Muhtarlar Toplantısı’nda Yaptıkları Konuşma

19.01.2022

Değerli Muhtarlarımız,

Kıymetli Kardeşlerim,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyemize, bu gazi mekâna, milletin evine hoş geldiniz. Bugün burada Adana, Ankara, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çorum, Kastamonu, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya, Samsun, Sivas ve Yozgat illerimizden gelen muhtarlarımızla birlikteyiz. Yoğun kar yağışı sebebiyle bazı muhtarlarımız bugün aramızda olamadılar.

Bilindiği gibi muhtarlarımızla geniş katılımlı ilk toplantımızı Ocak-2015’te yapmıştık. Orada kendilerine verdiğimiz ülkemizdeki tüm muhtarlarla bir araya gelme sözümüzü tutarak, Mayıs 2019 tarihine kadar tam 50 ayrı toplantı gerçekleştirdik. Önceleri birkaç istisna dışında Külliyemizin ana binasındaki 400 kişilik toplantı salonunda başladığımız buluşmalarımızı sergi salonumuzun tamamlanmasıyla buraya aldık. İlk 50 toplantımızda 35 bine yakın muhtarımızla bir araya gelme, yüz yüze, ru be ru görüşme imkânı bulduk. Bugün de yaklaşık 1500 muhtarımızla birlikteyiz.

Tabii bu ülkemizde hiçbir cumhurbaşkanının, hiçbir başbakanın, hiçbir siyasetçinin yapmadığı, başaramadığı bir rekordur. Sizlerle uzun süredir devam ettirdiğimiz bu buluşmaların hayırlı neticelerinden biri de hem muhtarlarımızın, hem de onlar vasıtasıyla mahallelerimizin ve vatandaşlarımızın pek çok sıkıntısını çözüm yoluna koymuş olmamızdır. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığımız bünyesinde giderek daha etkin şekilde kullanılmaya başlanan bir muhtarlık bilgi sistemi kurduk. Yine İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyete geçen Muhtarlar Daire Başkanlığı vasıtasıyla sizlerin meselelerinin Ankara’da en üst düzeyde ve tek elden takip edilmesini sağladık. Bununla kalmadık, muhtarlarımızın taleplerini takip etmek üzere illerimizde vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel sekreter yardımcısı, diğer belediyelerde başkan yardımcısı düzeyinde muhataplar belirlenmesini temin ettik.

Muhtarlarımızla bir araya geldiğimiz bir toplantıda dile getirilen teklif üzerine 19 Ekim tarihini Muhtarlar Günü olarak belirledik. Muhtarların özlük haklarında SGK primlerinin, Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin devlet tarafından ödenmesi, maaşlarının artırılması, silah ruhsatı harcı muafiyeti başta olmak üzere pek çok önemli iyileştirmeler yaptık. Bizden önce bunlar yoktu, bunların hepsini gerçekleştirdik.

Bu vesileyle sizlere bir de müjde vermek istiyorum; bilindiği gibi biz hükümete geldiğimizde muhtar maaşları neydi? 97 liracık. Bu yılbaşı itibariyle 3 bin 392 lira seviyesine kadar çıkarmıştık. Ayrıca, 1726 lira tutarındaki Sosyal Güvenlik Kurumu primlerini de karşılamaya başlamıştık. Muafiyet sağladığımız silah ruhsatı harcının da 10 bin 359 lira olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bununla birlikte muhtar maaşlarının asgari ücretin altında kalmasına gönlümüz razı olmadı. Yaptığımız değerlendirme sonunda muhtar maaşlarını asgari ücret seviyesine, yani 4 bin 250 liraya yükseltme kararı aldık. Birileri atar tutar, biz yaparız. İşte şimdi de yine aynı şekilde hayata geçmesi için gerekli kanuni değişikliği en kısa sürede yapacağımız yeni maaşlarının muhtarlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Lafta değil ha, ben icraat konuşuyorum icraat. Bugüne kadar her sözün arkasında nasıl durduysak, bundan sonra da yine aynı şekilde sözlerimizin arkasında duracağımızı inşallah bu kanun değişikliğiyle Cumhur İttifakı’nın bir icraatı olarak bunu da göreceksiniz.

Bir başka önemli çalışmamız da muhtarlık hizmet binalarıyla ilgilidir. Köy konağı tarzında ve mahalli mimariye uygun şekilde inşa edeceğimiz muhtarlık hizmet binalarıyla ilgili proje çalışmalarını tamamladık, yerlerini önemli ölçüde belirledik, inşasına yakında başlıyoruz. Kadın muhtarlarımızın görev yaptığı yerlere öncelik vermek suretiyle muhtarlık hizmet binalarımızı güvenlik kamerası sistemleriyle donatıyoruz.

Ankara’da sizler için hazırladığımız Muhtar Konuk Evi’ni de inşallah 19 Ekim Muhtarlar Günü’nde hizmete açıyoruz. Hani vilayetlerin var ya, Vilayetler Evi gibi onun bir benzerini de muhtarlarımız için yapıyoruz. Yani muhtarlarımız Ankara’ya geldiği zaman oturacağı, buluşacağı, kalacağı bir yeri olsun istedik ve İçişleri Bakanımız da bunun adımını attı, atıyor. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemini muhtarlarımızın istifadesine açarak gereken bilgilere buradan ulaşılmasını sağlıyoruz. Afetler sonrası AFAD’ın gönderdiği ayni yardımların dağıtımıyla ilgili de muhtarlarımızın kullanabileceği bir sistem kuruyoruz.

Görüldüğü gibi muhtarlarımıza ne söz vermişsek hepsini de yerine getirdik getiriyoruz. Bugün de koronavirüs salgını sebebiyle ara vermek zorunda kaldığımız Muhtarlar Toplantımızı 51. buluşmamızla yeniden başlatıyoruz. Yaklaşık 2,5 yıllık bir aranın ardından tekrar sizlerle birlikte olmanın, hasret gidermenin bahtiyarlığı içindeyim.

Tabii bu arada siz muhtarlarımıza bir teşekkür borcumuz da var, onu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Birlikte olamadığımız süre boyunca gerek koronavirüs salgınına, gerek sel ve yangın felaketlerine karşı verdiğimiz mücadelede muhtarlarımız hep ilk saflarda yer aldı. Salgın sürecinde valiliklerimiz ve kaymakamlıklarımızla yakın iş birliği halinde filyasyon ekiplerinde, vefa gruplarında, denetim ekiplerinde aktif görev alan tüm muhtarlarımıza şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Devletin ülkenin en ücra köşelerine kadar uzanan elleri olan muhtarların ne kadar önemli ve kritik işlevlere sahip olduğunu bu felaketler vesilesiyle herkesin yakından gördüğüne inanıyorum. Bugün bir kez daha tüm kalbimle hissettik ki muhtarlar candır. Yalnız bu trileçeleri yemediniz, bu trileçeleri niye yemediniz, Arnavut kardeşlerimizi üzeceksiniz. Afiyet olsun.

Muhtarlarımız yoldaştır, muhtarlarımız omuzdaştır, sırtınızı güvenli dayanacağınız birer dağdır, dağ. Sizleri özlemişiz, sizlerin de bizi özlediğini görüyoruz. Her ne kadar aramızdaki gönül bağının derinliğini anlayamadığı için zahire bakarak bu buluşmaları taklit etmeye çalışanlar çıksa da, biz muhtarlarımızla aramıza kimseyi sokmayız ve birbirimizle beraber oluruz. Çünkü bizim sizinle kader bağımız var. Hatırlarsanız, yaklaşık 24 yıl önce siyasi hayatımız bitirilmek istenirken bu kardeşiniz için gazeteler ne başlık atmıştı? “Muhtar bile olamaz” manşetleri atmıştı. Dikkat edin, muhtar olamaz demediler, muhtar bile olamaz, dediler. Bu ifade, zihin dünyalarında muhtara biçtikleri değeri, muhtarı koydukları yeri gösteriyor. Tabii bu manşetleri attıran tek parti faşizmi, o zihniyetin geçmişte bir gecede muhtarların mühürlerini toplatarak tüm muhtarlıkları kapatmaya teşebbüs ettiğini de biliyorum. Kim bu zihniyet? CHP. İşi gücü bunların mühür toplamak, mühür toplattırmaktır; bunu böyle biliniz. Siz şimdi onların muhtar sevdalısı kesildiklerine bakmayın, bunlar ellerine fırsat geçtiğinde milli iradenin her kurumu gibi muhtarlıkların da kapısına kilit vurmaktan vazgeçmezler.

Şimdi yalan yanlış konuşuyor, muhtarın yanına kâtip koyacakmış, sekreter koyacakmış; inanıyor musunuz bunlara? Bunların işleri güçleri palavra. Ya dürüst olun dürüst, dürüst olun. Önce elinizdeki belediyelerde gelin de bizim muhtar kardeşlerimize oralardan hadi destek verin de görelim. Geçen ne dedi? Elektrik parasını almayacağız, ücretsiz elektrik vereceğiz. Nerede? Şanlıurfa’da bunu söyledi. İnandınız mı? Yahu şu anda elinizdeki belediyelerde hadi buyurun, elinizi tutan mı var, ücretsiz elektrik verin. Böyle büyük bir yalan olabilir mi ya? Bir defa elektrik olayı belediyelerin elinde mi? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı elektrik, belediyelerle alakası yok.  Böyle bir yalan söyleyen Ana Muhalefetin başı var, dürüstlük bunların semtine uğramamış. Bu oyunlara gelmeyeceğiz. Bu oyunları kim bozacak? Muhtarlar bozacak. Bunların topunu üst üste koysanız bir tane muhtarımızın tırnağı bile etmezler.

Hamdolsun, tüm gayretlerine rağmen ne bizim önümüzü kesebildiler, ne de sizin mühürlerinizi kırabildiler. İşte bugün burada biz Cumhurbaşkanı, sizler de mahallelerinizin, köylerinizin anlı şanlı muhtarları olarak kol kola, gönül gönle birlikteyiz.

Ne diyor şair;

“Yüce dağlar boran olur, kar olur,

Sen gelirsen dünya bize yar olur.

Evvel Allah yokluğunu aratmaz,

Muhtar ağam derdimize çare olur.

Kuşlar konar melengicin dalına,

Kurban olam yoldaşına, yoluna,

Muhtar ağam, sen halimden anlarsın,

Taş değimesin topuğuna, eline.”

Evet, insanlarımızın dertlerin çare olan, vatandaşımızın müşkülünü çözen, yurdumuzun en ücra köşelerinde devletimizin müşfik eli, tatlı dili olan muhtarlarımızla daha nice yollar yürüyeceğiz, daha nice mücadeleleri başarıyla geride bırakacağız.

Bir sonraki toplantıyı da inşallah ülkemizdeki kadın muhtarlarımızla yine bu salonda yapmayı planlıyoruz, sadece kadın muhtarlarımız, şimdiden hazırlanın. Yani birileri niye bunu sadece kadınlarla yapıyor filan diyebilirler, hiç takmayın kafanıza. Biz kadınlarla verilecek mücadelenin ne kadar kutsal olduğunu iyi biliriz.

Rabbim birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimizi hep daim eylesin diyorum. Rabbime bana sizler gibi yoldaşlar verdiği ini hamd ediyorum.

Değerli Kardeşlerim,

Bizim muhtarlarımızla buluşmalarımız, hasret giderme yanında ülkemizin ve milletimizin meseleleriyle, sevinçleriyle, kazanımlarıyla, geleceğiyle ilgili görüşlerimizi paylaşma, istişare etme vesilesidir.

İlk toplantımızdan bugüne ülkemizin son 7 yılındaki nice hadiseleri muhtarlarımızla birlikte yaşadık, değerlendirdi, birlikte üzüldük, birlikte sevindik. Öyle ki, muhtarlar buluşmalarımız ülkemizin en büyük, en kapsamlı demokrasi şölenlerinden biri olarak siyasi tarihimize geçmiştir. Zira zaten böyle bir salon bu devlette bugüne kadar olmadı, elhamdülillah bunu biz yaptık. Ve bu salonla işte bu muhteşem toplantılarımızı yaptık, yapıyoruz ve yapacağız.

Sizleri biraraya gelişiniz, sizlerin bu buluşmanız var ya, işte bu bizi sevmeyenlere bir ders oluyor. Biz birbirini sevenlerle bu yolda beraber yürüyeceğiz. Bugün de sizlerle şöyle geçmişten bugüne ve geleceğe uzanan bir muhasebe yaparak, hafıza ve nefes tazelemek istiyoruz.

Türkiye’nin 2 asırlık demokrasi ve kalkınma mücadelesinde ne kadar kritik bir safhada olduğumuzu ancak böyle bir değerlendirmeyle görebiliriz. Geçmişin hatalarından ders alarak kendimize daha güçlü ve emin bir gelecek inşa etmek için bu tabloya beraberce dikkat kesilmemiz gerekiyor. Yaşadığımız her gelişme, dünyayı gelişmiş, gelişmekte olan ve geri kalmış diye sınıflayanların bize biçtikleri kılıfın aslında ne kadar fıtratımıza, tarihimize, medeniyetimize aykırı olduğuna işaret ediyor. Geçtiğimiz 20 yılda, bilhassa da son 10 yılda yaşadıklarımız ileride üzerinde yıllarca çalışılsa da yetmeyecek siyasi, sosyal, ekonomik, askeri dersler içeriyor. Bu süreçte asırlar boyunca bize ne dediler? Siz yapamazsınız. Ne varsa aslında hepsini de çok daha önceden yapmamız gerektiğini gördük. Uçaklarımızı yaptık mı? İnsansız hava araçlarımızı yaptık mı? İnşallah silahlı hava araçlarımızı yaptık mı? Şimdi daha ileri gittik, şimdi bizden kimler bunlardan istiyor biliyor musunuz? O yapamaz, edemez diyen o büyük ülkeler vardı ya, o koskoca ülkeler vardı ya, şimdi onlar bizden bu uçakları istiyor; nereden nereye. Bu süreçte asırlar boyunca bize sizin çapınız da, gücünüz de, aklınız da yetmez dedikleri ne varsa aslında hepsini de herkesten çok daha iyisiyle başarabileceğimizi gösterdik.

Bu süreçte asırlar boyunca bize bağınızı koparmadan, unutmadan, ret etmeden çağdaşlaşamazsanız dedikleri ne varsa, aslında hepsinin de sıkı sıkıya sarılmamız gereken değerlerimiz olduğunu gördük. Bu süreçte asırlar boyunca bize envaı çeşit kılıf altında sunulan her şeyin aslında ülkemizi demokraside ve kalkınmada geri bırakmak için uydurulmuş safsatalar olduğunu gördük.

Daha acısı, içimizden bir kesimin ülkemizi ve milletimizi geri bırakmak, vaktimizi ve enerjimizi heba etmek gayesiyle yazılan senaryolarda kendilerine verilen mankurtluk rolünü nasıl şahsiyetlerinin bir parçası haline getirdiklerini gördük.

Tek parti faşizmini yüceltenlerin, darbeleri savunanların, millete ve milli iradenin temsilcilerine yapılan zulümlere arka çıkanların hala aynı yerde duruyor olmasının başka izahı var mı?

Kardeşlerim,

Terör örgütlerinin payandalığına soyunarak siyasi, sosyal ve ekonomik kaos denemelerinin tetikçiliğini yaparak ülkenin ve milletin felaketinden kendine ikbal devşirmeye çalışanların hala ortada dolaşıyor olabilmesinin, soruyorum, başka izahı var mı? Küresel yönetim ve ekonomi sistemi 2008 küresel finans krizi ve koronavirüs salgını ile köklerinden sarsılırken, hâlâ milletimize tek vaatleri eski Türkiye olanların durumlarını başka nasıl tarif edebiliriz.

Ülkemizin bağımsızlığımızın alametleri olan 81 ilimize yayılan dev projelerden savunma sanayi ürünlerimize, dış politikadaki onurlu duruşumuzdan yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme odaklı ekonomi programımıza kadar her şeye karşı çıkanları başka nasıl isimlendireceğiz?

Bizim 20 yıllık hükümetlerimiz döneminde eser ve hizmet siyasetiyle hem geçmişin eksiklerini tamamlarken, hem geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sini inşa ederken her günümüz, her anımız bu habis zihniyetle mücadeleyle geçti. İşte eğitimde ülkemizin 81 vilayetini üniversiteye bunlara rağmen kavuşturduk.

Sağlıkta dev şehir hastaneleri gibi dünyanın gıptayla baktığı bir projeyi bunlara rağmen başlattık ve yaygınlaştırdık. Şimdi o büyük büyük ülkeler gelip bizim bu projelerimizi inceliyorlar. Sizin bu şehir hastaneleriniz nedir, bunların projelerini bize verin misiniz; işte buralara geldik.

Güvenlikte, terör örgütlerinden suç çetelerine, milletimizin canına ve malına kast eden yapıları bunlara rağmen çökerttik. Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Beslerderesi’nde bütün bu terör örgütlerinin inlerine girmek suretiyle bunları çökerttik, çökertiyoruz. Zira geceleri benim vatandaşım huzurlu bir şekilde sokağa çıkabilmeli, caddelere çıkabilmeli ve gidip kafelerde kahvesini içmeli, işte bugünler elhamdülillah geldi.

Adalette fiziki imkânlarından insan gücüne kadar günümüz ihtiyaçlarına cevap veren bir sistemi bunlara rağmen kurduk.

Ulaştırmada, kardeşlerim, göreve geldiğimizde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol vardı, ama şimdi biz bunu 28 bin 500 kilometreye çıkardık.

Kardeşlerim,

26 tane havalimanımız vardı, şimdi 56 tane havalimanımız var ve her havalimanının olduğu ilde yarım saatte evine ne yapıyorsun, ulaşıyorsun. Bunları biz yaptık. Bundan önce bunların aklı neredeydi ya, niye bunları yapmadılar?

İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü Boğazın üzerine inşa ettik mi? Ettik. Marmaray denizin altından, Boğazın altından geçiyor mu? Geçiyor, raylı sistem. Otomobil Boğazın altından geçiyor mu? Avrasya, geçiyor. Osman Gazi Köprüsünü yaptık mı? Yaptık ve Osman Gazi Köprüsüyle 8 saatte İzmir’e İstanbul’dan gidilirken, şimdi 3 saat 15 dakikada İstanbul’dan İzmir’e gidiliyor.

Değerli kardeşlerim; bunlar durup dururken olmadı, bu iş akıl işi akıl, azmedeceksin, inanacaksın ve yapacaksın. Biz Şanlıurfa-Adıyaman arasında, evet, Keban’ın üzerine Nissibi Köprüsünü yaptık mı? Yaptık, yine biz yaptık.

Kardeşlerim,

Bütün bunlarla beraber Türkiye bir devrim, dünyada bir değişim yaşan ülke. Ve bütün bunlar nasıl yapılıyor diye soruyorlar, biz de diyoruz ki, yap-işlet-devret’le yapıyoruz. Bay Kemal diyor ki, bu nedir diyor. Kolay değil tabii, bunları öğreneceksin, işin içine girmeden bu iş olmaz. Arkadaşlarımız anlatıyor ama anlamıyorlar, basmıyor, basmıyor. Biz şehir hastanelerini yaptık, nasıl yaptınız diyor. Eğitim araştırma hastanelerini yaptık, nasıl yaptınız, diyor. Çünkü, hatırlayın, sosyal Sigortalar Kurumunun başında değil miydi bu? Allah rahmet etsin, Savaş Ay bir programında bunu gayet güzel anlatmıştı. Ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nu batıran şahıstır bu, rezil etti kurumu. Ve bu hastanelerde rehin alınan ölülerimiz vardı, ölüleri rehin aldılar ya, bırakmadılar. Hamdolsun, şimdi böyle bir şey söz konusu değil.

Sanayide verdiğimiz destekler, kurduğumuz altyapılar, teşvik ettiğimiz ihracat sayesinde ülkemizin dünyanın önde gelen üretim merkezlerinden biri haline getirmeyi bunlara rağmen başardık.

Savunmada göreve geldiğimizde değerli muhtar kardeşlerim; yüzde 20’ydi yerli, şimdi yüzde 80’e ulaştık, yerli, milli. Yoksa bu teröristlerle nasıl baş edeceksin ya? Bu imkânların olursa edersin, hem mühimmatın olacak, silahını. Ya bunlar yerli tüfek dahi yapamıyordu, tabanca yapamıyordu, ama biz bunların hepsini şu anda yapıyoruz, nereden nereye. 15 Temmuz sonrası yeniden yapılandırdığımız kahraman ordumuzla Türkiye’yi istiklaline ve istikbaline güvenle bakabilen bir ülke haline bunlara rağmen getirdik.

Ekonomide neredeyse 85 yıldır ayaklarımızda duran prangaları birer birer kırarak mahkum edildiğimiz boyunduruklardan birer birer kurtularak ülkemizi dünyanın ilk 10 ülkesi arasına sokma hedefine doğru bunlara rağmen yürüyoruz. Evet, hangi alana bakarsanız bakın işte böyle bir manzara, böyle bir fotoğraf göreceksiniz.

Türkiye’de 20 yıldır verdiğimiz kavgayla 2 asırlık demokrasi ve kalkınma mücadelesini başarıyla ulaştırmaya en yakın olduğumuz seviyedeyiz. Bugün ülke olarak öyle kritik bir noktadayız ki, ya bu mücadeleyi başararak evlatlarımıza gururla teslim edeceğimiz bir 2053 vizyonu miras bırakacağız ya da güvenlik sanayiye her alanda birikimlerimizi tehlikeye atarak yeniden istikrarsızlık batağına sürükleneceğiz.

Kardeşlerim,

Ülkemizi bir grup kifayetsiz muhterisin kendi kısır çıkarları uğruna Kandil’in ve Pensilvanya’nın iktidara geliyoruz çemkirişlerine maruz bırakanları Allah da affetmez, millet de affetmez. Milletçe 2023’te işte böylesine hayati bir tercihte bulunacağız. Şimdi burada sizlerden 2023 için bir söz vermenizi istiyorum. Unutmayınız, milletimizin nezdinde muhtar sözünün eri demektir. Nitekim bir manide şöyle diyor:

“Evinin önü direk,

Direğe bayrak gerek,

Muhtar ağam söz vermiş,

Gayri söze ne gerek.”

Evet, sizlerden 2023’te Türkiye’nin 20 yıllık kazanımlarına sahip çıkma, ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma mücadelemize destek vermenizi bekliyorum. Muhtarlarımız bu sözü verdikten sonra artık gayri bir söze gerek yok.

Değerli kardeşlerim,

Ülkemiz ve milletimiz için çok büyük hayaller kurarken, çok büyük hedefleri hayata geçirmek için canımızı dişimize takarken, insanlarımızın günlük hayatlarında yaşadıkları sıkıntıları da görmezden gelmiyoruz. Türkiye’nin Gezi olaylarıyla başlayıp terör saldırılarıyla, darbe girişimleriyle nice tuzak ve kumpasla süren, bir süredir de kur-faiz-enflasyon şer üçgeninde tekrar sahnelenmeye çalışılan serencamının elbette her vatandaşımıza bir maliyeti olmuştur. Dün sosyal kaos denemelerine, terör örgütleri üzerinden birliğimize ve sınırlarımıza yöneltilen tehditlere, 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı devletin tüm imkanlarını nasıl milletimizin emrine vermişsek, bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz.

Asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar her alanda insanlarımızı fahiş fiyat artışları altında ezdirmeyecek düzenlemelere gittik. Ocak ayı itibarıyla herkes bu artışların somut yansımalarını gelirinde ve hayatında görmeye başlayacaktır. Kurun istikrar kazanmasıyla artık kimseye bu haneyle abuk-sabuk fiyatlandırma peşinde koşamayacaklar.

Bankalardaki hesaplarını kur korumalı mevduata dönüştürenlerin sayısı her gün artıyor. Artık piyasalarda bir daha dengesiz döviz talebinden kaynaklanan bir dalgalanmanın yaşanmayacağını düşünüyoruz. Ülkeyi sıkıntıya sokma pahasına türlü yollara tevessül edenlerin de aç gözlülüklerinin bedelini ödeyeceğini hatırlatmak isterim.

Tıpkı kur gibi enflasyonun üzerindeki köpüğü de kısa bir sürede alacağımıza inanıyorum. Böylece çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirlerinde yaptığımız artışlar çok daha anlamlı hale gelecektir. Eskilerin dediği gibi, men sabera zafera; kim ki sabreder zafere ulaşır. Bu anlayışla sabrederek, daha çok çalışarak, daha çok üreterek, daha çok kazanarak bu badireyi de geride bırakacağız.

Dünyada küresel üretim ve ticaretin merkezi değişirken Türkiye en güçlü alternatif olarak öne çıkıyor. Sanayide mevcut fabrikalar tam kapasite harıl harıl çalışırken sürekli yeni yatırımlar yapılıyor. İstihdamda salgın öncesinin bile üzerine çıkarak, 30 milyon sınırına dayandık. Dış ticaretimiz 225 milyar dolardan fazlası ihracat olmak üzere 500 milyar dolara ulaştı. Turizmde Akdeniz’deki tüm rakiplerimizi geçtiğimiz bereketli bir sezonu geride bıraktık, çok daha kazançlı olacağına inandığımız yeni sezona hazırlanıyoruz.

Salgının yol açtığı belirsizlik arttıkça Türkiye’nin önündeki fırsatlar birer birer kazanca dönüşmeyi sürdürüyor. Tüm dünya kimi takdirle, kimi endişeyle, kimi nefretle de olsa Türkiye’nin adımlarını yakından takip ediyor. Devekuşu gibi kafasını kuma saplayıp kalmayan, ülkemizin bölgesinde ve ötesinde sahip olduğu imkânları, gücü ve potansiyeli hakkıyla teslim eden herkes bu gerçekleri kavrıyor, görüyor, biliyor. Velhasıl sıkıntılarımız, bunların yanında umutlu olmak için de çok sebebimiz var. Ekonomide bizi hedeflerimize adım adım yaklaştıran, programımızın ülkemizi nereden nereye taşıdığını, yaz aylarına doğru hep birlikte çok daha iyi göreceğiz. Dün nasıl ülkemizi vesayetin boyunduruğundan kurtardıysak, dün nasıl ülkemizi terör örgütlerinin kuşatmasından çıkarttıysak, dün nasıl ülkemizi diplomatik tuzakların arkasından ve arasından sağ salim geçirdiysek, dün nasıl ülkemizi sessiz devrimlerle ileri demokrasiye kavuşturduysak, dün nasıl ülkemizi 81 vilayeti ve 84 milyon insanıyla sağlam bir altyapı ve üstyapıyla donattıysak, dün nasıl ülkemizi devleti ve milletiyle özgüven sahibi yaptıysak, bugün de ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokarak, yeşil kalkınma devrimini başarıya ulaştırarak herkesin iş ve aş sahibi olacağı bir istihdam iklimi oluşturarak gençlerimize 2053 vizyonunu hayata geçirebilecekleri güçlü, müreffeh ve itibarlı bir Türkiye bırakacağız.

Siz değerli muhtarlarımızdan illerinize, ilçelerinize, mahallelerinize, köylerinize geri döndüğünüzde selamlarımla birlikte tüm bunları her bir vatandaşımıza anlatmanızı istiyorum. İnsanlarımızı hakikatlerle besleyelim ki yalanın, iftiranın, çirkefliğin önünü kesebilelim, gönülleri sükûna kavuşturabilelim, kalpleri mutmain edebilelim. Kafaları rahatlatıp yönümüzü geleceğe çevirebilelim.

Ben bu duygularla bir kez daha sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Teşrifleriniz için her birinize şahsım, kabinem adına en kalbi duygularla teşekkür ediyor, vazifenizde sizlere başarılar diliyorum.

Kalın sağlıcakla.