Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
Sayıştay’ımızın Kıymetli Mensupları,
Yurt Dışından Gelen Değerli Misafirler,
Saygıdeğer Dostlar,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Sayıştay’ımızın bu gurur gününde sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyor, bizleri bir araya getiren Sayıştay Başkanımıza gönülden teşekkür ediyorum. Divan-ı Muhasebat’tan Sayıştay’a 160 yıldır bu güzide kurumumuzun çatısı altında ülkemize samimiyetle hizmet veren herkesi şükranla yâd ediyorum.
Osmanlı’nın kamu reform çalışmalarının bir ürünü olarak faaliyete başlayan Sayıştay, devlet fonksiyonları içinde önemli bir yere yerleştirilmiştir. Mali istikrara katkı vermek üzere gelirlerin ve giderlerin kontrol altında tutulması gayesiyle faaliyet gösteren Sayıştay, her dönemde önemini koruyarak bugünlere gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan Sayıştay’ımızın tüm mensuplarının üstlendikleri sorumlulukları hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olduğundan şüphe duymuyorum.
Sayıştay’ın denetim alanına giren devlet bütçesi, 85 milyonun tamamının rızkından keserek kamuya aktardığı kaynaklardan oluşuyor. Dolayısıyla Sayıştay, her bir vatandaşımızın hakkını-hukukunu özellikle gözeten bir faaliyet yürütmeye çalışıyor. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin denetim boyutunun temsilcisi olan bu kurumumuz, hukuk devletinin temel taşlarından biridir. Denetimin özünü oluşturan şeffaflık ve hesap verebilirlik, modern demokratik devlet sisteminin en önemli vasıfları olarak tüm dünyada kabul görmektedir. Biz de yönetim anlayışımızın özünü oluşturan “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” ilkesini hayata geçirirken bu anlayışı geliştirecek reformlara ağırlık verdik.
Bu çerçevede Sayıştay’ımız sahip olduğu birikim, kendine verilen yetkiler ve üstlendiği misyonla kamu yönetim sistemimizde gerçekten de kilit bir role sahiptir. Sayıştay, hiçbir kamu kurumunun rakibi veya ikamesi değil denetlediği her kamu kurumunun faaliyetlerini hukuka uygun yürütmesine rehberlik eden bir yardımcısıdır. Burası kendisi doğrudan hesap soran değil, hesap sorulmadan önceki hazırlıkları yapan, çalışmaları yürüten, malzemeleri hazırlayan bir kurumdur.
Anayasamıza göre yargı yetkisiyle donatılmış yüksek denetim organı olan Sayıştay’ı 2006 ve 2010 yıllarında çıkardığımız kanunlarla daha da güçlendirdik. Sivil-askeri tüm kamu kurumlarını, kamu iktisadi teşekküllerini, belediye şirketleri dâhil kamu kaynağı kullanan her kuruluşu Sayıştay denetimi kapsamına alarak hukuk devleti ilkesine olan bağlılığımızı ispatladık. Böylece milletimizin kamu kaynaklarının nasıl harcandığını en doğru, güvenilir ve sistematik şekilde takip edebilmesini temin ettik. Kamu yönetimine ilişkin diğer reformlarımızın hemen tamamında da Sayıştay’ın denetim alanını genişleten bir yaklaşımı benimsedik. Sayıştay mensuplarının özlük haklarında 2006 ve 2014 yıllarında gerçekleştirdiğimiz iyileştirmelerle sizlerin çalışma şartlarını da düzelttik. Mesleki güvencelerimizi tahkim etmek suretiyle denetim faaliyetlerinizi her türlü etki ve baskıdan uzak bir şekilde yapabilmenizi sağladık. Bizim denetimden asla kaçmadığımızın, korkmadığımızın, çekinmediğimizin en somut örneği, Sayıştay Kanununda ve Sayıştay mensuplarının özlük haklarında yaptığımız işte tüm bu değişikliklerdir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra da Sayıştay’ın denetim alanını genişletmeyi, imkânlarını artırmayı sürdürdük. Ülkemizin ve kamu yönetiminin ortaya çıkan talepleri çerçevesinde gerekli yasal düzenlemeleri yapmaya devam edeceğiz. Amacımız, Türkiye’nin demokratik hukuk devleti vasfıyla 2023 hedeflerine ulaşmasını, 2053 vizyonunu hayata geçirmesini temin etmektir. İnşallah önümüzdeki dönemde bu doğrultuda hep birlikte çok daha etkin ve yaygın çalışmalar gerçekleştireceğiz.
Değerli Arkadaşlar,
Sayıştay’ın 160. ve Cumhuriyetimizin 99. Kuruluş Yılı’nı yaşadığımız şu günlerde akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin inkâr edemeyeceğine inandığım bir gerçek vardır. Bu gerçek de, Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma sürecinde geçtiğimiz 20 yılda bir asırlık yol kat ettiğidir. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye, spordan sosyal desteklere, diplomasiden savunma sanayine kadar her alanda bu devrimlerin somut neticelerini görmek mümkündür. Dünyanın pek çok yerinde bize bu kadar kısa sürede böylesine devasa atılımları nasıl gerçekleştirdiğimizi soruyorlar. Hatta sormakla kalmayıp heyetler göndererek bizzat kurumlarımız nezdinde inceleme yaptırıyorlar. Tabii süreç böyle hızlı olunca yeni yöntemler, yeni usuller, yeni araçlar ihtiyacı da ortaya çıkıyor.
Her yenilik gibi bu tablonun içinde birtakım eksiklerin, hatta hataların yaşanması kaçınılmazdır. Biz yürütme tarafından meseleye ülkemize ve milletimize en kısa sürede mümkün olan en çok eserin ve hizmetin kazandırılması penceresinden bakıyoruz. Denetim ve yargı organları ise, bu meseleyi elbette sürecin hukuka uygunluğu yönünden değerlendirecektir. Önemli olan, bu iki yaklaşımı ülkenin ve milletin çıkarlarını en üst düzeyde tutacak bir yerde buluşturmaktır. Bunun için Sayıştay’ın icracı kurumlardaki denetimini sadece açık arama veya ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğini düşünüyorum. Doğru olan yaklaşımın; icracı kurumların iş ve işlemlerin hukuka uygunluğunu kolaylaştırıcı, yardım edici, yol gösterici bir anlayışla denetim faaliyetlerinin yürütülmesi olduğuna inanıyorum. Bu yönde gösterilen gayretleri takdirle takip ediyorum. Ancak olumsuz kimi örneklerin ortaya çıkabildiğini de biliyorum. Geçmişte bu ülke vesayetin her türlü bürokratik vesayetin de özellikle çok çektiğini hep biliyoruz, gördük. Milletin ve onun adına faaliyet gösteren hukukun değil de başka birtakım güçlerin işaretine göre çalışan her kurum eninde sonunda vesayet damgası yemeye mahkûmdur.
Kendilerine Anayasa ve yasalarla verilen yetkileri güç temerküzüne yönelmek yerine, ülkeye ve millete daha etkin hizmet sunmak için kullanan her kurumun başımız üzerinde yeri vardır. Velev ki bu kurumlar bazen yaklaşım farklılıkları sebebiyle canımızı sıkacak, eleştirdiğimiz işler bile yapsalar neticede ortaya çıkan sonuca saygı gösteririz. Biz birilerinin sürekli yaptığı gibi hâkim, savcısından polisine, üst düzey bürokratından memuruna kadar tüm kamu görevlilerini tehdit ederek kendi siyasetçimize alan açmaya asla çalışmadık, çalışmayız. Biz sorumluluklarımızın gereğini yerine getirirken devlet geleneğimizin adabına, ahlakına, usulüne aykırı bir söz söylememeye, bir tutum sergilememeye azami dikkat gösteriyoruz. Anayasal güvence altında kamu hizmetini yürütmekle görevli insanları tehdit etmek ve gücünü milli iradeden alan iktidara direnmeye çağırmak, faşist ve darbeci zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir. Kamu hizmetlerinin, yatırımların, üretimin, istihdamın tıkanmasından kimin fayda göreceğini düşündüğümüzde, izlenen taktiğin gerisindeki sinsi amaç kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Yalan ve yanlış bilgilerle kamuoyunun meşgul edilmesinden daha tehlikelisi, eksik ve çarpıtılmış bilgilerle bu işin yapılmasıdır.
Türkiye’nin yıkıcı değil, yapıcı yaklaşımlara, bakış açılarına, argümanlara, siyasi projelere, küresel analizlere ihtiyacı vardır. Ağzından çıkan sözden de, sergilediği davranıştan da haberi olmayan mazur tipler ne bizim, ne kamu görevlilerinin muhatabı değildir. Bunları milletimizin engin ferasetine havale ediyoruz.
Biz işimize bakacağız. Cumhurbaşkanından, memuruna kadar yönetim sorumluluğu üstlenen herkesle birlikte ülkeye daha hangi eserleri, insanımıza daha hangi hizmetleri kazandırabileceğimizin gayreti içinde olacağız. Dünyanın ve bölgemizin köklü bir değişim sancısı içinde olduğu bir dönemde hepimize düşen görev, kısır tartışmalarla vakit kaybetmek değil, Türkiye’yi hedeflerine ulaştıracak adımları kararlılıkla atmaktır. Sayıştay’ımızın her bir mensubunun bu anlayışla hareket ettiğine ve edeceğine yürekten inanıyorum.
Bu duygularla bir kez daha Sayıştay’ımızın 160. kuruluş yıl dönümünü tebrik ediyorum. Sayın Sayıştay Başkanımızın şahsında kurumun tüm mensuplarına Rabbimden başarılar diliyorum.
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.