Öğretmenlerle İftar Programı’nda Yaptıkları Konuşma

08.04.2022

Eğitim Camiamızın Kıymetli Yöneticileri,

Saygıdeğer Öğretmenlerimiz,

Değerli Misafirler;

Sizleri en kalbi duygularım, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz. İftar soframızı teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sizlerin şahsında 81 vilayetimizin, 922 ilçemizin tamamındaki öğretmen ve öğrencilerimizin Ramazan-ı Şerifini tebrik ediyorum.

Bu vesileyle, evet, ortaöğretimden oluşan orkestramızı hep birlikte dinledik, dinlediniz, gerek tasavvuf musikisinden, sonunda da klasik musikiden bir parça bizlere dinleterek gerçekten bu gece bizim muhabbet soframıza ayrı bir zenginlik katılar; kendilerini tebrik ediyorum.

Bizleri içinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini barından bu mübarek günlere kavuşturduğu için Rabbime hamd ediyorum. Şairin ifadesiyle, “bir ruh şöleni, bir diriliş ayı” olarak tavsif edilen bu Ramazan ayı gerçekten bu yıl bir başka güzel, bir başka huzurlu. Yarın bir haftayı yakalıyoruz elhamdülillah, çok çok ihtişam dolu bir Ramazan ayıyla iç içeyiz. Hep birlikte, milletimiz, İslam dünyası ve tüm insanlık için barışa, huzura vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Malumunuz, son 2 yıldır koronavirüs salgını sebebiyle Ramazan’larımızı biraz buruk geçirdik. Aralarında değerli öğretmenlerimizin de olduğu birçok kardeşimizi, evet, Hakk’a uğurladık. Zorlu bir dönemi hamdolsun önemli ölçüde geride bıraktık. Salgın sürecinde toplumumuzun tüm kesimleri gibi öğretmen ve öğrencilerimiz de hiç alışık olmadıkları günler yaşadılar. Sizlerin de olağanüstü çabalarıyla gerek çevrimiçi, gerekse yüz yüze olarak eğitim-öğretim faaliyetlerini aksatmadan devam ettirdik. Bundan dolayı da tabii başta Milli Eğitim Bakanımıza, Milli Eğitim camiamızın diğer mensuplarına ve siz saygıdeğer hocalarımıza özellikle şahsım, milletim adına çok teşekkür ediyorum. 2021-2022 eğitim-öğretim yılının 4’te 3’ünü okullarımızı açık tutma başarısını göstererek hamdolsun tamamlamış bulunuyoruz. İnşallah son eğitim-öğretim gününe kadar okullarımızın kapısını açık tutmayı sürdüreceğiz.

Kıymetli Kardeşlerim,

Değerli Dostlar,

Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum, diyen bir medeniyetin mensupları olarak, hocalarımızın, muallimlerimizin hakkını ödeyemeyeceğimizin farkındayız. Öğretmenlerimizi maarif davamızın sancaktarları, eğitim-öğretim sistemimizin kilit taşları olarak görüyoruz. Öğretmenlerimiz aynı zamanda millet olarak geleceğimizi emanet ettiğimiz eli öpülesi insanlardır. Bu anlayışla son 20 yılda öğretmenlerimizin mesleklerini huzuru kalple yapabilmeleri için yoğun çaba harcıyoruz.

Eğitim ortamlarımızı insani, fiziki, bilimsel ve teknolojik bakımdan geçmişle mukayese edilemeyecek standartlara kavuşturduk. Ülkemizin dört bir yanında 351 bin yeni derslik inşa ederek, okullarımıza 729 bin yeni öğretmen atayarak öğrenmeyi zorlaştıran kalabalık sınıf sorununa son verdik. Halihazırda görev yapan öğretmenlerimizin, altını çiziyorum, yüzde 75’i bizim dönemimizde atandı. Bu atamalar ve yeni derslikler sayesinde Türkiye, öğretmen başına öğrenci sayısında OECD ortalamasını Allah’a hamdolsun yakaladı. Yıllar içerisinde öğrenci sayısı en çok artan ülke olmamıza rağmen bu başarıyı elde ettik.

Okullarımızı kütüphanelerle, laboratuvarlara, çalışma atölyeleriyle, etkileşimli tahtalarla, spor salonlarıyla donattık. Tabii ister istemez nefsime soruyorum, konuşuyorum, biz bodrum katlarında şöyle şu andaki sınıflarınız gibi işte 50-60 metrekarelik yerlerde beden eğitimi dersi yapardık. Ama şimdi okullarımız birbirleriyle yarışıyorlar, spor salonları gayet güzel bir şekilde inşa ediliyor, yapılıyor ve bunlara aynen devam edeceğiz. İstiyoruz ki, bu tür salonlardan hakikaten her branşta çok güçlü sportmen öğrenciler yetiştirelim.

Ve Kütüphanesiz Okul Kalmayacak Projesi kapsamında yalnızca 2 ay gibi bir sürede 16 bin 361 yeni kütüphane inşa ettik. Derslerin daha verimli bir şekilde işlenebilmesini temin etmek için 503 bin sınıfa etkileşimli tahta kurduk. Yeni atamaların ve artan derslik sayısının yanı sıra öğretmenlerimizin mali ve özlük halkları konusunda da gözle görülür ilerlemeler kaydettik. Türkiye, Avrupa’da son 20 yılda öğretmen maaşlarını en çok iyileştiren, zorunlu ders saatini de en düşük tutan ülkedir. OECD’nin verilerine göre, Avrupa ülkeleri içerisinde en az stres yaşayan öğretmenler de -herhalde aynı düşünüyoruzdur- bizim öğretmenlerimizdir.

Hiç şüphesiz bu alanda hayata geçirdiğimiz en önemli reformlardan biri Öğretmenlik Meslek Kanunu’dur. Öğretmenlik mesleği gibi mukaddes bir vazifede kariyer hedefi ve basamaklarının olmaması ciddi bir eksiklikti. Şubat ayında yasalan kanunla hem bu eksikliği giderdik, hem de öğretmenlerimizin 60 yıllık hayalini gerçeğe dönüştürdük. Böylece Türk eğitim tarihinde ilk kez öğretmenlerimizi müstakil bir meslek kanununa kavuşturmuş olduk. Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirme yanında, öğretmenlerimize önemli avantajlar da getiren bu düzenlemenin bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Devletimizin imkânları genişledikçe inşallah bundan öğretmenlerimiz hak ettikleri payı alacaklardır ve bunu sağlamaya devam edeceğiz.

Kıymetli İdarecilerimiz,

Çok Değerli Hocalarım,

Eğitim-öğretimin amacı sadece başarılı bir mühendis, doktor, girişimci, hukukçu, akademisyen, siyasetçi, bürokrat yetiştirmek değildir. Eğitim-öğretimin öncelikli hedefi, tüm bunlarla birlikte evlatlarımızın iyi birer insan ve iyi birer vatandaş olarak da yetişmelerini sağlamaktır, diğer türlü yapılan onca yatırımın, verilen onca emeğin, gösterilen onca çabanın heba olması tehdidiyle karşılaşmamız muhtemeldir.

Bu gerçeği Nurettin Topçu bundan 70 sene önce şöyle anlatmaktadır; 1952-53 yılında Ankara’da toplanan Ahlak Kongresi’nde kendi bakanlıkları adına bildiri sunanların yalnızca yollardan, barajlardan ve fabrikalardan bahsettiklerini, sadece maddi kalkınmanın önemini dile getirdiklerini görünce, üstat, şu acı hakikate dikkat çekmiştir: İnsanı ve eğitimi göz ardı eden hiçbir hareketin uzun süre yaşama şansı olamaz. İnsanlarda hizmet aşkı ve ideali olmayınca iktidar menfaat çatışmasına dönüşür. O da ortakların veya grupların parçalanıp dağılmasına sebep olur. Allah rahmet etsin. Yaşadığımız her hadiseyle açıkçası üstadın 70 sene önce yaptığı bu tespitin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu çok daha iyi anlıyoruz.

Manevi boyutu eksik bir kalkınma nasıl bizi felakete sürüklerse, manevi yönü ihmal edilmiş bir eğitim-öğretim de toplumumuzu ifsat edecektir. Sosyal medya mecralarının da yaygınlaşmasıyla birlikte evlatlarımızın yabancı kültürlerin daha çok etkisine girdiğini görüyoruz. Öğretmene karşı en küçük saygısızlığa dahi müsamaha göstermeyen bir milletin çocuklarının da aynı değerlerle büyümesi, yetişmesi, davranması gerekir.

Son günlerde şahit olduğumuz kimi müessif hadiseler millet olarak bu konuda daha fazla hassasiyet göstermemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Özellikle aile ortamından başlayarak, küçük yaştan itibaren çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizi muhakkak aşılamanın mücadelesini vermeliyiz. Öğretmenlerimizin de anne-baba seviyesinde saygı gösterilmesini, el üstünde tutulmalarını hep birlikte sağlamalıyız. Bu konuda ebeveynlerle birlikte öğretmenlerimize de önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Zira ülke olarak ancak siz değerli öğretmenlerimizin desteği sayesinde yanlışlarımız ilga, doğrularımızı ihya, yenilikleri de inşa edebiliriz. Millet olarak sizlerin emeği ve fedakârlığı ile nesillerimizi günümüzün sıkıntılı, hastalıklı akımlarından koruyabiliriz. Evlatlarını sizlere emanet eden milletimizin vebali öğretmenlerimizin boynundadır; Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında en kritik görevlerden birini üstlenen öğretmenlerimize, şahsım, milletim adına sevgilerimi, saygılarımı özellikle sunuyorum.

Görevleri esnasında şehit düşen öğretmenlerimiz başta olmak üzere ebedi âleme göçmüş tüm öğretmenlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ramazan-ı Şerifinizi bir kez daha kutluyorum. Rabbim bizleri Ramazan-ı Şerif’e ulaştırdığı gibi, inşallah Ramazan Bayramına kavuştursun diyorum. Ve daha nice ağız tadıyla iftarlar ve sahurları yaşayalım, icra edelim.

Hepinizi bir kez daha muhabbetle selamlıyorum, kalın sağlıcakla.