Yüklenici Firmaların Kıymetli Temsilcileri,
Saygıdeğer Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Hızırreis Denizaltımızın havuza çekim ve Selmanreis Denizaltımızın ilk kaynak töreni münasebetiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Denizaltılarımızın ülkemiz, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetleri’miz için hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle Türk denizciliğinin kutup yıldızları Kaptanı Derya Hızır Reis, Barbaros Hayrettin Paşa ile Selman Reisi rahmetle yâd ediyorum.
Aynı şekilde vatanımızın bağımsızlığı, milletimizin emniyet ve huzuru için karada, havada, denizde mücadele ederken şehit düşen tüm kahramanlarımıza Rabbimden rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Sınırlarımız içinde ve dışında fedakârca görev yapan askerlerimize de muvaffakiyetler diliyor, Mevla’m hepsini esirgesin, korusun diyorum.
İnşallah biraz sonra yeni tip denizaltı projemizin ikinci denizaltısı olan Hızırreis’in havuza çekim işlemini gerçekleştireceğiz. Altıncı denizaltımız Selmanreis’in de ilk kaynağını yapacağız. Yeni tip denizaltılarımız teknik özellikleri itibariyle gerçekten göz doldurmaktadır. Su üstünde 1856 ton, dalmış halde 2042 ton ağırlığa sahip denizaltılarımız 300 metreden fazla derine inebiliyor. Su altında 3 gün görev yapabilen denizaltılarımız 12 hafta boyunca ikmalsiz suda kalabiliyor. Su altı, su üstü ve kara hedeflerine karşı etkili silahlarla donatılan denizaltılarımız değişik tipte torpido, füze atabilme ve mayın dökebilme kabiliyetlerine sahiptir. Havadan bağımsız tahrik kabiliyeti olan denizaltılarımıza milli torpidomuz AKYA ile milli gemisavar füzemiz Atmaca’yı entegre ediyoruz. Yeni tip denizaltı projemizde ilk denizaltımız Pirireis’in bu yıl içinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza teslimini gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Bugün havuza çekim işlemini yaptığımız Hızırreis Denizaltımızın 2023 yılında, Selmanreis’in ise 2027 yılında hizmete girmesini planlıyoruz. Bu seneden itibaren her yıl bir denizaltımızı hizmete alarak 2027 yılına kadar 6 adet yeni tip denizaltımızı donanmamıza kazandırmış olacağız.
Bu kritik projede yaklaşık 30 yerli firmamız, denizaltı platformu ve su altı teknolojisine yönelik tasarımları ve üretimleriyle sorumluluk üstleniyor. Ayrıca, pek çok firmamız da alt yüklenici olarak denizaltılarımızın üretim sürecine katkı sunuyor. Denizlerdeki gücümüze güç katacak bu denizaltıların inşa edilmesinde emeği geçen herkese şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Çok değil daha 15-20 yıl öncesine göre hayal dahi edilemeyen bu başarıları önemsiyor, ancak yeterli görmüyoruz. Savunma ürünlerinin tasarımından imalatına kadar her safhasında yerlilik oranlarımızı en üst düzeye taşımaya çalışıyoruz. Reis sınıfı denizaltılarda mevcut sistemlerin geliştirilerek, kullanılmasına yönelik araştırma-geliştirme faaliyetlerine başladık. Yerli ve milli yakıt pili, ana elektrik motoru, batarya ve çeşitli tipte sonarların geliştirilmesine öncelik veriyoruz. Diğer savunma sanayi hamlelerimizde olduğu gibi burada da hedefimiz milli denizaltı projemizi hayata geçirmektir. Milli dizayn ve ağırlığı milli sistemlerden oluşacak milli denizaltımız MİLDEN’le ilgili hazırlıklarımız son sürat devam ediyor. MİLDEN’in inşasına inşallah 2025 senesinde Gölcük Tersanesi’nde başlıyoruz. Reis sınıfı 6 denizaltımızın imalat aşamalarında elde ettiğimiz tecrübeleri inşallah milli denizaltımızın üretim sürecinde kullanacağız. Milli denizaltımızı 5-6 sene içerisinde Deniz Kuvvetlerimize teslim etmeyi planlıyoruz. MİLDEN Projemizde görev alan firmalarımıza, resmi kurumlarımıza, mühendisinden işçisine kadar herkese şimdiden başarılar diliyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Bizler eskilerin tabiriyle feleğin çemberinden geçmiş bir milletiz. Tarihimizin hiçbir döneminde emeksiz, zahmetsiz, bedel ödemeden bir imkâna sahip olmadık. Bugün üzerinde yaşadığımız vatan toprakları dâhil her kazanımımız için çok zorlu mücadeleler yürüttük. Malazgirt’ten başlayıp Çanakkale’ye ve Milli Mücadeleye kadar tarihin her döneminde istiklalimize ve istikbalimize yönelik tüm saldırıları canımızla, kanımızla zafere ulaştırdık. Son 40 yıldır bölücü teröre karşı sürdürdüğümüz bu mücadelede binlerce vatan evladını ömürlerinin baharında toprağa verdik. Dost bildiğimiz ülkelerin ihanetlerine, müttefik özellikle ilişkilerinin olduğu devletlerin ayak oyunlarına rağmen bunu başardık. Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle ülkemize uygulanan haksız, hukuksuz yaptırımları asla unutmadık. İnsanımızın canına, malına, hürriyetine kasteden teröristlere yönelik meşru sınır ötesi harekâtlarımız nedeniyle hedefe konulduk. DEAŞ’la sahada göğüs göğüse mücadele ettiğimiz dönemlerde bile akla hayale gelmeyecek ithamların, iftiraların muhatabı olduk. Öyle ki DEAŞ’ın sınır illerimizi hedef alan roket saldırıları ve terör eylemleriyle boğuştuğumuz günlerde adeta yangından mal kaçırırcasına ülkemizdeki hava savunma sistemleri sökülüp götürüldü. Bize parasıyla verilmeyen silahlar DEAŞ’la mücadele kılıfı altında eli kanlı terör örgütlerine bedelsiz olarak on binlerce tırla aktarıldı. Terörizmle ve düzensiz göçle mücadelenin en ön safında yer alan Türkiye, güney sınırı boyunca bir terör koridoru marifetiyle kuşatılmak istendi. 15 Temmuz gecesi demokrasimize kasteden, 251 evladımızı şehit eden FETÖ’cü alçaklar komşularımızdan başlayarak birçok Avrupa ülkesi tarafından korundu, kollandı, himaye edildi. Vatandaşlarımıza vize konusunda olmadık engeller çıkaran bu devletler, demokrasi ve halk düşmanlarını sorgusuz-sualsiz bağırlarına bastı. Suriye’de binlerce masumu katleden terör elebaşıları kırmızı halılar serilerek karşılandı, Batılı liderler tarafından başkanlık saraylarında ağırlandı. Bizimle görüşmelerinde sürekli hukuktan, adaletten, demokratik değerlerden dem vuranlar eli kanlı katilleri baş tacı etmekten utanmadılar. Bugün Ukrayna’daki başarılarıyla adına şarkılar bestelenen silahlı insansız hava araçlarımız, Karabağ savaşında masumları katleden ölüm makinaları olarak yaftalandı. Bugün Türkiye’nin NATO’nun güvenliğine yaptığı katkılardan övgüyle bahsedenler, daha düne kadar Libya’da ve Suriye’de attığımız adımlar dolayısıyla ülkemizi acımasızca eleştiriyorlardı.
Yakın tarihimizden başlayarak şöyle geriye doğru bir fikri takip yaptığımızda karşımıza çıkan manzara şudur: Türkiye ne savunma ihtiyaçlarının giderilmesinde, ne meşru sınır ötesi harekâtlarında, ne de 40 yıllık terörle mücadelesinde müttefiklerinden beklediği desteği görmemiştir. Destek ve katkı bir yana, ülkemiz çoğu zaman gizli-açık yaptırımlara, ambargolara, tehdit, baskı ve şantajlara maruz bırakılmıştır. Çifte standart; bu süreçte çok iyi bildiğimiz, sık sık tecrübe ettiğimiz, iliklerimize kadar yaşadığımız, muhataplarımızın da her fırsatta yüzüne vurduğumuz bir vaka olmuştur.
Bölgemizde meydana gelen kritik hadiselere rağmen özellikle güvenlik ve savunma konularında aynı tutumun ısrarla sürdürüldüğünü görüyoruz. NATO’da ve üyesi olduğumuz diğer uluslararası kuruluşlarda oynadığımız hayati rol apaçık ortadayken kimi müttefiklerimizle hâlâ yaptırımların kaldırılmasını konuşuyor, özellikle de İsveç’in şu anda bize karşı yaptırım uygulamasını hiçbir şekilde bir kenara koyamayız, bunların makul bir izahı da yoktur. İttifak dayanışmasının en üst düzeyde tutulması gereken bir dönemde ipe un serme politikasından vazgeçilmeli, terörle mücadelede destek ve yaptırımlar başta olmak üzere Türkiye’nin haklı beklentileri karşılanmalıdır.
NATO için bedel ödeyen bir ülke olarak, özellikle milli güvenliğimize dair hususlarda ucu açık diplomatik ifadelerden ziyade somut adımlar görmek istiyoruz. Temel güvenlik hassasiyetlerinin gözetilmediği bir genişleme politikasının ne bize, ne de NATO’ya hiçbir hayrının dokunmayacağına inanıyoruz.
Değerli Dostlar,
Nasıl kötü komşu insanı hacet sahibi yaparsa, karşılaştığımız çifte standartlar da bizi özellikle savunma sanayinde imkân sahibi yaptı. Göreve geldiğimizde savunma sanayinde yüzde 80 oranında dışa bağımlıyken, bugün yüzde 70’in üzerinde yerlilik ve millilik oranına ulaştık. Hâlihazırda yarısını son 5 yılda başlattığımız 750’nin üzerinde savunma sanayi projesi yürütüyoruz. Mavi Vatan’ın güvenliği için donanmamızı daha güçlü ve caydırıcı kılacak birçok projeyi hayata geçirdik.
Milli savaş gemilerimiz, amfibi gemilerimiz, test ve eğitim gemimiz, denizaltı kurtarma arama gemimiz, sahil güvenlik arama kurtarma gemimiz, lojistik destek gemimiz, süratli devriye botlarımız, SAT botlarımız, acil müdahale dalış eğitim botlarımız, karakol botlarımız, kontrol botlarımız gibi stratejik projelerimizi başarıyla uyguladık. Ayrıca silahlı insansız deniz araçları üretiyor, bunların sürü şeklinde hareket eden daha ileri versiyonları üzerinde çalışıyoruz.
Şimdi sırada çok maksatlı amfibi hücum gemimiz Anadolu, denizde ikmal muharebe destek gemimiz, İ sınıfı firkateynlerimiz. Bu arada TF 2000 hava savunma muhribimiz ve nihayetinde uçak gemimiz var. Envanterimizde bulunan birçok deniz aracımızı son teknolojiler ekleyerek modernize ediyoruz. İnşa edilen ve modernize edilen deniz araçlarımızı silah, radar, muhabere ve elektronik sistemlerle donatıyoruz. Ülkemiz hâlihazırda dünyada bir savaş gemisini milli olarak tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer alıyor. Bütün bu faaliyetler şahsi desteğimizle güçlendirdiğimiz Savunma Sanayi Başkanlığımızın, ordumuzun, tersanelerimizin, üniversitelerimizin, özel sektörümüzün ve özellikle KOBİ’lerimizin ahenkli çalışmasıyla hayata geçiyor. İnşallah bu sinerjiyi koruyup kamu özel tam bir uyum içinde çalışarak savunma sanayinde tarih yazmaya devam edeceğiz. Türkiye’yi bu alanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri yapana kadar durmayacağız. Rabbim yar ve olsun diyorum.
Bu düşüncelerle denizaltılarımızın ülkemize ve donanmamıza hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen tüm kurumlarımızı, yüklenici firmalarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Ve yüksek müsaadelerinize de sığınarak biraz sonra buradaki son teknik adımlarımızı atıp, ondan sonra Kartepe’de bugün Adana’daki törenlerimizden dönerken ebediyete uğurladığımız Sude kızımızın cenaze törenine katılacağım. Bu vesileyle sizlere tekrar sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.