doğrusu ben inanıyorum. Sizlerden omuzlarınızda taşıdığınız bu mesuliyetlerin şuuruyla görevinizi en güzel şekilde ifa etmenizi bekliyorum. Derse girdiğiniz her gün, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini de özellikle şekillendirdiğinizi, istikbaline yön verdiğinizi lütfen unutmayın. Karşınızdaki çocukların milletimizle birlikte gözünü ülkemize yöneltmiş yüz milyonlarca kardeşimizin de umudu olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, ulvi mesleğinizde sizlere başarılar diliyorum. Her birinizi sizlere bugünlere hazırlayan anne-babalarınızı, yetişmenize vesile olan öğretmenlerinizi ve hocalarınızı tekrar tebrik ediyorum.

Ülkemizin dört bir yanında görev alacak siz değerli öğretmenlerimizi canı gönülden kutluyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum, kalın sağlıcakla.