Değerli Muhtarlarımız,
Kıymetli Hanımefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyemize, bu gazi mekâna, milletin evine sizler hoş geldiniz. Muhtarlarımızla 7 yılı aşkın bir süredir devam ettirdiğimiz düzenli buluşmalarımızı bu defa sadece siz kadın muhtarlarımıza hasretmek istedik. Bugün burada ülkemizin hemen her şehrinden 900’e yakın muhtarlarımızla, ama kadın muhtarlarımızla birlikteyiz.
Her muhtarlar buluşmamız ülkemizin en büyük, en kapsamlı demokrasi şölenlerinden biri olarak gerçekleşmiştir. Tabii bugünkü buluşmamızın ilave bir önemi, anlamı daha var, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Sizlerin nezdinde ülkemizdeki tüm hanımefendilerin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ediyor, her birine selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Bizim için kadın, merhum Neşet Ertaş’ın Anadolu irfanıyla, kadın insan, erkek insanoğlu ifade ettiği şekilde insanın yarısıdır. Fıtrat icabı kadın yoksa erkek, erkek yoksa kadın anlamsızdır, hükümsüzdür. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim’de bize, her şeyin eşli, yani erkekli-dişili yaratıldığını haber veriyor. Birbirini böylesine tamamlayan iki varlıktan birinin sırf cinsiyeti sebebiyle eksik görülesini, ötekileştirilmesini, ayrımcılığa uğramasını, hele hele şiddete maruz bırakılmasını asla kabullenemeyiz. Kadınlara hak ettiği değeri vermek hem inancımızın, hem kültürümüzün, hem medeniyetimizin, hem de anayasa ve yasalarımızın bize emridir. Hakikat bu iken, maalesef yakın tarihimizde buna ters düşen nice uygulamaya, nice hadiseye hep birlikte şahit olduk.
Bizim siyaset hayatımızdaki en önemli mücadele alanlarımızdan biri de kadınlarımızı haklarına kavuşturmak olmuştur. Anayasamız kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz demesine rağmen, yıllarca haksız yere eğitim hakkını kullanmaktan yoksun bırakılan kadınlarımıza eğitim hakkını biz verdik.
Anayasamızda her vatandaş seçilme hakkına sahiptir, denmesine ve milletvekili seçilme engelleri arasında başörtülü olma diye bir şart bulunmamasına rağmen, kadınların hukuksuz bir biçimde gasp edilen seçilme hakkını kullanmasını biz sağladık. Bu sayede 2002 yılında yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14,6’dan yüzde 43,4’e yükselirsen bu oran kız öğrencilerimiz arasında yüzde 48,5’la rekor seviyeye çıkmıştır.
Anayasamız açıkça çalışma herkesin hakkı ve ödevidir, her tür kamu hizmetlerine girmek hakkına sahiptir, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez, demesine rağmen, haksız bir şekilde kamuda çalışma haklarından yoksun bırakılan kadınlara bu hakkı yine biz verdik. Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda ülkemizin beşeri sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri biz kaldırdık. Kadınlarımız arasında başörtülü ve başı açık ayrımını biz sona erdirdik. Türkiye’yi yasakların ülkesine olmaktan çıkartıp her alanda fırsat eşitliğinin, adaletin hâkim olduğu bir yer haline biz dönüştürdük.
Kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı haline biz getirdik. Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi devlete görev olarak biz verdik. Evet, kadın hakları konusunda kadınlardan yana biz tarafız, taraf. Evet, kadınlara karşı şiddet ve şiddetle mücadele konusunda yine kadınlardan yana tarafız. Bunun için aile içi şiddeti şikâyete tabi olmaktan çıkardık, resen takip edilen suçlar arasına aldık.
Dün Merkez Yürütme Kurulu toplantım vardı, Tokat’taki Özlem kardeşimizin 23 yerden ahlaksız, adi, eşi tarafından bıçaklandığını öğrendim, dikkat edin 23 yerden. Tabii ne yaptılar, ne ettiler diye, Adalet Bakanlığın da dün sunumu vardı, sorduk ettik, meğerse 3 aydan sonra serbest bırakmışlar adamı. Hemen aradık, araştırdık vesaire, hamdolsun tekrar bu adi herifi içeri almışlar. Tabii Özlem Hanım’ın, bizde de biliyorsunuz Genel Başkan Yardımcımız Tokat Milletvekilimiz Özlem Hanım var, hemen kendisiyle telefon irtibatlarını kurduk dedik, şimdi adaşın Tokat milletvekilimiz Özlem Hanım bu süreci takip edecek, Cumhurbaşkanı olarak ben de bu sürecin peşindeyim, 2,5 yaşında da bir çocuğu var. Neden? Çünkü bu millet bize emanettir ve milletimizin bu emanetini bizim ortada bırakmamız mümkün değil. Düşünün, 23 yerden bıçaklıyor, be hâkim, sen nasıl oluyor da ya böyle birisini serbest bırakmış, hâkim böyle bir tasarruf yapıyor. Ondan sonra yargıya hakaret. Ne hakareti ya? Eğer ben bu ülkede Cumhurbaşkanıysam, sen de 23 yerden eşini bıçaklayan böyle bir adamı serbest bırakıyorsan bununla ilgili söylenmesi gereken neyse bunu ben sana söylerim. Ve sonuna kadar takip edeceğiz, daha bitmedi işimiz, çünkü Bakanıma da onu söyledim, bunu yakın takibe alacaksın ve bu konuyla ilgili beni de süratle bilgilendireceksin, atılması gereken adamı da süratle atacağız. Bu hâkim olabilir, savcı olabilir, fark etmez. Biz, adaleti mülkün esası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Adalet ortada kalmaz, yerde sürünmez, onun için de gereğini yapacağız.
Şimdi ŞÖNİM, Kadın Konukevi, KADES, elektronik kelepçe gibi uygulamalarla ihtiyaç duydukları her an kadınlarımızın yanında olduğumuzu gösterdik. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir araştırma komisyonu kurduk, pek çok tespit ve teklifin yer aldığı bu komisyonun raporu Mecliste görüşülerek kabul edildi. Şimdi de kadınlara karşı şiddet ile mücadelede yeni adımlar atıyoruz. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen takdiri indirim nedenleri belli konulara münhasır kılıyor ve maddenin uygulama alanını daraltıyoruz. Bu kapsamda, failin pişmanlık içermeyen davranışları takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Failin sadece indirim almaya yönelik duruşmadaki tutum ve davranışları -ya şu komikliğe bak, kılık kıyafeti, kravat takması, boyun bükmesi- takdiri indirim sebebi olarak dikkate alınmayacaktır.
Kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesini nitelikli hal kapsamına alarak cezaları artırıyoruz. Israrlı takip filleri müstakil suç olarak düzenlenecek, ısrarlı şekilde fiziken takip etmek, haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak fiilleri de artık suç sayılacaktır. Ayrıca, bu tür suçların ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma kararı verilen fail tarafından işlenmesi durumunda ısrarlı takip suçunun cezası yükselmektedir. Eşe veya boşanılan eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları tutuklama nedeni olarak katalog suçlar arasına alınacaktır. Vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara talepleri halinde ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesi sağlanacaktır. Meclis’in çalışması ve takdiriyle hayata geçecek bu düzenlemelerin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli Misafirler;
Dünyada ve bölgemizde dengelerin, hatta sınırlarını değiştiği, pek çok siyasi, askeri, insani, sosyal, ekonomik krizin adeta üst üste bindiği bir süreçten geçiyoruz. Türkiye, gerek sahip olduğu coğrafyanın kritik önemi, gerek tarihi misyonu, gerek beşeri birikimiyle tüm bu gelişmelerin kıyısında, köşesinde değil, tam merkezinde yer alan bir ülkedir. Dört bir yanımız krizlerle kaynarken, hamdolsun biz ülkemizi can ve mal güvenliğinden altyapı eksikliklerinin tamamlanmasına, siyasi ve askeri etkinliğinden küresel itibarına kadar her bakımdan bu genel fotoğraftan ayrıştırmayı, güçlü tutmayı başardık. Tabii bunun gerisinde binlerce yıla sâri medeniyet ve devlet birikimimiz ile coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızın yanında özellikle son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerin çok önemli payı vardır. Pek çok ülkede uygulamaya gerilen siyasi istikrarsızlık, sosyal kaos, ekonomik yıkım senaryoları, farklı görünümler ve taktiklerle bizim üzerimizde de defalarca bunlar denenmiştir. Bu saldırılar kimi zaman terör örgütleri, kimi zaman içimizdeki hainler kullanılarak yapılan darbe girişimleri, kimi zaman siyasi ve ekonomik tetikçiler vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Allah’ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle bu saldırıların hepsini de birer birer boşa çıkardık.
Ülkemizi ve milletimizin Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanları 5’e, 10’a katlayan eser ve hizmetlere kavuştururken, demokrasi ve kalkınma hamlemizi kararlılıkla yürütürken, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında asla taviz vermedik. Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe, ulaştırmadan enerjiye, şehircilikten spora her alanda gelişmiş ülkelerle yarışacak, hatta çoğu alada onları geride bırakacak modern bir altyapı kurduk.
Savunma sanayimizi geliştirerek, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni çağın ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırarak sınır ötesi misyonlarla ordumuzun tecrübesini artırarak siyasi ve diplomatik açılımlarımızı destekleyecek bir ordu yapısı oluşturduk. Görevimize başlarken yüzde 20 savuna sanayine sahipken, bugün neredeyiz biliyor musunuz? Yüzde 80 savunma sanayi ürününü üretiyoruz ve buna sahibiz. Yüzde 20 nire, yüzde 80 nire, nereden nereye geldik. Eğer bugün Türkiye kuzeyinde, güneyinde, doğusunda ve batısında, hem de sınırlarının tam dibinde yaşanan tüm istikrarsızlıklara, gerilimlere, çatışmalara rağmen hedefleri doğrultusunda kararlılıkla ilerleyebiliyorsa, gerisinde işte bu sağlam altyapı ve siyasi irade vardır. Eğer bugün Libya’da kardeşlerinin imdadına yetişebiliyorsa, eğer Azerbaycan’da, Karabağ’da kardeşlerinin imdadına yetişebiliyorsa işte bu güçlü irade vardır. Hiç şüphesiz asıl gücümüz birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimizdir.
Şimdi ben muhtar kardeşlerimden bir şeyi özellikle rica ediyorum, son günlerde bir yağ meselesi çıkardılar. Değerli kardeşlerim, bizim ayçiçeği, zeytinyağı, böyle bir sorunumuz yok. Bunu muhalefet ülkemizi darda, zorda göstermek adına böyle bir kampanyayı yürütüyor. Şimdi ben muhtarlarımdan şunu istiyorum: Mahallenizdeki, köyünüzdeki marketlerde, bakkallarda gerçekten ayçiçeği yağı var mı, yok mu? Ama ben istiyorum ki, gerekirse sizler İçişleri Bakanlığımız adına bunların depolarını bile takip edip bize ihbar edeceksiniz, bu stokçulara biz gereğini yapacağız. Buralarda birinci derecede sorumlu kimdir? Validir. Sizler valinin o mahallelerdeki nesiniz? Elisiniz, ayağısınız. Sizler İçişleri Bakanımın elisiniz, ayağısınız. Cumhurbaşkanının elisiniz, ayağısınız. Yani bu devleti provoke etmeye çalışanlara gereken dersi vermek bizim boynumuzun borcudur. Bunlar stokçu, bunlar ayçiçeği yağını, zeytinyağını vesaire depoluyorlar ve utanmadan, sıkılmadan rakamları yükseltiyorlar ve raflarda ayçiçeği yok, diyerek böyle bir kampanyayı da yürütüyorlar. İşte burada bir olacağız, beraber olacağız, bu ahlaktan yoksun olanlara da gereken dersi vereceğiz hiç endişeniz olmasın.
Dün İçişleri Bakanımla bunu konuştum, dedim ki, valileri seferber edeceğiz, nerede bu tür bir ahlaksız varsa, stokçu varsa bunlara gereğini yapacağız. Çünkü bizim böyle bir sıkıntımız yok ve böyle bir sıkıntımız olmadığı halde bu stokçuluğu yapanlar bunun hesabını verecek. Türkiye’yi diğer yol ve yöntemlerle dize getiremeyeceklerini görenlerin konjonktürel gelişmeleri bahane ederek bu gücümüze saldırmaları tesadüf değil, bilinçli bir eylemdir. Küresel sağlık, ekonomi ve güvenlik krizlerinin yol açtığı birtakım sorunları sadece ülkemize mahsus gibi göstermek suretiyle milletimizi karamsarlığa sürüklemek, insanlarımızı tahrik etmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Son zamanlarda bir şey daha çıktı, hastanelerde şöyle oluyor, böyle oluyor vesaire vesaire. Bakın, hatalarımız olabilir. Kardeşlerim, bu devasa şehir hastanelerini yapalar kim? Devasa eğitim araştırma hastanelerini yapan kim? Adeta ülkemizde şu anda hastanesi olmayan ilimiz, ilçemiz var mı? Bunları bizzat takip eden birisiyim ben.
Efendim, işte doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlar. Değerli kardeşlerim, samimi konuşuyorum, dost acı söyler, ama gerçeği söyler, bu hastaneleri inşa eden biziz. Bu doktorları okutan, yetiştiren, bu devlet değil mi, soruyorum, bu devlet değil mi? Bu devlet sizi okuttu, yetiştirdi. En çok maliyeti yüksek olan da hangi birimdir? Sağlıktır. Ama şimdi, efendim işte az para veriyormuş. Sordum, en az alan ne alıyordur? 8 bin, 9 bin. Yüksek alan ne alıyordur? İşte 25 bin civarında alıyordur, vesaire. Buna rağmen özel sektör çok daha büyük paralar verdiği için oralara kaçıp gidiyorlarmış. Bakın, açık konuşuyorum, açık konuşmayı severim, varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz, bunlarla beraber bu yola devam ederiz. Daha da ileri gidiyorum, gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri süratle buraya davet eder ve onları da ülkemizde istihdam ederiz. Buralar boş kalmaz, merak etmeyin ve şu anda asistan doktorlarımızla biz bu yola devam ederiz, çünkü buralar boş kalmayacak, ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Doktorluk gibi aziz bir mesleği sadece paraya bina etmek, paraya onu dayamak herhalde pek de insani değildir. Türkiye vesayetten geri kalmışlığa, terörden darbe teşebbüslerine kadar nice badirelerin üstlerinden nasıl geldiyse bugünkü sorunlarını da çözecek potansiyele, imkâna, kabiliyete de sahiptir.
Kardeşlerim,
Hani bir zamanlar yanılmıyorsam ATV’deydi, Savaş Ay’ın bir programı olmuştu, izlemiş miydiniz onu? İzlemiştiniz değil mi? Bay Kemal o zaman SSK’nın Genel Müdürüydü. Ve Başbakan da zannediyorum Tansu Hanımdı. Hatırlıyor musunuz, o serum şişeleri ne durumdaydı, hastaların durumu ne durumdaydı? Ve o ufacık yavru maalesef yanlış iğne vurulduğu için ne hale gelmişti. Bay Kemal ne demişti? İşte değişim lazım, şu lazım-bu lazım. Ve Savaş Ay da rahmetli; bu sizin göreviniz, görevinizi yerine getirmiyorsunuz demişti. Ama maalesef beyefendinin hiç umurunda değildi. Ama bizim umurumuzda, biz bu işlerde yanarız, yıkılırız. Onun için de biz istedik ki şehir hastaneleriyle dünyaya ders verelim, biz istedik ki eğitim araştırma hastaneleriyle bütün şehirlerimizi çok daha farklı bir konuma getirelim ve benim vatandaşım gururla onurla bu hastanelere gittiği zaman; ha, benim istediğim gibi dört dörtlük hastane. Bütün özellikle odaların, koğuşların eskisi gibi değil, şimdi banyolarıyla, her şeyiyle tertemiz pırıl pırıl olduğu hastaneler olsun. Ve bunu başardık, hala da devam ediyoruz.
Bilhassa bunun dışında enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan gelişmelerin bir kısmı küresel dengesizliklerden kaynaklanıyorsa, bir kısmı da içerideki hırsların ve manipülasyonların eseridir. Demokratik hukuk devleti ilkelerinden sapmadan bu yönde faaliyetler yürüten herkesten bunun hesabı hukuk önünde muhakkak sorulacaktır. Bu vesileyle vatandaşlarımıza söylentilere aldırış etmemeleri, tahriklere gelmemeleri, provokasyonlara karşı daima teyakkuz halinde bulunmaları çağrısında bulunuyorum. Kurumlarımız tüm gelişmeleri yakından takip ediyor, tespitler yapıyor. Sorunun kaynağı üretici-toptancı-perakendeci zincirinin herhangi birindeki aşırı kazancı hırsı veya tüketicilerin paniğe sevk edilmesi olabilir; hiç fark etmez, hepsinin de gereğini yapmak boynumuzun borcudur.
Elbette iğneyi karşı tarafa batırırken, çuvaldızı da kendimize yöneltmekten geri durmuyoruz. Denetiminden koordinasyonuna, cezasından teşvikine her konuda bakanlıklarımızla, kurumlarımızla, özel sektörümüzle, sivil toplum kuruluşlarımızla yakın iş birliği halinde çalışıyoruz. Bu çerçevede yürütülen faaliyetleri dünyadaki örnekleri takip ederek yeni durumlara uygun uyarlamaları yaparak, etkinliği artırarak, eksikliği gidererek hızlandırmakta kararlıyız. Milletimizden devletimize güvenmesini, Hükümetine desteğini sürdürmesini, sağduyuyu elden bırakmamasını, sabırlı olmasını istiyoruz. Dünyadaki ülkelerin önemli bir kısmının güçlü devlet yönetimi, dirayetli liderlik, sosyal barış, köhnemiş altyapı ve kırılganlığı giderek artan ekonomik işleyiş sıkıntısı içinde kıvrandığı bir süreçte ülkemizin elindeki imkânların kıymetini çok iyi bilmeli ve sahiplenmeliyiz.
Değerli Kardeşlerim,
Özellikle küresel finans krizi, son iki yılımıza damgasını vuran küresel sağlık krizi bu konudaki gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Ukrayna krizi güvenlik boyutu yanında sosyal ve ekonomik etkileriyle bu gerçeği bir kez daha göstermiştir. Vicdan ve izan sahibi herkes bu tablo içinde Türkiye’nin ne kadar farklı ve olumlu bir yerde durduğunu teslim edecektir. Ben bu arada 20’yi aşkın devlet başkanıyla, başbakanla Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşta görüşmeler yaptım ve görüşmeleri hala devam ettiriyoruz. Şimdi yarın İsrail Cumhurbaşkanı gelecek, öbür gün Azerbaycan Cumhurbaşkanı gelecek ve bütün hepsiyle bu gelişmeleri sürdürürken Türkiye’nin durduğu yeri hatırlatması bakımından bunun ne kadar önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bütün bunlara rağmen ülkenin başına karabulutlar toplamaya çalışan her kimse sıfatı, konumu, mecrası ne olursa olsun art niyetlidir, başka hesaplar içindedir. Hâlbuki böyle dönemler ülkelerin ve milletlerin tıpkı iki elin parmakları gibi kenetlendiği, tek yumruk, tek yürek haline geldiği dönemler olmalıdır. Biz birbirimizi sevmek zorundayız. Birbirimize çelme takamayız. Eğer birbirimizi sevmez, birbirimizden uzak durursak bundan kim istifade eder? Düşmanlar, teröristler. Onları mı sevindireceğiz? Biz bu birliği, beraberliği, kardeşliği her şeyin üstünde ve önünde tuttuğumuzu söylüyoruz. Aynı görüşte olan herkesle ülkenin ve milletin selameti için oturmaya, konuşmaya, uzlaşmaya, birlikte yol yürümeye biz hazırız. Ama bunun için önce dürüstlük lazım, samimiyet lazım, açık yüreklilik ve açık sözlülük lazım. Biz vatandaşlarımızı Allah için seviyoruz. Çünkü bizler bulunduğumuz makam itibariyle bu sevgiyi paylaşmaya mecburuz. Ağzından başka sözler çıkarken karnında gezdirdiği tilkilerin kuyruklarını birbirine dolaştırmamanın hesabı içinde olanlarla böyle ulvi bir yoldaşlık yapılamaz. Her zaman söylediğimiz gibi, biz milletimiz ne istiyor, milletimiz ne bekliyor, milletimiz ne diyor ona bakar, ona göre hareket ederiz. Biz bundan sonra da aynı şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz. Hesaplarının, birlikteliklerinin, programlarının içinde millet olmayanları ise kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Değerli Kardeşlerim,
Türkiye’nin son 20 yılda geçirdiği büyük demokratik ve kalkınma devriminin en yakın şahitleri muhtarlarımızdır. Hükümetlerimiz döneminde hayata geçirdiğimiz pek çok reformla muhtarlarımızın ve onlar vasıtasıyla mahallelerimizdeki vatandaşlarımızın da pek çok sıkıntısını çözdük. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde oluşturduğumuz Muhtarlık Bilgi Sistemi’nin giderek daha etkin kullanıldığını görüyoruz. Yine İçişleri Bakanlığımızda ihdas ettiğimiz Muhtarlar Daire Başkanlığı sizlerin meselelerinin Ankara’da en üst düzeyde ve tek elden takibini sağlıyor. İllerimizde vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel sekreter yardımcısı, diğer belediyelerde başkan yardımcısı düzeyinde muhtarlarımıza muhataplar belirledik. Büyükşehirlerde muhtarlık daire başkanlığı, diğer yerlerde muhtarlık işleri müdürlükleri kurulmasını temin ettik. Sizlerden gelen bir teklif üzerine, 19 Ekim tarihini Muhtarlar Günü olarak ilan ettik.
Muhtarlarımızın sıkıntılarının başında özlük haklarıyla ilgili yetersizlikler geliyordu. Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin devlet tarafından ödenmesi, maaşlarının arttırılması, silah ruhsatı harcı muafiyeti, tek tip muhtar kimliği başta olmak üzere pek çok önemli iyileştirme yaparak bu sorunları ortadan kaldırdık. Biliyorsunuz son olarak muhtar maaşlarının asgari ücretin altında kalmamasını sağlayan adımı da attık, inşallah yakında bu konuyla ilgili kanun değişikliği de Meclisimizin takdiriyle çıkacaktır. Böylece değerli muhtar kardeşlerim; Hükümete geldiğimizde muhtar maaşları neydi? 97 liracık muhtar maaşı vardı. Muhtar maaşlarını biz 4250 liraya çıkardık.
Muhtarlık hizmet binalarını yapılan işin mahiyetine uygun şekilde geliştirecek projeler hazırladık. Köy konağı tarzında ve mahalli mimariye uygun şekilde yapılacak muhtarlık hizmet binalarının çoğunun yerleri belirlendi, en kısa sürede inşasına da geçilecek. Hizmet binalarının inşasında ve muhtarlık hizmet binalarının güvenlik kamerası sistemiyle donatımı projesinde, az önce İçişleri Bakanım da ifade etti, kadın muhtarlarımızın görev yaptığı yerlere öncelik veriyoruz. Kadın muhtarlarımızın izin, doğum ve hastalık gibi sebeplerle görevlerinin başında bulunamadığı dönemlerde ödeneklerinin kesilmemesini de temin ediyoruz.
Ankara’da hazırlıkları süren Muhtar Konuk Evini 19 Ekim Muhtarlar Gününde hizmete açmayı planlıyoruz. Teknolojiyle muhtarlık hizmetlerini buluşturarak adrese dayalı nüfus kayıt sistemini eğitimleri tamamlayarak muhtarlarımızın istifadesine açıyoruz. AFAD’ın ayni yardımlarının vatandaşlarımıza dağıtımında muhtarlarımızın da içinde yer alacağı bir sistem hazırlıyoruz.
Koronavirüs salgını ile sel ve yangın felaketleri sürecinde verdiğimiz mücadelede hep muhtarlarımızla kol kola olduk. Gerek filyasyon ekiplerinde, gerek Vefa Grupları’nda, gerek denetim ekiplerinde yer alarak milletimizin bu zor döneminde sorumluluk üstlenen tüm muhtarlarımıza teşekkür ediyorum.
İnşallah bundan sonra da hep birlikte ülkemize ve milletimize hizmet yolunda nice güzel işlere imza atacak, nice hayırlı hizmetleri birlikte hayata geçireceğiz. Bu duygularla 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü bir kez daha tebrik ediyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.