34 Hidroelektrik Santralin Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

11.08.2022

Değerli Misafirler,

Tarım ve Orman Bakanlığımız ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’müzün Kıymetli Mensupları,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Kamu ve özel sektörümüz tarafından yapımı tamamlanan hidroelektrik santrallerimizin açılış töreni vesilesiyle bugün bir aradayız.

Su, dünyamızın ve insanlığın en kıymetli kaynaklarından biridir. Hayatın, sağlığın, kalkınmanın ve yaşanabilir çevrenin vazgeçilmezi olan su kaynakları; kuraklığın ve yoksulluğun önüne geçer. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm canlıların hayat kaynağı olan suyun her damlasının değerini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Tüm bunların yanında su, enerjiden ulaşıma, tarımdan turizme kadar pek çok alanda ekonomik değere sahiptir. Kalkınmanın temel altyapısı olan nüfus artışı ve teknolojideki gelişmelerle her geçen gün daha çok ihtiyaç duyulan enerjinin en önemli kaynaklarından biri de sudur. Petrol, kömür, doğalgaz gibi dünyanın sınırlı kaynaklarını hoyratça tüketen fosil yakıtların tersine su, yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Üstelik fosil yakıtlar, hava kirliliğinden küresel ısınmaya kadar pek çok soruna da yol açmaktadır. İklim değişikliği tartışmaları yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının ehemmiyetini daha da artırmaktadır.

Ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji üretiminde en önemli imkânı su kaynaklarıdır. Coğrafyamızın yapısı bize bu konuda ciddi avantajlar sağlıyor. Sudan elektrik üretimi çevre kirliliğine yol açmayan, kullanılan suyun miktarını azaltmayan ve kalitesini bozmayan özelliğiyle öne çıkmaktadır. Hidroelektrik santralleri için kurulan barajlar, sulamadan balıkçılığa ilave pek çok imkânı beraberinde getiriyor. Türkiye gibi kaynakları sınırlı bir ülke için sudan elektrik üretimi sayesinde yurt içinde kalan paranın kritik kalkınma yatırımlarında kullanılması, en az diğer hususlar kadar önemlidir.

Hükümete geldiğimizde bu anlayışla hidroelektrik yatırımları seferberliği başlattık. Kamunun bu yatırımlarla görevli kuruluşu Devlet Su İşleri yanında özel sektörü de etkin şekilde hidroelektrik santralleri inşasına yönelttik. Ilısu Profesör Doktor Veysel Eroğlu, Deriner, Ermenek, Borçka, Batman ve Obruk gibi yüksek kapasiteli hidroelektrik santrallerini ülkemize kazandırdık. Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesine yıllık 1.9 milyar kilovatsaate yakın katkı sağlayacak en yüksek barajımız Yusufeli de bitme aşamasına gelmiştir. Hidroelektrik potansiyelimizi daha hızlı harekete geçirmek için 2003 yılında özel sektörümüzün bu alandaki yatırımlarının önünü açarak tarihi bir adım attık. Böylece hidroelektrik üretim kapasitemizi kısa sürede 2,5 kat artırarak 44 milyar kilovatsaatten 110 milyar kilovatsaate çıkardık.  Hâlihazırda ülkemizin toplam kurulu gücünün üçte birini hidroelektrik oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle ülkemizde yanan her 3 lambadan birinin elektriği su kaynaklarımızdan gelmektedir.

Değerli Misafirler,

Bugün dünyada 9. sırada yer aldığımız hidroelektrik gücümüze 34 yeni tesis daha kazandırıyoruz. Kamu özel sektör iş birliği ile 20 farklı ilimizde faaliyete geçecek 34 hidroelektrik santralimiz 653 kilovatsaat kurulu güce ve yıllık 2.3 milyar kilovat/saat enerji üretim kapasitesine sahiptir. Yatırım bedeli 16 milyar lirayı bulan bu santraller ülkemize yıllık 2,7 milyar lira ekonomik fayda sağlayacaktır. Kendilerini 6 yılda amorti edecek hidroelektrik santrallerimiz ardından uzun yıllar boyunca ekonomimize katma değer sağlayama devam edecektir.

Son 20 yılda ülkemize bugün açılışını yapacaklarımızla birlikte 605 yeni hidroelektrik santrali kazandırmış ve toplam rakamı 730’a çıkarmış olmakla gurur duyuyoruz. Bizden önce bu sayının sadece 125 olduğunu da hatırlatmak durumundayım. Ayrıca, sulama ve içme suyu amaçlı olanlarla birlikte şimdi toplam baraj sayımız 930’u bulmuştur. Ülkemizin toplam su depolama kapasitesini 180 milyar metreküpün üzerine çıkarmamız sayesinde en kurak mevsimlerde dahi hamdolsun artık susuzluk yaşamıyoruz. Tabii hidroelektrik santraller için inşa ettiğimiz barajların önemli bir kısmı şehirlerimize içme suyu sağlamak ve sulama amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Sayısını 370’e çıkardığımız tesislerle ülkemiz nüfusunun üçte ikisine, toplamda 4.9 milyar metreküp sağlıklı ve sürekli içme suyu sağlayacak yatırımlar yaptık. Hep şunu söyledim: Su, medeniyettir. Suyunuz varsa medenisiniz, suyunuz yoksa gayri medenisiniz. Hatta ülkemiz sınırlarını da aşıp denizin altına döşediğimiz borularla Kuzey Kıbrıs’a kadar suyu götürdük biz. Laf üretmedik, iş ürettik. Dere ıslah çalışmalarının sayısını da 5 binden 10 bin 267 seviyesine çıkartarak, hem yerleşim birimlerimizi, hem arazilerimizi koruduk. Sulamaya açılan arazi büyüklüğümüzü 6.85 milyon hektara yükselttik.

Ayırdığımız ciddi miktardaki kaynaklarla ülkemizin en büyük kalkınma projesi GAP’ı hızlandırdık. GAP’ın en büyük adımlarından biri olan 8 baraj ve 23 sulama tesisinden oluşan Silvan Projesini de süratle tamamlayacağız. Projenin ana yapısı olan ve ülkemizin Atatürk Barajı’ndan sonraki ikinci büyük eseri olacak Silvan Barajı yakında su tutmaya ve enerji üretmeye başlıyor. Barajdaki suları şebekelere aktaracak Babakaya Tüneli’nin ilk tüpünde bu yılsonunda artık ışık görülecek. Proje kapsamındaki diğer barajları ve sulama tesislerini de hızla inşa ederek, toplamda 2 milyon 350 bin dekar araziyi sulayacak, 305 bin istihdam oluşturacak bu projeyi ülkemize kazandırmakta kararlıyız.

Değerli Misafirler,

Görüldüğü gibi neresinden bakarsanız bakın ülkemizin sınırlı su kaynaklarını en verimli şekilde kullanacak yatırımları hızla yaptık, yapıyoruz. İklim değişikliği gibi küresel tehditlerin giderek daha çok konuşulmaya ve hatta emarelerini görülmeye başlandığı bir dönemde bu yatırımların değeri daha iyi anlaşılacaktır.

Mevlana Hazretleri’nin dediği gibi; “Kamil odur ki, koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser.” Evet, biz dünyaya sözümüzü ülkemize eserlerimizle ve hizmetlerimizle donatarak söyledik, söylüyoruz, bu konuda da iddialıyız. Ülkemizi 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuştururken, aklımızda ve gönlümüzde hep daha büyük hedefler vardır. Hamdolsun, eğitimden sağlığa, güvenlikten sanayiye, enerjiden ulaştırmaya her alanda kalkınmanın altyapısını önemli ölçüde tamamladık. Şimdi sıra asıl hedeflerimizde, yani 2053 vizyonumuzu hayata geçirmekte.

Bundan 11 yıl önce milletimizle 2023 hedeflerimizi paylaştığımızda birileri dudak bükmüş, istihza ile bize saldırmıştı. Bugün de biz 2053 vizyonu dedikçe, bu vizyonun somut hedeflerini oluşturmaya ve açıklamaya başladıkça, yine benzer tavırlarla karşılaşıyoruz. Türkiye’nin elde ettiği her kazanımı sanki başına inmiş balyoz gibi görerek değersizleştirmeye, kötülemeye çalışanları üzüntüyle takip ediyorum. Dünyada kendi ülkesinin ve milletinin felaketinden medet umacak, hatta bunu açıkça dileyecek kadar sefil bir güruhun yaşadığı bir başka yer var mıdır bilmiyorum.

Şimdi kardeşlerim; 18 Mart Çanakkale Köprüsü’ne başlarken bizimle dalgalarını geçtiler, ya bu olur mu? Kardeşlerim, tabii bunlara göre olmaz, çünkü iki kulenin arasındaki açıklık mesafesi dünyada eşi benzeri olmayan bir 18 Mart Çanakkale Köprüsü’nü yapıyorsunuz, bunların aklı bunu almaz, havsalası bunları almaz. Biz oralarda yeri geldi günle bekledik ya, ama şimdi 6 dakikada karşıdan karşıya geçiyorsun. Aynı şeyi Osmangazi’de yaptık, aynı şeyi Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde yaptık, aynı şeyi Şanlıurfa-Adıyaman Nissibi Köprüsü’nde yaptık. Bunlar kalkacak da Şanlıurfa’yla Adıyaman’ı Nissibi Köprüsü’yle buluşturacak; böyle bir şey olabilir mi? Olmaz. Niye? Çünkü bunlar medeniyet dediğin zaman sadece İstanbul, İzmir, Ankara, buraları anlıyor. Ama biz ne dedik yola çıktığımızda? Dedik ki, batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olacak, eğitimden sağlığa hepsinde olacak.

Üniversitelerimizi 81 vilayetin 81’ine de taşıdık mı? Taşıdık. Şimdi 81 vilayetimizin tamamında üniversitemiz var mı? Var. Ne dediler? Ya bu kadar üniversiteye ne gerek var? 76 üniversiteden 208 üniversiteye çıktık, 81 vilayetin tamamında çıktık. Ya bizim derdimiz Hakkâri’deki yavrumuzu İstanbul’a, Ankara’ya taşımak değil. Ya?.. Bütün profesörlerimizi, doçentlerimizi oralara taşımak. Hani Tatlıses bir gün dedi de Şanlıurfa’yla ilgili, yani, Oxford vardı da biz gitmedik mi? Şimdi biz de hepsini ta Hakkâri’ye kadar taşıdık, Şırnak’a kadar taşıdık, hepsinde var. Ağrı, Kars, aklınıza ne gelirse, hepsinde üniversitemiz var mı? Var. Bütün hocalarımızla beraber buralarda var mıyız? Varız. Bu bir şeyi gösteriyor; medeni olmak budur, modernleşme budur, çağı yakalamak budur, çağdaş mücadele budur.

Şimdi küresel sistemin sağlıktan ekonomiye; bakın çok enteresan burası, bakın şehir hastaneleri kuruyoruz değil mi? Şimdi Ankara’da malum birinci şehir hastanesini açtık, hizmete devam ediyor. Şimdi ikincisini de bir-iki ay içerisinde açıyoruz ve bununla birlikte iki tane dev şehir hastanesine Ankara sahip oluyor. Arkadan Kocaeli geliyor, arkadan İzmir geliyor, arka arkaya bunları 2 ay, 3 ay içerisinde yapıyoruz. Biz yaparız, biz laf değil iş üretiriz.

Kardeşlerim,

Tarımdan istihdama… Şimdi bir şey daha söylüyorum, marketlerde benim vatandaşımı dara sokanlar, Tarım Kredi Kooperatifleri talimatı aldı, bundan böyle koyun, kuzu etinde yüzde 25 indirim, bunu başlattık. Ve bu sabah Tarım Kredi Kooperatif Başkanı’yla da konuştum, Bakanım da zaten gerekenleri konuştu, büyükbaş hayvanlarda da yüzde 30-35 gibi bir indirimle onların da satışına başlayacağız.

 Tabii ülkemizin her yerinde malum koyun-kuzu geçerli değil. Mesela şimdi bizim memlekette, Karadeniz’de daha çok bölgede büyükbaş makbuldür, şimdi oralarda tabi büyükbaşın kesiminden artık kuşbaşıydı, kıymaydı, biftekti, pirzolaydı vesaire, bunu piyasaya sürdüğümüzde, hele hele yüzde 30-35 gibi onda bir indirimi başlatınca benim vatandaşım ona da ne yapacak? Alışacak. Ve bu piyasaların dengesini bozanları da hizaya getirecek.

Tabii 1300 tane Tarım Kredi Kooperatifi’nin marketi var, tabii bunun yanında diğer özel sektörün de sayıları tabi çok çok fazla, binlerce, onlar ne yapar bilmem, am biz Tarım Kredi olarak bu indirimi yapacağız. Sadece ette mi, kıymada, kuşbaşı vesaire, bunda mı? Hayır, Tarım Kredi’nin diğer ürünlerinde de, şeker, buğday, un vesaire, aklınıza ne gelirse, zeytinyağı, ayçiçeği yağı, bütün bunlarda da özelikle 20-30-40 çeşit üründe de, yoksa tabi bin, 2 bin, 3 bin çeşit ürün satılıyor, ama bu ürünlerde de süratle indirime gidecek; talimatımız şu: Başa baş noktası, sen kâr amacıyla çalışmayacaksın, sen sadece başa baş noktasında benim vatandaşımı koruyacaksın. Ve şimdi Tarım Kredi Kooperatifi de bu amaçla çalışmalarını hızlandıracak. Tabii tüm bu tablonun gerisinde 20 yılda asırlık eser ve hizmetleri gerçekleştirmiş olmamızın getirdiği özgüven var.

Enerjide Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gazdan, hele hele şu doğal gazı bir çıkaralım, doğal gazı çıkardığımız andan itibaren tüm bölgede havanın nasıl değiştiğini de göreceksiniz.

İşte dün evvelsi gün ne yaptık? Mersin Taşucu’ndan Abdülhamid Han Sondaj Gemimizi uğurladık. Ama Yunanistan çok rahatsız olmuş, ya bu Erdoğan ne yapıyor demiş. Erdoğan bir şey yapmıyor ya, görevini yapıyor. Ve bu gemi dünyada ilk, öyle bir sondaj gemisi. Biz yıllarca paramızla sondaj yaptıracak gemi kiralayamazdık, ama şimdi bizim 4 tane sondaj gemimiz var,  2 tane sismik araştırma gemimiz var, şimdi biz güçlüyüz. Ve süratle hamdolsun şu salonları biz yaptık; niye yaptık? Ya Ankara gibi yerde böyle bir salon var mıydı? Yoktu. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonu’nu yaptık. Hani bunlar medeniydi? Yıllar yılı böyle bir salon Ankara’mıza niye kazandırmadılar, İstanbul’umuza niye kazandırmadılar? Ya bunların hepsini Ankara’mıza, İstanbul’umuza biz kazandırdık. Hani bunlar sanattan yanaydı, hani bunlar kültürden yanaydı, niye yapmadılar? Şimdi şu salonumuzda boş yok, sürekli programlar programlar, sanat programlarından bu tür programlara varıncaya kadar hepsini yapıyoruz. Şimdi dün akşam Slovenya Cumhurbaşkanını ağırladık ve yemekte kendisine buraları bir gösterdim yukarıdan, balkonumuzdan, tabii tebrik etti, hayran oldu.

Değerli Kardeşlerim,

Şimdi hemen yan tarafta ne var, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi var değil mi? Bu kütüphanenin kitap kapasitesi 5 milyon, ama şu anda 5 milyon tabii kitap henüz yok, 2,5 milyon civarında kitabımız var, fakat 24 saat açık. Bütün 24 saat oraya gelenler çayını, kahvesini, kekini, çorbasını ücretsiz alıyor mu? Alıyor. Ve ben de iftihar ediyorum; niye iftihar ediyorum? Milletim adına iftihar ediyorum. Ve bu kadar modern, dünyada özel bir proje çalışmasıyla orayı yaptırdık ve sağ olsunlar muhteşem bir eseri Ankara’mıza, ülkemize kazandırdık ve tabi kim gelirse, yerli-yabancı...

Kim gelirse bize şunu söylüyor: Ya bu projeyi bize de verir misiniz? Bize düşen ne? Ne demek, tabii ki veririz, yeter ki siz de ülkenizde yapın. Eninde sonunda ne diyecekler? Ya bu projeyi nereden aldınız, dediklerinde de herhalde onlara verilecek cevap Türkiye’den aldık.

Şimdi İstanbul’umuzdaki Taksim Atatürk Kültür Merkezi, o da benzer bir güzellikte değil mi, o da aynı şekilde. Aynı şekilde Harbiye’deki Kongre Merkezi aynı durumda değil mi? Bütün bunlar Türkiye’ye 20 yılda bizim kazandırdığımız sanat, kültür, bütün bunlara, altyapı-üstyapı, bütün bunlara ilave eserler. Durmadık, yan gelip yatmadık, Bay Kemal gibi musluk açma töreni yapmadık ya, biz bu işleri yaptık. Bir de Kağıthane’de temel atmama töreni yapıyorlar, ne günlere kaldık, aman ya Rabbim.

Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını tüm imkanlarımızla teşvik ediyor, yaygınlaştırıyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla ülkemizi büyütme stratejisine dayanan ekonomi programımızın ne kadar doğru olduğu yaşanan her gelişmeyle bir kez daha görülüyor. Bizim en büyük gücümüz, milletimizin her bir ferdidir, emekçisinden girişimcisine iş dünyamızdır. Bu ülke için, bu millet için tuğla üstüne tuğla koyan herkesin başımızın üzerinde yeri vardır.

Bugün resmi açılışını yapacağımız 34 hidroelektrik santralimizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.  Yaptıkları yatırımlarla ülkemize katkı sağlayan girişimcilerimizi gönülden tebrik ediyorum.

Sizleri tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.