Efes-2022 Tatbikatı’nda Yaptıkları Konuşma

09.06.2022

Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı,

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Değerli Mensupları,

Dost ve Müttefik Ülkelerin Kıymetli Temsilcileri,

Kıymetli Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Efes-2022 Tatbikatı’nın son günü vesilesiyle sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ülkemizin ev sahipliğinde 37 ülkeden yaklaşık 10 bin askeri personelin katılımıyla 20 Mayıs’tan beri icra edilen bu tatbikata katkı veren herkese şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Aynı şekilde tatbikat programındaki Savunma Sanayi Sergisi’nde yer alan silahların, araçların ve sistemlerin de ülkemizin bu alanda ulaştığı noktayı gösterdiğine inanıyorum. Savunma sanayinde sahip olduğumuz her türlü imkân ve kabiliyeti dostlarımızla ve müttefiklerimizle paylaşmaktan memnuniyet duyan bir ülkeyiz. Dünyanın siyasi, ekonomik, askeri, sosyal açıdan köklü bir yeniden yapılanma sürecinden geçtiği bir dönemde bu tür iş birlikleri çok daha büyük bir önem kazanmaktadır. Türkiye, terör örgütleriyle ve düzensiz göçle mücadele gibi dünyanın en kritik sınamalarını başarıyla vermeyi sürdürüyor. Bunun yanında Kafkaslardan Afrika’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar her yerde barışın, istikrarın, güvenliğin tesisi konusunda kimsenin inkâr edemeyeceği gayretler sarf ediyoruz. İnsani yardımlar konusunda da burası özellikle çok çok önemli, milli gelirimize göre oranlandığında dünyada ilk sırada yer alıyoruz.

Tüm bu tablo içinde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz özel bir yere sahiptir. Kahraman ordumuz sınır güvenliğimizden sınır ötesi harekâtlarımıza, terörle mücadeleden NATO ve ikili anlaşmalar kapsamında yürüttüğümüz uluslararası görevlere kadar her alanda gösterdiği başarılarla göğsümüzü kabartıyor. PKK-YPG’den DEAŞ’a kadar dünyanın en tehlikeli silahlı terör örgütleriyle yürüttüğümüz mücadelede, elde ettiğimiz sonuçların eşi benzeri yoktur. Suriye’de herkesin yol açtığı tehdide dikkat çektiği, ancak fiilen sahaya girip mücadele etmeye yanaşmadığı DEAŞ’a karşı ilk ve tek harekâtı biz gerçekleştirdik. Aynı şekilde hem ülkemizin, hem de komşularımızın toprak bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğine, egemenlik haklarına tehdit oluşturan PKK-YPG ile de sadece biz mücadele ettik. Başarıyla tamamladığımız 2016’daki Fırat Kalkanı, 2018’deki Zeytin Dalı, 2019’daki Barış Pınarı, 2020’deki Bahar Kalkanı ve halen devam eden Pençe harekâtlarımızla sınırlarımızı 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik hattıyla koruma altına alma kararlılığımızı adım adım hayata geçiriyoruz.

Türkiye’nin bu meşru güvenlik politikası, terör örgütlerini sadece bizim sınırlarımızdan uzaklaştırmakla kalmıyor, komşularımızın da huzuruna ve istikrarına katkıda bulunuyor. Ülkemizin sınırları dibinde terör koridorları kurulmasına asla izin vermeyeceğimizi, bunun için güvenlik hattımızın eksik kalan kısımlarını mutlaka tamamlayacağımızı burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Hiçbir gerçek müttefikimizin ve dostumuzun da ülkemizin bu meşru güvenlik kaygılarına karşı çıkmayacağını, bilhassa da tercihini terör örgütlerinden yana kullanmayacağını umut ediyoruz. Müttefiklerimizden ve dostlarımızdan bu konudaki meşru endişelerimizi anlamalarını ve saygı göstermelerini beklemek en tabii hakkımızdır.

Değerli Misafirler,

Rusya-Ukrayna Savaşı dünyada barışın ve istikrarın ne kadar kırılgan, ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu göstermiştir. Bölgemizde yaşanan çatışmalar ve potansiyel tehditler, NATO İttifakının birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğuna işaret etmektedir. Böyle kritik bir dönemde Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta ülkemizin uluslararası anlaşmalara dayalı haklarına ve çıkarlarına yönelik tehditler içeren stratejilere tevessül edilmesinden üzüntü duyuyoruz. Bazı Yunan siyasetçiler dünyada eşi benzeri görülmemiş bir pervasızlıkla gerçeklikten uzak, akla, mantığa, hukuka aykırı söz ve eylemlerle gündem olmaya çalışıyorlar. Hâlbuki bu tür konuların iç politikaya yönelik şımarıklıkları kaldırmayacak kadar hassas olduğunun ve ağır sonuçlar doğurabileceğinin sayısız örneği önümüzde durmaktadır. Ülkelerinin kaynaklarını, enerjilerini ve vakitlerini asla güçlerinin yetmeyeceği hayallerle heba edenler tarih önünde bunun hesabını mutlaka verecektir.

Bu vesileyle bir kez daha Yunanistan’ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye, uluslararası anlaşmalara uygun davranmaya davet ediyoruz. Şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum. Özellikle bu millet kararlıdır ve bu millet bir şeyi söylerse ardını da takip eder. Doğu Akdeniz’de ülkemiz ana karasına 2 kilometreden daha az, Yunanistan’a ise 600 kilometreden daha fazla mesafedeki Meis Adası için 40 bin kilometrelik deniz yetki alanı talep etmenin anlamını uluslararası camianın takdirine bırakıyoruz. Gayri askeri statüdeki adaların çeşitli tatbikatlara dâhil edilerek NATO ve üçüncü taraf ülkelerin de bu hukuksuzluğa alet edilmeye çalışılması sonu felaketle bitecek bir çabanın ötesinde anlama sahip değildir. Sayın Miçotakis herhalde adalara turistik çıkarma yapıyor, bununla bir yere varmak mümkün değil.

Yunanistan, aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Birliğin değerlerini, evrensel insan haklarını, uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak Batı Trakya, Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türk azınlığa baskı uygulamayı hâlâ sürdürüyor. Hukuksuz uygulamaları sebebiyle 1999 ve 2006 yıllarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkûm edilen Yunanistan’ın baskıcı tutumunu devam ettirmesine göz yumulması da bir çiftçe standart örneğidir. Konu Türkiye olduğunda şahin kesilenlerin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni hiç sayan, terör örgütlerini açıkça destekleyen, sığınmacılara her türlü insanlık dışı muameleyi yapan Yunanistan’a ses çıkarmamasını da ibretle takip ediyoruz. NATO içinde her bakımdan en yüksek bedeli ödeyen müttefik olarak son iki yıldır askeri heyet toplantı davetlerimize cevap dahi vermeyen Yunanistan’ın kışkırtmalarını soğukkanlılıkla karşıladık. Ancak bu sabrımızın ve soğukkanlılığımızın muhatabımız tarafından yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Türkiye kimsenin hakkını, hukukunu çiğnemez, ama kendi hakkını, hukukunu da kimseye çiğnetmez.

Esasen bu ülke kurulduğu tarihten beri hep birilerine dayayarak, birilerinin hesaplarına alet olarak benzer hamleler yapmıştır. Yunanistan’ı tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz, kendine gel. Türkiye, Ege’deki haklarından vazgeçmeyeceği gibi, adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendisine tanıdığı yetkileri gerektiğinde kullanmaktan da geri durmayacaktır.

Diğer taraftan, Kıbrıs’ta Rum tarafının ikircikli ve dayatmacı tavrı ada da bize eşit, egemen, bağımsız iki devletli yöntem dışında bir çözüm yolu bırakmamıştır. Papazlara ağır silah eğitimi vermekten, terör örgütlerine ofis açmaya kadar Rumların yaptığı her tasarruf bu kararın isabetini göstermektedir. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arama ve sondaj faaliyetlerimizi de Birleşmiş Milletler uygulamaları ve diğer uluslararası teamüllere uygun şekilde sürdüreceğiz. Yetki alanlarımızda bize rağmen herhangi bir tasarruf veya işlem yapılmasına izin vermedik, vermeyeceğiz.

Değerli Misafirler,

Bizim uluslararası anlaşmalara dayalı yükümlülüklerimiz yanında, tarihimizden ve medeniyetimizden kaynaklanan sorumluluklarımız da var. Azerbaycan’dan Libya’ya, Balkanlardan Orta Asya’ya kadar geniş bir alanda bu sorumluluklarımızın gereğini yerine getiriyoruz. Karabağ ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarında 2020 yılının son aylarında yaşanan hadiseler sırasında bu anlayışla kardeşlerimizin yanında yer aldık. Ermeni tarafının tahrikiyle başlayan ve 44 günlük bir mücadelenin sonunda Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan bu savaşla bölgede yaklaşık 30 yıldır süren işgal sona erdi. Türkiye olarak bu süreçte iki devlet, tek millet anlayışıyla Azerbaycanlı kardeşlerimize her türlü desteği verdik. Bugün de ateşkesin kalıcı olması için ortak merkezde Rus ve Türk Silahlı Kuvvetleri birlikte görev yapmaktadır. Ayrıca Azerbaycan ordusunun modernizasyonu, eğitimi, mayın arama ve imha çalışmaları konusunda da kardeşlerimizle yakın iş birliği içindeyiz.

Libya’da beş asırlık köklü bağlarımız olan kardeşlerimizin istikrar ve güven içinde yaşamaları konusunda her türlü desteği veriyoruz. Kosova’da, Bosna Hersek’te, Somali’de, Katar’da daha pek çok coğrafyada barışa ve huzura katkı sağlayacak çalışmalar yürütüyoruz. Mazisi şan ve şerefle dolu kahraman Türk Ordusu atalarından ilhamla yedi iklim üç kıtaya esenlik getirecek görevler üstlenmeyi sürdürecektir. Ordumuz bugüne kadar yürüttüğü hiçbir operasyonda özellikle harekâtta, vazifede masumlara en küçük bir zarar vermeyecek, mağdurları hep koruyarak tarzını ve safını hep belli etmiştir. Geçmişinde sömürge, katliam, vahşet ayıbı olmayan bir ülkenin askerlerine başka türlüsü zaten yakışmazdı.

Bu duygularla Efes 2022 Tatbikatı’na katılan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile dost ve kardeş ülkelerin tüm personeline bir kez daha teşekkür ediyorum. Az önce Sayın Savunma Bakanımın da ifade ettiği gibi Sultan Alparslan’dan, Gazi Mustafa Kemal’e kadar tüm şehitlerimize özellikle rahmetle anıyorum. Şu organizasyonda emeği geçen en tepe noktadan, tabana kadar tüm Milli Savunma ve Genelkurmay’ımızın mensuplarına yine şahsım, milletim adına şükranlarımı ifade ediyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.